23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
A-SAYFA CUMHURİYET 19 AĞUSTOS 2001 PAZAR KULTUR kultur(a cumhuriyet.com.tr § M JT~ Yeni albümlerini eylülde çıkaracak olan grup, ABD'de konser vermeye hazırlanıyor Jiızdırmak Seattle'da akacal;BURCUGÜNÜŞEN rr, 1J1 İlkay Akkaya, müzik yaşamına 1984'te kurulan Grup Yorum'la baş- adı. Latın Amenka'nın İnti İllimani ibi devnmci müzik topluluklann- ilham alarak kurulan Grup Yo- €rum, halen Türkiye'de muhalif ruhun sesi olmaya devam ediyor. 1989'da Grup Yorum'dan aynlan Akkaya. 10 Ocak 1990da TuncayAkdoğan ve İs- mail İlknurla birlikte Grup Kralır- j ^mak'ıkurdu. Geçenon bir yıl içinde *topluluk. Ölüme de Tilili, Gecmişten 'Geleceğe Pir Suftan, Gidenlerin Ar- 7 dındaru Aynı Göğün Ezgisi, Güneşin \\ Olsun, PirSultan'dan Nesimi'ye Ana- ' dolu Türküleııi Çığlık, Rüzgâria Ge- len, Günde Dün, Su- ve Gölge albüm- '.lerini yayımladı. Akkaya'nın çıkardı- ~ğı iki de solo albüm var: Kül ve Unut- " ma. Grup, eylül ayında piyasaya çık- J ması beklenen yeni albümlerinde da- ha çok kendi bestelenne yer \ erecek. - Kızuumak'ın Seattle'da konser ^vereceğini duyduk. Nasıl oldu, biraz " söz eder misiniz? !' İLKAYAKKAYA-Konsereylül- l l de olacak. Seattle'dan buraya turist olarak gelen müzisyen bir grup. Is- J;tiklal Caddesı'nde yürürken bizim ""'müziğimizi duymuş \e albümü alıp Seattle'a görürmüş. Orada radyolar- "^da da çalmaya başlamışlar. Bir yıl "'sonra tekrar geldıler ve o zaman bi- r z i buldular. Bu teklifı yaptılar. Biz '*|'de kabul ettik. Şimdi bir tek prob- " lem var, sponsor aranıyor. o- r 'Ozel kanallar çağırmıyor' . - KüreseUeşme karşrtlam la bir iliş- "" kileri \ar mı? Konser o kapsamda mı v ' olacak? 3 ' J AKKAYA - Var. Başlığı ne olur ^bilmiyorum, ama tabii enerji oraya Ui akar. " ' - En son İstanbul'da sizin de sab- neve çıkacağnuz küresellcşme> c kar- "' şı dayanışma konseri yasaklandı. Konserieriniz sürekli yasaklanı\or ama örneğin TRT'ye çağrılıyorsu- "' "nuz... *~ AKKAYA - Evet. O çok ılginç. ^*Özel kanallann hiçbirisi çağırmı- ? Vbr, TRT çağınyor sadece. Ysaklara değil, ekonomik koşullara alıştıklannı söyleyen IlkayiAkkaya, iktidar ilişki üreta tek bir sanat anlay (Fotoğr ıf: VEDAT ARIK) rini yeniden şına karşı çıkıyor. - Davalar, gözarölar, yasaklar sizi müzikal olarak nasıl etkiliyor? AKKAYA - Konser yasaklamala- n bızi en çok ekonomik anlamda et- kiliyor tabii kı. Sonuçta bu işi ama- tör bir ruhla ama profesyonelce ya- pıyoruz. Son dönemde ekonomik anlamda etkilenmeyen çok az ınsan kaldı. Dinleyicimizle aynı ekono- mik koşullan paylaşıyoruz. Kurul- duğumuz zaman neler olabileceği- ni zaten biliyorduk. Yasaklara değil de bu ekonomik koşullara alıştık. -En son bir solo aJbüm çıkardıruz™ AKKAYA - Kızılırmak'ın son al- bümü 'Gölge' idi. Sonra solo albü- müm 'Unutma' çıktı. Eylül sonlan- na doğru bir albüm daha geliyor, ona hazırlanıyoruz. Kızıhrmak'ın albümü. - Solo albümler, birevsel anlamda kendinizi ifade erme gereksiniminin sonucu mu? AKKAYA- Tabii. Kuruldugumuz- da böyle bir karar verdik. yani her üye bireysel çalışmalaryapabiliyor- du. Çünkü o çalışmalar da insanın kendisini geliştirmesini sağlıyor. Bir şey denemek isteyip yaptıgınızda yeni bir şey çıkmamış bile olsa, en azından bir srüdyo deneyimi insana çok şey kazandınyor. Ismail'in de bir enstrümantal albüm projesi var. Grup dağıldı gıbi söylentiler oluşmasın diye ilk zamanlarda solo çalışmalar yapmıyorduk. Ilk solo albümü yap- tığımda bu tip söylentiler de çıktı. Ikincisinde bıraz daha rahattım. ' Yıne bir tfirkû projesi var' - Kızüırmak genel olarak türkü yorumlayan bir grup, ama caz ve rock soundlanna da açık... AKKAYA- İlk albümümüz aslın- da sadece bizim bestelerimizden olu- şuyordu. Sonra 'Geçmişten Gelece- ğe Pir Sıutan' yayımlandı. O zaman AnkaraBiriikTivatrosu. 'PirSultan' oyununu sahneye koyuyordu. ben de Pir Sultan'ın eşinı canlandınyor- dum. Sonra orada söyledığimiz tür- küleri toplayalım dedik, bir tür ar- şiv çalışması gibi. O albüm büyük bir ilgiyle karşılandı. Daha sonra beste ve türkü albümlen bir arada git- ti. Fakat bir süre sonra bizim beste- ler de türkülerden esinlenmeye baş- ladığı için ortak bir tablo çıkar gıbi oldu ortaya. Yeni albümden sonra, yine bir türkü projesi var. Ama bir başlık altında olacak. Şımdı tam ola- rak açıklayamasam da formu bellı, deneysel bir çalışma olduğunu söy- leyebilirim. Bu çalışma da bir taraf- tan sürüyor. - Yeni albümün adı ne olacak? AKKAYA - Isim en son. Önce bit- sin, bir yüzünü görelim neye benzı- yor, ondan sonra. ~ 7 \ /••• \s » • Yuregını paylaşıyor- Tûridye'de sosyaüst gerçek- çibirsanatortamıoJduğunaina- , myor musunuz? ; AKKAYA - Ashnda sosyaüst gerçekçi bir sanat oluşturmak için her türlü koşul var Türki- ye'de. Çok sıcak günlerden ge- çiyoruz. Bir savaş halinden çık- tık, şimdi de ekonomik savaş haline girdik. Gözaltındakayıp- lar yaşanıyor, yargısız infazlar, işkence hâlâ devam ediyor. Ashnda bu gerçekliği sanat- sal anlamda yeniden üretebil- mek çok mümJcün bir şey. Ama bunu sağlıklı olarak oluştura- bilmek için, üreten kişinin de bu muhalefetin içinde olması gerekiyor. Çünkü içinden bak- makla dışından bakrnak arasın- da çok büyük fark var. 'Eleştirel gerçekçi* bir sanat var Türkiye'de. Dışından bakıl- dığı için. Ama içinden bakrnak anlamında çok az sayıda insan sayabilirim. Bir de tabii, yıllar içinde insanın bazı düşünceleri de değişiyor. Mesela ben kendi- mi sosyalist gerçekçi bir sanat- çı diye adlandırabilirim. Tabii bu üretimlerimizle daha sonra de- ğerlendirilecek bir şey. Ama ay- nı zamanda mesaj vermek, in- sanlara bir şey öğretmek gibi bir bakışın da karşısındayım. O zaman bir ast-üst ilişkisi doğu- yor, insanların yan yana yürüme- sini engelliyor bu. 'İktidar ilişkflerini yeniden havata gfçirmcmeK' diye düşün- düğüm için bir şey öğretmek adına, insanlan bilinçlendirmek adına yapmıyorum bu ışi. Sade- ce kalbimi paylaşıyorum, dü- şüncemi paylaşıyorum. Bir dost- luk kurmak istiyorum. Bu da kuruldu ashnda. i- RETİNA FİLM FESTİVALİ Sezgin Türk'ün filmi Macaristan'da Kültür Senisi - Macaristan" ın Zıgetvar kentınde 6-9 Eylül tanhleri arasında gerçekleşecek olan Retina Film ^Festivali'nde Türk yapımı bir film de gösterilecek. Festival'de daha Î^Lyğ önce 32. Macar ^ ^ H Film ^ H Günleri'nde ^ ^ H P gösterilen Sezgin ^ ^ H Türk'ün | | H yönettiği 'Cebimde Çok Küçük Elma Var' ısimli belgesel - drama yapımı Vf[yer alacak. Etkinliğin ilk üç gününde Japonya, Türkiye. ABD. Ispanya ve Macaristan yapımı filmler izlenebilecek. Festivalin son gününde __aynca 'Türk-Macar ""Film Günü' düzenlenecek. "Türk-Macar Film Günü"ne Macaristan Adalet Bakanı Dr. Iboh/a David. Macaristan Türkiye Büyükelçisı Ender Arat. Zigetvar Türkiye Fahri Konsolosu Laszlo "Horvart, Baranya ili meclis başkanı Dr. Ferenc Kekes ve milleUekıli Jozsef Graf konuk olarak katılacak. l'Türk'ün 'Cebimde Çok t ^ 1 Küçük Elma Var' filmi, Türk ve Macar tarihi / kültürleri arasındaki bağlamlan ve bugünün insanının tarihsel bilinçaltında bu ilişkinin yansımalannı anyor. Filmin drama bölümünde Macaristan"a bir öngörüsü olmadan giden Türkiyeli bir genç kız ile Macar delikanlı arasındaki duygusal ilişki, belgesel bölümünde ise tarih içinde Türk-Macar ilişkilerine ilişkin bilgiler ve belgeler sunuluyor. Film, Ekim 200l"de'1001 Belgesel Film Festivali'nde ve Kasım2001'deise 'Ankara Film Festivali'nde gösterime sunulacak. Orhan Duru, 2003 yılında öykücülüğünün 50. yılını kutlayacak Yaşanıın güzel yönlerine değiniyor GAMZE AKDEMtR Ulus'ta başladığı, Cum- huriyet, Milliyet, Güneş ve Hürriyet gazetelerinde devam ettiği gazetecilik mesleğinin yanı sıra öy- kü, deneme yazarlığı, çe- viri ve tiyatro uyarlamalâ- n yapan Orhan Duru'nun son kitabı 'Yeni ve Sert Öy- küler'. Türkiye lş Bankası Kültür Yayınlan'ndan ya- yımlandı. Yazar yaşamsal gerçekleri, ülkenin karma- şık toplumsal vitrininde ger- çekçi bir bakışla izliyor ve kaosun etkilerini yaşayan topluma dair, düş'e dokunur öyküler eşliğinde selamlıyor okuyucuyu. Öykücülüğünün 48. yılını geride bıraktığı şu günlerde yeni ve sert, ama 'ta- ze' öykülerle karşımızda. - 'Yeni ve Sert Öyküler'de mizahla yumuşablmış karam- sar bir gerçekçilik ağır basıyor. Bunu, öykücülük tavnnızdaki mizah yoluyla yaşamın güzel yönlerini de vurgulamak adı- na seçilmiş bir yol olarak dü- şünebilir mijiz?- ORHAN DURU - 'Yeni ve SertÖyküler'de sertlik yok as- hnda. Yeni öykülerimi bu ki- tapta toplarken ashnda 'taze- lik'e ağırlık vermiştım. Taze- likte de bir çeşit sertlik oldu- ğunu düşünmüştüm. Öykücü- lüğümde gülmece ve mizah öğeleri var. Bu hem yazış bi- çimimden, deyişımden kay- naklanıyor hem de öyküleri- min içeriğinden. Ama bütü- nüyle ille de mizaha ağırlık vermek diye bir şey düşünmü- yorum. Yaşamın güzel yönle- rine değinmek de isterim. Ken- düni kasvetten uzak turmaya çalışınm. Yazınımızın Akde- niz'e yakın olduğunu düşünü- yorum. Bu yüzden aydınlık, canh ve diri bir yazın bıçimi tut- turmalıyız. Yaşamımız zaten bunalım içinde geçiyor, buna başka bir karamsarlık ekler- sek direncimizi yitiririz. - Sizinle gençlerin yaşamı ai- güayışı arasındaki farklar ne- rhan Duru, son kitabı 'Yeni ve Sert Öyküler'de yaşamsal gerçeklere trajikomik bir biçimde yaklaşıyor. ler? Kendinizi yaşamın, çağın neresinde görüyorsunuz? DURU- Genç kuşaklarla es- kıler arasında hep bir ayrım olur. Bizim dönemimizde de bu oldu, şimdi de oluyor. Bunu yadırgamıyorum. Gençler için- de parlak yetenekler, bilgi yük- lü insanlar görüyorum. Genç- lerden kopamayız. Onların gö- rüşlerinden, da\Tanışlanndan yararlanmak isterim. Gençler de kendilerinden önceki ku- şakların deney birikiminden yararlanmah. Kendimi çağın ilerisinde görmek de isterim. Hep çağdaşı izlemek istemi- şimdir ve bunu bir ölçüde ye- rine getirmişimdir. Yaşamın neresinde olduğuma ıse doğa karar verecek. -'Uzaklaşma' adlıövkünüz- de ağır bir i\ me> le birbirinden uzaklaşan, duyarsızlaşan kent insanınL. sokaklarda mendil sa- tan ve toplumsal sorunlann gö- recesinde yer aian küçük ço- cuklar çerçevesinde anlaüyor- sunuz. DURU - Evet. Çocuklar il- gimi çekjyor ve onların üzerin- de duruyorum. Bu öyküdeki mendil satan çocuk kadar baş- ka bir öykümde yer alan tiner- ci çocuk da önemli. Onlan ya- şamımızın bir parçası olarak her gün sokakJarda görüyoruz. Görmezlikten gelemem. Top- lumsal sorunlan es geçemem. Yoksa bir yazar olarak görevi- mi yapmamış olurum. - 'Çelişkıler' adlı öykünüz- deki 'okursuz yazar' ve 'karam- sar filozof betimlemeleri>1e, çevresinde olup bitene umarsız davranan ve>azın havBtım çık- maza sokanlan 'denn bencil* ve 'derin dondurucu' olarak nitelendirrvorsunuz... DURU -Bu öyküm bir Or- han Duru klasiği sayılabılır. Eski öykülerimi anımsatır. Bu- na karşın içinde bugün bulun- duğum ortamı, hem arkadaş- lanmı hem de kendimi eleştı- ren bir deneme sayılabilir. - Bundan sonraki projeleri- niz ne üstünc olacak? DURU - Ben hep öykü dü- şünürüm. llköykümü 1953'te yayımlatruştım. 2003 yılında da öykücülükte 50 yılımı doldu- racağım. Önümde proje ola- rak öykü yazmaktan başka bir şey yok. Ama daha boyutlu an- latılara girebilinm. OKIMA LAMBASI ENİS BATUR Şimdiki Zamana Sırt Dönmek Üç tarıhçimiz: Mete Tunçay, llber Ortaylı, Ah- met Kuyaştarih-roman ilişkılerinı değerlendirmiş- ler (Radikal Kitap Eki, 6 Temmuz 2001). Temellen- direrek yazmak böyle durumlarda daha doğru bir tutum; "görüş"bildirinceboşluklar, loşluklarçıkar ortaya.. öyledeolmuş. Bu üç tarihçimizi deyakın- dan tanınm, Edebiyat ilgi alanlarının dışında değil- dir. Gene de, içehden sorunlarını bildikleri bir alan sayılamaz Edebiyat, getfrdikleri yorumlan mesa- feyle ele almak gerekir. Aslında, her iki bölgeyi ya- kından izleyen, Tarih'e ve Edebiyat'a enikonu hâ- kim birkaç eleştirmenimiz olmalıydı. Bu tür ilişki- lerde, yakalardan birinden bakmak yeterli olmu- yor: Öteki yakaya sokulmak artık zorunlu. Roman-Tarih ilişkisi nıcedirgündemımizde. Ya- kın zamanlara gelesiye, Dünya Edebıyatı'nda da verimli bir konu olarak göze çarpıyordu o ilişki. Gel- gelelim, Roman denildiğinde, tek önemli tartışma alanı sayılmamalı bu. Sözgelimi, Roman-Coğraf- ya ilişkisi de ciddî ölçülerle ele alınmayı hak edi- yor. Türk okurunun kitaplarını tanıma fırsatı buldu- ğu, çağdaş romanın önde gelen isimlerinden Mic- hel Tournier, bu kesitin üzerinde özenle duran yazarların başında geliyor. Şüphesız, söz konusu yoğunlaşmanın kendi romanlanyla bağlantısını hi- çe sayamayız; ama Tournier, başka romancılara, örneğin, yaşayan en büyükanlatı ustası saydığı Ju- lien Gracq a da ışık tutan bir yaklaşım getiriyor. Bizim edebiyatımız değerlendirilirken, yeterince didiklenmiş midir 'Coğrafya' ile olan ilişkisi? Şiir- de, anlatıda, denemede bu boyutun sık sık gözar- dı edildiği gözlemleniyor. Şair ya da yazar bir kent- le, bir mahalle ya da sokakla, farklı mekânlarla çarpışmasını nasıl döküyor yazıya? Uzam fizik, psikolojik, fenomenolojik özellikleriyle yazarın so- runu olur; sorununa çözüm ararken çeşitli yazar açılarını sınar kafasında; bir çözümü seçer, yep- yeni bir çözüm önerir, bir alaşım yaratma yoluna gider. Roman bağlamında kalacak olursak: Yakup Kadriden Tahsin Yücel'e, Yusuf Atılgan'dan Leylâ Erbil'e, 'Coğrafya' çerçevesinde okura su- nulacak pek çok eksen olduğunu, 'Tarih'ie sınırlı bakışaçısının yapıtlan indirgeyeceğini düşünüyo- rum. Kaldı ki, Roman'ın dönem dönem Tarih'le sıkı- fıkılaşmasının en önemli gerekçelerinden bıri, "Şim- diki Zaman sıkıntısı"ndar\ kaynaklanıyor gibi geli- yor bana.. açmayı deneyeceğım: Milan Kundera nın, "Roman Sanatı" (Afa Ya- yınlan, 1989) başlıklı kitabına aldığı "Yetmişbir Söz- cük", yazann bir dergi yöneticisinin isteğine uya- rak kaleme aldığı "özel terminoloji"sini içeriyordu. Geçenlerde (Le Monde, 4 Temmuz 2001) akıp gi- den on beş yıllık süre içinde kişisel sözlügüne ek- lenen bir avuç sözcük daha seçerek bu soruştur- mayı derinleştirdi Kundera. Sonuncusu bir sözcük değil de, bir durum belirtkesi, "Kendini Yineleme Utancı". Komünizm sonrası dönemde, Orta Avrupalı bir yazar dostu, "Bizim gereksınme duyduğumuz bir Balzac şimdi", demiş Çek asıllı romancıya. Böl- gedeki yeni durumu anlatmış önce ona: Para'dan başka tapılacak bir şey bulamayan gençleri, Maf- ya düzenini, her türlü etik kaygının çöküşünü, za- lim ve budala, bayağılığa sınır tanımayan yeni ka- pıtalist düzeni öylesine usta bir üslupla çizmiş ki Kundera'ya, sonunda ikisı birlikte uzun uzun gül- müşler. "Sahi, neden gülmüştük ki?" diye soruyor bu- gün, "Gülüşün ve UnutuşunKitabı"n\n, "Gülüne- si Aşklar"\n, "Şaka"nır\ yazarı. Ve ekliyor: "Praglı dostumun ülkesinde yaşadığı dönem Balzac'ma gereksınme duyuyor mu? Belki. Belki de, Çekler için, ülkelerinin yeniden kapitalistleş- me sürecine ilişkin, Balzac 'varibiçimde zengin kah- raman kadrolu, bol betımlemeli, geniş bir roman panoraması okumakyararlı, aydınlatıcı, ilginç ola- caktır. Ancak, romancı sıfatına layık hiçbirroman- cı bu tür bir roman yazmayacaktır. Başka bir In- sanlık Komedyası kaleme almak gülünç olur. Çün- kü Tarih, Insanlık Tarihi kendisini yineleme zevk- sizliğine sahip olabilir de, bir sanatın tarihi yine- lemelere tahammül edemez. Sanat, sabırlıbiray- na gibi, Tarih'in bitmez tükenmez yinelenmeleri- nikayda almak için burada değildir. Sanat, Tarih'in yürüyüşüne eşlik etmekle yükümlü bir koro ya da çalgı sayılmamalıdır. O kendi tarihiniyaratmak için buradadır. Bir gün Avrupa'dan kalacak olan, bir başına hiçbir değerl bulunmayan, yinelemelerie dolu tarihi değildir: Kalma olasılığı olan tek şeyi, sanatlannın tarihidir." Bundan m/dır, Şimdiki Zaman 'a sırtımızı dönmek isteriz? AltM Portakal'da ön eleme • Kümlr Senisi - '38. Antalya Altın Portakal Kısa Film ve Video' dalının ön eleme sonuçlan belirlendi. Yanşmaya 15 ülkeden 184 eser başvurdu. Ön jürinin değerlendirmesi sonucu, 11 dramatik, 7 belgesel. 3 canlandırma ve 9 deneysel film finale katılma hakkı kazandı. Bu dallarda aynca, toplam 39 filmin gösterim programına ahnmasına karar verildi. Festivalin yanşma bölümüne Türkiye, Almanya. Avusturya, Fransa. Ingiltere, Yugoslavya, Macaristan ve Finlandiya yapımı filmler alındı. Altın Portakal Uluslararası Kısa Film ve Video Yanşması'nınjürisi 18-21 Eylül tarihleri arasında yapacağı değerlendirme toplantısında, ödül kazanan filmleri belirleyecek. Ödüller, festivalin kapanış gecesi olan 5 Ekim'de sahıplerinı bulacak. Hendrix'in evi satılıyor • SEATTLE (REUTERS) - 27 yaşında ölen rock yıldızı Jimi Hendrix'in çocukluğunu geçirdiği ev, açık arttırmayla satılıyor. eBay Inc. adlı kuruluşun www.ebay.com adresli sitesinde bu hafta satışa çıkanlan ev için şimdiye dek ödenen en yüksek miktar 26 bin 100 dolar. Babasının 1953'te aldığı evde Jimi Hendrix çocukluğunu geçirmiş, daha sonraki yıllarda da burada kalmıştı. 1970'te Londra'da aşın dozda uyuşturucu aJarak yaşama veda eden gitarist, 'Foxy Lady', 'Purple Haze' ve 'All Along the Watchtower' gibi şarkılarla müzik dünyasına damgasını vurmuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle