18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 OCAK 2002 PAZARTESİ + CUMHURİYET SAYFA DÎZİ ÜNÜGÜNÜN ADAMI TURHAN SELÇUK MA2J <BC ı Ğri KARAKTERİ KARAKTERSIZLİK OLAN GÖZLÜKLU SAMİ'NIN irR.eTTTĞ-İNi HARIKULÂDE KIVIRTMALARI EISIM 1EKMİLİ BİRDEN SMtoplum-iktidarzıtlığı•w- ^^omünist sistemin if- m^T lasına götüren süre- m£ cın içinde, sivil toplu- m ^ L mun, yani hükümet * ^k*. dışı örgüt ve çevrele- rin oynadığı rolü de küçümsememe- li. Kuşkusuz, sivil toplum, bir ikı özel durum dışında, gerçek anlamda ik- tidara karşı sılaha sanlmadı; ama olan biteni de birkaç reformcu yö- neticinin tasarlayıp gerçekleştirdi- ği bir basit "yukardan devrim" ola- rak da görmemelı. Gerçekte, bu re- formcular, temel reformlara karar verirken sivil toplumdan gelen di- leklere ve açık ya da kapalı baskı- lara da yanıt vennış oluyorlardı ve böylece rejim içın tehlikeli olabile- cek bir patlamanın da önünü alı- yorlardı. Şurası açıktır ki sistem toplumun bütününü çarklan arası- na yeniden katarak kendini kurta- rabüırdi ancak. Komünist devletlerin çoğunda, Parti'nin, ülkenin aydın tabakasıy- la bütünleşmeyi kendine görev bil- diği günler gerilerde kalnuşh. Bu ba- kımdan da emırlerin tekeline sahip bir bürokrasi ile eğitimde ılerleme- nin günden güne çoğalttığı bir "uz- manlar snufi" arasında bir uçurum açılmıştı; aynca, bu sonuncu sınıf, gelişmeye gitgide daha çok katümak arzusundaydı ve huzur istiyordu. Yeni diplomahlardan (teknisyen, mühendis...) oluşan bu sınıf, kendi ilerlemesine ayakbağı olanlann bi- lincindeydi ve Parti ve devlet çar- kının çeşitli kesimlerinde yer tutmuş reformcu azınlıkla işbirliği yapma- ya hazırdı. Hrtldarla sivil toplum Söz konusu yenı ama doyumsuz sosyal tabakalar, Parti'nin deneti- minden sıynlmış, "küçük ama ba- ğunsız atanlar" yaratmışlardır. Bu gruplar, günlük sonınlan (mesken, eğitim, çevre...) özgürce tartışmak- tadır ve kentten kente aralarında sı- kı ilişkiler kurmuşlardır. Özellikle intelligentsia içinde, grup ya da çev- re olarak, tartışmalar daha özgür ve daha dokunaklıdır. Brejnev iktida- n boyunca, iiniversitelerde, yayı- nevlerinde, dergilerde ve kimi aka- demilerde, aydınlar, Marksizm-Le- ninizmden kopar ve başka akımla- ra açılırlar. Bu görece özerk alanlar genişle- me eğihmindedirler de. Rejimin ye- terince karşı çıkamadığı ya da bun- da güçsüz kaldığı bir gelişme sonun- da, karşılıklı iki toplum doğar: Ken- disini hep tanntanımaz, enternasyo- nalist, kolektivist olarak gören bir resmî toplumun karşısında, yeral- tında, dinlerin gitgide etkısinde, ulusal kimliklere pek duyarlı ve res- mî ekonomiye koşut bir ekonomi uy- gulayan bir toplum palazlanmıştır. Komünist dünyada sivil toplu- mun evrimi ile ilgili bu genel şema, ülkeden ülkeye ve sosyal kategori- lere göre pek çeşitlidir. Baltık ülke- leri, Kafkas ülkeleri, Polonya'da, öte yandan aydınlarda ve işçilerde bu tür eğilimlerin ağır bastığı açık- tır. Sivil toplumun bu tavn karşısın- da, iktidar gevşeklik, baskı ve uz- laşma arasında gider geür. Rusya için tam bir afet olan alkolizm ya da uyuşturucu alışkanlığı gibi sapma- lar, "emniyet supabı* olarak görii- lür ve hoş karşüanır; ama muhalif- ler (dissidents) içüı, tersıne, işler çetınleşir. Hapsedilirler, akılhasta- nelerine kapatılu-lar, ya da yurtdışı edilirler. Sovyetler ve uydulannca Sovyetler Birliği Niçin ve Nasıl Çö SERVER TANILLI Helsinki sözleşmelerinin (1975) im- zalanması, baskı yöntemlerini pek değiştirmez. Ote yandan, iktidar, sivil toplum- la uzlaşmalan da kabul eder hale ge- lir. Birçok devlette, bir tür modus vivendi yerleşmeye başlar. Görü- nüşlerin kurtanlmaya çahşıldığı du- rumlar dışında, iktidar, saldırgan muhaliflere, çahşmada pek az üret- Çın'deki gelişmelerden arkaya şu sorular da kalmıştır: Bir iktisadî sistem, siyasal sisteme dokunmadan bütün olarak reforma uğratılabilir mi? Bir liberal ekonomi ile bir totaliter iktidar uzun süre bir arada yaşayabilir mi? Başı buna benzer bir ikileme çarpacak olan Mikhail Gorbaçev için yanıt, birkaç yıl sonra olumsuz oldu. nenko'nun yerine geçmek üzere, Sovyetler Birliği Komünist Parti- si'nin genel sekreterliğine çağnlan Mikhail Gorbaçev, dünyanın en güç- lüleri arasında bulunan bir partinin, bir devletin ve bir imparatorluğun başuıa getiribniş bulunuyordu. Bir altıbuçukyıl sonra, 1991 Arahk'ın- da çekihnek zorunda kaldığında, baştaki mirastan hiçbir şey yoktu: n yürütmesidir. Sistemin dibini oyan kımi kötülüklerin üstüne gitmek ge- rekir: 1985'te alkolizme karşı bir program kabul edilir, rüşvete ve ko- şut ekonomiye sertçe karşı çıkılır; Parti kadrolannda geniş bir tasfiye yapdır... Parti ve devlet örgütünde, yapıda değışiklığe gitmeden "dûzen konusunda hemen her- kes hemfıkir olduğundan, Gorbaçev ken olanlara, kimi yasal olmayan uy- gulamalara ve ulusal kültürler için ilgiye göz yumar olur. Bu tür üstü kapah uzlaşma, komü- nist iktidann, kendine hedef edin- diği sosyal türdeşliğe eriştiğini ya da ideolojisine bir katılım sağladı- ğı anlamına geuTiiyor. Söz konusu olan, durumlar arasında "sıradan bir uzlaşma" idi: Bir yanda, siste- mi işletmede yetersiz kabnış, ama ne olursa olsun, iktidan elinde tut- mak isteyen Parti-Devlet bulunu- yordu; öte yanda da iktidan iste- meyen ve sadece onu yanm yama- lak iyileştirmeyi arzulayan halk var- dı. Kimi ülkelerde, bu tür uzlaşma, başka yerlerde olduğundan daha iyi yaşadı. Örneğin Janos Kadar'ın Macaristan'ında (1956-1988) ve özellikle 1970'li yıllann sonlann- dan başlayarak Ding Şiaoping'in Çin'inde böyle oldu. Ancak Çin'deki gelişmelerden ar- kaya şu sorular da kalmıştır: Bir ik- tisadî sistem, siyasal sisteme do- kunmadan bütün olarak reforma uğratılabilir mi? Bir liberal ekono- mi ile bir totaliter iktidar uzun sü- re bir arada yaşayabilir mi? Başı buna benzer bir ikileme çarpacak olan Mikhail Gorbaçev için yanıt, birkaç yıl sonra olumsuz oldu. 1985 Mart'ında, Konstantin Çer- Parti yasaklanmış, Sovyetler Birli- ği dağılmış, tek başuıa Rusya kal- mıştı. Bu, tarihin alabildiğine şa- şırtıcı hızlanışında, Gorbaçev'le si- vil toplumun karşılıklı sorumluluk paylan neydi? Mikhail Gorbaçev, iktidara geldi- ğinde, en başta derinliğine bir reform mutlak bir zorunluluk taşıyordu. Ne var ki, aynı adam uzun yıllar (1970-1978) Stavropol bölgesinde birinci sekreter, arkasından Mos- kova'da Parti Genel Sekreterliği'nde üye olsa da, kendi itırafidır, ne ül- kenin "sorunlannın gerçek boyu- tu" hakkındabir bilince, ne Parti ve devlet bürokrasısinin inanıhnaz ha- reketsizliği üstüne doğru bir fikre sahipti. Sistemin reformuyla ilgili genel bir planı da yoktu. Onun, Sovyet- ler Birliği'ndeki tıkanıklığın iUc ge- nel çözümlemesini ve devletin iç ve dış politikasuıa vermeyi istedi- ği genel yönü büebilmemiz için 1987 de "Perestroyka. ÜBtemiz ve Dünya Üstüne Yeni Düşünce" adlı kitabuıın yayunlanmasmı bekleme- miz gerekir. En azından ilk yılda yaptığı, po- litikada akıl hocalanndan biri olan, KGB'nin uzun süre sorumluluğu- nu yüklenmiş Yuri Andropov'un dümen suyunda, gemiyi göz kara- de ciddi bir muhalefetle karşılaş- maz. Ne var ki, yenı politikanın simgesel kelimeleri. bir glasnost (saydamlık) ve perestroyka (yeni- den yapılanma) ortalığı sarsa, yeni genel sekreterin, kendinden önce- kilerin -özellikle Afganistan'da- ya- yıhnacı politikalanna son vermeye kararlı olduğuna ilişkin demeçleri şaşkınlık ve umut uyandırsa da bu ilk dönem içinde girişilmiş hiçbir ke- sin reform yoktur. İlk uygulamalar Ancak 1986 yılı boyunca, Gorba- çev ekibi bir çifte bilince ulaşır. Bir yandan, sistemi düzeltmenin yet- meyeceği, onu derinliğine yeni baş- tan düşünmek gerektiği anlaşılu"; öte yandan da politikada bir deği- şikliğe gitmeden ekonomik dönü- şümlenn imkânsız olacağı fark edi- lir. Tek etken olmasa da 1986'nm 25-26 Nisan gecesi Çernobil Nük- leer Santrah'ndaki kaza, bu bilin- ce vanşta önemli bir rol oynar; "De- rin reformlar için yeni bir kanıtü bu" diyor Gorbaçev "Anılar''ında. 1986 sonlannda, özellikle 1987'de işe koyulunur! îlk temel sorun, devletin ve top- lumun rolünü yeni bir değerlendir- meye tabi tutmaktır. Gorbaçev, 1995'te bir on yıl önceki amacuun u fldidan, Komfinist Parti'nin teke- finden çıkanp yeniden Strvyeöer'e verroek" olduğunu yazıyor kı, inan- mak güçtür. Ama şu iki konuda ka- rarlı olduğunu söyleyebUiriz: Bütün yönetim görevlerini Parti'den alıp hükümete bırakmak, toplumu, Par- ti'yle yanşacak biçimde, iktidann kullanıknasma katmak! Bu düşüncelerden birincisi, 30 Eylül 1988'de,MeıkezKomitesi'nin birkaranylagerçekleşti. tkincisine geünce, iki biçimde dile getirildi: l *GJasnost" polıtikasıyla, toplumun bir bölümü, özellikle intettigentsia, misilleme tebükesiyle karşdaşmak- sızın, hazırlanmakta olan reformlar- la ilgili büyük tartışmaya katılma- ya çağnldı. Ve özellikle 1988 Ara- lık'uıda bir anayasa değişikliği, ye- ni bir organ olarak, Halk Temsilci- leri Kongresi'ni kurarak, bir de- mokratikleşme başlatır. Gerçekten onunla, miüetvekilliğine adaylık, sadece Parti ya da ona bağlı örgüt- lerce değil, en az beş yüz seçmenin topluluğunca da sunulacaktı; bir te- kel kınlmıştı ve daha ilk seçimden başlayarak yülanmış koltuklan sar- sacaktı. Parti'nin kaygı ve hoşnutsuzluk içine düştüğü bir smıda, Genel Sek- reter, bu iç siyasal reformlara koşut olarak, ekonomide de temel bir de- ğişikliği başlattı. Son olarak, Parti sorumlulannın önüne bir başka baş ağnsı çıkanl- dıki, Gorbaçev'ın kendinden önce- kilerin tam zıddı bir doğrultuda an- layıp yürüttüğü "yeni dış pofitika" ıdi bu. Buna dayanarak, üç yıldan az bir zaman içinde, Genel Sekre- ter, 180 derecelik bir dönüşle, Sov- yet dış politikasını değışiklığe uğ- rattı: Doğu-Batı ilişkileri baştan aşağıya değişmişti; gerçekliğe sıra- dan bir uyma değildi olan, rejimin temel kavramlan kökünden tartış- ma konusu ediliyordu. Sınıflarmü- cadelesi üstüne kurulu Marksizm- Leninizmin yerine, dünya çapmda karşılıklı bağımlılık geçiriliyordu; uluslararası ilişkilerde. artık ayın- cı olandan çok birleştirici olana, ideolojilerden çok e\Tensel değer- lere (banş, adalet, çevreye saygı...) yer verilecekti. Gorbaçev'in önerdiği banş için- de bir arada yaşama, Kruşçev'inki gibi, kaçımlrnaz bir çaüşmanın bek- leyişi içinde sıradan bir dinlenme de- ğil, komünist dünya ile kapitalist dünya arasmdaki yeni ilişkilerde kesın bir hedefti. Bütün bunlar, 1970'lerden baş- layarak, Brejnev'ın -hele hele Af- ganistan'daki- işgalci ve sert poli- tikasuıın dünyadaki olumsuz yan- kılan da göriüerek ileri sürülüyor- du. Tehlikeli bir kurdun bir kuzuya dönüşebileceğine inanmayanlar ol- sa da, önemli somut değışüdikler de gerçekleşti. Üç yıl içinde, Gorbaçev, Dışişleri Bakanı E. Cbevernadze'nın katılmııyla, hınçlan dağıtıp iyi ni- yetinı ispatlamayı bildi. Bunlar olurken "kardeşölkekr''le, yani halk demokrasileriyle yeni üiş- kiler kuruldu. "Brejnev Doktrini" kökünden reddedildi: "Heriilke,is- tediğinitekbaşmayapmataydı'"; CO- MECON içindeki işbirliğı meka- nızmalan da baştan aşağıya değiş- meliydi. Sovyetler Birliği'nin ma- lî yardımlan kesilecekti. Arkadan bir çalkantılar dönemi başlayacaktır. YARIN: Calkantılardan çöküşe Ünlüyazarlar tstanbul'a konuk olacak Nâzmıiilke çapmda aııılacak BAHAR TANRISEVER ANKARA - Ünlü şaır Nâzan Hikmet doğumunun 100. yüında ülke çapuıda düzenlenecek etkinliklerle anılacak. tstanbul'da gerçekleştihlecek "lluslararası Nâzmı Hikmet Sempozyumtr aralannda Erik Stinns, Rkhard Mckane, John Berger ve Cengiz Aytmatov 'un da bulunduğu çok sayıda tanınmış yazan konuk edecek. Eskişehir Tepebaşı Belediyesi "Ben Nâznn, Yaşarken, Öiürken" adlı oyunu sahneleyecek ve "Nâznn Hikmet Şnr ödûlû" verecek. Nâzun Hikmet Vakfi ve Kültür Bakanlığı'nın girişimiyle Uluslararası Nâzım Hikmet Yıh'nın açılışı 14 Ocak Pazartesi günü Atatürk Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilecek. Şişli Belediyesi'nin de desteklediği etkinlikte Nâzun Hikmet Fotoğraf Sergisi açılacak. Can Dnndar'ın yönettiği "Nâzun Hikmet Belgeseli''nin gösterimının ardından Zütfü IivaneM ve Genco Erkal müzık ve şiir dinletısı sunacaklar. Nâzım Hikmet Vakfı'nın düzenlediği uluslararası sempozyum da 25-27 Ocak tarihlerinde Mimar Sinan Üniversitesi Oditoryumu'nda yapüacak. Nâzun Hikmet'in yaşamı ve düşünce dünyası, yazılan, şiiri, tiyatrosu, sineması, öykü ve romanlannın ele alınacağı sempozyuma katılacak bılım adanu, araştınnacı ve edebiyatçdar şöyle: "Erik Stinus. Nedim GürseL Rkhard Mckane, Monika Carbe, John Berger, Adoois, Cevat Çapan, Ataol BehramoŞa, M«va Pinhas Cohen, N Ozdemir tnce, Titos r ^ 1 ^ Patrikios,ErdalAkwa, J ^ ^ OğiHMakal,Margarita Ip^rogln,Antoııina Swrçevskaya,Ayşegül YükseL Konur Ertop, DoğanHxzlan,Ataia Coşkun. Akşin Babayev, p? TUrgav Fışekci, Sveüaıuı JTN^S. Uturgauri, CengB V\ ^\ Aytmatov, Anar Rızaev, >. \\ lıraurMuhittin, \ \\ FeridonAndaç, \ NecatiSönmez." Nâzım Hikmet Vakfi, yıl boyunca anma toplantılan, şiir günleri, sergi ve film göstenmı gibi etkuüiklerini de sürdürecek. Eskişehir Tepebaşı Belediyesi Nâzım Hikmet'in 100. doğum yıldönümü nedeniyle ülke genelinde şiir ödülü düzenledi. 2001 yılı içinde yayımlanmış şıir kitaplannın gönderilebildiği yanşmanuı sonuçlan Nâzun'ın doğum günü olan 15 Ocak 2002'de açıklanacak. Ödül töreni de 19 Ocak Cumartesi günü saat 19.30'da Yunus Emre Kültür ve Sanat Merkezi Salonu'nda gerçekleştınlecek. Yanşmada tek bir kitaba verilecek ödül tutan 2 mih/ar lira olacak. Katılımcı diğer şairlere de teşekkür belgesi sunulacak. Ahmet Cemal ve Onur Bayraktar'uı yazdığı, Stüdyo Drama'nın sahneye koyduğu "Ben Nâzım, Yaşarken, Ötürken" adlı oyun da 15 Ocak Salı günü saat 19. 30'da Yunus Emre Kültür ve Sanat Merkezi'nde ücretsiz olarak sahnelenecek. Aynca çizer Nuri Kurtcebe, Kuvay-ı Milhye adlı kitabını 16 Ocak Çarşamba günü saat 18.30'da Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Kültür Merkezi Salonu'nda imzalayacak ve okurlanyla söyleşecek. Izmir tzmir bûromuzun haberine göre tzmir'de etkinlikler 11 Kültür Müdürlüğü ve Büyükşehir Belediyesi'nin öncülüğünde düzenlenecek. 13 Ocak Pazar günü îsmet Inönü Kültür Merkezi'nde, saat 19.30'da başlayacak anma toplannsı, Karşıyaka Hâküni ve şair Veysd Gûltaş'ın konuşmasıyla başlayacak. Arduıdan, Kuvay-ı Millıye Destanı'nın oyunlaştinlmış hah, Güzel Sanatlar Oyunculan Akademik Tiyatro Topluluğu tarafından sahnelenecek. Gecede Devlet Klasik Türk Müziği Korosu, Türkiye Opera ve Bale Çahşanlan Vakfi'nın (TOBAV) oda müziği ve çocuk korosu birer dınleti sunacak. Aynca Izmir Devlet Opera ve Balesi (İZDOB) sanatçılan, bale gösterisi sahneleyecek. Nâzım'ı anma etldnlikleri. şaihn doğum günü olan 15 Ocak'ta ressam Ertuğrul Saraç'ın "Nâam Hikmet Portreteri" adlı resim sergisinin açüışıyla sürecek. Atatürk îl Halk Kütüphanesi Sanat Galerisi'nde açılacak sergi daha sonra Çiğli, Manisa, Karşıyaka ve diğer ilçelerde de açılacak. Bekaroğlu'na yanıt Bakaıı Yücelen: Raıızaya asıluıabiür ANKARA (ANKA) - Içişleri Bakanı Rüştû Kâzmı Yücekn, gozaltında intihar oranının toplumdaki intihar oranıyla karşılaştınlamayacak kadar az olduğunu belirtti. SP îstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğhı, Içişleri Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen'e, Yunus Güzd adlı kişinin Îstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü nezarethanesinde intihar ettiğini anımsatarak "Bir kişinin ranzayı duvara yaslayarak ve çarşafi ranza ayağma bağlavarak intihar ermesi mümkün mü, bu açıküuna inandıncı mi?" sorusunu yöneltti. Yücelen, "Bir kişinin Yunus Güzd'in intihar oUymda görüklüğü gibi yanm askı tabir edilen şekilde intihar etmesi mûmkündür. Geçmişte yaşanan intihar ^çlaylannda bunun örnekkri mevcuttur" dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle