Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 29 AĞUSTOS 2001 ÇARŞAMBA
14 KULTUR kultuna cumhuriyet.com.tr
'Benim Adım Kırmızı9
romanı İngiltere'de yayımlanan Orhan Pamuk:
ünyada Türk yazar' ohnak zor
MELTEM KERRAR/
BURCUGÜNÜŞEN
Orhan Pamuk un son romanı 'Be-
nim Adım Kırmızı' İngiltere'de ilk
kez FaberYayınevi tarafından yayım-
landı. Edinburgh Kitap Festivali'nin
konuğu olarak Londra'da bulunan
Pamuk'la The Independentgazetesin-
den Guy Maıuıes-Abbott'un konu
üzerine yaptığı geniş bir söyleşi cu-
martesı günü yayımlandı. Yazan 'dün-
yanın yaşayan en iyi yazaıianndan
biri' olarak tarumlayan Independent'ta
çıkan yazı 'The deadJy style wars of
IstanbuT (IstanbuJ savaşlannın ölüm-
cül tarzı) başlığını taşıyor.
Pamuk'un kısa bir biyografisine
de yer veren gazete, yazanmızı "Tiir-
kiye'nin en çok satan yazan" olarak
tanımlarkenonun "İslamiyöntemler
ile Batı'run yöntemlerini harmanla-
dığTnı vurguladı. Yazıda, Orhan Pa-
muk'un İletişim Yayınlan tarafından
yayımlanan Dostoyevski'nin tüm ya-
pıtları dizisinin editörlüğünü yaptı-
ğı haberine de yer verildi.
Yazıda "Benim Adım Kırmızı, Ba-
n'ya ilişkin her şeye karşı, onun sanat
formlan da dahil. bitmez tükenmez
kararsızlığı kristalize ediyor" denil-
di. Aynca "Pamuk'unromanlanger-
çeklik, yazınsal güç ve süriikleyicilik
gibi yeni yüzyıldaki ^rlığını güven-
ceye alacak nitelikleri bir araya geti-
riyor" görüşüne de yer verildi.
Italya ve Finlandiya'da basılan ki-
tap bir hafta sonra Amerika'da çıka-
cak. Önümüzdeki aylarda Kürtçe,
Fransızca, Almanca, Isveççe, Daniş-
çe ve Yunanca yayımlanacak. Uzun
süredir üzerinde çalıştığı yeni romanı
ise aralık ayında okurlanyla buluşacak.
- Yazıda İslami ve Bad yöntemleri-
ni harmanlayan bir yazarolarakgös-
teriJiyorsunuz..
PAMUK-Bu hep söyleniyor. Ben
başka türlü söylerdim. İslami değil de
Doğu ile Batı'yı birleştiren, müm-
kün olduğunca modern. postmodern
Batı teknikleriyle geleneksel kültü-
rün çekinmeden yan yana gelmesi
gerektiğini her zaman söyledim za-
ten.
- Yazıda önceleri Borges, Calvino,
Faulkner. Salman Rüşdü gibi yazar-
laria karşılaşfınldığmız, ama daha
sonra şahsına münhasır bir yazar ol-
da "üçüncü dünya ülkesi yazan' ola-
rak değerlendiriyorlar. Onlardan da-
ha da yüksek bir yazar olmak gibi kay-
gım yok. ne olduğumu biliyorum.
Türkiye'den çıkmışım, Türk yazan-
yım. Bu bir olgunluktur. insan han-
gi sokaktan geldiğini bilir, onlann
arasına girdim diye yüksek sosyete-
denim havalan atmam. ayıp. Ama, bu
tamamen edebi yazar olarak görül-
mediğim anlamına gelmez. Ingilte-
re 'nin en çok satan yazan Irwin \\*dsh,
tskoçya'nın sorunlannı yazıyor. On-
lann da yerellikleri söz konusu edi-
liyor, ben neden edilmeyeyim? On-
larda bölgelerle ilişkilendiriliyorlar,
ben onlardan niye daha çok evrensel
olayım?
Aklın vej»özün gördüğiL.
abriel Garcia Marquez'i de 'Kolombiyalı yazar', 'Latin Amerikalı yazar' ya da
'üçüncü dünya ülkesi yazan' olarak değerlendiriyorlar. Onlardan daha da yüksek bir
yazar olmak gibi kaygım yok, ne olduğumu biliyorum, Türkiye'den çıkmışım, Türk
yazanyım. Bu bir olgunluktur, insan hangi sokaktan geldiğini bilir.'
duğunuzun anlaşıldığı söyleniyor.
PAMUK - Yeni bir yazar, hiç tat-
madıklan birmeyve gibidir. Şeftaliy-
le portakal arası bir şey derler. Cal-
vino'yla Borgesarası bir şey ya da bir-
kaç ad sayılır. Şimdi artık kendime
özgü biryazar olduğumu daha çok ya-
zıyorlar, normal bunlar.
ralı yazan olmayı isterdim her yazar
'Ne olduğumu biliyorum'
- Cenelde yurtdışında çıkan eleşti-
rilerde Doğu ve Batı arasında kilit
noktası olarak gösteriliyorsunuz. Bu
durum hoşumıza gidiyor mu?
PAMUK- Hiçbır yazar sonunaka-
dar anlaşıldım demez. Bazı şeylerin
görülmesı yeterlidir yazar için. Guy
Mannes-Abbott,aslmda yaptığım şe-
yi doğru görmüş. Gelenekselle mo-
dernliği birleştirdiğim, bunlar doğru.
Ama nasıl görünmeyi tercih ederdim
diye sorarsanız, dünyanın bir numa-
-Bazı yazariarhep bir kalıba soku-
hır. Eleştirilerin hep avnı ııoktada rop-
lanması size de aynı şeyi hissettiriyor
mu?
PAMUK- Biraz hissediyorum ama
ben aynı kalıba konduğum için de-
ğil, Türkiye o kalıba konduğu için.
Türkiye Doğu ile Batı arasında bo-
calayıp duruyor ve her seferinde so-
runlan yüzünden insanlann surah-
ma acıyarak sorular sorduklan bir
ülke. Hem iyiliğini istiyorlar Türki-
ye'nin hem de bir türlü düzeleme-
mesine bakıyorlar ve ister istemez o
sorulardan kopamıyorlar. Aynca ki-
taplanmda da Türkiye'nin Doğu ile
Batı arasında kalmışlığı elbette ki
var. Ülkeme benzetildiğim için kim-
seyi suçlayamam. Daha iyi bir ülke-
ye belki benzemek isterdim ama be-
ni alegorilerle. anolojilerle. teşbih-
lerle benzettikleri ülke Türkiye. Ki-
taplanmın çıkmazı Türkiye'nin çık-
mazı. Ne yapayım? Bana Amerikalı
yazar gibi muamele edin diyemem.
- Türk yazarlanndan yabancı ba-
sında çok fa/la söz edilmiyor. Bu du-
rum zaman içinde, size Türkiye'yi ve
Türk edebryatını temsil etmek gibi
bir sorumluluk yükledi mi size?
PAML'K-Biraz yüklüyorama çok
da değıl, bu ıkisini birbirinden ayır-
maya çalışıyorum. Etrafta çok fazla
Türk yazar olmadığı için yalnızca bir
yazar degil, 'Türkyazar' olarak ba-
kıyorlar. Bu çıkmazdan kurtulmak
biraz zor. Türkiye deyince, temel ola-
rak insan haklannı ihlal eden, ekono
mik sorunlu bir ülke geliyor akla. Ki-
taplanm da bunlardan uzak değil.
Garcia Marquez'i de 'Kolombiya-
lı yazar', 'Latin Amerikalı yazar' ya
- Doğu-Batı karşılaştırmalannın
sonucunda 'Onlar gördüklerinin re-
simlerini yapıyorlar, biz baktığımızın
resmini yapıyoruz' diyorsunuz,
PAMUK - 'Benim Adım kırmıa'da
işlediğim bir şeydi bu. Birazcık ak-
lın gördüğü ile gözün gördüğünün
resmini yapmak gibi bir aynm. Ge-
nellikle İslam minyatürü aklın gör-
düğü şeyi resmeder, gözün gördüğü-
nü değıl.
- Son olarak Edinburgh Kitap Fes-
tivaü'nin konuğuydunuz.
PAMUK - Çok güzel örgütlenmiş
bir kitap fuarı gördüm her şeyden
önce. Ingiltere'nin büyükçe bir şeh-
rinde, 20 gün içinde bütün bir Ingi-
liz edebiyatı sahneden geçiyor. Gü-
nün her saatinde orayı dolduracak bir
kalabalık var, ki aynı anda büyük bir
tiyatro festivali oluyor. Nüfusun ya-
nsı da tiyatrocu, ülkenin bütün tiyat-
roculan birbirinı seyrediyoraslında,
bu hareketlilik çok hoştu. Edinburgh
Kitap Festivali 'ne uluslararası diyor-
larsa da öyle değil. Ingilizce yazma-
yan bir ben, bir Italyan, bir de Dani-
markalı yazar vardı. Ingiliz dünyası
çok içine kapalı, dışarsını fazla bil-
miyor.
- Bu anlamda Türkiye'yle bir kar-
şılaşürma yapabilir misiniz?
PAMUK - Yapamam, çünkü çok
moral bozucu olur. Orada insanlar
kitaplan çok okuyorlar ve çok fazla
okur var, bizdeki gibi lambayla aran-
mıyor okur ya da bir yazar bulundu-
ğunda çok fazla kızılmıyor (!).
Unvanı verilmeyince Edinburgh'ta Hollywood stüdyosu kuruyor
İtalyan
yönetmen
Nanni
Moretti'nin
yönettiği 58.
UJuslararası
Venedik Film
Festivali
8Eylül'edek
sürecek.
Venedik Film Festivali'nde
140 film gösterilecek
Kültür Servisi - '58.
l luslararası VenedikFilm
Festivali' bugün. yanşma
dışı bölümde gösterilen
Milcho Manchevski'nin
yönettiği tngiltere, Italya,
Âlmanya. Makedonya
ortak yapımı 'Dust' adlı
fılmle açılacak. Beş
bölümden oluşan festival-
de 76 uzun. 52 kısa met-
rajlıve 12 belgesel olmak
ûzere toplam 140 film
gösterilecek.
"Günümüz Sinemasr
başlığıyla yeni eklenen
bölümde. çağdaş sinema-
{fan yirmi uzun metrajlı
film yanşıyor. Bu bölüm-
de. •'Yüın Aslanı" ödülü-
ttü alacak olan filmin yö-
ûetmenı ve prodüktörüne
100 bin dolar para ödülü
de verilecek. Jüri, yaratı-
cılıklanna ve sinema sa-
natına getirdiği yenilikle-
re göre iki filme de özel
ödül verecek.
Yine 20 uzun metrajlı
filmin yanşacağı "Vene-
dik" bölümünde ise ulus-
lararası jünnin seçeceği
film. "Altin Aslan" ödü-
lü alacak. "Jöri Büyük
Ödülü"nün de verileceği
bölümde en iyi yönetmen,
senaryo, aktör, aktris dal-
lannda da ödüller dağıtı-
lıcak. Ayncajünnin belir-
leyeceği en iyi genç oyun-
cu. "MarcefloMastroian-
niÖdülü"nün sahibi ola-
cak. Kısa metrajlı filmle-
rin gösterileceği "Corto-
Cortissimo" bölümünde
kalitesi. yaratıcılığı ve ori-
jinalliğine göre seçilecek
olan en iyi kısa filme Gü-
müş Aslan ödülü ve ayn-
ca iki filme özel mansiyon
verilecek. Festivalde "En
İyi İlk Film" olarak seçi-
lecek filmin yönetmeni
100 bin dolar para ödülü-
nün yanı sıra "Luigi De
LaurentBs"(Geleceğin As-
lanı) ödülünü alacak.
Festıvalin Yönetmenler
Kurulu sinemaya olan kat-
kılanndan dolayı "Alün
Aslan" ödülünü Fransız
yönetmen EricRohmer'e
vermeyi planlıyor. Festi-
val direktÖrü Aûjerto Bar-
bara, bu yıl gösterilecek
fılmlerde kadın temasının
ve komedinin ağırlıklı ol-
duğunu belirtti.
Cannes Film Festiva-
li'nde "Alün Palmiye"
ödülü kazanan Italyan yö-
netmen NanniMoretti'nin
jüri başkanlığıni yaptığı
festivale, ünlü yönetmen-
ler John Carpenter, VVo-
ody Ailen, Steven Spiei-
berg, Eric Rohmer, Milc-
ho Manchevski'nin ve
Denzel VVashington, Ge-
ne Hackman, Tom Beren-
ger, Johnnv Depp, Helen
Hunt, Elizabeth Berkle>
gibi tanınmış oyunculann
katılması bekleniyor.
Connery'nîn 'sir' intikamıKültür Servisi - Sean Connery Britanya topraklannda
ilk Hollywood stüdyosunu kurmak için kollan sıvadı. Con-
nery, haftalardır bir grup işadamı, Columbia Pictures'ın
sahibi çokuluslu Sony Şirketi ve büyük sermayedar-
lar ile bu konudaki görüşmelerini sürdürüyordu. Ünlü
aktörün doğum yeri olan Edinburgh"da kurulacak olan
şirketin ilk beş yıl içinde yirmi filme imza atması plan-
lanıyor.
Şirketin finansmanı için gerekli olan 60 milyon
dolar için Iskoçya'da sinemayı destekleyen
bir kamu kuruluşu tarafından ihale açıl-
dı. Ancak geçen ocak ayında Iskoçya
Ulusal Partisi'ni destekJediği için Se-
an Connery'e 'Sir' unvanı vermeye-
rek büyük tartışmalara yol açan Ingi-
liz hükümeti Hollywood şirketi ko-
nusundaki her türlü gelişmeden uzak
tutuluyor.
Aktörün, işleryoluna girene dek
hükümeti gelişmelerin tamamen dı-
şında tutarak olayın tek kahramanı
olmak istediği söyleniyor. Bir In-
giliz film şirketinin yetkilileri ise
"Bu Hollywood şirketi Sir'lük un-
vanmı vermedUderiiçin Connen'nin
hükümettenalacağıintikarn olacak"
yorumunu yapıyorlar. Connery'nin
unvan için adaylığı seçimler öncesin-
de Muhafazakâr kanat tarafından gün-
deme getirilmiş, ancak Iskoçyalı Bakan
DonaklDewartarafından oyuncunun po-
litik kariyerini güçlendümemek için en-
gellenmişti. Sean Connery'nin son dö-
nemlerde Sony ile yakın ilişki içinde
olması aynı zamanda oyuncunun ye-
ni bir James Bond filminde oynayacağı söylentilerinin çık-
masına neden oldu. Sony şirketi yönericilerinden John
Calley, Vv'arner Bross'ta çalıştığı dönemde Connery ile
'The Thunderball Bond' filmi için anJaşma yapmıştı.
Filmin yapım haklan da şu anda Sony'ye geçmiş du-
nımda. Film endüstrisinde Connery'nin kendisini 36 yıl
önce şöhrete taşıyan filme dönmesi beklenirken sanat-
çının bu kez filmde küçük bir rol üstlenebileceği ya da
kötü adamı canlandırabileceği de söyleniyor. Connery'nin
Los Angeles'taki fihn şirketi Fountainbridge'ın da
Sony ile uzun süreli anlaşmalan var. iki şir-
ketin önümüzdeki günlerde Iskoçya'da iki
film çekmesi bekleniyor.
Öte yandan ünlü oyuncu îspanya'daki
bütün mallannı sattıktan sonra yeniden Is-
koçya'ya yerleşmeyi düşünüyor. Ünlü sa-
natçmın Iskoçya'da kendisi için ev ara-
maya başlaması Iskoçya Ulusal Parti-
si'ni bir sonraki seçimlerde geçme plan-
lan kuran lşçi Partisi için politik bir kâ-
bus niteliği taşıyor. Connery'nin ve or-
tağı olacağı Hollyvvood şirketinin Iskoç-
ya'daki varlığı Tony Blair hükümetinin Is-
koçya'dan alacağı destek için ciddi bir teh-
dit oluşturuyor. Her yıl partiye 50 bin ster-
lin maddi destek sağlayan sanatçı Iskoç-
ya'ya yerleştikten sonra parti için önemli
bir oy potansiyeli oluşturmakla kalmayıp
film şirketiyle de parti yanlısı bir çizgi izleye-
ceğe benziyor.
Son seçimlerde Connery'nin Iskoçyalı olmak-
tan gurur duyuyorum ve en büyük isteğim Iskoç-
ya'nın özgürlüğünü görmek şeklinde açıklama-
larda bulunduğu göz önüne alınırsa lşçi Partisı'nin
endişelerinde hakJı olduğu görülüyor.
Mozart Festivali sona erdi
Latrocha, festfv^Iin son konserini verdi
Kültür Servisi - ABD'de
gerçekJeştirilen Mozart Festivah"nin
finali cumartesi akşamı A\ery
Fisher Konser Salonu'nda yapıldı.
Muzik direktörlüğünü Gerard
Schwarz'ın yaptığı festivaiin son
konseri tamamen klasik bir Mozart
konserı niteliğindeydi. Daha önce
Türkiye'ye de gelen solo piyanist
Ispanyol Alicia Larrocha 23 no'lu
piyano konçertosunu yorumladı.
Konser daha çok bir Gerard Schvvarz
şovu niteliği taşıyordu.
Aynı zamanda Seattle Senfoni
Orkestrası'nm müzik direktörlüğünü
yapan Schwarz, Liverpool Filarmoni
Orkestrası'ndaki görevi kabul
edince. New York Oda
Senfonisi'ndeki görevini bıraktı.
Lincoln Center tarafından düzenlen
en Mozart Festivali, daha çok konuk
şef ve müzisyenlerin yaptığı bir
gösteri. En popüler senfonilerden
'Haffher' ve 'Jupiter'in başanyla
çalındığı konserde, orkestra duygulu
yorumuyla büyük beğeni topladı.
iki senfoni de enerjiden ve hızmdan
bir şey yitirmemişti.
DEFNE GÖLGESİ
TURGAY FİŞEKÇİ
Gözaltında Bir Gün
23 Ağustos sabahı, on yıldır sahip olduğum pa-
saportumun dolan süresini uzatmak üzere Vatan
Caddesi'ndeki emniyet müdürlüğüne gittim.
Çıkışta kimliğimi geri alacakken birgörevli, hak-
kımda yakalama emri olduğunu söyleyerek beni
alıkoydu.
Hayatımdakı tek davamı hatırladım: Yirmi yıl
önce, 1981 'de yazıişleri sorumlusu olduğum ay-
lık kültür ve sanat dergisi "Sanat Emeği"nde ya-
yımlanan bir yazı nedeniyle 142. maddeden yar-
gılanmıştım. 1990'dabu maddeCezaYasası'ndan
çıkarılarak sonuçlanyla birlikte ortadan kalkmış-
tı.
Ne ki, görevli memuru bunlar ilgilendirmiyordu.
Bilgisayarfarından silinmemıştı yirmi yıl önceki ya-
kalama karan. Bu nedenle davanın düştüğüne
dair bir belge getirilmesi gerektiğini söylüyordu.
Gazetemizi arayarak Atilla Coşkun'a olanları
anlattım. Bir süre sonra gazetemiz avukatı Akın
Atalay arayarak durumla ilgilendiğini söyledi. Ar-
dından da yine gazetemiz avukatlarından Tora Pe-
kin gelerek kimliğimi aldı. Gayrettepe'ye gitti.
Bu arada beklemeyi sürdürürken benimkine
benzer yeni bir olay meydana geldi. Egebank'tan
aldığı bir çekin numaralarının bir başkasınınkiler-
le karışması sonucu DGM'de yargılanan bir ha-
nım, bir gün önce serbest bırakılmış. Ertesi gün
de pasaport almak için emniyete gelmiş. O da,
yakalanma emriniz var, denilerek alıkonuldu.
Bir süre sonra birlikte Gayrettepe'ye götürüle-
rek nezarete konduk. Yolda Akın'ı arayarak Gay-
rettepe'ye gittiğimizi bildirdim. O da dosyamı bul-
mak üzere Selimiye'ye gittiğini söyledi.
Nezaretin kapısında yüzleri uykulu kimi genç,
kimi orta yaşlı bir insan topluluğu karşıladı beni.
İlk sorduklan, "Dışarda saat kaç" oldu. "Bir" de-
dim. "Yuh, öğlen olmuş, daha kantinci gelmedi,
kahvaltı edemedik" dediler. O sırada biri yanıma
gelip, "Ağbiben seni tanıyorum. Ben Mücellit Ad-
nan, Fethi Naci'nin yayımladığı kitaplann cıltci-
siyim" dedi. Borç taksitlerinden birinı ödeyeme-
miş, mal beyanında bulunması gerekiyormuş. Bu-
lunmadığı için on beş gün hapse hüküm giymiş.
Bayrampaşa'ya gönderilmeyi bekliyormuş.
Ötekilerle de tanıştıkça, çoğunun borcu nede-
niyle buralara düşmüş esnaf olduğunu anladım.
Ekonomik kriz buradaki insanlann da niteliğini
değiştirmiş. Çoğunluk borcunu ödeyemediği için
burada. Biri pazarcı, bir başkası tekstilci. Dediği-
ne göre iki yüz milyonluk çek yüzünden burada.
"Son beş yılda on iki milyon mark döviz kazan-
dırdım ülkeye. Şu anda da Italyanlar geldi, yeni
biriş bağlantısı için otelde beni bekliyorlar, ben-
se buradayım" dedi.
Bir de en gençler var: Belki öğrenci, belki işsiz.
Cep telefonlarının faturalarını ödeyemedikleri için
buradalarmış. Dediklerine göre Turkcell, fatura
ödemeyenleri topluca mahkemeye verip yaka-
latma çıkarıyormuş. Buraya düşenler de yakınla-
rı tarafından borçları ödenip, yakalatma kararlan
kaldırılana dek burada kalıyorlarmış.
Bana da, senin evrak yarın gelir, bu geceyi bu-
rada geçirirsin dediler. Yerin bir bölümü tahtayla
kaplı. Akşamları battaniye dağıtılıyormuş. Tahta-
ların üzerinde, yan yana, pet şişeleri yastık yapa-
rak uyuyorlarmış. Sıgara ve çaysızlığın verdiği
sersemlik de cabası.
Bu arada kantinci geldi. Ben de yarım ekmek
arası peynir, bir şişe su, bir de telefon kartı iste-
dim.
Kart gelince, eşimi arayarak bu gece belki de
gelemeyeceğimi, merak etmemesini söyledim.
Akşam 11 'de de TRT'de canlı yayına katılacak-
tım. Onlara nasıl haber vereceğimi bilemedim.
Saat 17'de beni çağırdılar. Bir görevli memur,
Sultanahmet Adliyesi'ne gideceğimizi söyledi. Gi-
rerken alınan çantam, kol saatim ve ayakkabı
bağcıklarım iade edildi. Yolboyu çalışma saatinin
bitmek üzere olduğu, işlemlerin yetişmeyeceği
endişesiyle geçti.
Adliye'ye geldiğimizde kapıda Av. Akın Atalay,
elinde kararın düşmüş olduğuna dairsavcılık bel-
gesiyle bizi karşıladı. Belgeyi göreviiye verdi. Yü-
rüyerek gazeteye döndük.
Insanın evi gibi hissettiği kaç yer vardır yeryü-
zünde? Gazetemizin kapısından girerken evegir-
menin rahatlığıyla doldu içim.
Başta gazetemizin yöneticileri ve avukatları ol-
mak üzere bu olmadık iş karşısında yakın ilgisini
ve özverili çabalarını esirgemeyen herkese teşek-
kürler.
K Ü L T Ü R » Ç İ Z İ K
K Â M İ L M A S A R A C I