Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
—I7KASM 2002 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
PAZAR YAZILARI 11
AB-Türkiye ilişkileri ve porno sanatıafti kınde otomobilımle kırmızı ışıkta
beUeıten bır Jaguar arabama arkadan
ı. Çıkm gürültüyü merak ettim ama
fcjeıim oonobilıme çarpıldığını ancak bir süre
»oıra faık edebildım. Kazadan bir gün sonra
dla >ir bd ağnsı başladı. Kurbanı olduğum
b»u :aza Dana Türkiye-AB ilişkilerini
çağıştırdı. AB'den "yeşü ışık" bekleyen
TüKiye'ye de arkadan bindiren bindirene... En
s o n Avrupa Konvansiyonu Başkanı Valery
G i s a r d d'Estaing çarptı ülkemize. Avrupa
Hırstiyan Demokratlan da ona destek çıktı.
Zinrırlene kazada çıkan gûrültüde kımin ne
Aedğini anlamamız bıraz zaman aldı. Tabii
istisıa da olsa, uzun ince AB yolundaki
tı~afJcte öaha iyi yol almamızı isteyenler de var.
A^lrranya Başbakanı Gerhard Schröder,
EJeluka Basbakanı Guy Verbofstadt ile
3erin'de yaptığı görüşmeden sonra
"Türkiye'deki köktendincilere firsat vermemek
için rürkheve AB perspektifı sunubnası
gerektiğinir
vurguladı. Türkıye'nin katılımının
AJ3 mozaiğıni zengınleştıreceğıni dile
getirirken Schröder, sankı Türkiye'nin bir
Avrupa ülkesi olmadığını ve Türidye'nin
kafıhmının AB'nin sonu olacağmı" açıkiayan
d'Estaıng'e gönderme yapar gibiydı. Liberal
Guy Verhofstadt prensıpte Türkiye'nin AB'ye
alınması taraftan, ancak gınş tarihi verilmesi
için henüz erken olduğunu düşünüyor. Zaten
Belçika Dışişleri Bakanı Louis Michel,
Türkiye'ye Kopenhag'da teşvık edici bir
sinyal verileceğine inandığını söyledi.
Belçika halkı da d'Estaing'in açıklamalanna
ilgisiz kalmadı. Bir web sitesinde açılan
tartışmada 71 kişınin bu konuda ilginç
görüşler ortaya koyduklannı saptadım. Genel
hava olumsuz. En ilginç öneri "Türidye'nin
sadece Avrupa krtasmdaki kısmını alahm"
diyen bırınden gehyor. Buna daha ilginç bır
yarut veren ırkçı bir Belçikalı ise "Oneriyi
desteküyorunı. Böylece Türkiye'yi de ild ülkeye
bötanfiş oluruz" diyor. Dinlenirken şöyle bir
Avrupa Parlamentosu'na doğru uzandım.
Bizim Türk gazeteciler hanl hanl AB haberlen
geçiyorlardı. BM'nın Kıbns planına AB
desteği ve AP Hıristiyan demokrat grubunun
d'Estaing'i destekleyıcı açıklamalan günün
ana yemeklennı oluşturuyordu. AP'ye
gitmışken Ozan Ceyhun'a uğramadan olmazdı.
Masasındaki bır tablo fotoğrafı dıkkatimi
çektı. Ceyhun AP'ye Burhan Doğançay'm bir
tablosunu hediye edecekmiş. Basın bölümünün
dış duvannda asılı 1995 yılı AP ödüllü Leyla
Zana fotoğrafi haricinde, ülkemizin ça|daş
sanatlanndan bir
örneğin AP'ye girmesi
sevindirici. Ceyhun,
d'Estaing'in yahuz
olmadığını AB
çevrelerinde Türkiye'ye
karşı olumsuz riizgâr
estiren geniş bir
kesimin bulunduğunu
vurguladı. AP ziyaretim sırasında Fransız
yazarla başanlı bir röportaj yapan Radikal
Brüksel muhabiri Duygu Leİoghı'nu kutladım.
Internette çok sayıda kışinin okuduğunu ve
yorum yazdığını anlattığımda, cınselliğin
Türkiye'de ilgi çektiğini belırtti. Ben de
kendisine Mechelen'de 12-23 Kasım arasında
yapılan PORN AR(t)OUND THE WORLD
BRUKSEL
ERDtSÇ
UTKU
festivalinden bahsettim. Erkeklerin göstenyi
izleyebilmesi ıçın kadın giysileriyle gitmesi
önkoşulu arandığı için dünyaca ünlü "multi
media fahişesi" Annie Sprinkle'in Belçika daki
ilk ve çok ilginç gösterisine gitmesini önerdım.
Fahişe, porno yıldızı, seksolog, cadı, sanatçı,
fotografçı, filrn yapımcısı, köşe yazan,
biseksüel, feminist. mastürbasyoncu gibi bir
çok unvanı bır arada taşıyan New Yorklu
Sprinkle HER STORY OF PORN adlı
gösterisinde porno endüstrisinin 30 yıllık
geçmişını gözler önüne seriyormuş. Festıvalde
bir de Super Sex Technologies adı altmda
vvorkshop düzenleyen Spnnkle, orgazm sorunu
olanlara nefes almak, yemek yemek, gülmek
ve bağırmakla sekten zevk almayı öğretiyor.
PORN AR(t)OUND THE W0RLD sürekli
gelişim halındeki pornografi ve sanat
tanımlannı tartışmaya açıyor. Festivalde yer
alan sanatçılar uzun süren yasal ve sanatsal
mücadeleler sonunda yapıtlannı ifade erme ve
savunma olanağına kavuşmuşlar ve birer erotik
eylemcı olmuşlar. Festıval düzenleyicileri,
yaratıcı değişimin Belçika'daki pornografi ve
sansür tartışmalanna venmli bir zemın
oluşturacağına inanıyorlar. Film, araştırma,
tiyatro oyunu, workshoplar ve sergiler gibi
sayısız etkinlikten oluşan festivalde Yoshie
SuzukTnın katılımcılarla Mechelen
sokaklannda yoldan geçenlere rastgele öpücûk
verdıklen "The Kissing Project" adlı
vvorkshopu ve sünnet karşıtı Ricky Seabra'nın
Müslümanlarda, Yahudilerde ve ABDTilerde
sünneti eleştirdiği "Weird Circumcision" adlı
tek kişilik gösterisi en üginçlerinden. ABD'nin
son 100 yılda edindiği bu alışkanlık sayesinde
dünyanın en çok sünnetlı insanının bulunduğu
ülke haline geldiğinı biliyor muydunuz? Eğer
Lsame bin Ladin, George W. Bush ve Ariet
Şaron'un savaş çıkartıcısı olmak dışında başka
bir ortak özellığim merak edıyorsanız bu
göstenyı kaçırmayın dıyor organizatörler.
Orgazm sorunu yaşayan AB-Türkiye ilişkileri
için bizim de festivaldeki Super Sex
Technologies workshopuna girmemiz gerek.
Kendı kendımıze gelin güvey olup, AB tam
üyeliği hayallerimizle mastürbasyon
yapmaktan bıktık artık!
Palet sesleri,
Demokrat İslam ve
Türk kenti Berlin
T Tlkemizdeki
\^J parlamento seçimleri
tsveç medyası tarafindan
da yakından izlendi.
Radyo, televizyon ve
yazılı basm temsilcileri
Türkiye'ye muhabirlerini
gönderdiler ve ilginç
izlenimler yansıttılar.
Bundan 10-15 yıl önce
olsa, sıyasi karıkatürlerde
fesli, palabıyıklı kişiler
yer alırdı. Şimdi ise
gazetelerde, başörtülü ve
saçı açık kadınlanmızı bır
arada gösteren "çarpHa"
fotoğraflar yer alıyor.
Avrupa Birliği konusu, bu
kez seçim yansıtmalarının
biraz daha somut değer
yargılan üzerine
kurulmasını sağladı. AB
zirvesine çok az kalmıştı,
Türkiye bir tanh istiyordu
ve seçimlerde halk ne
diyordu? Isveç
Radyosu'nun gönderdiği
muhabir Bengt Therner,
29 Ekim kutlamalanna
rastlamaktan hiç hoşnut
kalmadı. Sanki 79. kez
yapılan kutlama, 3 Kasım
seçimlerinden öncesine
kasten rastJatılmıştı!
Bakın 30 Ekim'de
radyoda defalarca
yayımlanan
izlenimlerinde
şaşkınlığını nasıl dile
getiriyor:
"Istanbul'nn
ortasında
yapılan
askeri resmi
STOCKHOLM
askerlerin
yürüyüşü,
tanklarve
alçak uçuş yapan
heUkopterler, seçimden 5
gün önce siyasi bir kırvvet
gösterisi oldu. Ulusal
günde beklenen halk
bayramı gerçekleşmedi ve
minarelerden gelen ezan
sesi, dizel motorlann ve
asfalü ezen paletierin
derin sembolik sesleriyle
basünldı." Seçim
sonuçlan belli olunca
konu, AKP'nin ne denli
çağdaş bir parti olduğu ve
laikliğe saygı duyduğu
sorusuna geldi. tsveç'in
saygın gazetelerinden
Sydsvenska Dagbladet'ten
Bitte Hammargren, AKP
genel merkezinin
resepsiyonunda çahşan
genç kadınlann saçlannı
örtmediklenni, ramazan
olmasma karşrn
kafeteryarun açık
olduğunu ve Recep Tayyip
Erdoğan ve kurmaylannın
onunla el sıkışmaktan
kaçınmadıklannı özellikle
vurgulama gereğini
duydu. tslam dini uzmanı
Prof. Jan Hjarpe,
Sydsvenska Dagbladet
gazetesindeki yazısında
AKP'nin "İslamcı
demokrat" olduğunu,
laıkliğı benımsedığıni ama
sıyasette dını değerlerden
de yararlanmak istedığini
yazdı. Şu benzetmesi ise
oldukça ilginç:
"Varoşlarda yaşayan
yoksul aileler için yahuzca
erkeğin geüriyle
geçinebitinen ve kadının
evinde kalıp çocuklanna
bakügı bir afle yaşanu,
güzel bir düş gibidir. Bu
düşün, İsveç'te de işçi
hareketinin başladığı
yıDarda görübnüş
olduğunu unutmamahyız.
O zaman da hedef
ayuuydı: Bir maaşuı,
kadının evde kalıp
çocuklanna bakabilmesine
yeOnesL* Bu görüntü 100
yıl öncesine ait ama...
Hjarpe yazısını şöyle
bitiriyor: "Ortada
radikal tslamcüık fîlan
yok. Eğer ben Türk
vatandaşı olsaydım oyumu
AKP'ye vermezdim; ama
İsveç'te oyumu neden
Hıristiyan Demokrat
Parti'ye vermryorsam o
nedenle. Mescle bundan
daha dramatik değfl."
tsveç basınında dış
politika konusunda
sağlıklı yorumlanyla
tanınan ve bana zaman
zaman sevgili Ergun
Bafcı'yı anımsatan
Rotf Gustavsson,
ülkemizdeki seçim
sonuçlannın, Türkiye'yi
gelecek ay Kopenhag'da
yapılacak olan
zirvenin
gündemine
yerleştirdiği
GÜRHAN görüşünde.
UÇKAN Svenska
Dagbladet'in
Brüksel
•^^— muhabiri olan
Gustavsson, AB
ülkelerinın Türkiye
konusunda düştüğü
ikilemi şöyle yansıtıyor:
"Daha önce, AB
ülkelerinin Hıristh an
demokratlan, Müslüman
bir ülkenin AB'ye
ahnmasuıa dinsel
gerekçelerle karşı
çıknuşlanta. Ama
argümanlan öylesine
yabancı düşmanhğı koktu
İd, artık meşruhığunu
yitirdi. Ama bu ikikm, AB
içinde yine de
azımsanmayacak bir
gerçek. Eğer Türkiye AB
çevrelerinden
uzaklaşnnhrsa
ülkenin fundamentalist
yöne yönelmesi risld
artacaknr. Karşı tez
ise şöyle:
Ya Türkiye AB'ye
girdikten sonra da
aynı yöne giderse? Ama
belki de tarbşmalann
'dışanda' veya 'içeride'
şeklinde cereyan etmesi,
Avrupa'nın bir seçeneği
olduğu hayalinden
kaynaklamyor.
Bertin, Türkiye'nin
tstanbul ve Ankara'dan
sonra üçüncü büyük kenti
haline gebnişken uzun
erimde 'dışanda' diye
bir seçenek
kalıvor mu sanki?''
'Senbir James
Dean'sin!'
ayvan pazarına UliMl
L
Hindistan'm Racastan eyaletindeki çöl
kasabasıPıışkar'daheryddüzeıılenen
geleneksel hayvan pazaru dünyanm dört
bir yanından turist çeldyor. Birkaç gün süren hay\an pazannda binkrcedeve,at ve sığu- saühyor. Fotoğraf çekme>e merakh
Japon turistler de süsienip püsknmiş deveierin resimlerini çeldyor. (Fotoğraf: REUTERS)
Gözün alabildiğine bır
düzlük. Çayırlar,
tarlalar ve yıne çayırlar.
Orada burada tek tük
ağaçlar. Yapraklan çoktan
dökülmüş çıplak dallar.
Yılan gibi b\Tilu- burada
dar yollar. Alçak, basık
evler görürsün köylerde,
yazlan pencerelerinde
çıçekler açan. Renkli
perdelerin arasından,
yaşamından memnun
kediler bakar. Kışın ilk
adımlannı attığı bu soğuk
günlerde havadaki yanık
odun kokusunu genzine
çekersin yürürken. Bır çan
sesı, bir köpek havlaması
bozar sessizliği. Sen büyük
kent insanı buralan
güzel bulur, romantik
sanırsın. Halbukı
gerçek öyle
değil.
Gördüğün
her şey
aldahcı,
hüzün vericı.
Sıkıcı. Yaşam
bomboş. ^ ^ ^ ^ ^ _
Köylerimizde
sokaklar, evler, dükkânlar
birbirinin benzen, tekdüze.
Kilise, mezarlık, bakkal,
okul... Nereye gitsen hep
aynı şeyler. Yaşlılarda
yahıızlık. Gençlerde can
sıkıntısı, bıkkınlık. Çabuk
karanr kış yaklaştığında
hava buralarda. Saat beşı az
geçe yemeğe otururulur.
Sonra yaşlılar yatağa,
gençler eğlentıye. Birkaç
köy ötede bir diskotek
açıldı. Çe\Te köylerden
kızlan, erkekleri çekiyor.
Otomobiline, motosikletine
atlayan coşmaya gidiyor.
Bak şu kara asfalta. Islak.
Yılan gibi. Dar virajlan
ezberimde. Şimdi 2. vites.
Sonra çabucak 3., 4. vites.
Egzozun sesi ne de güzel.
STUTTCART
AHMET
ARPAD
Bas gaza, sonuna kadar.
Şurada sollamalısın önünde
gideni. Ya da virajlann
birine gözü kapalı girer,
geçersin, Risk gerekli.
Mutlu obnak istiyorsan
atmalısın korkuyu.
Yanındaki sanşın gülümser
sana. Işte gelddc. Karanlığın
içinde bir gökkuşağı! Işıl
ışıl. Rengârenk. Şuradaki
otomobıllere,
motosikletlere bak. Ne el
emeği var bunlaıda. Hızlı
olmalıdır otomobil.
Sonuna kadar açtığın güçlü
hoparlörlerden en yeni
müzik duyulmalıdır. Koşar
adım giriyorsun diskoya.
Kolun sanşuıın belinde.
Ağzın kulaklannda. Küçük
pencerelı evlenn birinde
bekliyor anne. Yatağında
dönüp duruyor.
Anne kalkıyor.
Pencereye
gidiyor.
Dışanlar
bembeyaz. Kar
ince ınce
^ ^ _ _ ^ ^ yağıyor.
Oğlunu
düşünüyor. Kim bilir kaçta
dönecek? Başma bir şey
gelmesin de. Virajlar,
ağaçlar, yine virajlar.
Asfaltı örten ince kar ay
ışığında bembeyaz. Dönüş
yolunda mutlusun.
Yanındaki kızın san saçlan
ıpek gibi. Artık canın
sıkılmıyor. Rahatsın.
Korkmuyorsun da. Vırajlar
umurunda değıl. Korkan
mutlu olamaz. Lastikler
gıcırdıyor asfaltta. Içkilisin
biraz. Kaza yapsan ne olur!
Yoldan çüap tarlalara
girersin. Belki birkaç takla
da atarsın. Fılmlerdekı gibi.
Kız başını çevirip bakıyor.
Gülümsüyor. Hayran sana.
Mutluluğun sonsuz. Sen bir
James Dean'sin...
VGE' giller ve ötekiler...
Biz buralarda, geçmişi kendi
bildiği gibi yazıp, geleceği
kendi dilediği gibi
belirleyebileceklerine ınananlara
bu seferlik "VGE'gffler" diyoruz.
Hanı şu kıbar de>ışiyle
"muhafazakâr", dolu dolu ağızla
"gerici" diye bağırdığımız 77 canlı
dinozorgıller. Her devre, her
iklime, her bünyeye uyum
sağlayan virüsler gibi. Ne kadar
yakınırsak yakınalım bu
yaratıklarla yaşadığımıza göre biz,
yani "ötekfler" onlan "kaale
ahnak'1
(!) zorundayız.
Çağdaşımız, meslektaşımız,
vatandaşımız, başbakanımız,
cumhurbaşkanımız, hatta "Yannın
A\rupası İçin Konvansiyon"
başkanımız bile olabiliyorlar.
Gelmiş geçmiş en liberal ve en
aristokrat (!) cumhurbaşkanı
sıfatıyla 1974-81 arasında
Fransa'da hüküm sürmüş,
haşmetmeab Valery Giscard
d'Estaing, nam-ı dığer VGE
hazretlen aslında 77 yıllık ömrünü
"sahne ışıklannın" hep kendi
üstünde kalması tutkusuyla
yaşamış bir kışilık. Georges
Pompidou'nun devlet başkanlığı
(1969-74) sırasında Ekonomi ve
Maliye Bakanlığı görevindeyken
Orta Afrika Kralı Bokassa' dan
aldığı "hediye ehnaslar" skandah
kendi cumhurbaşkanlığı
döneminde ortaya çıkmışü. Bugün
bile mizah dergilerinin, köşe
yazarlannın, kokteyl veya kafe
sohbetlerinin klasik konulanndan
olan VGE'nin çapkınlıklan,
hediyeleri, vb.. 1981'de
tahtı Sol Hükümrana
kaptırmasuıdaki temel
etkenlerdendi. Ancak
VGE'yi ölümsüzleştıren
sahne, 1981 başkanhk
seçımlerinı kaybettikten
sonra TV'deki veda
konuşmasıyla belgelendi.
Dünyanın sonu gelmiş
edasıyla okuduğu dramatik söylev
literatüre damgasını vurdu. Sabit
bir kameranın önündeki ünlü "An
Revoir / Hoşçakahn" deyişı ve
kameranın konuşmanın ardından,
VGE'nin yerinden kalkıp,
konuşma yaptığı boş mekândan
çıkıp, kapıyı kapamasına kadar
izlemesi dıllere destan bir
PARIS
komedıye dönüştü. Parayla satın
alınmış bır asaletin bu has
temsilcısı yıhnadı. (Fransızca'da
soyadırun önüne gelen de, d'
önekleri asılzadelik ifadesidir.)
Hep milletvekilliği seçimlerine
girdi. Ikı dönem seçilemedı, ama
üç dönem seçildi. Millet Meclisi
Dışişleri Komisyonu (1993'ten
beri) başkanlığı görevlennı
üstlendi. Son başkanlığını hepinız
biliyorsunuz.
AvTupa
Komansiyonu
başkanı. "Başolda,
ister soğan ister
UĞUR eşekbaşıol'' derler
HÜKLTVI y a . Ama hazret
eşek başı olacak
^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ değil ya! A\Tupalı
(illakı Fransız)
gericilerin baş sözcülüğünü kabara
kabara üstlendi. 9 Kasım'da Le
Monde gazetesınde yayımlanan bir
söyleşısinde AB-Türkiye
kuyusuna öyle bir taş attı kı üç
buçuk akılhnın çıkartması pek zor.
"Türkiye'nin başkenti Asya'da. Bu
BtZE benzemez ülkeyi AB'ye
ahrsak, AB'nin sonu getir"
deyiverdi. Sardı mı ortalığı bir
"Avrupa'nnı Sunrlan" tartışması.
Fransa'da sevilen deyişle, "Çoğu
kişinin alttan alta düşündüğünü, o
yükseklerden haylardı''. VGEnın
"derinleştirdiği'' bu argümana en
çabuk ve sıcak destek yüzde 1 'lik
aşın sağcı ve milliyetçi MNR
partisinden çıkarken, en soğuk ve
şiddetli tepki Fransız Komünist
Partisfnden geldi. "VGE'de
gericiük konuşuyor. Demokrasisini
genişletecek Türkiye'nin
dünyadaki yeri AB'dn-." Sol,
aşınsıyla ılımlısıyla, birkaç
kişiliğin dışında Türkiye için tek
ölçütün Kopenhag kriterleri
olduğunu vurgularken; sağ,
Türkiye'nin A\Tupalı kımliği
konusunda iktidar hariç bölündü.
Özellikle de TC'nin sık sık reklam
verdiği muhafazakâr Le Figaro
gazetesınin Küfurler pardon
Okurlar köşesi, Türkıye'ye hakaret
yağdıran bir VGE'giller kürsüsüne
dönüştü. Fakat aynı gazetenin
Düşünürler köşesinde özellikle üç
yazı, liberal düşüncenin önde
gelen kalemlerinden Guy Sorman
ve en büyük Fransız mason
locasuun birinci kişıliği Alain
Bauer'in katkılan. Voltaire,
Rousseau ve vb'lerinın
aydınlanmasımn henüz
tükenmedığını gösterirken, Semih
Vaner "Sopa ve Havuç" başlıklı
makalesinde Fransa'ya gerçek bır
ders veriyordu. Bir sürpriz
tepkiyle noktalayalım. Le Monde
çizeri Plantu'nun mesajı, VGE'nin
söyleşisinin manşetine konmuş
siyah-beyaz karikatürü çevTeleyen
fildrlerini baştan tarihin çöplüğüne
ahyordu. Resmin sağında Türk
bayraklı, camili klasik bir tstanbul
imajının önündeki üç Türk figürü.
Biri bıyıklı ama kravatlı ve
modern görünümlü bir adam,
başörtülü bır kadın ve dekolteli bır
genç kız desenın sol yakasındaki
VGE'ye hayretle bakıyorlar. Sol
tarafta kravatlı, takım elbiseli 3
Avrokratın arasmda, onlann da
hayretle süzdüğü arkaik bir
yaratık; bir elinde mendil, bir
elinde asa, bir kraliyet kostümü
içinde, devrin saç modelıyle
herkese tepeden bakan VGE şöyle
diyor: "Hiç bize benzemiyorlarJ"
[email protected]