18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 AĞUSTOS 2001 ÇARŞAMBA 14 KULTUR kultuna cumhuriyet.com.tr 'Benim Adım Kırmızı9 romanı İngiltere'de yayımlanan Orhan Pamuk: ünyada Türk yazar' ohnak zor MELTEM KERRAR/ BURCUGÜNÜŞEN Orhan Pamuk un son romanı 'Be- nim Adım Kırmızı' İngiltere'de ilk kez FaberYayınevi tarafından yayım- landı. Edinburgh Kitap Festivali'nin konuğu olarak Londra'da bulunan Pamuk'la The Independentgazetesin- den Guy Maıuıes-Abbott'un konu üzerine yaptığı geniş bir söyleşi cu- martesı günü yayımlandı. Yazan 'dün- yanın yaşayan en iyi yazaıianndan biri' olarak tarumlayan Independent'ta çıkan yazı 'The deadJy style wars of IstanbuT (IstanbuJ savaşlannın ölüm- cül tarzı) başlığını taşıyor. Pamuk'un kısa bir biyografisine de yer veren gazete, yazanmızı "Tiir- kiye'nin en çok satan yazan" olarak tanımlarkenonun "İslamiyöntemler ile Batı'run yöntemlerini harmanla- dığTnı vurguladı. Yazıda, Orhan Pa- muk'un İletişim Yayınlan tarafından yayımlanan Dostoyevski'nin tüm ya- pıtları dizisinin editörlüğünü yaptı- ğı haberine de yer verildi. Yazıda "Benim Adım Kırmızı, Ba- n'ya ilişkin her şeye karşı, onun sanat formlan da dahil. bitmez tükenmez kararsızlığı kristalize ediyor" denil- di. Aynca "Pamuk'unromanlanger- çeklik, yazınsal güç ve süriikleyicilik gibi yeni yüzyıldaki ^rlığını güven- ceye alacak nitelikleri bir araya geti- riyor" görüşüne de yer verildi. Italya ve Finlandiya'da basılan ki- tap bir hafta sonra Amerika'da çıka- cak. Önümüzdeki aylarda Kürtçe, Fransızca, Almanca, Isveççe, Daniş- çe ve Yunanca yayımlanacak. Uzun süredir üzerinde çalıştığı yeni romanı ise aralık ayında okurlanyla buluşacak. - Yazıda İslami ve Bad yöntemleri- ni harmanlayan bir yazarolarakgös- teriJiyorsunuz.. PAMUK-Bu hep söyleniyor. Ben başka türlü söylerdim. İslami değil de Doğu ile Batı'yı birleştiren, müm- kün olduğunca modern. postmodern Batı teknikleriyle geleneksel kültü- rün çekinmeden yan yana gelmesi gerektiğini her zaman söyledim za- ten. - Yazıda önceleri Borges, Calvino, Faulkner. Salman Rüşdü gibi yazar- laria karşılaşfınldığmız, ama daha sonra şahsına münhasır bir yazar ol- da "üçüncü dünya ülkesi yazan' ola- rak değerlendiriyorlar. Onlardan da- ha da yüksek bir yazar olmak gibi kay- gım yok. ne olduğumu biliyorum. Türkiye'den çıkmışım, Türk yazan- yım. Bu bir olgunluktur. insan han- gi sokaktan geldiğini bilir, onlann arasına girdim diye yüksek sosyete- denim havalan atmam. ayıp. Ama, bu tamamen edebi yazar olarak görül- mediğim anlamına gelmez. Ingilte- re 'nin en çok satan yazan Irwin \\*dsh, tskoçya'nın sorunlannı yazıyor. On- lann da yerellikleri söz konusu edi- liyor, ben neden edilmeyeyim? On- larda bölgelerle ilişkilendiriliyorlar, ben onlardan niye daha çok evrensel olayım? Aklın vej»özün gördüğiL. abriel Garcia Marquez'i de 'Kolombiyalı yazar', 'Latin Amerikalı yazar' ya da 'üçüncü dünya ülkesi yazan' olarak değerlendiriyorlar. Onlardan daha da yüksek bir yazar olmak gibi kaygım yok, ne olduğumu biliyorum, Türkiye'den çıkmışım, Türk yazanyım. Bu bir olgunluktur, insan hangi sokaktan geldiğini bilir.' duğunuzun anlaşıldığı söyleniyor. PAMUK - Yeni bir yazar, hiç tat- madıklan birmeyve gibidir. Şeftaliy- le portakal arası bir şey derler. Cal- vino'yla Borgesarası bir şey ya da bir- kaç ad sayılır. Şimdi artık kendime özgü biryazar olduğumu daha çok ya- zıyorlar, normal bunlar. ralı yazan olmayı isterdim her yazar 'Ne olduğumu biliyorum' - Cenelde yurtdışında çıkan eleşti- rilerde Doğu ve Batı arasında kilit noktası olarak gösteriliyorsunuz. Bu durum hoşumıza gidiyor mu? PAMUK- Hiçbır yazar sonunaka- dar anlaşıldım demez. Bazı şeylerin görülmesı yeterlidir yazar için. Guy Mannes-Abbott,aslmda yaptığım şe- yi doğru görmüş. Gelenekselle mo- dernliği birleştirdiğim, bunlar doğru. Ama nasıl görünmeyi tercih ederdim diye sorarsanız, dünyanın bir numa- -Bazı yazariarhep bir kalıba soku- hır. Eleştirilerin hep avnı ııoktada rop- lanması size de aynı şeyi hissettiriyor mu? PAMUK- Biraz hissediyorum ama ben aynı kalıba konduğum için de- ğil, Türkiye o kalıba konduğu için. Türkiye Doğu ile Batı arasında bo- calayıp duruyor ve her seferinde so- runlan yüzünden insanlann surah- ma acıyarak sorular sorduklan bir ülke. Hem iyiliğini istiyorlar Türki- ye'nin hem de bir türlü düzeleme- mesine bakıyorlar ve ister istemez o sorulardan kopamıyorlar. Aynca ki- taplanmda da Türkiye'nin Doğu ile Batı arasında kalmışlığı elbette ki var. Ülkeme benzetildiğim için kim- seyi suçlayamam. Daha iyi bir ülke- ye belki benzemek isterdim ama be- ni alegorilerle. anolojilerle. teşbih- lerle benzettikleri ülke Türkiye. Ki- taplanmın çıkmazı Türkiye'nin çık- mazı. Ne yapayım? Bana Amerikalı yazar gibi muamele edin diyemem. - Türk yazarlanndan yabancı ba- sında çok fa/la söz edilmiyor. Bu du- rum zaman içinde, size Türkiye'yi ve Türk edebryatını temsil etmek gibi bir sorumluluk yükledi mi size? PAML'K-Biraz yüklüyorama çok da değıl, bu ıkisini birbirinden ayır- maya çalışıyorum. Etrafta çok fazla Türk yazar olmadığı için yalnızca bir yazar degil, 'Türkyazar' olarak ba- kıyorlar. Bu çıkmazdan kurtulmak biraz zor. Türkiye deyince, temel ola- rak insan haklannı ihlal eden, ekono mik sorunlu bir ülke geliyor akla. Ki- taplanm da bunlardan uzak değil. Garcia Marquez'i de 'Kolombiya- lı yazar', 'Latin Amerikalı yazar' ya - Doğu-Batı karşılaştırmalannın sonucunda 'Onlar gördüklerinin re- simlerini yapıyorlar, biz baktığımızın resmini yapıyoruz' diyorsunuz, PAMUK - 'Benim Adım kırmıa'da işlediğim bir şeydi bu. Birazcık ak- lın gördüğü ile gözün gördüğünün resmini yapmak gibi bir aynm. Ge- nellikle İslam minyatürü aklın gör- düğü şeyi resmeder, gözün gördüğü- nü değıl. - Son olarak Edinburgh Kitap Fes- tivaü'nin konuğuydunuz. PAMUK - Çok güzel örgütlenmiş bir kitap fuarı gördüm her şeyden önce. Ingiltere'nin büyükçe bir şeh- rinde, 20 gün içinde bütün bir Ingi- liz edebiyatı sahneden geçiyor. Gü- nün her saatinde orayı dolduracak bir kalabalık var, ki aynı anda büyük bir tiyatro festivali oluyor. Nüfusun ya- nsı da tiyatrocu, ülkenin bütün tiyat- roculan birbirinı seyrediyoraslında, bu hareketlilik çok hoştu. Edinburgh Kitap Festivali 'ne uluslararası diyor- larsa da öyle değil. Ingilizce yazma- yan bir ben, bir Italyan, bir de Dani- markalı yazar vardı. Ingiliz dünyası çok içine kapalı, dışarsını fazla bil- miyor. - Bu anlamda Türkiye'yle bir kar- şılaşürma yapabilir misiniz? PAMUK - Yapamam, çünkü çok moral bozucu olur. Orada insanlar kitaplan çok okuyorlar ve çok fazla okur var, bizdeki gibi lambayla aran- mıyor okur ya da bir yazar bulundu- ğunda çok fazla kızılmıyor (!). Unvanı verilmeyince Edinburgh'ta Hollywood stüdyosu kuruyor İtalyan yönetmen Nanni Moretti'nin yönettiği 58. UJuslararası Venedik Film Festivali 8Eylül'edek sürecek. Venedik Film Festivali'nde 140 film gösterilecek Kültür Servisi - '58. l luslararası VenedikFilm Festivali' bugün. yanşma dışı bölümde gösterilen Milcho Manchevski'nin yönettiği tngiltere, Italya, Âlmanya. Makedonya ortak yapımı 'Dust' adlı fılmle açılacak. Beş bölümden oluşan festival- de 76 uzun. 52 kısa met- rajlıve 12 belgesel olmak ûzere toplam 140 film gösterilecek. "Günümüz Sinemasr başlığıyla yeni eklenen bölümde. çağdaş sinema- {fan yirmi uzun metrajlı film yanşıyor. Bu bölüm- de. •'Yüın Aslanı" ödülü- ttü alacak olan filmin yö- ûetmenı ve prodüktörüne 100 bin dolar para ödülü de verilecek. Jüri, yaratı- cılıklanna ve sinema sa- natına getirdiği yenilikle- re göre iki filme de özel ödül verecek. Yine 20 uzun metrajlı filmin yanşacağı "Vene- dik" bölümünde ise ulus- lararası jünnin seçeceği film. "Altin Aslan" ödü- lü alacak. "Jöri Büyük Ödülü"nün de verileceği bölümde en iyi yönetmen, senaryo, aktör, aktris dal- lannda da ödüller dağıtı- lıcak. Ayncajünnin belir- leyeceği en iyi genç oyun- cu. "MarcefloMastroian- niÖdülü"nün sahibi ola- cak. Kısa metrajlı filmle- rin gösterileceği "Corto- Cortissimo" bölümünde kalitesi. yaratıcılığı ve ori- jinalliğine göre seçilecek olan en iyi kısa filme Gü- müş Aslan ödülü ve ayn- ca iki filme özel mansiyon verilecek. Festivalde "En İyi İlk Film" olarak seçi- lecek filmin yönetmeni 100 bin dolar para ödülü- nün yanı sıra "Luigi De LaurentBs"(Geleceğin As- lanı) ödülünü alacak. Festıvalin Yönetmenler Kurulu sinemaya olan kat- kılanndan dolayı "Alün Aslan" ödülünü Fransız yönetmen EricRohmer'e vermeyi planlıyor. Festi- val direktÖrü Aûjerto Bar- bara, bu yıl gösterilecek fılmlerde kadın temasının ve komedinin ağırlıklı ol- duğunu belirtti. Cannes Film Festiva- li'nde "Alün Palmiye" ödülü kazanan Italyan yö- netmen NanniMoretti'nin jüri başkanlığıni yaptığı festivale, ünlü yönetmen- ler John Carpenter, VVo- ody Ailen, Steven Spiei- berg, Eric Rohmer, Milc- ho Manchevski'nin ve Denzel VVashington, Ge- ne Hackman, Tom Beren- ger, Johnnv Depp, Helen Hunt, Elizabeth Berkle> gibi tanınmış oyunculann katılması bekleniyor. Connery'nîn 'sir' intikamıKültür Servisi - Sean Connery Britanya topraklannda ilk Hollywood stüdyosunu kurmak için kollan sıvadı. Con- nery, haftalardır bir grup işadamı, Columbia Pictures'ın sahibi çokuluslu Sony Şirketi ve büyük sermayedar- lar ile bu konudaki görüşmelerini sürdürüyordu. Ünlü aktörün doğum yeri olan Edinburgh"da kurulacak olan şirketin ilk beş yıl içinde yirmi filme imza atması plan- lanıyor. Şirketin finansmanı için gerekli olan 60 milyon dolar için Iskoçya'da sinemayı destekleyen bir kamu kuruluşu tarafından ihale açıl- dı. Ancak geçen ocak ayında Iskoçya Ulusal Partisi'ni destekJediği için Se- an Connery'e 'Sir' unvanı vermeye- rek büyük tartışmalara yol açan Ingi- liz hükümeti Hollywood şirketi ko- nusundaki her türlü gelişmeden uzak tutuluyor. Aktörün, işleryoluna girene dek hükümeti gelişmelerin tamamen dı- şında tutarak olayın tek kahramanı olmak istediği söyleniyor. Bir In- giliz film şirketinin yetkilileri ise "Bu Hollywood şirketi Sir'lük un- vanmı vermedUderiiçin Connen'nin hükümettenalacağıintikarn olacak" yorumunu yapıyorlar. Connery'nin unvan için adaylığı seçimler öncesin- de Muhafazakâr kanat tarafından gün- deme getirilmiş, ancak Iskoçyalı Bakan DonaklDewartarafından oyuncunun po- litik kariyerini güçlendümemek için en- gellenmişti. Sean Connery'nin son dö- nemlerde Sony ile yakın ilişki içinde olması aynı zamanda oyuncunun ye- ni bir James Bond filminde oynayacağı söylentilerinin çık- masına neden oldu. Sony şirketi yönericilerinden John Calley, Vv'arner Bross'ta çalıştığı dönemde Connery ile 'The Thunderball Bond' filmi için anJaşma yapmıştı. Filmin yapım haklan da şu anda Sony'ye geçmiş du- nımda. Film endüstrisinde Connery'nin kendisini 36 yıl önce şöhrete taşıyan filme dönmesi beklenirken sanat- çının bu kez filmde küçük bir rol üstlenebileceği ya da kötü adamı canlandırabileceği de söyleniyor. Connery'nin Los Angeles'taki fihn şirketi Fountainbridge'ın da Sony ile uzun süreli anlaşmalan var. iki şir- ketin önümüzdeki günlerde Iskoçya'da iki film çekmesi bekleniyor. Öte yandan ünlü oyuncu îspanya'daki bütün mallannı sattıktan sonra yeniden Is- koçya'ya yerleşmeyi düşünüyor. Ünlü sa- natçmın Iskoçya'da kendisi için ev ara- maya başlaması Iskoçya Ulusal Parti- si'ni bir sonraki seçimlerde geçme plan- lan kuran lşçi Partisi için politik bir kâ- bus niteliği taşıyor. Connery'nin ve or- tağı olacağı Hollyvvood şirketinin Iskoç- ya'daki varlığı Tony Blair hükümetinin Is- koçya'dan alacağı destek için ciddi bir teh- dit oluşturuyor. Her yıl partiye 50 bin ster- lin maddi destek sağlayan sanatçı Iskoç- ya'ya yerleştikten sonra parti için önemli bir oy potansiyeli oluşturmakla kalmayıp film şirketiyle de parti yanlısı bir çizgi izleye- ceğe benziyor. Son seçimlerde Connery'nin Iskoçyalı olmak- tan gurur duyuyorum ve en büyük isteğim Iskoç- ya'nın özgürlüğünü görmek şeklinde açıklama- larda bulunduğu göz önüne alınırsa lşçi Partisı'nin endişelerinde hakJı olduğu görülüyor. Mozart Festivali sona erdi Latrocha, festfv^Iin son konserini verdi Kültür Servisi - ABD'de gerçekJeştirilen Mozart Festivah"nin finali cumartesi akşamı A\ery Fisher Konser Salonu'nda yapıldı. Muzik direktörlüğünü Gerard Schwarz'ın yaptığı festivaiin son konseri tamamen klasik bir Mozart konserı niteliğindeydi. Daha önce Türkiye'ye de gelen solo piyanist Ispanyol Alicia Larrocha 23 no'lu piyano konçertosunu yorumladı. Konser daha çok bir Gerard Schvvarz şovu niteliği taşıyordu. Aynı zamanda Seattle Senfoni Orkestrası'nm müzik direktörlüğünü yapan Schwarz, Liverpool Filarmoni Orkestrası'ndaki görevi kabul edince. New York Oda Senfonisi'ndeki görevini bıraktı. Lincoln Center tarafından düzenlen en Mozart Festivali, daha çok konuk şef ve müzisyenlerin yaptığı bir gösteri. En popüler senfonilerden 'Haffher' ve 'Jupiter'in başanyla çalındığı konserde, orkestra duygulu yorumuyla büyük beğeni topladı. iki senfoni de enerjiden ve hızmdan bir şey yitirmemişti. DEFNE GÖLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ Gözaltında Bir Gün 23 Ağustos sabahı, on yıldır sahip olduğum pa- saportumun dolan süresini uzatmak üzere Vatan Caddesi'ndeki emniyet müdürlüğüne gittim. Çıkışta kimliğimi geri alacakken birgörevli, hak- kımda yakalama emri olduğunu söyleyerek beni alıkoydu. Hayatımdakı tek davamı hatırladım: Yirmi yıl önce, 1981 'de yazıişleri sorumlusu olduğum ay- lık kültür ve sanat dergisi "Sanat Emeği"nde ya- yımlanan bir yazı nedeniyle 142. maddeden yar- gılanmıştım. 1990'dabu maddeCezaYasası'ndan çıkarılarak sonuçlanyla birlikte ortadan kalkmış- tı. Ne ki, görevli memuru bunlar ilgilendirmiyordu. Bilgisayarfarından silinmemıştı yirmi yıl önceki ya- kalama karan. Bu nedenle davanın düştüğüne dair bir belge getirilmesi gerektiğini söylüyordu. Gazetemizi arayarak Atilla Coşkun'a olanları anlattım. Bir süre sonra gazetemiz avukatı Akın Atalay arayarak durumla ilgilendiğini söyledi. Ar- dından da yine gazetemiz avukatlarından Tora Pe- kin gelerek kimliğimi aldı. Gayrettepe'ye gitti. Bu arada beklemeyi sürdürürken benimkine benzer yeni bir olay meydana geldi. Egebank'tan aldığı bir çekin numaralarının bir başkasınınkiler- le karışması sonucu DGM'de yargılanan bir ha- nım, bir gün önce serbest bırakılmış. Ertesi gün de pasaport almak için emniyete gelmiş. O da, yakalanma emriniz var, denilerek alıkonuldu. Bir süre sonra birlikte Gayrettepe'ye götürüle- rek nezarete konduk. Yolda Akın'ı arayarak Gay- rettepe'ye gittiğimizi bildirdim. O da dosyamı bul- mak üzere Selimiye'ye gittiğini söyledi. Nezaretin kapısında yüzleri uykulu kimi genç, kimi orta yaşlı bir insan topluluğu karşıladı beni. İlk sorduklan, "Dışarda saat kaç" oldu. "Bir" de- dim. "Yuh, öğlen olmuş, daha kantinci gelmedi, kahvaltı edemedik" dediler. O sırada biri yanıma gelip, "Ağbiben seni tanıyorum. Ben Mücellit Ad- nan, Fethi Naci'nin yayımladığı kitaplann cıltci- siyim" dedi. Borç taksitlerinden birinı ödeyeme- miş, mal beyanında bulunması gerekiyormuş. Bu- lunmadığı için on beş gün hapse hüküm giymiş. Bayrampaşa'ya gönderilmeyi bekliyormuş. Ötekilerle de tanıştıkça, çoğunun borcu nede- niyle buralara düşmüş esnaf olduğunu anladım. Ekonomik kriz buradaki insanlann da niteliğini değiştirmiş. Çoğunluk borcunu ödeyemediği için burada. Biri pazarcı, bir başkası tekstilci. Dediği- ne göre iki yüz milyonluk çek yüzünden burada. "Son beş yılda on iki milyon mark döviz kazan- dırdım ülkeye. Şu anda da Italyanlar geldi, yeni biriş bağlantısı için otelde beni bekliyorlar, ben- se buradayım" dedi. Bir de en gençler var: Belki öğrenci, belki işsiz. Cep telefonlarının faturalarını ödeyemedikleri için buradalarmış. Dediklerine göre Turkcell, fatura ödemeyenleri topluca mahkemeye verip yaka- latma çıkarıyormuş. Buraya düşenler de yakınla- rı tarafından borçları ödenip, yakalatma kararlan kaldırılana dek burada kalıyorlarmış. Bana da, senin evrak yarın gelir, bu geceyi bu- rada geçirirsin dediler. Yerin bir bölümü tahtayla kaplı. Akşamları battaniye dağıtılıyormuş. Tahta- ların üzerinde, yan yana, pet şişeleri yastık yapa- rak uyuyorlarmış. Sıgara ve çaysızlığın verdiği sersemlik de cabası. Bu arada kantinci geldi. Ben de yarım ekmek arası peynir, bir şişe su, bir de telefon kartı iste- dim. Kart gelince, eşimi arayarak bu gece belki de gelemeyeceğimi, merak etmemesini söyledim. Akşam 11 'de de TRT'de canlı yayına katılacak- tım. Onlara nasıl haber vereceğimi bilemedim. Saat 17'de beni çağırdılar. Bir görevli memur, Sultanahmet Adliyesi'ne gideceğimizi söyledi. Gi- rerken alınan çantam, kol saatim ve ayakkabı bağcıklarım iade edildi. Yolboyu çalışma saatinin bitmek üzere olduğu, işlemlerin yetişmeyeceği endişesiyle geçti. Adliye'ye geldiğimizde kapıda Av. Akın Atalay, elinde kararın düşmüş olduğuna dairsavcılık bel- gesiyle bizi karşıladı. Belgeyi göreviiye verdi. Yü- rüyerek gazeteye döndük. Insanın evi gibi hissettiği kaç yer vardır yeryü- zünde? Gazetemizin kapısından girerken evegir- menin rahatlığıyla doldu içim. Başta gazetemizin yöneticileri ve avukatları ol- mak üzere bu olmadık iş karşısında yakın ilgisini ve özverili çabalarını esirgemeyen herkese teşek- kürler. K Ü L T Ü R » Ç İ Z İ K K Â M İ L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle