17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 KASIM 2002 PAZARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER olay.gorus@ cumhuriyet.com.tr AÇI MUMTAZ SOVSAL Dersler ve Beklenti DEMEK Kl, bireyerinki gibi ulusların da yaşamı acayip karışımlardar oluşrnaktaymış: Içine doğulan ortamın sunduğu şansiar y a da zoriuklar, sonra emek- lemeler ve emekferte oaşlayıp rastlantı ya da çaba- larla, akıllılıklar ve sâaklıklarla. cesurca atılımlar ve kaçınlmış fırsatlarla, sevinçler ve yaslaria süriip gi- den, ders alınıp düzetien ya da alınmayıp berbat edi- lebilenbıryaşam. Ertelenmesi yapılması kadar kötü olacağı için ka- çınılmazlaşan bir seçmin olerslen, elbet. yalnız kay- bedenleri değil, herkesi c z u n uzun düşündürecek- tir. Ama, heıtıalde en çok düşünmesi gerekenler, er- ken seçimin parlamentoya taşıdığı insanlardır. Yani bu koskoca ülkenin sooım luluğunu yüklenenler. Sıradan bir ülke değil b u . Erken seçime yol açan konular bile, kazananlan belki de kazandıkları- na pişman edecek kadar çetin ve ağır çetin sorun- laria yüklü. ömegin, AvrupaBıriiği konusu: Hiçbırkesinliğiol- mayan anlamsız ve uzak. b ır tarih önlerine konursa, "tarihtır" deyip üzerine atlayacaklar mı? BirdeKıbns: "Çözümcfür" diyerekrastgelebirçö- zümü kabullenıp yenı bir "Gint hatası"n\n kuşaklar boyu sürecek pişmanlığına yol açmış mı olacaklar? Ekonomiyi yüzlerine gözterine bulaştırırtarsa, haf- talarca meydanlardaatıp tuttuklan IMF'yle yine kar- şı karşıya kalmanın ezikliğiri mi yaşayacaklar? Bilmelidirter kı, yakın geçmişten ders almamışlar- sa, karşılarına bu baskın seçime girme olanağı bu- lamamış güçlerden oluşan yepyeni bir direniş cep- hesi çıkacak, çürüyüş durdurulmazsa asıl diriliş de o güçlerden gelecektır. Çünkü, ülkenin gerçek beklentisi böyle bir diriliş- tir. Ama, bu gibi olasılıklan düşünmek için henüz va- kit erken. Gününsorunu, hükümetin kimlerce ve nasıl kurulacağıdır. Sorun, ilk bakışta basit görünebilir: Genel gelenek, devlet başkanının hükürnet kurma görevini önce en çok milletvekili kazanan partinın liderine veımesidır. Anayasa da, o kişinin Meclis üyesi olmasını gerek- tiriyor. Ancak, pariamenter sistem, soyut kurallara göre değil, sistemin beşiğı sayılan Ingiltere'nin tarih boyu geçirdiği gelişmelere göre oluşmuş. Orada ise şa- şırtıcı uygulamalar var. Örneğin, Muhafazakâr Parti lideri sıfatıyla başbakan olan Eden 1957'de Süveyş Savaşı sonrası istifa edince, Kralıçe başbakanhk için Parti'nin yeni iiderseçmesinı beklemeyip Parti Gru- bu içinden Harold Macmiltan'a görev vermiş, Grup da başbakan yapılanı parti başkanı yapmıştı. Hatta, gelenekçilik gereği, bunun böyle olmasını parti istemişti. Tabii, orası Ingiltere ve o durum da birseçim son- rasında ortaya çıkmamış. Ne var ki, bu örnek, par- iamenter sıstemde beklenmedik durumlara göre ba- zen devlet başkanınatanınabilen belirleyici rolü gös- termesi bakımından ılginçtir. Türkiye, şimdi, kendi sağduyulu devlet başkanı- nın bu rolü en iyi bıçimde yerine getireceği inancıy- la bekliyor. Bakış Açısı ve El (AB-IMF) Kapısı!.. KÜLTÜK • SANAT Türkiye'yi yönetenler ve siyaset sahnemizin aktörleri gözünü, kulağını dışanya çevirmiş bakıyor: "Bu yaptığımızı acaba IMF onaylar mı?", "Avrupa Birliği'ni acaba nasıl memnun edebilirim?" Bu örnekler böylece sürüp gider ama hiçbir zaman da sonuç alıcı bir aşamaya yönelik bir ilerleme gösterilemez; sorunlar yalnızca biraz daha ertelenmiş olur, hepsi o kadar... Prof. Dr. f. REŞAT ÖZKAN S iyasetin iç ve dış konuları ile bunlara ilişkin yaklaşımlan bir- birlerinden soyutlama girişim- leri hem olanaksız ve hem de an- lamsızdır. Çünkü, her iki alan da, "yönetim erkinin kuDandışı" biçimin- de tanımlayacağımız, ya da kısaca, u yöne- tim" olarak adlandrracağımız ortak bir dü- zenek (sistem) tarafından biçimlendirilip, yönlendiriliyor. Yönetim, adı üzerüıde, bir uygulama işi; uygulamayı gerçekleştiren çeşitli araçlann bir bütünlüğü ve birlikte- liğidir. Bu nedenle, daha öncesinde, bir felsefeden beslenmeye; bir bakış açısına ge- reksinim duyar. Bir ülkeyi yönetenler, ya da yönetmek sav ve istemi ile yola çıkan- lann hangi düşünsel altyapıdan beslendik- leri çok önemlidir. bu altyapı, yönetme du- rumunda olanlar açısından, hiç kuşkusuz, ülke ve dünya gerçeklerinin doğru bir bi- çımde gözlemlenmesiyle de pekişen bir bakış açısını oluşturacaktır. Asıl sorun, kendi ülkenize ve dünyaya nereden ve han- gi temel önceliklerle baktığınız ve yaklaş- tığmızdır. Asıl sorun, ülkenizin iç ve dış sorunlanna, ülkenizi, halkınızı, dünyayı ve tüm insanlığı içeriden dışanya doğru ve bu sıralama doğrultusunda kucaklayacak bir biçimde yaklaşmanızdır ki, bize göre, çağdaşhğın tanımı budur; ulusalcılık da bunun içinde var, hem de tüm belirtileriy- le... Ulusalcılık, bir kesim tarafından ısrar- la tersi söylenmesine karşın, çağdaşhğın en belirleyici öğesi olmayı sürdürüyor. Atatürk'ün "\urtta banş dünyada banş" özdeyişinın yanına "Bağıınsızuk benim karakterimdir" vurgulamasını koymasının anlamı da bu. Bir yandan, ülkeye dışan- dan, Avrupalının ve Amerikalının bakış açısı ile bakarak yabancının yayılmacı ve sömürmeci niyetlerinin de bilindiği bir or- tamda - onu, küreselleşme sürecine, eko- nominize egemen ohnaya- güç odaklan- nın güdümünde ve tümüyle edilgen bir bi- çimde bütünleştirmeye çalışan yabancı po- litikalara yeşil ışık yakmak, öte yandan da ülkenin ve onun halkının çıkarlanndan söz etmek mümkün değildir. Bu ikisi bir ara- da gitmez. Aslında, bize sıktakla örnek olarak gös- terflmeye çahşılan Baülı ülkelerin hiçbiri- si bu türden bir yaklaşım içinde değil. Biz- de ise gidebileceği açık olarak sü\lenmese de, savunuluyor, Türldye'yi yönetme erki- ni elde etmenin yolu, yaak ki Bancıhkta ve Baü'nın Baücıbğa vereceği destekte aranı- yor. Eğer, tersi söz konusu olsaydu şu EMF reçetelerinin ve AB ile yürütülen tek yaıüı bağımhlık itişldsinin ülkeyi ne duruma koy- duğu açık açık ortaya konur, ülkemizin ve halkımızın yaranna ipotek koymayi amaç- layan bu saldınlann nasıl def edileceği, ka- muoyunda açık olarak tartışılır. halktan bunun için destek aranınh. Bunu yapanlar var da, biz mi görmüyoruz? Ülkenin ve ulu- sun çıkarlannı savunmak, bazılan için ne- den bu kadar zor, hatta, imkânsız?! Türkiye'yi yönetenler ve siyaset sahne- mizin aktörleri gözünü, kulağını dışanya çevirmiş bakıyor: "Bu yapüğunızı acaba IMFonaylarmı?'', "Avrupa Birliği'ni aca- ba nasıl memnun edebilirim?*' Bu örnek- ler böylece sürüp gider ama hiçbir zaman da sonuç alıcı bir aşamaya yönelik bir iler- leme gösterilemez; sorunlaryalnızca biraz daha ertelenmiş olur, hepsi o kadar... Aslında, ilerleme beklenmemelidir de. Bir ülkenin ve onun halkının sorunlanna dışandakilerin gözü ile bakmayı birkez alış- kanlık durumuna getirmeyegörün; ne ger- çeklerle yüz yüze gelmeye cesaretiniz olur, ne de özgüveninizden geriye bir eser ka- lır. Bireysel ve toplumsal yaşama ilişkin öl- çütler, elbette, çağdaş ve soyut olmak zo- rundadırlar. Bununla birlikte, bu ölçütle- rin uygulanmasında etkili konumda olan- lann, onlan kendi çıkarlan doğrultusunda biçimlendirip uyguladıklan da bilinen bir gerçektir. Dışınızdaki oluşumlann ve mer- kezlerin sizin adınıza yetki kullanmasına ve sizin hesabınıza kararvermesine ilişkin süreçleri en aza indirmek; bu süreçlere ka- rarhlığmız, ağırhğınız ve caydıncılığınız ile müdahale edebilmek asıl olmak zorun- dadır. Eğer bunlan yapmaz, ya da, yapa- mazsanız, kendinizi, dışınızdakilerin ter- cihlerine teslim etmeniz ve dayatmalann karşısında eli kolu bağlı kalmanız kaçınıl- mazdır ki, bağımsızlığın ne demek oldu- ğu ve onun gerçek değeri ve önemi işte bu- rada ortaya çıkıyor... AB"nin "genişleme- den sorumlu konriser"i Verheugen, geçen ay, "Türkiye'ye müzakere takvimi verile- mez" demişti. Sonra, ağız değiştirerek: Türkiye'ye, KopenhagZirvesi'nde, hak et- tiğj verilmeüdir'' de dedi. Verheugen, ay- nı zamanda, Türkiye'de kurulacak hükü- met ile ilişkili olarak dileklerde de bulun- du. O konuda hiçbir kuşkusu ohnasın; na- sılsa AB, daha doğrusu AB ile ilişkilerin nasıl yürütüleceği konusunda, seçime gi- recek bilinen iddialı partiler arasında pek bir fark gözlenmiyor. Verheugen "deki bu ani değişikliğin nedeni acaba nedir? Tür- kiye'ye, "uyum yasalan" konusunda yap- tıklan için bir prim vermeye hazırlıklı gi- bi görünüp, Kıbns konusunda bir şeyler mi koparmaya çalışıyorlar 9 Yoksa, "Bizeya- kuı bir hükümeti iş başına getirirseniz, biz desizeyaklaşınz" diyerek, yıllardır geçim sıkıntısı veonun getirdiği yıkıntılan yaşa- makta olan halkımıza gönderme yapma- ya mı yelteniyorlar? Verheugen yani AB, şimdi de "Türkiye'ye AB'nin kapısı açık tutulmalıdır" dedi. Elbette diyecek; de- mesin de, bunca çıkannı göz ardı edip, si- yasal, ekonomik ve ticari içerikli planla- nnı çöpe mi atsın? Var mı AB 'de bunu ya- pabilecek babayiğit? Tabii ki yok. Batı"nın emperyalist kültürü, bu türden bir "efe- lenmeye" asla prim vermez. Çünkü, çıkar- lan her şeyin önünde gelir. AB, şimdiler- de yine Verheugen'i ve zaman zaman da benzer yanıltıcı açıklamalarda bulunan öteki sözcülerini kullanarak, yeni bir fınl- dağı çevirmenin peşinde ve üstelik bu ye- ni bir şey de değil. AB bizim dışınızda ve eğer, ölçütleri kullanmayı, yalnızca, onun inisiyatifine bırakır ve bir pazarlık gücü- müzün olduğu bilincinden uzaklaşırsak ki, hep öyle oluyor, o da fınldaklık etmekten vazgeçmeyecektir. Çünkü onun çıkarlan bu- nu gerektiriyor; Bir yandan Gümrük Bır- liği (GB) adlı zillet prangasmı vurmuş, öte yandan da, siyasal diyalog örtüsü altında- ki dayahna gücünü eline almış taraf ola- rak, elbette, sizi düşünmeyecek ve "nahn- a keseri" benzeri hep kendisine yontacak- tır. Bir siyasetçi için, iç ve dış siyaset ko- nulannda farklı bir anlayışa ve de farklı bir bakış açısına sahip olmak, eğer bir ikiyüz- lülük değilse, o zaman da, kabul edileme- yecek ölçüde ciddi bir eksiklik ve ciddi bir yanlıştır. Bilgisayar, Muhasebe, Ingilizce Öğreticileri ile, Deneyimli Dershane Müdür ve Öğretmenleri aranıyor. Özgeçmişle başvurular gizlı tutulacaktir. Faks: 0212.517.92.31 E-posta : [email protected] Muayene, Teşhis, Tedavi TÜRK KALP VAKFI 19 Mayıs Cad. No: 8 Şişii/İstanbul Tel: (212) 212 07 07 (pbx) Faks: (212) 212 68 35 internet: http://www.tkv.org.tr • e-mail: gen.sekreter »tkv.org.tr koordinator" tkv.org.tr Milyonlarca Hazır Kart'lıya teşekkürün adı ontör Kaç yıllık Hazır Kart'lı olduğunuza göre kontörbizden. 3 yıllık 2 yıllık 1 yıllık Hazır Kart'lıya Hazır Kart'lıya Hazır Kart'lıya 5 .bizdenj Ayrıca konuştukça da kontörbizden. 200 - 499 500 - 999 1000'den kontör yûklersenlz kontör yüktersenlz fazla yüklerseniz kçntör bi 'ye kadar uzatılan kontörbizden kampanyasından yararlanmak için kaydınızı yaptırmanu ve hattınıza aynı ay içinde en az 200 kontör yükJemeniz yeterll. 31 Aralık 2002 tarihtne kadar, yüklediğiniz kontörlerden kontör kazanabilirslniz. Kaydınızı Turkcell Bolge Ofislerinden, adresinden, ceple "ten (arama başına 2 kontör), sablt telefonla 'dan yaptırabilirsinlz. Hazır Kart abonelik sû'enız 1 Ekim 2002 tarihıne göre hesaplanır. Abonelik yılına bağ*ı *,ontörier sadece bir defa kazanılır. Kazandığınız kontörlerbir sonraki aydan itibaren eşıt bölünerek 5 ayda hattınıza yûklenır. Şırket adına kayıtlı hatlar kampanyaya dahil değildir. HAZIR Kendi Durumlanna Göre Yasa... RecepBÎLGİNER B iz bir devletiz, hem de büyük bir devlet! Devletlilerimiz, hep, bu büyüklüğümüzle övünür. Yasasız devlet olur mu? Olmaz, ama, yasalan takan yok... Bu nedenle. tam bir yasa anarşisi, tam bir >asa tanımazlık egemen oldu ülkemizde. Peki kim bu yasa tanımazlar, yasalara karşı çıkanlar? Sokaktaki vatandaştan, yasama meclisine seçilmek isteyenlerden dün, (3 Kasım) yapılan seçimler sonunda. kendileri yeni yasalar yapacak olanlar. Milletvekili adaylan, parti kuruculan, partılerin kimi liderleri... Balık baştan kokmaya başladı bile. Herkesin ağzında demokrasi sözcüğü çiğnenip duruyor? Peki nedir bu çiğnenen demokrasi? Demokrasi disiplin rejimidir, yani yasalar düzenidir. Vatandaş da uyar o yasalar düzenine, yasa çıkaranlar da... Günümüzden üç bin yıl önce, site devleti denilen küçücük devletçiklerinde Platon denilen bir düşünür "Devlet ciddi bir kuruhıştur" demiş ve arkasından eklemiş: Devletin evTeleri şu üç kısır döngünün çıkmazında gidip gelir: Demokrasi. anarşi ve tiranlık. Yani diktatöriük. Yasalara karşı, bu denli sorumsuz, bu denli kişisel çıkarlar adına yorumlar yapmanın sonu nereye vanr... Kimi parti liderleri, kimi parti kuruculan. yerel mahkemelerin onayından. Yargıta>'ın onayından geçmiş. dahası Anayasa Mahkemesi"nin onayından geçmiş kimi kararlara karşı, bu saygın kişiler, kendileri. televizyonlarda, mitinglerde kürsülere çıkıyor, gazetelerin manşetlerinde boy göstererek u Ben adakt tarafindan haksızhğa uğrarıldım, benim hakkunı sizler iade edin" diyebiliyorlar. Yönetici olacaklar, yasalara baş kaldmyor, yöneticileri seçecek halka "yasalara karşı çıkuı" deniyor, nerede kalır vatandaşın devlete saygısı... Demokrasiden anarşiye, anarşiden diktatörlüğe geçiş süreci mi bu?.. Üç bın yıl önce bile, o küçük site devletlerinde, Sokrat diye bir düşünür. kendisini yargılayan yargıçlara amansız biçimde savaşım vermiş, hüküm giyince de yasaya olan saygısından, baldıran zehrini içerek ölüme gitmiştir. Siyasetçiler. kendileri hakkında verilmiş olan kararları, siyaset meydanlannda açıkça yorumluyor: Verilen karar siyasal bir karardır, diyor. Peki kendısi bir siyasetçi olarak siyaset meydanında bu kararlara karşı çıkarken siyaset yapmıyor mu? Fatih Sultan Mehmet'in Istanbul'u fethedişinin ardında, kendisini yargılayan kadıya, kendisini mahkûm edişini nasıl saygıyla karşıladığını duymamışlar mı bu kişiler? Seçim öncesinde yaşanan tam bir karmaşa... Sanıklarla, savcılar, yargıçlarla avukatlar, bu karmaşada kim nerede, seçilemiyor. Hani demokrasi. disiplin rejimiydi, hani demokrasi yasalara saygı duyulan bir rejimdi? Ne garip bir demokrasi anlayışı bu! Herkes yasalan kendi durumuna uydurmak istiyor... VEFAT Merhum Salih Akurgal ile merhume Zehra Akurgal'ın oğulları, Nevzat Lakşe ve merhum Fikri Akurgal'ın ağabeyi. merhum Rauf Lakşe ve merhume Hâlet Akurgal'ın kayınbiraderi Gökhan ve Ayşe Bahşî. Nâzan ve Ahmet Lakşe ile Sedat \e Canâ Sialom'un dayısı, Merhum Rauf Baykan ile merhume Belkıs Baykan'ın damadı. merhume Lemis Akurgal'ın eşı. Merhum Nusret Manyas ile Ismet Manyas'ın damadı. Uğur \e Banu Kolaylı'nın enıştesı Ali Akurga! ve Murat Akurgal'ın babası. Avşım Akurgal'ın kavınpederi, Seçkin Akurgal'ın dedesı, Prof. Dr. Mera! ^kurgal'ın eşi Arkeolog Ord. Prof. Dr. Ekrem Akurgal 1 Kasım'da vefat etmıştır. Cenazesı 4 Kasım 2002 Pazartesı günü (Bugün) Izmir Bostanlı Beşikçioğlu Camii'nde kılınacak öğle namazı ve devlet törenı sonrası eski Izmir - Bayraklı ziyaret edilerek Izmir Kokluca Mezarlıgf nda topraga verilecektir. AİLESİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle