18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 OCAK 2002 ÇARŞAMBA OLAYLAR VE GORUŞLER [email protected] MUMTAZ SOYSAL Açıklık ATİNA'DA da buyükelçilik yapmış olan değer- li diplcmat Gündüz A k t s n hep söylerdı; geçen- lerdeyazdı da: Yunan başkentıne yeni gelen her diplomatı yabancı meslektaşlar ve kıdemli gö- revliler 17 Kasım örgütü konusunda uyarırlar, "Bunu gerçeK bir yeraltı terör kuruluşu sanma- yın: devletle ılişkilidir" derlermiş. Gizli servısler ile Hava Kuvvetlerfnde PASOK'a yakın bır ka- nadın şbirliğnden doğan bir tedhiş kuruluşuy- muş. örgütün suikastlarına bakıldığında, başlıca amacın ulusal davalara ters düşenleri "cezalan- dırmak" olduğu açıkça gözüküyor. Zaten, Ame- rikan ve Ingiliz askeri ataşelerinden Turk diplo- matlarınakadaruzananbtrcinayetlistesıileçey- rek yüzyıldır Nçbir 17 Kasım eyleminde "yaka- lanmış" hıçbir sanığın bulunmayışı, söylentileri doğrulamaktaydı. Şimdi, "To Karfi"nın yayınıyla birlikte, sorun Yunan medyasının da başlıca ko- nularından bin durumuna gelmışe benzer. Baba Papandreuyiaçeşrtli bakan ve milletvekillerinın adları örgütle ılişkili olarak ortalıkta dolaşıyor. Yunanistan'ı kanştırar» ve uluslararası ımge- sinı zedeleyen bu olaya bakarak, "Oh, niha- yet Atina'nın terörle ilişkisiaçığaçıktı" diye se- vinmenin sırası degildir. Tiirkiye, Öcalan'ın sak- lanışını, çarpıcı bıçımde ortalığa döküldüğü za- man kullanmamakla önernli bir fırsat kaçırmıştı. Artjk, çok geç. Üstelık, 17 Kasım kurcalanınca her yerdeki "derin devlet" konusu yeniden açılır ve herke- sin Türkiye'yi de suçlayacak bır yığın sözü olur. Marifet, eskı defterler yerine yeni defterlere akıllıca bakabilmektir. fik rneğın, Atına'yı Kıbns'ta açık oynamaya ça- V/ğırmanın tam zamanı. Yunanistan, sorunun çözumünü istıyor mu? Yoksa, çözümsüzlüğü sonuna kadar kendi Türkiye politikasının bir kaldıracı olarak kullan- maya mı niyetli? Sorun. gerideki on yıl boyun- ca ustalıklı manevralarla niçın Avrupa'ya taşın- mıştır? Kıbrıs'ta açılan yeni sayfada, iki devletli çözü- mü çabuklaştırmak ve tarafiar arasındakı den- gesizliğı gıdermek içın Atina'nın yapabıleceği hiç mi bir şey yoktur? Kımı AB'lılerın "Çözüm olma- sa da Güney'e tam üyelik kapısı açıktır" koro- suna katılmak yerine, tam uyeliği doğru zemine oturtacak ve Ankara'nın da önünü açacak bir çö- züm ıçin çaba göstermek çok mu zordur? Yoksa, Papandreu-Cem kucaklaşmalarının ılk günlerinde soylenen "Avrupa yolunda sıze yar- dımcı olunız" sozleri Ankara'yı uyutmak için söy- lenmiş bır ninni miydi? Ama, ninni söyleyenı mi, uyuyanı mı suçlarsı- nız? Bak Şu Sömürene! Av.CelalÜLGEN K üreselleşme çığırt- kanlanıun, Uçün- cü Dünya Ülkele- ri'ne, gelişmekte olan ülkelere ve toplumlara nasıl bir dünya da- yattığını daha iyi anlamak için filmi biraz başa sarmak gerek... 198O'lı yıllardan itıbaren L zak Asya sermayesi. ucuz hammad- de ve hızlı nüfus artışından kay- naklanan ucuz emeğe da> an ye- ni bir üretim modeli geliştirerek Batı üretim modeli ile başa baş bır rekabete girmiş ve bu reka- betten Batı sermayesi olumsuz etkilenerek dünya pazar payını gittikçe yitirmeye başlamıştı. Iş- te dünya fınans piyasalan, uhıs- larötesi bir devlet gibi davrana- rak bölge borsalanna el atmış, yapay ahmlarla bu borsalann İcısa süre içınde indeks ve işlem hacimlerinin tavana vurmasını sağlamış, böylece bu ülkelerde- ki küçük yatınmcılann borsayı seçmelerini tetiklemişlerdi. KJ- sa sürede sermaye akımına uğ- rayan borsalarda bundan sonra ise uluslarötesi sermayenin ken- dine özgü kuraHan işlemeye baş- lamış, en düşük zamanda borsa- ya girip, çok ucuza aldıkJan his- se senetlerini küçük yatınmcı- lara en yüksek değerden satıp, çok sayıda aracı kurumla bir- likte pıyasalardan çekilmişlerdi. Borsadaki bu yükseliş ve düşüş. borsadakı fırmalann mali den- geleri dışında spekülatif davra- nışlar sonucu gerçekleştiğinden Uzak Asya ülkelennde banka- cılık sistemi çökertilmiş. bölge ekonomilerinin IMF denetımi alttnagırmesı sağlanmıştı. Bu ül- kelerde büyük yerli sermayenin, küçük yatınmcılan uluslaröte- si sermaye ile işbirliği yaparak yutaası (aslan payujı uluslarö- tesi sermayeye vererek) işin do- ğası gereğiydi. Artık ortalık toz duman olmuştu. însanlar yeni- den aç, işsiz, yoksul ve güven- cesiz bırakılarak ücretlerin düş- mesi, ucuz emek cennetine dö- nülmesi sağlanmıştı. Sonra özel- leştirmeler, Çok Taraflı Yatınm Anlaşmalan (MAI), ödemekle tükenmeyen milyarlarca dolar- lık dış borçlar, büyük işçi ey- lemleri bırbiri arkasına gerçek- leşivermişti. Biraz başa sardığımız bu fılm, içinde yaşadığımız günlere ben- zemiyor mu? Hortumlamalarla içi boşaltılmış bankalar, rüşvet, köşe dönmecilik işin artısı... Bugün özellikle, içinde Tür- kiye'nin de bujundugu tüm Üçüncü Dünya Ülkeleri, mer- kezi Washıngton olan uluslarö- tesi bir oligarşinin tehdidi altın- dadır. IMF TKinya Bankası, Dün- ya Ticaret Örgütü (GATT) ve de Wall Street'teki borsa ve ya- tınm bankaları eşgüdümü ile gerçekleşen Washington Uzla- şısı (Consensus) ile MIGA-Çok Taraflı Yatınm Garanti Kurulu- şu (Multilateral Investment Gu- arantee Agency) ve de MAI (Multileteral Agreement On In- vestment) Çok Taraflı Yatınm Anlaşması kapitalizmin aslın- da baştan beri içinde bulunan yayılmacı ve evTenselliğinı ön plana çıkartmış ve bu kabuk de- ğişimı ile Yeni Sömürü Düze- ni'ni kurmuştur. Buradakı ev- rensellik. kabul gören bır yaşa- ma bıçımı değıl. dayaölantektip yaşamaönerisi dır: Biraz acıma- sız, biraz yabanıl... Yeni Sömürü DüzenL kendi- sini saydamlık ve demokratik- Kk gibi özlenen ve beklenen kav- ramlarla sunuyor toplumlara. Aslında saydamlığı da kendisi için istiyor, demokrasiyi de... Ülke içindeki tüm gelişmeleri, yerli sermayenin yaptıklarını, kısaca her şeyi önceden bilmek istiyor. Bunun için de elbette saydam olunmalı, biraz da de- mokrat!.. Peki ya ınsanlann kit- lesel olarak açlığa terk edilme- si, işsiz kalması, orta sermaye- nin büyük sermaye tarafindan yutulması, fabrikalann, iş yer- lerinin kapanması, küçük esna- fın yok olması... Bunlar demok- rasi ile ya da demokratlık ile bagdaşıyor mu? Bu Yeni Sömü- rü Düzeni ülkemizi de artık sar- malına almış durumdadır. Bu düzenden salt ekonomik sömü- rü düzeni diye söz etmek aysber- gin su altındaki bölümünü gör- memek demek olur. Yeni Sö- mürü Düzeni, yıllarca yapılmış bir çalışmanın, araştırmanın ve sinsice planlamanın sonucu ola- rak çıkıyor karşımıza. Etkileri- ni her alanda görüyoruz. ancak kişisel tavırlarla ya da toplum- sal gösterilerle değiştiremiyo- ruz; fırtına gibi esmesine, önün- de ne varsa alıp götürmesine en- gel olamıyoruz. Kimileri bunu kaçınılmaz, vazgeçilmez bir ye- nileşme sayıyor, bir moda gibi görüyor. Oysa yeni düzen, kendisini toplumlara, uluslara alıştıklan düzenler dışında kültürle, dil ile, eğitim ile. yaşamı algılama bi- çimleri ile dayahyor. Insanlann. toplumlann güçlüye benzeme psikolojik kuralını ve de bunun gibi birçok psikolojik da\Tanış yöntemJerini kullanarak, giyim- den beslenmeye değin yeni bir tüketım kültürü ve de yeni bir tü- ketım toplumu yaratıliyor. Ulus- lar. denizler aşılıyor, hedef top- lumlann diline. müzik anlayış- lanna, giyimlerine, beslenme biçimlerine, eğitim sistemlerine el atıhyor. Kapitalizmin tek tip insan ya- ratma düşü, gösterîş ve tüketim tutkusunu pompalamış, tek mer- kezfive tek kültüreodaldanan bir tophım yaratma sevdasma dönü- şüyor. Dönüşen, değişen, gelişen bu sömürü biçimi, önceki sömürü biçimlerine benzemiyor. Bura- da saldın her boydan yaşanıyor. Çocuklanmız, gençlerimiz ka- falanmn içinde aldatılıyor, tut- sak ediliyor. Tutsak kamplan Ikınci Dünya Savaşf nın tutsak kamplanna hiç mi hiç benzemi- yor. Yeni tutsaklık kamplan in- sanın kafasının, aklının içinde kuruluyor. Uluslann özgün ya- şam biçimleri yerine evrensel- lik adı alnnda uçuk yaşam biçim- leri geliştiriliyor. Ve de tüm bun- lan bilinçli olarak bir ekip, bir grup, bir oligarşik merkez ger- çekleştirirken uluslar, hükümet- ler, meclisler bu gizilgücün et- kisinde ve denetiminde çalışıyor. Birkaçımız, başımızı pencere- den dışan çıkanp bu düzene, bu gidişe "başkaknnyoruın!..'' di- ye bağırsak da sesimizi kendi- mizden başka duyan ohnuyor... Bu Yeni Sömürü Düzeni, as- lında dünün yabanıl (vahşi) ka- pitalizminden başka bir şey de- ğil! Ancak yabanıllığı, ihtirası ol- dukça arrmış, illüzyonlarla, bü- yülerle, gizemli yöntemlerle uluslan, toplumlan daha çok sö- müren, sonul çıkarlan, kutsal kârlan için aldatmaktan, yok et- mekten asla çekinmeyen yeni ve kabuk atmış bir anamalcılık türü... Sermayenin artı değer gaspma dayanan kölelik sistemi- nin pazannı genişleterek elde ettiği, emek-sermaye çelişkisi- nin tehlike olmaktan çıkanldı- ğı bir dünya egemenliği... Gölgelerle savaşabilir misi- niz?.. Yapışkan, saldırgan, değiş- ken küreselleşme ile topla, tüfek- le savaş.amazsınız. Aşil'in topu- ğu gibi, küreselleşmenın de al- tedileceği yanlan var... O da Llu- sal Devlet düşüncesine e>1emsel olarak sanlmak \v de Mustafa Kemal'in tam bağımsızfak ilke- sini y^şama geçirmek,her şe>den habersiz duran toplumumuza yeniden müdafaa-yi hukuk dü- şüncesini aşılayarak, toplumun büinçlenmesini, uyanmasuu, di- renmesini sağlamak... Zaman mı? Zamanımız yok. Hemen şimdi... (Küreselleşmenin Tür- kiye üzerindekı somut etkileri ge- lecek yazımda.) KULTÜR • SANAT (O312) 293 t9 7» 15-19 OO-21 *5 CCTESİ-Z* 30 30 19 15-22 OO CCTES -24 *5 1S-19 ^O-21 *5 C C T E S İ İ * 15 4A-22 15 C--CTESİ 2* 3O 25 1 * OO- î 6 30 2S ( 5 15 î 7 *S 20 15-22 *5 00-16 30-10 OO-21 H O M I D U ı 3O-13 3O 16 0O-18 3O-Z1 15 16-ı4OO 16 45-1B3OJÎ0C 30 13 00-15 30-ÎB 00-20 30 MANİSA2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESÎ'NDEN Dosya No: 2002/29 Mahkememızin yukanda numarası yazılı dosyası ile davacı Manisa Be- lediye Başkanhğı tarafindan davalı Halil Tokuş ve Is- mail Dönmez aley- hine Manisa mer- kez, Yarhasanlar Mah. 930 ada, 7 No'lu parselde ka- yıtlı taşınmazın 287 m2'lik bölümü için kamulaştırma davası açıldığı ve kamulaştınlmasına karar verilmesınin talep edıldığı ilan olunur. 04.01.2002 Basın: 1276 KÜITUH • SANAT MANtSA 2. ASLIYT: HUKLIK MAHKE\ıESI'NDEN Dosya No: 2001/982 Davacı Manisa Belediye Başkanlı- ğı tarafindan davalı Ali Sezai Türköz aleyhine Manisa merkez, Yarhasan- lar Mahallesi, 930 ada, 1 parselin ka- mulaştınlması için dava açılmış oldu- ğu ılan olunur. 28.12.2001 Basın: 1279 12 15 14 30)15 45/19 00'21 15 M.KÖV ODEON CINEPLEX 216 37 90 11.30,14 00/16 30*18 50/21 O5c-ct23 3o Avcılar STANOART 11 30/13 30/15.30/17 30/19 30/21 30 Altunizade CAPITOL 11.00/13 15/15.30'!7 45/20 00/22 00 Kadıki* BROADWAY 11 00/13 00/15 00'17 00/19 00/21 00 KÂHTAASLtYE HUKUK MAHKEMESÎ'NDEN EsasNo 1998 131 Karar No 2001 259 Da\acı K. H Da\alılar l-Nufiısmû- düriûgu 2- Songül Avcı Oahılı davablar 1- Kıraz A\cı, 2- tsmet Avcı. 3- Şeyb- muz Avcı. 4- Mehmei Emın A\ ci Mahkememızuj voıkanda esas \e karar numarası yazılı dosvasuıa Kâhta Cumhu- n>et Ba^sa\cılıgı tarafindan açıian kamu davasmın sonucunda mahkememızce Açılan davanın kabulu ı]e I- Da\alılardan Songül A\cı'nm Dı>arbafcır ılı Merkez ılçesı Kavapınar köyü hane No 95"te kavıtlı Eşat \e Kıraz'dan olma 19*0 d.lu Şe%hmuz A\c> hanesın- de kautlı olan vefcızıolaraic gozuken BSNO 10 olan Songül A\cı'nın kaydmda anne aduıın Kıraz. baba ısrnının ıse Esat olarak yazılmasma 2- Yme avnı yerde kayıılı Songıil ^cı'nın dogum tanhı a> \e gunu bala kalmak ûzere 19 7 2 olarak dûzelnlmesıne Da\ alılann j okJuŞunda yasa \ olu açık olmak ûzere karar venlmiştır Tüm aramaiara ragmen bulunamavan davalılara ve dahıh davalılara karar ılanen tebhj olunur 24 12 2001 BasmlO82 PENCERE Garip Olaylar... Adamın adı garip: Hayyam Garipoğlu!.. Aklınıza ne gelir "Hayyam" deyince?.. Bir dörtlük: "Sarhoş oldum mu aklım azalır; Ayıldım mı sevincim dağıiır. Ne sarhoş, ne ayık bır hal varya? En güzeli öyle yaşamaktır." "Garip" deyince akla ne gelir?.. Yunus Emre: "Bir garip öldü diyeler Üç gün sonra duyalar Soğuk suyla yuyalar Şöyle garip bencileyin?.." Sanınm Hayyam Ganpoglu'nun babası şairdi, yok- sa oğluna bu adı neden koysun... Ama Hayyam Garipoğlu'nun başına gelenler de garip mi garip... Multimilyardermiş.. Sanayici işadamı... 15 aydır içerde.. • Necati Doğru, Hayyam Garipoğlu'ndan mek- tubunu köşesinde yayımladı. özet: 30 yıldır ış dünyasında bır adam. Sümerbank'ı özelleştirme sürecinde devletten satın akjığı zaman 15 fabrikanın sahibi. O sıra tek kuruş borcu yok. Devletle yaptığı bir iş yok. Devletten aldığı banka- sına el konduğu gün, kasada 196 milyon dolar, pi- yasadan 313 milyon dolar kredi alacağı, ayncayi- ne kasasında 1.5 milyar dolar Hazıne bonosu var, mevduat borcu 1 milyar 130 milyon dolar... Peki. bu bankaya neden el konuyor?.. Sanık Ga- ripoğlu kendı bankasından kredi kullanmış. Ban- kasının içinı boşaltmış mı?.. Hayyam Garipoğlu bu konuda diyor ki: "Bankamdan kredi kullandım. Karşılığında ne ka- dar fabrikam, arsam, mülküm varsa hepsini birın- ci ve ikinci sıradan bankama ipotek verdim. Ban- kama el konulmadan 1.5yılönce kullandığım kre- dilerin tümünü 1 tek lira almadan, aynı gün ban- kanın içine sermaye veya hazine ödemesi ama- cıyla geri koydum." Garipoğlu dertli, ama suçlu mu, değil mi?.. Ya Türkiye dertli değil mi?.. Bu ülkede kapitaliz- jnin Batı'dageçerli kuralları ne zaman işleyecek?.. İşadamı özelleştirmeden banka satın alıp kendi şirketlerine kredi açacak; devlet, özel bankalann kefili olacak, özel banka hesabına müşteriye mev- duat garantisi verecek... Oh, ne güzel ve de yasal özel sektörcülük oyu- nu!.. Ne var ki Hayyam Garipoğlu şu satırlarında yer- den göğe dek haklı: "Batmış bankalara bile şimdi 'para verelim de yaşatalım' lâflannı hücremde gazetelerden okur- ken batmamış bankasına el konulan bırinin nasıl kahrolduğunu tahmin edebileceğimize inanıyo- nım." • Bir yıl üç aydan beri içerde yatan Hayyam Ga- ripoğlu'nun sesine kulak verelim!.. Haybeden "hapislik" zordur, çeken bilir, dört du- variı dünyada yaşamak kolay değil... Hayyam Garipoğlu'na garibanlar için yazılmış bir Hayyam dörtlüğü daha: "ömrümüzden bır gün daha geldi geçti; Dereden akan su, övada esen yel gibi. İki gün var ki dünyada, bence ha var ha yok: Gelmiyen gün bir, geçip giden gün iki." Nazım Hikmet Kuva-i Milliye Nuri Kurtcebe Çizgi romanının söyleşi ve imza günü "Nazım Hikmefin doğum yılı sebebiyle" 16 Ocak 2002 Çarşamba günü Eskişehir Tepebaşı Belediyesinde Saat: 1 5.00-1 7.00 arası Nüfiıs cüzdanımı kaybettim. Hüküm- süzdür. BAŞAK BUL Nüfus cüzdanı- mı ve eh- liyetimi kaybet- tim. Hü- kümsüz- dür. NİLÜFER BUL Türkiye Sinema ve Audiovisuel Kültür \ akfı SÎNEMA SEMtNERLERİ 20. DÖNEM /19 OCAK - 13 NİSATV 2002 Cumartesi Günleri Saat: 10.30-15.00 Dünya Sinema Tarihi * Türk Sinema Tarihi Senaryo lazımı * Film Grameri * Kurgu Film \apım Süreci * \ideo Kameralar Sinema Kameralan * Sinemada Sanat Yönetimi Film Kuramları ve Film Çözümlemesi Aydınlatma tlkeleri * Seslendirme YöntemJeri Oyunculuk * Film Yönetiminin Temel Ilkeleri *Kontenjanımız 50 kişidir. Aılres: Cazeteci Erol Derııek Sok. No: 11/2 Beyoğlu İSTAıNBUL Tel: 0.212.251 67 70 / 244 52 51 / 251 84 81 http://www.tursak.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle