23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17 AĞUSTOS 2001 CUMA 14 KULTUR kultur@ cumhuriyetcom.tr Büyük ozan doğumunun 75. yılında Datça'da dört gün sürecek etkinliklerle anılacak ŞenBğTnden Can Evfne. •*VECDİ SAYAR Bu yıl, 17-20 Ağustos 2001 tarih- leri arasında, büyük ozanımız Can Yücel'in anısına ikinci 'Can Şenliği'ni düzenliyoruz. Şiir sanatınm gelişimi- ne katkıda bulunmak ve Datça halkı- nı nitelikli sanat etkinlikleri ile buluş- turmak amacı ile başlattığımız etkin- lik, sayılan ülkemizde pek az olan 'uzmanlaşmış' şenliklerden biri olma iddiasını taşıyör. tlk yılında, 'Can Gravürkri' ve 'Can Karikatürleri' sergilerinin, Genco Er- kal'ın 'Can' oyununun, •DostianCan'ı Anlaüyor' başlıkh bir panelin, 'Se- ma'dan CanV adlı müzikal gösteri- nin yanı sıra Edip Akbayram konse- rinin, Ataol Behramoğlu-Haluk Çe- , üa. dinletisinin, Nevzat Çelik, Cezmi Ersözgibi genç kuşağın önemli ozan- lannın da aralannda olduğu pek çok şairimizin katıldığı şiir matinelerinin yer aldığı 'Can Şenliği' Datça halkı- nın büyük bir ilgisi ile karşılaştı. Badem Şenüği'de dûzenlenecek Can Yücel, yaşamını sanatı ile bü- tünleştirmiş bir ozandı. Yaşamı bo- yunca politikadan hiç uzak durmadı. Tıpkı babası gibi, sanatla politikanın buluştuğu noktadan baktı dünyaya. Bu nedenje 'Can Şenliği2001'in ilk gü- nü, 'Sanat, Bilim ve Politika' konulu birpanel düzenledik. Prof. Erdalİnö- nü. Dr. Ufiık Uras, Prof. Talat Sait Halman ve Doğan Hızlan katılacak bupanele. 17Ağustos'takiaçılışkon- serini Bilkent Senfoni Orkestrası ve- riyor. Ertesi akşam ise ünlü bir popü- ler müzik sanatçısının. Haluk Le- venf in konseri var. Şenlik kapsamın- da, Belediye Sanat Galerisi'nde değer- li sanatçı fsa Çelik, 'Bilim, Kültür, Sa- nat İnsanlan' başlıkh bir sergi açacak. Tiyatro oyuncusu Hikmet Karagöz de bir resim sergisi ile katılacak şenliğe. Aralannda AhmetTetti, ÜhanBerk,Or- han Alkaya, Sina Akyol, Ünal Ersöz- h%TuğndKeskin, HasanOztoprak, Na- mık Kuyumcu, Sezai Sanoğlu, Sunay Akın, Küçük tskender gibi ısimlenn yer aldığı çok sayıda şairimiz, şiir din- letüeri.ve üıuagünlerinde Datçahlar- la buluşacak. Bu yıl da geçen yıl olduğu gibi, Dat- ça'nın geleneksel Badem Şenliği ile birlikte düzenleniyor 'Can Şenliği'. Şenliğin üçüncü günü, Palamutbü- kü'nde, Can'ın çok sevdiği bu me- kânda, badem üreticilerinin düzenle- diği" Badem Yanşması'na konuk ola- cağız. Ege Üniversitesi öğretim üye- lerinden Ali Ünal ve Hikmet Saygı- lı'nın katılacağı 'Badem Üreticüeri- DEĞİŞİK Başka türlü birşey benim istediğim, Ne ağaca benzer, ne buluta benzer; Denizi ayrı deniz, havası ayrı hava; Nerde gördüklerim, nerde o beklediğim kız, Rengi başka, tadı başka. 'Yazma'dan Bu yıl ikincisi düzenlenen şenlik kapsamında sergi, panel ve konserlerin yanı sıra eserleriyle etkinliğin onur konuğu olan Orhan Veli anısına 'Bir Garip Orhan Veli' adlı oyun sahnelenecek. Can Yücel, 20 Ağustos'ta mezan başında anıldıktan sonra Can Evi'nin temelleri atılacak. Aynı gece Açıkhava Tiyatrosu'nda usta ozanın şiirleri okunacak. nin Sorunlan' konulu bir de panel dû- zenlenecek aynı gün. Panelin açılış konuşmasmı Can Yücel'in kızı Güzel Yücel Gier yapacak. Sanırım, sevgili Can Yücel de böyle olsun isterdi. Dat- ça halkı ile iç içe yaşamak isterdi bu şenliği... 'CanŞenliği2001'den başlayarak. her yıl artık aramızda olmayan bir şairi- mızi, eserleriyle şenliğin onur konu- ğu yapacağız. Bu yıl Orhan Veli'yi anıyonız. Değerli sanatçı MüşfikKen- ter,MuramanMungan'ın yazdığı 'Bir Garip Orhan Veli' oyunu ile katılacak şenliğimize. Orhan Veli Şiir Evi'nin kurucusu M. Şeref Ozsoy ve Prof. Ta- lat Sait Halman'ın katılacağı birde söy- leşi düzenleyeceğiz. Ve, elbette bol bol şiirler okuyacağız Orhan Veli'den. Can Yücel'in doğumunun 75. yıl- dönümüne rastlayan 20 Ağustos gü- nü. geçen yıl Mehmet Aksoy tarafın- dan yapılan anıt-mezann başında anıl- dıktan sonra, şairin ailesinin, Datça Be- lediyesi'nin katkılanyla yapımını ger- çekleştireceği 'Can Evi'nin temel at- ma törenini gerçekleştireceğiz. 'Can Evi'nin temellerinde onun sevgili eşi GûlerYücel '30 M2' adlı bir resim-şı- ir sergisi açacak. Aynı gün, Zeynep Oral'ın yöneteceği, Sina Akyol,Orhan Alkaya, Dhan Berk, Mehmet H. Doğan, Küçük İskender \ e AhmetTelli'nin ka- tılacağı "Şiir \e Muhalefet' konulu bir panel düzenliyoruz. Akşam, Açıkha- va Tiyatrosu'nda sanatçı dostlar Rut- kay Aziz, Derya Alabora, Genco Er- kal, Jülkte KuraL, Ülkü Duru. Can Yü- ceFin şiirlerini okuyacaklar. Ve şen- liğin kapanış konserini Grup Gündo- ğarken verecek. 'Can ŞenHği'nin benim için çok özel bir anlamı var. Gençlik yıllanmda onunla dost sofralannda ve çeşitli et- kinliklerde birlikte olma şansına ka- vuştum. Can Yücel şiirinin içerdiği zekâ ve duyarlık sentezine hayranlık duydum. Politik temalan şiirinde bu denli işlevsel kullanan, hicivden bu denli ustaca yararlanan kaç şair var- dır dünya yüzünde? Kısacası, adma bir şenlik düzenlenmesini hak eden bir şa- irdir Can Yücel. 2002'deki konuk Nâam Hikmet 'Can Şenliği' için tüm olanaklannı seferber eden Datça Belediyesi'ne. Başkan Erol Karakullukçu'nun şah- smda teşekkürü borç biliyorum. Can Yücel'e en güzel armağanlan verdik- leri için. Bir 'şür şenliği' yaratmak için bizimle ve Can Yücel ailesi ile işbir- liği yapmakla kalmadılar. Can Yücel ailesinin tasarladığı o güzel projeye, 'Can Evi'ne destek verdiler. Güler, Güzel ve Su ile birlikte daha nice 'Can Şenliği'nde birlikte olmayı ve 'Can Evi'nin nice değerli araştırmaya me- kân olmasını diliyorum. Önümüzdeki yılın "Can ŞenHği'nin konuğu. 100. Doğum Yılı nedeniyle Nâzım Hikmet olacak. Aynca, şenlik çerçevesinde şairlerimizin yapıtlann- dan gerçekleştirilmiş bestelerin katı- lacağı bir yanşma ile yabancı şairle- rin davet edileceği uluslararası bir 'şi- ir sempozyumu' düzenlemeyi planlı- yoruz. Umanm, bu hayallerimiz de gerçekleşir. Can Baba'nın Türkçesiy- le Dylan Thomas'ın dediği gibi: "Didiniyorsam ben türkükrin ışığuıda Bu ne ikbaL ne ekmek parası için Nefildişisahnelerde keramet tellalhğı Ne işin cakası için filan Didindiğim hep gönüllerin en kapah kapısından Verilesi havrata." Kahkaha çiçekleri, kahkaha dirençleri ZEYNEP ORAL Can Yücel, şiirimizin hiç yaşlanmayan çocu- ğu... Şiirleriyle kahkaha çiçekleri üreten, söz- cüklere habire takla attırtan, dizeleri rengârenk çemberlerde fır döndüren yaramaz bir çocuk... Kahkahayı dirence dönüştüren... Aynı zamanda eleştiriyi hiç mi hiç ıskalamayan, hedefı hep on ikiden vuran... Ironiyi mızrak, humoru miğfer kı- lan... Yaşadığı gibi yazan, yazdığı gibi yaşayan... Bütün bunlan engin kültür birikimiyle taçlandı- ran keyifli mi keyifli bir "çocuk"... Iki yıl önce 12 Ağustos'ta aramızdan aynldı Can Yücel. Artık hiç yaşlanmayacak. Doğum yıldönümünde Datça'da gerçekleştirilen "Can ŞenliğTyle (17-20 Ağustos) anılırken, onunla dünden bugüne çıktığım yolculuğu sizlerle pay- laşmak istedim. Onunla yaptığım sayısız röportajda az güçlük çekmedim değil. Soruya yanıt vermek yerine ne isterse anlatması, davudi sesiyle gürül gürüL, nok- tasız virgülsüz anlatması, daldan dala sıçrama- sı... Bir kez sözünü kesip araya girecek oldum. "Vazgeç" diye uyardıktan sonra şöyle demişti: "Gözaltındayken. hayatını anlat dediler, bir başladım. nasıl susturacaldannı bilemediler. so- nunda ...tir ol git deyip kovdular." Içerde. herke- se. konuşturmak için baskı yapılır, Can Yücel'e, susturmak için... Çocukluk "Böyle bir babanın çocuğu obnak kolay değü" derdi hep. Babası, Hasan AK Yücel yazar, felse- fe ve edebiyat öğretmeni, Maarif müfettişi, mil- letvekili. Milh Eğitim Bakanı; Konservatuvar, Köy Enstitüleri. Tercüme Bürosu kurucusu... "Annem Romanyah, mahzun kadın. Çok gü- zel. Boy: 1.80. Babamın zamparalığı malum... Annem hepsine göğüs gerer. Annem âşık baba- ma_. Babam. tatlı herif, hep seferber, herkesi ça- ' uştınr. kendi de çok çabşır, öyle insan canhsı kL. Asluıda ben de âşıküm ona." Can Yücel ilk "bozgunu", aynı şehirde otur- duklan halde okula leyli yollandı diye yaşadı. tl- kokul üçteydi. Neyse ki futbol vardı. Habire fut- bol o>Tiuyordu. lyi bir futbolcu olmaya karar ver- di... 9O'lı yıllarda bile bana rüyalannda nasıl gol attığını anlatacaktı... Zaten şiirde de hep nasıl "gol atacağuun" peşindeydi ya!. Tam okula alışacaktı ki, baba vekil oldu, hay- di Ankara'ya. Ankara Taşmektep, ardmdan Ata- K, türk Lisesı... Hele baba da vekil. Hiç sevmedi... Derken Dil Tarih Fakültesi. Babanın önayak ol- duğu Klasık Şube: "Harikajdı Nurullah Ataç,Cevdet Kudret ders veriyor, Nâzım okuyoruz, dünya edebivatını ta- nryoruz. Latince öğreni\oruz_ Ama ben babama hep posta koyııyorum. Tek parti numarası vardı ya. Utamvorum senden derdim. Arabasına bin- mezdim. Öyle bir gerginlik işte. Sonunda beni Cambridge'e postaladılar." (Yıl 1946). Gençlik ~ Londra, Linkfıeld... Ingüiz edebiyatı, dünya ede- biyatı, modern tarih. Latince. "BertrandRussell derse geür"... "Instituteof Art". sanat tanhi, re- sim tarihi... Arkadaşlar: Bülent Rahşan. Feyyaz Kavacan.ABNeyzi'ler. Bizim ressamlar: A\TÜ, Bed- ri Rahmi, Selim. Şadi Çalık. İlhan Koman Çok eğlendikleri, çok öğrendikleri. çok parasız yaşa- dıklan bir dönem. "Babam ziyarete geldiğinde. bahçelerden ebegümeci toplayıp ikram ediyo- ruz." Ama Ingiltere aynı zamanda yalnızlık döne- midir. İçe kapanma, şiir çevirileriyle uğraşma dönemi... ilk şiirini on yaşında yazmıştı. "Şiire erverişli bir dünya yaratnuştı babam bana. TemeUmde şiirgüdüsü yatıyordu. Dili ivi biliyorsan, şiirin ne olduğunu bilhorsan yazma- aşamında ya da şiirinde hep ironi vardı. Direnç kahkahalannı yaşamı savunma, inançlarını, düşüncelerini, dünya görüşünü savunmada kullandı. dan duramazsm." "Şiir, gürülrüden müziğe geçmekrir. Şiir, evre- nin içinde bü>ükseslerin molekül ve atomlardan başlayan bütünlüğü. bu bütünlüğün müziğidir. Şa- irin görevi bu musildyi kurmaktır. Kosmostan aşağı şür yazümaz. Üst tarafi minördür... Bütün- selliğin dışuıda şiir yoktur. Havat ve ölüm de bir bütündür. Şür bu bütünden çıkan çılguıhknr." Derken Güler'i tanıdı. "Âşıkoldum!" Güler, şairin eşi, (1956'da evlendiler), Hasan, Güzel ve Su'nun annesı, o gün bugün sevgilisi.. Bir şiirinde demişti ya: "Yaşamak düğünse, sen orda gelindin / Seni so> dum. Güler, dünyajı 0- yindim." "Kendi içimden gelen bir güdüyle bir kaduu, tek kadıru sevmenin, büyük bir dikkat ve yoğun- luk iste>en ve mutluluğu çağıran bir yaşam tarzı olduğuna inanıyorum. Yani ben Muhammedi de- ğüim, bu açıdan İslamrvetten aynhyorum. Dört değil, tek kadınun %ar." Can Yücel'e sorduğumda aşkı şöyle tanımla- mıştı: "Benim gördüğüm aşk, sevmekten başlayan azgınhktır. O kadar çok sevmekve azmak lazım- dır ki aşk için, hiçbir boğa seni tutamasın, hiçbir toreador sana kırnuzı şal gösteremesüı... Evet, aşk kendine mahsus bir boğa güreşidir." Ginp çıkmadığı işkalmadı. Hindistan Sefare- ti, BBC, Marmaris'te turizm müdürlüğü... Mar- maris'te palmiyelerin kesilmesine engel oldu, bina yapılacak yere Atatürkbüstü koydurttu di- ye onu bezdirip kaçrrdılar... Ve gazetelere, der- gilere çeviriler, şiirler... Çeviri deyince: Yaşamı boyunca, çevirdiği tüm oyunlarda, şiirlerde "özü çevirmek"ten yanaydı. 1965'te Işçi Partisi'ne girdi. Parti içinçahşmak- tan, koşturmaktan şiirden uzaklaştı. Taa ki hapis yıllannda hem kendi hem şiiri bileninceye kadar... OAkaağı Şiirden değil, çeviriden yattı iki buçuk yıl. 1972'deydi. CheGuevara'nın "İnsanveSosyaBzm" ile Gu- evara, Mao ve Amerikalı bir generalin günlüğün- den oluşan "Gerilla Harbi" kitaplannı Tiirkçe- ye çevirmişti. Sen mısm çeviren! Hele Ameri- kalı generalin yazdığı bölümlerden mahkûm ol- ması, CIA'nın Can Yücel'e attığı en muhteşem kazıktı! Içeride onun yazdığı şiirler, dışanda, bizim di- limizdengönlümüzden düşmez olmuştu. "Elbet bir kızühğj var1 " dediği sardunyanuı zincire vu- rulup tutuklanmasıru kim unutabilir! Yaşammda ya da şiirinde hep ironi vardı: "Humor. bir sığuıma, sa\ unma mekanizması- dır. Savunma ama, bir başkaldınya, bir saldınya dönüşür... Çok ağır geçen havatunızuı içinde, iro- ni, bütünseUiği bozmayacak ana çaredir. Bir di- renç kahkahasıdır." (Bu yazıda geçen Can Yü- cel'in tüm sözleri "Sözden Söze" kitabımdan - Cem Yayınevi- alınmıştır.) Direnç kahkahalannı yaşamı savunma, inanç- larını, düşüncelerini, dünya görüşünü savunma- da kullandı. "Dönü^lmezFaşizminufkundayız/Vâkitçokgeç'' ya da "Kurtancüar kurtara kurtara / Kurtanü- lar MemleketimemJeketolmaktan" derken. "Sha- kespeareÜzre" şiirinde "Türkiye'ninManimar- kası'nda bir şe> ler kokuyor / Kimine göre tuz, ki- minegöreet, /Hamtet! Hamfceet!" derken 12 Ey- lül darbesini yaşıyorduk. Martılan ve çocuklan ürkütmemek için emir komuta zincirinden uzaklaşıp "Oztanrtun" şi- iriyle bitsin bu yazı: "Ben bü- aşk değirmeniyim / Şürler öğütürüm Ayça Parkında / Çocuklan havada fir döndürü- rüm kollanmla / Paydostan sonra da Donkişot'u görürüm rüyalanmda" YÂZIODASI SELtM İLERİ Demokrat Parti Yılları Yaz Yağmuru'nu ve Huzur'u okuduktan sonra Ahmet Hamdi Tanpınar'a derin bir gönül yakınlı- ğı duymuştum. Yaz Yağmuru'nu okuyuşumun öyküsünü daha önce yazdım. Huzur'u ikinci kez okurken, Tanpınar'ın dile getirdiği istanbul semtlerini romanla birlikte ya- şamaya karar vermiştim. Kentin büsbütün değişme- diği, tarihî çehresinin büsbütün yok edilmediği yıl- lardı. Yıne de bir 'dekor'la baş başa kaldım. Tanpı- nar'da ve artık 'roman'da yaşayan kent, benim ge- zintilerimde ruhunu çoktan yitirmişti. Aynı havayı yakalamak için düş gücünüzü iyice bir sınamanız gerekiyordu. Sonra Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nü okudum. Hayata trajik açıdan bakan bir yazann birdenbire ka- ra mizaha açılması beni çok şaşırtmıştı. Bununla birlikte Saatleri Ayarlama Enstitüsü mut- suz günlerimin yoldaşı oldu. Sayfalan arasında ken- dimden, sıkıntılanmdan kurtuldum. Basbayağı bir tedavi kitabıydı. Aydaki Kadın'm varlığını Edebiyat Üzerine Maka- leler yayımlandığında öğrendim. Tanpınar yeni bir roman yazdığını söylüyordu, Saatleri Ayarlama Ens- titüsü'nden "çokayn, çok başka" bir roman... Ölümün yanm bıraktırdığı bu romanı yıllarca me- rak ettim. Aydaki Kadın'dan geriye kalanlar, Güler Güven'in çabasıyla nihayet 1987'de yayımlandı. İlk düşündüğüm, Tanpınar'daki yeni üslup arayı- şı oldu. Durmuş oturmuş bir yazar, ileri yaşında ye- ni bir üslubun ardına düşmüştü. Gerçi hem Yaz Yağ- muru'ndaki öykülerde hem Huzur'da bu üslubun be- lirtilerini yakalayabiliriz. Nevarki, belirtilerhenüzçok siliktir. Aydaki Kadın'ı şimdi yeniden okuyorum. Bu kez romanın bambaşka bir özelliğine çarpılıp kaldım: De- mokrat Parti yillan. Selim'in rüya deneyimlerinden geçerek uyandığı sabahla başlayan roman, 1920'le- re geri dönse bile, hep 1950'lerin atmosferini yan- sıtıyor. Dayımın görevi dolayısıyla o atmosferi uzaktan uza- ğa sezinlerdik. Dış görünümde hayli şaşaalı birdö- nemdi. Memlekette büyük kalkınma hamleleri olup bitiyor izlenimi yaratılmıştı. İç görünümdeyse, siya- set hayatındaki, hele Demokrat Parti'ye yakın kişi- lerin tuhaf tedirginliklerini yakalardınız. Aydaki Kadın'da Selim'le Demokrat Parti mebu- su Atıf'ın yemek yedikleri olağanüstü sahne, anlat- maya çalıştığım dış ve iç görünümleri birdenbire karşımıza çıkanyor, evet, olağanüstü bir ustalıkla. Bu romanın yanm kalmış olmasına üzülmemek elde değil. Siyasetin ve iktidar olmanın nası! bir çıkar kolla- yış, kişisel hesaplar sorununa dönüştüğünü Tanpı- nar hepi topu birkaç sayfada saptamış. Sonra 'viski' hayranlığının başladığı o yıllarda, ül- kenin ekonomik durumu da saptanıyor. Aydaki Ka- dın'ın yan kişilerinden Sabih Bey bakın ne söylü- yor, "Işler nasıl beyefendi?.." diye sorulduğunda: "Kötü, hatta korkunç... Büyükbir krize girmek üze- reyiz. Paramız düşüyor ve daha da düşecek. Para yerine itibaribirdeğeıiersilsilesindeyaşıyoruz. Bu- nun neticesini elbette göreceğiz... Hem enflasyon, hem para darlığı... En korkuncu ikisinin beraber ol- ması. Dolar karaborsada yükseliyor. Dün on üçle onyediarasında idi. Nasıl, hoşunuza gidiyormu?" On üçle on yedinin rakamlannı değiştirin, 2000'ler Türkiye'sinde bulursunuz kendinizi. Handiyse yanm yüzyıl öncesinin bu saptayımı tüyler ürpertici. Takvimde îz Bırakan: "Ben şimdi sana viski getiririm. Hem hakikî Is- koç. Tuhaf değil mi, Amerikalılar hediye etti. Ikişi- şesini sana ayırdık. Leyla görür görmez ikisi Selim 'in, kimse dokunmayacak, dedi." Ahmet Hamdi Tan- pınar, Aydaki Kadın, Adam Yayınlan, 1987. Sinema yaz okulu başlıyor • Kültür Servisi - Ankara Kısa Fılm ve Video Derneği, 8-15 Eylül tarihlerinde Side'de toplam 8 günlük bir sinema yaz okulu açtı. Pratiğe yönelik ve temel eğitim derslerinin verildiği okulda. senaryo yazımı. yazım teknikleri. film yapım süreci, projelendirme, ışık, ses, renk, objektif, filtre bilgisi ve atmosfer yaratma, kameralar ve kamera kullanımı, kurgu teknikleri. sinemada yönetmenlik. oyunculuk ve dramaturji, dekor, kostüm, aksesuvar, makyaj, film hileleri ve work-shop kapsamında kısa film çekimi yapılacak. 200 milyon lira olan kurs için aynntılı bilgi http://www.asinema.8m.com adlı web siteden edinilebilir. j , • K Ü L T Ü R İ Ç İ Z t K K Â M İ L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle