Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 1 ARALIK 2002 PA2AR
OLAYLAR VE GORUŞLER olay.gorus(« cumhuriyet.com.tr
Atatürk: Bir Banş İnsanı...
.Atatürk"ün "Başanlı komutan, büyük asker" kimliği zaman zaman
yüceltilerek öne çıkanlsa da onun kalıcı ve günümüzde de geçerliliğini
koruyan özelliği banşseverliğidir.
Prof. Dr. Yakut Irmak ÖZDEN îst. Üni. Atatürk tlkeleri ve tnkılap Tarihi Enst. Müdürü
A
ta"yı, günümüzde de geçerliliğini ve
güncelliğini koruyan bir özelliğiy-
le anmakamacıyla kaleme aldığım
bu yazıma, kişisel bir anunı siz de-
ğerli okurlanma aktararak başla-
makıstiyorum. Sizlerle paylaşmak istediğim, ço-
cukluğundan ölümüne kadar Atatürk'ü sevmek-
ten, onu gitgide daha iyi anlayarak anlatmaktan
ve onun yolunda yürümekten vazgeçmemiş bir in-
sanın, Çahşma Bakanlığı'run ve Sosyal Sigorta-
lar'ın, Iş-lşçi Bulma Kurumu'nun kurucusu. geç-
miş dönem başbakanlanndan, rahmetli babam
Ord. Prof. Dr. Sadi Irmak' ın bana bir vasiyetidir.
Kaderin ilginç bir tecellisiyle, kendjsinı de bir 10
Kasım günü yitirdiğimiz babam bana sık sık,
"Ölnmümden sonra beni anıp anmanıan çok
önemü değfl; ama eğer, her konuşmanda, her ya-
zmda Atatürk'ü anmaTsan., sana hakknnı helal et-
mem; çünkü bir Türk kadmı olarak bugün sahip
olduğun her şeyi O'na borçlusun" telkinınde bu-
lunurdu. Bugün bir kez daha bu vasiyetin gereği-
ni yerine getirmekten mutluluk duyuyorum.
Bir insanı anmak, elberte onun kışilik, duygu,
düşünce ve yaşam felsefesınin somutlaştığı ese-
rini anmak demektir. Atatürk'ün kendi ıfadesiy-
le "Benigörmekdemek,ınutJaka\Tİzümügörmek
demekdeğüdir. Benim düşünceterimi,benim dıry-
gulanmı anhyorsanız ve hissediyorsaııız bu kâfî-
diıf
Biündigi gibi Atatürk'ün eseri olan Türk dev-
riminin ila ana hedefı vardır: Bunlardan ulusal dü-
zeyde olanı. toplumu geçmişin durağan yapısına
bağlayan zincirlen kırarak gelişimini engelleyen
kösteklerden anndırarak, her yönüyle çağdaşlaş-
tırmakttr. Bu hedef, Ata'nın kendisi tarafindan da
açıkça ifade edilmiştir: "YapDğımız ve yapmak-
ta olduğunuız devTİmkrin amacu Türkhe Cum-
huriyeti halkuu tamamen çağımıza uygun ve bü-
tün manave biçimiyle uygar bir toplum haBne de-
ğiştirmektir" Ve iinlü üıgiliz düşünürü Arnold
Toynbee'nin ifadesiyle, "Öviebirandüşunki,Ba-
b dünyamızda Rönesans,reform,on ikinti yüzyıl
sonundabflimse^külrüreldevriın,FransEDevTİ-
mi vesanayi devrimmmhepsibirinsanyaşammın
içine sığmış olsun ve bunlar yasa De zorunhı krim-
sn_ İşte,Mustafa KemalAtatürk, 1920-1930 ara-
smda, bu kadar kısa bir süre içinde ve hiçbir ülke-
de uygulanamamış en devrimciprDgramı gerçek-
leştirdL."
Türk devriminin uluslararası düzeydeki hede-
fiyse, Türkiye'nin, özbenliğinin büincine varmış,
emperyaüzmin her türüne karşı, banşçı ve uygar
bir ülke olarak dünya uluslan arasında saygın bir
konuma yerleşmesiydi. Bu bağlamda, Atatürk'ün
kendi ifadesiyle, Türkiye'nin dış politikası, "Tam
bağımsızbğınuz konusunda gayet hassas davran-
mak, büyük küçük bütün komşularunızm, dün-
ya devietierinin istiklaflerine ve arazi bütünlükle-
rine içtenfikle saygıh ohnak, emperyalist poütika
izleyen büyük devletiere katiyyen alet ve vasıta ol-
mamak. insanhğı acı ve felaketkre sevketmekten
başka sonuç vermeyen savaşlan öniemek, dünya
banşmı temin etmek gayesiyle birleşmiş devteder
olursa onhrta eşit hak ve şartiar çerçevesinde iş-
birtiğî yapmak" biçiminde tanımlanmahydı. Öy-
le sanıyorum ki, ölümü üzerine Churchîll'e "O,
dünya için daha gerekfiydi" dedırten, Ata'nın bu
dış politika anlayışuıa sadık kalmayı bilmiş olma-
sıdır. Bu bağlamda da bir kez daha Atatürk'ün,
uzlaşmaz olacağı sanüanbazı özellikleri kendi ben-
liğinde nasıl uyum içinde bağdaştırdıgını görmek
şaşırtıcıdır. Gerçekten, bu denlı başanlı bir aske-
ri komutanın aynı zamanda böylesine etkın bir sı-
vil toplum düzenleyicisi olması, dahası asken ve
sivil başanlann eşzamanlı ohnası dikkat çekici-
dir.Nitekım, 19Mayıs 1919'la24Temmuz 1923
tarihleri arasında, ülkenin değişik cephelerinde sa-
vaşın süregelmesi, bu dönemde önemli toplum-
sal düzenlemelerin gerçekleştirilmesini engelle-
yememiştir. (1921 'de Halkçılık Programı, 1921 'de
ılk anayasa, Şapka Devrimi ve ilk Milli Eğitim
Kongresi; Şubat ve Nisan 1923 'te sırasıyla Izmir
Öctısat Kongresi ve Halk Partisi'nin Programı).
Atatürk'ün "Başanh komutan, büyük asker"
kimliği zaman zaman yüceltilerek öne çıkanlsa
da onun kalıcı ve günümüzde de geçerliliğini ko-
ruyan özelliği banşseverliğidır. Henüz 1923 yıh-
nın şubatında u
Insanhğın tümünü tek bir beden
ve her ulusu bunun bir organı addetmek gerekir.
Birbedenin parmağmm ucundaki acıdan diğerbü-
tün parçalanetkflenir" diyen Atatürk. banşsever-
liğıyle tüm ınsanlığı kucakladığını "'Savaşzorun-
lu ve hayati ohnalıdır. Ulusun yaşanu tebükede ol-
madığı sürecesavaş bircinayettir" dıyerek vurgu-
lamış, bu görüşlerini ünlü "Yurtta Sulh, Cihan-
da Sulh" özdeyişiyle özetlerken de tüm insanlı-
ğuı birbirine olan bagımlüığını, "Mutlu bir dün-
yada. muthı bir Türkiye'' ifadesiyle bir kez daha
belirginleştırmiştir.
1930'lu yıllann başında Yunanistan Başbaka-
nı olan Venizelos, Nobel Banş Odülü Komitesi'ne
yazdığı 12 Ocak 1934 tarihli mektupta, Ata-
türk'ün yönetimi altında. Türkiye Cumhuriye-
ti'nin Ortadoğu'da banşın temeJ direği ve temina-
D haüne gekliğini vurgulamış ve Mustafa Kemal
Atatürk'ü Nobel Banş Ödülû'ne aday göstermiş-
tir. Kanımızca kısa bir süre önce savaş halinde olan
iki ülkeden -dahası yenik düşmüş olan- birimn hü-
kümet başkanının, karşı tarafın devlet başkanını
Nobel Banş Ödülü'ne layık bularak resmen öner-
mesi dünya tarihinde pek fazla örneği bulunan bir
durum olmayıp. Atatürk'ün bir banş kahramanı
olduğunun da en güzel bir ifadesidir. Bilindiği gi-
bı, Türkiye'nin varlığını banş içinde sürdürebil-
mesini güvenceye almak üzere, 1921 -30 dönemin-
de birçok ülkeyle (Sovyetler Birhği. Fransa, tn-
giltere. Suriye, Bulgaristan, Irak, Yunanistan) sal-
dırmazlık paktlan ve banş antlaşmalan imzala-
yan Atatürk, 1920'den başlayarak yaşammın son
günlenne kadar, aralannda Ingiltere kralı ve Is-
veç veliahtınnı da yer aldığı, pek çok ülkenin en
üst düzey devlet adamlannı ve yöneticilerini Tür-
kiye'de konuk ederek ağırlamıştır. 1930-38 döne-
mindeyse, ülkemizin Milletler Cemiyetı'ne giri-
şi, Balkan Antantı'yla Balkanlar'da banşın güven-
ceye ahnması, benzer biçünde Ortadoğu'da Sa-
dabat Paktı'nnı imzalanması ve nihayet Boğaz-
larve Hatay sorunlannın da banşçı yoldan çözüm-
lenmesı Atatürk'ün akdcı banşse\~eıüğmin diğer
örnekleridir.
Atatürk'ün banşseverliği, çoğu kez algılandı-
ğı gibi, salt ülkelerarası ilışkilere özgü bir özel-
likten ıbaret olmayıp, yaşamın her alanını kapsa-
yan bir tutumdur. Türk Devriminin ulusal düzey-
deki ilkelerinden olan Halkçılık. ulus içindeki çı-
kar çaaşkanhklannın ve karşıtlıklann giderek.
ulusal bütünlüğün sağlannıası ve çıkarian birbi-
rine ters düşen sınıfların oluşturduğu çabşkm bir
toplumsal yapıdan yana olmamak anlanuna gel-
mektedir. Halkçılık ilkesinin. ülke içinde sosyaJ sı-
nrflar arasuıda da banşı sağlama ve sürdürme is-
teğinin somutlaşmış bir ifadesi olduğu da sövlene-
bflir.
Son olarak, kalıcı banşın ancak adil bir eşitlik-
le gerçekleşebileceğınin biltncinde olan Ata-
türk'ün Türkkadınma (önce aile içinde, sonra ya-
km toplumsal çevrede, en sonunda da tüm ülke
yönerimınde) kendüiğinden sağladığL diğer ülke-
lerde ancak büyük savaşımlarla. hatta yer yer can
kaybıyla elde edilmış olan haklarla, bir yönüyle
de bireysel düzey de, iki cins arasuıda banşı kura-
rak yeıieştirmek istediği söylenebihr.
Görüldüğü gibi Atatürk'ün banşsevertiği, birey-
sel ifişkflerden sosyal sınıflar arasındaki ilişküere
kadar uzanan ve oradan da ülkeler arasındaki
flişkilere \aran, tüm insanhğı kapsayan bir banş-
severtiktir.
Cumhurbaşkanıİsmetİnönü,21 Kasım 1938'de
Ata'ya hitaben "Bütün hayannda bize.ruhunda-
ki ateşten canhhk\çntin_ eınin oL azizhaüran sön-
mezmeşale olarakruhlannuzı daima ateşli \v uya-
nıktutacakar-" demiştı. Kanımca, ası) ruhlarunj-
a "ateşK ve uyanık" tutması gereken, ölümlü bır
insan olarak Atatürk'ün anısı degil, bizlere miras
bıraktığı. tüm ınsanlar \ e toplumlar arasında in-
sanca, hakça ve banşçı ilişbleri hedefleyen ve ge-
reğinde, köklü değişımlerden korkmamamızı öğ-
reten, dinamik ve devnmci yaşam felsefesidir.
însanlıgın giderek daha geniş çaplı emperyalist
saldınlara. daha eşitsiz ve adaletten daha uzak
düzenlere sürüklenir göründüğü günümüz firh-
nalannda da bu yaşam felsefesinin önümüzü, bir
deniz feneri gibi aydınlatmayı sürdürmesini
diliyoruz.
Türban Cinsiyet Aynmcılığıdır...
YüdızCIBIROĞLU
rtünmenin (tesettü-
) rün) erkek egemen-
liğiyle ilişkisini an-
layabilmek için çıplak ka-
dın betimlerinin başladığı
IÖ 30 binlere uzanmak ge-
rekiyor. Dünyanın birçok
yerinde toprağın altından
sayısız çıplak tannça hey-
kelciği çıkarılmıştır. Kül-
tür tarihinin kabul ettiği gi-
bi üretim çağıru tanm dev-
rimiyle başlatanlar (IÖ 9
bin) kadınlardı. Iphği günü-
müzden en çok kırk bin yıl
önce bulduklan düşünülü-
yor. Devlet ve ordu öncesi
dönemde; kadınlar güçleri-
ni, üreme ve üretimden, icat
ettikleri büyüden (ilk kur-
gulama), ürettikleri simge-
ci dilden ve çıplak tannça
imgesinden alıyorlar. Saç-
lannın metaforu olan bü-
yülü bağlarla erkek cinsel-
liğini, bereket büyüleriyle
üretim güçlerini denethyor-
lar. Evrenin bilgileri, an-
lamlan binlerce yıl dişil
gövdeyle açıklanıyor. Ûci
kişilik ailede, erkek cinsi-
yet tann-ananın oğlu ola-
rak kucağında temsil edili-
yor. Joseph Campbefl, in-
sanlığın çocukluğundaki
tanrı-ana imgesini şöyle
açıklar: "O,primummobi-
le,nkbaşlangjç,herşeyinon-
dan çıknğı ilk maddi kahp-
tnf (îlkel Mitoloji, Imge Ki-
tabevi. Ankara, 1992, s. 75)
Ancak binlerce yıl süren
ve kadın gövdesini tılsım-
h sayan bu dünya görüşü-
nün, eril cinsiyet açısından
haksızlık olduğunu farke-
den erkekler buna karşı çı-
kar ve üretimden kadınlan
uzaklaştınrlar. (Bu da bir
devrimdir.) Erkek cinsin
başkaldınşı pagan dönem-
de Tunç Çağı ile başlar, da-
ha önceki kadın, tinsel ege-
menliğine bir yanıt biçi-
minde birçok cografyaya
yayılır. Kadınlann buluş,
üretim yaptıklan evre "ka-
dm egemen dönem". erkek
kadın birlikte ürettikleri ve
birbiriyle yanştıklan evre
"geçiş döoemi
1
". devletin ve
ordunun ortaya çıktığı ev-
re "erkek egemen dö-
nem"dir. Mitsel ö>'külerde.
sözcük-bağıntılannda, ar-
keolojinin verilerinde bu
dönemlerden izler kaldıgı
için onlan ayırt etmek ola-
naklıdır. Üretim güçlerini
TESEKKÜR
Ailemizin çok değerli varlığı
Ord. Prof. Dr.
EKREM AKURGAL m
01.11.2002 tarihinde ebediyete intikali nedeniyte gelerek,
telefon ederek, telgraf, mektup, çiçek göndererek ve
bağış yaparak acımızı paylaşan başta
Cumhurbaşkanımız
Sn. AHMET NECDET SEZER'e,
9. Cumhurbaşkanımız
Sn. SÜLEYMAN DEMİREL'e,
57. Hükümetimizin Başbakanı
Sn. BÜLENT ECEVlT'e,
Bakanlanmız ve milletvekillerimize,
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin değerli komutan ve mensuplarına
Izmir Valisi
Sn. ALAADDİN YÜKSEL'e,
Izmir Büyükşehir Belediye Başkanı
Sn. AHMET PİRlŞTlNA'ya,
A.Ü. Rektörü Prof. Dr. NUSRET ARAS,
DEÜ Rektörü Prof. Dr. EMİN ALICI,
Koç Ü. Rektörü Prof. Dr. ATTİLA AŞKAR'a,
üniversitelerimizin idareci ve öğretim üyelerine
Izmir Emniyet Müdürü Sn. HALİL TATAŞ ve Emniyet
mensuplarına, kaymakam ve belediye başkanlanna,
Yabancı ülkelerin elçilik ve konsolosluklanna,
TÜBA, TÜBİTAK başkanlan ve üyelerine,
Alman Arkeoloji Enstitüsü'ne, Avusturya Arkeoloji Enstitüsü'ne,
Avusturya Bilimler Akademisi'ne, Viyana Kunsthistorisches
Museum'a, Society of Antiquaries
of London'a, Fransız Araştırmalan Enstitüsü'ne,
Anıtlar ve Müzeler Genel Müdüıiüğü ve Tabiat ve Kültür
Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü'nün idareci ve
çalışanlanna, Türk ve yabancı kazı heyetlerine,
bütün arkeoloji camiasına,
Meslek kuruluşlanna, derneklere, vakrflara, basın dünyasına,
akraba ve dostlanmıza ve sevgili öğrencilere
teşekkür ederiz.
Meral, Ali-Ayşlm-Seçkln, Murat AKURCAL
ele geçıren erkekler kadın-
lan baskı alunda tutar, ka-
dın cinselliğini denetier, ka-
dınlann bulduğu simgeleri
eril dnsiyçöi yapar; ve ka-
dmlan dılin, fenomenlerin
dışında bırakırlar; okulu,
mesleği toplumsal kural-
larla yasaklarlar. Kadınla-
nn yaptığı buluşlar
unut(tur)ulur, ohımsuz sim-
geleri. yılan saçlan, büyü-
cülüğü, şeytan olduğu sü-
rekli canlı tutulur. Kadın
gövdesi lanetli bulunup ör-
tülür, erkek gövdesi açılır ve
merkeze konulur.
Bütün bu tarihsel ve top-
lumsal basblar binlerce yıl
dünyayı sararak etkisini sür-
dürür ve dört dinsel kitabın
söylemine de girer. Tev-
rat'ta erkek görüşü Hezeki-
el Bölümü'nde (bap 16) ka-
dına karşı çok şiddetli ve
çağımıza göre suç teşkil
edecek bir örnek oluştunır.
Bu bölümün Batı dünya-
sında çok tarüşıldığı Ana
Britannıca'da açıklanmak-
tadır. Kuran'a dayandıra-
rak tesettür uygulanmak is-
tendiğinde; kadın gövdesi-
ni, saçını, ayıph, lanetli bu-
lan gözden uzaktutulması-
na inanan erkekyanıü hort-
latılmakta. Hezekiel 'de ka-
dına yapılan aşağılamanın
bir başka çeşidi türbanla
dayaülmaktadır. Tarihsel ve
toplumsal nedenlerle dört
Kutsal Kitaba da giren ka-
duı karşıtı söylem günü-
müzde uygulanamaz.
Incil'i duvar mozayikle-
rine yansıtan ustalar Mer-
yem'i kara çarşaflı göster-
diler, ama bugün demok-
rasi var diye çarşafla gezen
Hıristiyan kadın yok. Çağ-
daş düşünce, halka anlaül-
mau d^ am edilsey di, biz-
de de hiçbir kadın türbam,
tesettürü kabul etmeyecek-
ti. Ne var ki Amerika'nm
yeşfl kuşak uygulaması, di-
nin siyasette veticarettekul-
lanılarak çıkar kay nağına
dönüşrürijlmest devlet eü>-
le küçücük çocuklann Ku-
ran kurslannda softa ola-
rakyçdştirümesi Türkiyç'yç
ilerleme yolunda kan ka>-
bettirdi\?ettiriyor.
Günümüzde çıplak ka-
dın gövdesinin insan onu-
runa yakışmaz biçimde me-
talaşması erkeklerin ege-
men olduğu dünyadakı eko-
nomik düzen yüzündendir.
Neden bunun bedelini baş-
lan-saçlan örtülerek kadın-
lar ödesin. Erkekler dünya-
sı genç ve güzel erkekleri de
metalaştumaktadır. Tehli-
keden korumak içb erkek
çocuklan da mı kapataca-
ğız? Erkek, kadın saçından
tahrikolacak\^ kendini de-
netkyeme>'ecek kadar za-
vaflımı?
Tarihte örtünmenin kut-
sallıkla birleştirildiği ör-
nekler de var. Joseph Camp-
bell, eski Mısır'ın Sais ta-
pınağında tannçanuı peçe-
sini açmaya kalkan rahibin,
gördüklerinden dilinin tutu-
larak felakete uğramasını
anlatan bir metinden söz
eder. Eski Yunan gelene-
ğinde de tannça dışil göv-
desinin örtüsünü açanı la-
netlemektedir. Muazzezİl-
mh'eÇığ, Sümer'de aşk tan-
nçasının tapınağındakı kut-
sal fahişelerin (tannrun ge-
lınleri) tapınak dışında ta-
nınmamak için yüzlerine
peçe taknklannı anlatır. Hı-
tiften kalma IÖ 1500'lere
tarihlenen bir vazonun üs-
tündeki betim (tasvir) kut-
sal evlilik kuttörenine iliş-
kın; tannça adına kralla ev-
lenen tapuıak rahibesinin
(tannnın gelini) yalnız yü-
züaçıktır.
Ataerkilliğe geçilince bu
uygulama kutsallaşan er-
kek cins için de geçerli olun
tannnın oğlu sayılan kral,
halkın arasma demir peçe-
siyle çıkar, çünkü o güneş-
le özdeştir. yüzünü görenld-
şiye iyilik bahşedeceği gi-
bi felaket de getirebilir. Or-
taçağ Avrupası'nda kral ve
kraliçe halkın arasına çık-
üğında bir kımsenin başını
kaldınp onlara bakmasının
cezası ölümdü. Görüldüğü
gibi tannnın çocuklan. ge-
linleri sayılan krallarve kra-
liçeler örtünüyorlardı. Ça-
ğunızdaki uısan ne lanetli-
dir. ne de kutsaldır.
TV8 Kanahnda SedefKa-
baş'ın programına konuk
ettiği Türkiye'nin ilk kadın
(fahri) vaizi (belki tslam
dünyasının da) Prof. Beyza
B ^ n kadınlar için vaizlik,
müftülük kadrosunun bir
yil önce konulduğunu anla-
urken başı açıktı. Kuran 'ın
tarihsel ve toplumsal dö-
nemden izlertaşıdığı için er-
kek bakışlı olduğunu beür-
ten Beyza Hanım, din gö-
revlisi kadınlann bu görüş-
leri düzeltebileceğini söy-
ledı. Bir Kuran araştırma-
cısı ve yorumcusundan bil-
giler aktardı: Arabistan'da
kadın erkek güneşten ko-
runmak için başlanna bir
örtü anyorlardı. Kölelerinve
erkeklerin belden yukan-
lan çıplaktı. Özgür kadın-
lann giysileri ise dekoltey-
di, eğildiklerinde içlerinde
çamaşırlan da olmadığın-
dan bütün vücutlan görülü-
yordu. Kuran'da,dışançık-
tıklannda bir örtüyü başla-
nna atmalan ve uçlannı gö-
ğüslerinde sarkıtmalan öne-
rilmişti. Ancak o zaman-
dan günümüze yorumlar
gitgide kadın aleyhine sert-
leşmişti. Dıa buisizlere (ca-
hillere) bıraküamayacak ka-
dar önemlidır.
HABERİNTEKADRESİ
HEDEF: TURKORDUSU
CIAHEYETİ
'NCOAYAKLANMASI' ORGUTIUYOR
• AKP HÜKÜMETİNÜM GİZÜ ÜYESİ BARTHOLOf^EOS
" KIBRiS PLANtNI RUMLAR HAZIRLADI
• KIBRISTA ULUSAL HALK HAREKETİ
3 ARALIK MİTİNGİYLE MEYDANLARDA...
• 8 BÜYÜK RUS FİRMAS1, TÜRKİYEYE GEÜYOR
• MELİH CEVDET ANDAY'I
VE NEŞETGÜNAL'I UĞURLARKEN...
Aydınlık
HER PAZAR BAYıLERDE
• 3 Kasım ve sol
• AKP'nin sınııian
• Genç Parti ne yaptı?
• Kıbrısta son durum
• Breztya: sol ve proleter
• FBm: Taraf Tutmak.^
Yazflan ve çizgileriyte: Ç ,
Aydın Engin, Bûlent Forta, Cüneyt Akman,
Göay Batjr, Hayri Kozanoğiu, Mustafa Sönmez,
Oguzhan Müftüo^u, Oral Çahşlar, Oztin Ak^jç,
Refik CXırt>aş, Saruhan Ouç,
YûksdTaşkm
PENCERE
'Başı Dik Bip Türk...'
Birkaç gündür elrmde Ortıan Karaveli'nın son
kıtabı var; adı uzun:
"Doğumunun 100'üncü yılında
Tanıdığım Nâzım Hikmet
'Başı dik bir Türk'ün belgesel portresi"
(Pergamon Yayınlan).
Orhan Karavelı, 1960 Ağustosu'nda "Mosko-
va 'da Nâzım 'la geceli gündüzlü bir on beş gün ge-
çirmiş", izlenimlerini 1978'de Cumhuriyet'te ya-
yımlamıştı; bugün de kitaplaştırmış...
•
"1960larda Moskova'da Nâzım Hikmet'le on
beş gün geçirmek..."
O günleri yaşamamış olanların bunun ne demek
olduğunu bilmeleri olanaksızdır; genç kuşaklarola-
yın dehşetinı duyumsayamazlar; anlamına erişe-
mezler. Ülkemizin büyük şairi Nâzım Hikmet'in yal-
nız elini sıkmak bile o yıllarda bir Türk için tehlike-
lıydi; insanı kahredebilirierdi...
Kim yapardı bu işi?..
"Derin devlet" mi?..
Yok canım, biz, sen, ben, o; biz Türkler yok mu-
yuz, inanılmaz bir toplum otuşturuyoruz.
Nasıl?..
•
örnek ortada...
Şu sıralarda Avrupa Birliği'ne girmek yolunda
bir sara nöbetine tutulduk, aman AllahımL
Medyada kimıleri çıldırmış gibi ona buna saldı-
nyor, iktidar partisinin Müslümancı lideri Avrupa'da
kapı kapı dolaşıyor; "ya Avrupalı bizi içine almaz-
sa " kuşkusuyla zangır zangır titriyoruz, bu durum-
da mahvolacakmışız, yok olacakmışız, Türkiye par-
çalanıp çökecekmış, tarihten silinecekmiş...
Biz boyleyiz!..
Çok değil, bir süre önce de komünızm nöbetine
tutulmuştuk. Komünist umacıydı, öcüydü, hort-
laktı, canavardı; hop diye ortaya çıkacak, hap di-
ye bizi yutacak kuyruklu birşeytandı...
Öylesine milliyetçiydik ki anlatılması olanaksız-
dır medyamız o zaman Nâzım Hikmet'e "vatan ha-
inı" diye vurdukça vuruyordu...
Meğer medyamız hiç de milliyetçi değilmiş; şim-
di bakıyorum ulus mulus, ülke mülke, sınır mınır,
Kıbrıs mıbrıs, bağımsızlık mağımsızlık, ulusal onur
monur bize vız geliyormuş...
Meğer Nâzım vatan haini değilmiş..
Şimdi biz kendimiz olduk mu vatan haini?..
Işte biz boyleyiz.
•
Orhan Karaveli, Moskova'ya gidip "vatan ha-
/n/"nin elini dostça sıkmak yürekliliğini gösteren
Türk, yazar olarak sıcak bir kitap yazmış; Türkiye'nin
o günkü gerçekleriyle bugünküleri de karşılaştıran
bu usta kalemin yaşadıkları, gördükleri ve bildik-
leriyle oluşan yapıt, gazetecilik deneyiminden ge-
çen bir kalemden çıktığı için rahatça okunuyor.
Nâzım'ın yaşamöyküsü ne?..
Şiirleri gezegenimizde konuşulan dillerden en az
kın^ına çevrilen büyük Türk şairi, 17 yılını ülkemi-
zin cezaevlerinde, 12 yılını da yurtdışında vatan has-
retıyle yaşamak zorunda bırakıldı.
Bu ayıp bize yeter... "O mavigözlü birdevdi..."
Cücelerin elinde kahroldu.
•
Bu yazıyı Bedri Rahmi'nin şiirıyle bıtirmek ye-
rinde olacak...
"Sana kökü dışarda diyenlerin dilleri kunısun
Kurusun murdar ilikleri, dilleri çürüsün
Şiirin, gökyüzü gibi herkesinse
Sen Kızılırmak kadar bizimsin
En büyük ustası dilimizin
Canımız ciğerimizsın."
ORHAN KARAVELİ'den
Çarpıcı bir belgesel
TANIDIĞIM
NÂZIM HİKMET
Kitapçılarda
'.. O tarihte (Ağustos 1960) Moskova'da
yaşadıklanmızın gazetoa tanığı olarak
yalmzea Orhan Karaveli kaldL Gece
gündüz demeden bütûn zamaıunı
Nâzım Hıtmet'le arasında kuıuUn
samimi arkadaşhğı surdürer^ geçnen
Orhan Karaveli'nin yem kıtabt büyük
famr lOtyünaı dogum yıîdöriiamınde
severek olauıacak bir belgesel
niteliguuiedır-..'
rnrfait FAHtR tZ ' tiubuı eotfnndeıı
VcÇu HKmdltn üongrta'
Türt H«y«ı Ba^an
. Orhan Kajavel. yenı kıUbmda anlatıyor Nâzım Hikmet, Kurtuhif
Savajına katılmak içm yola çıktı. Amacı cepheye gıtmektı. Kader onu
Moskova'va sürükledi...'
Abdullıh COŞKVN ' AKŞAM
DEVİN
KH»p - Yarai - Dagıom
Tel.- 0 212 511 83 70 - 51!'« 39 • Faky 0 212 520 53 75
KÜLTÜK • SANAT
tiyatrooyunevi
Ş Ş
MM > aısöe DMUF, ftnmn OKUW
Ü I t r i 0
YÖ«ETBI mm CÛNŞİMY / SAnME TASMIMI CUUIDE LEM
10 Aralık Salı Saat: 20.30
İnsan Haklan 2002 çerçevesinde
Frvaz KBTJI Merta T"j: 0212 252 02 62 / Isfttal Cd *>•» T*sm
Tıyatro Oyuaen Tel: 021Z2S160 GO / «
E F E S Pilsen'in kültür ve sanata katkıları artarak sürecek.
SARIYER SULH HUKUK
HÂKİMLİĞt'NDEN
Sayı 20OZ1283
Mahkememizin 2002/1283 Esas 2002 1296 Karar sayılı
ilamı ıle Lamı Akgün'ün rahatsızlığı nedenıyle Şanlıuifa,
Merkez, Yusufpaşa Mahallesı. Cılt: 25. Hane: 4'te nûfusa
kayıtlı Muhıddın ıle Zehha'dan olnıa 1329 doğumlu hacir
altına alınarak aynı jerde nûfusa kayıtlı 1946 doğumlu oğlu
Mehmet Yalçın Akgün'ün \ası olarak atanmasına karar ve-
nlmıştır Hükum özeti yenne kaım olmak üzere ilan olunur.
Basın- 80069