Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16 OCAK 2002 CUMA CUMHURİYET SAYFA
| \ 1 j | j | U - K kultur<2 cumhuriyet.com.tr 13
Levent Kırca tarzı güldürüyü beyazperdeye taşıyan popüler bir komedi: Son
Eski Ikşilçam'danasıl fîlm
çekildiğinedair
Yaklaşık 40 yıJı devırdıği sahnede
ve ekrandakı başansını beyazperde-
ye de taşımak isteyen, komedide
ekol olmuş LeventKİrca. çok özenip
emek vererek. masraftan kaçınmak-
sızuı çektiği ve herhalde sonuncusu
olmayacak ilk filmi "Son"la sinema
serüvenine atılıyor. Uzun zaman ön-
ce Orhan Aksov'un "Alün Şehir"
(1978) ve Ertem Eğilmez'ın "Ne
Olacak ŞimdT (1979) filmlerinde
başrol oynadıktan sonra ekrana ağır-
lık vererek yıllannı 'en uzun süneö
teJevizyondiasi' "OtacakOKadarM
a
hasreden Kırca, kendi ekibiyle, ken-
dine özgü yaklaşımı ve işbitirici
yöntemleriyle sonunda sinema ve
yönetmenlik sevdasını gerçekleştir-
miş, 50 küsur yaşında.
Yönetmenince 'yokluk içinde bir
filmin nasıl çekildiğinin komedjsi'
olarak özetlenen "Son", bonolarla,
senetlerle işgörülen, altyapıdan yok-
sun, ilkel, derme çatma koşullarla.
uydur kaydır yöntemlerle çalışılan
eski Yeşilçam'daki o bir zamanlann
sıra ışi, ucuz filmlerini hicvetmeye
girişiyor. Çok büdik 'filnı içinde
fflm' ekseninde yollan kesişerek bir
araya gelen bir grup 'yitik' karakte-
rin çevresinde gelişen hikâyenin
cahramanlan: Yıllann Yeşilçam
mekçisi, en iyi dayak yiyeni, en gö-
ü kara dublörü ve sette her derde
deva, gariban figüran Selim (Kırca,
fazla kilolanna inat, kavruk figüra-
nı her zamanki şirinliğiyle oynuyor),
kara para aklamak gibi karanlık iş-
ler çevirmesine karşın geleceği par-
lak bir politikacı, hatta bakan adayı
olandostundan sızdıracağı yüklü pa-
rayla yeniden fılm çevirmek ve eski
ününe kavuşmak isteyen, 'sönmüş
birvıküz' olan Nejla (ÖyaBaşar). in-
tıhar eğilımlı, müflis yapımcı-yönet-
men Kamil'in (Atacan Arseven) şir-
ketini hiç de ınandıncı olmayan bir
şekilde ele geçirip Nejla'nın fîlme
yatıracağı paraya göz koyarak ya-
pımcılığa soyunan, ama filmcilikten
anlamadığından, ortak etme vaadiy-
le kandırdığı Selim i de işe dahil e-
den, uçkuru düşük, kiiçük üçkâğıtçı
Kerem (Hakan Alüner), gençliğin-
de katıldığı. bir derginin düzenledi-
ği artıstlik yanşmasında kazandığı
halde belediye otobüsü sürücülüğü-
ne talün etmiş, 'snefiT Ferit (Sümer
Tihnaç), Selim'in kadınıyken Fe-
rit'in baştan çıkardığı meyhaneci
Suzan(SerminHürmeriç) ve sokak-
ta dilencilik yaparken keşfedılen ya-
nık sesli türkücü Sıddık (AfiSürme-
•)...
Günün, gündemin geçerli modala-
nna yönelen birtakım skeçler halin-
de gelişerek olmadık yerde aynntı-
ya giren senaryosu ve montajı ol-
dukça 'anzah' "Son"un Ali Utku-
Erdinç Şankay imzalı görüntüJeri-
ne, efektlenne, teknik düzeyine di-
yecekyok. Istanbul'un iyi değerlen-
Yönetmen: Levent
Ktrca/ Senaryo: Yaşar
Arak, Müfft Can
Saçıntı, Hüsnü
Özçetin/ Kamera: Afi
Utku, Ertunç Şenkay
/ Müzik: Yannis Soulis
/ Oyuncular: Levent
Kırca, Oya Başar,
Sermin Hürmeriç,
Sümer Tilmaç, Hakan
Altıner, Atacan
Arseven, Ali Sürmeli,
Metin Serezli, /
Türkiye 2001 (Hodri
Meydan-WB) JORCA'NIN tLK FİLMt - 'faybedenlerin öyküsü' şablonunda karşunıza geten
bu 'Sinema kimJerin eline kainuş' komedisı merakbsuun kaçırmayacağı türden.
dirildiği dış mekânlar başanlı, stüd-
yodaki çekımlerse Kırca'nın pratik
becerisinin ürünü. Ancak abartılı ve
salkım saçak bir çizgide ilerleyen.
süresi oldukça uzun tutulmuş filmin
dramatik kurgusu yeterince sağlam
değil, anlatımuun tutarlı bir bütün-
lüğe eriştiğı de söylenemez.
Genelde "Olacak O Kadar" ızle-
rinin belirginleştiği. uzun süresinin
de aleyhıne çahştığı filmde (Metin
Senezli'den Cüneyt Türele, Laie
Oraloğhı'ndan DflekTürker'e kadar
uzatılacak) kimi tiyatro ünlüleri de
kısacık rollerde boy gösteriyorlar.
Malum 'kaybedenlerinöyküsü' şab-
lonundakarşımıza gelen bu 'Sinema
kimJerin elinekalmış' komedisı'. kör
kör parmağım gözüne misali, çoğu
kez didaktik kaçan, mesaj ağırlıklı,
Levent Kırca tarzı, popüler güldürü-
nün sinemaya aktanlmış uzun hali.
Gişe hasılatı bakımından geçen
yılki "Vlzontek*ninpeşinikova]ay-
acağa benzeyen bu "Son", yedincı
sanat bakımından bize pek bir şey i-
fade etmese de Kırca hayranlannın
kaçırmayacağı bir seyirlüc sonuçta.
tşçilik açısından 'naif yapısına
karşrt bir profesyoneflikle' ama skeç-
ler halinde ve yer yer ucuz esprilere
bel bağlayarak kotanlmış "Son",
uzun ve ağır kaçmış, 'demode'
yapısıyla çeşitli zaaflar gösteren bir
Hkfilm' olmuş, yaratıcısının (ve tüm
ekibinin) ekrandaki kimliğinden pek
sıynlıp kurtulamadığı. Ağız dolusu,
kahkaha attırmasa da, yer yer
gülümsetmenin üstesinden gelen
yeni yılın bu ilk iddialı, popüler yer-
li filmi, meraklısının kaçırmayacağı
türden. gırgır bir parodi sayılabilir.
Bosna'dakitoplu kıyımlardan kim sorumlu'ı
Behind Enemy Lines/
Yönetrnen: John Moore/ Senaryo:
David Veloz, Zak Penn/ Kamera:
Brendan Galvin / Müzik: Don
Davis/ OyuncularOvven VVilson,
Gene Hackman, Gabriel Macht,
Joaquim De Almeida, David
Keiht, Olek Krupa, Vladimir
Mashkov/ABD2001 (Özen Film)
Yugoslavya'nın parçalanmasından sonra
patlak veren ve insanlık ayıbı olarak 1990'h
yıllan karartan, gemi azıya almış Sırp kıyıcı-
lığının Birleşmiş Milletler'i, NATO'yu fîlan
tanımayıp sivil. kadın, çoluk çocuk demeye-
rek toplu halde katlettiği BoşnaJdan toplu me-
zarlara doldurduğu, dumanı tütmese de hâlâ
ıcılan taze Bosna savaşı. Amerikan yapımı
y'eni savaş fibnlerinin yeni malzemesi. Bu-
jün gösterime giren ve reklam filminden, Ne-
î Jordan, Jim Sheridan gibi yönetmenlerin
jırakhğından yetişen Irlandah John Moore'un
Ik uzun filmi olan "Düşman Hatü* da tüm
Iramatik yoğunJuğunu, dehşet verici. ürkünç
;örüntülerle yansıtılan böylesi bir toplu me-
:ardan alıyor.
NATO'yla yetki çekişmesine giren "dünya
SÜRÜKLEYİCİ BİR FİLM - John Moore'un ilk uzunfflmi'Düşman Hatn' NATO'yla yetid çe-
kişnıesine giren 'dünyajandarması' ABD'nin Bosna savaşuıa kanşnğı yaJon bir dönemde geçiyor.
jandannası" ABD'nin sonunda Bosna sava-
şına kanştığı, çok yakın bir dönemde geçiyor
film. Fikren çatıştığı babacan ama sert, milli-
yetçi komutanı (Gene Hackman) tarafından
Noel günü keşif uçuşuyla göre\lendirilen ve
uçaksavarlarca jeti düşürülüp pilot arkadaşı
(Gabriel Macht) Sup sniper'ınca vahşice öl-
dürülen deneyimli donanma pilotu Tegmen
Chns Burnett'ın (en son Ben StiDer'ın "Zır-
tapoz"unda seyrettiğimiz kınk burunlu Owen
İZLEYİCİ CÖZÜYLE ERDAL ATABEK
Duyarlı sesler ve dokunmalar üzerine...
KEKLER DE AĞLAR - 'Erkeğin Gözyaşlan'mn biraz dağı-
senanosu içinde çeşitli ırklaruı. çeşitli topiumJaruı kanşımı
de yaşanan olaylann varartığı köksüzlük belirtümiş.
Erkeklerin ağlamasında farklı birbu-
rukluk olur. Kadınların ağlaması bir he-
yecan ifadesi olarak mı kabul edilmiş-
tir ya da erkeklerin ağlamadığına ıliş-
kin öğretiden midir tam olarak bıiin-
mez, ama erkekler ağladığı zaman "iç
burkucu bir olajr
"ın yaşandığı düşünü-
lür. Genelde erkek "^küem karşrsmda
çaresiz kaldığı zaman" ağlar. Bir şeyi
yapmak istememektedir ama yapması
de zorunludur, işte o zaman "erkekler
ağlar".
Suzie'nin babası da sevgili küçük kı-
zuıdan ayrılırken "ağlanuşür". Rus-
ya'nın bir köyünde yaşarken çıkan ka-
nşıklıklardan kaçmak zorunda kalan
Rus Yahudisi baba. Amerika'ya, yeni
birhayatkurmaya gitmektedir. Köyün-
de bıraktığı küçük sevimli kızıyla anne-
sinden başka kimsesi yoktur. Bir süre
sonra da babaannesi. küçük ktzı bir va-
purabinmek üzere gönderir. kendisi git-
mek için çok yaşlıdır.
Küçük kız tngiltere'ye gelmiş ve ora-
da kalmışhr. Sesinin güzel oldugu an-
laşılınca bir Iskoç öğretmen ona şan
dersleri verir. Suzie orada büyür ve ses
sanatçısı olur. Babasımn da sesi güzel-
dir ve onu hep söylediği şarkılanyla
anımsar. Özellikle de VenH'nin bir ar-
yasıyla.
Yönetmen SaDyPotter,filmini duyar-
lı sesler ve duyarlı dokunmalar üzerine
kurmuş gibi. Görsel bir sanat olan sıne-
mada gerçekten dinlenmesi gereken
şarkılan, duyarlı bir film müziğini, kü-
çük dokunmalann duyarlılığı üzerine
kurgulamak çok hoş bir buluş. Oyun-
cular da bu duyarlılığı yansıtan doğru
seçimler. Suzie. sanatın başkenti Pa-
ris'e gider, bir odaya yerleşir. Orada ta-
nıştığı Lola, kendınj yeni durumlara ko-
layca uyarlayan bir dansçıdır.
Bir süre sonra ttalyan tenor Dante ile
tanışırlar. Lola. Dante ile yakınlaşır a-
ma Suzie için her şey biraz uzaktan ba-
kılması gereken şeylerdir. Yaşadığı
olaylar onu insanlara karşı güvensiz
yapmıştır. Gene de Lola ona yardım
eder ve Dante'nin başrolü oynadığı bir
operarada rol alu^lar. Aynı oyunda atıy-
la bırlikte birÇingene de rol alır. Suzie,
bu Çingene genciyle, Sezar'la, Çinge-
nelerle tanışır. Yaşadığı olaylar içinde
karşılaştığı insanlar, bu yetenekli genç
kızı "her şeyedoğruyerden bakma" ye-
tisinden uzaklaştırmıyor. insanlar, ister
Yahudi olsunlar, ister Iskoç, Italyan ya
da Çingene, sadece "insanbkdeğerleri''
ile var olurlar. Bu arada dünya savaşı
çıkmıştır, Almanlar Polonya'yaisaldu'-
mıştır. Almanlar Paris'e geldılderi za-
man Suzie de hayatının hedefini ger-
çekleştirmenin zamanının geldiğini dü-
şünür. Artık Amerika'ya gitmelidir.
Bu kez de Çingene Sezar "ağlavacak-
ur", çünkü bu gidişle bir aşkın aynlışı
yaşanacaktır.Yönetmen, müziğiyle, ka-
rakterleriyle duyarlı bir film yapmış.
Suzie rolünde Christina Ricci, Lola'da
Cate Blanchette, ttalyan tenoru Dan-
te'de John lurturro, Çingene Sezar'da
Johnny Depp çok başanlı. Filmin biraz
dağınık senaryosu içinde çeşitli ırklaruı,
çeşitli toplumlannkanşımı içinde yaşa-
nan olaylann yaramğı köksüzlük belir-
tilmiş. Kimligı olmadan kişiliğini oluş-
turmak zor bir durum. Ama "Erkegin
Gözyaşlan" okunacak değil, görülecek
bir fılm. Sinema da görülmesi için ya-
pılan bir sanat değil mi?
WTlson'ın geleceği parlak), düşman hatlann-
daki ölüm-kalım serüvenini anlatıyor "Be-
hind Enemy Lines". Bir toplu mezann hava-
dan fotoğrafinı çektiği keşif uçuşundan geri
dönemeyen kahramanunızın, bütünüyle ya-
bancısı oldugu, karlı-kışlı bir coğrafyadaki
hayatta kalma mücadelesini, alışılmış klişeler-
le ama adrenalin arttıncı, hızlı, süriikleyici bir
tempoda aktaran film, yer yer soluk keserek
izleniyor.
Yönetmen Moore yetegini kooujturmuş
Keşif uçuşlanndan usanmış, görevine inan-
cını yitirmiş, 7 yılını verdiği donanmadan so-
ğuyup aynlmak ve rock yıldızlanna pilotluk
yapmak isteyen Teğmen Burnett'in, çeşitli ba-
direler atlatnktan sonra, komutanınca gönde-
rilen helikopterler tarafindan kurtanlışını, akı-
cı, yırtıcı bir aksiyonun göz alıcılığına bürü-
nerek hikâye eden taze yönetmen John Mo-
ore, yeteneklerini konuşturmuş resmen.
Devingen kamerası, müzikle uyumlu gö-
rüntülere dayanan klibimsi anlatunı, pek gör-
mezden gelinecek gibi değil doğrusu. Tekno-
lojinin \ardığı düzeyi, uydu aracılığıyla düş-
man toprağındaki askerin kovalanışının dahi
ızlenebildiği sahnelerle, irkilterek veren fil-
min gerçekten "mayınb arazisinde'' geçen sü-
renin çoğu kez farkına bile varmıyor seyirci
heyecandan. Öncelikle türün meraklısına ses-
lenen "Düşman Hatn"nın yöneönenine dik-
kat; gelecekte daha ilginç filmler yapabilir bu
John Moore sanınz.
KEDİ GOZU
VECDt SAYAR
NeÖlümden Kopkmak Ayıp
Ne de Düşünmek Ölümii
"Altşılırher şeye"
deme bana
"ölürüm" deyişlerine
"ölürüm" deme bana
dediğinize alışılmaz kı
alışılır desen de
deseler de
alışılmaz bir kere
yürek alışmaz ölümtere
alışanlarolsada..."
Ümit Irter'İn şiiri bu dizelerie başl/yor. "Iki Karde-
şin Hayatı: Canan ile Zehra" kitabının arka kapağın-
da... Kitap. Küçükarmutlu'da yaşanan ölüm onjçla-
nna tanıklık edıyor. içerden, hem de nasıl içerden, yü-
rekten kopup gelen bir tanıklık bu. Kitabın yazan Ah-
met Kulaksız, ölüm oruçlarında hayatlarını yitiren i-
ki genç kızın, Canan ile Zehra'nın babası. Bu kitabı
okumak yürek ister. Kendi ile yüzleşebilme cesareti
ister.
Ahmet Kulaksız, kıtabında kâh kendi gözlemlerine
yervermiş, kâh kızlarının anlatımlarına. Bakın, Canan
nasıl seslenıyor babasına:
"...Canım babam, yaşam çoğu zaman insanlara
gönüllerine göre bir dünya sunamtyor. Işte sen de
böyle bir durumdasın. Seni bekleyen zorlu gün/ere
nasıl dayanacaksın, keşke bilebilsem, keşke sana
yardımcı olabilsem. Ama bütün bunlara tek başına
göğüs germelısin. Nasıl yaparsın bılmiyorum ama
bunun çaresinibulmakzorundasın. Bunu yapabile-
ceğinı biliyorum. Sendeki o koca yürek, bunun bir
yolunu bulacak, buna eminım..."
Canan ve Zenra, Küçükarmutlu'da yaşadığı gün-
leri anlatırken ziyaretlerıne gelen sanatçıları sevgiyle
anıyoıiar Bilgesu Erenus'u, Edip Akbayram'ı, Cez-
mi Ersöz ü, Suavi'yı, FerhatTunç'u, Dilek Gökçin'i
ve başka sanatçı kardeşlerini uzun uzun anlatıyorlar
ve onlan babalanna emanet ediyorlar.
Ahmet Kulaksız'ın acısı, kitabın her satınna sinmiş.
Kımi zaman, yanlarında göremediği aydınlara kızgın-
lığını dile getirıyor. "Kan damlarken yüreklerimize,
yanlanmızdan geçtiler, birmertıabayı esirgediler. Oy-
sa bız onlan okuyup, onlann türkülenyle büyümüş-
tük" diyor. Haksız bulabılir misinız. aydınından biraz-
cık cesaret talep eden bir babayı?
Elbette, bu ülkenin aydınları, sanatçılan tümüyte
sessiz kalmadı yaşanan sürece. "SanatçılarGirişimi"
çevresinde bir araya gelen kültür ve sanat insanlan,
F tipi cezaevlerine en baştan karşı çıktı. Bir yılı aşkın
bir süredır, cezaevleri sorununa çözüm üretebilmek
için çırpınıyoruz. Ama, nafile. Adalet Bakanımız insan
yaşamını hiçe sayan tutumunda direnmekte karariı.
Bir yandan da basını, aydınları tehdıt etmekten geri
durmuyor. Bu sorunu gündeme getirenlerin, "teşvik
ve yataklık"\a suçlanabileceğıni yineliyor. Sanatçılar,
son olarak baroların yaptığı "üç kapı-üç kilit" çağn-
sına, sendikalar. tabip odaJan ve diğerdemokratik kit-
le örgütlerinin yanı sıra, aktif destek verdi. Tutuklula-
nn da böyte bir öneriyi kabul ederek ölüm ooıçlannı
sona erdirebileceği söyfeniyor. Ama, Sayın Bakan'ın
yanrtı, gene olumsuz. Anlaşılıyor ki, hükümet bu du-
ruma "alışmamızı" istiyor.
Alışanlara bir önerim var. Akademi Sineması'nda
gösterilen "Sessiz ölüm" filmine bir zahmet gftsin-
ler. Dünyadaki F tipı cezaevleri gerçeğini, müthiş et-
kileyici bir dille anlatmış Hüseyin Karabey, farklı ül-
kelerden tanıklıklar aracılığı ile. Sanatçı sorumluluğu-
nun hakkını vermiş. Ne diyordu Nâzım Usta, "...umu-
du var büyük insanlığın, umutsuzyasanmıyor"
• • •
Bu haftayı Nâzım'la dopdolu geçirıyoruz. Nâzım
Hikmet Vakfı'nın AKM'de düzenledıgi geceyı, başka
kurumlann etkinlikleri izledı. Törende, Can Dündar'm
hazırtadığı "Nâzım"belgeselinden kısa bir bölüm iz-
ledik. Nâzım, "Güzelgünlergöreceğizçocuklar" d&r-
ken, düşündüm: Bugünlerde yaşasaydı, nasıl da is-
yan ederdi olup bıtenlere, o kocaman yureğiyle. Bir
başka belgeseli de şairın dogum gününde Istanbul
Bilgi Üniversftesı'nın salonunda izledik. Mehmet Er-
yılmaz, Nâzım'ı anlatırken onun şiırlennı besteleyen
ve seslendiren sanatçılar aracılığı ile müzik tarihımiz-
de keyifli biryolculuğa çıkanyor bizleri. Büyük insan-
lığa umut taş/yan sanatçılann, nasıl görkemli bir aile
oluşturduklannı gösteriyor. Hep birlikte mınldanıyo-
ruz Zütfü Lrvaneli'yi dınlerken: "Ne ölümden kork-
mak ayıp, ne de düşünmek ölümü"...
vecdisayarn yahoo.com
C. Kudret Ödülii Emin Karaca'ran
• Kültür Servisi - 2001 yılında 'deneme-
inceleme-araştırma" dalında verilen Cevdet
Kudret Edebiyat Ödülü'nü Emin Karaca,
'Sintinenin Dibinde' adh araştırma inceleme
kitabıyla kazandı. Doğan Hızlan, Sami
Karaören, Uğur Kökden, Emin Özdemir, Prof.
Afşar Timuçin'den oluşan seçici kurul, Emin
Karaca'nın 'Sintinenin Dibindekiler' adh
kitabım belgelere dayalı, geniş çerçeveli bir
araştırmayla yakın tarihin bilinmeyen
yanlanna ışık tutan özgün yorumlanyla derli
toplu bir çalışma olarak ödüle değer buldu.
Ödül töreni, 7 Şubat Perşembe günü saat
18.00'de Beyoğlu Gumhuriyet Kitap
Kulübü'nde yapılacak. Toplantıda, Prof.
Tahsin Yücel, yazar Sennur Sezer ve Prof.
Afşar Timuçin birer konuşma yapacak.
F İstanbul partiyle başyyop
• KiUtür Servisi - IF Istanbul - 1 / AFM
Uluslararası Bağımsız Film Festivali'nin açılışı,
bugün Ortaköy Beyond'da verilecek bir partiyle
yapılacak. Çeşitli sanatlann bir araya geldiği
bir etkinlik olarak hazırlanan açılışta, gerek
görsel sanatçılann özgün işleri, gerekse mekân
içindeki küçük oyunlar sinema - kamera -
gözetleme - gözetlenme temalan çerçevesinde
katılımcılarla buluşacak. Ortaköy Beyond'da
gerçekleştirilecek olan partide iki ayn oda, iki
ayn atmosfer yaratılacak. Birinci odada
Istanbul'un en renkli DJ"lerinden Mr. Pink,
Agent Orange, Fuchs ve Uhr gelenleri house ve
progressive akımlannın en yeni örnekleriyle
coştururken ikinci oda, alternatif elektronik
müziğe aynlacak. Aynca, Radiodays (Tan
Tunçay), Mabbas. Style - ist, Prefııse 73,
Aybeniz Esen, Emir Özer, Esat C. Başak, Dr.
Moog, Amerikalı video - enstalasyon sanatçısı
Jennifer Reeder, Elif Ara ve Filiz Duran'ın
çahşmalan yer alacak. (0 212 292 1111/160)