Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
17 KASIM 2002 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
19
- Baykal, orucunu
uçakta açmış...
"Yakında sıra. havada
teravive de aeiir!"
AKTRT, yayınlarında
Türkçenin hakkını
vermeye çalışırdı.
Artık bu ilke de geride
kaldı... Biliyorsunuz
Adalet ve Kalkınma
Partisi'nin kısa
yazılışı AKP'dir.
Partililer ise
toplumda
"temizlik"
çağnsı yapması için
kendilerine "AK Parti"
denmesini istiyor.
Isteyenin bir yüzü
kara! AK Parti demek
ne kadar doğru ise
CH Parti, DY Parti,
MH Parti de o kadar
doğru. TRT bu
gerçeği bildiği halde
Meciis'teki yemin
töreni sırasında
AKP'lilerin altında "AK
Parti" yazmaktan
kendini alamadı. Ne
de olsa koltuk
sevdası!
Ant
Fadıl Akgündüz'e
sormuşlar:
- Meclis'te ant içtin
mi?
- Içtim, demiş; ama
önemli değil.
- Nasıl yani?
- Üstüne de bir bardak
soğuk su içtim!
Can Ozan
K
anadalı gazetecı Naomi Klein'ın Coca Co-
la, McDonalds, Nıke, Disney gibi uluslara-
rası markaların kirli yüzünü anlattığı ve kü-
1 reselleşme karşrtlarının büyük ilgi gösterdı-
ği kıtap "No Logo", 23 ülkeden sonra Türkiye'de de
Nalan Uysal'ın çevirisi ile Bilgı Yayınevi'nden çıktı.
Bırkaç alıntı:
"McDonalds, Almanya'da sendika görüşmeleri sı-
rasında rüşvet skandaline karışmıştır. Fransa'daki
sendika görüşmeleri sırasında 10 McDonalds'ın mü-
dürü çalışma yasalarını ve sendikal hakları ihlalden
tutuklanmıştır."
"Gizli kameralar yardımıyla Mattel ve Disney şirket-
leri için Endonezya ve Çin'de çocuklann köle gibi ça-
lıştırılarak Amerikalı çocuklann Amerıka'nın en sevilen
bebeğine fırfırlı kıyafetler giydirdiği görüntülenmiştir."
"Nike, Adidas, Reebok, Umbro, Mitre ve Brıne için
Pakistan'da tahminen 10 bin çocuk köle işçi gibi ve
hayvanlar gibi damgalanarak çalıştınlmaktadır."
TYo Logo'
Endonezyalı bir Nıke işçisinin, günde 2 dolar üc-
retle ürettıği spor ayakkabılar San Francisco'da 120
dolara satılmaktadır. "Çin'deki Yue Yen Nike fabrika-
sındaki 50 bin işçinin tamamının, Nike'ın reklamlara
bir yılda harcadığı parayı kazanması için tam 19 yıl
çalışması gerekmektedir."
"Disney yönetim kurulu başkanının bir saatte ka-
zandığı parayı kazanmak için Haiti'de saatine 28 sent
ücret ödenen bir işçinin 16 yıl çalışması gerekmek-
tedir."
"Fast-food, spor kıyafetleri ve bilsayar şirketleri
açığı kapamak üzere devreye girdiklerınde kendile-
rine has bir eğitim gündeminı de beraberinde getirir-
ler. Tüm markalama projelerinde olduğu gibi, okulla-
ra birkaç logo yapıştırmak asla yeterli değildir. Mar-
kaların eğitime destek değil eğitimin konusu olması
için, seçmeli ders değil temel zorunlu ders olması için
uğraşmaktadırlar. Elbette okul kapılannı kırıp içeri gi-
ren şirketler eğitime karşı degildir. Onlar,'çocuklar her
yolla öğrenmelidir' demektedirler, ama neden bizim
şirketimız hakkında yazılar okumasınlar, markamız
hakkında yazmasınlar, kendi markatercihlerini araş-
tırmasınlar ya da bir sonraki reklam kampanyamız için
çizim yapmasınlar?"
"ABD'de fast-food zincirleri okulların yüzde 13'ün-
de okul kafeteryaları ile başa baş gitmektedir. Sub-
way 767 okula sandviç satmakta, Pizza Hut yaklaşık
4 bin okulda piyasayı elinde tutmaktadır."
"Coca Cola pek çok okulda strateji geliştirme ya-
nşmalan düzenlemektedir; Coca Cola gününde oku-
la Pepsı tışörtü ile gelen bir öğrenci, okuldan uzak-
laştırma cezası almıştır. Pepsi, açıklanmayan bedel-
ler karşılığında pek çok okulda tek yetkilı satış hakkı
elde etmiştir."
SESSÎZ SEDASIZ (!) ,.
Yüksek Yerilim Hatt
erdincutku n yahoo.com L—
tnsanlar konuşa konuşa '"AN'laşır.
yaza yaza "KALICI"laşır!
Şükpü Sina Gürel'e büyük tepki!
Birleşmiş Mılletler, Kıbrıs için yeni bir
plan hazırladı.
Dışişlen Bakanı Şükrü Sina Güler,
planın aynntılanna bakıldığında kısa
ve orta vadede Rumlann bütün
isteklerin yerine getirecek
düzenlemeler yapıldığını söyledi ve
BM'nın bu planı Kıbnslı Rumlarla
biıiikte hazırladığını açıkladı.
Gürel'in açıklaması bomba gibi
patladı.
Şükrü Sina Gürel, partisi
seçimden yenik çıktığı için kısa
bir süre sonra görevi bırakacak
ama ülke çıkarını gözettıği için bu
bılgileri kamuoyu ile paylaşmaktan
çekinmedi. Cesaretle birilerinin bam
teline bastı!
Gürel'in açıklaması bakın Yunan ve
Kıbrıs Rum medyasında nasıl
yankılandı:
"Hem yüzde 1 oylan var hem de bir
şey begenmiyorlar"
"Kin kustu"
"Giderayak şahin kesildi"
Talihsiz bir açıklama"
Buraya kadar her şey normal
görünüyor...
Oysa büyük bir anormallik söz
konusu...
Çünkü, Şükrü Sina Gürel'e ateş
püsküren gazete başlıklan Yunan
ve Kıbrıs Rum medyasına ait
değil...
Bu başlıklar, ister inanın ister
inanmayın Adalet ve Kalkınma
Partisi'ne yağcılık için birbirini ezen
bizim medyaya ait.
ÇED KÖŞESİ
OKTAY EKİNCİ
'Shopping Center'larda RamazanL
Medyadan izlediğime göre Ra-
mazan coşkusu "hipermarketk-
rmjiri" de sarmış durumda...
Örneğin Migros'a gjdenler
"Ramazan SokaklarTnda gezi-
yormuş... Carrefoursa'cılara
"Sofralarda Ramazan" katalog-
lan dağıtıhyormuş... Gima'yada-
lanlar, aynı zamanda "Mehınet-
çik Vakfi"na bağış yoluyla "fit-
re" vecibelerini de yerine getire-
bihyormuş... Realısebukampan-
yaya, "Uyanın ahali hareket vak-
ti; sofralara geldi Ramazan bere-
ketL." diye sarüğı özel paketler-
le katıhyormuş... (Hürriyet-
01.11.2002)
Yürfere değil, 'raflara'-
Hipermarketlerdeki bu rama-
zan atraksiyonlan, elbette ki "ser-
best rekabetin" renkleri... "No-
eTde de böyle değil mi?...
Ancak, özellikle "iftarhk"
müşterilerinin, o insan sıcaklığıy-
la sarmalanmış eski "arastalar-
dan" gelen ahşveriş kültürümüzü
hâlâ yaşatan "çarşı ve pazarian-
mız" dururken, bu dev hangarla-
nn ıçindeki "nıhsuz raflaruT
önûnde el arabalanyla dolaşıp,
sonra da gişelerde kuyruğa gir-
melerine aklım bir türlü ermiyor...
Çünkü ramazan ve oruç; "insa-
nın insanı anlaması ve sosval da-
üzerine kurulu... Paramızı konu-
şarak, söyleşerek eline vereceği-
mizkimvar?...
O hep güvendiğimiz, önünden
geçerken selamlaştığımız; hatta
babalan, dedeleri de "aym mes-
lekten" olan "ciğeraler", "pey-
nirciler", "manavlar". "kasap-
lar", "bahkçılar", "şekerciler",
"turşucular" ve dığerlen... Alış-
verişi yaşamla bütünleştıren de
asıl onlar değil mi?...
'Shopping'den çok öteye
"Merkez"i Ingilizcedeki "sho-
pping-center"den TürkçeVe dev -
şirenler, belli ki "shopping" ile
"abşveriş" sözü arasındaki derin
kültür farkını hıç önemsememiş-
ler... Eski "arastalanmızdan" ise
haberleri bile yok...
Biri, "shop" denen "dük-
kân"dan geliyor ve sankı insanın
u
dükkânlariabuluşmasınT özet-
lıyor... Öbürü ise "ticari bir me-
kâoı" değil, "insan ilişkisinr ta-
nımlıyor... Yani, "yaşamı kucak-
tayor". Sadece para harcamak ye-
rine "karşhkh birüktetiğT de içe-
riyor... Acaba, atalanmız da ahş-
veriş yerine "dükkânlaşmak" fa-
Ian niye demediler?
Avrupa da terk ediyor
Çarşılardaki esnaf uzaktan ba-
KİM KİME DUM DLMA BEHIÇAK behicakio turk.net
ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACl
H A R B t SEMİHPOROY semihporoy(âyahoo.com
Türkiye ya da Eminönü değiL Avrupa'da Nürnberg»
yanışmabflinciniarttınnası" için
değil miydi?..
İnsan yüzü yerine sadece "istif-
lenmiş maDara" bakılan; sepete
atılanlar için de karşıdaki insana
değil "meçhul bir patrona" para
ödendiği; dahası, yine çarşı-pa-
zar dünyamızın en hümanist ge-
leneği olan "pazarlık'" yerine de
fişteki toplam rakama bir çırpıda
"kredi karöyla'' teslim olunduğu
bir iftar sofrâsı ahşverişi, bu tarih-
sel kutsallıkla nasıl bağdaşabi-
lır?...
Arastalannuzı unuttular...
Zaten, bu "bize yabancı" du-
rum, daha "admda" bile var...
"Alışveriş merkezi'' deyimini
birdüşünün... "Ahş" olabilmesi
için "alanm" bulunması. "veriş"
için de onun karşısında bir "vere-
nin" durması gerekmıyor mu?...
Yani, en az "ikiinsan"...
îşte bu bir yaşam külfürüdür.
Eski "arastalarımızdan" bu yana
da sadece çarşılanmızda ve pa-
zarlanmızda var... Hipermarket-
lerde ise sadece "malı ahnak"
karken. hipermarketlerdeki kasi-
yerlere para ödeyenlerin ramazan
ve oruçlan yine de mübarek ol-
sun... Ya sayısız mega-marketin
"dinci" partilerin yandaşlannca
açılmasına acaba ne demeli?..
Üstelik bu "merkez"ler, pat-
ronlannın "inanmış" imajlan ve
kasiyer kızlannın bunu lcamtla-
yan "türbanlan" nedeniyle, "ka-
zık aülmayan" marketler kabul
edilerek, ucuzluk peşindeki "la-
ik" müşterileri de "çarp-pazar
hümanizmasmdan
n
kopartıyor...
0>sa, AB ülkelerinde bile sü-
permarketler kent dışma çıkartı-
lıp, "çarşıvepazar yerleri1
" özen-
diriliyor... Bizde ise nıce "Avru-
pa hayranı" laık beyler ve bayan-
lar, ikide bir "şu pazar yerieri ar-
ük kalksm._r
diyebiliyorlar...
ister dinci, ister laik olahm,
"arastalanmızın" değenni unut-
tuğumuz sürece, özledığımiz
hangi erdem varsa tümünü bir
daha bulamaz biçimde yiti-
receğiz...
OekincirTı cumhuriyet.com.tr
TARİHTE BLGÜN MÜMTAZARIIÜL\ 17 Kasım
SANDIKTAK/CASUSl.
1964'TE SO6ÜM, ROMA 'NIN FIUMICltJO HAVAAIAUİHDA
BİR CASUSU/K OLAYt AÇIĞA Çt&te/LMffTt. KAHiee'
ye GirMeK üz&se se/cceyerj YOLCU UÇAGIHA
VÜm.EUto£K- l'çiAJ BİR DiPLOMATİK. YÜIe. GETİRİL-
MİŞTİ- MlS/tS. ELÇİUĞİMB AİT OLAN SAMOUCTAAS
SAZI sestee. Geufjce, MBMURLAIZ şûfneuEN-
IAİŞTI. ELÇİUK iUZİULERj, DU&JMU Açt/cLfYAMA-
ytNCA TBLAÇLA SAMDIĞI KAÇISMAYA YBUTBH-
İ. AAJCAK BUUU SAŞAISAtoAD(LA£. DAHA SON-
I2A SAMDtK AÇIUNCA, İÇİNDe SIKICA BAÇU
BİR APAM BULUNDU'..MlSlS. UESA&MA CA-
SUSLUK YAPAN YAHUDİ MOe&eSAİ M£SUT
B€N LUK, Sie. AfJLAŞAAAZUK çncriğı 'ÇİA/j
e AJAMLAS.1 TAeAFtAJÛAAJ 6İZLİCE KA-
've KAÇ<&ILMA(C îsr&NMiçrr ı.Mcsti- 81» Luk.
SİVRİHİSAR KADASTRO MÜRDÜRLÜĞÜ'NDEN
Esldşehir ili Günyüzü ilçesi Kayakent Köyü (Beldesı) Vediler mevkıı 3355 parsel numaralı taşınmaz tapulama tespıtinde 60 hisse itibarı ile
20'60 hıssesı Ahmet oğlu Mevlüt Akdağ ve Hüseyın Akdag'lara, 5 60 hisse Isa kızı Emine Akdağ. 3'60 hisseler Mustafa evlatlan Nurfet, Durmuş
ve Veysel Akdağiar ve Sevım Bulut \e Dürdane Uğuradlanna>apılan tespıte Sivnhısar Mal Müdürlüğü'nün vaki itirazı üzenne 27.05.1985 tanh
ve 1985'196 sayıh komısyon karan ile Mal Müdürlüğü'nün ıtırazının kabulüne; tespıtın ıptalıne ve Malıye hazinesı adına tapu sıcılıne tescılme
karar \erilmış, İcarar: Tespıt mahklennden Dürdane Uğur ve N'eysel Akdağ veya mırasçılannın kesin adresleri yapılan araştırmalara rağmen tes-
pıt edilemediğınden tebliğ edelımemiştır. Bu sebeple ıtırazın kabulüne daır karann 7201 sayıh yasa gereğince ilanen teblıği gerek görülmüştür.
Işbu komısyon karanna karşı ilanın gazetede yayınlandığı tanhten ıtıbaren 15 gün sonra başlamak üzere ılgılısinin veya ılgililennın 30 (Otuz)
gün ıçınde Günyüzü Kadastro Mahkemesı'ne dava açmalan gerekmektedir. Aksı takdırde komısyon karan gıbı tescili yapılacaktır. Teblığı yerine
kaım olmak uzere ılgılı >asa ve yönetmelıkler gereğince ilanen duyurulur Basın: 70960
PANO
DENtZ KAVUKÇUOGLU
Okur Mektupları
Yıllar önce Tekel idaresi'nden bir görevli kapı-
mızı çalıp babamdan, odamın tavanına yapıştır-
dığım sigara paketlerinin fotoğrafını çekmek için
izin istediğınde koltuklarım kabarmıştı. Aynı gö-
revli bir hafta sonra yanında bir fotoğrafçıyla gel-
miş. sokaktan geçenlerin her başlarını kaldırdık-
lannda görüp merakla, "Bunlar da nedir" diye
sorduklan rengârenk paketlerin fotoğrafları çekil-
mişti. Görevlinin, daha önce "böylesine zengin"
bir koleksiyonla karşılaşmadığını söylediği o si-
gara paketlerini üç yıldırtopluyordum. Eşler, dost-
lar derken 14 yaşında bir Fransız sigarasıyla bir-
iikte uyanan bu merakım kısa zamanda daha ge-
niş çevrelerin de ilgisini çekmiş, yurtdışına giden
tanıdık, tanımadık birçok insan geri dönüşlerin-
de bana çeşit çeşit boş sigara paketleri getirir ol-
muştu. Her paketi özenle, oldukça geniş olan
odamın tavanına yapıştınyordum. O tekel görev-
lisi geldiğinde artık tavanım dolmuş, "koleksiyon
parçalanm " odanın duvarlarına sarkmaya başla-
mıştı...
1963 yılında Almanya'da olduğum sırada ailem
başka bir eve taşınınca, tavana yapıştırdığım si-
gara paketleri bir bir kazınmış, o "nadide kolek-
siyon" birkaç saat içinde değersiz bir çöpe dö-
nüşmüştü. Bunu öğrendiğimde içim ne kadar bu-
rulsa da yapacağım bir şey yoktu artık...
Koleksiyon merakım aynı dönemde kitap gibi,
plak gibi başka alanlara kaymıştı... Sigara paket-
lerimin o "feci akıbeti"nden kendime dersler çı-
kardığımdan kitaplanmı, plaklanmı, kasetlerimi,
disklerimi gözüm gibi korudum. koruyorum. Bu-
gün övüneceğim kadar çok kitabım ve müzik
kaydım var. Uzunca bir süredir de çakmak birik-
tiriyorum. Işporta tezgâhlarında, büyük ahşveriş
merkezlerinde açılan kiosklarda satılan ucuz çak-
maklardan... Bir dostum da bu arada "iyi" bir
çakmak armağan ederse "hayır" demiyorum, do-
ğal olarak... Biriktirdiğim her şey bana bir günü,
bir "an"ı, bir insanı anımsatıyor. Bir kitabın say-
falarını çevirirken bir müzik kasetini dinlerken ya
da o çakmaklardan birini yakıp söndürürken anı-
lar canlanıyor belleğimde. Bu kitabı falanca yıl An-
kara'da bir kitapçıdan almıştım, yanımda sevdi-
ğim bir dostum vardı, o önermişti, diyorum söz-
gelimi...
• • •
Son günlerde Cumhuriyet gazetesinde yazma-
ya başladığım ilk günlerden bu yana bana gön-
derilmiş olan okur mektuplarını arşivliyorum bil-
gisayanmda. Altı yıl içinde yüzlerce mektup bi-
rikmiş. "Küfür" mektuplarını bile atmayıp sakla-
mışım. Mektuplan, faksları tarama aygıtıyla bilgi-
sayarıma kaydettikten sonra kompakt disklere
geçiriyorum. Bu işlemleri yaparken teker teker
okuyorum mektupları... Kimilerinin kenarlarına
notlar düşmüşüm... "Birdahaki sefere dikkat et-
meliyim", "Çok haklı bir eleştiri" ya da "Herya-
zıneyazık kiistediğim gibi olmuyor" gibisinden...
Gelen mektuplardan okurlanmın "hayata dair"
yazdıklanma daha yoğun ilgi gösterdiklerini anlı-
yorum. Siyaset ağırlıklı yazılarım ise ne de olsa
benim o konudaki öznel görüşlerimi yansıttığın-
dan okurlar da "paylaşanlar", "paylaşmayanlar"
olarak iki gruba ayrılıyor. Bu tür yazılar aynı za-
manda yerine tam otumnamış tek bir sözcük ne-
deniyle bile çok değişik yorumlara yol açıyor.
Örneğin, soyadını gizlemek gereksinimi duyan
Necmi adında bir okurum benı, "yazarları, gözü
dönmüş ulusçulardan oluşan birgazetede Mark-
sist, demokratgeçinmekle"suçluyorve "bukay-
pak tavnma az şaşmadığını" ekliyor. Izmir'den
yazan bir okurum ise Avrupa Birliği'ne olumlu
yaklaşan yazılanma öfkelenmiş, bana "tereciye
tere satmamamı", "fikirterime başka müştehler
bulmamı" öneriyor. Bir okurum da beni "ikinci
cumhuriyetçi" ilan edip oldukça uzun bir eleştiri
göndermiş. Hiç kuşkusuz en acımasız, en hak-
sız eleştirileri bile dikkate alıyorum. Ama doğru-
su eleştırileriyle bana destek veren, beni yürek-
lendiren okurlanmın çoğunlukta olması mutlu edi-
yor beni...
Olumlusu ya da olumsuzuyla o okur mektup-
lannıokudukça"/y//c/'Cumrtur/yef'feyaz/yorum"
diyorum. Hangi nedenle olursa olsun, eksilmemi-
ze üzülüyorum...
(e-posta: dkavukcuoglu(s superonline.com)
(Faks:0 212-234 68 73)
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5 6 7 8SOLDAN SAĞA:
1/ Su korku-
su. II Kuzey
Amerikanın
beş büyük gö-
lünden bin...
Tann. 3/ Kes-
tane rengi...
Tavır. davra-
nış. 4/ Cema-
atenamazkıl-
dırankimse...
Birha^an. 5/
Defıne... "Bilinirne
— olduğıım içlen-
mek zanaatında'"
(Cemal Süreya). 6/
Ender, seyrek... Türk
müziğinde bir ma-
kam. II Kaz Da-
ğı'run antik dönem-
lerdeki adı... Kınk-
kale ilinde bir belde.
8/ Yapısına girdiği 9
sözcüğe •'uzak"anlannkatanyabancıönek... "Er-
sin —": Fotoğraf sanatçımız. 9/Rüzgâr korkusu.
YUKARTOAN AŞAĞIYA:
l/"Zaten, üstelik" anlamındakullanılan sözcük...
insan dışkısı. 2/ "trlanda Cumhuriyet Ordusu"...
Öz varlıkla, gerçekle ilgili. 3/Hayat... Ingiltere'de
çok sevilen bir cins bira. 4/ Erimekte olan buzun
sıcaklığı ile kaynar suyun buhar sıcaklığı arası
seksene bölünerek derecelenmiş olan sıcakölçer...
Ilaç. 5/ Sodyumun simgesi... Bir haber ajansının
kısa yazılışı. 6/ Eski ve bilinmeyen bir tarihi an-
latmakta kullanılan deyim sözü... Kuran. 7/ Is-
panyollann sevinç ünlemi... Dolmakalem. 8/Şe-
keri çok bir tür yerelması... Teniste topu rakibin
arkasına düşürmeyi amaçlayan vuruş. 9/ Sarma,
kuşatma... " — kapılı bir handa' Gidiyorum gün-
düz gece" (Âşık Veysel).