19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 ARALIK 2002 CUMA HABERLER DÜNYADA BUGÜN ALt StRMEN Bu B.ku Neden Yedik?' Kbrts'a ilk kez, 1976 yılının haziran ayında gittim. Ada'ya Rum bölgesinden gırdim. Bır sempozyuma katılıyordum. Konu "Küçük Ülke- lerin Varlıklannı Korumalan ve Kıbns Ömeği' idi. 0 sıralarda, boyle bir iş yürek isterdi, nitekim Türki- ye'den çağnlı olan öbür arkadaş gelmemişti. Sunduğum tebliğde, Kıbns'ın vartığını tehdit eden et- kenin, devletin küçüklüğü değil, Ada'daki iki toplumu oluşturan insanlar arasında bir arada yaşama istenci- ni yaratamamış olması olduğunu vurguladım. Bir yan- da mavi, öbür yanda kırmızı bayrakların egemen ol- duğu, mavilerin bayramlannın kırmızılara karşı kazan- dıklan zaferler günleri, kırmızılılar için ise aynı şeyin karşrtının varrt olduğu sürece sorunun çözülmeyece- ğini, asıl çözümün iki toplum arasında bir arada yaşa- ma isteğinin yeşertilmesiyle sağlanacağını belirttim. Konferansı yöneten ve orada dost olduğumuz Ingi- liz sosyolog Prof. Peter VVoorsley, bu tebliğin ortak bir görüşe zemin oluşturabileceğini söylediyse de Rum ev sahiplerimizin böyle bir görüşü kabul edecek yapı- da olmamalan yüzünden, bu öneri kabul görmedi. Rumlar o zaman olduğu gibi, bugün de Ada'da iki toplumun eşit ve özgürce, aynı zamanda kardeşçe yaşamalannın peşinde değillerdi. Onlara göre Kıbns, Yunanistan'ın bir uzantısıydı. • • • Ada'nın iki kesiminde de, bütün siyasi liderierle gö- rüştüm. Sürgünden dönmüş olan Makarios ile sarayında yap- tığırrHZ görüşmede kendisı Londra ve Zürih anlaşma- lan ile bunlann sonucu olan, Kıbns Anayasası'nı uy- gulamaya hazır olduğunu söyleyince, dayanamadım. - Ekselans dedim, sızin bütün soydaşlannız gibı nük- tedan biri olduğunuzu biliyorum, şimdi affınıza sığına- rak bizim ülkede yaygın olan bir halk fıkrası anlataca- ğım. Anlatmaya koyuldum: "Aynı köyde oturan ve rakip olan, AhmetAğa ile Meh- metAğa, birincinin arabasıyla kasabaya gitmekte ve aynı anda, bırbirterine karşı nasıl biroyun oynayacak- lannı düşünmektedirter. Tam yan yola geldiklerinde, yolda at pisliği görûr- ler. Köylü kurnazı Ahmet Ağa rakibine döner ve - Mehmet Ağa şu pislikleri yersen, benim arabayı sana veririm, der. Mehmet Ağa öneriyi kabul eder, isteneni yaparara- banın dizginlerini alır. Ama ikisinin de suratı asıktır. AhmetAğa arabayı ap- talca bir nedenle Mehmet Ağa'ya kaptırmasını nasıl açıklayacağını düşünürken, Mehmet Ağa'da rakibinin kendisine nasıl b.ku yedirttiğinin yıllarca anlatılacağı- nı ve güç durumda kalacağını anlamıştır. Ikisi de için için kurarak ve asık surat/a alışverişle- riniyapıp dönüş yolunu tutarlar. Dönüşte de hemen hemen aynı noktada, yine bir at pisliğiyle karşılaşıhar. Içıne düştüğü utançtan kur- tulmayı aklına koymuş olan Mehmet Ağa fırsatı gani- met bilir ve - YaAhmet Ağa, dersen de şupisliklenyersen, ara- bayı geri veririm. AhmetAğa ikiletmez, hemen iner, yolun ortasında- kileri siler süpürür ve tekrardan alır dizginlen eline. Köye varmaya çok azkala, Ahmet Ağa döner Meh- met Ağa'ya, - Yav der, bu araba giderken benimdi, şimdi de be- nim. Mehmet Ağa yanıtlar: - Essahtır! Ahmet Ağa artık dayanamaz: - Pekı öyleyse söyler misin Mehmet Ağa biz bu b.klan neden yedik?" Makarios, Ali ile Aleko'nun birbirlerine aynı soruyu sorabileceklerini anlamıştı, hiç bozuntuya vermedi, hafiçe gülümsedi, ama belli ki fıkrayı sevmemişti. • • • Yeşil Hat'tı aşıp, Türk kesimine geçince, Rauf Denk- taş'ın rahmetli oğlu Raif Denktaş'ın benı kendi gaze- tesinde hain ilan ettığini. Makanos'tan paraalmaktasuç- ladığını gordüm. Kendisine gerekli cevabı, gazeteci arkadaşlanm ara- cılığıyla verdim. Dışişleri mensubu, Ada'da görevfi birarkadaşıma da, verdiğim tebliğin bir nüshasını ulaştırdım. 0 da Rauf Bey'e gerekli bilgiyi verdi ve değerlendiımeyi yaptı. Ada'yı Türk kesiminden terkettim, böylelikle her iki tarafın da tepkisini çektim. Son günlerde bizim kimi basın organlarımız, Türki- ye'nin AB üyeliği ve Kıbns'ın çözümü önündeki tek en- gel olarak Denktaş'ı gösteriyorveonu neredeyse, söz- cüğü açıkça telaffuz etmeseler bile, hem Kıbrıs Türk, hem de Türk halkının çıkarlanna aykın davranan bir "ha- in" olarak sunuyorlar. Ben de, yirmi altı yıl önce Makarios'a anlattığım fık- rayı anımsıyor ve şu soruyu bu meslektaşiarıma sor- madan edemiyorum: - Peki.. öyleyse söylermisiniz biz bunca b.ku neden yedik?.. CHP muhalefeti arttırıyor Tahtakole anlayışıyla ekonomiyürümez .^NKARA(Cumhuri- yetBürosu)-CHPMer- kez Yönetim Kurulu (MYK), hükümetin dış politika ve ekonomideki bazı yaklaşımlarına kar- şı muhalefetin dozunu yükselterek "yanhşlann üzerine ısrarla gidiunesi- ni" kararlaştırdı. CHP MYK toplantı- sında dün Ankara Üni- versitesi Öğretim Görev- lisi Dr. Nedp Habtemi- toğlu'nun öldürülmesi- nin yaıu sıra iç ve dış ge- lişmeler değerlendirildi. Baykal, Kıbns konusun- da önceki gün Çankaya Köşkü'nde yapılan zirve- den CHP'nin yaklaşım- lanyla aynı doğrultuda bir somıç çıktığını be- lirtti. Hükümetin ekono- tniyle ilgili yaklaşımını da eleştiren Baykal, ma- li milat uygulamasının kaldınbnası halinde ka- ra paranın özendirilece- ğini ve kamu fınansman açığının artacağını söy- ledi. thale Yasası'mn er- telenmesinin yaratacağı sakıncalara dikkat çeken Baykal, hükümetin "duble yol" projesinin de *popunstbirproje'' ol- duğunu savundu. Ekonomide geçen dö- nem uygulanan program- dar geriye dönüşün söz konusu olduğunu ve bir eşgüdüm eksikliğınin or- taya çıktığını belirten Baykal, "Ekonomiyi ta- mamen Tahtakale anla- yışıyla şekillendirmeye çaîışryoriar" dedi. Bu arada TBMM Baş- kanvekili seçilen Yılmaz Ateş MYK üyeliğinden istifa etti. Ölüm orucunu sona erdirmek için iki yıl önce yapılan operasyon, eylemi iyice çıkmaza soktu 'Hayata Dönüş' kördüğümüALPERTURGUT Ölüm orucunu sona erdirmek adı al- tında 2 yıl önce gerçekleştirilen "Ha- yata Dönüş" operasyonu, eylemi bi- tinnek yenne kördüğüme dönüştürdü. Türkiye'nin 19-22 Aralık 2000 tari- hinde Hayata Dönüş adıyla yapılan en büyük cezaevleri operasyonu 102 kişinin yaşammı yitirdiği. yaklaşık 600 kişinin de sakat kaldığı dünyannı en uzun süreli eylemine neden oldu. Tam 83 saat süren operasyonda ikisi asker 32 kişi yaşamını yitirirken ölen- lerden çoğunun '"tutuklu ve hüküm- lülerde bulunmayan** ağır sılahlarla vurulduğu Adli Tıp Kurumu raporla- nyla belgelendi. Yüzlerce kişinin ya- ralandığı baskınlarda çok sayıda tırtuk- lu ve hükümlü de şarapnel parçalan nedeniyle gözünü, parmaklaruıı ve diğer uzuvlannı kaybetti. • Türkiye'nin 19-22 Aralık 2000 tarihinde Hayata Dönüş adıyla yapılan en büyük cezaevleri operasyonu, 102 kişinin yaşamını yitirdiği, yaklaşık 600 kişinin de sakat kaldığı dünyanm en uzun süreli eylemine neden oldu. F tipi cezaevlerine karşı çıkan siya- si tutuklu ve hükümlüler, 20 Ekım 2000 günü başladıklan açhk grevinı 19 Kasım 2000'de ölüm orucuna dö- nüştürdü. Adalet Bakanı Hikmet Sa- mi Türk, F tipi cezaevlerine yapıla- cak sevklerin ertelendiğini açıkladı- ğı gün, DGM ve RTÜK de ölüm oru- cu haberlenne smırlama getirdi. Bay- rampaşa Cezaevi'nde arabuluculuk görevini üstlenen heyetle, tutuklu tem- silcilerirün gerçekleştirdiği görüşme- lerin 15 ve 16 Aralık'ta tıkanmasının ardından operasyon için start verildi. Türkiye'de cezaevlerine yönelik en büyük operasyon 19 Aralık 2000 gü- nü sabah 05.00'te eşzamanlı olarak başlatıldı. Tam 1920 siyasi tutuklu ve hükümlünün bulunduğu 20 cezaevi- ne, 8 jandarma komando taburuyla 37 ayn bölükte yer alan yaklaşık 10 bin güvenlik görevlisi baskın düzen- ledi. Operasyon, 17 cezaevinde kısa sürede tamamlanrrken Bayrampaşa Cezaevi'nde 18 saat, Çanakkale"de 56 saat, Ümraniye'de ise 83 saat sürdü. 'Diri diri yaktüar' Bayrampaşa Cezaevi'nde kadın tu- tukluİarnıtutulduğuC-1 koğuşundaka- lan Birsen Kars yaşadıklannı şöyle anlatıyor: "Bombaatmakiçindeldik- leri koğuş tavanından demir kafes içe- risinde birdsfan indirdfler. Karabir du- man çıkaran bu farkh nesne nedeniy- kplastikgjbieridigimihissedrv'ordum. Kimyasal gazla yakılryorduk. Üstüm başım sapasağlarndı ancakderim ade- ta siMİaşnuştL Çevremden saç ve deri yaruğı kokusu geüyordu." Vücudunun yüzde 4O'ı yanan öğ- retmen HacerAnkan da C-1 'deb ope- rasyonla ilgili olarak. "Gıysüerimde hiç yanık yoktu. Kimyasal bir gaz ol- duğunu anladını. Ateşin sıcağını his- sedemednrT dıye konuşru. Dönemın TBMM Insan Haklan Ko- misyonu üyesi Mehmet Bekaroğiu. operasyonun ardından "Adalet baka- nı hem arabuluculuk yapanlan hem dehalkıkandrch.Kulanitfck'" diyetep- Yolsuzluklar için önerge AKPgeçmişle hesaplaşıyor • AKP Grup Başkanvekili Kapusuz'un öncülüğünde verilen önergede, "Beyaz Enerji, Mavi Akım, banka hortumlaması, özelleştirme usulsüzlükleri, SSK ve Bağ- Kur'da ilaç vurgunu" olaylanna kanşanlann malvarhklanna el konulması istendi. ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - AKP iktida- n, "devr-i sabık" olarak adlandınlan "geçmiş dö- nemle hesaplaşma" için dügmeye basn. AKP Grup Başkanvekili Salih Kapu- suz'un öncülüğünde TBMM Başkanhğfna araştırma önergesi verile- rek bugüne kadar kamu- oyunun gündemine gelen- gelmeyen tüm yolsuzluk dosyalanyla kuşku alün- daki tüm kurum, kuruluş ve kişilerin araştrnlması istendi. Kapusuz ile AKP mil- letveİallerinin hazırladığı önergeye CHP Artvin Mil- letvekili Yfiksel Çorbacı- oğlu da imza verdi. Öner- gede araşhnlması istenen yolsuzluk dosyalannın ba- şrnda geçmişte ANAP'U bakanlarla bağlanrılı gös- terilen Beyaz Enerji Ope- rasyonu ve Mavi Akım ihaleleri ile banka hortum- lanması, kaçak et ithali, SSK ve Bağ-Kur'da ilaç vuTgunu, özelleştirme usulsüzlükleri sayıldı. Yolsuzluk bulaşmayan kurum ve kuruluş sayısı- nın yok denecek kadar az olduğu belirtilen önerge- de şu görüşlere yer venl- di"Sonuçlan itibanyla yolsuzluğun yoksullukla beraber anıhr olması da yayetmektedir. Yblsu/Juk kendine özgü işleyişi ve ulaşüğı ekonomikve poti- tik gücüyle önünde engel tanımamakta,bugüne ka- dar ciddi bir mücadeleye de firsat vermemiştir. Bu- nun nedeni de çoğu kez iradeden voksun düriist ohnayan yöneticiler, yot- suzluğa bulaşmış devlet nıemurlan.emniyet men- suplan ve yargı mensup- lan 0everflen cezabınnye- tersizligi obnuştuı;" 'Vurgun olağan hale geldi 1 Gerekçede, caydıncüık için yolsuzluğa kanşan- lann mal varlıklanna el konulması ve bu konunun da araştırma kapsamında değerlendirilmesi öneril- di. Yolsuzluklann olağan hale geldiği vurgulanan önergede, geçmiş hükü- met dönemleri eleştirildi. Önerge gerekçesinde, yolsuzluk iddialan ile il- gili girişimlerin Meclis çoğunluğunu elinde bu- lunduran gruplarca red- dedilmesinin parlamento- nun itibannı kaybetme- sinde en büyük neden ol- duğu kaydedildi. Onergenin kapsamı ko- nusunda ise "Bugüne ka- dar kamuo>ıınun gönde- mine gelen gebneyen tüm yolsuzluk olayian. bunla- nn nedcnleri yolsuzluğa bulaşmtş tüm kurum, ku- ruluş ve kişiler araşûnl- mahdır''denildi.AKPik- tidannın, geçmis bakanlar hakkmda Yüce Divan'da yargılanma sonucunu do- ğurabilecek "soruşturma komisyonu" yöntemine öncelikle başvTirmaması dikkat çekti.Eski bakanla- nn iktidar çoğunluğuyla Yüce Divan'a gönderilip beraat etme olasılıklanna karşı, yeni "mağdurlar'' yaratmamak amacıyla araştırma komisyonunun yeğlendiği belirtiliyor. İĞNELf FIRÇA ZAFER TEMOÇİN ki gösterdi. Operasyon için bir yıldır hazırlık yaptıklannı ifade eden döne- mın Içişleri Bakanı Sadettin Tantan ile Sağlık Bakanı Osman Durmuş ise tutuklu ve hükümlülerin ölüm orucu yapmadıklannı öne sürdüler. Bakan Türk'ün sözlerinin aksine bini aşkm tutuklu ve hükümlü, teda- vileri tam anlamıyla yapılmadan F ti- pi cezaevlerine sevk edildiler. Ceza- evlerinde bugün hâlâ vücutlannda şa- rapnel parçalan ve kurşun çekirdeği taşıyan çok sayıda kişi bulunuyor. Ey- leme katıhm sayısı ise operasyona tepki nedeniyle 290'dan 432'ye yük- seldi ve ardmdan ölümler geldi. Bilirkişi heyetlerinin raporlannda, operasyon sırasında yüksek enerjili uzun namlulu tüfeklerle öldürücü do- zun çok üzerinde gaz bombası kulla- nıldığı bazı bombalann niteliğinin ise tespit edilemedigi belirtildi. Operasyona protesto Beyoğlu'nda ıhıyaklıgirjılîı Istanbul Haber Servisi - F tipi cezaevi uygulamasının durdurulması talebiyle 20 Ekim 2000 tarihinde başlayan ölüm orucu eylemlerini sona erdirmek için 19 Aralık 2000'de düzenlenen ve 2'si asker 32 kişinin ölümüyle sonuçlanan u Ha>?ta Dönüş" operasyonu kınandı. Beyoğlu tstiklal Caddesi'nde kendilerini w Mücadele Birtiği Platfonnu'' olarak adlandıran bir grup basın açıklaması yapmak istedi. Gruba sert bir biçimde müdahale eden polis, gözaltına aldığı 20 kişiyi midibüslere bindirdi ve üzerlerine göz yaşartıcı sprey sıktı. Bayrampaşa Cezaevi'nin önünde toplanan TAYAD'h aileler. ölen yalcınlan için karanfiller bırakarak sessizce aynldılar. ÎHD adına açıklama yapan Eren Keskin de 19 Aralık gününü "Cezaevlerinde tnsan Haklan tçin Mücadele ve Dayanışma Günü" olarak ilan ettıklerini belirtti. îstanbul Tabip Odası'nın Yönetim Kurulu, tnsan Haklan Komisyonu ve Tıp Öğrencileri Komisyonu, F tipi cezaevleri ve açlık grevleri/ölüm oruçlannın sona ermesi için F tipi cezaevlerinin kapatıhnasım istedi. ÇHD, "deBlfcrin karartümasına izin \erdiği" ve "bugüne değin soruşrurmayı tamamlamadıklan" gerekçesiyle görevli cumhuriyet savcılan hakkında suç duyurusunda bulundu. Öner yerine valiliğe apteshane yaptıran Nasuhbeyoğlu atandı CHP adavı vaK meıteze ahndı NtHATTIĞU J JF^**"_>*^ yı olmak üzere 8 Ağustos 2002'de görevinden istifa eden Ali Haydar Öner, millervekili sıralama- sındaki listeye giremedi. Vali Öner, buna karşın Giresun'dan aynlmaya- rak seçim sonuçlanm bekledi. 9 Eylül 2002'de Giresun Valili- ği'ne vekâleten atanan Ayhan Na- suhbeyoğlu ise 13 Aralık 2002'ye ka- dar görev yaptı. Nasuhbeyoğlu bu sürede valilik binasının erkekler tu- valetine apteshane yaptırarak, AKPTilerin semparisini kazandı. Bu arada AKP hükümeti tarafın- dan Vali Ali Haydar Öner'in Içişle- ri Bakanlığı emrine atanması için ha- zırladığı kararname Cumhurbaşka- nı Ahmet Necdet Sezer tarafmdan onaylanmadı. Vali Öner'in yasa ge- reği eski görevine iadesinin gerek- GİRESUN-CHP'den mil- lervekili aday adayı olan Gi- resun Valisi Ali Haydar Öner görevinden alındı. Yerine vekâleten atanan Ayhan Nasuhbeyoğhı, da- ha önce valilik binasında- ki tuvelete apteshane yap- tırmıştı. 3 Kasım seçimlerinde CHP'den millervekili ada- tiği hükümete bildirildi. Öner, 13 Arahk2002'de Gıresun"a gelerek görevine başladı. Ancak va- liliğe vekâlet eden Nasuh beyoğlu, Öner'i beklemedi ve devrr teslim işlemini yapmadan izinli olarak Gi- resun'da aynldı. Nasuhbeyoğlu aynldıktan sonra valiliğe vekâleten atandığına ilişkin yazı Giresun'a ulaştı. Ayhan Na- suhbeyoğlu dün Giresun'a gelerek görevine başlarken, Öner merkeze alındı. 3 Kasım seçimleri için ANAP ve AKP'den aday olunca görevlerin- den istifa eden valiler eski görevle- rine dönerken, CHP adayı Ali Hay- dar Öner'in görevine iade edilme- yişi çifte standart olarak değerlen- dirildi. IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] [email protected] Türkiye, iki askeri darbeden arta kalan bir rejimle yönetiliyor. Bu re- jim, Kürt sorunu ve "şeriat tehdidi" gerekçeleriyle daha da katılaştı. Tam anlamıyla halka yabancı despotik bir devlet sistemi oluştu. Bu devle- tin demokratikleştirilmesi ve sosyal bir devlet haline dönüşmesi acil bir sorun. Bu haliyte devlet, toplumun gelişmesinin önünde bir ağırlık, bir engel oluşturuyor. Eskiden bu değişim ve demokra- tikleşme isteklerini sosyal demok- rasiden sosyalsstlere kadar uzanan solcularsavunurlardı. Dahadoğru- su sol her zaman toplumu dönüş- türme misyonuyla ortaya çıkardı. Peki şimdi durum nedir? Gerçekten sol bugün toplumu ve devleti dönüş- türme potansiyelini taşıyor mu? Toplumun ezici bir çoğunluğunun bugünkü sistemden ve yönetim bi- çiminden memnun olmadığı bir ger- çek. 3 Kasım seçimleri toplumun sisteme öfkesini yansıtıyordu. Bu seçimlerde halk, yönetim sorumlu- luğu taşımış bütün partileri Meclis dı- 'SoY Giderek Tutuculaşıyor mu? şında bırakacak bir tepki gösterdi. Bu tepkiyi arkasına alan güç ise AKP oldu. Halbuki, normalde böy- le bir tepkinin sol bir parti öncülü- ğünde kendisini ifade etmesi gere- kirdi. Halk böyle birtercihte bulun- madı. Neden bulunmadı? Solda bir değişim isteği vardı da halk bunu gör- medi mi? Bunu söyleyebilir miyiz? Seçim kampanyası boyunca solda en çok oyu alacağı beklenen CHP, "düzen değişikliği" isteyen bir söy- leme sahip miydi? Devleti demok- ratikleştireceğini söyleyen bir çizgi- si var mıydı? • • • Aslında Türkiye'de ilginç bir para- doks yaşanıyor. Siyasi Islamın bir kanadı, geçmiş geleneksel çizgiden koparak partamenter rejimi savun- mayı kendisine temel aldı. Parla- menter rejimin savunulmasıyla AKP arasında bir kader birlıği oluştu. Par- lamenter rejimin varlığı ve siyasi ya- şamda sivil güçlerin ağırlığının art- masıyla, 12 Eylül'den kalan devlet yapısı arasında bir çelişme olduğu- nu biliyoruz. Çok genel teorik bir ifa- deyle açıklarsak, devletle halk ara- sında, devletle sivil toplum arasın- da sürekli otorite-demokrasi, des- potizm-özgürlükler arasında bir zıt- lıkolur. Bu sistemin doğasının bir par- çasıdır. Türkiye'de olan ise bu zıtlığın da- ha da sertleşmesi yönünde gelişti. Devletin yapılanmasıyla halkın de- mokrasi ve refahı çatışır bir hale gel- di. Bu noktadan itibaren solun or- taya çıkması ve bu çelişmenin halk yanında saf tutması gerekiyordu. Maalesef gelişmeler bu yönde olma- dı. Sol daha çok statükonun korun- ması yönünde saf tutmaya başladı. Demokratikleşme paketi konu- sunda solun tutumu nedir? Kıbns ko- nusunun barışçı çözümü noktasın- da sol ne tarafta saf tutuyor? örne- ğin Kıbns konusunda, Kıbrıs'taki Türk solcuları, Denktaş'ın "uzlaş- maz" çizgisiyle mücadele ediyorlar. Denktaş'ın, barışçı çözümün önün- de engel teşkil ettiğini söylüyorlar. Peki Türkiye'deki solcular ne yapı- yorlar, onlar da Denktaş'ı destekli- yorlar. Türkiye'deki solcular bu nok- tada değişmesi gereken devlet çiz- gisiyle tam bir paralellik içindeler. • • • Bu devlet yapısı, ülkenin ihtiyaç- lanyla, gelişim ve demokratikleşme isteğiyle tam anlamıyla çelişiyor. Bu ülkede emekçiler örgütlenemiyor, toplusözleşme ve sendikalaşma hakkı neredeyse yok edildi. Üretici işadamları yatınm olanaklarını yitir- diler. AKP. kendi geleceğini paria- menter rejimin istikrannda gördüğü için sivilleşme yönünde eğilim gös- teriyor. Asiında burada sol güçler, ger- çek değişimin ve gerçek demokra- tikleşmenin önünde rol oynasalar, her şey daha farklı oturdu. Türkiye ciddi bir değişim dinamiğini yaka- layabilirdi. Ne yazık ki. sol böyle bir performans gösteremiyor. Tutucu devlet yapısının korunması sanki solun temel güçlerinin asıl görevi haline geldi. Büyük bir paradoks yaşıyoruz. Ciddi bir bölünme ve parçalanma ya- şıyoruz. Solda yeni bir anlayışa, öz- gürlükçü, emekçiden yana, barışçı yeni bir sola her zamankinden da- ha çok ihtiyaç olduğu bir gerçek. Belki potansiyel olarak böyle bir bi- rikim olduğunu söyleyebiliriz. Fakat pratikte bir kilitlenme ve durağanlık yaşıyoruz. Ben bunları yazınca bazı arkadaş- lanm, "O senin dediklerin solcu cte- ğ//fa'"diyebilirler. Ben ise solun sos- yalist olsun, sosyal demokrat olsun bütün kesimlerinde az veya çok bir tutuculuk olduğunu düşünüyorum. Bu tutuculuğu aşacak yeni bir sol yaratılabilirmi? Bunun olanakları var mı? Asıl bunu konuşmalıyız.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle