25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 5 EKİM 2002 CUMA CUMHURİYET SAYFA KULTUR kurturtg cumhuriyet.com.tr 15 / ^ 'Altıncı His'm yönetmeninden pek olmamış bir bilimkurgusal gerilim Uok alametler belirdi...^ ^ ^ ^ l^anciKansını bir kazada kcaybedince inancı sarsılmış ve ra- hiplikten istifa etmiş, iki çocuğu ve lcardeşiyle kendi halinde bir hayat siiren çiftçi Graham Hess (Mel Gib- son) bir sabah uyandığında, evinin önündeki mısır tarlasında daireler şeklinde, düzgünce kesılmiş birta- kım gizemli simetrik ışaretler görü- yor çocuklan ve kardeşiyle birlikte. Özenle tıraşlanmış bu geometrik şe- killere bir anlam veremeyip ürke- rek yetkilileri de durumdan haber- dar eden, rahiplikten emekli çiftçiy- le ailesi çok geçmeden televizyon- da, dünyanın başka köşelerinde de ayııı garip şekillere rastlandığı ha- berini izliyor. Çevredeki tuhaf, ga- rip durum, doğaüstü olaylan seze- rek tepki veren bazı hayvanlan da fena halde etkiliyor, aılenın köpeği- ni saldırganlaştınyor örneğin. Kim- senin açıklayamadığı bu esrarengiz şekiller dünyanın sonunu mu ya da bir uzaylı istilasını mı imliyor? Kötü uzaylılarla adeta saİdambaç oynayan Hess ailesinin bu izah edi- lemeyen esrarengiz durumun içine yuvarlandıgı 'keşif yolculuğu'nu ve değişimini hikâye eden Sign-lşa- retler, doğaüstü olaylar karşısında bireyin hallerini ele alan Siîth Sens-Aitıncı His ve Unbreakable- Ölümsüz filmleriyle son dönem Hollyv/ood yönetmenleri arasında sivrilen Hint asıllı senarist-yönet- men M. Night Sbyamalan'ın son eseri. Ailenin derdi bizi pek gerdi! Amerikan basımrun 'yeni kuşa- ğın Speielberg'i yakıştırmasıyla epeyce gaz verdiği Shyamalan'ın, özeî efektlere başvurmadan da se- yirciyi içine çeken bir gerilim at- mosferi yaratılabileceğini örnekle- yen (Altıncı His'le ölümsüz'deki) kendine özgü anlatımını yineledıği bu son filmi, başından ıtibaren bir merak ve gerilim sarmalına sokuyor meraklısını. Ama bir yere kadar. Bir SUNGU ÇAPAN Joaquin Phoenis, Mel Gibson ve Rory Culkin zorlama bir fantezi niteliğindeki filmi sürüklüyorlar. Slons/Yönetmen, senaryo: M. Night Shyamalan / Kamera: Tak Fujimoto / Müzik: James Newton Hovvard / Oyuncular: Mel Gibson, Joaquin Phoenix, Cherry Jones, Rory Culkin, Abigail Breslin, Ted Sutton, Me. Nighs Shayamalan /ABD2002(UIP). iki sahnede çok kısaca gösterilen, ince, uzun Giacometti figürlerini andıran, yeşil, tehditkâr ve işgalci 'kötü uzaylı' işaretlerinin, rahip kahramanımızın sorguladığı inan- cını sonunda yeniden kazanmasına yol açması, beylik ve didaktik kaç- mış, gotik çizgi roman sağhğından pek kurtulamayan filmde. Yer yer etkileyici sahneler çekmiş senaryoyu da yazan Shayamalan, a- ma genelde sorunlu orta-sımf aile ve kader temalanyla uzaylı korku- sunu harmanlayarak teolojik tıraş- lar çeken, "Hayatta hiçbir şey rastlantı değil, sen inancına de- vam et" mesajına bağlanan, çocuk- su bir gerilim seyirliği olmaktan öteye geçemeyen bir bilimkurgusal fantazi denemesi imzalamış üstat, sonuçta. Bol bol esinleme, gönderme 1970'lerde çok satan Eric Von Daniken'in Tannlann Arabalan vb. kitaplardan ödünç alınmış, yer- yüzünün çeşitli bölgelerindeki de- vasa şekillerden yola çıkan Shya- malan, şimdiye dek seyrertiğimiz çeşitli bilimkurgu-gerilim filmle- rinden (E.T., Jaws, Kuşlar, Şey- tan, Düşler Tarlası, vs..) bol bol esinlenmeler, çağnşımlar içeren, Hitchcock'dan, Spielberg'den et- kilenmeler gösteren, göndermeler- den geçilmeyen, çok tanıdık, bildik bir fantastik film imzalanmış. Inanç ve kuşku arasında kalakal- mış, ailesini uzaylı tehdidinden ko- rumaya kararlı, rahip eskisi çiftçi rolündeki Mel Gibson'la, sopasıyla uzaylıyı benzeten, çaptan düşmüş beysbolcu kardeşi rolündeki Joaqu- in Phoenis'in göz doldurduğu film- de, yönetmenın vazgeçmediği ço- cuk kahramanlan, astımlı Mor- gan'la küçük kızkardeşi Bo'yu, Ro- ry Culkin le Abigail Breslin oynu- yor. Jenerik Saul Bass'a, müzik de Bernard Herrmanna saygı niteli- . ğinde, Hitchcock'vari bir açılışla girdiğimiz, kötü uzaylı derdinin bi- zı ancak bir süre gerdiği filmde, Hitch amca gibi boy göstermeyi se- ven, 1970 Madras-Hindistan do- ğumlu, Phıladelphia'da büyümüş Manoj Night Shayamalan, yan bir rolde karşımıza çıkıyor. Ortalıkta gezintiye çıkmış tüm ha- yaletleri görebilmek (!) ya da fela- ketleri önceden sezmek gibi doğa- üstü yeteneklere sahip, sessiz, ür- kek bir çocuğu konu edinen, beş du- yuyla algılayıp kavrayabildiğimiz bir âlemin ötesine geçmeyi dene- yen, gışesi parlak altıncı histen son- ra Shyamalan'daki form düşüklüğü- nü örnekleyen işaretler, bizce başa- nlamamış ve zorlama kaçmış bir fantezi özetle. Filmekimi gösterilerinden fırsat bulabilen sinemaseverleri tatmin et- meyen, çeşitli türierin bileşkesi ola- rak tezgâhlanmış, aynntılara boğul- muş, özenti ve ancak yer yer ilginç olabilen bir deneme Işaretler. Oyuncunun yerini teknolojinin doldurabileceğini işleyen; eğlenceli, parıltılı bir komedi Hollywood usulü biryıldız yaratmak Hayal-rüya fabrikası Hollywood'da ünlü bir sinemacıyken itibannı yitirip dibe vurmuş ve kaprisli başrol oyuncusunun (VVinona Ryder) seti terk etmesiyle, çekmeye çahştığı son filmi yanda kalmış yönetmen Viktor Taransky (Al Pacino), bir bilgisayar dehasının (Elias Koteas) buluşuyla yaratüğı, Simone adlı sanal bir yıldızla (Rachel Roberts) filmini tamamlayıp başanya erişmesinin hikâyesi. Günümüzde teknolojinin nelere kaadir olduğunu örnekleyen Simone, Truman Show'un senaristi, Gattaca'nın yazan, 1964 doğumlu, Yeni Zelandalı Andrew Niccol'ün, bütünüyle günümüzde yediden yetmişe, herkesin idolü haline gelen sinema oyunculanna gönderme olarak tasarlayıp kurduğu yeni filmi. Sanal yddızın yükselişi O çok bilinen yıldız olmanın yolu yönetmenın (yapımcının) yatağuıdan geçer görüşüyle kanşık Hollywood mitoslanyla sinema kültürü üstüne zekice kotanlmış, film çekiminin arka mutfağına bakan, eğlencelikli, keyifli, şık şıkırdım bir güldürü olarak niteleyebileceğimiz filmde, yogun ilgi toplayan dijital yıldızın ünü dünyaya yayılırken herkesi kandıran yönetmen Taransky de meslek hayatının doruğuna çıkar. Kimsenin kanlı canlı, yüzyüze görüşemediği bu esrarengiz güzelin peşine düşen paparazzilerle kovalamaca oynayan Taransky'nin denetiminden gitgide çıkarak olay-kadına dönüşen Simone artık Yönetmen, senaryo: Andrevv Niccol / Kamera: Edward Lachman / Müzik: Carter Burvvell / Oyuncular: Al Pacino, Catherine Keener, Rachel Roberts, Winona Ryder, Pruitt Taylor Vince, Jay Mohr, Jason Schwartzman / ABD 2002 (Umut Sanat) medyanın en önemli gündem maddesidir... Hollyvvood'un büyük stüdyo sistemiyle, gösteri dünyasıyla dalgasını geçip medyanın sinemayla ilişkilerine kamera tutarak bildik 'kirii çamaşırlan', neşeli, şen şakrak bir havada beyaz perdeye taşıyan bu parlak film, sinemaseverlere Andrevv Niccol adını bir kenara kaydetmelerini öğütlüyor. Her zamanki gibi döktüren Al Pacino hayranlannın zaten kaçırmayacağı filmde Bağımsızlann gözde oyunculanndan Catherine Keener Ia Winona Ryder ve 'yeni keşif Kanadalı model Rachel Roberts de var. Simone giderek biraz tekrara düşse de, sonbahan güzelleştiren Filmekimi7 nin filmleriyle rekabet edebilecek düzeyde, hoş, panltıh, es geçilmeyecek bir yapım sonuçta. Yönetmenimiz, yarattığı dijital yıldızla stüdyo şefi, eski kansı Catherine Keener arasında. İCİ GÖZÜİZLEYİCİ GÖZÜYLE ERDAL ATABEK Simone... Var mı, Yok nıu?... Televizyon ekranlanndan odala- nmıza girenler. Beyaz perdeden içimize süzülenler. Bizim hayal- lerimizi süsleyenler. Düşlerimizi yaratanlar. Gerçek mi, gerçekdı- şı mı, bilemedilderimiz... Tar- kan'lar, tbrahim Tatbses'ler, İlhan Mansız'lar, Hülya Av- şar'lar... Bizim yıldızlan- mız, dünyanın yıldızlan. Var mı, yok mu, belli olmayanlar. Aslında kim olduklannı bil- mediğimiz, sevip kızarken bi- le tanımadığımız kişilikler, bilmediğimiz kimlikler. Tekno- lojinin desteğiyle var olanlar. Neleri verip neleri aldıklannı bi- lemediklerimiz. Simone da bir imge. Medya tara- fından pompalanmış birisi değil, doğrudan bir imge. Bir bilgisayar kodu. Tam bir sanal kadın. Hank adında bir bilgisayar dehası tarafın- dan bulunan bir yöntemle üretilen bir 'sanal kadın'. Böyle bir buluş Viktor Taransky adındaki yönetmen tarafından tam da zamamnda fark ediliyor. Star oyuncu kaprislerinden bıkmış, artık on- larla çalışma gücünü yitirmiş, tükenmiş bir sinema yönetmeni olan Viktor, çahş- tığı stüdyonun yetkilisi olan eski kansı tarafından da işine son verilince inişin so- nuna geliyor. Son üç filmi batmış, stüd- yonun da ona artık destek vermesi olanak- sız. Viktor, kendisine Hank tarafından ile- tilen bu yönteme dört elle sanlıyor ve or- taya inanılmaz derecede parlak yeni bir s- tar çıkıyor: Simone. Bu yeni yıldız ken- disinden istenen her şeyi yapıyor. Kapri- si yok, masrafı yok, içkisi yok, uyuşturu- cusu yok, seks derdi yok. Ama hayranı çok, isteyeni çok, bekleyeni çok. Onun bir bedeninin ohnası gerekmiyor. Hatta o- nun bir ruhunun olması bile gerekmiyor. Hiç kımse onu tanımıyor, onu görmüyor, neden hoşlanıp neden hoşlanmadığını bil- miyor. Ama herkes ona tapıyor. Herkes ona tapwor. Günümüzün ye- ni slogam bu. Herkese istediği rüyayı gös- ter. Herkese istediği dünyayı yarat. Her- kese beklediği mutluluğu müjdele ve her- kes ona tapsın Işte, gösteri dünyası da bu, tüketim dünyası da bu, yiyecek içecek de bu, ayakkabı da bu, giyeceğin gömlek de bu, oy vereceğin politıkacı da bu. Hayaller böyle yaratılıyor. Cem Uzan'm Genç Parti'si böyle yükseliyor. Eski politikacılar bu 'hayal üretme' işi- ni böyle yapıyorlardı, şimdi yenileri bu yola yeni taşlar döşüyor. Kola budur, hamburger bu, soundlar bunlar. Yeni Zelandalı yönetmen Andrew Nic- col bu işi Truman Show'dan beri iyi bi- liyor. Niccol, "ünlülere saplantısı olan toplumumuz, aradaki farkı nasıl olsa aniamaz. Sahteyi üretme becerimiz onu tespit etme becerimizi aşıyor" di- yor. Al Pacino da oynasa film çok önem ka- zanmıyor ama verdiği mesaj müthiş önemli. Artık gerçeği yalandan ayırama- yan bir toplum işte büyle yaratılıyor. KEDİGÖZÜ VECDİ SAYAR Siyasi Partiler ve Kültür Politikaları Seçime bir hafta kala, oylarının rengine hâlâ ka- rar verememiş kediler görüyorum. Bu kararsızlıkla- nnı yenebilmeleri için, siyasi partilerin kültür ve sa- nat alanına ilişkin politikalarını bilmelerinde yarar var. Bugüne dek programlarında kültür ve sanata özel bir önem veren partiler oldu olmasına ama, ik- tidara gelindiğinde bu güzel sözlerin çoğunun tutul- madığını gördük. Yaşayan sanatları Kültür Bakanlığı'nın sultasın- dan kurtarıp bu alana sağlanacak destekleri özerk bir kurum eliyle yönlendirmek, çağımıza en yakışan çözüm olarak görünüyor bize. Ustelik bu çözüm önerisine, milliyetçi sağ ve devletçi sol dışında kim- senin itirazı olmaması gerekir. Dünyadaki uygulamalara bakarsanız, kültür-sa- nat alanında siyasetin ve bürokrasinin etkisinin çok azaldığını, bu alanın özerk kurumlara terk edildiğini görürsünüz. Sosyalist partilerden liberal partilere uzanan geniş bir yelpaze, bu çözümde uzlaşmıştır. Bakalım bu yalın gerçeği bizde kaç siyasi parti kav- ramış... • • • CHP'nin seçim biidirgesinin "Sosyal Devlet" bö- lümünde, "Kültür, yazın ve sanatta dünya çapında ba- şan ve atılım ortamı sağlayacağız" başlığı altında y- er alan "Bireyin yaratıcılığını ve özgürtüğünü sınırta- yıcı gûdümlü anlayış vepolitikalan benimsemeyece- ğiz. Kültürün özgür ve özerk ortamlarda gelişmesine destek vereceğiz" sözü, bu bölümün en can alıcı ye- ri. Keşke bu genel ifade ile yetinilmeyip -özerk Sa- nat Kurumu'nun kurulması gibi- net bir öneriye yer verilebilseydi. Bildirgede yer alan "Sinema, konser gibi sanatsal etkinliklerden alınan eğlence rüsumu- nun sanata destek amaçlı fonlara yönlendirilmesini sağlayacağız" sözü çok daha somut örneğin. Kültür ve sanata, bildirgesinde özel bir önem ve- ren bir başka parti de DEHAR "Kültür, sanat ve ede- biyatın özgürieşmesi için her türlü siyasal ve ekono- mik engelin ve baskmın kaldınlmasınr hedefleyen, savunan DEHAP'ın kültür- sanat emekçilerine en somut vaadi "Sanat ve kültür ürünlerinden alınan stopajın kaldınlması, KDV'nin sıfıhanmasr. ODP ve TKP, seçim bildirgelerinde, kültürel ve sa- natsal üretim üstüne genel ifadelerle yetinirken, Iş- çi Partisi bol keseden vaat dağıtıyor; "her mahalle- ye ve köye kütüphane, tiyatro, sinema, konser salo- nu, sergi salonu açmak"Xan, "herkesin en az bir sa- nat dalında yeteneğinin gelişmesi için olanaklarsağ- lamak'tan söz açıyor. Somut vaatlerle karşımıza ge- len bir parti de YTP, "Istanbut'da Çağdaş Sanatiar Merkezi'nin kurulmasrm, "kitabın KDVkapsamından çıkanlması'm öneriyor. Sağ partilerin çoğuniuğu, "milli kültürün korunup kollanması"r\Ğar\ söz açarken, DYP şaşırtıcı biratak yapıyor." Avrvpa Birliği standartlannda bir kültürpo- litikası" öneren parti, "devletin sanatla ilgili kurum- lannın özerkleştirilip, yönetiminin de mahalli idarele- re verilmesinden yana". Şimdi siz bu vaatlere inanmazsınız... Ah, sizi kara kediler, kulağı kesik kediler... vecdisayar(5 yahoo.com BUGUN • ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZt'nde 19.30'da şef Jose Maria Florencio yönetiminde İDSO konseri. Solistler: Krzysztof Pelech (gitar), Hülya Kazan (soprano). (0 212 251 56 00) • CEMAL REŞtT REY'de 20.00de Dave Samuels & Michael Sagmeister'in konseri. (0 212 232 98 30) • 23 NtSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK KÜTÜPHANESİ'nde Şemsipaşa Halk Kütüphanesi'nin katkılanyla 14.30'da eğitimci yazar Neşe Doster tarafmdan 'Kazanımlannuz ve Gazi Mustafa Kemal' konulu söyleşisi. (0 216 333 11 19) • TAYYARE KÜLTÜR MERKEZİ'nde 20.30'da Şef Server Ganiev'in yönettiği, Nermina Ganiev (pıyano), Toğrul Ganiev (keman), Hayrettin Hoca'mn (viyolonsel) solist olarak katılacağı Bursa Devlet Bölge Senfoni Orkestrası nın konseri. (0 224 220 88 48) • tSMET İNÖNÜ SANAT MERKEZÎ'nde 20.30'da Şef Rengim Gökmen yönetimindeki tzmir Devlet Senfoni Orkestrası'mn 'Bandırma Konseri'. (0 232 483 46 84) JAPON FİLMLERİ FESTtVAÜHDE BUGON • AKM SÎNEMA SALONU'nda 19.30'da Tomo\i Furuyama'nın 'Madudachi (Bad Company)', 21 30'da Yasuo Furuhata'nın 'Poppoya (Poppoya Railroad Man)' filmlerinin gösterimi. (0 212 251 56 00) K Ü L T Ü R İ Ç İ Z İ K K Â M t L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle