Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
A-SAYFA CUMHURİYET 19 AĞUSTOS 2001 PAZAR
KULTUR kultur(a cumhuriyet.com.tr
§ M JT~ Yeni albümlerini eylülde çıkaracak olan grup, ABD'de konser vermeye hazırlanıyor
Jiızdırmak Seattle'da akacal;BURCUGÜNÜŞEN
rr,
1J1
İlkay Akkaya, müzik yaşamına
1984'te kurulan Grup Yorum'la baş-
adı. Latın Amenka'nın İnti İllimani
ibi devnmci müzik topluluklann-
ilham alarak kurulan Grup Yo-
€rum, halen Türkiye'de muhalif ruhun
sesi olmaya devam ediyor. 1989'da
Grup Yorum'dan aynlan Akkaya. 10
Ocak 1990da TuncayAkdoğan ve İs-
mail İlknurla birlikte Grup Kralır-
j ^mak'ıkurdu. Geçenon bir yıl içinde
*topluluk. Ölüme de Tilili, Gecmişten
'Geleceğe Pir Suftan, Gidenlerin Ar-
7 dındaru Aynı Göğün Ezgisi, Güneşin
\\ Olsun, PirSultan'dan Nesimi'ye Ana-
' dolu Türküleııi Çığlık, Rüzgâria Ge-
len, Günde Dün, Su- ve Gölge albüm-
'.lerini yayımladı. Akkaya'nın çıkardı-
~ğı iki de solo albüm var: Kül ve Unut-
" ma. Grup, eylül ayında piyasaya çık-
J
ması beklenen yeni albümlerinde da-
ha çok kendi bestelenne yer \ erecek.
- Kızuumak'ın Seattle'da konser
^vereceğini duyduk. Nasıl oldu, biraz
" söz eder misiniz?
!' İLKAYAKKAYA-Konsereylül-
l l
de olacak. Seattle'dan buraya turist
olarak gelen müzisyen bir grup. Is-
J;tiklal Caddesı'nde yürürken bizim
""'müziğimizi duymuş \e albümü alıp
Seattle'a görürmüş. Orada radyolar-
"^da da çalmaya başlamışlar. Bir yıl
"'sonra tekrar geldıler ve o zaman bi-
r z i buldular. Bu teklifı yaptılar. Biz
'*|'de kabul ettik. Şimdi bir tek prob-
" lem var, sponsor aranıyor.
o-
r
'Ozel kanallar çağırmıyor'
. - KüreseUeşme karşrtlam la bir iliş-
"" kileri \ar mı? Konser o kapsamda mı
v
' olacak?
3
'
J
AKKAYA - Var. Başlığı ne olur
^bilmiyorum, ama tabii enerji oraya
Ui
akar.
" ' - En son İstanbul'da sizin de sab-
neve çıkacağnuz küresellcşme> c kar-
"' şı dayanışma konseri yasaklandı.
Konserieriniz sürekli yasaklanı\or
ama örneğin TRT'ye çağrılıyorsu-
"' "nuz...
*~ AKKAYA - Evet. O çok ılginç.
^*Özel kanallann hiçbirisi çağırmı-
?
Vbr, TRT çağınyor sadece.
Ysaklara değil,
ekonomik koşullara
alıştıklannı söyleyen
IlkayiAkkaya, iktidar
ilişki
üreta tek bir sanat
anlay
(Fotoğr ıf: VEDAT ARIK)
rini yeniden
şına karşı çıkıyor.
- Davalar, gözarölar, yasaklar sizi
müzikal olarak nasıl etkiliyor?
AKKAYA - Konser yasaklamala-
n bızi en çok ekonomik anlamda et-
kiliyor tabii kı. Sonuçta bu işi ama-
tör bir ruhla ama profesyonelce ya-
pıyoruz. Son dönemde ekonomik
anlamda etkilenmeyen çok az ınsan
kaldı. Dinleyicimizle aynı ekono-
mik koşullan paylaşıyoruz. Kurul-
duğumuz zaman neler olabileceği-
ni zaten biliyorduk. Yasaklara değil
de bu ekonomik koşullara alıştık.
-En son bir solo aJbüm çıkardıruz™
AKKAYA - Kızılırmak'ın son al-
bümü 'Gölge' idi. Sonra solo albü-
müm 'Unutma' çıktı. Eylül sonlan-
na doğru bir albüm daha geliyor,
ona hazırlanıyoruz. Kızıhrmak'ın
albümü.
- Solo albümler, birevsel anlamda
kendinizi ifade erme gereksiniminin
sonucu mu?
AKKAYA- Tabii. Kuruldugumuz-
da böyle bir karar verdik. yani her
üye bireysel çalışmalaryapabiliyor-
du. Çünkü o çalışmalar da insanın
kendisini geliştirmesini sağlıyor. Bir
şey denemek isteyip yaptıgınızda
yeni bir şey çıkmamış bile olsa, en
azından bir srüdyo deneyimi insana
çok şey kazandınyor. Ismail'in de bir
enstrümantal albüm projesi var. Grup
dağıldı gıbi söylentiler oluşmasın
diye ilk zamanlarda solo çalışmalar
yapmıyorduk. Ilk solo albümü yap-
tığımda bu tip söylentiler de çıktı.
Ikincisinde bıraz daha rahattım.
' Yıne bir tfirkû projesi var'
- Kızüırmak genel olarak türkü
yorumlayan bir grup, ama caz ve
rock soundlanna da açık...
AKKAYA- İlk albümümüz aslın-
da sadece bizim bestelerimizden olu-
şuyordu. Sonra 'Geçmişten Gelece-
ğe Pir Sıutan' yayımlandı. O zaman
AnkaraBiriikTivatrosu. 'PirSultan'
oyununu sahneye koyuyordu. ben
de Pir Sultan'ın eşinı canlandınyor-
dum. Sonra orada söyledığimiz tür-
küleri toplayalım dedik, bir tür ar-
şiv çalışması gibi. O albüm büyük
bir ilgiyle karşılandı. Daha sonra
beste ve türkü albümlen bir arada git-
ti. Fakat bir süre sonra bizim beste-
ler de türkülerden esinlenmeye baş-
ladığı için ortak bir tablo çıkar gıbi
oldu ortaya. Yeni albümden sonra,
yine bir türkü projesi var. Ama bir
başlık altında olacak. Şımdı tam ola-
rak açıklayamasam da formu bellı,
deneysel bir çalışma olduğunu söy-
leyebilirim. Bu çalışma da bir taraf-
tan sürüyor.
- Yeni albümün adı ne olacak?
AKKAYA - Isim en son. Önce bit-
sin, bir yüzünü görelim neye benzı-
yor, ondan sonra. ~ 7
\ /••• \s » •
Yuregını
paylaşıyor- Tûridye'de sosyaüst gerçek-
çibirsanatortamıoJduğunaina- ,
myor musunuz? ;
AKKAYA - Ashnda sosyaüst
gerçekçi bir sanat oluşturmak
için her türlü koşul var Türki-
ye'de. Çok sıcak günlerden ge-
çiyoruz. Bir savaş halinden çık-
tık, şimdi de ekonomik savaş
haline girdik. Gözaltındakayıp-
lar yaşanıyor, yargısız infazlar,
işkence hâlâ devam ediyor.
Ashnda bu gerçekliği sanat-
sal anlamda yeniden üretebil-
mek çok mümJcün bir şey. Ama
bunu sağlıklı olarak oluştura-
bilmek için, üreten kişinin de
bu muhalefetin içinde olması
gerekiyor. Çünkü içinden bak-
makla dışından bakrnak arasın-
da çok büyük fark var.
'Eleştirel gerçekçi* bir sanat
var Türkiye'de. Dışından bakıl-
dığı için. Ama içinden bakrnak
anlamında çok az sayıda insan
sayabilirim. Bir de tabii, yıllar
içinde insanın bazı düşünceleri
de değişiyor. Mesela ben kendi-
mi sosyalist gerçekçi bir sanat-
çı diye adlandırabilirim. Tabii bu
üretimlerimizle daha sonra de-
ğerlendirilecek bir şey. Ama ay-
nı zamanda mesaj vermek, in-
sanlara bir şey öğretmek gibi
bir bakışın da karşısındayım. O
zaman bir ast-üst ilişkisi doğu-
yor, insanların yan yana yürüme-
sini engelliyor bu.
'İktidar ilişkflerini yeniden
havata gfçirmcmeK' diye düşün-
düğüm için bir şey öğretmek
adına, insanlan bilinçlendirmek
adına yapmıyorum bu ışi. Sade-
ce kalbimi paylaşıyorum, dü-
şüncemi paylaşıyorum. Bir dost-
luk kurmak istiyorum. Bu da
kuruldu ashnda.
i- RETİNA FİLM FESTİVALİ
Sezgin Türk'ün filmi
Macaristan'da
Kültür Senisi -
Macaristan" ın
Zıgetvar
kentınde 6-9
Eylül tanhleri
arasında
gerçekleşecek
olan Retina Film
^Festivali'nde
Türk yapımı
bir film de
gösterilecek.
Festival'de daha Î^Lyğ
önce 32. Macar ^ ^ H
Film ^ H
Günleri'nde ^ ^ H
P gösterilen Sezgin ^ ^ H
Türk'ün | | H
yönettiği
'Cebimde Çok Küçük
Elma Var' ısimli
belgesel - drama yapımı
Vf[yer alacak. Etkinliğin
ilk üç gününde Japonya,
Türkiye. ABD. Ispanya
ve Macaristan yapımı
filmler izlenebilecek.
Festivalin son gününde
__aynca 'Türk-Macar
""Film Günü'
düzenlenecek.
"Türk-Macar Film
Günü"ne Macaristan
Adalet Bakanı Dr.
Iboh/a David.
Macaristan Türkiye
Büyükelçisı Ender
Arat. Zigetvar Türkiye
Fahri Konsolosu Laszlo
"Horvart, Baranya ili
meclis başkanı Dr.
Ferenc Kekes ve
milleUekıli Jozsef Graf
konuk olarak katılacak.
l'Türk'ün 'Cebimde Çok
t ^ 1
Küçük Elma Var' filmi,
Türk ve Macar tarihi /
kültürleri arasındaki
bağlamlan ve bugünün
insanının tarihsel
bilinçaltında bu
ilişkinin yansımalannı
anyor. Filmin drama
bölümünde
Macaristan"a bir
öngörüsü olmadan
giden Türkiyeli bir genç
kız ile Macar delikanlı
arasındaki duygusal
ilişki, belgesel
bölümünde ise tarih
içinde Türk-Macar
ilişkilerine ilişkin
bilgiler ve belgeler
sunuluyor. Film, Ekim
200l"de'1001 Belgesel
Film Festivali'nde ve
Kasım2001'deise
'Ankara Film
Festivali'nde gösterime
sunulacak.
Orhan Duru, 2003 yılında öykücülüğünün 50. yılını kutlayacak
Yaşanıın güzel yönlerine değiniyor
GAMZE AKDEMtR
Ulus'ta başladığı, Cum-
huriyet, Milliyet, Güneş
ve Hürriyet gazetelerinde
devam ettiği gazetecilik
mesleğinin yanı sıra öy-
kü, deneme yazarlığı, çe-
viri ve tiyatro uyarlamalâ-
n yapan Orhan Duru'nun
son kitabı 'Yeni ve Sert Öy-
küler'. Türkiye lş Bankası
Kültür Yayınlan'ndan ya-
yımlandı. Yazar yaşamsal
gerçekleri, ülkenin karma-
şık toplumsal vitrininde ger-
çekçi bir bakışla izliyor ve
kaosun etkilerini yaşayan
topluma dair, düş'e dokunur
öyküler eşliğinde selamlıyor
okuyucuyu. Öykücülüğünün
48. yılını geride bıraktığı şu
günlerde yeni ve sert, ama 'ta-
ze' öykülerle karşımızda.
- 'Yeni ve Sert Öyküler'de
mizahla yumuşablmış karam-
sar bir gerçekçilik ağır basıyor.
Bunu, öykücülük tavnnızdaki
mizah yoluyla yaşamın güzel
yönlerini de vurgulamak adı-
na seçilmiş bir yol olarak dü-
şünebilir mijiz?-
ORHAN DURU - 'Yeni ve
SertÖyküler'de sertlik yok as-
hnda. Yeni öykülerimi bu ki-
tapta toplarken ashnda 'taze-
lik'e ağırlık vermiştım. Taze-
likte de bir çeşit sertlik oldu-
ğunu düşünmüştüm. Öykücü-
lüğümde gülmece ve mizah
öğeleri var. Bu hem yazış bi-
çimimden, deyişımden kay-
naklanıyor hem de öyküleri-
min içeriğinden. Ama bütü-
nüyle ille de mizaha ağırlık
vermek diye bir şey düşünmü-
yorum. Yaşamın güzel yönle-
rine değinmek de isterim. Ken-
düni kasvetten uzak turmaya
çalışınm. Yazınımızın Akde-
niz'e yakın olduğunu düşünü-
yorum. Bu yüzden aydınlık,
canh ve diri bir yazın bıçimi tut-
turmalıyız. Yaşamımız zaten
bunalım içinde geçiyor, buna
başka bir karamsarlık ekler-
sek direncimizi yitiririz.
- Sizinle gençlerin yaşamı ai-
güayışı arasındaki farklar ne-
rhan Duru,
son kitabı 'Yeni
ve Sert
Öyküler'de
yaşamsal
gerçeklere
trajikomik bir
biçimde
yaklaşıyor.
ler? Kendinizi yaşamın, çağın
neresinde görüyorsunuz?
DURU- Genç kuşaklarla es-
kıler arasında hep bir ayrım
olur. Bizim dönemimizde de bu
oldu, şimdi de oluyor. Bunu
yadırgamıyorum. Gençler için-
de parlak yetenekler, bilgi yük-
lü insanlar görüyorum. Genç-
lerden kopamayız. Onların gö-
rüşlerinden, da\Tanışlanndan
yararlanmak isterim. Gençler
de kendilerinden önceki ku-
şakların deney birikiminden
yararlanmah. Kendimi çağın
ilerisinde görmek de isterim.
Hep çağdaşı izlemek istemi-
şimdir ve bunu bir ölçüde ye-
rine getirmişimdir. Yaşamın
neresinde olduğuma ıse doğa
karar verecek.
-'Uzaklaşma' adlıövkünüz-
de ağır bir i\ me> le birbirinden
uzaklaşan, duyarsızlaşan kent
insanınL. sokaklarda mendil sa-
tan ve toplumsal sorunlann gö-
recesinde yer aian küçük ço-
cuklar çerçevesinde anlaüyor-
sunuz.
DURU - Evet. Çocuklar il-
gimi çekjyor ve onların üzerin-
de duruyorum. Bu öyküdeki
mendil satan çocuk kadar baş-
ka bir öykümde yer alan tiner-
ci çocuk da önemli. Onlan ya-
şamımızın bir parçası olarak
her gün sokakJarda görüyoruz.
Görmezlikten gelemem. Top-
lumsal sorunlan es geçemem.
Yoksa bir yazar olarak görevi-
mi yapmamış olurum.
- 'Çelişkıler' adlı öykünüz-
deki 'okursuz yazar' ve 'karam-
sar filozof betimlemeleri>1e,
çevresinde olup bitene umarsız
davranan ve>azın havBtım çık-
maza sokanlan 'denn bencil*
ve 'derin dondurucu' olarak
nitelendirrvorsunuz...
DURU -Bu öyküm bir Or-
han Duru klasiği sayılabılır.
Eski öykülerimi anımsatır. Bu-
na karşın içinde bugün bulun-
duğum ortamı, hem arkadaş-
lanmı hem de kendimi eleştı-
ren bir deneme sayılabilir.
- Bundan sonraki projeleri-
niz ne üstünc olacak?
DURU - Ben hep öykü dü-
şünürüm. llköykümü 1953'te
yayımlatruştım. 2003 yılında da
öykücülükte 50 yılımı doldu-
racağım. Önümde proje ola-
rak öykü yazmaktan başka bir
şey yok. Ama daha boyutlu an-
latılara girebilinm.
OKIMA LAMBASI
ENİS BATUR
Şimdiki Zamana
Sırt Dönmek
Üç tarıhçimiz: Mete Tunçay, llber Ortaylı, Ah-
met Kuyaştarih-roman ilişkılerinı değerlendirmiş-
ler (Radikal Kitap Eki, 6 Temmuz 2001). Temellen-
direrek yazmak böyle durumlarda daha doğru bir
tutum; "görüş"bildirinceboşluklar, loşluklarçıkar
ortaya.. öyledeolmuş. Bu üç tarihçimizi deyakın-
dan tanınm, Edebiyat ilgi alanlarının dışında değil-
dir. Gene de, içehden sorunlarını bildikleri bir alan
sayılamaz Edebiyat, getfrdikleri yorumlan mesa-
feyle ele almak gerekir. Aslında, her iki bölgeyi ya-
kından izleyen, Tarih'e ve Edebiyat'a enikonu hâ-
kim birkaç eleştirmenimiz olmalıydı. Bu tür ilişki-
lerde, yakalardan birinden bakmak yeterli olmu-
yor: Öteki yakaya sokulmak artık zorunlu.
Roman-Tarih ilişkisi nıcedirgündemımizde. Ya-
kın zamanlara gelesiye, Dünya Edebıyatı'nda da
verimli bir konu olarak göze çarpıyordu o ilişki. Gel-
gelelim, Roman denildiğinde, tek önemli tartışma
alanı sayılmamalı bu. Sözgelimi, Roman-Coğraf-
ya ilişkisi de ciddî ölçülerle ele alınmayı hak edi-
yor.
Türk okurunun kitaplarını tanıma fırsatı buldu-
ğu, çağdaş romanın önde gelen isimlerinden Mic-
hel Tournier, bu kesitin üzerinde özenle duran
yazarların başında geliyor. Şüphesız, söz konusu
yoğunlaşmanın kendi romanlanyla bağlantısını hi-
çe sayamayız; ama Tournier, başka romancılara,
örneğin, yaşayan en büyükanlatı ustası saydığı Ju-
lien Gracq a da ışık tutan bir yaklaşım getiriyor.
Bizim edebiyatımız değerlendirilirken, yeterince
didiklenmiş midir 'Coğrafya' ile olan ilişkisi? Şiir-
de, anlatıda, denemede bu boyutun sık sık gözar-
dı edildiği gözlemleniyor. Şair ya da yazar bir kent-
le, bir mahalle ya da sokakla, farklı mekânlarla
çarpışmasını nasıl döküyor yazıya? Uzam fizik,
psikolojik, fenomenolojik özellikleriyle yazarın so-
runu olur; sorununa çözüm ararken çeşitli yazar
açılarını sınar kafasında; bir çözümü seçer, yep-
yeni bir çözüm önerir, bir alaşım yaratma yoluna
gider.
Roman bağlamında kalacak olursak: Yakup
Kadriden Tahsin Yücel'e, Yusuf Atılgan'dan
Leylâ Erbil'e, 'Coğrafya' çerçevesinde okura su-
nulacak pek çok eksen olduğunu, 'Tarih'ie sınırlı
bakışaçısının yapıtlan indirgeyeceğini düşünüyo-
rum.
Kaldı ki, Roman'ın dönem dönem Tarih'le sıkı-
fıkılaşmasının en önemli gerekçelerinden bıri, "Şim-
diki Zaman sıkıntısı"ndar\ kaynaklanıyor gibi geli-
yor bana.. açmayı deneyeceğım:
Milan Kundera nın, "Roman Sanatı" (Afa Ya-
yınlan, 1989) başlıklı kitabına aldığı "Yetmişbir Söz-
cük", yazann bir dergi yöneticisinin isteğine uya-
rak kaleme aldığı "özel terminoloji"sini içeriyordu.
Geçenlerde (Le Monde, 4 Temmuz 2001) akıp gi-
den on beş yıllık süre içinde kişisel sözlügüne ek-
lenen bir avuç sözcük daha seçerek bu soruştur-
mayı derinleştirdi Kundera. Sonuncusu bir sözcük
değil de, bir durum belirtkesi, "Kendini Yineleme
Utancı".
Komünizm sonrası dönemde, Orta Avrupalı bir
yazar dostu, "Bizim gereksınme duyduğumuz bir
Balzac şimdi", demiş Çek asıllı romancıya. Böl-
gedeki yeni durumu anlatmış önce ona: Para'dan
başka tapılacak bir şey bulamayan gençleri, Maf-
ya düzenini, her türlü etik kaygının çöküşünü, za-
lim ve budala, bayağılığa sınır tanımayan yeni ka-
pıtalist düzeni öylesine usta bir üslupla çizmiş ki
Kundera'ya, sonunda ikisı birlikte uzun uzun gül-
müşler.
"Sahi, neden gülmüştük ki?" diye soruyor bu-
gün, "Gülüşün ve UnutuşunKitabı"n\n, "Gülüne-
si Aşklar"\n, "Şaka"nır\ yazarı. Ve ekliyor:
"Praglı dostumun ülkesinde yaşadığı dönem
Balzac'ma gereksınme duyuyor mu? Belki. Belki
de, Çekler için, ülkelerinin yeniden kapitalistleş-
me sürecine ilişkin, Balzac 'varibiçimde zengin kah-
raman kadrolu, bol betımlemeli, geniş bir roman
panoraması okumakyararlı, aydınlatıcı, ilginç ola-
caktır. Ancak, romancı sıfatına layık hiçbirroman-
cı bu tür bir roman yazmayacaktır. Başka bir In-
sanlık Komedyası kaleme almak gülünç olur. Çün-
kü Tarih, Insanlık Tarihi kendisini yineleme zevk-
sizliğine sahip olabilir de, bir sanatın tarihi yine-
lemelere tahammül edemez. Sanat, sabırlıbiray-
na gibi, Tarih'in bitmez tükenmez yinelenmeleri-
nikayda almak için burada değildir. Sanat, Tarih'in
yürüyüşüne eşlik etmekle yükümlü bir koro ya da
çalgı sayılmamalıdır. O kendi tarihiniyaratmak için
buradadır. Bir gün Avrupa'dan kalacak olan, bir
başına hiçbir değerl bulunmayan, yinelemelerie
dolu tarihi değildir: Kalma olasılığı olan tek şeyi,
sanatlannın tarihidir."
Bundan m/dır, Şimdiki Zaman 'a sırtımızı dönmek
isteriz?
AltM Portakal'da ön eleme
• Kümlr Senisi - '38. Antalya Altın Portakal
Kısa Film ve Video' dalının ön eleme sonuçlan
belirlendi. Yanşmaya 15 ülkeden 184 eser
başvurdu. Ön jürinin değerlendirmesi sonucu,
11 dramatik, 7 belgesel. 3 canlandırma ve 9
deneysel film finale katılma hakkı kazandı. Bu
dallarda aynca, toplam 39 filmin gösterim
programına ahnmasına karar verildi. Festivalin
yanşma bölümüne Türkiye, Almanya.
Avusturya, Fransa. Ingiltere, Yugoslavya,
Macaristan ve Finlandiya yapımı filmler alındı.
Altın Portakal Uluslararası Kısa Film ve Video
Yanşması'nınjürisi 18-21 Eylül tarihleri
arasında yapacağı değerlendirme toplantısında,
ödül kazanan filmleri belirleyecek. Ödüller,
festivalin kapanış gecesi olan 5 Ekim'de
sahıplerinı bulacak.
Hendrix'in evi satılıyor
• SEATTLE (REUTERS) - 27 yaşında ölen
rock yıldızı Jimi Hendrix'in çocukluğunu
geçirdiği ev, açık arttırmayla satılıyor. eBay
Inc. adlı kuruluşun www.ebay.com adresli
sitesinde bu hafta satışa çıkanlan ev için
şimdiye dek ödenen en yüksek miktar 26 bin
100 dolar. Babasının 1953'te aldığı evde Jimi
Hendrix çocukluğunu geçirmiş, daha sonraki
yıllarda da burada kalmıştı. 1970'te Londra'da
aşın dozda uyuşturucu aJarak yaşama veda
eden gitarist, 'Foxy Lady', 'Purple Haze' ve
'All Along the Watchtower' gibi şarkılarla
müzik dünyasına damgasını vurmuştu.