18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 4 EKİM 2002 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI [email protected] 13 ŞtRKETLERDEN SLAZENGER. Back to School koleksiyonu ile rnişterilerini kolej yıllanna geri götûrmeyi amaçlıyor. KNORR, Tüık damak zevkine uygun olarak 10 fsarklı çeşitte geliştirilen Vitaminli Çorba'yı giyasaya sundu. Şirket, Ozel Ev Lezzeti çorba çeşitlerini tüketicinin beğenisine sunmaya hazırlanıyor WWAVJDEEFIXE.COM çoğu web sitesi henüz amacına ulaşmadan kapanırken krizin uğramadığı site oldu. www.ideefixe.com, artan iiye sayısı ve geniş ürün yelpazesiyle cirosımu yüzde 300 arttınrken intemet kullanıcılanna kredi kartıyla güvenli alışveriş olanağı sunuyor. AYGAZ, taşınabilir sobalarda peşin piyatına 1 artı 5 taksit imkânı sunduğu ve dolu tüp hediye ettiği bir kampanya düzenliyor. ETİ, çocuklara yönelik olarak 'Taze Sütlü Petito'yu piyasaya çıkardı. Yeni üriinün ambalajlannı Tweety, Slyvester, Bugs Bunny ve Duffy Duck gibi çizgi fîlm karakterleri süslüyor. "" ' SANSUGEDA, tarafindan üretilen Nestle PureLife, 19 litrelik damacananın ardından 0.33 litrelik yeni pet şişe ile tüketicinin beğenisine sunuldu. TURKCELLEXTRA' nuı her ay belirlenen farklı bir üriinün sürpriz hediyelerle satuı alınabildiği 'ayın ürünü' uygulamasında ekim ayı ürünü Nokia 7650 oldu. CARLSBERG'in satışlan geçen yıla göre yüzde 22 oranında arrış kaydetti. Türk Tuborg ile Türkiye pazanna giren firmanınartışı2.18 milyar litre biraya karşılık geliyor. MCT (Management Center Türkiye) 4-5 Kasım 2002 tarihinde düzenleyeceği Pazarlama Zirvesi 2002'de pazarlama ve e-ticaret profesörü Nirmalya Kumar ile Adam Morgan'ı ağırlıyor. SELPAK COLLECnON, peçete desenlerini yeniledi. Dört lyda bir yenilenen peçeteler alh yeni deseni de tüketicilere seçim olanağı sunuyor. VfYNET, Spor Kanalı'nı yeniledi. Mynet.com riyaretçileri sporla ilgili ıradıklan pek çok bilgiyi bulabilecekleri gibi, Süper Lig maçlannda ınlan golleri de anında jğrenebilecekler. ABD'nin kendi pamuk üreticisine verdiği desteğin Afrika'ya etkisi 'ölütncüV Onlaryoksulluk ekiyorEkonomi Servisi- Amerikan hüküme- tinin pamuk destekleme politikası, Af- rikalı çiftçilerin gelirlerini tehdit ediyor. Amerikah pamuk baronlan hükümetin kaynak aktanmlan sayesinde ceplerini doldururken "adil olmayan" bu yanşta kaybeden taraf Afrikalı çiftçiler oluyor. ABD'deki tanm destekleri, dünya pa- muk piyasalanndaki derin krizin önce- likli sebebi olarak gösteriliyor. Fazla üretim ve ihracat indirimini destekleyen bu sübvansiyonlar, dünya pamuk fiyat- lannı aşağıya çekiyor. Buna karşılık Amerikalı pamuk çiftçileri, aldıklan ge- niş devlet desteği sayesinde fıyat düşüş- lerinden etkilenmezken dünyanın en yoksul ülkelerindeki kırsal kesim, reka- bet gücünü kaybediyor. • ABD bir yandan serbest ticareti ve gelişmekte olan ülkelerde piyasalann açılmasını savunurken uyguladığı sübvansiyon politikası ile "yoksul" çiftçiyi "yanş dışı" bırakıyor. Araştırmalar, Amerikan hükümetimn "dönünı başuta" 230 dolarlık bir destek sağladığı 25 bin pamuk çiftçisinin, 2001 -2002 döneminde yararlandığı top- lam sübvansiyon miktannın 3.9 milyar olduğunu ortaya koyuyor. 2 milyon kişinin geçimini pamuktan sağladığı Afrika ülkesi Burkina Fa- so'nın GSYH'sini aşan bu rakam, Ame- rika'nın Afrika'daki 500 milyon insan için ayırdığı yardım bütçesinin de tam 3 katına denk geliyor. 8 Afrika ülkesini kapsayan bir rapora göre ise 1988-2001 yıllan arasında ABD'nin sübvansiyon- lan yüzünden oluşan toplam kayıp 333 milyon dolar olarak hesaplanıyor. Uluslararası Pamuk Istişare Komite- si'nin "Dünya Tekstil Talebi ModelTne dayanarak açıkladığı \ enler de, dünya pamuk fiyatlanndaki düşüşlerden ABD'yi sorumlu tutan göriişleri destek- liyor. Veriler, ABD'nin pamuk sübvan- siyonlannın geri çekilmesi durumunda, pamuk fıyatlannın 11 ile 26 cent arasın- da yükseleceğini gösteriyor. Aynca ABD'nin tanm destekleme politikasına karşı ciddi bir mücadele başlatan Brezilya hükümetinin, eşitsiz- liklerin giderilmesi ve maliyetin altında satışın engellenmesi yönündeki talep- lerinin stratej ik ürünü pamuk olan diğer ülkeleri de harekete geçirmesi ve stra- tejik ürünü pamuk olan pek çok ülkenin bundan yarar sağlaması bekleniyor. Bu- nun ötesinde, böylesi bir girişimin yok- sullukla baş edebilmekte tanmın önemi- nin altını çizmesi bekleniyor. Dünyapa- muk fiyatlannda 1990'lann ortalann- dan beri yüzde 50'lik bir düşüş yaşan- dığı kaydedilirken piyasada, 1930'lar- daki "Buhran DönemTne "nostaljik!" bir gen dönüş yaşandığı belirtiliyor. TÜRKİYE Tekstile sıh koruma ANKARA (AA) - Türkiye, en önemli ih- racat kalemi olan teks- tilde, yerli üreticiyi ko- rumak amacıyla, AB'nin ortak koruma önlemlerine paralel olarak, ithalatta, 22 ül- keye yönelik kota, 22 ülkeye yönelik de gö- zetim önlemi uygulu- yor. Dış Ticaret Müste- şarhğı'nm (DTM) ve- rilerine göre AB'nin Ortak Ticaret Politika- sı'na uyum sağlamak amacıyla Tekstil Göze- tim ve Korunma Ön- lemleri'ne ilişkin mev- zuatını üstlenen Türki- ye, bu mevzuata uygun olarak, tekstil ürünleri ithalaünda, yerli sana- yiciyi korumak ama- cıyla, halen 22 ülkeye yönelik kota ve 20 ül- keye yönelik gözetim önlemi uyguluyor. Türkiye, AB'den fark- b olarak, Iran'dan teks- til ithalaünda 1 katego- ride, Çin'den tekstil it- halaünda da 14 katego- ride tek taraflı gözetim önlemi uygulamaya devam ediyor. Her yıl için belirlenen kota miktan dışında ithala- ta izin verilmiyor. Pamuk işçisi zorda Bu sezon Çukurova ve Ege'ye pamuk toplamaya gitmeyerek GAP Bölgesi'nde kalan tarım işçile- ri, daha önce kilogram başına 83 bin lira olarak açıklanan iicretlerin düşüriilmesinden endişe ediyorlar. Bölgede yaklaşık 150 bin kişi, tarım iş- çili'ğinden geçimini sağlıyor. ÇUKOBIRLİK'in pamuk alım fhatını 620 bin lira olarak açıklama- sı bekleniyor. Âncak bunun çok düşük olduğu ve çiftçileri sıkıntıya sokacağı belirtiliyor. (AA) Kayıpları üstlenen TMSF'nin görevzaran 15 katriîyon linaya ulastı Baüklamı faturası yüksek ANKARA (ANKA) - Yaşanan bankacılık krizi süresince, sahip- leri tarafindan içi boşaltılan ya da yaşanan ekonomik krizler ne- deniyle güç duruma düşen özel bankalan bünyesine alan Tasar- ruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun (TMSF), bu işlevi nedeniyle olu- şan görev zararlan Temmuz 2002 sonu itibanyla 14.7 katnl- yon liraya ulaştı. Son iki yıllüc dönemde başka bankalara devredilen, birleştiri- len ya da kapanan banka sayısı 24 oldu. Kapanan şube sayısı ise 1790'ıbuldu. TMSF'nin Temmuz 2002 sonu itibanyla bilanço ve gelir - gider tablolan açıklandı. Bu yıl haziran ayı sonunda 14.2 katriîyon lira olan Fon'un görev zararlan, tem- muz ayında da 410 trilyon lira ar- tarak 14 katriîyon 664 trilyon lira- ya yükseldi. TMSF'nin bu yolla devraldığı takipteki alacak tutan ise 4 katriîyon 176 trilyon lira dü- zeyinde bulunuyor. 'IRAK SAVAŞI KARGAŞA YARATIR' UYARISI OPEC: Petrole dikkat DOHA/ABU DABİ (AA) - Petrol th- raç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC), üye- si îran ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) petrol bakanlan, ABD'nin Irak'a saldın karan alması halinde, kü- resel petrol piyasasnım bundan ohım- suz etkilenerek kargaşa yaşanmasına neden olacağını söyledi. tran Petrol Bakanı Bijan Zanganeh ABD saldınsının, fiyatlannm önünde sonunda çökmesini tetikleyebileceği- ni bildirdi. Petrol arzmda bir kısuıtı olacağına inanmadığını belirten Zan- ganeh, petrol fiyatlannın kısmi olarak siyasi ortamdan etkilendiğini kaydet- ti. Zanganeh, "Sakhn ardından fiyat- lann olumsuzyöndeetkilendiği bir psi- kotojik durum ilekarşı karşıya kalaca- ğE"dedi. BAE Petrol Bakam Ubeyd d Nasseri ise savaş olasılığmın fıyatlann 5 dolar artmasına neden olarak piyasada istik- rarsızlığa yol açnğını belütti. El Nasse- ri, ortamın daha da kötüleşmesi halin- de petrolfiyatlannınyükselmesinin ola- sıhk dahilinde bulunduğunu kaydetti. ISTÎHDAM Büyükler acımasız oldu ANKARA (ANKA) - Ekonomik kriz döne- minde, istihdamını en fazla daraltanlar, 500 ve üzerinde işçi çalıştı- ran büyük kuruluşlar oldu. Küçük ölçekli iş- yerlerindeki istihdam daralması ise nispeten daha düşük oranlarda kaldı. Sosyal Sigortalar Kurumu'nun (SSK) verilerine göre sigorta- h işçi sayısının 367 bin 244 kişi azaldığı geçen yıl, bu düşüşün 68 bin 415'i, 500 ve üzerinde işçi çalıştıran işyerle- rindeki istihdamın da- ralmasmdan kaynak- landı. Işyerlerinin yüz- de 89.7'sini oluşturan ve toplam SSK'li istih- dam içerisindekı pay- lan yüzde 30.9 olan 1- 9 kişi arasında işçi ça- lıştıran kuruluşlann is- tihdamı ise yüzde 6.4 oranında azaldı. Söz konusu grupta yer alan işyerlerinin sayısı 2001 yılında 25 bin 266 aza- larak 648 bin 647'ye gerilerken buralarda SSK'li olarak çalışan- lann sayısı ise yüzde 6.4 oranında azalarak 1 milyon 510 bin 967'ye geriledi. 1500'Ü AŞKIN ÜST DÜZEY KATILIMCI Perakende günleri başhyor tsdmbol Haber Servfei - Dünya ve Türkiye perakendesinın lideri konu- mundaki konuşmacılann ve bin 500'ü aşkın üst düzey kanlımcının yer alaca- ğı 2. Uluslararası Istanbul Perakende Günleri bugün Lütfü Kırdar salonlann- da başhyor. Bu çerçevede yer alacak Pe- rakende Konferansı ana ve paralel otu- rumlardan oluşuyor. METRO AG'nin ana sponsorluğunu üstlendiği zirvede, tüm dünyada yankı uyandıran ve 15 farklı dile çevrilen Why We Buy kitabı- nın yazan Paco Undernill de yer alacak. Etkinliklerin bir başka ünlü konuğu Amerika'nnı Renk Otoritesi olan, Pan- tone Color Institute Başkanı Leatrice Ejseman. METRO AG Vekili Kari - Josef Ba- um, konferansın açış konuşmasında dünyadaki değişim dinamiklerini sergi- leyecek ve Avrupa Birliği'ne girmeye hazırianan Türkiye'ye önerilerini suna- cak. Zirve, Yılnı Müşteri Hizmeti Uy- gulaması, Yılın Motivasyon Uygulama- sı ve En Başanlı Profesyonel Yönetici ödülleri töreniyle son bulacak. DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGÎN YILDIZOĞLU LONDRA ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK Semiren Faşizm Seçimlere gidilirken ülke siyaseti ilginç gelişme- ler gösteriyor. Kamuoyu araştırmalarına göre, mer- kez sağ değil; merkez sağ çöküntü yaşarken aşın sağ, AKP ve Genç Parti ikilisiyle, yükselişe geçmiş bulunuyor. • • • Aşın sağın bu son yükselmesinin siyasal ve eko- nomik nedenleri vardır. Siyasal nedenlerin başında, siyasetin kirlenmesi geliyor. Rantçı sermaye ve bir kısım medyayı da yanına alan kirlenmenin gölgesi, esas olarak merkez sağ siyasetçilerin üzerine düş- tü. Yıllardır, adı rüşvet ve yolsuzluklara karışan baş- bakanlann ve bakanların yargılanmaları, Meclis'te yapılan oylamalaıiaengellendi. Bu aklamalara, ken- dilerı bu işlere kanşmayanlar da siyasal nedenler- lekatıldı.Bununladakalınmadı.sanıkdurumunda- ki kişilerin, milletvekili seçtirilerek adaletten kaçınl- maları sağlandı. Merkez-sağ siyaset. kendisini te- mizleyemeyecek kadar kirfendi; kirletiidi. Aşın sağın yükselmesinin temelinde, yine, yıllar- dır uygulanan ekonomi polrtikalannın yaratbğı so- nuçlar yatıyor. Aşırı sağın asıl besinı, ağırlaşan ekonomik koşullann yarattığı işsizlik ve yoksullaş- madır. İşsizlik ve yoksullaşma, uygun deyimiyle, kitleselleşti. Milyonlarca insan işsizdir. Işsiz insan kendisini toplumsal yaşamdan uzak sayar; dışlan- mışlık duygusu taşır. Akıl dışılık kural olur. Şarla- tan siyasetçi bunu sömürür; bir umacı yaratır ve sal- dınr. (şsizin, her türlü tepkisinin de aşın, duygusal ya da akıl dışı olması doğaldır. Doğal olmayan, iş- sizden olağan davranış beklemektir. Aynı durum yoksulluk için de geçerlidir. Açlık sınınnın altında bir gelir düzeyiyle yaşamak zorunda bırakılan hal- kın toplam içindeki payının, en az yüzde 10'lara ulaştığını bilimsel araştırmalar kanıtlıyor. Bu oranın çok daha yüksek olduğuna ilişkin görüşler de var. Âncak yüzde 10 bile çok korkutucu sayılmalı; bu- nun anlamı, 2000'li yıllann başında Türkiye'de 7 milyon insanın her gün aç yatıyor olmasıdır. Aşın sağın yükselmesini besleyen bunlardır. Hiç kuşkusuz bu nedenlere öbürtarihsel ve toplumsal nedenler de eklenebilir. örneğin 12 Mart 1971 ve özellıkle de 12 Eylül 1980 faşizmiyle sol düşün- cenin ezilmesinin bu gelişmelerin altyapısını oluş- turduğu çok açıktır. Aynca, 1991 Genei Seçimleri sonrasında, merkez sağ ve soldaki iki büyük partı- nın hükümet ortaklığı yapmaları ve merkezin bu topluca başarısızlığı da, daha sonrakı yıllarda aşı- rı uçlann güçlenmesine yol açmıştır denilebilir. • • • Medya yoluyla kamuoyunda sürekli olarak pom- palama sonucu, özellikle AKP tek başına iktidar düşüyle gıdiyor. Bu partinin liderinin yargı ile başı- nın dertte olması bir sorundur. Bu nedenle olacak AKP, milletvekilliği dokunulmazlığının korunma- sından yanadır. Adı, olası başbakan adayları ara- sında geçen liderierin biri, "Milletvekilliği dokunul- mazlığına dokundurtmayız" anlamında sözler söy- lüyor. Oysa dokunulması gereken, milletvekillerinin ve bakanlann, rüşvet ve yolsuzluk savları karşısın- da yargılanabilmelerinin sağlanmasıdır. O zaman sorulması gerekir: Istanbul Beledıyesi bağlantılı ya da diğer sanıkların kaçı milletvekili dokunulmaz- lığı zırhına alınmak isteniyor? Aşın sağın yükselmesine neden olan Türkiye'nin ekonomik bunalımının kökeninde bankacılık ke- siminin çökertilmesi yatıyor. Ekonominin yalnız- ca batık bankalar nedeniyle, "doğrudan kaybı" 20 milyar dolann üzerindedir ve bu para halkın yoksullaşması ve ülkenin borçlanması ile kar- şılanmıştır. Batıkçılardan bu paranın onda biri bi- le gen alınamamıştır. Son günlerde, çok önemli bir olay yaşandı. AKP lideri, batık banka sahiplerinin üçü ile, batıklardan birinin özel helikopteriyle ayak- larına giderek ve köşklerde özel görüşmeler yaptı. Bunda ne var, denilemez. Yüksek oy alacağı öne sürulen AKP'nin genel başkanı, banka hortumcu- lanyla neyin pazariığını yapmaktadır? Faşizm, bir tanımıyla, sermayenin diktasıdır. Eğer Türki- ye seçimlerden sonra, büyük sermayenin, piyasa koşullarına yani oyunun kurallanna göre ya da ya- salara uygun davranmasını sağlayamazsa, sonuç kaçınılmaz olarak, çoğu Latin Amerika ülkeleri ben- zeri bir yan faşizm olur. Sermaye+siyaset+med- ya çıkar üçlüsüne dayalı bir baskı rejimi, kaçı- nılmazlaşır; kalıcılaşır. Türkiye, seçimlerden önce bunları tartışmalıdır. Bir nokta daha var. Başbakan olamayacağı ke- sinleşen AKP liderinin, "Avusturya 'nın Nazi sem- patizanı olduğunu saklamayan ve bu yüzden AB'nin talebiyle başbakan olması engellenen... J. Heider" benzeri bir uygulamaya gidileceği, kendi sözcüsü tarafindan açıklanmış bulunuyor (Murat Yetkin, Radikal, 8 Ekim). Bu uygulama- nın nasıl olacağı da seçimlerden önce açıklık kazanmalıdır. [email protected] [email protected] Arjantin, Türkiye, Brezilya gibi ulkeler, IMF kavalcılannın peşine takılmış küreselleşme- nin mezbahasına doğru giderken, kendi ulu- sal çıkarlanna, uzun dönemli hedeflerine ön- celik verenler, ülkesini kalkındırmak için ge- leceğini planlama yolunu seçenler de var. Or- negin, kavalcının peşinden gidenlerin eko- nomileri uluslararası mali sermaye tarafindan "hortumlanırken", vatandaşlan yoksullaşır- ken üstelik dünya ekonomisiyle bütünleşme düzeyleri gelişmez, hatta Arjantin'deki gibi gerilerken, Çin, IMF modeline aldırmadan, neredeysetam tersini uygulayarak dünyanın 4. büyük sanayi mallan üreticisi oldu. Çin'in büyük coğrafyasının ve nüfusunun getırdiği avantajları göz önüne alsak bile, serbest pi- yasa ayetullahlannın dogmatizmini hatta şar- latanlığını teşhir eden bir ömek olarak Çin deneyinden öğrenilecek çok şey var! 10 trilyon dolarlık ekonomlye doğru Far Eastem Economic Revievv'da yayım- lanan bir araştırmaya göre "Çin, içpiyasası- nın çapıyla gözleri kamaşan yabancı serma- yeyi zengin etmek yerine, üretim savaşında zafer kazanıyor". 1980'lerin başında Çin'e mal satarak çabucak bir vurgun yapmayı planlayan, Philips, General Electric, Motoro- la, Samsung, Toshiba gibi çokuluslu şirket- ler, süreç içinde, Çin'e teknolojı getirmek ve ihracat için üretim yapmak zorunda kalmış- lar. Çünkü çokuluslu şirketler (ÇUŞ) geldik- lerinde Çin'de mal satmayı değil yatırımı ve ihracatı kolaylaştıran birortamla karşılaşmış- lar. Bu ortamın özelliklerine aşağıda kısaca değineceğim. Böylece Çin ÇUŞ'lere yem ol- mak yerine, onları kendi ekonomisinin inşa- sına katkı yapmaya zorlamayı, bu yolla da 20 yıl içinde teknoloji ve kalite düzeyi dü- şük mallardan yüksek teknoloji mal- larının ihracatına geçmeyi, dünya pi- yasasında çok önemli paylar elde et- meyi becermiş. 1980-97 döneminde dünya ticaret hacmi yılda ortalama yüzde 8.1 büyürken Çin'in ih- racatı yılda ortalama yüzde 14.6 oranında artmış. 1997-2000 döneminde dünya ticare- tinin yıllık ortalama büyüme oranı yüzde 2.7'ye gerilerken Çin'in ihracatı yüzde 9.8 bü- yüme hızını korumuş. Daha da önemlisi Çin'in, ihracatının yüzde 20'sini teknoloji yo- ğun mallar oluştururken, ihracatındaki artışın yüzde 47'si bu tür mallardan kaynaklanmış (Global Economic Forum, 25/09/02). Çin kü- resel düzeyde, kimi teknolojik yoğunluğu yüksek mallar piyasalarında kendine önemli bir yer açmış: Çin'in payı bugün, dünya fo- toğraf makineleri piyasasında yüzde 50, kli- ma cihazlan piyasasında yüzde 30, televiz- yon ve çamaşır makinesi piyasasında yüzde 25, buzdolabı piyasasında yüzde 20. Bir Çin firması Guangdong Galanz Avrupa mikro- dalgafınnı piyasasının yüzde 40'ını elegeçir- miş. Çin dünyanın en önemli alüminyum, ba- kır, demir-çelik üreticilerinden biri. Çin'in tüm ihracatının yansınayakınını, Çin'e mal satmak amacıyla yola çıkan ÇUŞ'ler yapıyor. Çin şir- ketleri de giderek etkilerinı arttınyor ve güç- leniyorlar. Bu sırada yabancı sermaye yatı- nmları gelmeye devam ediyor. Yalnızca bu yıl 50 milyar dolar yabancı yatırım çeken Çin'e geçen 20 yılda toplam 600 milyar dolardan fazla yabancı sermaye girmiş (Far Eastem Economic Revievv, 17/10/2002). Ancak Çin'in ekonomik büyüme stratejı- si, (IMF tuzağına düşmüş ülkelerden farklı olarak böyle bir strateji geliştirebildiği için) Çin Dersleri yabancı sermaye girişı ve ihracata dayalı büyüme ile sınırtı kalmamış. Nitekim, Mor- gan Stanley baş ekonomisti Stephen Ro- ach'un işaret ettiği gibi geçen beş yılda ya- şanan iki global krizden etkilenmemeyi be- ceren Çin (People Daily, 11/03/02), dünya ekonomisinde yaklaşan yavaşlamayı da önceden görebilmış ve Çin yönetimi 2001 başında ihracat hedeflerini düşürmüş, bu gerilemeyi iç piyasayı teşvık ederek ve de- rinleştirerek kapatma yoluna gitmiş. Bu stratejinin bir ürünü olarak kamu işletmele- rine sabit sermaye yatırımlannı bir önceki yıla göre yüzde 21 arttırmış. Dünya ekono- misi resesyona girerken Çin ekonomisi bu yolla yüzde 8.1 büyüme hızını yakalayabil- miş. Böylece bölgede yeni bir büyüme lo- komotıfi işlevi üstlenmeye başlamış (Global Economic Forum, 19/08/2002). Bu loko- motrfin 10-20 yıl içinde 10 trilyon- luk bir ekonomiye dönüşmesi bek- leniyor. Ulusal bağımsızlık gerekll $art Çin'in ekonomik hikâyesinin artcasında, Çin egemen sınrfının Arjantin, Brezilya Türkiye gi- bi kimi ülkelerin aksine kendi ulusal kalkınma stratejisini oluşturma kapasitesini korumuş ol- ması yatıyor. Çin devletı de ülkesinin gelece- ğini ulusal ve özel ekonomik, siyasi ve toplum- sal koşullanna göre planlayabiliyor, dogmatik ve nalıncı keseri gibi her zaman uluslararası mali sermayeden, ABD dış politikasından ya- na kesen IMF'ye göre d^il. Işte bu yuzden büyük bir nüfusa dayanan devasa bir iç pa- zar potansiyeli, zengin doğal kaynaklar, dün- ya piyasasında rekabet gücünü arttıran ucuz ışgücü, iç pazan destekleyen kamu ışletme- leri, sermaye birikimiaçığınıkapatacakve tek- nolojik yenilenmeye hizmet edebılecek ya- bancı sermaye, hep biriikte uzun dönemli he- deflere bağlı olarak ve bir plan çerçevesinde kullanılabilmiş. Joseph Stiglitz'in bu yıl yayımlanan 'Glo- balization and its discontents' adlı kitabında bu sürecin kısa bir hikâyesinı bulmak müm- kün (s: 180-185). Ben de bu hikâyenin satır başlarını kabaca aktarmaya çalışacağım: Çin, IMF'nin aklına uyup birşok paketını aça- rak ekonomisini çökerten Rusya'nın aksine re- formlara tanmdan ve evrimsel bir biçimde baş- ladı. Tarımda devlet mülkiyetini kaldırmadı (Ta- nmda kapitalızm için toprağın bireysel mülkıye- ti gerekmez!) ama "bireysel sorumluluk" yon- temıyle, bireysel işletme hakkını devreye sok- maya başladı. Bu yöntem kırda büyük popüler destek buldu. Çin, ekonomisini piyasaya açarken, IMF'ye değil saygın ama bağımsız ekonomistlere da- nıştı. Bu ekonomıstler özelleştirmeden önce, rekabet gücünün arttınlmasında, piyasanın iş- leyebilmesi için gereklı kurumsal yapının oluş- turulmasına öncelik verdiler. Örneğin işletme- lerde eski kota sıstemini, kotayı aşan malın sa- tılmasına olanak sağlayıp piyasayla birleştir- diler. Hızlı bir özelleştirmeyle gelir dağılımınıal- tüst etmemeye, toplumsal dokuyu dağrtıma- maya özen gösterdiler. Çin yönetimi bireysel kapitalizmi teşvık etti, yabancı seımayeye ya- tınm kolaylıklan sağladı ama kamu işletmele- rini hemen tasfiye etmeye kalkmadı; bunlan bir taraftan ekonomik politika araçları olarak kul- lanmak üzere modernleştirmeye devam etti, diğer taraftan, ekonomi buyudükçe bunların giderek ağırlığının azalmasına, gerektiğinde de gerçekten iyi fiyatlara satılmasına olanak sağladı. Bu sırada Çin, sermaye piyasalannın de- netimini elinden kaçırmamaya özellikle dik- kat etti, konvertibiliteye geçmedi. Böylece devalüasyon silahını kendi istediği gibi kul- lanma olanağını konjdu, dış ticaret fiyatla- nnda istikrar sağladı, kısa dönemli sermaye hareketlerinin basıncından kurtuldu. Çin yö- netimi dış ticareti, yabancı sermaye yatırım- lannı yakından izledi, yerli üreticinin yaban- cı yatırımcının malını kopyalamasına göz yumdu, yerli üreticiyi çeşitli doğrudan ve do- laylı yollardan (siyasi, bürokratik araçlaria) korudu. İlginç olan şu ki, tüm bu "kısıtlayıcı", dev- letin sürekli müdahalesine açık ortama rağ- men, Çin dünyanın en çok yabancı sermaye alan ülkesi oldu, küresel krizleri ve resesyon- ları en az zararla atlattı ve zaman içinde dün- ya ekonomisi içindeki yerini, etkisıni büyüttü.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle