Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 19 AĞUSTOS 2001 PAZAR
HABERLER
DUNYADA BUGUN
ALt SİRMEN
faıanmak
Sevgili,
Biliyorsun, pazar günleri günlük politikanın hay-
huyu ile canını sıkmak istemiyorum. Ama yine de
hafta başında gazetelerde okuduğum bir haber
bana öylesine abes ve gülünç geldi ki, değinme-
den geçemeyeceğim.
2002 bütçesiyte biriikte üçer aylık enflasyon he-
deflenmesine geçmeden önce, toplumun bütün
kesimlerine milli yemin ettirilecekmiş.
Hani "vallahi billahi abicim" yöntemi ile kriz aş-
ma düşüncesi kimin aklına gelmiş ise bin yaşasın.
Krizde dahlirn yok. Kendi adıma yemin etmem.
Benim adıma kimse de yemin edemeyeceğine
göre....
Yemini beyzadeler, şevketlular, devletlular ve
haşmetJular ile dızdızcılar, hayaliciler ve hortum-
cularetsinler, zamanında yemine kaJmadan denet-
lenebilseydi bunlann topu, zaten kriz mriz de oJ-
mazdı.
• • •
Neyse geçelim biz bütün bunlan da, tutulan,
gerçekleştirilen bir milli yeminin çocuklanndan bi-
ri olan 91 yaşındaki Zahide Gökberk'in, Atatürk
reforrnlan ile Türk kadınının gerçekleştirdiği
başdöndürücü gelişmeye hayran olan, yabancı-
lann isteği üzerine kaleme aldığı, alçakgönüllü, en-
fes, kısa yaşamöyküsünün bir bölümünü okuya-
lım birlikte, içel'den Kurtuluş Savaşı'na katılmış
sonra Büyük Millet Meclisi'ne seçilmiş ve ölümü-
ne (1944) kadar milletvekilliği sıfatını korumuş bir
babanın altı çocuğundan biri olan Zahide Hanım,
194O'lı yıllann Ankarası'nı şöyle anlatıyor:
"... İlk gençliğimin Ankarası'nı çok sevmiştim.
Oytllarbenim kuşağımın altm yıllanydı. Atatürkya-
şıyordu. Kurtardığı memleketimin İayık olduğu uy-
gariığa erişmesi için sarfettiği insanüstû çabala-
nn hepsi doğru, hepsiyerinde idi, doğnı yönetil-
diğimizden en ufak bir kuşkumuz yoktu.
Türkiye'nin şimdiye kadar gördüğü en başanlı,
en değehi Milli Eğıtim Bakanı Hasan Âli Yücel 'ın
o sıralarda yazdığı bir şiiri hiç dilimizden düşûr-
müyorduk:
'Okuyup okutmak işimiz bizim.
Haram lokma kesmez dişimiz bizim.
Her yerde bulunmaz eşimiz bizim.
Biz yeni hayatın erenleriyiz.
Biz zemzem değil, alınteriyiz.'
Benim kuşağım o zamanlar kendimizi, Hasan
Âli'nin dediği gibi yeni hayatın erenleh sayarak
Atatürk ölünceye kadar bir huzur ve inanç içinde
sonra bir daha asla erişemeyeceğimiz mutlu yıl-
laryaşadık."
•••
Hocası Tezer Taşkıran'ın etkisiyle felsefe öğ-
renimini seçen ve istanbul'a giden Zahide Hanım
orada, Türk aydınlanmasının, önde gelen kişiterin-
den Macit Gökberk ile tanışıp evlenecek, ama
bununla yetinmeyerek, bir ömür boyu Türk aydın-
lanmasına katkılannı sürdürecek, çeviriler ve ça-
lışmalar yapacaktır.
Macit Gökberk de Kurtuluş Savaşı'na katılmış
bir askerin, İstanbul'a ilk giren kuvvetlerin başın-
da bulunan Şükrü Naili Paşa'nın oğludur. Karde-
şi Turgut gibi o da kendini Türk devrimine ada-
mış bir kişidir.
Sekiz yıl önce, 85 yaşında iken kaybettiğimiz
Macit Gökberk'in biyografisinin pek bilinmeyen
bir yönü vardır ki, belki de bu olay Atatürk'ün en
hoş sonuç veren yanılgısıdır.
Genç Macit ortaokulu bitirince, Atatürk tarafın-
dan Almanya'ya ziraat okumaya gönderilecektir.
Ama Macit Gökberk, okulu bitirip, döndükten son-
ra bu alana ısınamayacak, felsefe tahsiline başla-
yacak, Türk aydınlanmasının önde gelen kişilerin-
den biri olacak, üniversite reformu sırasında üni-
versitemizin gelıştirilmesine büyük katkılarda bu-
lunacak, uzun yıllarTürk Dil Kurumu Başkanlığını
yapacaktır.
Bu inançlı insanlar, kendini topluma adamayı
bilmiş bu kişiler olduğu zaman, ne iflas eden bir
ekonomiyle karşılaşıyorsun, ne de "vallahi billahi
abicim" yöntemlerine bel bağlıyorsun.
Bu vesile ile sekiz yıl önce 15 Ağustos günü yi-
tirdiğimiz Macit Gökberk'in anısı önünde bir kez
daha saygı ile eğiliyor, Zahide Hanımefendi'ye de,
uzun ömürler diliyorum.
Diyarbakır
Hizbullah üyesi
18 kişi yakalandı
DİYARBAKIR
(Cumhuriyet Bürosu) -
Diyarbakır Emniyet
Müdürlüğü Terörle
Mücadele Şubesi ekip-
lerince 1-18 Ağustos
tarihleri arasında Hiz-
bullah'a yönelik olarak
düzenlenen operasyon-
larda 3'ü askeri kanat
elemanı, toplam 18 ki-
şi yakalandı.
Diyarbakır Emniyet
Müdürlüğü'nce yapılan
açıklamada, ele geçıri-
len 18 Hizbullahçının
1990 yılından itibaren
şeriatçı örgüte dahil ol-
duklan, 3'ünün 1992
yılından itibaren askeri
kanatta faaliyet yürüt-
tükleri belirtildi. Sanık-
lann son döneralerde
sıkınn içinde olan örgü-
tûn cami faahyetlerini
yeniden canlandırmak
ve askeri kanat faaliyet-
lerini de daha aktif ha-
le getirme çahşmalan-
na ağırlık verdiğı vur-
gulandı.
Askeri kanatta faali-
yet gösteren sanıklann,
Diyarbakır'da Nazmi
Yıldırmaz ve M. Nuri
Demiralpın öldürül-
mesi, 9 yaralama, 2 ör-
gût adma tehdit ve 2 de
bombalama olmak üze-
re toplam 15 eylem ger-
çekleştirdikleri ifade
edildi.
Diyarbakır Emniyeti,
yakalanan teröristlerin
adlannı açıklamadı. Te-
röristlerden birinin, ge-
çen hafta örgütün yuva-
landığı Bağlar belde-
süıde bir Kalaşnikofla,
birinin ise Ofis semtin-
de örgütsel belgeierle
ele geçirildiği öğrenil-
di.
Yetkililer şeriatçı te-
rör örgütüne yönelik
operasyonlann yoğun-
laştınlarak sürdürül-
düğünü söyledıler.
Adalet Bakanlığı, tutuklu ve hükümlülerin suç profilini çıkardı. Hırsızlık ve terör ilk üçtej
Cezaevinde katîller çoğııııhıktaANKARA (AA) - Cezaevlerinde-
ki 59 bin 901 tutuklu ve hükümlüden
12 bin 529'u adam öldürmek. 9 bin
27'si hırsızlık, 5 bin 237'si de terör
suçundan mahkûm.
Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevki-
fevlen Genel Müdürlüğü, Temmuz
2001 tarihı itibanyla cezaevlerinde-
ki 59 bin 901 tutuklu ve hükümlünün
hangı suçtan mahkûm olduğuna iliş-
kin istatistik hazırladı. Buna göre ce-
zaevlerinde, Türk Ceza Kanunu'nun
(TCK) "adam öldürme" hükümleri-
ni düzenleyen maddelennden ceza
alan, 323 'ü çocuk, 507'si kadın ve 11
bin 699'u erkek olmak üzere 12 bin
529 tutuklu veya hükümlü bulunu-
yor. Bunun yanı sıra tutuklu veya hü-
kümlülerin 9 bin 27 si hırsızlıktan. 5
bin 237'si terör örgütü üyesi olmak
ve örgüte yardım ve yataklık etmek-
ten, 2 bin 30'u dolandıncılıktan,
450'sı devletin anayasa ve temel ni-
zamlannı bozmaya kalkışmaktan,
11 'i halkı sınıf, ırk, dil ve dın farkı
gözeterek, açıkça kin ve düşmanlığa
tahrik etmekten, 229'u cürüm işle-
mek için çete oluşturmaktan ve 36'sı
da çeteye yardımdan cezaevinde.
tstatistiklere göre cezaevlerindeki
tutuklu ve hükümlülerin suçlan ve
suç işleyenlerin sayılan özetle şöy-
le:
-4bin 478 kişi: 403-408. maddeler
(uyuşturucu madde kullanmak, imal
ve ıthal etmek, kullanılmasını kolay-
laştırmak ve sahte reçete ile uyuştu-
rucu madde satın almak).
-3 bin 481 kişi: 414-418. maddeler
(ırza geçmek, küçükleri baştan çı-
karmak).
-2 bin 97 kişi: 125-157. maddeler
(Devlet aleyhıne işlenen cürümler)
- 1765 kişi: 456. madde (şahıslara
karşı müessır fıiller).
-1042 kişi: 339-349. maddeler (ev-
rakta sahtecilık),
- 799 kişi: 455. madde (kazaya se-
bebiyet vermek),
- 309 Idşi: 508-510. madde (emni-
yeti suiistımal).
-264 kişi: 455. madde (trafik cana-
varlannın yargılandığı madde),
- 246 kişi: 162. madde (kanunun
cürüm saydığı neşriyatı nakil etmek),
-445 kişi: 202. madde (devlet işle-
ri aleyhine işlenen cürümler-zim-
met),
-199 kişi: 191. madde (tehdit),
- 97 kişi: 211 -214. maddeler (rüş-
vet).
- 89 kişi: 264. madde (patlayıcı
madde imal etmek, ticaretini yap-
mak),
- 69 kişi: 171. madde (devletin şah-;
siyetine karşı gizli örgüt kurmak), ;
-56 kişi: 192. madde (yayın yoluy-'
la tehdit), :
- 52 kişi: 188. madde (tehditle bil-;
gi almaya, kişiyi ınancını, siyasi-sos- '•
yal görüşünü açıklamaya zorlama), '
- 36 kişi: 208. madde (devlet işle-I
rine fesat kanştırmak)
Cezaevlerinde bulunan tutuklu ve-
ya hükümlüden 324'ü, 1632 sayılı
Askeri Ceza Kanunu'na muhalefet-
ten suçlu bulunurken, 1918 sayılı
Kaçakçıhğın Men ve Takibine Dair
Kanun'a muhalefet eden 125 kişi ce-
zaevinde yatıyor.
Ankara ve Adana DCM
Yaşamsal
tehlike var,
tahliye yok
İLHANTAŞÇI
F tipi cezaevlerinde tecridin kaldı-
nlması için sürdürülen ölüm oruç
lan 304'üncü gününe gjrdi. Arala-
nnda HADEP, İHD, ÖDP, DBP, Mağ-Der'li kadınlar Ue Emekçi Kadın-
lar Birliği'nin de bulunduğu bir grup, dün Galatasaray Postanesi önün-
deyapüklan basın açıklamasıyla "çÖzüm" isteklerini yineledi. Grup adı-
na konuşan Meral Kalanç. "Hayata Dönüş Operasyonu'nun ardından
yitirdiklerimizin sayısı Osman Osmanağaoğlu ile birlikte 63"e ulaştı.
Ancak yönetenlerin, toplumun çıldırtıcı duyarsızlığı devam ediyor" de-
'Duyorsırfığason verilsin'çağrısı di. Bir grup srvil toplum kuruluşu
üyesi, Adalet Bakanı Hikmet Sami
Türk hakkuıda, ölüm orucu eyle-
minde yaşamıru yitiren Muharrem Horoz ve Osman Osmanağaoğlu'nun
"ölümüne sebebiyet verdiği" iddiasıyla Sultanahmet Adliyesi'ndeki
cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulundu. Ölüm orucunda ya-
şamını yitirenlerin fotoğraflannın bulunduğu dövizler taşıyan grup adı-
na açıklama > apan Sanıut Karabulut, F tipi hücre uygulamasına son ve-
rilmesini istedi. (Fotoğraflar: UĞUR DEMÎR - ZAFER ÜÇÜNCÜ)
AİHM karanyla Türkiye'den 1 milyon dolar alacak Hasan Ersoylu'nun kızı kaçınldı
Tazminata mahsuben fidye
ERDOĞANERİŞEN
Hasan Ersoylu, işlemediği bir cüıayetten
4 yıl hapis yatnuş, sonunda aklannuştı.
ORDU - tşlemedığı bir suç ne-
denıyle 4 yıl hapis yatan ve ve Tür-
kıye'yi Avrupa Insan Haklan
Mahkemesi'nde (AİHM) l mil-
yon dolar tazmınat ödemeye mah-
kûm ettiren Hasan Ersoylu'nun kı-
zı kaçınldı. Ersoylu, kızının tazmi-
nat kazandığını duyan mafya tara-
findan fıdye için kaçınldığını ıle-
ri sürdü.
1994 yılında Ordu'nun Gülyalı
ilçesine bağlı Turna-
suyu Irmağı kenann-
da bir erkek cesedi
bulundu. Cesedın
Dursun Aldenür adlı
kişiye aıt olduğunun
anlaşılması üzerine
harekete geçen jan-
darma geniş çaplı bir soruşturma
başlattı. Soruşturma sonucunda
Aldemir'in, Ersoylu aracılığıyla
bazı kişilerden para aldığı anlaşıl-
dı. Ve 1994 yılının arahk ayında
marangoz ustası Hasan Ersoylu
eve dönerken polis tarafından "ri-
nayet zanlısı" olarak gözaltına
alındı. Ersoylu unutmak istediğı o
günü ve hâkim karşısına getirile-
ne kadar geçen zamanı şöyle an-
lattı: "Gnayettesuçlandığıınıöğre-
nince şoke oldum. Dursun Aldc-
mir benim bazı arkadaşlanmdan
borç para almıştı. Senctierin üze-
rindebenim adun \ artü.Öde\
r
eme-
miş ama benim hiçbir bilgim yok-
tu. Fakat askere anlatamadun.
Günlerce işkence gördüm. Mecbu-
ren bana uzaulan kâğıdı imzala-
dım. Sonra Ordu'ya götürüp cese-
din bulunduğu yerde tatbikat yap-
ürdılar. yeni bir işkence korkusuy-
la söylenenleri tekrarladım. .Ardın-
dan beni rapor için doktora götür-
düler. Arabadan indirmeden dok-
• 1994yüutdaOrdu'da 'dnayetzan&sı"olarakgöyütota
ahnan ve 20yılağtr hapis ceoasmaçarptırüanErscyht'raut
masum olduğu 4yüsonra aıüaşUdı .AİHMkaranyla 1 müyon
dolar tazmnaJalmaya hakkazanan Ersoyl'nun sewtd20
yaşndaki kcjnuı kaçtrûmasuıa kadarsürdü. Ersoylu, kızuun
majyatarafina^fuhviçinka^ınldığmıiierisürüyor.
tora raporu 'sağlam" diye imzala-
üp getirdiler. Tutuklandım."
Ordu Ağır Ceza Mahkeme-
si'nde yargılanan Ersoylu, 20 yıl
10 ay ağır hapis cezasına çarptınl-
dı. Efırli Cezaevi'nden Sam-
sun'un Vezirköprü Cezaevi'ne
nakledildi. Bu sürede ailesınden
haber kesıldi. Ardından da sağlığı
bozuldu, bir gözü görme özelliği-
ni kaybettı.
Ersoylu'nun Ordü'da bulunan
bir cesetle başlayan mahkûmiyet
hayatı Düzce'de bir cesedin bulun-
masıyla sona erdı. Ersoylu ceza-
evindeki 1146'ncı günü cezaevi
müdürünün odasına çağnldı. Düz-
ce'de bulunan cesetin üzerınden
Dursun Aldemir'in kımlıği çıktı-
ğı, kendisinin suçsuz olduğu belir-
tildi. Suçsuzluğu 4 yıl sonra anla-
şılan Ersoylu tahliye edildi.
Ersoylu, cezaevinden çıktığın-
da ne işi, ne aılesi, ne de eski sağ-
lığı vardı. Ailesınden bir tek kızı
Fatma Ersoylu'ya ulaşabildi. 20
yaşındaki kızı ile ye-
nıden yaşama dönen
Hasan Ersoylu bir
mobilyacının yanın-
da çalışmaya başladı.
Bu arada adaletin
de peşine düştü. Ön-
" ce kendisme işkence
yapan askerler ile muayene etme-
den rapor veren doktor hakkında,
sonra da AİHM'de Türkiye aley-
hine davalar açtı. AİHM 1999 yı-
lı sonlannda Türkiye'yı 1 milyon
dolar maddi ve manev i tazmınat
ödemeye mahkûm etti.
Hasan Ersoylu tazminat sevinci-
ni yaşarken 20 yaşındaki kızı Fat-
ma Ersoylu kendisi Ordu'da oldu-
ğu bir sırada ortadan kayboldu. Er-
soylu'ya göre kızuıı kaçıran maf-
ya bu işi para için yaptı.
ANKARA - Cezaevi koşullannın
iyileşririlmesi istemiyle başlatılan
ölüm oruçlannda Wernice
Korsakoff(hafiza kaybı) tanısı
konulan ve cezaevinde
bulunmalannın yaşamsal tehlike
yarattığı vurgulanan mahkûmlar
için farklı DGM'lerın çelişkili
kararlar verdikleri ortaya çıktı.
Ankara DGM'de yargılanan
Ketnal Yarar ile Adana DGM'de
yargılanan Osman Kaan
yaşamsal tehlikeleri olduğuna
ilişkin Adli Tıp raporuna karşın
tahliye edilmiyoriar. Yarar ve
Kaan'ın Istanbul DGM'de
yargılanmış .
i ÇİFTE STANDART
i Ölüm orucu eylemini
sürdüren Kemal
( Yarar Ue Osman
| Kaan, yaşamsal
1
tehlikeleri olduğuna
üişkin Adli Tıp
'• raporu bulunmasına
karşın yargüandıklan
Ankara ve Adana
DGM tarafından
tahliye edilmedi.
tstanbulDGM'de ise
aynı durumdaki
onlarca tutuklu
"yaşam hakkınm her
•• şeyin önünde
bulunduğu"
gerekçesiyle
tahliye edildi
olsalardı
tahliye
edileceklerine
dikkat
çekildi.
Istanbul
DGM, aynı
durumda olan
onlarca
eylemcıyi
rahatsızlıklan
nedeniyle
"yaşam
hakkmınher
şeyin üstünde
olduğu''
gerekçesiyle
tahliye etti.
Ülkenin
kanayan bir
yarası haline
dönüşmesine karşın yetkililerin
duyarsızlığı nedeniyle 300'lü
günlerinde sürdürülen ölüm
oruçlannda hayati tehlike yaşayan
eylemcilere mahkemelerde çifte
standart uygulanıyor.
dnce 'yaşam hakkı1
îstanbul DGM, sağlık sorunlan
yaşayan onlarca tutukhayu
sağlık durumlan kötü olduğu için
"yaşam hakknun her şeyin
önünde bulunduğu" gerekçesiyle
tahliye ederken Ankara,
Malatya ve Adana DGM, aynı
durumda olan ve durumlan
Adli Tıp Kurumu'nca
kesinleşen tutuklulara tahliye
karan vermiyor.
SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@yahoo.com
Süleyman Demirel, Mesut Yıl-
maz'ın istifa etmesi gerektığini buyur-
muş. Gerekçesi de Yılmaz'ın "ulusal
güvenlik" kavramını eleştirmesi. Sü-
leyman Demirel, "Ulusalgüvenlik mü-
lahazasıyla Türkiye'nin şu menfaati ön-
lenmiştir diye kimse ortaya çıkmadı.
Türkiye'nin ulusal güvenlik kavramın-
dan gördüğü bir zarar yoktur" diyor.
Süleyman Demirel, 12 Mart 1971 as-
keri darbesinin ardından askerin zo-
ruyla istifa etmişti. 12 Eylül 1980 aske-
ri darbesinde ise gözaltına alınmış ve
siyası yaşamı sona erdirilmiştı. Sanınm
bu ikı tecrübe onda, böyle tartışmala-
ra giren siyasi liderlerin istifa etmesi
gerektiği gibi bir anlayışa neden olmuş.
Ehü Demirel bu.. tecrübesini ve söyle-
diklerini dikkate almak gerek. Yılmaz'ın
da onun deneylerine bakarak ve uya-
nlannı dikkate alarak istifa etmesi iyi
olacak.
•••
Demirel'in binnci tespiti Mesut Yıl-
maz'ın istifa etmesi, ikinci tespiti ise
"ulusal güvenlik"ten kimsenin zarar
görmediği. Süleyman Demirel'in "ulu-
sal güvenlik"ten zarar görüp görmedi-
Demirerin 'Ulusal Güvenlik' Kavramı...
ğini bilemeyiz. Iki askeri darbeden ge-
rekli dersi çıkaran Demirel, bu tür ne-
tameli konulara girmemeyi öğrenmiş
ve son yıllarda eski tecrübelerine da-
yanarak durumu idare edebilmıştir.
Süleyman Demirel, "ulusal güven-
lik" kavramından zarar görmedik dedi
diye bu konu tartışılmayacak mı? Kal-
dı ki, "ulusalgüvenlik" kavramı, varlığı
nedeniyle değil, içeriği nedeniyle tartı-
şılıyor. Bu kavrama 12 Eylül dönemin-
de yüklenen anlam nedeniyle, Türkiye
dünyanın gözünde demokratik bir ül-
ke görünümünden uzaklaşmış, otori-
ter bir özellik kazanmıştır.
• • •
Türkiye'de demokrası isteyenler, bu
kavramdan yıllardan beri şikâyet edi-
yoriar. 12 Eylül askeri darbecilerinin be-
liriediği bugünkü "ulusalgüvenlik" kav-
ramı, hâlâ yürürlükte. Demirel'in "Hiç
kimse şikâyet etmedi" dediği bu kav-
rama yıllardır karşı çıkan o kadar çok
insan var ki... 1983'te çıkarılan MGK
yasasıyla Türkiye'nin bütün temel so-
runlan ve çözüm yolları bu kavrama
bağlanmıştı. Anlaşılan o ki Demirel'in
buna da bir itirazı yok.
Ancak sorun, birisinin ıtiraz edip et-
memesinin çokötesinde. Türkiye, cid-
dı bir ekonomik ve siyasi kriz yaşıyor.
Bu krizin en temel nedenlerinden biri-
sinin Türkiye'nin bir güvenlik devleti ol-
ması gerçeğinden kaynaklandığı son
dönemin en önemli tartışmalanndan
birisi. Türkiye, son 20 yıldır, bütün eko-
nomik olanaklannı "güvenlik" alanına
yatırdı. Türkiye'nin bütün temel siya-
setlerine "potansiyel tehlikeler" yön
verdi.
Batı dünyası, Sovyetler'ın dağılma-
sından sonra, savunma harcamalarını
azaltırken Türkiye savunma harcama-
lannı arttırdı. Batı elindeki olanakları
üretime yöneltirken Türkiye, parasının
önemli bir kısmını silaha ve savunma-
ya yatırdı. Bu öyle bir noktaya geldi ki,
Türk devletinin önde gelen isimleri, Av-
rupa'nın en büyük ordusuna sahip ol-
makla övündüler. Dünyanın en güçlü
ordularından birine sahip olmak bir
kuvvet unsuru olarak ifade edildi.
•••
Yaşam, silahtan ve kuvvetten ibaret
değil. Siyasetler de sırf tehlikeler üze-
rine kurulamaz. Bu gerçeği, ardı ardı-
na gelen ekonomik krizler sırasında net
birşekildefark ettik. Silah kann doyur-
muyor, güvenliği sağlamak için yeterii
de olmuyor. Belki eski dönemlerde ol-
sa, bunun bir ekonomik karşılığı da ola-
bilirdi. Bugün böyle bir şey yok.
Kaldı ki, zaten askeri gücün merke-
zi ABD. Eğer bu alanda fazla iddialı
adımlar atmaya kalkarsanız, vanp da-
yanacağınız kapı yıne ABD olur. Çün-
kü silahlar orada, dünyanın güç mer-
kezi orada. "Ulusalgüvenlik" kavramı-
nın içeriğinden şikâyetçiyiz, bu kavra-
mın bugünkü uygulanışı Türkiye'ye za-
rar veriyor. Bundan Demirel'in veya bir
kısım siyasi elitin şikâyetçi olmaması
bu gerçeği değiştirmez.
•••
12 Eylülcü bir güvenlik ve savunma
anlayışıyla yüz yüzeyiz. Bugün belirie-
nen bütün temel güvenlik anlayışlan
darbe döneminden miras kaldı. Bun-
lann toplumda tartışılması ve değişti-
rilmesi için yeni bir anlayışa ulaşılması
gerekiyor. Bu konunun MGK'de konu-
şulup konuşulmaması o kurulun soru-
nu. Onlaryıllarca Susuriuk'u da konuş-
madılar. Onlar Susurluk'tan şikâyetçi
olmadılar diye biz de sesimizi çıkar-
mayacak mıyız?
Demirel, dönemini tamamlamış bir
siyasetçi, tıpkı 12 Eylül'cü güvenlik si-
yasetleri gibi. Nasıl Demirel değiştiyse,
bu siyasetler de değişecek.. çünkü
Türkiye bu tercihlerin yükünü kaldıra-
maz hale geldi. Ekonomik kriz, 12 Ey-
lül'cü yapının yarattığı yapısaJ bir kriz.
Ulusal güvenlik kavramı da işte bu ya-
pının ürünü.
Birilerinin hoşuna gitmiyor diye,
demokratik eleştiri ve değişim taJebin-
den vazgeçecek değiliz. Hele de
Demirel söyledi diye hiç...