Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 20 ARALIK 2002 CUMA
HABERLER
DÜNYADA BUGÜN
ALt StRMEN
Bu B.ku Neden Yedik?'
Kbrts'a ilk kez, 1976 yılının haziran ayında gittim.
Ada'ya Rum bölgesinden gırdim.
Bır sempozyuma katılıyordum. Konu "Küçük Ülke-
lerin Varlıklannı Korumalan ve Kıbns Ömeği' idi.
0 sıralarda, boyle bir iş yürek isterdi, nitekim Türki-
ye'den çağnlı olan öbür arkadaş gelmemişti.
Sunduğum tebliğde, Kıbns'ın vartığını tehdit eden et-
kenin, devletin küçüklüğü değil, Ada'daki iki toplumu
oluşturan insanlar arasında bir arada yaşama istenci-
ni yaratamamış olması olduğunu vurguladım. Bir yan-
da mavi, öbür yanda kırmızı bayrakların egemen ol-
duğu, mavilerin bayramlannın kırmızılara karşı kazan-
dıklan zaferler günleri, kırmızılılar için ise aynı şeyin
karşrtının varrt olduğu sürece sorunun çözülmeyece-
ğini, asıl çözümün iki toplum arasında bir arada yaşa-
ma isteğinin yeşertilmesiyle sağlanacağını belirttim.
Konferansı yöneten ve orada dost olduğumuz Ingi-
liz sosyolog Prof. Peter VVoorsley, bu tebliğin ortak
bir görüşe zemin oluşturabileceğini söylediyse de Rum
ev sahiplerimizin böyle bir görüşü kabul edecek yapı-
da olmamalan yüzünden, bu öneri kabul görmedi.
Rumlar o zaman olduğu gibi, bugün de Ada'da iki
toplumun eşit ve özgürce, aynı zamanda kardeşçe
yaşamalannın peşinde değillerdi.
Onlara göre Kıbns, Yunanistan'ın bir uzantısıydı.
• • •
Ada'nın iki kesiminde de, bütün siyasi liderierle gö-
rüştüm.
Sürgünden dönmüş olan Makarios ile sarayında yap-
tığırrHZ görüşmede kendisı Londra ve Zürih anlaşma-
lan ile bunlann sonucu olan, Kıbns Anayasası'nı uy-
gulamaya hazır olduğunu söyleyince, dayanamadım.
- Ekselans dedim, sızin bütün soydaşlannız gibı nük-
tedan biri olduğunuzu biliyorum, şimdi affınıza sığına-
rak bizim ülkede yaygın olan bir halk fıkrası anlataca-
ğım.
Anlatmaya koyuldum:
"Aynı köyde oturan ve rakip olan, AhmetAğa ile Meh-
metAğa, birincinin arabasıyla kasabaya gitmekte ve
aynı anda, bırbirterine karşı nasıl biroyun oynayacak-
lannı düşünmektedirter.
Tam yan yola geldiklerinde, yolda at pisliği görûr-
ler.
Köylü kurnazı Ahmet Ağa rakibine döner ve
- Mehmet Ağa şu pislikleri yersen, benim arabayı
sana veririm, der.
Mehmet Ağa öneriyi kabul eder, isteneni yaparara-
banın dizginlerini alır.
Ama ikisinin de suratı asıktır. AhmetAğa arabayı ap-
talca bir nedenle Mehmet Ağa'ya kaptırmasını nasıl
açıklayacağını düşünürken, Mehmet Ağa'da rakibinin
kendisine nasıl b.ku yedirttiğinin yıllarca anlatılacağı-
nı ve güç durumda kalacağını anlamıştır.
Ikisi de için için kurarak ve asık surat/a alışverişle-
riniyapıp dönüş yolunu tutarlar.
Dönüşte de hemen hemen aynı noktada, yine bir
at pisliğiyle karşılaşıhar. Içıne düştüğü utançtan kur-
tulmayı aklına koymuş olan Mehmet Ağa fırsatı gani-
met bilir ve
- YaAhmet Ağa, dersen de şupisliklenyersen, ara-
bayı geri veririm.
AhmetAğa ikiletmez, hemen iner, yolun ortasında-
kileri siler süpürür ve tekrardan alır dizginlen eline.
Köye varmaya çok azkala, Ahmet Ağa döner Meh-
met Ağa'ya,
- Yav der, bu araba giderken benimdi, şimdi de be-
nim.
Mehmet Ağa yanıtlar:
- Essahtır!
Ahmet Ağa artık dayanamaz:
- Pekı öyleyse söyler misin Mehmet Ağa biz bu
b.klan neden yedik?"
Makarios, Ali ile Aleko'nun birbirlerine aynı soruyu
sorabileceklerini anlamıştı, hiç bozuntuya vermedi,
hafiçe gülümsedi, ama belli ki fıkrayı sevmemişti.
• • •
Yeşil Hat'tı aşıp, Türk kesimine geçince, Rauf Denk-
taş'ın rahmetli oğlu Raif Denktaş'ın benı kendi gaze-
tesinde hain ilan ettığini. Makanos'tan paraalmaktasuç-
ladığını gordüm.
Kendisine gerekli cevabı, gazeteci arkadaşlanm ara-
cılığıyla verdim.
Dışişleri mensubu, Ada'da görevfi birarkadaşıma da,
verdiğim tebliğin bir nüshasını ulaştırdım. 0 da Rauf
Bey'e gerekli bilgiyi verdi ve değerlendiımeyi yaptı.
Ada'yı Türk kesiminden terkettim, böylelikle her iki
tarafın da tepkisini çektim.
Son günlerde bizim kimi basın organlarımız, Türki-
ye'nin AB üyeliği ve Kıbns'ın çözümü önündeki tek en-
gel olarak Denktaş'ı gösteriyorveonu neredeyse, söz-
cüğü açıkça telaffuz etmeseler bile, hem Kıbrıs Türk,
hem de Türk halkının çıkarlanna aykın davranan bir "ha-
in" olarak sunuyorlar.
Ben de, yirmi altı yıl önce Makarios'a anlattığım fık-
rayı anımsıyor ve şu soruyu bu meslektaşiarıma sor-
madan edemiyorum:
- Peki.. öyleyse söylermisiniz biz bunca b.ku neden
yedik?..
CHP muhalefeti arttırıyor
Tahtakole anlayışıyla
ekonomiyürümez
.^NKARA(Cumhuri-
yetBürosu)-CHPMer-
kez Yönetim Kurulu
(MYK), hükümetin dış
politika ve ekonomideki
bazı yaklaşımlarına kar-
şı muhalefetin dozunu
yükselterek "yanhşlann
üzerine ısrarla gidiunesi-
ni" kararlaştırdı.
CHP MYK toplantı-
sında dün Ankara Üni-
versitesi Öğretim Görev-
lisi Dr. Nedp Habtemi-
toğlu'nun öldürülmesi-
nin yaıu sıra iç ve dış ge-
lişmeler değerlendirildi.
Baykal, Kıbns konusun-
da önceki gün Çankaya
Köşkü'nde yapılan zirve-
den CHP'nin yaklaşım-
lanyla aynı doğrultuda
bir somıç çıktığını be-
lirtti. Hükümetin ekono-
tniyle ilgili yaklaşımını
da eleştiren Baykal, ma-
li milat uygulamasının
kaldınbnası halinde ka-
ra paranın özendirilece-
ğini ve kamu fınansman
açığının artacağını söy-
ledi. thale Yasası'mn er-
telenmesinin yaratacağı
sakıncalara dikkat çeken
Baykal, hükümetin
"duble yol" projesinin
de *popunstbirproje'' ol-
duğunu savundu.
Ekonomide geçen dö-
nem uygulanan program-
dar geriye dönüşün söz
konusu olduğunu ve bir
eşgüdüm eksikliğınin or-
taya çıktığını belirten
Baykal, "Ekonomiyi ta-
mamen Tahtakale anla-
yışıyla şekillendirmeye
çaîışryoriar" dedi.
Bu arada TBMM Baş-
kanvekili seçilen Yılmaz
Ateş MYK üyeliğinden
istifa etti.
Ölüm orucunu sona erdirmek için iki yıl önce yapılan operasyon, eylemi iyice çıkmaza soktu
'Hayata Dönüş' kördüğümüALPERTURGUT
Ölüm orucunu sona erdirmek adı al-
tında 2 yıl önce gerçekleştirilen "Ha-
yata Dönüş" operasyonu, eylemi bi-
tinnek yenne kördüğüme dönüştürdü.
Türkiye'nin 19-22 Aralık 2000 tari-
hinde Hayata Dönüş adıyla yapılan
en büyük cezaevleri operasyonu 102
kişinin yaşammı yitirdiği. yaklaşık
600 kişinin de sakat kaldığı dünyannı
en uzun süreli eylemine neden oldu.
Tam 83 saat süren operasyonda ikisi
asker 32 kişi yaşamını yitirirken ölen-
lerden çoğunun '"tutuklu ve hüküm-
lülerde bulunmayan** ağır sılahlarla
vurulduğu Adli Tıp Kurumu raporla-
nyla belgelendi. Yüzlerce kişinin ya-
ralandığı baskınlarda çok sayıda tırtuk-
lu ve hükümlü de şarapnel parçalan
nedeniyle gözünü, parmaklaruıı ve
diğer uzuvlannı kaybetti.
• Türkiye'nin 19-22 Aralık 2000 tarihinde Hayata Dönüş adıyla yapılan en büyük
cezaevleri operasyonu, 102 kişinin yaşamını yitirdiği, yaklaşık 600 kişinin de sakat
kaldığı dünyanm en uzun süreli eylemine neden oldu.
F tipi cezaevlerine karşı çıkan siya-
si tutuklu ve hükümlüler, 20 Ekım
2000 günü başladıklan açhk grevinı
19 Kasım 2000'de ölüm orucuna dö-
nüştürdü. Adalet Bakanı Hikmet Sa-
mi Türk, F tipi cezaevlerine yapıla-
cak sevklerin ertelendiğini açıkladı-
ğı gün, DGM ve RTÜK de ölüm oru-
cu haberlenne smırlama getirdi. Bay-
rampaşa Cezaevi'nde arabuluculuk
görevini üstlenen heyetle, tutuklu tem-
silcilerirün gerçekleştirdiği görüşme-
lerin 15 ve 16 Aralık'ta tıkanmasının
ardından operasyon için start verildi.
Türkiye'de cezaevlerine yönelik en
büyük operasyon 19 Aralık 2000 gü-
nü sabah 05.00'te eşzamanlı olarak
başlatıldı. Tam 1920 siyasi tutuklu ve
hükümlünün bulunduğu 20 cezaevi-
ne, 8 jandarma komando taburuyla
37 ayn bölükte yer alan yaklaşık 10
bin güvenlik görevlisi baskın düzen-
ledi. Operasyon, 17 cezaevinde kısa
sürede tamamlanrrken Bayrampaşa
Cezaevi'nde 18 saat, Çanakkale"de 56
saat, Ümraniye'de ise 83 saat sürdü.
'Diri diri yaktüar'
Bayrampaşa Cezaevi'nde kadın tu-
tukluİarnıtutulduğuC-1 koğuşundaka-
lan Birsen Kars yaşadıklannı şöyle
anlatıyor: "Bombaatmakiçindeldik-
leri koğuş tavanından demir kafes içe-
risinde birdsfan indirdfler. Karabir du-
man çıkaran bu farkh nesne nedeniy-
kplastikgjbieridigimihissedrv'ordum.
Kimyasal gazla yakılryorduk. Üstüm
başım sapasağlarndı ancakderim ade-
ta siMİaşnuştL Çevremden saç ve deri
yaruğı kokusu geüyordu."
Vücudunun yüzde 4O'ı yanan öğ-
retmen HacerAnkan da C-1 'deb ope-
rasyonla ilgili olarak. "Gıysüerimde
hiç yanık yoktu. Kimyasal bir gaz ol-
duğunu anladını. Ateşin sıcağını his-
sedemednrT dıye konuşru.
Dönemın TBMM Insan Haklan Ko-
misyonu üyesi Mehmet Bekaroğiu.
operasyonun ardından "Adalet baka-
nı hem arabuluculuk yapanlan hem
dehalkıkandrch.Kulanitfck'" diyetep-
Yolsuzluklar için önerge
AKPgeçmişle
hesaplaşıyor
• AKP Grup Başkanvekili Kapusuz'un
öncülüğünde verilen önergede, "Beyaz
Enerji, Mavi Akım, banka hortumlaması,
özelleştirme usulsüzlükleri, SSK ve Bağ-
Kur'da ilaç vurgunu" olaylanna kanşanlann
malvarhklanna el konulması istendi.
ANKARA (Cumhuri-
yet Bürosu) - AKP iktida-
n, "devr-i sabık" olarak
adlandınlan "geçmiş dö-
nemle hesaplaşma" için
dügmeye basn. AKP Grup
Başkanvekili Salih Kapu-
suz'un öncülüğünde
TBMM Başkanhğfna
araştırma önergesi verile-
rek bugüne kadar kamu-
oyunun gündemine gelen-
gelmeyen tüm yolsuzluk
dosyalanyla kuşku alün-
daki tüm kurum, kuruluş
ve kişilerin araştrnlması
istendi.
Kapusuz ile AKP mil-
letveİallerinin hazırladığı
önergeye CHP Artvin Mil-
letvekili Yfiksel Çorbacı-
oğlu da imza verdi. Öner-
gede araşhnlması istenen
yolsuzluk dosyalannın ba-
şrnda geçmişte ANAP'U
bakanlarla bağlanrılı gös-
terilen Beyaz Enerji Ope-
rasyonu ve Mavi Akım
ihaleleri ile banka hortum-
lanması, kaçak et ithali,
SSK ve Bağ-Kur'da ilaç
vuTgunu, özelleştirme
usulsüzlükleri sayıldı.
Yolsuzluk bulaşmayan
kurum ve kuruluş sayısı-
nın yok denecek kadar az
olduğu belirtilen önerge-
de şu görüşlere yer venl-
di"Sonuçlan itibanyla
yolsuzluğun yoksullukla
beraber anıhr olması da
yayetmektedir. Yblsu/Juk
kendine özgü işleyişi ve
ulaşüğı ekonomikve poti-
tik gücüyle önünde engel
tanımamakta,bugüne ka-
dar ciddi bir mücadeleye
de firsat vermemiştir. Bu-
nun nedeni de çoğu kez
iradeden voksun düriist
ohnayan yöneticiler, yot-
suzluğa bulaşmış devlet
nıemurlan.emniyet men-
suplan ve yargı mensup-
lan 0everflen cezabınnye-
tersizligi obnuştuı;"
'Vurgun olağan
hale geldi
1
Gerekçede, caydıncüık
için yolsuzluğa kanşan-
lann mal varlıklanna el
konulması ve bu konunun
da araştırma kapsamında
değerlendirilmesi öneril-
di. Yolsuzluklann olağan
hale geldiği vurgulanan
önergede, geçmiş hükü-
met dönemleri eleştirildi.
Önerge gerekçesinde,
yolsuzluk iddialan ile il-
gili girişimlerin Meclis
çoğunluğunu elinde bu-
lunduran gruplarca red-
dedilmesinin parlamento-
nun itibannı kaybetme-
sinde en büyük neden ol-
duğu kaydedildi.
Onergenin kapsamı ko-
nusunda ise "Bugüne ka-
dar kamuo>ıınun gönde-
mine gelen gebneyen tüm
yolsuzluk olayian. bunla-
nn nedcnleri yolsuzluğa
bulaşmtş tüm kurum, ku-
ruluş ve kişiler araşûnl-
mahdır''denildi.AKPik-
tidannın, geçmis bakanlar
hakkmda Yüce Divan'da
yargılanma sonucunu do-
ğurabilecek "soruşturma
komisyonu" yöntemine
öncelikle başvTirmaması
dikkat çekti.Eski bakanla-
nn iktidar çoğunluğuyla
Yüce Divan'a gönderilip
beraat etme olasılıklanna
karşı, yeni "mağdurlar''
yaratmamak amacıyla
araştırma komisyonunun
yeğlendiği belirtiliyor.
İĞNELf FIRÇA ZAFER TEMOÇİN
ki gösterdi. Operasyon için bir yıldır
hazırlık yaptıklannı ifade eden döne-
mın Içişleri Bakanı Sadettin Tantan
ile Sağlık Bakanı Osman Durmuş ise
tutuklu ve hükümlülerin ölüm orucu
yapmadıklannı öne sürdüler.
Bakan Türk'ün sözlerinin aksine
bini aşkm tutuklu ve hükümlü, teda-
vileri tam anlamıyla yapılmadan F ti-
pi cezaevlerine sevk edildiler. Ceza-
evlerinde bugün hâlâ vücutlannda şa-
rapnel parçalan ve kurşun çekirdeği
taşıyan çok sayıda kişi bulunuyor. Ey-
leme katıhm sayısı ise operasyona
tepki nedeniyle 290'dan 432'ye yük-
seldi ve ardmdan ölümler geldi.
Bilirkişi heyetlerinin raporlannda,
operasyon sırasında yüksek enerjili
uzun namlulu tüfeklerle öldürücü do-
zun çok üzerinde gaz bombası kulla-
nıldığı bazı bombalann niteliğinin ise
tespit edilemedigi belirtildi.
Operasyona protesto
Beyoğlu'nda
ıhıyaklıgirjılîı
Istanbul Haber Servisi - F tipi cezaevi
uygulamasının durdurulması talebiyle
20 Ekim 2000 tarihinde başlayan ölüm
orucu eylemlerini sona erdirmek için
19 Aralık 2000'de düzenlenen ve 2'si
asker 32 kişinin ölümüyle sonuçlanan
u
Ha>?ta Dönüş" operasyonu kınandı.
Beyoğlu tstiklal Caddesi'nde
kendilerini
w
Mücadele Birtiği
Platfonnu'' olarak adlandıran bir grup
basın açıklaması yapmak istedi. Gruba
sert bir biçimde müdahale eden polis,
gözaltına aldığı 20 kişiyi midibüslere
bindirdi ve üzerlerine göz yaşartıcı
sprey sıktı. Bayrampaşa Cezaevi'nin
önünde toplanan TAYAD'h aileler.
ölen yalcınlan için karanfiller
bırakarak sessizce aynldılar. ÎHD
adına açıklama yapan Eren Keskin de
19 Aralık gününü "Cezaevlerinde
tnsan Haklan tçin Mücadele ve
Dayanışma Günü" olarak ilan
ettıklerini belirtti. îstanbul Tabip
Odası'nın Yönetim Kurulu, tnsan
Haklan Komisyonu ve Tıp Öğrencileri
Komisyonu, F tipi cezaevleri ve açlık
grevleri/ölüm oruçlannın sona
ermesi için F tipi cezaevlerinin
kapatıhnasım istedi. ÇHD, "deBlfcrin
karartümasına izin \erdiği" ve
"bugüne değin soruşrurmayı
tamamlamadıklan" gerekçesiyle
görevli cumhuriyet savcılan hakkında
suç duyurusunda bulundu.
Öner yerine valiliğe apteshane yaptıran Nasuhbeyoğlu atandı
CHP adavı vaK meıteze ahndı
NtHATTIĞU
J JF^**"_>*^ yı olmak üzere 8 Ağustos
2002'de görevinden istifa eden Ali
Haydar Öner, millervekili sıralama-
sındaki listeye giremedi. Vali Öner,
buna karşın Giresun'dan aynlmaya-
rak seçim sonuçlanm bekledi.
9 Eylül 2002'de Giresun Valili-
ği'ne vekâleten atanan Ayhan Na-
suhbeyoğlu ise 13 Aralık 2002'ye ka-
dar görev yaptı. Nasuhbeyoğlu bu
sürede valilik binasının erkekler tu-
valetine apteshane yaptırarak,
AKPTilerin semparisini kazandı.
Bu arada AKP hükümeti tarafın-
dan Vali Ali Haydar Öner'in Içişle-
ri Bakanlığı emrine atanması için ha-
zırladığı kararname Cumhurbaşka-
nı Ahmet Necdet Sezer tarafmdan
onaylanmadı. Vali Öner'in yasa ge-
reği eski görevine iadesinin gerek-
GİRESUN-CHP'den mil-
lervekili aday adayı olan Gi-
resun Valisi Ali Haydar
Öner görevinden alındı.
Yerine vekâleten atanan
Ayhan Nasuhbeyoğhı, da-
ha önce valilik binasında-
ki tuvelete apteshane yap-
tırmıştı.
3 Kasım seçimlerinde
CHP'den millervekili ada-
tiği hükümete bildirildi.
Öner, 13 Arahk2002'de Gıresun"a
gelerek görevine başladı. Ancak va-
liliğe vekâlet eden Nasuh beyoğlu,
Öner'i beklemedi ve devrr teslim
işlemini yapmadan izinli olarak Gi-
resun'da aynldı.
Nasuhbeyoğlu aynldıktan sonra
valiliğe vekâleten atandığına ilişkin
yazı Giresun'a ulaştı. Ayhan Na-
suhbeyoğlu dün Giresun'a gelerek
görevine başlarken, Öner merkeze
alındı.
3 Kasım seçimleri için ANAP ve
AKP'den aday olunca görevlerin-
den istifa eden valiler eski görevle-
rine dönerken, CHP adayı Ali Hay-
dar Öner'in görevine iade edilme-
yişi çifte standart olarak değerlen-
dirildi.
IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@mynet.com oralcalislar@yahoo.corr
Türkiye, iki askeri darbeden arta
kalan bir rejimle yönetiliyor. Bu re-
jim, Kürt sorunu ve "şeriat tehdidi"
gerekçeleriyle daha da katılaştı. Tam
anlamıyla halka yabancı despotik
bir devlet sistemi oluştu. Bu devle-
tin demokratikleştirilmesi ve sosyal
bir devlet haline dönüşmesi acil bir
sorun. Bu haliyte devlet, toplumun
gelişmesinin önünde bir ağırlık, bir
engel oluşturuyor.
Eskiden bu değişim ve demokra-
tikleşme isteklerini sosyal demok-
rasiden sosyalsstlere kadar uzanan
solcularsavunurlardı. Dahadoğru-
su sol her zaman toplumu dönüş-
türme misyonuyla ortaya çıkardı.
Peki şimdi durum nedir? Gerçekten
sol bugün toplumu ve devleti dönüş-
türme potansiyelini taşıyor mu?
Toplumun ezici bir çoğunluğunun
bugünkü sistemden ve yönetim bi-
çiminden memnun olmadığı bir ger-
çek. 3 Kasım seçimleri toplumun
sisteme öfkesini yansıtıyordu. Bu
seçimlerde halk, yönetim sorumlu-
luğu taşımış bütün partileri Meclis dı-
'SoY Giderek Tutuculaşıyor mu?
şında bırakacak bir tepki gösterdi.
Bu tepkiyi arkasına alan güç ise
AKP oldu. Halbuki, normalde böy-
le bir tepkinin sol bir parti öncülü-
ğünde kendisini ifade etmesi gere-
kirdi. Halk böyle birtercihte bulun-
madı. Neden bulunmadı? Solda bir
değişim isteği vardı da halk bunu gör-
medi mi? Bunu söyleyebilir miyiz?
Seçim kampanyası boyunca solda
en çok oyu alacağı beklenen CHP,
"düzen değişikliği" isteyen bir söy-
leme sahip miydi? Devleti demok-
ratikleştireceğini söyleyen bir çizgi-
si var mıydı?
• • •
Aslında Türkiye'de ilginç bir para-
doks yaşanıyor. Siyasi Islamın bir
kanadı, geçmiş geleneksel çizgiden
koparak partamenter rejimi savun-
mayı kendisine temel aldı. Parla-
menter rejimin savunulmasıyla AKP
arasında bir kader birlıği oluştu. Par-
lamenter rejimin varlığı ve siyasi ya-
şamda sivil güçlerin ağırlığının art-
masıyla, 12 Eylül'den kalan devlet
yapısı arasında bir çelişme olduğu-
nu biliyoruz. Çok genel teorik bir ifa-
deyle açıklarsak, devletle halk ara-
sında, devletle sivil toplum arasın-
da sürekli otorite-demokrasi, des-
potizm-özgürlükler arasında bir zıt-
lıkolur. Bu sistemin doğasının bir par-
çasıdır.
Türkiye'de olan ise bu zıtlığın da-
ha da sertleşmesi yönünde gelişti.
Devletin yapılanmasıyla halkın de-
mokrasi ve refahı çatışır bir hale gel-
di. Bu noktadan itibaren solun or-
taya çıkması ve bu çelişmenin halk
yanında saf tutması gerekiyordu.
Maalesef gelişmeler bu yönde olma-
dı. Sol daha çok statükonun korun-
ması yönünde saf tutmaya başladı.
Demokratikleşme paketi konu-
sunda solun tutumu nedir? Kıbns ko-
nusunun barışçı çözümü noktasın-
da sol ne tarafta saf tutuyor? örne-
ğin Kıbns konusunda, Kıbrıs'taki
Türk solcuları, Denktaş'ın "uzlaş-
maz" çizgisiyle mücadele ediyorlar.
Denktaş'ın, barışçı çözümün önün-
de engel teşkil ettiğini söylüyorlar.
Peki Türkiye'deki solcular ne yapı-
yorlar, onlar da Denktaş'ı destekli-
yorlar. Türkiye'deki solcular bu nok-
tada değişmesi gereken devlet çiz-
gisiyle tam bir paralellik içindeler.
• • •
Bu devlet yapısı, ülkenin ihtiyaç-
lanyla, gelişim ve demokratikleşme
isteğiyle tam anlamıyla çelişiyor. Bu
ülkede emekçiler örgütlenemiyor,
toplusözleşme ve sendikalaşma
hakkı neredeyse yok edildi. Üretici
işadamları yatınm olanaklarını yitir-
diler. AKP. kendi geleceğini paria-
menter rejimin istikrannda gördüğü
için sivilleşme yönünde eğilim gös-
teriyor. Asiında burada sol güçler, ger-
çek değişimin ve gerçek demokra-
tikleşmenin önünde rol oynasalar,
her şey daha farklı oturdu. Türkiye
ciddi bir değişim dinamiğini yaka-
layabilirdi. Ne yazık ki. sol böyle bir
performans gösteremiyor. Tutucu
devlet yapısının korunması sanki
solun temel güçlerinin asıl görevi
haline geldi.
Büyük bir paradoks yaşıyoruz.
Ciddi bir bölünme ve parçalanma ya-
şıyoruz. Solda yeni bir anlayışa, öz-
gürlükçü, emekçiden yana, barışçı
yeni bir sola her zamankinden da-
ha çok ihtiyaç olduğu bir gerçek.
Belki potansiyel olarak böyle bir bi-
rikim olduğunu söyleyebiliriz. Fakat
pratikte bir kilitlenme ve durağanlık
yaşıyoruz.
Ben bunları yazınca bazı arkadaş-
lanm, "O senin dediklerin solcu cte-
ğ//fa'"diyebilirler. Ben ise solun sos-
yalist olsun, sosyal demokrat olsun
bütün kesimlerinde az veya çok bir
tutuculuk olduğunu düşünüyorum.
Bu tutuculuğu aşacak yeni bir sol
yaratılabilirmi? Bunun olanakları var
mı?
Asıl bunu konuşmalıyız.