Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 9 OCAK 2002 ÇARŞAMBA
OLAYLAR VE GORUŞLERolay.gorus(2 cumhuriyet.com.tr
MUMTAZ SOYSAL
Sorulası Sorular
GEREKEN sorular gereken zamanlarda ve
gereken biçimlerde sorulmazsa, insanlar işte
böyle üşür. gorevliler birbirini ışte böyle yer.
Haydi, "Türkıye, yazı kışı olan bir ülke değil mi?
Yazlar sıcak, kışlar soğuk, bazen çok soğuk ol-
maz mı?" gibi doğal soruları bir yana bırakalım.
Sorulmasa da olan, ama sorulmadığı için her
yıl insanlann yenıden şaşkınlaştığı bu sorulardan
sonra, ilk sorulacak soru şu olmalı:
Aydınlatmada ve temızlikte olması gerektiği
gibi ısınmada da altyapıyı oluşturmak ve ana ge-
reksinim maddesini sunmak birkamu hizmeti de-
ğil midir? überalizmin beşiğı sayılan Ingiltere'de
bıle şimdıkı Işçi Partisi, önceleri "su ve havaga-
zı sosyalistleri" diye alaya alınan Fabian Derne-
ği üyelerinin çabalarıyla kurulmadı mı?
Doğalgazın halka sunulmasını kamu hizmeti
saymışsanız, sorulacak sorulann haddi he-
sabı yoktur. "Ohalde..." diye başlayabilirsiniz.
Bir kamu hizmetini özelleştirmenin, ticarileş-
tirmenin, bölükpörçüktaşeronlaştırmanın man-
tığı nedir? Bu mantık, böyle alanlarda dikkatle uy-
gulanması gereken bir liberal anlayışla daha iyi
ve daha çabuk hizmet sunmak olsa bile, kamu
hizmetini ozel şırketlere gördürmenın hukuktaki
adı "imtiyazsözleşmesiyapmak"değii midir? O
halde, bu ımtiyazlar verılirken ve uygulanırken hu-
kuktaki zorunlu koşullara ne ölçüde uyulmuştur?
Hangı biçimde gördürülürse gördürülsün, bu
kamu hizmetinin yerine getirilişınde vatandaş
"müşteri" sayılır mı? Böyle hizmetlerde kâr had-
leri ve amortisman hesapları rasgele ticaret şır-
ketlerinde olduğu gibi düşünülebilır mi? Bir te-
mel gereksinım maddesini lüks sayıp katma de-
ğer vergisinin en yükseğinı almanın anlaşılır ya-
nı var mıdır?
Kamu hizmetinde liberal anlayışa kapılırsanız,
ayrıntılı sorulann sonu gelmez.
Sorulacakasıl büyüksoru iseşudur:Türkiye
gibi, enerji kaynaklannın kıt ve çoğunlukla dı-
şa bağlı olduğu bir ülkede bunlann seçimi, kul-
lanımı ve işletilmesi büyük titizlik ve akılcı hesap
istediği halde, şimdi yaşanan başıboşluğun, sa-
vurganlığın vedağınıklığın sorumluları kımlerdir?
Doğalgazdaki belirsizlikler, ısınma hikâyesınin
gerısinde var da elektrikte yok mu? Doğalgazlı
santralların yap-ışlet-devret hesaplarını doğru
dürüst kim bilip kim anlatıyor?
Sorular, ille yolsuzluk olduğu zaman mı soru-
lur? Yolsuzluk olmasa da, yanlış tercihın, yanlış
hesabın, plansızlığın sorgusu suali olmaz mı?
Kaldı ki, yolsuzlukla yanlışlık ve plansızlık ço-
ğu zaman kol koladır; görmek için sorup bakmak
gerekir.
Bu Devlet Nasıl Kurtulur?
Prof. Dr. Suna KILİ Boğaziçi Üniversitesi
B
aşlıktaki soru,
18. yüzyıldan
bu yana, özel-
liklebelirlidö-
nemlerde, ülkemızin gün-
deminde olmuştur. Bu
soruya çeşitli ve çoğu kez
birbiriyle çelişkili yanıt-
larverilmiştir. Cumhuri-
yet kuruluncaya kadar bu
soruya yanıt arayışı için-
de olan ülkemiz, Atatürk
dönemınde uygulanan sı-
yasalarla bu soruya sağ-
lıklı yanıtı bulmuş, çö-
zümleri üretmiş ve onla-
n uygulamaya başlamış-
tır. Bu çözümün ana ek-
seni, çözüm konusunda
öncelîkle ülkenin kendi-
sine güvenmesi: çözümü
ülkenin kendisinin üret-
mesi; kısacası, ulusal,
akılcı bir siyasa güderek
ülkeyi esenliğe kavuştur-
ma kararhhğıdır.
Sayın Mümtaz SoysaL
31 Aralık 2001 tarihinde
"Cumhuriyet"te yayım-
lanan "YıBânDevîrmek"
başlıklı yazısında ülke-
mizin karşılaştığı ağır so-
runlan tarihsel açıdan de-
ğerlendirirken "on doku-
zuncu yiizyıl başlanndan
cumhuriyetin kuruluşu-
na kadar sürekH dış borç-
la ayakta duran. son ya-
nnı yüzyüda aynı ahşkan-
hğa tekrar dönüp özettik-
le yirmi yıldır bunu tut-
ku haline getiren bir top-
lumda" çocuklarımıza,
torunlanmıza yani gele-
ceğimize ağır bir yük bı-
raktığımıza işaret ediyor.
'Bu devlet nasıl kurtu-
lur' sorusuna geçmişte
ve bugün nasıl yanıtlar
verildiğini kısaca ince-
lersek neden hâlâ bu so-
runun gündemde oldu-
ğunun ipuçlannı yakala-
nz kanısındayım.
Osmanh dönemi
Çeşitli nedenlerle Os-
manh Imparatorluğu 16.
yüzyüın sonlanndan baş-
îayarak gerileme süreci-
ne girdi. Osmanlı. Röne-
sans'tan başlayarak 17 ve
18. yüzyıldan itibaren iv-
me kazanan Batı'daki ye-
nikşmenin, değışmenin,
ilerlemenin dışında kal-
mıştı. Ülkedeki dinsel-
siyasal örgütleşme bu ye-
nileşmeyi görememiş, an-
layamamıştı. Ancak savaş
alanlannda gittikçe artan
yenilgiler, en azından ba-
zı devlet adamlannı ve
padişahlan Batı'nın aske-
ri alanda ilerlemeler kay-
dettiğini, ordu yeni silah
ve yöntemlerle yetiştiri-
lirse Batı'ya eskisi gibi
üstün gelineceği düşün-
cesine itti. Bu anlayışla L
Abdülhamit dönemınden
başlayarak Avrupa'dan
uzmanlar getirtmek, on-
lann eğitiminde orduyu
düzelterek eski günlerin
geri gelecegi sanıldı. Oy-
sa yenilgilerin temel ne-
deni, Batı'nın her alanda
çağdaşlaşma sürecine git-
miş olma gerçeğinin sap-
tanmaması idi.
III. SeKnı dönemınde
ise ilk kez Batı'nın artık
genel olarak Osmanlı
devletine üstün bir konu-
ma geldiği anlaşıhnış ve
düzeltim (ıslahat) çaba-
lan Nizam-ı Cedit döne-
minde askeri alanın dı-
şına da kaydınlmıştır. Fa-
kat bu çabalar kısa süre-
de yeniçerilerin ve bağ-
naz dinsel gruplann işbir-
liği sonucu ortaya çıkan
Kabakçı Mustafa ayak-
lanmasıyla sona erdiril-
KULTUR • SANAT (0212) 293 •* 7»
B U B i R T ü R K F i L M i D i R
LEVENT KIRCA OYA BASAR
SERMIN HURMERİC
HAKAN AITINER
SUMERT1LMAC
ATACAN AKSEVEN
mcrma LEVENT KjRCA <w»o OYA BASAR n HODRI MEYDAN
LEVENT KIRCA OYABAŞAR SERMİN HURMERİC HAKAN ALTINER SÜMER TİLMAC ATACAN ARSEVEN ALI SURMELI
DURSUN ALİ SARIOGLU DİLEK TÜRKER LALE ORAL GLU ÂTİLLA PEKDEMİR 0. NURİ ERCA ALİ ERKAZAN
vt METİN SEREZLİ CÜNEYT TÜREL
HKAYΫUMHWIC LEVENT KIRCA a.v«To YASAR ARAK MÜFİT CAN SAÇINTI HÜSNÜ ÖZÇETİN
Gowmro«T»mER"njNCŞENKAY ALİ UTKU «s SERTER ALKAYA SAMT « n « ı BİROL YÜCEL «UZIKYANNİS SOUÜS
DO.0. EROL KASAPOĞLU « m * SEVİL NURSAN WTO EREN TEOMAN SERDAR OĞUZ
Bu kahkaha tufamnda filıtiin sonu başından belli
11 OCAK'TA SİNEMALARDA
miştir. BLMahmutYeni-
çeri ocağını lağvetmiş,
ordunun tümden yenileş-
mesi girişimlerini başlat-
mış, tıbbiye, yönetim
alanlannın da yenileşme-
si konulanna önayak ol-
muştur. Gehşmiş Batı'nın
baskısıyla başlatılan Tan-
zimat döneminde Os-
manhlık kavramı yeni-
den vurgulanmış, bazı
"haklar" kabul edilmiş,
ancak bu haklar, ihlal kar-
şısında, yaptırımlarla
(müeyyide) korunmamış-
hr. Bu dönemde biçimsel
Batı hayranhğı, Tanzi-
matçılann Batıh devlet-
lere yeni ayncalıklar ta-
nımasına yol açmış, dev-
let maliyesini çıkmazdan
kurtarma amacıyla yeni
ve daha büyük borçlan-
malara gidilmiştir.
Genç Osmanlılar ise
'Bu devlet nasıl kurtulur'
sorusunun yanıtını rejimi
>r
umuşatma ve meşruti-
yeti getirmekte bulmuş-
tur "GençOsmanHar'ın
çabası sonucu 1876 Ana-
yasası hazırlanmış ve ilk
Osmanlı Meclisi çalış-
malanna başlanuştır. Pa-
dişah II. Abdülhamit bu
meşruti gelişmelere kar-
şıthğını 1877-1878 Türk-
Rus savaşını firsat bilerek
ve savaş durumunu baha-
ne ederek 14 Şubat
1878'de meclisi kapat-
makla bir kez daha kanıt-
lamıştır. Clke tam 30 yıl
süren bir "istibdat" döne-
mine girmiş ve buna kar-
şı koyuş "Jön Türkler
hareketi" olarak tanım-
lanmıştır. 1908 yılında
Rumeli'de ordu birlikle-
ri ayaklanmış, Istanbul
üzerine yürümüş ve II.
Abdülhamit'e anayasayı
yeniden yürürlüğe koy-
masını kabul ettirmiş,
19O8'de meclis yeniden
açılmıştır.
1908 yılında başlayan
tkinci Meşrutiyet döne-
minde gelişen düşünsel
ortamda 'Bu de\1et nasıl
kurtulur' sorusuna çok
farklı, gerçekçi olmayan
^•aıuflar" \erilmeye baş-
lanmıştır. Bu düşünsel
arayış ve akımlar içeri-
sınde başlıcaları olan
"Osmanncılık'' Osman-
lı anlayış ve uygulamala-
nnın daha sıkı uygulan-
masmda, "Isbmahk" Os-
manlı devletinin din gü-
cü ve dinsel kurallara da-
ha bağhlığında, "Baöcı-
hk" Batıya öykünücülük-
te, "Sosj^fisfler", "eko-
nomisi" olmayan(!) Os-
manlı devletinde ekono-
mik-sosyal devrimde,
"KişiselGirişjmdik'' akı-
mı ise yönetimde fede-
ralcilik, ekonomide libe-
ral uygulamalarla Os-
manlı devletinin "kurtu-
lacağuu" saviinmuşlar-
dır.
Bir başka akım "Türk-
çülük" aîamı, ulusal kim-
lik bilincinin, Türklük bı-
lincinin uyanmasında
kurtuluşu görmüştür. An-
cak bu akım da bir süreç
içinde ırkçılığa, Turancı-
hğa kaymıştır.
Bir sürü nedenin yanı
sıra hiçbir düşün akımı
ve hiçbir düzeltim çaba-
sı şu gerçeğı görememiş-
tır: Kurtanlmak istenen
Osmanlı de\1eti, dönemi-
ni (devTİni) tamamlanuş
bir devlet biçimiydL Kar-
şısındaki Baü de\1etkri
ulusal-devlet süredneçok-
tan girmiş, çağdaşlaşma-
nın bütünseDiğinin gerek-
lerini yerine gedrmekte>-
dOer.Öte yandan II. Meş-
rutiyet döneminin düşün
akımlan birbiriyle çeliş-
kı içinde olan görüşler
ile devleti kurtarmak bir
yana kavram, amaç kar-
gaşasında belirsizliği yo-
ğunlaştınyorlardı. Orne-
ğin, Osmanlılık ulusal
kimlikbilincini, din, ırk,
inanç farklılıklarını yad-
sıyan "kozmopoüt" bir
görüştü. "Osmânlılık'' ile
bir yere gelinemıyeceği-
nin en önemli kanıtı Bal-
kan Savaşlan olmuştu.
Osmanhdevletinin uj'gu-
ladığı "millet" sistemi
Türkler dıŞDida tiim "mil-
letkrin" ulusal kimKk bi-
hnçlerini canlı tutmaya
yarayan bir sistemdi.
Türkler Osmanh İnıpa-
ratorluğu içinde ulusal
künUk biünci anlayışuu
kavramaya başlayan en
son "miDet" idL "Islam-
cıhk" ise Islam dininin
ayncalığını vurgulayarak
Osmanlılık kavramı ile
çelişkide idi. Dünyadaki
Müslümanlarla işbirliği-
ni sağlamak için, özel-
likJe II. Abdülhamifin
Müslüman ülkelere yap-
hğı onca yatınm, I. Dün-
ya Savaşı'nda Müslüman
Araplann Ingilizlerle iş-
birliğine gidip Türkleri
arkadan \iirmasiyla Is-
lamcılığın devlet kurtar-
maya yönelik bir akım
olmadığı da acı deneyim-
lerle saptandı.
Ittihat Terakki siyasa-
ları da 'Bu devlet nasıl
kurtulur' sorusuna kav-
ram kargaşasını ıçeren
yanıtlar vermekteydi. Os-
manlı devletini sürdür-
mek amacıyla Osmanlı-
lık'tan hilafeti korumak,
Müslümanlann desteği-
ni sağlamak için Islam-
cıhktan, yeni yeşeren
'Türklük biönci'ni diz-
ginde tutamadıklan için
de Turan'dan ödün ver-
mediler. Bu kavram kar-
gaşası, tutarsız görüşler;
çağdaşlaşmanın bütün-
sellik içerdiginin ayırdı-
na varamamalan ve çeşit-
li başka iç ve dış etken-
ler dönemini tamamla-
mış bir devleti, Osmanlı
tmparatorluğu'nu kurta-
ramadı. Kurtarması da
beklenemezdi.
1918'de Osmanh dev-
letinin yenilgisi sonucu
Anadolu 'da Mustafa Ke-
mal'in önderliğinde Kur-
tuluş Savaşı vererek, ulu-
sal-de\iet sürecine gire-
rek, Cumhuriyeti kura-
rak, tutarh ve bütünsellik
içeren bir çağdaşlaşma
programı, devrimleri uy-
gulayarak Türk ulusunun
"yeniden diribşi'' sağlan-
dı. Osmanlı devletinin
çöküntü yıllannın aksine
Atatürk döneminde, Tür-
kiye, Türk halkı, hiçbir
zaman dış güçlere karşı
eziklik duygusuna kapıl-
madı.
Bugün: Son elli yıldır,
belirli aralıkların dışın-
da, Türkiye'de 'Bu dev-
let nasıl kurtulur' sorusu
yeniden gündeme gel-
miştir. Ve yeniden kur-
tuluşumuz için dış ülke-
lerden yardım istemeye
ve onlann görüşleri doğ-
rultusunda siyasa uygu-
lamaya başladık. Unut-
tuk ki insanlann yaşa-
mında olduğu gibi, ülke-
lerin yaşamuıda da ken-
dine, kendicahşkanhğma,
kendi ürettiği si>^salara
güven ve bu doğrultuda
hareket başaruun teme-
lidir. Bir avuç yetişmiş
insan gücüyle 'Atatürk
dönemi'nde olağanüstü
işler başardık. Bugün
bunca yetişmiş insan gü-
cü, sorunlara tanı (teş-
his) koyacak ve çözecek
bilim adamlan, teknis-
yenler, işçimiz, kendi in-
sanımızla nerelere vara-
mayız. Yeter ki siyasal sis-
tembunu kullanmayı bil-
sın.
Sayın Prf. Dr. Tuncer
Güvenç. 26 Aralık 2000
tarihinde "Cumhuri-
yet"te yayımlanan "Tür-
kht'nin Bab ile Hesaplaş-
ması" konulu yazısında
Batı'nın Sevr koşullannı
yeni bir strateji ile Tür-
kiye'ye kabul ettirmek
ıstediğine ve "Baü XIX
yv'dan beri Türldye'ye
bîçtiği elbiseyiXXL yy 'da
giydirmek istemektedir.
1919'dan çok farklı yön-
temlerle Türkiye'nin Ba-
tı ile hesaplaşması ya da
tesMm olması olasınklan
gözükmektedir" demek-
te ve bunun örneklerini
vermektedır. Bu "hesap-
laşma" isteği bizden kay-
naklanmıyor. Bunu Batı
istiyor. Bu "hesaplaşma-
ya" hodri meydan diye-
bilecek miyiz? Bu konu-
da sakin, ağırbaşh fakat
kararlı siyasalarüretebi-
liriz. Günün koşullannın
ışığında uygulanacak
Atatürk Devrim modefa'
ve bu modeün uygulanış
deneyimleri bu "hesap-
laşmada" bize yeterli bi-
rikim sağlamıştır. Bu ko-
nuyu bir başka yazımda
ele alacağım.
Ibretlik Bir Anı...
Hacı ANGI Eği
Y
ıl 1934, o dönemde Milli Eği-
tim Bakanhğı Ulus'tadır. Bakan
ise Niğdeli Abidin Özmen'dir.
Bakan, makamında çalışmaktadır, ka-
pı çalınır. Bakanın gür sesi "guiniz",
Atatürk'ün yaverlerinden biri, yanın-
da iki çocukla makama girerler. Hoş-
beşten sonra yaver bey, Bakan Abidin
Özmen'e bir zarf uzatır. Konuklara yer
gösterir ve zarfi açar. Atatürk'ten ge-
len bir mektuptur bu:
" BayAbidin Özmen,MflB Eğttim Ba-
kanı._" Abidin Özmen zarfı özenle
açar ve mektubu dikkatle okur: "Yaver
Bey'le, size iki faldr ve kimsesiz çocuk
gönderiyorum. Bu çocuklan. uygun gö-
receğmiz bir Bseye (parasız yatıİı olarak)
kaydım yapünp-" Bu Atatürk'ün bir
emridir. Kesinlikle yerine getirilecek-
tir. Bakan Abidin Özmen, Ortaöğre-
tim Genel Müdürü'nü çağırtır ve şu di-
rektifi verir: "Yaver Bej'in yanındald
bu ild çocuğun evraklarmı ahnız ve bu
çocuklanfiLP.Lisesi'ne parahyaüh ola-
rak ka\dmıyapûnp, her ikisiiçinde üçer
ydhk parah yaülı makbuzlaruıın
t
veB ve
öde\ en hanesineAtatürk'ün ismini yaz-
dırarak' bana getiriniz" der. Bakanın
emri yerine geriribniştir. Abidin Öz-
men de kısa bir mektup yazarak, Ya-
ver Bey'le Atatürk'e yollar.
Mektubun içeriği şöyle:
"Muhterem Atatürk,
Yaver Bey'le göndermiş olduğunuz
iki çocuk hakkmdaki emitierinizi al-
dım. Ancak arkasında Türkiye Cum-
huriyeti'nin kurucusu ve Cumhurbaş-
kanı Atatürk gibi birisinin bulunduğu
için: bu ild çocuğu fakir ve kimsesiz ola-
rak kabul etmeme, henı yasalanmız,
hem de manüğunız izin vermedi. Bu
nedenle her iki çocuğun da emiıieriniz
gereği H.P. Lisesi'ne parah yaüh olarak
kayıdannı > aptırdım. Çocuklann üçer
yühk okul takshierine ait makbuzlan ek-
tetakdün—
7
'
Atatürk bu mektup üzerine, devrin Baş-
bakanı tsmet tnönü'ye telefon ederek:
"Bak" demiş, "Senin Milli Eğitim Baka-
nın bana neyapü" diyerek olayı anlatmış.
tnönü, Bakan'ı adına özür diler.
Atatürk:
"Yok" der, "Özür dileme. Çok mem-
nun oldum. Keşke her devlet adamı bu
medeni cesarete sahip olabilse ve göste-
rebflse™"(*)
(*) Bu anı, Yüksek Mimar H. Rahmi Öz-
men in amcasi, Milli Eğitim Bakanı Abidin
Özmen ve Atatürk arasında geçer. Tarihi
değerı olan ve hiçbiryerdeyayımlanmayan
bu anının unutulup gitmesine gönlü razı ol-
mavan bakanın yeğenı H Rahmi Özmen, 15
Ağustos 1985 günlü bir mektupla. gazetecı-
yazar Vahap Okay'a iletir. O da 15 Eylü'l
1985 tanhli Kolay Ilan adlı gazetesinde
yayımlar. Ben bu kaynaktan aldım.
PENCERE
Bizdeki Kapitalizmin
Adı Nedir?..
21 'inci yüzyılın başında dünyada tek geçerli eko-
nomik sistemin adı nedir?..
Kapitalızm?..
Peki, kapıtalizm nas/l tanımlanıyor?.. Güvenilirbir
ansiklopedıyi açalım, bakalım ne diyor:
"1) özel girişım ve piyasa serbestliğine daya-
nan üretim sistemi...
2) Üretim araçlarının özel mülkiyetine ve bu
araçlann onlara sahip olmayan emekçilerce işle-
tilmesine dayanan insan toplumunun hukuksal
statüsü...
3) Büyük çapta gelişmiş teknik sermayeye ve ma-
lı sermayenın egemenlığine dayanan ekonomik dü-
zen..."
•
Başlangıçta kapitalizm 'ticari' bir nitelik taşıyor-
du; sonradan 'sanayi kapitalizmi' doğdu; kişilerin
yerini kurumlar (öncelikle anonim şırketler) aldı; gi-
rışimcilikte en önemli birey 'maliyeci' oldu; 'mo-
dern kapıtalizm' böylece doğdu; "Teknolojik Dev-
rim"\e hız kazandı; Amerika ve Batı Avrupa'daki
odaklanmayla dünya kapsamında imparatorluklar
kuruldu...
Sonuçtaneoldu?..
'Çevresel kapitalizm' adıyla anılan 'merkeze ba-
ğımlı' düzen yeryüzünü kapsadı.
Çevresel kapitalizmin merkeze bağımlılığı "Kü-
reselleşme" diye de tanımlanabılir.
"Yeni Dünya Düzeni" bu!..
Ve bir "olgu" bir "gerçeklik" olarak Türkiye'nin
de içinde yer aldığı bir sistem...
•
Peki, bu sistemde ne oluyor?..
Artık herkesin benımsedigı yalın gidişat, çevre-
sel kapitalizmdeki yoksullaşma, merkezde buna kar-
şıt olarak zenginleşmedir.
Son on yılda hız kazanan 'Yeni Dünya Düze-
n/'ndezenginleröylesinezenginleşmişler, yoksul-
lar öylesine yoksullaşmışlardır ki, verilen rakamlar
korkutucudur, urkütücudur. 11 Eylül'den sonra bu
tablo daha çarpıcı biçimde ortaya çıktı; "Dünya Pat-
ronları" düşünmeye başladılar...
Peki, fakirlık nasıl yenilgiye uğratılacak?.. Geze-
ge nimizde yoksullar 'akılsız' oldukları için mi yok-
sullaşıyorlar?.. Yoksa adına 'Yeni Dünya Düzeni'
denen sistemin gereği mi böyledir?..
Eskıden kapitalizme en başta 'Marksizm'\n ge-
tırdıği eleştırıler dikkate alınıyordu; kapıtalist sis-
temin sömürücü yapısı ve işlevine karşı sosyal
adalet, sosyalizm, sendikalaşma yöntemleriyle ön-
lemler alınması gündemdeydi; artık bu dönem ka-
pandı; "Serbest piyasa herşeyı çözümler" kura-
lının karşısına kımse çıkamıyor; bu yasayı da ege-
menler dayatıyor.
•
Türkiye'de uygulanan kapitalizme bir başka ad
vermekte yarar var...
Bizimki vurgun kapitalizmi..
Talan kapitalizmi..
Tefecilik kapitalizmi..
Rant kapitalizmi..
Soygun kapitalizmi..
Paradan para kazanma kapitalizmi..
Beğen beğendiğini!..
Ekonomik düzenımızın Batı'dakı kapitalizmle
ilgisi, ancak dışarıya bağımlılık açısından sap-
tanabilir; kimileri 'sıcak para 'nın Türkiye'yı nasıl
sövüşlediğini gördüklerinden, 'yabancı sermaye'nin
sömürmesini daha ehven buluyorlar.
Güncel sorun bizde doğru dürüst bir kapıtalist
düzen kurulmasında mı odaklanıyor?..
Nereden nereye geldik?..
İSTANBUL ÜNll TRSlTESl REKTÖRLÜĞÜ
AYDINLANMA
KONFERANSLARI
No:09
Konuşmacı
tihan SELÇUK
Konu:
Küreselleşme Eğüirninde Yandaş ve
Karşıt Görüşler
Gün : 09 Ocak 2002 Çarşamba (bugün)
Saat : 15.00
Yer : I.Ü. Fen Fakültesi Konferans Salonu
(Ord. Prof. Dr. Cerrul BtLSEL)
Aytbnlık Yarınlar Ozlemi tçindeki Tiim
Yurttaslarımız Davetlidir
KÜLTÜR • SANAT
A N N E S
ALTIN ?'
ve F I P R E Sİ
LA STANZA DEt FIGLIO
OGUL ODASI* JÎ!» by Nanni Morcfti
Nanni Moretti Laura Morante
11 OCAK'TA SİNEMALARDA