Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1 7 AĞUSTOS 2001 CUMA CUMHURİYET SAYFA
• • ••
J. U . K . kultur(5 cumhuriyet.com.tr 15
40 yıl öncesinin ABD-Küba çatışmasına bakan, Woody Allen'lı nostaljik bir taşlama filmi
Havana'dald hırnbıl ajaıumız
Konusu bakımından şu günlerde
Venezüella gezisindeki Küba lideri
Fidel Castro'nun 75. yaş kutlaması-
n a denk düşen iyi bir zamanlamay-
la gösterime giren "Companv Man-
Şaşkm Casus". ülkemizde faaliyete
geçerek "nispeten düşükbütçeli, sa-
n a t yanı ağır basan" bazı Amerikan
yapımlarını getireceği bildirilen.
New Films International adlı. yeni
bir Amerikan dağıtım firmasının si-
nemaseverlere kazandırdığı ilk film.
Adındaki 'Company'nin malum
ünlü 'Amerikan casusluk kumpan-
yası'CIA'yı kastettiği film. 1958'de
Connecticut'ta yaşayan. ailesinin en
silik bireyi. kendi halindeki Ingiliz-
ce dilbilgisi öğretmeni ve sürücülük
kursu eğitmeni Allen Quimp'in (Do-
uglas McGrath) komik hikâyesi.
Quimp'in. hırslı kansı Daisy'nin
(Sigourney VVeaver) gözüne girip
adam yerine konmak için çevresine
CIA ajanı olduğu yalanını kıv ırma-
sı üstüne başına gelenleh anlatan
filmde Başkan Kennedy'yle Ma-
riryn Monroe (Tuck Milligan, Me-
redith Patterson) da kısacık boy gös-
teriyorlar. ABD ziyaretınde bu ül-
keye iltica etmek isteyen Rus balet
Rudolph (Nureyev değil de) Pet-
rov'un (Ryan Philippe) ajan olduğu-
na inanmasıyla. CIA tarafından dev-
rim öncesinde, diktatör Batista'nın
saltanat sürdüğü Küba'nın zevk, se-
fahat, kumarcenneti başkenti Ha\a-
na'ya gönderilen, süreklı herkesin
cümlelerini düzeltmeye takıntılı. za-
mir, edat, zarf avcısı. dilbilgisi uz-
manı Quimp rolünde yönetmen
McGrath var. Onun. Castro'>a dü-
zenlenen çeşitli suikastlardan
Company Man /
Yönetmen,
Senaryo: Douglas
McGrath, Peter
Askin / Kamera:
Russel Boyd /
Müzik: David
Lawrence /
Oyuncuiar:
Sigourney VVeaver,
Douglas McGrath,
John Turturro,
Woody Allen,
Anthony LaPaglia,
Denis Leary, Alan
Cumming, Heather
Matarazzo / ABD
2000 (New Films)
ABD için fos çıkan ünlü Domuzlar
Körfezi Çıkarması krizine kadar ya-
kın tarihin kimi gerçekleri üstüne
kurulmuş kara mizahımsı serüven-
leri. çok doyurmasa da ilgiyle izle-
niyor.
Bir dki komik skeç ve espri
Dramatik yanı biraz hafif kaçınış
film. giderek nostaljik nostaljik gü-
lümseten, esprili, gırgır bir siyasal
taşlamaya dönüşüyor. Quimp"in,
1962"de Domuzlar Körfezi krizine
ilişkin onu sorgulayan yetkililere
(ve bize) anlattıklarına dayanan
film yer yer ilginçleşiyor, yer yer
yüzeyselleşiyor. ama genelde eleş-
tirel çekiciliğini pek yitinniyor.
Ayak sesleri du-
yulan Küba devriminin öncesi ve
sonrasında yaşananlardan yola çı-
kan bu kurmaca retrospektif kome-
di. özellikle VVoody Allen, John Tur-
turrö. Sigourney VVeaver. Denis Le-
ary', Anthony LaPaglia gibi isimleri
banndıran oyuncu kadrosuyla da
göz alıyor. Bir dizi komik skeçin ve
esprinin bir araya getirildiği bu pa-
rodiyi. Broadway'de isim yapmış ti-
yatro yönetmeni Peter Askin ile bir-
kaç yıl önce başanlı Jane Austen
uyarlaması
k4
Emma'"yla dikkati çek-
miş yönetmen, senarist (ve başrol
oyuncusu) Douglas McGrath ikilisi
birlikte yazıp yönetmiş.
McGrath'la. ortaklaşa yazdıkları
"Bullets Over Broadvvay^in senar-
yosundan yıllar sonra yine birlikte
çalışan VVoody Allen'ın, sabah ak-
şam asit atan, bir-iki kadeh içti mi
çenesi düşen, genelevde notdefteri-
ni unutan, Fransız kültürüne aşın
düşkün, Paris'te CIA merkezi şefli-
ği görevini üstlenmiş, deneyimli,
pimpirik. eski bir casusu canlandır-
dığı filmde John Turturro da Sovyet-
ler Birliği'ni 'kartahn kafasmı ko-
partmak isteyen bir ayı' olarak gö-
ren, tam soğuk savaş dönemi çocu-
ğu, amansız komünizm karşıtı bir
başka 'isterik' CIA ajanını oynuyor
her zamanki abartılı tarzıyla. Kısa
rolünde Denis Leary de öyle.
Anthony LaPaglia'nın Castro
kompozisyonu, Fidel'e saygıda pek
kusur etmezken Alan Cumming'in,
1952'de bir hükümet darbesiyle ik-
tidara oturup anayasayı rafa kaldı-
ran, ancak 1 Ocak 1959'da Castro
tarafından devrilip ülke dışına ka-
çan, çavuşluktan generalliğe yüksel-
miş, Franeo lspanyası'nda 1973'te
ölmüş diktatör Fulgencio Batista
tiplemesi oldukça karikatürize edil-
miş.
Beceriksiz kocasının yaşadıkla-
nndan aşka gelip çok satan bir kitap
yazma derdine düşen, zehirli puro-
lann kâr etmediği Fidel için hazırla-
nan rüy dökücüyle bir anda kelleşen
Daisy rolündeki Sigourney VVe-
aver'ın da katkısını unutmamalı.
Özetle, bir dönemin ABD politika-
sıyla dalgasını geçen bu parodi, bu
haftanın salık verilebilecek tek fil-
mi bizce.
Morgan Freeman örümceğin Maskesi'nde psikolog-yazar-dedektifi oynuyor
Alex Cross yine işbaşında!
Haftanın yeni filmi "A-
long Came A Spider -
Örümceğin Maskesi"nde,
sıkı sinemaseverlerin 3 yıl
öncesinden. Gary Fleder'in
yönettiği "KissTheGirls-Kız-
lan Öp" adlı polısiye gerilim
denemesiyle hatırlayacağı, saçı-
sakalı polislik mesleğinde ağart-
mış, yaşlı, olgun ve bilge psikolog-
yazar-dedektif Alex Cross yine işba-
şında! "Bayan Daisy'nin ŞoföriT, "Af-
fedilmeyen", "Esaretüıı BedelT, "YedT gi-
bi filmlerin usta oyuncusu Morgan
Freeman' ı bir kez daha eski kurt po-
lis Cross rolüyle karşımıza geti-
ren "Örümceğin Maskesi". he-
yecan ve gerilime bulanmış bir
: 'kara film' çeşitlemesi.
Şık bir jenerikle başlayan
* filmde. eylemiyle yüzyı-
la damga vurmayı
amaçlayıp Cross'a
hakkında bir ki-
tap yazdır-
Along Came A Spider /
Yönetmen: Lee Tamahori / Senaryo:
Marc Moss / Kamera: Matthevv F.
Leonetti / Müzik. Jerry Goldsmith /
Oyuncuiar: Morgan Freeman,
Monica Potter, Michael VVincott,
Penelope Ann Miller, Michael
Moriarty, Anton Yelchin /
ABD 2001 (UIP)
mak isteyerek bir senatörün kızını özel olarak
korunduğu okulundan güpegündüz kaçıran,
öğretmen kıhğındaki bir 'kötü adam'ın. Gary
Sonji'nin (Michael \Vincott) peşine düşüyor
üstat Cross. Megan adındaki kaçınlan kızın
(Mika Boorem) güven-
liğinden sorumlu, sa-
nşın gizli servis aja-
İZLEYİCİ GÖZÜYLE ERDAL ATABEK
Bîr suç tahterevallisinde oyun'Örümceğin Maskesi'nin en çekici yanı.
kuşkusuz Morgan Freeman. Onu 'Miss Da-
isy'nin Şoförü' filminde izledik ve hiç unut-
madık. Her filme kendi kişiliğinden unutul-
maz bir portre katan büyük oyuncu. Üç kez
Oscar adayı oldu, ama bundan çok daha
önemlisi, beyazperdeye yansıttığı güven ve-
rici kişiliği. Büyük oyunculara özgü kariz-
masıyla olgun. anlayışh. her türden haksız-
lığa bilgelikle bakabilen. humorunu rolüne
yansıtan bu afro-amerikan oyuncu bu film-
de gene ilginç bir rolde. Bir polis. ama sıra-
danlığı aşarak 'suçlu profilleri' konusunda
kitap yazmış. Bir operasyonda ortağını kay-
bederek artık emekliliğini bekliyor. Işte tam
da bu sırada beklenmedik bir olay yaşanıyor.
Ünlü bir okulda bir senatörün kızı. okulda
öğretmenlik yapan bir fid> eci tarafından ka-
çınlıyor. Fidyeci bir örümcek gibi ağuıı ör-
müş, sabırla beklemiş ve kaçırma olayını
gerçekleştirmiş. FBI olaya el koyuyor, ancak
fidyeci, komiser Aleks Cross'a (Morgan
Freeman) birmesaj gönderiyor. Bu mesajla
komiser Cross da olayın içine giriyor. Bun-
dan sonra da fidyeci Gary Sonji ile komiser
Cross arasında bir polisiye satranç oyunu
başlıyor. Filmin gerilim düzeyi bu ilk bö-
lümde yüksek ve iki taraf arasmda yaşanan
oyun. bir genç kızın hayatıyla ilgili olduğu
için de merakla izleniyor. Suçlunun belirli
bir yasa adamma meydan okuduğu filmler-
de kişilikler ve davranışlar ön plana çıkar.
Suçlu bir adım atar, zekâsının derecesini öl-
çer ve kozu karşısındakine bırakır. Onun eli
görmesiyle yeni bir adım atılır ve iki taraf
arasındaki kaçma-kovalamaca son derece
çekici bir oyuna dönüşür. Burada da oyun i-
ki kişi arasında oynanıyor ve gerisi aksesu-
var.
Zekâya dayalı polisiyelerde her zaman kü-
çük bir iz vardır, kimi zaman kasten bırakı-
lan. kimi zaman da fark edilmeden bırakıl-
mış olan bir iz. İzi bulan doğru adamdır, a-
ma atılan adımlar her zaman biraz geç kalır.
Olayın sürükleyici yanı da budur. Filmde
fidyeci. tarihin ünlü çocuk kaçırma olaymı
örnek almıştır, Atlantik'i ilk geçen pilot
Lindberg'in çocuğunun kaçınlma olayını.
Aynı olay yinelenecek midir, yoksa başka bir
versiyonla mı karşı karşıya kalınmıştır? Fil-
min sonraki bölümleri sürprizlere açılmak-
tadır. ama işin entrik yönü zayıflamaktadır.
Böyle bir suç tahterevallisi iki kişi arasında
oynanan bir oyun olmaktan çıkarsa zekâya
dönük merakı doğal olarak azaltır.
Lee Tamahori'nin filmini beklediğimden
daha iyi buldum, oyunculann seçiminin de
doğru olduğunu gördüm, ama filme en bü-
yük katkı kuşkusuz bizim Morgan Fre-
eman'dan geliyor.
nı Jezzie'yle (Monica Potter) birlikte, tıpkı
"Kızlan Op" gibi, James Patterson'un aynı
adlı romanmdan perdeye uyarlanan "Örüm-
cek", sürprizli, irkiltici bir açılış sahnesiyle
başlıyor. Yetişip kurtaramadığı kadm ortağı-
nı göz göre göre kaybetmesinin acısıyla evi-
ne kapanıp maket gemi yaparak oyalanan
Cross artık emekliye ayrılmayı düşünürken
kitaplanna hayran Sonji tarafından olayın içi-
ne çekiliyor. Gözükara Sonji. bayılttığı Me-
gan'.ı büro malzemesi taşırcasma kaçınrken
üstüne gelen bir kadın öğretmeni de boğuve-
riyor.
Zaten daha 15'indeyken evini kundaklayıp
annesini babasını yakmış Sonji. Atlantik'i tek
başına geçen ünlü pilot Lindbcrgh'in çocuğu-
nun. 1930'lu yıllann başında kaçınlışını ör-
nek aldığı eylemini, ağını örüp avının düşme-
sini bekleyen örümcek sabn ve titizliğiyle ger-
çekleştirerek teknesine hapsediyor Megan'ı.
Havada kalan karakterier
Megan'ın başansız kaçış denemesi, Son-
ji'nin masum birini daha öldürmesine yol açı-
yor. Derken Megan'ın senatör babasıyla i-
ki gözü iki çeşme annesinden (Michael
Moriarty, Penelope Ann Miller), fidye
olarak bir termosun içine doldurulacak,
10 milyon dolar değerindeki kıymetli taş
istenince kızın niye kaçınldığı açığa çıkı-
yor. Ne var ki işin içinde. "cehennemde
yanmavı arzu eden" Sonji'den başka bazı
karanlık emelliler de vardır "içerden"...
199O'lı yıllann başındaki "Kuzulann
SessizliğiM
başansından sonra Hollywo-
od'da neredeyse modaya dönüşen "serial
küler" serüvenleri ve kafası karışmış, sapık
suçlu hikâyeleri anlatarak tatlı kârlar getiren
filmler zincirinin son halkası "Örümcek",
6 yıl kadar önce "Once Were YVarriors - Bir
Zanıanlar Savaşçıydılar" adlı filmiyle çıkış
yaparak Hollywood'a transfer olan. Maori
kökenli Yeni Zelandalı yönetmen Lee Ta-
mahori'nin imzasmı taşıyor.
Yer yer hiç de ikna edici olamayan fihnde
genelde sıçrayıp aksayan senatyonun yeter-
sizliğini örtbas eden. akıcı bir görsellik tut-
turuyor yönetmen Tamahori. Sürprizlere dü-
men kıran entrika gitgide abuk sabuklaşıyor.
Öyle ki öykünün ha\ada kalan yerlerinde
Cross-Morgan Freeman mikrofonu eline ge-
çirip bas sesiyle ötekilere durumu açıklıyor,
böylece seyirci de neyi kavraması gerekti-
ğini çakıyor!
Bildikkara film \e gerilim klişelerini har-
manlayarak sürpriz bir finale bağlanan
"Örümceğiıı Maskesi"ni. her zamanki se-
yirciyi kendine bağlayan ustalığıyla çekip
götüren Morgan Freeman seyredilir kılıyor.
Esrarengiz kötü adamda Michael VVincott
da göz dolduruyor. Sonuçta, türün iflah ol-
maz tiryakileri için şu sıcak, ölü mevsimde
pek es geçilmeyecek bir polisiye- heyecan
seyirliği sayılabilir yine de "Örümceğin
Maskesi".
KEDtGOZU
VECDİ SAYAR
Düdük Meselesi
Kediler, muhalif yaratıklar olduklanndan, iktidar-
dakilerle aralan pek iyi olmaz genellikle. Ama, oto-
riter eğilimlerinden henüz sıynlamamış ve sivilleş-
meye gönüllü olmayan toplumlarda, devletin sö-
zünden çıkmayan "uslu kediler"e rastlanması va-
ka-i adiyedendir. Bu gibi toptumlarda, iktidardaki-
lerin "kul"\ann\ "ehlileştirmek" için başvurdukları i-
ki yöntem vardır: Süngüyle dürtmek ya da paranın
ucunu göstermek... Süngü yöntemi, dünyadagün-
demden düşmüş olmasına karşın bizde hâlâ revaç-
tadır. Bu iş için, üzerinde "ulusalgüvenlik" bandro-
lü bulunan süngüler kullanılır. Örneğin, bir alay ko-
mutanı, "kendi" şehrinde hangi dilde şarkı söylene-
bileceğine, hangi müzisyenin sahneye çıkabilece-
ğine karar verebilir rahatlıkla. Çünkü, "Mühürkim-
deyse Süleyman odur!"
Ikinci yöntemin de anafikrison derece yalındır:
"Parayı veren düdüğü çalar!" Düdük yöntemi, kül-
tür-sanat alanında en sık başvurulan yöntemdir. Ya-
saklarla susturulamayan kedilerin önüne "ekonomik
sansür" engeli çıkanlıverir. "Mademki desteğe muh-
taçsın, o halde boyun eğeceksin ve düzenin iste-
diği doğrultuda üretim yapacaksın." Bu yöntem
yalnızca memur sanatçılara uygulanmaz. Sivil top-
lum kuruluşlan da, aynı "ekonomik sansür" tehdidi'
altındadır. Iktidann hoş göımediği bir etkinliğin can-
daman kesiliverir. "Eleştirmek mi istiyorsun, eleştir
bakalım. Ama bizden bir kunış çalışmaz!" Bu du-
rumda ifade özgürlüğünden söz etmek mümkün
mü? Eğer göreceli de olsa bir özgürlük alanı varsa,
o da, parası olanların kullanımına açık olacaktır.
Kültür-sanat alanının özerk olması gerektiği, "teh-
likeli" birdüşüncedir. "Ulusalgüvenlik"engelineta-
kılır genellikle. Kedilerin elinde birer adet "kırmızı ki-
tap" da bulunmadığına göre neyi ne zaman söyle-
yebileceklerini bilemezler bir türtü. Bu yüzden, her
zaman "içeri" düşmek ya da "aç kalmak" tehlike-
leri ile yaşamak zorundadırlar.
"Parayı veren düdüğü çalar!" özdeyişine sıkı sı-
kıya sarılan yalnızca siyasiler degil elbette. Hertür-
lü "iktidar sahibi"n\n en sağlam güvencesini oluş-
turur bu sözcükler. Yerel yöneticiler ve işadamlan,
uygulamaları ile siyasetçileri aratmazlar genellikle
(kültüre-sanata saygısı ile tanınan az sayıdaki yerel
yönetici ve işadamı bu genellemenin dışında elbet-
te). Parayı bastırdıklarına göre, kültür-sanat etkin-
liklerini kişisel ya da kurumsal reklamlanna alet et-
mektençekinmezler. Batı kültüründeki "mesen"an-
layışının zarafetinden ve titizliğinden hiç nasiplen-
memişlerdir. Tıpkı, oturduklan makamı "babalan-
nın malı" sanan siyasetçiler gibi. Bu türden yöneti-
ciler, kültür ve sanat etkinliklerine verdikleri deste-
ğin mutlaka diyetini isterter.
Oysa Batı kültüründe bu iş çoktan halledilmiştir.
Kültür ve sanata devletin, yerel yönetimlerin ve özel
sektörün verdiği destekler öznel değeriendirmeler-
den uzaktır. Nesnel ölçütler geçeriidir bu alanda. Ve-
rilen kararlar saydamdır ve tartışmaya açıktır. Çün-
kü verilen destekler kamunun cebinden çıkmakta-
dır. Oralarda hiçbir yöneticinin aklından geçemez
"parayı verenin düdüğü çalması" gerektiği... Kültür
•"Ve sanat alanına saglanan desteklefde işievsellik
ön plandadır. Kişisel tercihler değil...
Devletin elbette kültür ve sanata destek olması
gerekır. Ama, farklı biranlayışla. Sanatın özgürlüğü-
ne ve özerkliğine saygı ğöstererek... "Düdük" me-
selesinden bütün bütüne kurtulmanın tek bir yolu
var bize göre: Siyasetin sanata müdahalesini engel-
leyecek "özerk"b\r "sanat kurumu"nun kurulması...
Doris Lessing leministlere çattı
• EDtNBURGH
(BBQ - Bu yıl
'Da\ id Cohen .
Ingiliz Edebiyatı
Ödülü'nü kazanan
yazar Doris
Lessing,
Edinburgh Kitap
Festivali'ndeki bir
söyleşide,
feministleri
eleştirdi. Lessing,
"En aptal,
eğitimsiz ve
edepsiz kadınlar,
en nazik,
en akıllı ve en tatlı erkekleri kötü yönde
etkileyebiliyorlar ve buna kimse karşı
çıkmıyor" dedi. Daha önce feminist
söylemleriyle tanınan 81 yaşındaki Zimbabvve
doğumlu yazar, "Erkekler o kadar yılmış ki
artık mücadele bile edemiyorlar" şeklinde
konuştu. Lessing'in konuşmasından sonra
yazann 'yolunu şaşırmış' olabileceğini belirten
feminist Helen Wilkinson, "Lessing'in
eleştirileri oldukça anlamsız. 'Eski savaşlann
çoğunu kazandık, artık yeni mücadelelere
ihtiyacımız var' diyen bir nesil var" dedi.
Jack Lemmon törenle amidı
• LOS .\NGELES (AP) - Ünlü oyuncu Jack
Lemmon, arkadaşlan ve meslektaşları
tarafından yapılan bir törenle anıldı. Beş
yüzden fazla ismin toplandığı ve Paramount
Stüdyolan tiyatrosunda düzenlenen gecede.
ünlü aktörle paylaştıklan anılan anlatan
insanlar duygusal anlar yaşattı. 27 Haziran
günü, 76 yaşında kanserden ölen Oscar ödüllü
Lemmon, 'Bazıları Sıcak Sever', 'Garsoniyer',
'iki Huysuz Ihtiyar' ve 'Garip BirÇift' gibi
pek çok filmde rol almıştı. Aktör Kevin
Spacey, yaptığı konuşmada, "Hollywood
dünyaya Jack Lemmon kadar büyük ve çok
yönlü bir aktör vermemiştir" dedi.
BUGÜN
• BEYOĞLU SİNEMASI'nda Quentin
Tarantino'nun 'Rezerviıar Köpekkri' adlı filmi
izlenebilir. (251 32 40)
• HARBİYE AÇIKHA\A'da saat 21 OO'de
Laço Tayfa'nm konseri dinlenebilir.
(517 77 22)
• BÜYÜKADA KİTAP ŞENLİĞl'nde saat
16.00dan 20.00'ye kadar Osman Aysu
kitaplannı imzalayacak. (362 33 66)