Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 12 EKİM 2002 CUMARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER olay.gorus@cumhuriyet.com.tr
AÇI
MUMTAZ SOYSAL
Çılgınlığa Reddiye
OĞUL Bush'un Irak macerasına Türkiye'nin sü-
rüklenmesini istemeyen yalnız Başbakan Ecevit de-
ğil. O, ülkenin içinde bulunduğu çıkmazlan bılerek
ve hükümetsorumluluğunu omuzlanndataşıyarak,
VVashington'un baskısına ayak sürümeye çalışı-
yor. Ama, şu da bilinmelidir ki, halkın büyük çoğun-
luğu, neredeyse bütünü de bu baskıya göğüs ger-
mekten yanadır.
Eğer öbür politikacılar bu konuda ses çıkarmı-
yor ya da alttan alıyorlarsa, halkın sesine kulak tı-
kadıklanndan değil, ağızlannı açmanın büyük müt-
tefiki kızdıracağını bildiklerindendir. Yoksa, hele bir
seçim döneminde, halkın duygulannı kollayıp oy
toplamayı iyi beceririer. Ama, Amerika'ya ters dü-
şenin bu ülkede fazla yükselemeyeceği inancı yay-
gın olduğu için, kendi geieceklerini düşünüp su-
sar ya da hafif sesle bir şeyler mınldanırlar.
Oysa gün, Atlantik ötelerinden gelen bu saç-
malığa "hayır" deme günüdür.
En azından, Amerikalılann kendileri kadar.
Başkan'ın ateşli nutuklanna, televizyonlann be-
yin yıkayışlanna karşın, orası kaynıyor. Burada da,
siyasal kadrolar reddedişte agız birliği etseydi,
medya protestolar yağdırsaydı, halk meydanlan
doldursaydı, VVashington "vak'a mahalli"r\deki
müttefikin "hayır" korosu üzenne belki çılgınlıktan
vazgeçerdi. Durdurmak, Türkiye'nin elinde. Bu gü-
cü iyi bilip iyi kullanmak gerek.
Halk, yüzyıllann birikiminden gelen sağduyusuy-
la, "Bize dokunmayan ve suçluluğu ispatedil-
memiş bir komşuya bu yapılmaz" diyor.
Oynanan oyunu yakından bilenler ise, Irak'ın
parçalanışından bağımsız bir Kürt devletinin çıka-
cağını biliyoriar. Şimdilik "Bağdat'la federasyon
kurmak için federe devlet kuruyoruz" diyerek An-
kara'yı aldatmaya çalışanlan ordunun gücüyle dur-
durmanın nelere mal olacağı da biliniyor.
Savaşı petrol için başlatanlann Musul'u Türkiye'ye
bırakmayacakları da.
Bir bela ki, ne bela.
Ama halkı en çok rahatsız eden, başkalannın
hesaplan uğruna kendi çocuklannı ateşe sürmek-
tir. Çünkü, bunun yaratabileceği acılan ne başka-
lanyla biriikte söylenen zafer şarkılan telafi eder, ne
affedilecek borç, ne birkaç milyon dolar sadaka,
ne AB'de destek, ne de birkaç kilometrekarelik
toprak.
Kore unutulmadı.
Özal'ın doymazlığı yüzünden akabilecek kanı
düşünerek Genelkurmay Başkanlığı'ndan mertçe
çekilen Orgeneral'i de kimse unutmadı.
Dolayısıyla, bu yeni çılgınlığa da, hep birden, si-
yasal kadrolann ve halk yığınlannın olanca sesiy-
le karşı çıkmanın, "Askerimizi de, Inciriik üssûmü-
zü de, hava sahamızı da kullanamazsınız" diye
haykırmanın zamanıdır.
Türkiye Dünyaya Gemiler Yapıyor...
Tuzla, gelecek yıllarda Japonya ve Kore ile başa baş yanşacak bir dünya gemi yapım
merkezi olabilir diye düşünürken hayal kurmuyorum. Eskil (Antik) çağlardan bu yana o
güzel kıyılannda hep gemiler yapılagelmiş Anadolu'nun Karadeniz, Akdeniz ve Ege'deki
tersanelerinden de her tür ve tonajda gemilerin denizlere doğacağına inanıyorum.
Oktay SÖNMEZ Denizci Yazar
"_Cebren ve hfle Be aaz vata-
nın bütün kalekri zapt edümiş,
bütün tersanderine girUmiş™"
Anadolu thtilali'nin, kimsenin
tarihteki yerinden oynatamayaca-
ğı Kurtuluş Savaşı'nın üzennden
sekseni aşkın yıl geçti. Savaş yor-
gunu ve yoksulu bir Türkiye'nin
gerçekten vatansever insanlan-
nın, kişilikli, ilkeli devlet adam-
lanrun yönetirrunde "azzamanda
çok ve büyük işler" yapnğı ytlla-
nn onuncusundaki kutlamalann
coşkusu o günJeri yaşayanlann
anılannda hâlâ bütün tazeliği ile
yaşıyor. O günlerden bu günlere
geldik.
Yaşadığımız şu talihsiz süreçte
olup bitenlerin üzerinde biraz dü-
şününce karamsarlığa, umutsuz-
luğa ve en kötüsü nerdeyse gele-
cek için bir belirsizliğin karanlı-
ğına doğru ilerliyoruz. Ama yine
bu topraklar üzerinde öyle şeyler
de görüyoruz ki, birden kendimi-
ze geliyoruz. Birden yine o yıllar
önce yakdmış ateşin parlakhğuı-
da.yıllar öncesinin "Onuncu Yıl"
coşkusunun sıcaklığını duyuyoruz.
Kötü yönetimlerle, türlü yol-
lardan ülkeyi denetira altına almak
isteyen başkaca güçlerin nerdey-
se birlikteliğe varan politikalan,
önce yaşamın temeli olan ekono-
miyi ve giderek bir toplumun ki-
şiliği, özelliği demek olan değer-
leri yozlaştınp eritmesine tanık
oluyoruz. Yeryüzünde benzeri gö-
rülmemiş, inanılmaz çelişki ve
hiç hak etmediğimiz çirkinJikler
içinde hepsi de güya sorunlan çö-
zülmüş mutlu bir Türkiye'yi va-
at eden birileriyle yeni bir seçime
doğru gidiyoruz. Bakmasını, gör-
düklerini değerlendirmesini bi-
len için topluma egemen olan gö-
rüntü, belırsizlikten, güvensizlik-
ten gelen kocaman bir umutsuz-
luk ve mutsuzluk. Ama ne var ki
yıDaröoce yakılan ateş, durup du-
rup yeniden alevieoebflen gizem-
Bgüçlübirateş™ Sönmüyor, sön-
meyecek, söndüremeyecekler.
Işte bu başan sönmeyen ateşin
eseridir: 28 Eylül 2002, Tuzla'da-
yız. Tuzla artık birtersaneler dün-
yası. Oradaki tersanelerin birinde
bir tören var. Tuzla, Deniz En-
düstrisi'nin en özgün, enkıh kırk
yaran, en çoközen isteyen bir işin
arenası. Gemi yapmak...
O gün "\ard^TersaMsPnde,
yapımı bitmiş bir gemi daha de-
nize indirilecek...
Her cıvatasından, perçininden
o karmaşık teknik donanımına,
dümeninden pervanesine, her şe-
yi ile bu ülke insanının ürettiği, üs-
telik çok özel bir gemi: 10.000
tonluk Kimyevi madde Tankeri.
Aylarönce omurgasının konul-
duğu kızakta bayraklar dekoras-
yonlar içinde yapımı bitirilmiş ve
denize kavuşacağı anı bekleyen ge-
mi ve çevredeki tersane alanında
yapımı süren çeşitli açık deniz rö-
morkörleri, değişik amaçh ve to-
najlarda başka gemiler, turizmde
kullanılacak boy boy, çeşit çeşit
yatlar, turistik tekneler. Gerçek
bir canlılık ve dinamizm tablo-
su... Geminin her santinıinde alın
teri, emeği, deneyim ve bilgisi
olan yüzlerce işçi, mühendisler,
kaptanlar, gemi adamlan.
Tersaneler tipik aile şirketleri.
Başındakiler ışlehnin uzmanı, en
az bir üniversite mezunu, güzel,
aydınlık ve cesur insanlar. Tica-
ret denilen, dünyanın en eski se-
rüvenindeki (macerasındaki) be-
lirli riskleri de ölçüp biçip büinç-
le göz alan çahşkan adamlar.
Çocuklan da kendileri gibi eği-
timli, amaçh delikanlılar. Umut-
larla yüklüler ve gözlerinde hep
o ateşten ışılülar. Ürettikleri, ya-
rattıklan uluslararası piyasanın
şart koştuğu en üstün kalite ile
aranılan, türlü bıçimlerde işbirli-
ği teklif edüen firmalar olmuşlar.
Bütün bunlarda, başanlannda ne
ekonomimizin gündeminden hiç
düşmeyen IMFya da Dünya Ban-
kas'nın ne de artık bu ülkenin
düşünebilen insanına hiç de gü-
ven vermeyen AB'nin katkısı var.
Onlann yaptığı ve denizlere gön-
derdiği her gemide sadece özve-
ri, bilgi, çalışkanlık ve alın ten
var. Enerjilerinin yakıtı bu ternel
özellikler.
Kızaktaki gemi, biraz sonra de-
nıze ineceği anı beklıyor. 10.000
tonluk bu kimyasal madde tanke-
ri, tersaneye yüzyıllar boyu de-
nizciliğin aslan olmuş bir Iskan-
dinav ülkesinin, Danımarkalı ün-
lü bir fırmanın beş eş gemidenota-
şan bir paket olarak verdiği sipa-
rişin bu üçüncü gemısi. Yani ge-
miler "flırâç" ediliyor. Bu toprak-
larm pamuğu, findığı, tütünü gi-
bi. Hepsi de, daha denize indiril-
meden yapımındaki uluslararası
kalıtelerin üstünlüğü nedenıyle
kapışılmış. Tuzla'dabugünonüç
ayn Türk tersanesi var. Bunlann
hepsi de Almanya, Itarya, Dani-
marka, Hollanda, Cayman Ada-
lan ve Türkmenıstan"dan aldık-
lan ve yerli armatörlerin sipariş-
leriyle dolu. Boş tezgâh, çalışma-
yan tersane yok. Hanl hanl deği-
şik tip ve tonajlarda gemi yapıyor-
lar. Binlerce işçi ve ailesi ekmek
yiyor. Karmaşık bir iş olan gemi
yapımının özelliği ve zorunlulu-
ğu olarak ilgili bir yan sanayi de
aynı koşutta (paralelde) gelişiyor.
Aynntüara hiç gırmeden verebi-
leceğimiz şu sayılann (rakamla-
nn) oluşturduğu tablo o kadar se-
vindirici ki, 1995/ 2001 yıllan
içinde Tuzla'daki tersanelerde 105
adet gemi yapümış.
Bunlann otuz yedisi yurtdışına
satıhnış. Dünya kimyevi madde
tanker gereksiniminden doğan sı-
parişlerin yüzde 35'i Türk tersa-
nelerine sipariş ediliyor.
Eski kaptanlann " zeval vaktı"
dedOderi an_ Yani güneş tam ba-
şucu noktasında. Denize inecek
gemrvi\e\apınu sürenöbürgemi-
leri üreten, hakfa gurur ve tarifsiz
se\inçler içindeki tüm yöneticfler,
işçüer. kardeşleri, çocuklan, ko-
nuklan hepimizin gözlerinde bir
anda, bugün yurdumuzda olup
bitenleri sflip atan, hiçe sayan o
vaktiyle yakılmış ateş'in ışıHılan
var. Danimarka, Fransız ve Türk
müli marşjarmdan sonra uzun bir
gemi düdüğü ve Verdi'nin Aida
Operası'nın o ünlü Zafer Marşı
ile "F/S MKA" Tuzla Tersane-
si'ndeki ktzağmdan >r
ağfa kütük-
ler üzerinde gürül güriil kayarak
bütün görkemhie denize kavıışu-
yor.
Tuzla, gelecek yıllarda Japon-
ya ve Kore ile başa baş yanşacak
bir dünya gemi yapım merkezi
olabilir diye düşünürken hayal
kurmuyorum. Eskil (Antik) çağ-
lardan bu yana o güzel kıyılann-
da hep gemiler yapılagelmiş Ana-
dolu'nun Karadeniz, Akdeniz ve
Ege'deki tersanelerinden de her
tür ve tonajda gemilerin denizle-
re doğacağına inanıyorum. Buna
ulaşmak için o yıllar önceki mu-
cizenin, "Kurruluş Savaşı"nın
önünde durulmaz gücü olmuş,
1919 ve onu izleyen olaylardaki
dinamiklerin yaktığı ateş bize ye-
tecek. Yeter ki sayılan gittikçe ar-
tan tersanelerimiz aralannda re-
kabeti önleyici önlemleri alarak,
organize olmuş bir endüstriyel
güçle yurtdışındakirakiplerinibir-
likte aşmayı başarmanın yolunda
olsunlar.
Bir geminin denize indirilişi her
zaman sevinçli ve aşın coşku ve-
rici ve daha da ötesi hep "yeniden
doğuşlan" çağnştıran görkemli
bir olaydır. Tersaneden aynlırken
Kurtuluş Savaşı'nın eşsiz başku-
mandanı, yok edilemeyecek dev-
rimlerin, Cumhuriyetin tansık
(mucize) adamı ve beraberinde-
ki gerçek devlet adamlannı son-
suz bir saygı ile anarken içimden
mınldanıyordum:
"-Müsterih ol Paşam. tersane-
lerimize giremediler, giremezler.
Giremeyecelder. Tersi gerçekleş-
ti. Biz dürüst bir rekabet ve üstün
kaihemizk dünya piyasasına gir-
dikbik.-
'Dünyaya Bedel' Türk...
Smart kartlı ankesörlerde
kredi kartı ile yapılan görüşmeler
% 25 daha ekonomik]
Smart kartlı
ankesörlü telefonlardan
kredi kartı ile yapacağınız
konuşmalarda kontör ücreti
Bu kampanya 31 Aralık tarihine kadar
sörecektir.
Son zamanlarda Ata-
türk'ün özlüsöz'leriyle
ilgili olarak genelde
olumsuz yaklaşımlar ve
olumsuz taröşmalar ser-
gilenmektedir.
Bilindiği gibi bir sü-
re önce "Ne mutlu Tür-
küm dîyene" özlüsözü
ile ilgili tartışma açıl-
mış ve bu söz "Ne mut-
hı Türkiyetiyiın dryene"
ya da "Ne muthı msanım
diyene'' gibi yaklaşım-
larla sulandınhnaya ça-
lışılmıştır.
"Bir Türkdünyaya be-
deknr" sözü de yazılı ve
görsel medyada tartış-
maya açılmakta ve
olumsuz yaklaşımlar
sergilenmektedir. "Bu
vecizenin gerçekçi obna-
dığı ve sadece topluma
moral vermek için söy-
lendiğr belirtiliyor. Hat-
ta bazılan bu özlüsöze
mizahi biçimde yaklaşa-
rak açık ya da örtülü bir
gülümsemeyle karşılık
veriyorlar.
"Bir Türk dümıaya be-
deldir" sözünün teşvik
edici, moral verici boyu-
tu elbette ki olabilir.
Ama unutulmamahdır
ki Çanakkale Savaşla-
n'nın en kritik döne-
minde aldığı kararlar ve
bu kararlara dayanan uy-
gulamalarıyla "bir
Türk" yani Mustafa Ke-
mal "dünyayabedel* ol-
dugunu göstermiştir.
Kurtuluş Savaşı'nda
da yine aldığı kararlar
ve uygulamalanyla dün-
ya tarihini değiştiren
"bir Türk" vardır, işte
o Mustafa KemaFdir.
Evet"Mr Türk" Mus-
tafa Kemal'dir ve bu öz-
lüsöz de gayet gerçekçi
bir "vedze
w
dir. Her za-
man "Türk milletinin
bir ferdi" ohnakla övü-
nen Mustafa Kemal için
elbette ki kendisi de "bir
Türk"tür ve de "dün-
yaya bedeJdir".
Mustafa Kemal "Be-
ni hatirlajınız" ve "ger-
çekleri konuşmaktan
korkmayuuz" diye be-
lirtmiştir. Evet Musta-
fa Kemal'i hatırlayahm,
yani tartışalım. Ama
"gerçekleri konuşarak"
hatırlayalım ve tartışa-
lım. O zaman "Hayatta
en hakiki mürşit iöm-
dir, fendir" sözünü reh-
ber almış oluruz. Ger-
çekçi oluruz, yambna-
yız. îşte Mustafa Kemal
Atatürk'ü 21. yüzyıla
taşıyan en önemli öğe-
lerden birisi de budur.
Dr. Hasan tLERİ
Araştırmacı Yazar
KtĞI ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Dosya No. 2002/64
Tapunun Topraklık köyü 109 ada 27 nolu parselin-
de Binali Genç, Nuri Enül adına kayıtlı tarla vasfin-
daki 6500 m2 yüzölçûmlü gaynraenkulün tamamı
DSl Genel Müdürlüğü tarafından toplatn 11.
342 500.000 bedel karşıliğında kamulaştınlma ışle-
mine tabi tutulmuş olup, taraflar arasında kamulaştır-
ma bedelı hususunda anlaşmaya vanlamadığından
DSl tarafindan 4650 sayılı yasa uyannca kamulaştır-
ma bedelinın tespıtı ve taşınmazın DSl adına tapuya
tesciline karar venlmesı ıçm mahkememize dava açıl-
mış olup, duruşraası 31. 10.2002 gününe bırakılmış-
tır. 4650 sayıh yasa ile değişik 2942 sayılı yasanın 10.
maddesı uyannca ilan olunur Basın: 61432
Muayene, Teşhis, Tedavl
TÜRK KALP VAKFI
19 Mayts Cad. No: 8 Şişli/lstanbul
Tet: (212) 212 07 07 (pbx) Faks: (212) 212 68 35
Internet Wtp^/www.tkv.org.tr
e-mail: gen.sekreteruı tkv.org.tr
koordinatOfMtkv.org.tr
PENCERE
Neki?..
Yaşamak nedir?..
Sabahattin Kudret Aksal, Sait Faik'in yaşamı-
nı şöyle anlatmış:
"Bir tek gününü anlatmak son on beş yılını an-
latmaya eşittir.
O denli tekdüze bıryaşamdı bu!..
Sabahleyin on bire doğru Osmanbey'deki evin-
den çıkar, Beyoğlu'na gelir, caddede birkaç volta
attıktan sonra bir birahaneye girer, sinema kapı-
lannda bir süre durakladıktan sonra iki buçuk ma-
tinesine kendisini atardı.
Sinema çıkışı yine caddede birkaç volta, ardın-
dan bir pastaneye kapaklanış...
Hava karannca bira veyemek...
Yine bu kez bir başka sinemanın suaresi...
Haftada bir iki akşam da tüm meyhane akşamı-
mızdı, geceyanlanndan öteye sarkılırdı...
Görüldüğü gibi tekdüze bıryaşamdı bu, biryir-
mi dört saatin çerçevesiyle koskoca bir yıl özet-
lenebilirdi...
Gençliğinde Avrupa serüvenini, bayramlarda
büyük bir saygıyla üç dört günlüğüne Adapaza-
n'na aile ocağına gidişlerini biryana bırakırsak, bu
gerçekten yolculuksuz bir yaşamdır.
Neden?
Nedeni bence açıktır: Sait Faik bilincinde devin-
di, büyük yoicuiuğunu içinde yaşadı.
Bu türden insanlann tümü gibi de dış devinim
onu çekmedi, gereksinım duymadı.
O günlerin o iç açıcı, dar, çamurlu, gırdili çıktılı
Beyoğlu sokaklannda gezerken de düşselinde do-
laşıyor gibiydi."
•
Kim Sart Faik'e 'yaşamadı' dıyebilir?..
1954 yılında 'Izlerimiz' dergisınde yayımlanan
bir söyleşıde Sait Faik'e soruyoriar:
"- Sizce yaşamak nedir?"
Yanıtlıyor:
"- Balık tutmak, kahvede oturmak, yanımda çok
sevdiğim köpeğim, insan tanımak, Beyoğlu'nda bir
aşağı biryukan dolaşmak, arada ıçmek, hikâyeyaz-
mak, velhasıl hiçbirşeye bağlanmadan avare ava-
re gezmek bütün gün... Işte ben böyle bir hayat-
tan zevk alınm, buna yaşamak derim."
Sait Faik'in yaşamayı tanımlaması, Sabahattin
Kudret'in söylediklerine uyuyor.
•
Peki, siz nasıl bir yaşamayı yeglerdiniz?..
Keşke insan sabahtan akşama sağda solda ava-
re avare dolaşabılse...
Sart Faik'in böyle bir olanağı vardı.
Bir toplantıda edebiyatın eski koşullanndan söz
açılınca demişler ki:
- Bir zamanlar Avrupa 'da soylu ve zengin kadın-
lar şairien ve yazarlan hımayelen altına alarak ge-
çimlerini sağlarlarmış...
Sait Faik atılmış:
- Beni gözeten öyle bir soylu kadın var... ^
Meraklanıp sormuşlar: ^' *
-Kimo?.. . . ^ _ _ ,^ ;_r
Sait: ' •'• ••'' '' <• -v--*'*»--
- Annem!..
•
Peki, yaşamak nedir?..
Herkese göre değişen bir kavram bu; kimisi de
deli gibi çalışmaktan tat alıyor, içinde hiç devinmi-
yor da dışında arkasından koşsan kendisine yeti-
şemıyorsun; öylesine hızlı yaşıyor...
Yaşamak tekdüze bir şey değil ki...
KOOP-C'den
DUYURU
Kooperatifimizin her yıl düzenlediği geleneksel
dayanışma yemeği bu yıl "Cumhuriyet Yemeği"
adıyla 19 Ekim 2002 Cumartesi günü saat
19.30'da Ahırkapı'daki ARMADA HOTEUde ya-
pılacaktır. Yemek Cumhuriyet ailesi ve okurlanna
da açıktır.
İZLENCE
• 19.30 toplantının açılışı
• Açıhş konuşması (llhan SELÇUK)
• Gece müziği
• Popüler müzik, Ahırkapı romanlan ve Grup
Akdeniz)
• Ebru AYGÜN, Şengül YAŞAR, Cenk ÇAKICI
(Halk türküleri)
Not: Davetiyeler KOOP-C merkezinden sağlanabilir.
Adres: Basın Sarayı No: 1 Kat: 4
CağaJoğlu/tstanbul
Tel: (0212) 52021 91-92 Fax: (0212) 520 50 23
YUCELEN HOTEL
YÛCa TURİSTİK TEStSlfFU YATIfltM VE TK A.Ş
DÜŞLEDÎĞİNİZ TATİL
GERÇEK OLUYOR!
Agahan Mimaıiıi Ödüllü Akyaka>öresınde. Türk mımansı ile
Baö konforunun benzersiz bırleşımı GOK0\'A. dünva güzeh bir belde
Bir yanda çam a|açlan, bir yanda masmavı bir deruz Buz gıbı kaynak
sulan arasında doga ile baş başa bir dmlence Bu dinknce yennın adı
YÜCELEN HOTEL
• Denize sıfir • Demz ve orman manzaralı • Özel plajlı
Yatak sa>ısı 220, odalannda klıma. merkezı ısıtma, mınıbar, TV.
dırekt çıkışlı telefon, balkon, saç kurutma makınesı ve özel banyo mevcut.
• Genış yûzme havvızu • Çocuk havuzu • Kapalı ısıtmah ha\iH
• Sauoa • Masaj • Jakuzzı • Çocuk parkı
Fıtness center, Spor aktıvıtelen
• Wuıdsurf• Tenıs • Masatenısı • Mınıfiıtbol• Bılardo • Joggıng
• Bısıklet • Kaı» • Kıteboard
Geniş mekân ıçınde havuz bar. sahıl bar, lob) bar
ÖNEMLl >OT: Oksıjen ve ıvot zengını YÎ CELEN HOTEL asöm ve guatr
hastalan ıçın de onerilen bir saglık merkczıdtr
Rezerra«;oıı >f daha fazla bilgi için:
Tel: 0252-243 54 36 - 243 31 08
Fax: 0252-243 54 35
E-mail:goko\a(Syncelen.com tr
hltp://www.yucelen.com.lr