23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19 AĞUSTOS 2001 PAZAR 12 PAZAR KOMJGU İTÜ Jeoflzik Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Haluk Eyidoğan ile depremi konuştuk Hâlâbirdepremyönetmeliği yok Mevcut binaları sağlamlaştırmalı - Yapdartn güçlendiriimesi ve sağlamlaştırümasıyla ilgiii neyapıhyor? • îki yıldan bu yana çok fazla deprem fayı araştırması ve sağiam zemin-kötû zemin tartışmalan yapıldı. O hale geldi ki insanlarda " Burada fay varsa bir an Önce buradan kaçalurT ya da "Gerçekten bu fay bulunursa bakaünı ne oiacak. Bunu bekİCT'efim" gıbi yanhş inançlar ortaya çıktı. Marmara Denizi içinde yeni faylar buiunabilir. Türkiye'nin heryerinde bir sürü fay var. Bugün siz Marmara Bölgesi'nde deprem beklerken Türkiye'nin herhangi başka bir yerinde deprem olması olasılığı çok yüksek. Büyük yerleşim alanlannda, yapılaşmanm ve nüfus yoğunluğunun çok fazla olduğu yerlerde mevcut yapılann envanterinin, yapı stokunun bir an önce çıkarıhp akılcı ve kaynak yaratılmış şekilde mevcut binalann sağlamlaştınlması lazımdır. Deprem öncesi önlemlerie ilgiii harcanacak para. depremden sonra yara sarmada harcanacak paradan her zaman daha azdır. Biz ne yazık ki depremlerle mücadeleyi daha çok yara sarma olarak görüyoruz. Bunun da maliyeti her zaman çok yüksek oluyor. Depremden sonra yapılann envanterinin tam olarak çıkanldığını söyleyemeyiz. Bu yapılann ne dummda olduklan konusunda yeterli bilgilere ulaşamadık. Hâlâ sağlamlaştırma ve güçlendirme işleri yapılmasmı düzenleyecek yönetmelik yok. Ulusal Deprem Konseyi olarak biz bu yönetmeliğin derhai ohışturuîup kullanıma sunulması gereğini ilgililere bildirdik. Birçok fırma yönetmelik olmadan güçlendirmeler yapıyor. Bu yönetmeliği de çıkaracak kurum Baymdırlık ve Iskân BakanhğYdır. vatandaş iki yıldır oyalanıyor - Sizceyönetmelik neden çtkarılmıyor? - Herkes çok meşgul. Vatandaş iki yıldır televizyonlar ve gazetelerdeki. "Deprem oiacak mı olmavacak nu? Kaç büyükiüğünde oiacak? Fay nerden geçecek? Cç parça mı. beş parça mı? Zemin sağiam nıt kötü mü?" muhabbetiyle oyaJandı. Bu yüzden de biraz önce söz ettiğim konular gündeme gelemiyor. Bu zemin konusunda da şunu söylemek istiyorum: Bugün inşaat mühendisliğinde gelinen noktada çok kötü diye tanımlanan zeminlerde çok iyi binalar yapmak mümkün. O zaman, kötü zemin diye liman da yapmayalım. Gelinen noktada insanlanmızın. depreme dayanıklı yapı üreten teknolojilere güveni kaybolmuş gibi. Bu yanlış. Insanlannuz depreme dayanıklı yapı üretilemeyeceği gibi bir izlenim edinmişse olmaz. Heyelan ve sıvılaşma nitelikleri taşunayan her alanda depreme dayanıklı yapı üretilebilir. Uygun teknolojisi var. Bunun maliyeti yüksek oluyor. Ama piyasa koşullan içinde zaten depreme dayanıklı yapının maliyeti kaybolur gider. Akılcı olmak zorundayız. Binanın oturacağı toprak yapısının ve deprem sırasında oluşacak titreşimlerin özelliklerini iyi tanırsak, ona göre yapı yapar, malzetne ve işçilik kulianırsak bu sorun çözülür. Çok kötü zemin koşullannda. Kaliforniya'da ve Tokyo'da yapılan yapılar var. Bugün Türkiye'de depremin başımıza açtığı bu kayıplardan sorumlu olanlar, kentleşme olgusuna bilimsel ve çağdaş yaklaşmayanlardır. Yüzde 50'ye varan kaçak yapılaşma var. Kaçak yapılaşmanm bulunduğu ortamda yasalar, yönetmelikler çıkarsanız, pek çok önlem de alsanız fark etmiyor. Kaçak yapılaşmayı önleyemediğiniz sürece biraz önce saydığım yapılması gerekenleri bir kenara itmiş oluyorsunuz. Ya da kaçak yapılaşma yolunu bulan insan için bütün bunlar önemsiz. LEYLA TAVSANOĞLU ^zm 'f ' Gölcük ve Adapazan 'm yerle bir eden ağustos depreminin üzerinden iki yıl geçti. On binlerce insanımızı, donanma karargâhımızı depreme kurban ettik. Binalar karton yapılar gibi bir anda yıkıldı. Koskoca mahalleler yok oldu. Vatandaşlar . ~ karda kışta çadırda yatmak zorunda kaldı. Deprem yüzünden ruh sağhklarım kaybettiler. Bir yandan da kimileri, televizyonlarda, gazete sayfalarında boy gösterip deprem tellalhğı yapma gibi bir açıkgözlük gösterdiler. Öte yandan, hâlâ yapılann nasıl sağlamlaştırılıp güçlendihleceğini düzenleyecek yönetmelik yok. Yerleşim bölgelehndeki yapılann envanterleri çıkarılmamış. Bu arada Yapı Denetimi Yasası 'nın alınan pilot iller içinde birinci derecede deprem bölgesinde bulunan bir kısım ilyok Bu ne biçim iş? Biz, at gözlüğü takıp hangifay nerede kınlacak, olası bir İstanbul depremi kenti ne zaman vuracak muhabbetiyle uğraşırken deprem öncesi önlemler almakla hiç mi hiç ilgilenmiyoruz. Bevnimiz uyuşturuldu mu ne? Neden bilgiye, son teknolojilere önem vermeden birilerinin anlattıkları masallan , ., budala gibi dinliyoruz da somut işlere zaman ayırmıyonız? tnsammıza bu kadar mı değer veriyoruz? İTÜ Jeofizik Mühendisliği Bölümü Başkanı Prof Dr. Haluk Eyidoğan 'la bu konuları konuşurken Eyidoğan bize, sürekli bilime ve çağdaş teknolojiye verilmesi gereken önemin altını çiziyordu. PORTRE / Prof. Dr. HALUK EYİDOĞAN Yükseköğrenimini Jeofizik Mühendisliği Bölümii 'nde tamamladu Aynı üniversitede Gediz depremi konusunda yüksek lisansyaptu 1976'da İTÜ Maden Fakültesi Jeofîzik Kürsüsü 'ne asistan olarak girdi. Sismoloji alamnda pek çok çahşması oldu. Şimdiki halde aynı üniversitenin Jeofizik Mühendisliği Bölüm Başkanlığı'nı yürütüyor. ABD, Japonya, İngiltere, İsviçre'de depremle ilgiii çalışmalar yaptı; bu ülkelerdeki bilim insanlarıyla ortak projeler hazırladu Depremlerin yer hareketleri üzerine etkileri konusunda incelemeler yaptu 21 Mart 2000'de kurulan Ulusal Deprem Konseyi üyesi oldu. -17 Ağustos depreminin üzerinden ikiyıl geçti. Bu ikiyü için- de neleryapıldı, neleryapılmadı? - Bu depremden sonra hem halkımız, hem de yöneticiler gör- düler ki özellikle 1950-60 sonrası hızla artan betonarme yapılar önemli ölçüde hasara uğradı. Bunlar çeşitli yönetmelikler çerçe- vesinde yapılması öngörülen, depreme dayanıklı olduklan düşü- nülen yapılardı. Türkiye aslında betonarme yapılarla tanıştıktan sonra zaman zaman benzer durumlan yaşamıştı. Kırsal kesimde depremler özellikle kerpiç ya da mühendislik hizmeti almamış ya- pılan yıktığı zaman "Bunlar zaten yıkdırtir mantığıyla davranıl- dı. 1938 Erzincan depreminden sonra ülkede depreme dayanıklı yapılar yapılmasının zorunluluğu ortaya çıkmıştı. 1940'lardan sonra bazı yerbilimciler deprem bölgeleri hantalan üretmeye baş- ladılar. Dönem dönem de afetlerle mücadele çerçevesinde deprem yönetmelikleri ve haritalan yapıldı. 1999 depreminden biraz ön- ce yürürlüğe konulmuş bir deprem yönetmeliği hazırlandı. Bir yıl sonra Kocaeli ve Düzce depremleri Türkiye'yi vurdu. Bu deprem- lerden çok büyük dersler çıkardık. - Gerçekten büyük dersler çıkardık mı? -Bu depremlerden ders çıkaran var. Ders çıkanrsınız, ama o çı- kardığınız dersleri kullanıp yeni bir oluşuma gitmek çok zaman alabilir. Ya da bu konuda biraz yavaş kalabilirsıniz. 1999 deprem- lerinden sonra bugün geldığimiz noktada hâlâ tamamlayamadığı- mız, hızlandıramadığımız işler olduğu gayet açık. Bunu zaman za- man medyada da izliyoruz. 1999'da, yoğun ve çarpık yapılaşma- nm getirdiği felaketi haber veren daha önce de depremler olmuş- tu. Bunlardan birisi 1992'deki Erzincan depremidir. Çok fazla bü- yük de olmayan 6.8 büyüklüğündekı Erzincan depreminde beto- narme karkas, yüksek. deprem yönetmeli- ğine uygun yapıldıklan varsayılan, ama öyle olmayan kusurlu yapılann deprem ta- rafından affedümediğini ve yıkıldığını gör- dük. Oysa daha eski. tek ya da iki katlı, yığ- ma, bahçeli yapılarda önemli hasarlar ol- madığına da tanık olduk. Bu, aslında bir ışaretti. Blrllkte çahsmalı _ - O işaret neydi? - Deprem nedeniyle deprem-zemin-ya- pı ilişkisi çerçevesinde, özellilde de zemin büyütmesine uygun yerlerde yönetmeliğe uygun yapılmamış betonarme. özellikle de yumusak kat sorunu bulunan yapılarda çok büyük hasarlar oluştu. Bunun ardından 1995 Dınar depremine geldik. Dinar'da depreme dayanıklı olduğu \ arsayılan, ama öyle ohnayan yapılann nasıl hasar görece- ğinin işaretini aldık. Bu yapılar da yine dört-beş kat ve üzeri. kusurlu, yeterince mühendislik hizmeti almamış, yönetmeli- ğe uygun yapılmamış. ama dış görünüşle- ri itibanyla depreme dayanıklı gibi duran konut ve işyerleriydi. Yine Dinar'da daha eski. ama yapı-zemin iliş- kileri daha iyi olan yapılann hasar görmediğüıe de tanıklık ettik. Biz yine umursamadık. Ve 1998'de Adana-Ceyhan depremi oldu. Adana-Ceyhan depremi de bize zeminiyle uyumsuz, mühendislik hizmeti ahnamış, hatalı, betonarme yapılann nasıl yıkılabilecek- lerini öğretti. Bu da orta büyüklükte sayılabilecek bir depremdi. Bütün bunlarda yapı-zemin ilişkisi iyi olan. iyi mühendislik hiz- meti almış binalarda hasar olmadığını da gözlemledik. Ve geldik 1999 yılına. 1999 depremleri yapılaşmanın çok daha yoğun oldu- ğu bölgeleri vurdu. Bunlar kusurlu, kaçak, mühendislik hizmeti almamış, teknik uygulama sorumluluğundan geçmemiş binalar- dı. Yine aynı bölgelerde biraz mühendislik hizmeti almış binala- ra da ya hiçbir şey olmadığını ya da çok hafif hasarlar aldıklannı gözlemledik. Ashnda burada, ağu" hasarlann ötesınde Türkiye'ye özgü hasarlarla karşılaştık. - Türkiye'ye özgü hasarlar neler? - Bır binanın toz haline gelmesi. 1999 depremi, 1992, 1995 ve 1998 depremlerinin yaptığım. çok daha geniş kapsamlı ve çok da- ha acı biçimde ortaya koydu. Ülkede her kesim bundan bir nebze dersini aldı diye düşünüyoruz. Depremden sonra çeşitli oluşum- lar ortaya çıktı. Imar planlanna ilişkin olarak mücavir alanlar için- de daha önce uygulanan bir kısım yöntemler durduruldu. Yeni ge- nelgeler çıkanldı. Genelgelerle belediyelerin imar izni vereceği alanlar içinde birçok etüdün yapüması istendi. Bu arada meslek- lerarası tartışmalarda başladı. Yanijeolojik mi, jeofizik mi. jeotek- nik çalışmalar mı yapılacak tartışmalanydı bunlar. Bunlar aslın- da zaman kaybettiriciydi. Bir bölgede depreme dayanıklı yapı üret- meden önce o bölgenin toprak, kaya ve zemin yapısını tanımak zorundasınız. - İyi de bu konuda her meslekten insanlann elbirliğiyle çalış- malan gerekmiyor mu? - Tabii. Elbirliğiyle o bölgenin zemin yapısının haritalanması ve fıziksel özelliklerinin ortaya çıkanlması ve nerelerin imara açıl- ması gerektiği, nerelerde ne tür yapılaşma ohnasına karar veril- mesi gerekir. Ama o konularda epeyce tartışma yaşadık ve hâlâ da yaşıyoruz. Şu anda, yeniden yapılaşmaya açılacak bir alanda ya- pıhnası gereken jeolojik, jeofizik ve jeoteknik çalışmalann nasıl yapılacağı ve nasıl raporlanacağı konusunda tartışmalar sürerken Türkiye deprem yönetmeliğinin de yeniden gözden geçirilmesine ilişkin çalışmalar var. - Bir Yapı Denetim Yasası çıkarıldu Bu yapı denetimleri özel şirkeûere veriliyordu. Bu ne kadar doğru bir karardır? - Ulusal Deprem Konseyi ilgiii makamlara bu konuda göriiş bil- dirdi. Ulusal Deprem Stratejisi Beyaz Kitabı'nda da buayn birbaş- lık altında değerlendirildi. Bu Yapı Denetımi Yasası'na Kanun Hükmünde Kararname 595 deniyor. Bu. Türkiye'de yapı deneti- mi konusunda yeni bir alan. yeni bir devir açtı. Çünkü herkes bi- liyor ki teknik uygulama sorumluluğu sistemi çalışmıyordu. Bu vardı, ama yoktu. Belediyelenn ilgiii mühendislerinin ve teknik uygulama sorumlulannın yapı denetimi konusunda yeteri kadar üretken çalışmadıklanru demin saydığun depremlerde gördük. Bu depremler bu sistemin ayan beyan çalışmadığını ortaya koymuş- ru. Maddeler gözden geçlrllmell ' Depremde bir bina toz haline geliyorsa, içindeki demirler yok olacak derecede hasar görmüşse teknik uygulama sorumlusunun ya da bununla ilgiii sistemin bir şekilde aksadığı ortadadır. Dola- yısıyla teknik sorumluluk sisteminin düzeltilerek yeniden uygu- lanması da pek mümkün değil. 595 sayılı kanun hükmündeki ka- rarnameyle Batı 'daki örneklerden esinlenilerek bir teknik denetim sistemi getirildi. Kararnamenin mutlaka eksikleri var. Bazı mad- delerinin mutlaka tartışılması ve gözden geçirilmesi gerekiyor. Buna belediyelerin ve bazı meslek odalannın itirazlan vardı. A- ma TUS'un (Teknik Uygulama Sorumiusu) çalışmadığı ve kaldı- nlması gerektiğiyle ilgiii kampanya başlatmadılar. Evet, TUS'u eleştirdiler, ama kampanya biçimmde değil. Ama 1999 depremin- den sonra Yapı Denetimi Yasasf nın gerekliliğı kendiliğinden or- taya çıktı. Ama TUS'u yeterince eleştirmeyenler Yapı Denetimi Yasası ya da o kararname çıkınca müthiş»bir itiraz kampanyası baş- lattılar. Evet. oazı maddelerının gözden geçirilmesi gerekirdi. E- sas itirazlan, yapı denetimlerinin özel şirketlere venlmesi ve onun ileride yozlaştınlacağı olasılığmaydı. Niyet yozlaştınnaksa, sistem yozlaştınnaya doğru götürüyorsa özel olsa da olmasa da yozlaştı- nlabilir. Yapı Denetimi Yasası'nın yozlaştınlmaması için ilgiii her- kesin mücadele vermesi lazımdır. Bu, TUS'a dönüştürülmemeli- dir. Geçmiş sürece baktığınız zaman bunu TUS'a çevirmek iste- yecekler ortaya çıkabilir. Şimdi Yapı Denetimi Yasası yeni haliy- le çıkmayı bekliyor. Buna da bizim Ulusal Deprem Konseyi'nin bazı itirazlan oldu. İlgiii makamlara da yazılar yazıldı. Marmara'da aktif fay ' . - Negibi itirazlar oldu? - Öyle yönetmelikler çıkanlmalıdır ki bu yasa da TUS'a çevril- memelidir. Aynca mesleki yetkinlik kavramı iyi tanımlanmalıdır. Yani yapı denetim şırketlennde görevli mühendislerin mesleki yetkinliği iyi anlaşılmalı ve gerçekten mesleki yetkinliği olan in- sanlann burada görev almalanna dikkat edilmelidir. Aynca. yine Yapı Denetimi Yasası"nda öngörülen yaklaşık yüzde 3 asgari hiz- met bedelinin yeterli olup olmadığı tartışılmalıdır. Yüzde 3 hiz- met bedeliyle gerçekten iyi bir denetim mekanizması oluşturabi- lecekler mı? Bu yapı denetim şirketlerinin büyük masraflan var. Bunlarda 20 mühendis çalışıyor. Yüzde 3'le kaliteli bir denetim yapma imkânı olabilir mi? İyi denetim, kaliteli elemanlarla olur. Aynca yasada sözü edilen pilot alanlar \ ar. Bu pilot alanlara Tür- kiye'nin birinci derecede deprem bölgesine gıren bir kısım iller alınmamış. Bunlara dikkat edilmesi gerekiyor. Kamuya ait yapı ve tesislerin bu yasa dışında tutulduğunu görüyoruz. Bu da olma- malı. - Kimibilim adamlan süreklibir İstanbuldepreminden söz edi- yor. İstanbul depremi diye bir şey var mı? - Burada ya bir kavram yanlışı ya da bir yanlış anlama var. Özel- likle 1999 depreminden önce benım de içinde bulunduğum bilim- sel çalışmalar Marmara Bölgesi'nde yapılıyordu. Denizde ve ka- rada deprem karakterini daha iyi tanımayİa ilgiii bu çalışmalar 1999 depreminden sonra daha da hızlandı. Hızlanmasının bır nedeni de Marmara Bölgesi 'nin deprem özel- liklerine yabancı üniversitelerin de daha fazla ilgi duymaya baş- lamalanydı. Kendi ülkelenndekı bilimsel kaynaklan da Marmara Bölgesi'nde araştırma yapmak için kullandılar. Şu anda TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi, Yerbilimleri Enstitüsü, Paris YerFi- ziği Enstitüsü, Strasbourg Yer Fiziği Enstitüsü. İTÜ Jeoloji ve Je- ofizik bölümleri. Kandilli Rasathanesi Deprem Araştırma Merke- zi ortaklaşa çalışmalannı sürdürüyorlar. Marmara Bölgesi'nde hem karada, hem denizde deprem istasyonu kurma çalışmalannı bugün 20 kişi yapıyor. Bu çalışma bu yıl sonuna kadar devam ede- cek. Bu arada Fransız Fremer gemisi geliyor. O da denizde sismik yansıma çalışmalan yapacak. Önümüzdeki yıl benzer çalışmalar sürecek Bu çalışmalar sonucunda muazzam bırjeolojik \e jeofi- zik veri ortaya çıkıyor. Bu çalışmalar sessiz yürütülüyor. Zaman zaman da Türkiye Deniz Jeolojisi ve Jeofizik Programı Koordinatörü Prof. NaciGörûraçıklamalarda bulunuyor. Gelelim İstanbul depremine... Bugüne kadar elde ettiğimiz tüm jeolojik ve jeofizik veriler Marmara Bölgesi'nde deprem potan- siyelini daha aynntılı olarak ortaya koyuyor. Aslında biz daha ön- ceden makro düzeyde bazı bilgilere sahiptik. Yani, Marmara De- nizi içinde her an büyük bir deprem üretebilecek boyutta, aktif fay zonlan var. Tarihte de böyle büyük hasar yapan depremler olmuş. Biz şimdı bunlann karakterlerini daha aynntılı olarak araştırmak durumundayız. - Peki, elde edilen yeni veri ve bilgiler bölgede deprem tehlike- sinin beklenenden daha büyük olduğunu gösteriyor mu? - Hayır. öyle bir noktada değiliz. Zaten Marmara Denizi çevre- sindeki yerleşim birimlerinde hasar yapıcı büyüklükte bir depre- min olacağı gerek I975'te. gerekse de 1996'daki deprem bölgele- ri haritalannda var. Bu, bilinen bir şey. Marmara Bölgesi. birinci derecede deprem bölgesidir. Burada büyüklüğü 7 ve üzerinde bir depremin olma olasılığı özellikle 1999 yılından sonra yerbilimci arkadaşlann yaptıklan çalışmalarda çok daha berrak hale geldi. Bugün vanlan sonuç şu: Marmara Bölgesı'nde, Marmara Denizi içinde önümüzdeki 30 yıl gibi bir zamanda, deniz çevresindeki yerleşim birimlerinde hasar yapıcı büyüklükte bir deprem olasılı- ğı yüzde 60dolayında. Bunun artı. eksı yüz- de 15 hatası vardır. Yani yüzde 45 de olabi- lir, yüzde 75 de olabilir. 1998'de çıkan deprem yönetmeliğinde ve deprem bölgeleri haritasında Marmara De- nizi çevresindeki yerleşim birimlerinde kar- şılaşılabilecek yer hareketi şiddetıni aşan yeni bir bulgumuz yok. Yasa hâlâ yok 1999 depreminden önce yürürlüğe giren deprem bölgelen haritasında beyan edilen değerler şu an için de geçerli. Uzmanlığı kendinden menkul bir kısım şahsm zaman zaman televizyonlara ve gazetelere verdik- leri demeçlerde. "Fa>r şöyle çarpacak. böy- loiıracak" demeleri gıbi değil. Çeşitli spe- külasyonlar yapılıyor. Bunlann bir kısmı ar- tık magazinleşti. Ama bilimsel düzlemde şu anda ciddi olarak çalışan insanlar mev- cut yönetmelikteki yer hareketleri bulgula- nndan başka bir bulguya enşmediler. - Peki, deprem bölgeleri haritasınınyeniden gözden geçirilme- si söz konusu mu? - Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Afet İşleri Genel Müdürlüğü. Tükiye'deki bütün üniversitelere, ilgiii kurumlara ve kişilere ha- ritanın ve yönetmeliğin yeniden gözden geçirilmesi içın bir çağ- nda bulundu. Sanıyorum, böyle bir toplantı yaz sonuna doğru An- kara'da yapılacak. Belki deprem bölgeleri haritası v e özellikle yö- netmeliği yeniden yapılandınlacak. Ama aslında mevcut İmar Ya- sası'nın da gözden geçirilmesi ve değiştirilmesi gerekiyor. İmar Yasası Türkiye'de ki deprem gerçeğini yeteri kadar göz önünde bulunduran bir içeriğe sahip değil. 3194 sayılı İmar Yasa- sınnı bir an önce gözden geçirilmesi ve ilgiii yönetmeliklerin de- ğiştirilmesi gerekiyor. Aynca İmar Yasası'nın deprem yönetme- likleriyle uyumlu ohnası özellikle kentsel nüfus yoğunluğu olan yerlçr için bazı özel maddeler içermesi zorunJu. - İmar Yasası 'nın değiştirilmesiyle ilgiii daha önce başlatılan çalışmalaryok muydu? - Vardı. Bu konuda özellikle ODTÜ ve İTÜ'nün bazı girişimle- ri oldu. İmar Yasası'nın değiştirilmesine ilişkin bazı taslaklar or- taya çıktı. Ama şu anda tam anlamıyla yürürlüğe konulamadı Özellikle afet riskinin yüksek olduğu, yapılaşmış. birinci v e ikin- ci derecedeki deprem bölgeleri özel eylem alanlan olarak tanım- lanmalılar. Bu, Ulusal Deprem Konseyi'nin strateji kitabında yer alan bir yaklaşımdır. Bu alanlarda bulunan kayıtlı ve kaçak yapı- lann en kısa zamanda durum tespitlerinin yapıhp arşivlenmeleri gerektiği vurgulamyor. Kitapta aynca şunlar yer alıyor: Mev cut ya- pı stokunun hasar görebilirlik değerlendirilmesinin yapılmasmdan sonra sağlamlaştırma ya da yıkma kararlan hızla verilmelidir. Ye- niden yapılanma. çağdaş yerleşme, çevTeye en az zarar v eıme. dep- remden en az zarar görme ilkeleri çerçevesinde ele alınmalıdır. Bu yaklaşım yerleşme alanlannda mevcut rant ve piyasa koşullannı değiştirecek nitelikte olsa bile bundan ödün verilmemelidir Bu iş- lerin yapılması sırasında iç ve dış kaynaklar kullanılabilir. - Bu kaynaklar hangileri? - Bir kere zorunlu deprem sigortası bir de doğal afetler sigorta kurumu gibi kurumlaşmalar ortaya çıktı. Özellikle zorunlu dep- rem sigortasının özendirihnesi, bunun daha gerçekçi olarak uygu- lanması, genişletilmesi. bundan elde edilecek havuzun gerçekçi projelere yönlendiriimesi zorunludur. Zorunlu deprem sigortası iyi işletilirse, halk üzerinde inandıncılığı yaygınlaştınhrsa ve halkta bunun bir deprem vergisi olmadığı inancı yerleşirse o finansal ha- vuz gerçekten deprem öncesi bazı hazırhklann yapıhnasuıa kay- nak oluştunır. Çarçur edilmezse çok değerli işler yapılabilir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle