Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 31 AĞUSTOS 2001 CUMA
12 KULTUR kultur(« cumhuriyet.com.tr
Sergun Ağar ilk romanında yan kurgu yan gerçek ipuçlan ile imkânsız bir aşkı anlatıyor
Aşk ve nefretin kesişme noktasıNENA ÇALİDİS
Aşk acaba nefretin kardeşi mi? Türkler ve
Rumlar: düşman ve âşık. Birbirini gizliden
seven, açıkça nefret eden toplumlar olduğu
gibi kişiler de var mıdır? Sergun Ağar, 'Aşlan
Samarya'sı Selanik'te Kaku' isimli ilk roma-
nında ne dinJerin. ne kültürlerin, ne de ailele-
rin ayırmaya güçlerinin yetmediği Başkomi-
ser Hasan ile Efrosinı'nin aşkını anlatıyor.
- Profesyonel reklamcıhğın geliştiği dönem-
lerde ilk reklam mctin yazarian edebiyatçüar
oldu. Siz şimdi bunun tersini j apıyorsunuz™
SERGUN AĞAR- Doğru. Ancak sanınm
ben romancı olmak içın reklamcı oldum arna
bu süre biraz uzadı. 25 yıl kadar sürdü. Çün-
kü benim yazınla ilışkim reklamcılığımdan
öncesine dayanıyor. Reklam çok yoğun bir
uğraş, insana pek zaman bırakmıyor.
Reklamcılıkla ilişkim azahnca ben de asıl
uğraşıma döndüm. Öte yandan reklam yazar-
lığı apayn bir iş. bir uzmanhk konusu. lyi bir
reklam yazan olmak için önce iyi bir reklam-
cı olmak gerekli. Tersini yaptığım konusunda
haksızsınız ama reklam yazarlığının, roman ya-
zarlığına çok faydası olduğunu düşünüyorum.
- Roman çabşmalannızın arkası gelecek mi?
AĞAR - Bir kez buluştum artık zor aynlı-
nm sanıyorum romandan. Roman, yazının en
zor ama çalışması en keyifli ürünü. Zaten ken-
dime söz verdim. en az üç romanım yayımlan-
madan kendime romancı demeyeceğim. 'Aş-
kın Samafyası Selanik'te Kaldı' yayımlanma-
da"n önce ikincıye başlamıştım zaten.
'Niyetim senaryo-roman yazmaktı'
- Kitaptaki yaşama tanıkhk ettiniz mi? Yok-
sa kurgusal bir roman mi?
AĞAR- Tanıklık ettığımi söylemek zor ama
elimde ipuçlan vardı. Onlann izini sürdüm.
Elimdeki bilgileri üst üste koydum.Tanıklan
ile konuştum. Bu açıdan bakarsanız kurgusal
bir roman. Ancak romanın büyük aşklan Ha-
san veEfrosıni'yle ikiyazyaşadım, ozaman-
lar ben daha 6-7 yaşlanndaydım. Onlann ben-
de bıraktığı izlerin ne kadar derin olduğunu ro-
manı yazarken anladım. Birbirlerine sanlıp
Rumca, Türkçe şarkılar söyleyen, rakı kadeh-
lerini tokuşturan bu ikili siluete tanıklık ettim.
Çocukluğumun Samatya'sı yine beileğimde
çok canlı kalmış, bundan yararlandım. Kimi
bölümlerde de ipuçlarını buluşturup varsa-
yımlardan yola çıktım.
- İki komşu halkın ilişkileri hakkında ne dü-
şünüyorsunuz?
AĞAR - Bu halklar yüzyıllarca bir arada
yaşamışlar. Kültürleri iç içe geçmiş. Neredey-
se aynı türküleri söylüyoruz. Atina'ya gittiğim-
de hiç yabancılık çekmedim. Dillerini anlamı-
yorsunuz ama çok ıyi anlaşıyorsunuz. Beden
çok hareketli. Bir yandan 2. Dünya Savaşı var,
bir yandan Varlık Vergisi çıkmış. Türkiye çok
partili döneme girmiş. Kıbns \e 6-7 Eylül
olaylan yaşanmış. Bu dönemde özellikle Türk-
Rum ilişkileri çok dinamik. Hasan'la Efrosi-
ni'nin aşkırun arkasında böyle zengin bir fon
var. Romandaki tarihsel öğeler bu aşkın ekse-
nini çiziyor. Dolayısıyla o günün Istanbul'una
bir yolculuk da yapıyor okuyucu. O günleri ya-
şayan insanlarla konuştum, belgeleri araştır-
dım ve bir anlamda o günlerin asıl tarihini
görmeye çalıştım. Bu, romanın içindeki aşk-
la çok örtüştü. O dönemın İstanbuFu, Samat-
ya'sı ile bir bütünlük kurdu. Aynca roman iki
zamanlı. Dün ve bugün birbirleriyle iç içe ge-
lişiyor. Görünürde aşkı anlatıyor ama geri plan-
da yaşanan dönemlerin renklerinin kıyasla-
ması var.
'Bugünün aşk öykûleri renksiz'
• Sergun Ağar cümlelerle bir senaryo
kurmayı amaçladığı kitabında roman kurgusu
ile sinema kurgusunu bütünleştirmiş.
ipuçlan ile yola çıkan yazar ortaya sinema
tadında bir roman çıkarmış.
dillerimiz çok benziyor. Bana 'Yassu Komsi'
dediklerinde bunun yürekten söylendiğine ina-
nıyorum. Ben dost olduğumuzu düşünüyo-
rum. Politik anlamda yaratılan sorunlann ya-
pay olduğuna, bunun da kültür alışverişiyle gi-
derek eriyeceğine inanıyorum.
- Roman türünün gelişim sürecinde siz ken-
dinizi nereye koyuyorsunuz?
AĞAR-Aslında sözcüklerle, cümlelerle bir
fılm çekmek istedim. Romanın kurgusunda bi-
le sinemanın kurgu anlayışını kullanmaya ça-
lıştım. Romanda yarattığım mekânlarda, ka-
rakterlerde okuyucumla buluşma kaygısı bu.
Betimlemelerde, tiplemelerde çevirim senar-
yosu tekniğine yatkın bir anlatım kullandım.
Açıkçası bir senaryo-roman yazmaktı niye-
tim. Belki bu yüzden akıcı ve sürükleyici bu-
luyor okur romanı.
- Son dönemlerde tarihi roman ön planda.
Sizin romanınızda da tarihi öğeler var. Bunla-
n yansıbrken nelerdcn yola çıkünız?
AĞAR-Romanın fonunu oluşturan dönem
- Romanın gectiği Samatya'yı siz ne kadar
tanıyorsunuz?
AĞAR - Samatya'yı çocukluğuma ait bir-
kaç anının dışında tanımıyordum. Ama roma-
nın yazımı sırasında yakından tanıma fırsatım
oldu. Romana 'İstanbul Sokaklannda Aşk'
diye başlamıştım, ancak Samatya işin içine
gırince beni aldı götürdü, tek başına kaldı. Ta-
rihe bakıldığında Samatya çok önemli birmer-
kezdı. Anadolu Rumlannın başkentidir. Istan-
bul'dan daha eski bir yerleşimdir. Bence en
önemlisi, Samatya kendisine geçmişte yapı-
lan tüm tahribata karşın hâlâ direniyor kendi
kimliğini korumak için ve ben hâlâ korudu-
ğuna inanıyorum. Belkı 'İldnci Bahar'ın ya-
rattığı popülarite bir şeyleri değiştirdi ama
bence bu geçici bir şey. Samatya yine kendi
halinde olmayı sürdürecek bana göre.
- Romanımzuı kahramanuun başkomiserol-
ması o aşkın olanaksızlığının bir simgesi mi?
AĞAR - O da bir rastlantı. Bu aşkı inanıl-
maz kılan pek çok engelden sadece biri. Be-
nim ilgimi çeken de bu zaten. Aşk tüm bu en-
gellerin arasından fışkınyor. Zaten romandan
bunun gibi unsurları çıkarırsanız, romanın
ikinci ekseninde anlatıcının üretmeye çalıştı-
ğı aşk gibi, yavan bir öykü çıkardı karşımıza.
Hasan ile Efrosini aşkının rengi. büyüsü bu-
rada. Bugünön aşk öyküleri renksiz ve ben bu
kontrastlığı özellikle kullandım.
- Romandaki aşk astanda sizin arayıp da bu-
lamadığınız aşkın kendisi mi?
AĞAR- Evet, hiçbirzaman bulamayacağı-
mız aşkın kendisi. Aslında projelendirilmiş
bir aşkı üretmeye çalışır yazar. Asıl anlatılan
budur. Bu da bir anlamda günümüzde yaşa-
nan aşklann ironisidir. Yazar romanlardaki,
filmlerdeki aşklann peşine düşmüştür bir an-
lamda. Yani aşkı kurgular. Bu da sadece roman-
larda ve filmlerde olabilir kuşkusuz.
Kiihiir ıııirasnııız
Paris'te görücüye çıkb
İ KüJtür Servisi - Pa-
>ris'te Couvent des Cor-
;deliers binasında dü-
zenlenen 20. Uluslara-
rası Bizans Araşürma-
lan Kongresi çerçeve-
sinde mimar AhmetEr-
tuğ'un Ayasofya ve Ka-
riye müzelerindeki
freskleri konu alan fo-
toğraf portfolyosu ser-
gileniyor.
Açılışı Kültür Baka-
nı İstemihan Talay ta-
rafından yapılan sergi,
4 Eylül tarihine kadariz-
lenebilecek. Sergide yer
alan, özel teknikle el ya-
pımı kâğıtlara 90x110
cm boyutunda basılmış
90 fotoğraf. Ertuğ &
Kocabıyık Yayuılan ta-
rafindan ttalya'da bastı-
nlan Hagia Sophia - A
Vlsion for Empires ve
Chora. the Scrofl ofHe-
aven adlı kitaplarda yer
alan çok sayıdaki fotoğ-
raf arasından seçildi.
Metinlerini. Bizans ta-
rihçisı Prof. Cyril Mo-
angonun hazırladığı ki-
taplar. Pans'te düzen-
lenen sergide ziyaretçi-
lere tanıtılıyor. Açılışta
bir konuşma yapan Co-
uvent des Cordeliers
Başkanı Jean Bergeron.
serginin bu mekânda
yapılmasından dolayı
onur duyduğunu ifade
etti.
Kültür Bakanı Talay
ise uygarlığın beşiği
Türkiye'de sahip oldu-
ğumuz kültüreî mira-
sın gelecek kuşaklara
da aktanlmak üzere ko-
runmasının önemini di-
le getirdi. Talay. konuş-
masını şu sözlerle sür-
dürdü: "tstanbuTdaki
dünya kültüreî mirası-
na ait çok sayıda eser
arasmda Kariyeve Aya-
sofya'nın ayn bir önemi
bulunuyor. Bakanhğun
ve şahsım adma, yayın-
cılar Ahmet Ertuğ ve
Ahmet Kocabryık'a, Bi-
zans ve Osmanlı - Türk
sanat mimarisinin Pa-
ris'ten dünyaya açılma-
sına katküaniçin teşek-
kür ederim."
Paris sergisinde,
20x25 cm. formatında
büyük kamera ve ışık
kullanılarak çekilen fo-
toğraflar yer alıyor. Ah-
met Ertuğ. Ahmet Ko-
cabıyık ve Borusan iş-
birliği sonucunda kül-
tür ve sanat yaşamımı-
za kazandınlan sergi,
Türkiye'nin tarihsel
zenginliklerini uluslara-
rası bilim ve sanat çev-
releriyle buluşturan bir
etkinlik.
Dark Tranquillity, Affiction ve Dishearthen 6 Ekim'de dinleyiciyle buluşacak
Istanbul Univemtesi Rock Kulübü
Kültür Servisi - İstanbul Üni-
versitesi Avcılar Kampusu Mü-
hendislik Fakültesi öğrencileri-
nin 1992 yılında kurduğu 1Ü
Rock Kulübü'nün amacı Türki-
ye'de rock müzik sevgisini ve
anlayışını yaymak. Bugüne ka-
dar pek çok etkinlik düzenleyen
kulüp özellikle amatörrock grup-
lannın tanınmasına destek ver-
mektedir.
Oniversite bünyesinde aynı za-
manda tavla, satranç turnuvalan
ve stand-up şovlar organize eden
kulüp, üniversite bünyesi dışında
da dekanlığın izni ile düzenli ola-
rak yabancı rock gruplanna Tür-
kiye'de konserler ve imza günle-
ri düzenlemektedir.
2000 yılı Ocak ayında tüm ge-
lirleri depremzede kişi ve kuru-
luşlara bağışlanmış olan Rotting
Christkonserinin organize etmiş,
aynı zamanda geçen ekim ayın-
da Finlandiyalı grup Sentenced'ın
konserini de düzenlemişti.
IÜ Rock Kulübü son olarak Is-
veçli topluluk DarkTranquiUit> ı
Türk dinleyicileri ile buluştur-
mayı amaçlıyor. Isveç'in en bü-
yük gruplanndan biri olan Dark
Tranquillity 6 Ekim'de Sold Out
Concert Hall'da bir konser vere-
cek. Konserde aynca Afitiction ile
Dishearthen da yer alacak. 20-25
milyon arasmda değişen bilet fi-
yatları Köstebek Müzik Shop
(Beyoğlu), Zihni Müzik (Kadı-
köy), Pentagram Shop (Kadıköy),
Pena Müzıkevi (Beşiktaş), Poem
Rock Shop (tzmir), Yücel Müzik
(Izmir), Stüdyo Ümit (Izmir),
Hayri Plak'tan (Ankara) temin
edilebilecek.
YAH ODASI
SELİM tLERt
Adlap, TÜPkçe,
Dil Sevgisi
Çocukluğumda, yenıyetmelığimde Adapazan'na sık-
ça gidip gelirdik. Anneannemın. annemin akrabala-
n orada sakin bir hayat içinde yaşıyorlardı. Güzel ah-
şap evlerde yaşıyorlardı.
Bazı zamanlar düğünlere gidilirdi. Öyle gecelerden
havuz başında ışıklar, renkli ampuller hatırlıyorum.
Bir ara, akrabamız, hısmımız genç hanımların, ye-
ni doğan kız çocuklarına hep Beigin adını verdikle-
rini fark etmiştim. Bunun sırnnı kendi kendime çöz-
müş ve büyük bir keşifte bulunduğumu sanmıştım:
Beigin, yani Beigin Doruk, yani Küçükhanımefen-
di...
Beigin Doruk, Türk sınemasının çok sevilen bir
oyuncusuydu. Küçükhanımefendi'ler de arka arka-
ya çevriliyor, toplumu enikonu etkiliyordu. Beigin adı
birtür kentsoyluluk özlemı, simgesıydi.
Sonradan bu ad olgusunun Türk toplumunda -her-
halde başka toplumlarda da- bir sevgı anlatımı nıte-
liğiyle başlı başına bir sosyolojı oluşturduğunu öğ-
renecektim.
Geçmişteki Ankara Radyosu'nun ünlü Türkçe tan-
golar yıldızı Zehra Eren, bir söyleşimizde, o yıllann
kız çocuklanna Zehra. erkek çocuklanna da Eren adı-
nın çokça verildiğinı söylemişti.
Annebabalar, yüzünü görmeyip sesını dınledikle-
ri, tangolanndan hüfyalar devşirdikleri bir sanatçıya
böylelikle sevgılerini, hayranlıklarını dıle getirmış olu-
yorlardı. Radyonun o yıllarda Turk toplumu üzerın-
de derin etkisi var.
(Zehra Eren'i ben de dinledim: Müthış bir yorum-
cu.)
Yalnız radyonun mu etkisi var? Roman kahraman-
lan datutkunluklar uyandırıyor. Kerime Nadir'in Ro-
mancının Dünyası adlı anı kıtabını okuyanlar. Nalan
ve Kenan adlarının nasıl kuşaktan kuşağa geçtiği-
ni bilirler.
Hangi televizyon kanalındaysa, Akrep Nalan ko-
nuğum olmuştu. Romanlar sevdalısı Akrep Nalan, aşk
romanlanndan söz açtığımızda, adının Hıçkınk'tan gel-
diğini anlattı...
Refik Halid'in eserinden sonra birçok Nilgün doğ-
muş.
Bunların hepsi, bir toplumun, Türk toplumunun
gönül, duygu tarihini kavramamız için birer veri. Se-
vilmiş eserfer, sevilmiş sanatçılar adlarıyla yaşatıla-
rak, o dönemlerde yenı kuşaklara sanki armağan
ediliyorlar.
Kerime Nadir, Funda adlı romanının da aynı etkiyı
bıraktığını yazar. Funda, genç hanımlann adı oldu-
ğu ölçüde, bırtakım tican ışletmelerin de adı olmuş.
Edip Cansever'ın dızelerini yineleyip duruyorum:
"Adını Funda Oteli koy I Aklından gelip geçen bir
yazın I Ve akşam güneşlerinde orda burda"...
Sonra toplumu etkileyen unsuriar, guçler değiştık-
çe, bu adlan, bu hülyalan yitirdik. 1970'lerdeydi, yaz
yolculuklanna çıkarken, Akdeniz'e doğru birçok "ma-
sum" köy kahvesinin Dallas adını ürpererek oku-
muştum.
İlk belirtilerdi: Şiir ve hülya elayak çekiyordu. Artık
kimsenin adı Çalıkuşu Feride olmayacaktı. Dallas,
Dcvinia, Isaura, Ceyar... Anadılimize bu horgörü ar-
dı sıra Amerikan biçimi yaşamayı getirecekti, getir-
di de.
Yiyip içtiklerimizden giyinip kuşandıklanmıza, her
şeyi, yabancı dillerdeki karşılıklarıyla adlandırma
özentimiz, günün birinde Türk Lirası yerine doları hiç
de yüzümüz kızarmadan benimsememize yol açtı.
Dolar daha çok kazık atacak.
Takvimde İz Bırakan:
"Bir yerterde bir ağustos kalmış olmalı", Gülten
Akın, Toplu Şiirler 1956-1991. Yapı Kredi Yayınları,
1996.
Juan Munoz yaşamım yitirdi
• Kültür Servisi - 48 \aşındakı lspanyol
heykeltıraş Juan Munoz. geçtığimız saiı gecesı
geçirdiği kalp krizi sonucu yaşama veda etti.
Yapıtlan Londra'daki Tate Galerisi'nde de
sergilenen heykeltıraş. normal boyutlarda insan
figürlerine ağırlık vermesiyle tanınıyor
Munoz, özellikle 1980'lerdeki çalışmalanyla
heykeltıraşlık alanmda meteorik bir doğuş
olarak nitelendirilmiştı. Sanatçı, kendisi gibi
heykeltıraş olan Cristina Iglesisa ile evliydi.
L/eonard Cohen 'in
1963yılında
çıkarttığı 'The
Favorite Game'
isimli romanı
yönetmen Bernar
Hebert tamfindan
sinemaya aktanldı.
Çekimlerinin bir
bölümü tamamlanan
fılmin senaryosu
Peter Putka 'ya ait.
K Ü L T Ü R » Ç İ Z İ K
K Â M İ L M A S A R A C I
Cohen'in sevda senfonisi beyazperdede
ENGtV AŞKIN
TORONTO - Montreal'in virtüöz sanatçı-
sı Leonard Cohen, 60'lardan beri sevdaya
adanan lirik şiiri, büyüleyici sesi ve imgesel
romanlanyla "evrenselbir kült" yarattı. 1963
yılında çıkan "The Favorite Game" adlı ro-
manı, duyarlı bir aşk geçidinin labirentlerine
ulaştınr okurunu. Kanada edebiyatının en
seçkin yapıtlanndan biri olan bu romanda.
kendi yaşamını simgeleyen bir sevda serüve-
ninin irdelenmesine girişir Cohen. ilk yapıtı-
nm yayımı için uğraş veren genç bir roman
yazannı öyküleyen Cohen. ironi ve romantiz-
min örtüştüğü bir emekleme çağının portre-
sini çizer.
"TlıeFavoriteGame" ile, devingen bir genç-
liğin depremlerini getiren Cohen, tüm içeri-
ğiyle şiirsel bir evrene götürür bizi. Yaratıcı-
lığının ilk deneylerinden sayfalar açan ana
roman karakteri. Cohen'in belki de kendi öz-
yaşamını tanımlayan bir simge olmuştur.
Montreal'li varlıklı bir Musevi ailenin tek
oğlu Lavvrence Breavman'ın portresidir "The
Fa\t)rite Game". Geçen yıl Kanada"da 20.
yüzyılın 'en seçkin 10 romanı'ndan biri ola-
rak seçilen bu yapıtı şöyle tanımlamıştı Mic-
hael Ondaatje: "The Favorite Game'in en be-
lirgin özelliği, vazım stili ve tekniğrv le, bir si-
nema uvariamasuu zorunlu kılnıası. Her bö-
lümü 'bir beyaz perde tablosu olan' bu roman,
ürikdilhiedebeğeniniizitophıyor". Quebec'li
ünlü yönetmen Bernar Hebert, fırtınalı aşk-
lanyla ünlenen Cohen'm bu romanını filme
çekıyor bu sıralar. Yıllarca önce Rock türü-
nün efsanevi yıldızı Janice Joplin le New
York'ta yaşadığı umutsuz sevdayı şarkılanna
taşıyan Cohen, yönetmen Hebert' in de yıllar-
dır tutkun olduğu bir addı. Yapıtını tammsız
bir yoğunlukta şiirsel bulan yönetmen. "The
Favorite Game" adlı romanın, şiirsel bir gör-
kem olduğuna inanıyor. Monfreal çekimleri
biten filminin Nevv York bölümü için yakın-
da Amerika yolculuğuna çıkacak olan yönet-
men Hebert. film ve dansla bağlamh yapıt-
lann usta imzası olarak biliniyor. Ödüllendi-
rihniş yapıtlan Mendelssohn,Çaykovsld, Mo-
zart\e Beethoven ile tanınan Montreal'li yö-
netmen, Peter Putka adlı ünlü bir senaryo ya-
zanyla ortak çalışıyor.
"The FavoriteGame" adlı yapımın tümü Ka-
nadalı olan oyunculan arasında şu adlar var:
Michele-Barbara Pelletier, Daniel Brochu,
Carv Lavvrence, Sabtne Cansenti.