Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 16 OCAK 2002 ÇARŞAMBA
12 KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr
îktisat Bankası koleksiyonu bir çağdaş sanat müzesinin çekirdeğini oluşturabilecek nitelikte
Wılıstan dönmek erdemdirKAYAÖZSEZGİN
Koleksiyonlann oluşumuna yol açan neden-
lerle satışına yol açan nedenler farklıdır. Her
kcleksiyonun arkasında, onu sahiplenen kişi-
nin kendi adına ya da temsil ettiği kurum adı-
na üstlendiğı misyonun tutku ve sorumluluk
payı yatar. Bu payuı genişlik oranı artnkça, ko-
leksiyonun önem derecesı de artar. Koleksi-
yonu içeren yapıtlann sanatsal değer ve kali-
tesinde. ortamın iyi taranmış olmasından kay-
naklanan etkenlerkuşkusuz ön planda olacak-
tır O kadar da değil: Sanatçılann yapıtlan ara-
sında, saptanan düzey aynmlannın nesnel bir
gözle gündemde tutulmuş olması da koleksi-
yona ayncalık katar, onu benzerlerinin üzerin-
de bir noktaya taşır.
Kısa bir süre önce, Tasarruf Mevduah Sigor-
ta Fonu'na devredilen îktisat Bankası'nın uzun
bir tarih dilimi içinde biriktirdiği tablo kolek-
siyonunu oluşturan 300"ün üzerindeki yapıt da
sanatsever kimliğiyle tamdığımız Erol Ak-
soy'un, bu görevi salt bir banka sorumlusu ol-
manın ötesinde, kullandığı danışmanlar ara-
cılığıyla ciddi bir uğraş olarak benimsediğini
ve aksatmadan sürdürdüğünü göstermektedir.
Banka varlığının fona aktanlması nedeniy-
le bu yapıtlann tümünün yakında satışa konu-
lacağını gazete haberlerinden öğrenmiş bu-
lunmaktayız. Üzerinde bugüne kadar bir hay-
li spekülasyon yapılnuş olan Osman Ham-
di'nin ünlü tablosu "Kaphımbağa Terbiyeci-
si"nin de söz konusu koleksiyonda yer alıyor
olması, şimdilik bu olayı medyarun gözünde
güncel hale getirmiş olsa bile, konunun asıl öne-
minin koleksiyonun tümündenkaynaklanan bir
olgu olduğu unutulmamah. Daha ılk bakışta
dikkati çekecek parçalar arasında Nazmi Zi-
ya'dan Hamit Görele ye. HaülPaşa'dan Nejad
Melih Devrim'e, Sükyman Seyyit'ten Mah-
mut Cuda'ya, primitiflerden Sabri Berkd'e.
AMÇelebidenAvTiiErbaşaJbrahimÇaDıdan
Zeki Faik Izer'e kadar uzanan ve Türk resmi-
nin tarihsel gelişim aşamalarını ortaya serecek
yapıtlann bulunması, koleksiyonun geniş bir
perspektif doğrultusunda yapılandınhnış ol-
duğunu belgeliyor. Öte yandan, yapıtlann se-
çiminde, bir sanatçının değişik dönemlerini
ayduılatıcı örneklerin geniş bir spektrum oluş-
turacak biçimde, gözlem ve araştırma ölçüt-
lerine dayalı olarak farklı seçeneklerin göz
önünde tutulması da koleksiyonun düzeyini
olumlu yönde etkilemiş görünmektedir.
BÖyle bir koleksiyonun kapsam alanının,
çeşitlilik kadar, belki ondan ötede, seçıme öl-
çüt oluşturacak bir boyutluluk düzeyinde en-
lilelemesine tasanmlanmış olması, koleksi-
ürk
resminin
tarihsel
gelişim
aşamalannı
ortaya serecek
yapıtlann
bulunması,
koleksiyonun
geniş bir
perspektif
doğrultusunda
yapılandınlmış
olduğunu
belgeliyor.
yona, resim sanatımızdaki doruk isimlerin bi-
leşimini ön plana çıkaran bir göstergesellik
de katmaktadır.
Görsel sanat müzelerinin yeterli sayıda ve
dûzeyde olmadığı, olanlannsa gelişmeleri bü-
tünüyle yansıtmadığı ülkenüzde, bilinç ve öz-
veriyle oluşturulmuş özel koleksiyonlann var-
lığı ayn bir önem taşır. Ancak bu koleksiyon-
lann varlığı, kendi duvarlan içinde kapah kal-
dığı ya da bilinmez bir aşamada şu ya da bu
nedenle elden çıkanlarak bütünlüğüne gölge
düşürülmesi halinde, bütün işlevini bir anda
yitiriverir; uzun bir süreçte, zamanla olgunla-
şarak yetkin bir düzey kazanan koleksiyonun
dağılması, bütün emekleri bir anda sıfıra dü-
şürür, sahiplenme olgusunun temelinde yatan
amacı, işlevinden saptuTr.
Işte şimdi, böyle olumsuz bir durum karşı-
sındayız. tktisat Bankası'nın tablo koleksiyo-
nu satışa sunularak elden çıkanlması planlan-
makta, getireceği kâr hesaplanarak ve ekono-
mik krizin yarattığı sorunlar bahane edilerek
müze olma aşamasına gelmiş olan bu önemli
koleksiyon heba edilmektedir.
Kanımızca büyük bir yanlış yapılıyor böy-
lece. Devletin yetkili kurumlannın bile çaba
sarf ederek bir araya toplamakta zorlanacağı
yetkin bir koleksiyon, hazır devletin öngörü-
lü tasarrufuna sunulmuşken bu olanak geri
itilmekte, satışından sağlanacak gelir, kolek-
siyonun müzeye dönüştürülmesiyle sağlana-
cak kültürel işlevine yeğ tutulmaktadır. Oysa
kültürel işlevler uzun vadelidir; onun getire-
ceği yararlar, yetişmekte olan kuşaklann kül-
tür gereksinimlerini karşılayıcı bir nitelik ta-
şır.
îktisat Bankası'nın fona devredilen mal var-
lığı, kuşkusuz bu koleksiyonla sınırlı değildir.
Ama son yıllarda bankalann büyük bir heves-
le el attıklan ve ekonomik bir kazanç elde et-
mekten çok, kültür ve sanata katkı niteliğini
öne çıkarmayı amaçladıklan bu türden kolek-
siyonculuk girişimleri arasında îktisat Ban-
kası örneği, bu varlığın manevi değerini vur-
gulayıcı bir düzey içermektedir. Kapanın elin-
de kalacak bir satış furyasına devletin çanak
tutması, ona büyük bir sorumluluk da yükle-
yecekrir elbet.
Yanlış hesabın Bağdat'tan dönmesi gibi,
devletin altın tepsi içinde alıcılara sunmakta
bir sakınca görmediği bu satıştan geriye çark
etmesi ve bu önemli firsatı, ülke kültürü adı-
na değerlendirmesi, sanat çevrelerinin ortak di-
leğidir.
Not: Bu yazı Kültür Bakanlığı 'nın satışı
durdurma kararmdan önce yazümıştır.
Son başvuru
tarihi 15 Mart
Arkadaş
Z Ozger
Şiir*•
Odülü
Kültür Servisi - 2000
yılında Sadık
Yaşar'ın kazandığı,
geçen yıl (beş
yılda bir olmak üzere)
'Bir Şüri Inceteme'
disıpîınınde verilen ve
odülü Mehmet
Kazun ile Baki
Asilturk'ün paylaştığı
Arkadaş Z. Ozger
ŞürÖdülü nün
yedincisi veriliyor.
Bugüne kadar şiir
kitabı yayımlamamış
şairlerin aday
olabilecekleri
ödül için son başvuru
tarihi 15 Mart
2002. Adaylann,
kitap bütünlüğü
taşıyan, basıma
hazır şiirlerinden
oluşturacaklan
6 adet dosyayı
Mayıs Yaymlan'nın
Milli Kütüphane
Cad. Elhamra
lşhanı,No: 31/704,
Konak-lzmir
adresindeki
ödül sekreterliğine,
APS. kargo ya da
taahhütlü posta ile
göndermeleri veya
elden teslim
etmeleri gerekiyor.
Mayıs Yayınlan
yetkilileri, ödül
alacak dosyayı
2002 yılı içinde,
telif karşıhğını
ödeyerek
kitap halinde
yayımlayacaklarmı
açıkladıİar.
Özger'in ölümünün
29. yıldönümünde,
5 Mayıs 2002 tarihinde
verilecek ödülün seçici
kurulu Sina AkyoL,
Orhan Alkaya,
Suat Çelebi,
VeyselÇolak,
Sadık Yaşar'dan
oluşuyor.
(Avrıntılı bilgi için tel:
0 232 446 46 36)
Italyan şarkıcı Adelmo Zucchero bu yaz tekrar Türkiye'ye gelmeyi düşünüyor
Akdeniz müzMerinin birleşimi• "Yardım konserleri
yapma fikri, Pavarotti ile
Italya'da bir düet yapma
fikriyle doğdu. Zaten
benim her zaman
aklımdaydı yardıma
muhtaç insanlar için
konser düzenlemek."
AYÇATEZER
Yeni albümü 'Shake' ile büyük beğe-
ni toplayan, Italyanın ünlü sesi Zucc-
hero, 11 Ocak'ta bir konser vermek için
Istanbul'a geldi. Gerçek ismi Adelmo
Fornaciari olan Zucchero, müzik kari-
yerine 1970'liyıllannbaşındabaşladı.
1981 yıhnda kazandığı Castrocaro Şar-
kı Yanşması ve 1983 - 84 yıllannda
katıldığı San Remo Şarkı Yanşması'nda
tüm dikkatleri üzerine çekti. Ilk albü-
mü 'Un Po'yu 1983 yılında çıkaran sa-
natçı, çıkardığı her albümle dinleyici kit-
lesini daha da genişletti. Özellikle 1995
yılında çıkardığı 'SphitoDiViııo' albü-
müyle iki milyonu aşkın satış grafıği el-
de ederek IFBI AvTupa Platinyum Odü-
lü'nü kazandı. 1991 yılında, Paul Yo-
ungile birlikte seslendirdiği 'Senzauna
donna' şarkısıyla, başta Ingiltere ve
Amerika olmak üzere birçok ülkede
listelerin üst sıralarında yer aldı.
- Siz, albümleri en çok satan İtalyan
şarkKi ödülünü akhmz. Ingüizce şairla-
lann hâkim okluğu dünya müzik piya-
sasmda bir İtalyan olarak kendinizj ka-
bulettirdiniz. Bubaşannızmsan nedir?
ZUCCHERO - Müziğim ve kişili-
ğim herhalde. Bir sanatçının kendi ül-
kesinin dışında başanlı olması o kadar
DÜNYA TURNESİBÎR YIL SÜRECEK -11 Ocakta tstanbul'da bir
konser veren Zucchero 11 Şubat'ta dünya turnesine çıkacağuu söytüyor.
kolay değil. Müziğim klasik îtalyan
müziği olmadığı için, Akdeniz müzik-
lerinin kanşunı olduğu için, Ingüiz ve
Amerikan isimlerin hâkim olduğu mü-
zik piyasasında adımı duyurmayı başar-
dım. Müzik tarzım beni diğerlerinden
farklı kılıyor.
- Pavarotti ve arkadaşlanyla dünya-
nuı birçok ülkesindeki yardıma muhtaç
insanlar için yardun konserleri düzen-
Byorsunuz.
ZUCCHERO - Pavarotti ile çalış-
maktan gurur duyuyorum. Yardım kon-
serleri yapma fikri 1992 yılında Pava-
rotti ile Italya'da bir düet yapma fikriy-
le doğdu. Zaten benim her zaman ak-
lımdaydı yardıma muhtaç insanlar için
konser düzenlemek. Pavarotti "Niçin
bu konserleri her yü düzenlemiyoruz"
dedi. Onun bu önerisi 1992 vılından
beri süregelen konserlerimizin çıkış
noktası oldu. Bu konserlerde toplanan
paralarla 1995 yüuıda Yugoslavya'run
Mostar şehrinde bir konservatuvar yap-
tırdık. Kamboçya'da bir köyü yeniden
inşaettik.
- Pavarotti, Sting, Eric Clapton, Joe
Cocker, Miles Davis, Paul Young, El-
ton John. Peter Gabriel gibi birbirinden
çok farkb müzik yapan sanatçüaria ça-
üşunız. İçlerinden hangUeriyle çahş-
maktan daha çok zevk aldmız?
ZUCCHERO-Hepsifarkh müzik ya-
pıyor. Ama köklerine baktığınız 7am^n
ya bluestan ya da souldan etkilenmiş ki-
şiler, tıpkı benim gibi. Hiçbir şey plan-
lı gelişmedi. Mesela 1989 yıhnda Si-
cilya'da bir konser sonrası kuliste giyi-
nirken bodyguardım 'Eric Clapton ka-
pıda' deyince, 'Şaka mı yapıyorsun'
dedim. Eric Clapton Sicilya'ya
tatile gelmiş. Benim sesimin iyi
olduğunu duymuş. Kendisiyle
birlikte Avrupa turnesine çık-
mamı tekhf etti. Bazen onlarbe-
ni anyorlar, bazen ben onlan.
Hoşuma giden müzisyenli-
ğimizin yanı sıra arkadaşlı-
ğunız da gelişiyor. Hepsiy-
le ayn ayn zevk alarak çalışıyo-
rum. Mesela Miles Davis ile çalışma-
nm zorluğu hakkında beni uyarmışlar-
dı. Ama 'NewYork'u kaydederken hiç
öyle ohnadığını gördüm. Çok iyi bir in-
san. Aynı şekilde Peter Gabriel ile de
dünyagörüşlerimiz bırbırine çok uygun.
L2'nun sofisti Bono ile de öyle. Uzun
süre birlikte çalışmamızdan dolayı di-
ğerlerine göre Eric Clapton ile dostlu-
ğumuz daha derin.
- Gelecekteki projekriniz neler?
ZUCCHERO- Türkiye'den sonra ts-
panya'ya gidiyorum. Orada bir konser
vereceğim ve bir televizyon programı-
na katılacağım. 11 Şubafta bir yıl sü-
recek bir dünya turnesine çıkıyorum.
Turnenin ilk konseri Zürih'te olacak. Ay-
nca, bu yaz Türkiye'ye gelip büyük
kitlelere ulaşabileceğim bir konser ver-
meyi düşünüyorum.
- Türk müziğini ve Türk sanatçüan-
m tanıyor musunuz?
ZUCCHERO- Bende olan albümler
sadece geleneksel Türk müziği CDTe-
ri. Tarkanı sadece isim olarak biliyo-
rum. Şarkılannı henüz dinleyemedım.
Mesela dün radyo programındaydım, en
çok satan albümler listesinde Şebnem
Ferah'ın albümü gözüme çarptı. Onu
merak ettim ve albümünü istedım. Eğer
sesini beğenirsem birhkte bir projeye
ünza atmayı düşünebilirim.
İLK OYUNARIEL DORFMAN'IN 'ÖLÜM VE KIZ'I
Tiyatro Peraperdelerini açıyor
DEMOKRASİUĞRUNA - 'Ölüm ve K H ' adh ojnnda Pinochet iktidarının
son bulmasının ardından Şili'de demokrasHe geçiş çabalan anlaûbyor.
Kültür Servia-Arayılhkgeçmişi olan
PeraGüzelSanaÜar TK-atroOkulu bün-
yesinde kurulan profesyonel tiyatro ku-
rumu 'TiyatroPera' sergileyeği ilk oyu-
nuyla seyircilerle buluşuyor: 'Ölümve
Kız'. 18 Ocak tarihinde saat 20.00'de
prömiyerini gerçekleştirecekleri oyunun
yazan Şilili Ariel Dorfinan. Şili'de de-
mokrasiye geçiş dönemi üzerine bir
oyun olan "Olüm ve Kız", 1990'da ka-
leme alınmış. "Kurban" kadın, işken-
ceci doktor ve tüm zaaflanyla demok-
rat hukukçu bir kocanm yaşadıklann-
da faşizmin hâkim olduğu dönemde
Şili anlatılıyor.
Aslen sergi salonu olan bir mekân-
da sahne alacak olan oyunun dekoru-
nun bir parçası da seyircilerin bulun-
duğu alan. 1990'da 17 yıllık sürgün ha-
yanndan sonra ülkesine dönen yazar,
Şili 'de Pinochet iktidannın son buhna-
sının ardmdan demokrasiye geçiş ça-
balanmn bu oyunu için çıkış noktası ol-
duğunu vurguluyor.
Yazar, bu oyunla sorguladıklanna
kendi sözcükleriyle yine sorularla dik-
kat çekiyor: "Banş uğruna gerçek fe-
da edilmeK" ve demokrasi aduıa hepi-
mize şunu hatu-latıyor: "Umanm oyu-
nu izterken bu üç kişiden en çok hangi-
sine benzediğimizi görebiliriz..."
(0 212 244 52 03)
DEFNE GÖLGESt
TURGAY FtŞEKÇt
Nâzım'ı KiPletmek
Çok satışlı, egemen yayın organlanna bırakılsa,
ülkemizin yetiştirdiği dünya çapındaki birkaç kültür
adamımızdan biri olan Nâzım Hikmet, yüzüncü
doğum yılında başta gelen paparazzi konularından
birine dönüşecek.
UNESCO (Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kül-
tür örgütü), 2002'yi bütün dünyada Nâzım Hikmet
Yılı yaptı ya, yüzyılın büyük şairi birden, basınımı-
zın çapkınlık haberleri arasında yer buldu. Gelsin bir-
birinden ilginç konular:
- En çok hangi kadını sevdi?
- Kimi. kimle aldattı?
- Kiminle eviendi, kiminle birlikte yaşadı?
- Nasıl gönül kazandı, nasıl terk etti?
Yakında basınımızda Nâzım Hikmet-Mehmet Ali
Erbil-lbrahim Tatlıses kıyaslamalanna rastlarsanız
şaşırmayın. Başlık da hazır: "Hangisi En Büyük?"
Oysa gazete, dergi dediğin bilgi edinmek için alı-
nır, okunur. Çarpıtılmış bilgi, bilgi olmaktan çıkar.
Nâzım Hikmet, uzun yıllar adı anılmayarak unut-
turulmak, sessizliğe gömülmek istendi. Çünkü dü-
şünceleriyie, ürünleriyle egemen sınıflar için birteh-
likeydi. Başka bir hayatı; yoksulluğun, sömürünün,
smrflann, savaşlann olmadığı, ütopik güzellikte sos-
yalist bir toplumsal düzeni savunuyordu. Ses ve
söyleyiş güzellikleriyle dolu, insanlan avucunun içi-
ne alıveren şiirteri hep bu düşünceyi dile getiriyor-
du.
Yıllar boyu Nâzım'ın şiirleri bu nedenle yasaklan-
dı. Bu şiirlerTürkiye'deyasakken 1950'li, 196O'lı yıl-
larda dünyayı sardı. Küba'dan Tanzanya'ya, Japon-
ya'dan Çin'e, insanlar yeni bir dünya özlemini Nâ-
zım'ın şiirieriyle paylaştılar.
Bugün, sosyalist uygulamaların başansızhğının
da verdiği güçle, egemen sınıflar Nâzım'ı yaşadığı-
mız düzenin bir insanı gibi sunmaya, benimsetme-
ye çalışıyoriar. Neredeyse. "Bakın, o da bizim ka-
dar kirfi" diyecekler. Gerçekte, Nâzım'ın hayatı da
şiirleri de düşünceleri de "berrak bir su gibidir, onu
merak edenler üstüne eğilirlerse, dibini görebilir-
ler." Bu yüzden o suyu bulandıımaya çalışanlann
işleri zor.
Büyük bir şairin sevgi dolu olmasından, çevresi-
ne sevgi yaymasından daha doğal ne olabilir. Kimi
ne kadar sevdiğini anlamak için şiirterine bakmak
yeterli. Gerisi yalnızca boş sözler...
antenler yatan söylüyorsa
yalan söylüyorsa rotatifler.
• • •
bu ölümlü, bu yaşanası dünyada
bu bezirgân saltanatı, bu zulüm bitmesin diyedir.
Siz Cumhuriyet okurian, bu ülkenin en aydın in-
sanlansınız. Büyük şairin yüzüncü doğum yılını şi-
irierini okuyarak, oyunlarını izleyerek, anmatoplan-
tılanna katılarak kutlayın. Hayatına ilişkin merak et-
tiğtniz konulan öğrenmek için düzeyli yaşamöykü-
sü kitaplanna başvurun. Bu yoksul halkın, dünya kar-
şısında övünç duyacağı bir şairi olduğunu düşünüp
onurlanın.
Doğa ve toplum, pisliklerden kendini antmayı bi-
lir. Geleceğin özgür toplumlannın dünyasında Nâ-
zım yine insantann arasında olacak. Bugünler ise,
karanlık günler olarak anılacak.
Genç yönetmen Ted Demme öUü
• Kültür Servisi - 'Blow' filminin 38
yaşuıdaki yönetmeni Ted Demme öldü.
Fümlerin yam sıra televizyon dizilerinde de
yönetmenlik yapan Demme'nin dün Los
Angeles'daki Santa Monica Tıp Merkezi'nde
öldüğü, ölüm nedeninin otopsiyle anlaşılacağı
belirtildi. Demme'nin kalp rahatsızlığmdan
dolayı hastanenin yoğun bakım odasına
alındığı ve burada tedavi gördüğü kaydedildi.
Yönetmen Jonathan Demme'nin yeğeni olan
Ted Demme, geçen yıl başrollerini Johnny
Depp ve Peneîope Cruz'un oynadığı, George
Jung adlı kişinin yaşammı anlatan fıhni
yönetmişti. Batı Hollywood'da yaşayan
Demme, 1996 yılmda 'Beautiful Girls'
fıhnini çekmiş, 1999 yıhnda da televizyon
için bir dizi yapmıştı.
Cibran'ın 'Ermiş'i liyatrol'de
• Kültür Servisi - Tiyatrol, Halil Cibran'ın
'Ermiş' adlı kitabmdan aym adla
oyunlaştırdığı yeni oyunu 19 Ocak Cumartesi
günü seyirciyle buluşturuyor. 1998'de
Yalova'da kurulan tiyatronun amacı, sanatsal
olarak nitelikli, talep yaratacak, estetik
duygusunu geliştirecek projeler üretnıek ve her
sezon yeni bir yazan seyirciyle buluşturmak.
Oyun, haziran ayına kadar Uğur Mumcu
Kültür Merkezi'nde cumartesi günleri
sahnelenecek. (226 811 50 27)
K Ü L T Ü R » Ç İ Z İ K
K Â M İ L M A S A R A C I