28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 EYLÜL 2001 PERŞEMBE KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr İşine, çevresine, dünyaya hep sevgiyle bakanAzra Erhafı 19 yıl önce bugün yitirmiştik nsanı ve AnadohıVu yüceltliZEYNEPORAL Bugün Azra Erhat'ın ölüm yıldö- nümü. 6 Eylül 1982'de yitirdik onu. 67 yaşındaydı. Hiç unutmuyorum, hastane odası- na hiç benzemeyen bir hastane oda- sından onu son yolculuğuna uğurla- dığımızda, içimde hep şu duygu var- dı: Azra Erhat'tan özür dilemekte geç kaldık, ancak teşekkür edebili- riz. Şimdi yapmaya çalıştığım da bu. Ona teşekkürü, sizlerle paylaşmak ve genç kuşaklara aktarmak. u Ma\i Anadolu", "Mavi Yolcu- hıkVİŞtelnsan-EccoHomoVSev- gi Yöntemi", "Troya Masallan", "Mektuplanyia Halikarnas Bakkçı- sı" adlı kitaplan... Türkçedeki ilk özgün "Mitologya Sözlöğü"... A. Ka- dir'le birlikte Türkçeye kazandırdı- ğı "llyada ve Odysseia" çevirileri... Orhan Velfyle "Saygın YosnuT, "An- tigone" ve Mon'ere çevirileri... Ya- şamuıın son yıllannda, gecesini gün- düzüne katıp Sabahattin Eyuboğlu ve Cevat Şakir'in tûm yazdıklanru tek tek toparlayıp yayma hazırlaması... Kannca çalışkanlığındaydı. Ku- yıuncu titizliğiyle çalışırdı. Bütün bu çahşrtıalannda ve ya- şamda Azra Erhat, insanı "insan" yapan değerieri bulup ortaya çıkar- dı, bu değerieri yüceltti, çevresine ve okurlanna bu değerieri iletti. Bütün bu çalışmalannda ve ya- şamda Azra Erhat, Anadolu tutkusu- nu yaydı, bu topraklardaki kültür mi- rasına sahip çıktı, onu hepimizın kıl- dı. Bunlan yaparken işine, çevresine, topluma ve dünyaya sevgiyle, aşkla, coşkuyla yaklaştı; sevgiyle, aşkla, coşkuyla sanldı. Hem de hiç gizle- mek gereğiru duymadan.... Bunlan yaparken birlikte çahşma- nın, birlikte üretmenin, imecenin en güzel örneğini verdi. Uçmak... Uçmak~ Ilk ve ortaöğrenimini yurtdışında yapmıştı. Latince, Grekçe biliyor- du. 18 yaşındaydı tstanbul 'a geldiğin- de. Klasik filoloji... 19 yaşında An- kara Üniversitesi'nde Dil ve Tarih- Coğrafya Fakültesi'ndeydi... O sıra- da asistan olan Sabahattin Eyuboğ- ODYSSEİA çevirisinden Vannca ta uzakiardaki adaya, çıktı karaya menekşe rengi denizden, yürüdü gitti koca mağaraya doğru, o mağarada güzel örgülü Nymphe otururdu. Buldu onu içinde mağaranın. Kocaman bir ateş vardı ocakta, kokusu uzaklara yayılıyor, sanyordu adayı çatır çatır yanan dağ selvisinin, mazı ağacının. Kalypso içerde türkü çağınyordu güzel sesiyle, kumaş dokuyordu artın mekikle tezgâhına gide gele. Gür bir orman sarmıştı mağaranın çevresini, kızılağaçlar, kavaklar, güzel kokulu selviler, ağaçlarda yuva yapmıştı yaygın kanatlı bir sürü kuş, baykuşlar, atmacalar, geveze kargalar, yemlerini denizden çıkaran deniz kuşlan. Oracıkta, mağara oyuğunun tepesinde, bir bağ vardı, dal budak salmış, üzümleri uzanır salkım salkım. Dört pınar akıyordu yan yana dizili, duru sular fışkınyordu oraya buraya. Yumuşak çimenler yeşeriyordu çevresinde sulann, menekşeler, maydanozlar gövermişti çimenlerde. lu'nu tanıdı. Aradığı her şeyi onda buldu. "Ne müthiş ders verirdi! Ustanun, hocamdı, dostru, babaydı, ağabeydi, kardeştL. Ölçüyü, ahlakı, güzelliği, doğruluğu onda buldum." "Hepimiz ona âsıkük. Bütün suuf ona havrandık- Yok yok, Sabo'yb ev- lendim ya~ Hiç Sabahattin'e âşıkol- sam Sabo'yiaevienirmrydim!"(Bir yıl evli kaldığı Sabo, Macardı.) Bitirdiği bölümde asistanlık, do- çentlik... Sonra çeviriler, gazete, der- gilere yazılar... - ı r( 1 , Maya Galerisi 'nde bir sergi sonrâ- sında gidilen meyhanede tanıdı Ce- vat Şakir'i. Sabahattin Eyuboğlu ta- nıştırdı onlan. Tam da o sıralarda ll- yada'yı çevıriyordu Azra Erhat. Ka- labalık masada bir de tartışma çıktı llyada üzerine... Gecebitti, masada- ğıldı, Balıkçı'nın söyleyecekleri hâ- lâ bitmemişti. Oysa Izmir'e döne- cekti. "Adresiniziv«rin,devamınıya- zanm" dedi. Bir hafta sonra kocaman bir zarf ulaştı Azra Erhat'a. Zarfin içinden tam 80 sayfa çıktı! El yazısıyla... Mektubu yanıtlamanm tek yolu vardı. O da öyle yaptı. Kalktı tzmir'e "Önümde yepyeni, kocaman bir dünya açıkn. Başka bir dünya. Coş- ku dûnyasL» Babkcı beni uçurdu. Bu coşku, bu berabertik, ötümüne dek sürdü- Ben hep klasiktim, ölçülüy- düm. Sabahattin beni hep ölçüye it- mişti, iterdi. Bahkçı nefret ederdi öl- çüden. Her şeyi daha coşkun isterdL Kendi üshıbunda hep ama hep uça- yım isterdL." (Azra Erhat'ın bu yazıda kullan- dığım sözleri, ölümünden birkaç ay önce yaptığım, "Konuşa Konuşa" kitabımda yayımlanan röportajdan ahnmadır.) Oysabiz— Azra Erhat sürekli çalışırken ve üretirken biz onu doçent olduğu fa- külteden kovduk. "Gâvurla evlen- din ya, daha ne suç işleyeceksm! B di- yerek... 1946'daydı. Hiç unutmadı, ayın 25'inde kovmuşlar ve o ayın maaşını gen almışlardı. O çalışırken ve üretirken biz onu tutuklayıp hapıslerde, demirparmak- lıklar arasında tuttuk. Çok tehlikeliy- di. 1971'deydi. Yargılanıp beraat ettikten sonra, biz onu işinden, Milletlerarası Çalış- ma Bürosu'ndaki işinden kovduk. Zanlıydı, içeri girip çıkmıştı, neme lazım... ("Biz" sözcüğü yerine "Devtet" de diyebilirdim. Ama bu devlette olup biten her şeyden biz sorumlu de- ğil miyiz?) Onu yitirdiğimiz gün, "Arnk sizi hiçbir yerden kovamavız, hiçbir ye- re kapatamayız. Artık mavi yolcu- hıklardaki kuşlar gibi, uçurtinalar gibi özgürsünüzJ' diyordum. "Özür dflemek için geç kakhk. Te- şekkür ederiz Azra Erhat" demem bundan... îranlı yönetmen son filmi 'Baran 'da ülkesinde yaşayan Afgan sığınmacılann sorunlannı anlatıyor Macit Macidi, MontreaFde ödiîlleri üçledi ÖMERF.ÖZEN MONTREAL - 23 Ağustos - 3 Eylül tarih- leri arasında gerçekleşen 25. Montreai Dünya FOmleri Festiv-aB pazartesi akşamı büyük bir tö- renle kapanırken, Îranlı yönetmen Macit Ma- ddi'ye de üçüncü büyük ödülü getirdi. 1997'de 'Tann'mn Çocuklan' ve 1999'da 'Cennetin Rengi' filmleriyle Montreai Dünya Filmleri Festivali'nde büyük ödüle değer bu- lunan Macit Macıdi, son filmi 'Baran' (Yağ- mur) ile 25. yılını kutlayan festivaün bu yılki değerlendirmesinde büyük ödülü Macar yö- netmen Arpad Sopsite'in 'Torzok' (Terk Edil- mişler) adlı filmiyle paylaştı. Son fıhninde iç savaş nedeniyle ülİcelerinden kaçarak Iran'da ya- şayan Afgan sığınmacıların sorunlanm, sine- ma alanından oyuncu kullanmadan, halktan ki- şilerle kurmaca bir öyküyle işleyen Macidi, Montreai Dünya Filmleri Festivali'nde üçüncü kez ödül almasını şu sözlerle karşıladı: "Bizde bir deyim vanhr; bir kez yetmez, ikinci kez, eh idare eder. ama ADah'ın hakJa üçtür. Ve işte üçüncüsünü de yine siz bana sundunuz. Teşek- kür ederim". Büyük ödülün diğer sahibi MacarArpad Sop- sits'in filmi 'TerkEdilmişler' ise 1960'lardabir çocuk yuvasına yerleştirilen ve zor anlar yaşa- yan çocuklann dramma dikkat çekiyor. Montreai 'de büyük beğeni toplayan Arjantin- li Juan Jose Campanella'nın filmi 'El rfljo de la Novia' (Gelının Oğlu) ise Jüri Özel Odü- lü'ne layık bulunurken aynı zamanda Latin Montreal Dünya Filmleri Festivali'ne Türkiye'den yönetmen Semih Kaplanoğlu, Ömer Faruk Sorak, jüride görev alan Hülya Uçansu ve Türk filmleri dünya satış temsilcisi Keriman Ulaş-Ulusoy katıldı. Amerika FUmleri değerlendirmesinde de Be- langer & Sauve Ödülü'nü aldı. Bu yıl Ahnan Sineması'nın tanıtıldığı Mont- real Dünya Filmleri Festivali'nde iki Ahnan filmi de ödüllerle döndü ülkelerine. Bunlardan En 1yi Yapan Ödülü alan Oüver Hirschbiegel' ın. 'Das Experiment' (Deneyim) filmi, mahkûm- lann şiddet yanlısı davranışlanna bilimsel bir bakışı irdelerken Soğuk Savaş döneminde Do- ğu Berlin'den Batı Berlin'e kaçışı işleyen Ro- land Suso Richter'in 'Der Tunnel' adlı fılmi de izleyicilerin seçtiği En lyi FUm Ödülü'nü ka- zandı. Diğer değerlendirmeler de şöyle bir sı- ra ızledi: En tyi Görüntü Yönetmenliği Brezil- ya fıbni 'Lavoura Arcaica' (Babarun Solunda'. En lyi Kadın Chiuıcu Ödülü : Fransız- Kana- da ortak yapımı ünlü sinemacı ClaudeMiller'in 'Betty Fıscher et aırtres histoires' (Betty Fısc- her ve Diğer Öyküler) fihnindeki yorumlany- la Sandrine Kibeıiain, Nicole Garcia ve Mat- hilde Seigner arasında paylaştmldı. En İyi Er- kek Oyuncu Ödülü'nü. Almanya'dan Vanessa Joop'un 'Engel & Joe' fılmindeki rolüyle Ro- bert Stadlober aldı. En lyi Senaryo Ödülü'nü ise Kanadalı CatherineMartin 'Mariages' (Ev- lilikler) fıhniyle aldı. Öte yandan Uluslararası Fihn Eleştirmenle- ri Ödülü'nü 'Betty Fıscher et autres histoires 1 fihniyle Claude MiUer alırken. Cezayirli bir göçmen ailenin sorunlannı işleyen Kanadalı yönetmen Denis Chouinard'in 'L'Ange de go- udron' (Katran Meleği) adh fümi de Halk Ödü- lü'ne değer bulundu. Ozel Montreal Ödülü'nün verildiği ve Türk filmleriyle birlikte birçok ülke filmlerinin ne- densiz dışlandığı İlk Filmler değerlendirme- sinde ise, Kıbns Banş Harekatını Rum gözüy- le irdeleyen 'Yıküzlar Aranda' adlı bir Kıbns Rum kesimi fihni ödüle layık bulundu. Türk filmlerinden dört gösterimle en çok iz- leyici çeken Yümaz Erdoğan ve Ömer Faruk Sorak'ın 'VizonteJe'si için sadece Türklere yö- nehk bir gühnece yorumlan yapılırken Serdar Akar'ın 'Dar Alanda Kısa Paslaşmalar' fihni, Türkiye'in 12 Eylül sonrası geçirdiği değişimi küçük semt sakinleri arasuıdaki ilişkilerle yan- sıtmasıyla değerli bulundu: Semih Kaplanoğ- lu'nun 'Herkes Kendi Evinde'si ise günümüz insanına 'Nerede Yaşamak' sorusunu sordurma- sıyla önemh ölçüde izleyici kitlesini çekti ve bol alkış aldı. Festivale Türkiye'den Montreal Ödülü jüri- sinde yer alan Uluslararası Istanbul Film Şen- liği Yöneticisi Hülya Uçansu, Paris'ten Türk filmleri dünya satış temsilcisi Keriman Ulaş - Uhısoy, yönetmen Semih Kaplanoğlu ve yönet- men Omer Faruk Sorak katıldılar. Chucho Valdes, Latin Gnammy ödül töreninin LosAngeles 'tayapılmasını eleştirdi: Müzik politikanın dışında tutulmalı \bldes, töreoe kaülmakta bir sakuıca görmüyor. Kültür Servisi-Kübahpiyanist Chucho Valdes, 11 Eylül tanhin- de Miami'de yapıhnası planla- nan Latin Grammy ödül töreni- nin, politik nedenlerden ötürü Los Angeles'tayapıhnasını eleş- tirdi. Ödül töreninin yeri, Miami ve çevresinde yaşayan Küba kar- şıtı gruplann protestosuyla kar- şılaşmamak için değiştirilmışti. 3 yaşından bu yana piyano ça- lan 59 yaşındaki piyanist, Hava- na's Hotel Nacional'deki progra- mının ardmdan yaptığı açıkla- mada, bu durumun utanç verici olduğunu, çünkü müziğin, poli- tikanın dışmda tutulması gere- ken evrensel bir dil olduğunu söy- ledi. Protestolan birtarafabırak- tığuıı belırten Valdes, törene ka- hlmakta bir sakınca görmediği- ni ekledi. Latin caz tarzındaki yenilikçi çahşmalanyla daha önce 2 kez Grammy ödülü alan Valdes, bu yıl da aday sanatçılar arasında yer ahyor. Küba kökenli şarkıcı Gloria Estefan ve eşi EmibVnun törene katılacak isimler arasmda yer al- maması konusunda bir yorumda bulunmayan Valdes, Küba'da ya- şamış ve daha sonra dünyanın çeşitli yerlerine dağılmış herke- sin bu etkinliğe katıhnası ve kül- türün evrensel olduğunun öne- mini vurgulaması gerektiğini be- lirtti. Bu yıl Grammy'ye Valdes'in dı- şmda, aralannda Isaac Delgado, Omara Portuondo, Celina Gon- zales ve Lazaro Ross gibi ünlü isımlerin yer aldığı birçok Küba- lı sanatçı aday göstenldi. Küba- lı sanatçılann ABD'ye girmeleri için gereken vize işlemleri, ABD'li yetkililertarafından bek- letiliyor. IŞILDAK VE YELPAZE ATÎLLA BİRKİYE Bu Nasıl Bir v Görüş1 Yapı Kredi Yayınları ile ilgili yazımdan sonra Buket Uzuner, telefonla desteğinı verdi. Emeğin yok sayıl- ması yazar dostumu doğal olarak öfkelendirmişti. Yalnızca Buket mı? Turgay Fişekçi, Semih Gümüş, Hikmet Temel Akarsu da destek verenlerdendi. Cumhunyet'te (14 Ağustos} Mustafa Şerif Ona- ran "Görüş" köşesinde "Gene Binbir Gece Masal- lan" başlıklı, yazıma yanrt niteliğinde bir yazı yayım- ladı. Masaliar'dan dolayı, önceki yıllarda Atol Arrt ile (AFA ile) olan "telif sorununu (niçin!) dile getiriyor, Ya- pı Kredı Yayınları'nı övüyor, satır aralannda da beni eleştiriyor. Masallar'ın yayımlandığı zamanlar gerek yayınevi- ne gerekse de Alim Şerif Onaran'a oldukça yakın- dım; biri ne yazık kı aramızda degil, yaşamını yitirdi, ötekisi işi bıraktı. Aralarındaki sorun beni ılgılendirmi- yor, aynca bildiklerimin bir kısmını da söylemek iste- miyorum! Bukonuyadeginseydim.belki Masallar'ın telifhak- kı elinde olan Mustafa Bey'e söz düşerdi. Bir yazara pek de yakışmayan bir bıçımde Ant'a saldrnyor, ay- nca oldukça "kişisel" -kimilen kaynağını bilir- bir çe- kişmeyi durduk yerde saldırgan bir bıçımde günde- me getiriyor. (Bu konuya gerçekten dönmek istemi- yorum; bu konudaki bildiklerimi de gerçekten söyle- mek ıstemiyorum.) Mustafa Bey "kendiaçısı'ndan bel- ki haklı olabılır, ama ne yeri, ne zamanı! Gelelim banasöylediklerine... İki yerde şöyle diyor "Âlim Şerif Onaran, kendisini yapmak istedikleri- nin arkasına çekecek kadar alçakgönüllü birınsan- dı. Onun emeğinde hakkı olduğunu öne sürenler, ondan neler öğrendiklerinin de aynmına varmalı." "Yapı Kredi Yayınlan, yazann karşısında önûnü ilik- lemesini biliyor. Yazaria ilgili en küçük aynnttyt koru- maya çalışıyor. Bunu 'haksız rekabef olarak görmek isteyenler, ancak kendilenni aldatır." Yazımda Âlim Şerif Onaran'ın çevırisinde emeğim var demedim; çok farklı bir metinde Âlim Şerif ile dil- sel birçalışmayaptığımızı (yaptığı işın büyüklüğünü, bir çevırmenin ötesındekı çabasını özellikle belirttim) ve yayma hazırtayan olarak (editör olarak), Yapı Kre- di Yayınlan'nca "emeğimin"yok sayıldığını vurgula- dım. Dedim ki: "Şimdi, böyle bir emek harcamışken ve bu emek -bırakın telifhakkına girip girmediğini-, bütün kültür ve edebiyat çevresınce biliniri<en, ilk yayımlandığın- da dergilerde, gazetelerde adım geçmişken, ne ya- zık kı Yapı Kredi Yayınlan 'nda çalışan herhangi birin- den 'bir nezaket' telefonu bile gelmedi." Söylemek istedığım, Yapt Kredi Yayınlan'nın yok say- ma eylemı, ıktidar tutkusu. Mustafa Bey emekten ya- na değılse onu bilemiyorum. Yapı Kredı Yayınlan yok saymayı öyle benimsemtş ki, Sevda Şener'in "Cumhuriyet'in 75. Yılında Tûrk Tıyatrosu" adlı kıtabına aldığı "Anlat Şehrazat" mü- zikalinden tek satır söz etmiyor! Önsöz'deki, Âlim Hoca'nın sağlığındaki isteğiyle "BinbirGece Masallan'nın Etkileri" bölümünü geliş- tiren krtabın editörü, sinema ve sahne uyarlamalann- dan söz edilen bölüme ne hıkmetse, "Anlat Şehra- zat" müzikaiinden tek satır bıle koymamış! Müzikle- rinj Serdar Yalçın'ın yaptığı, Mehmet Birkiye ile bir- likte uyarladığımız ve şarkı sözlerini yazdığım bu mü- zikalden niye söz edilmiyor? Böyle bir yok saymaya Mustafa Bey ne diyor! Müzikali Âlim Hoca çok beğenmiş ve her fırsatta söylemiş, birkaç kere gelmış, notalan da ıstemişti. Üs- telikhiçbir yasalzorunlulukolmadığıhaldeAtılAnt'ın önerisı ve benim teklıfimle müzikalin yapımcı şirketi Âlim Şerif Onaran'a telıf ödedi. (Banka kayrtlannda vardır.) Ben mı hocanın emeğinde hakkım var diyo- rum! Yapı Kredi Yayınlan'nın yetkililerinin ya da yetkiltst- nin, Masallar'ın fılmlerini el altından, AFÂ Yayınlan'nda çalışan bir arkadaşımızdan ıstedığıni -haber kaynağı açıklanmazmış- söylesem, acaba Mustafa Bey hâlâ bu yayınevının karşısında önünü ilikler mi? Ben, telif falan istemıyorum -gerçi hakkım olduğuna inanıyo- rum, ama istemiyorum-, Mustafa Bey'e ödesinler! "Etik"ten söz ediyorum! Yineliyorum: "Bence, Yapı Kredi Yayınlan'nın yapması gere- ken: Kültür dünyasında 'iktidar 1 olma tutkusunuya- şama geçirmek ve haksız rekabetyaratmak değil, ger- çekleşmesi güç olan kitaplan basmak!" VenedöCten Bekir Kumbul'a davet • ANTALYA (AA) - Altın Portakal Kültür ve Sanat Vakfı Yönetim Kurulu ve Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Bekir Kumbul, Venedik Film Festivali'ne davet edildi. Antalya Altın Portakal Film Festivah'nın Akdeniz'e Kıyısı Olan Ülkelerin Kültürel \e Görsel-Işitsel Etkileşim Platformu'na uye olmasıyla festivahn uluslararası boyut kazanması açısmdan atılan önemli adimdan sonra Kumbul, Venedik Fihn Festivali'ne 'Onur Konuğu' olarak davet edildi. Kumbul, 7 Eylül 2001 Cuma günü '7. Avrupa Akdeniz Sineması' konulu panele konuşmacı olarak katılacak. Panelde. sinemannı. farklı kültürleri birbirine tanıtan mükemmel bir araç olduğunu ve kültürler arası etkileşimin en iyi sinema yoluyla gerçekleşebıleceğini anlatacak. Bridget Jones'a yeni rakip • Kühür Servisi - Tüm dünyada satışa sunulduğu andan bu yana satış rekorlan kıran ve filme uyarlanan 'Bndget Jones'un Günlüğü'ne yeni bir rakip çıktı. 30 \aşını geçtikten sonra evde kalmaktan korkan bir kadın karakterin yaşamını ve çelişkilerinı ele alan kitabm rakibi, 'Kate Reddy' adlı kitap. Daily Telegraph gazetesinin yazan Allison Pearson"ın köşe yazılannda yarattığı Reddy karakteri Bridget'm tam tersi bir kadın portresi çıziyor. Kate bir mimarla evli, toplum içinde saygın bir yeri var ve zamanının çoğunu iki çocuğuna annelik yaparak geçiriyor. Buna rağmen mutlu değil. "Evlen, kurtul" anlayışını kaduılara empoze etmekle eleştirilen Bndget Jones"un günlüğü, Kate Reddy'ninki ile sinemada da karşı karşıya gelecek. Miramax, film haklarını Allison Pearson'dan almış durumda. Başrol için ise Nicole Kidman ve Julia Roberts düşünülüyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle