Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 -K\SM2O02CUMA CUMHURİYET SAYFA
JV LJ I_J A U Xt. kultur(§ cumhuriyet.com.tr 15
~T~ 7" 'Konuş Onunla' filmi Almodovar'm artık iyice olgunlaştığını gösteriyor
.Aadınlarla konuşmakgerek!19?9'ckki Annem Hakkındaki Herşey'in
büVyuk basansının ardından Hollywood'la flört
etrnesire karşın nicedır kameradan, setlerden
uz~ak durtp bir şey üretmese de kuşkusuz gü-
niimizde çağdaş tspanyol kültürünün sinema-
dalci ;n renkli sımgesi konumunu sürdûren, ye-
dincisanatm her daim 'haşarı ve hınzır' çocu-
ğu Pedro Almodovar'ın 3 yıldan sonra yeni-
den sjıemaya dönüşünün ürünü Konuş Onun-
la, son günJerde ıyıce bereketlenip hareketlene-
rekc p yasayı ufak çapta bir şenliğe dönüştüren
önemlice fılmlerin, kesinlikle es geçilmeyecek
bir başka yeni örneği.
Vice ılk kez Filmekımı'nde gösterilmesinin
ardından sinemalarda afışlere çıkan "Konuş
Onunla", hayranlannın merakla, heyecanla
bekJediği her Almodovar yapıtı gibi sürprizler
içeriyor. Öraekse. şimdiye dek hep öne çıkar-
dîğı kadın karakterlerin yenne bu kez ağlamak-
tan çekinmeyen, iki erkeğin kahramanı olduğu,
erkeksi bir melo'ya soyunması. Bir kadınla aş-
kı-meşkı hıç tanımamasma karşın hayatını bir-
likte, ona bakarak geçirdigi annesinden ötürü,
lcarşı cinsı ıyi bilen, özel bir klinikte çahşan, ha-
fif tombul ve yumuşakımsı, müşfik erkek bir
hemşire Benıgno'yla (Javier Camara), Arjan-
tin asıllı, sert görünüşlü ama hassas, gazeteci-
yazar Marco (Daıio Grandinetti), Almodo-
var'ın. çakışan hikâyelerini anlattığı yeni kah-
ramanlan.
İki yalnız erkeğin dostluğu...
Başta, dansçı Pina Bausch'un Cafe Müller
performansını gözyaşlannı engelleyemeden iz-
îerken tanışıp sevdıkleri kadınlann komada olu-
şu ortak noktasında buluşarak yakınlaşan bu i-
ki yalnız erkeğin dostluğunu eksen alan filme,
dansı, müziği, şarkıyı (Brezilyalı Caetano Ve-
loso'nun. ünlü Latin klasiği Cucurucu Paloma
yorumuna dikkat) ve siyah beyaz sessiz sinema
dönemine saygı duruşu gibi algılanan, Paz Ve-
ga'yla Fele Martinez'in oynadığı, Küçülen
Aşık adlı, nefis bir kısa film bölümünü sığış-
tırmış üstad.
Melodram başta olmak üzere çeşitli rürleri
SUNGU ÇAPAN
Almodovar'ın alabildiğine dingin ve huzurlu bu son filmi sözlerin gücü, yalnızlık ve dostluk üzerine
Hable con Ella /
Yönetmen,
senaryo: Pedro
Almodovar /
Kamera: Javier
Aguirresarobe /
Müzik: Alberto
Iglesias /
Oyuncular: Javier
Camara, Dario
Grandinetti,
Leonor VVatling,
Rosario Flores,
Geraldine Chaplin,
Mariola Fuentes,
Paz Vega, Fele
Martinez / Ispanya
2002 (Medyavizyon)
harmanlamada yeterince uzmanlaşmış, cüretkâr
ve civelek yaratıcı yönetmenimizin bir kez da-
ha ortalığı, tiyatrovari bir şamataya boğarak
kendine özgü dünyasını kurduğu, duygusallığın
sular seller gibi boşandıgı, alabildiğine dingin
ve huzurlu bu son filmi, kadın-erkek ilişkisinin
sürdürülmesinde belki de en etken etmen sayı-
lacak konuşmak ihtiyacı, sözlerin gücü, yalnız-
lık ve dostluk üstüne, kesinlikle ilgisiz kalına-
mayan, sıcak, insancıl, yaman bir ustaiık gös-
terisı halinde seyrediyor baştan sona. Önceki
acayip, gösterişli, mızahi ve kışkırtıcı, 'pem-
bemsi' filmlerinin tersine bu kez hayli olgun-
laştığının ipuçlannı veren, etkileyici bir melo
çizgisinde ilerleyip gelişen filmde, pasif ko-
numdaki (komadaki) âşık olunan kadınlan, ya-
ni Benigno'nun sabah akşam röntgenlediği
dansçı Alicia'yla (Leonor Watling) arenada
boğaya yenik düşen, erkek gibi kaslı, kadnı ma-
tador Lydia'yı (Rosario Flores) ancak hikâye-
nin geriye dönüş bölümlerinde kanlı canlı gö-
rebiliyoruz.
Âşığın, sevdiği bedenin ginntilerinde, çıkın-
tılannda, manzarada dolaşırcasına gezintiye
çıktığı gibisinden, VVbody Allen'den esinlenil-
mişe benzeyen kimi şenlikli sahnelerle bezeli
Konuş Onunla. dedemeci-kolajcı yönetmeni-
mizin artık iyiden iyiye ustalaşıp olgunlaştığı-
nı, gözümüze sokan bir Almodovar başyapıtı
özetle.
Filistin'deaşkın ve acının kayıtlan
Bu yıl Cannes'da jüri ve uluslararası eleştirmenler ödüllerine layık bulunan 'KutsalDireniş'2. haftasında
Filmekimi'mn hemen peşinden
gösterime giren Kutsal Direniş,
1996 Venedik festivalinde en iyi ilk
film ödülünü kazanmış, 1997 îstan-
bul festivalinde yanşmış Bir Kaybo-
luşun Güncesiyle dikkati çekmiş
Filistinli yönetmen tlyas Süley-
man'ın senaryosunu yazıp yönete-
rek başrolünü de üstlendiği bir Filis-
tin yapımı. Sinemaseverleri yine 'Fi-
listinli olmanın ne alama geldiği-
ne Uişkin', düşündürücü bir sinema-
sal yolculuğa çıkaran Süleyman'ın
Kutsal Direniş'i, alışılmış o ciddı
ve iç burkucu politik sinema alanı-
na atılmış, alçakgönüllü ama tahrip
gücü yüksek bir kara komedi bom-
bası etkisi yapıyor.
Malum kırmızı gıysileriyle, sırt
sepetındeki hediye paketlerini döke
saça, peşindekilerden kaçan, göğ-
sünden bıçaklanmış Noel Baba gö-
rüntüleriyle açılan film, Ortadoğu'-
nun çıban başı Filistin-îsrail çatış-
masuun hayatlannı kararttığı, her an
patladı-patlayacak bir savaş beklen-
tisiyle sinirleri bozulmuş yöre hal-
kından, trajikomik insan manzarala-
n sunuyor. Şiddeti, terörü, baskıyı
gündelık hayatlannm doğal bir par-
çasıymışcasına kabullenmiş yöre in-
sanlannın kahramanlannı oluşturdu-
ğu, nedeni niçini, öncesi sonrası an-
cak belli belirsiz sezilebilen birta-
kıır. olaylan, peş peşe gelen skeçler
habnde sıralayarak hikâye eden Sü-
leyman, baştan sona ilgiyle, keyifle
seyredilen ironik bir puzzle gibi kur-
Yadon İlaheyya / Yönetmen, senaryo: Elia Süleyman /
Kamera: Marc-Andre Batigne / Oyuncular: Elia Süleyman,
Manal Khader, Nayef Fahoum Daher, Jamel Daher, Nazira
Suleiman, Amer Daher / Filistin-Fransa 2002 (Umut Sanat)
muş sıradışı filmini.
Mimarisi, yapısı ve doğal doku-
suyla Güneydoğu kentlerimizi andı-
ran, adeta yukardan bir ilahi müda-
haleyi bekleyen bölge insanlan, bu
vaat edilmiş topraklara salgm gibi
yayılmış, sinsi bir şiddet ve düşman-
lıktan nasiplerini bolca almış, tabii
her biri kendi çapında; sabah araba-
sına kurulmuş giderken selam ve-
renlere direksiyon başından sövgü-
ler yağdıran, aksi yaşlı (baba), top
cambazı oğlanın dama kaçmış futbol
topunu anında bıçakla patlatıp kom-
şunun yolunu bozan, huysuz yol iş-
çisi, hep birlikte hunharca sopalaya-
rak öldürdükleri yılanı bir de yakan
mahalle sakinleri, çöplerini birbirle-
rinin bahçesine atmakta inat eden i-
kikomşugibi...
Süleyman'ın, bölgede nicedir sü-
regelen düşmanlık ve çatışmalara
atıfta bulunan metaforlara, zekice
buluşlara, sessiz anlara, duygu yük-
lü, coşkulu çekimlere. birikmiş göz-
lemlerin ürünü, keskin alaycı, kısa
kısa skeçlere, dövüş ve aksiyondan
geçihneyen uzakdoğu filmlerine na-
zire yaparcasuıa düzenlenmiş Ninja
parodisi gibi fantastik sahnelere da-
yandırdığı filmde, örneğin ötekinin
bahçesine ısrarla çöp atmayı sürdü-
ren komşu faslı gibi, açıkça aynı
coğrafyamn iki ayn halkı arasında-
ki gerginliğe gönderme niteliginde-
ki cuk orurmuş bölümler gırla.
Sessiz dönemin komedileri gibi
Durum saptaması yapmaktan,
eleştiri çabasına girişmekten ya da
didaktik nutuk atmaktansa, gerçek-
lerle hayalgücünü, yaşanmış göz-
lemlerle harmanlayarak fantastiğe
de dümen kıran Süleyman'm Filis-
tin'e daır tuttuğu 'aşkın ve acının
kayıtları'nı sergileyen bu 'absürd
komedi', konuşmayı en aza indinp
görüntüyü öne çıkanyor, klasik ses-
siz dönemin komedileri gibi.
Hastaneye kaldınlmış babasını
(Nayem Fahum Daher) hayatta tut-
mak ve Israil askeri kontrol noktası-
nın sınırlamasıyla engellenen aşkı
(Manal Kader) için çabalayan baş-
roldekı adamı (bizzat kendisini)
umarsız, dalgın bakışlanyla oynu-
yor, yüzü Buster Keaton'ı andıran
Süleyman. Kırmızı Balon klasiğını
çağnştıran, Arafat'm yüzünün res-
medildiği sınır tanımayan balon,
kaysı çekirdeğiyle havaya uçurulan
tank ya da atış taliminde nişangâh
yapılan kadınm Ninja savaşçısına
dönüşüp tekmeler savurarak Israilli
askerleri sille tokat ufaladığı sahne-
lerse fılmin unutulmayan bölümleri.
Filistin yanından soruna bakan yö-
netmenin ülkesine dair kaygılannı,
korkulannı, iğneleyici üslubuylabo-
ca ettiği bu film de, sadece haftanın
değil, mevsimin en iyilerinden.
İZLEYİCİ CÖZÜYLE ERDAL ATABEK
11 Eylül sonrasında Hollywood...Sylvestre Meininger, 11 Eylül sonrasında
Anerikan sinemasının yeni bir işlev yüklendi-
ğin; dikkat çeken yazısında "tzleyici kitlesinin
gerçeklere yabancılaştırılarak şizofreniye
yönlendirildiğT'nın altını çiziyor. Amerikan gü-
cüre ındirilmiş büyük bir darbe olan 11 Eylül
salansının ardından yeni yapımlarla Ameri-
ka'ıın gücünü ve haklıhğını kitlelere ileten bir
Ho3ywood sinemasının harekete geçtığine dik-
kai;ekiyor. Pearl Harbor gibi, Gladyatör gibi ya-
pmlan örnek gösteren Meininger, görkemli sah-
nelerin ardında yatan asıl ideolojinin. izleyiciyi
ger.eklere yabancılaştırmak olduğunu. izleyici-
yi ~Bak görüyor musun, nasıl da haklılar",
"sjnki biz de oradaymışız gibi", "ne muhte-
şen film yapmışlar" biçimindeki öğelerle bu
yahincılaştırmanın gerçekleştirildiğini açıklı-
yc:
Le Monde Diplomatique gazetesinin son sa-
yıaıda yayımlanan bu yazısında yazar, We We-
re Soldiers (Bir Zamanlar Askerdik), Collate-
ral Damage gibi filmlerle de Bush yönetiminin
dış polirikasına sahip çıkıldığını ileri sürüyor.
Meininger şöyle dıyor: "Biçimsel açıdan de-
ğerlendirildiğinde, postmodernizmin kötü
alışkanlıklanndan (mesafe, hiperrealizm, kit-
ie kültürüne hayranbk/tiksinme, kendine
göndermeli, farklılaşma vs.) etkilenen Ame-
rikan sinemasının bu filmleri yarattığı net
olarak görülüyor. Dünyaya bakışlanndaki
mesafe sofistike bir duyarsîzbğa neden oluyor
ve dalkavuklukla beyinleri uyutan medya (si-
nema, televizyon vb.) gelir kaynaklarını art-
tırıyor. Diğer bir deyişle gerçekleştirilen fark-
lılaşma çalışmaları, Bertold Brecht'in yaptığı-
nın tam tersi. Brecht, sevirciyi anlatının dışı-
na iterek. anlatının temelini oluşturan sosyal
gerçeklerin keşfedilmesine olanak sağladı.
Oysa, bu sinema anlayışı, olacaklara boyun
eğen bir dünya yaratıyor. tzleyiciyi asla oyu-
na gelmeyen züppe konumuna sokarak film
olsun veya bir ideal olsun, herhangi bir şey uğ-
runa sorumluluk almanın sadece safların işi
olduğunu telkin ediyor. Sinemada seyredilen-
ler her gün haberlerle veya televizyon gerçek-
liğinin şizofren sarmahyla bize aktanlan, ger-
çeklikten uzaklaştırma çabalannın pahaiı bir
versiyonu olmaktan öteye gidemiyor."
Izleyiciye "gerçeğin filtresi" gerektiğini be-
lirten bu önemli yazıyı sizlere iletmek istedim.
Çünkü günümüzde "izleyici olmak" da bilinç-
li olmayı gerektiriyor.
Meininger yazısım şöyle bitiriyor:
"Bu yeni gösteri biçimiyle, insanlığın ger-
çekleri ve ütopyalar, yerlerini gerilemeye ve
üsdinlük duygusuna bırakıyor. Bu iki bile-
şen; sürekli sürüden ayrılmaya çalışan, ken-
di gerilemesinin bilincinde olup bunu kabul-
lenecek kadar sinik bir yapıya sahip mükem-
mel bir tüketici-bireyi yaratıyor."
Saldırının ardından Hollywood sinema-
sı yeni yapımlarla Amerika'nın 'gücünü
ve haklıhğını' göstermeye çalışmıştı.
KEDİ GOZU
VECDt SAYAR
Sahip' değişti!
Seçimin hemen ardından -yeni hükümeti
beklerken- sanat ve siyaset ilişkisi üstünde bir
kez daha durmakta yarar var. Şair dostum Se-
zai Sarıoğlu, geçenlerde özgür Gündem'de
şunları söylüyordu: "Tek boyutlu politik dilin,
zenginleşmesi için imge diline gereksinimi var-
dır. Politik dilin işlevselliği, ancak şiir dilinin de-
rinliği ile her aşamada ilişkilenerek yeni bir mu-
halif dilin imkânı ortaya çıkabilir."
Bu dili yaratabilecek kapasiteye sahip pek
çok isim yer aldı siyasi partilerin aday listele-
rinde. Yazar, müzisyen, sinema oyuncusu, ba-
lerin... Ne var ki yalnızca iki arkadaşımız, baraj-
ları aşıp, girebildi parlamentoya: Zütfü Livane-
li ve Berhan Şimşek. Ikisi de, CHP listesinden.
Siyaserten ve siyasetçiden yana hep düş kı-
rıklığı yaşamış bir sanatçının yapabileceği en
büyük fedakârlık, 'tarafsızlık' zırhını bir kenara
atıp, politik arenaya inmek olsa gerek. Bu yüz-
den, kazansalar da kazanamasalar da siyase-
te soyunan tüm sanatçı dostların cesaretini bir
kez daha kutluyorum. Keşke, parlamentoya da-
ha fazla sanatçı gönderebilseydik...
Meclis'e sanatçı gönder(e)meyen AKP'nin
kültür-sanat alanına nasıl yaklaşacağını kesti-
rebilmek kolay degil. Bu konuda parti içindeki
'milli görüş'çü\er\e, liberallerin farklı önerileri
olabileceği tahmin edilebilir. Bir kesim, hazırik-
tidarı ele geçirmişken, tüm alanlarda olduğu gi-
bi, kültür-sanat alanında da kendi görüşlerinin
egemen olmasını isteyecektir;. Bir diğer kesim
ise, 'netamelı' bir alan olan kültür-sanata fazla
bulaşmamanın en hayırlı çözüm olacağını dü-
şünecektir.
Tabii, bu iki farklı yaklaşımın farklı sonuçlara
yol açması çok doğal: llkinde kültür ve sanata
daha çok ilgi, daha çok para ve elbette belirli
bir görüş doğrultusunda bu alanı yönlendirme,
biçimlendirme çabası... Ikinci yol tercih edilir-
se, daha az para, daha yoğun bir ilgisizlik bek-
liyor bizleri. Anlayacağınız, kırk katır mı, kırk sa-
tır mı meselesi...
NTV'deki Siyasi Partiler ve Kültür Politikaları
tartışmasında AKP'yi temsil eden Erkan Mum-
cu'nun konuşmasında az önce sözünü ettiğim
'liberal' seçeneğin ipuçları vardı. 'Yoksul bir ül-
kenin önceliklerinden', 'birazınlığın kültürel ta-
leplerinden' söz ederek, 'Herkesin istediği kül-
türü ektiği, biçtiği bir alan yaratmayı' amaçla-
dıklarını anlattı Sayın Mumcu. Kuşkusuz, 'dev-
letin resmi birkültürpolitikası dayatmaması' ko-
nusunda hemfikiriz, ama bu görüş 'Devletgöl-
ge etmesin, başka ihsan istemem' sözüyle sı-
nırlı kalacaksa, uygulamada atı alan Üsküdar'ı
geçecektir. Yani, kültür alanı 'pazar'ın acımasız
kurallarına terk edilecektir. AKP'nin bu seçene-
ği daha sorunsuz bulma olasılığı fazla. Ama, is-
terseniz bu konuda spekülasyon yapmak yeri-
ne, 'Sanatçılar yeni hükümetten ne bekli-
yor?'sorusunun yanıtına bir bakalım.
Seçim öncesi CHP'nin sanat örgütleri ile yap-
tığı toplantıya Başar Sabuncu ile birlikte 'öz-
erk Sanat Konseyi Girişimi' adına katıldık. Bu
toplantıda, bazı örgüttemsilcilerinin 'Devlet bi-
ze sahip çıksın!' tarzındaki ifadelerini dehşetle
dinledik. Ve dilimizin ucuna şu sözcükler geldi
: Lütfen bize sahip çıkılmasın!
Bunu söylerken Erkan Mumcu'ya hak verdi-
ğimi, devletin kültür alanından tümüyle çekil-
mesini istediğimi sanmayın. Bu, işin kolayına
kaçmak olur. Devletin, 'sahip çıkmadan' da sa-
nata, sanatçıya destek verebileceğini, verme-
si gerektiğini düşünüyorum. Bunun nasıl olabi-
leceğini önümüzdeki haftalarda konuşuruz. A-
ma, öncelikle sanatçı arkadaşlarımın şu 'sahip
çıkılmak' konusunu bir daha düşünmelerinde
yarar var.
Kedilerin 'sahip'\ olmaz.
vecdisayara yahoo.com
BUGUN
• CEMAL REŞİT REY KONSER
SALONU'nda 19.30'da 'VII. Uluslararası
Mistik Müzik Festivali' kapsamında 'JCC
Gospel Esplosion' konseri. (0 212 232 98 30)
• ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZt'nde
19.30'da İstanbul Devlet Senfoni
Orkestrası'ndan 'Atatürk'ü Anma
Konseri'. Şef: Kazuhiko Momatsu. Solist:
Mesut Iktu. (0 212 251 56 00)
• İZDSO İSMET İNÖNÜ SANAT
MERKEZİ'nde 20.30'da IZDSO'nun
'Atatürk'ü Anma Haftası Özel Konseri'.
(0 232 489 09 36)
• FRANSIZ KÜLTÜR MERKEZİ'nde
09.00-18.00 saatleri arasında 'Uluslararası
rv*. İstanbul Psikanaliz Buluşması:
Melankoü' adlı kolokyum. (0 212 244 44 95)
• TARIK ZAFER TUNAYA KÜLTÜR
MERKEZİ'nde 14.00, 16.30 ve 19.30'da
'Akıl Defteri' adlı fihnin gösterimi.
(0 212 293 12 70)
• FOTOTREK'te 19.30-21.30 saatleri arasında
Coşkun Aral'dan "Haber Fotoğrafçılığı'
konulu seminer. (0 212 251 9014)
• BİLGİ ÜNTVERSİTESt KUŞTEPE
KAMPUSU'nda 19.30'da 'Piyanist' adlı
filmin gösterimi. (0 212 293 50 10)
7.AMÜUWTİY«TROFESTİVAÜT1)EBÜGÜN
• EKİN TtYATROSU'nda 16.00'da 'Türk
Tiyatrosu'nda Yazarlık Sorunu' konulu
çanel. Katılımcılar: Sevda Şener, Turgut
Özakman, Turgay Nar, Haldun Çubukçu,
Filiz Elmas, Özen Yula.
• DT KÜÇÜK TİYATRO'DA 20.00'de
KKTC Devlet Tiyatrosu'ndan 'Gözü Kara
Alaturka' adlı oyun.
• DT YENİ SAHNEde Tiyatro Libra'dan
'Türk Olmak Kolay Değil' adlı oyun.
• DÖSİM 75. YIL KÜLTÜR
MERKEZİ'nde 20.00'de Tiyatro
Sporu'ndan 'Mahşer - i Cümbüş' adlı oyun.