Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 14AĞUSTOS2001SALI
HABERLER
DUNYADA BUGÜN
ALt StRMEN
Cumhuriyet ve
Demokrasi
Mesut Yılmaz'ın başlattığı ulusal güvenlik
ve demokratik açılımlartartışması tabii ki za-
man ve zemin olarak yanlış.
Ancak, üzerinde durulması gereken başka
yönler var.
Türkiye Cumhuriyeti 80 yaşına doğru ilerii-
yor. Bu süre içinde Ankara, ulusal güvenliği-
ni olduğu kadar, Cumhuriyeti de yaşatmayı
bilmiştir.
Kabul etmemiz gerekir ki, bu seksen yılda
çok fırtınalı denizlerden geçtik.
Özellikle Ikinci Dünya Savaşı sırasında, Tür-
kiye çatışmalara katılması konusunda çok
yönlü baskılarla karşılaştı ve Inönü zaman
zaman bunları göğüslemekte oldukça zor-
landı, ama sonunda başarıya ulaştı.
Savaşın hemen ertesinde, Stalin'in Türki-
ye'ye nota şeklinde tevdi edilmemiş bile ol-
sa, şifahen bildirilen vebaşlangıçta hem ABD
hem de Ingiltere'nin tarafsız kaldıklan Sovyet
talepleri de büyük bir kararlılıkla savuşturul-
muştur.
Türkiye'nin ulusal bütünlüğüne olduğu ka-
dar Cumhuriyetin laik ve üniter yapısına yö-
nelen tehditlerin hepsi dıştan gelmemiştir; ir-
ticanın laik yapıyı kemirme girişimlerinin ya-
nı sıra PKK'nin üniter yapıya yönelik saldın-
lan da başanyla püskürtülmüştür.
Kısacası Türkiye ulusal güvenliğini ve Cum-
huriyeti korumakta başanlı olmuştur.
•••
Ama aynı Türkiye'nin korumayı başardığı
bu Cumhuriyeti günün koşullartna uygun bir
demokrasiye çeviremediği de kimsenin yad-
sıyamayacağı bir gerçektir.
Burada hemen asker-sivil aynmına girmek
ya da Cumhuriyetin otoriter yapısını ileri sür-
mek, doğru birsonuca varılmasını engelleye-
cek davranışlar olacaktır.
Her şeyden önce, 2. Dünya Savaşı ve son-
rası badirelerin atlatılmasındaki başarı, aske-
ri olmaktan çok sivildir.
Ayrıca, "Cumhuriyetin kuruluşundaki oto-
riter jakoben yapı" gibi 2. Cumhuriyetçi pa-
tentli, gerçekle ilgisi olmayan saptamalar da
olaylar karşısında kendiliğinden çökmektedir.
Gerçekten de Cumhuriyetin çağdaş de-
mokrasiye dönmesi yolundaki en büyük adım
tek parti döneminde olmuştur ve rejimi ken-
di içinde daha çağdaş bir dönüşüme yönelt-
tiği söylenen bu hareketin önderi ve yürütü-
cüsü de bizzat Cumhuriyetin iki numaralı ku-
rucusu olmuştur.
Sanınm kimse Inönü'nün bu konudaki ça-
balannı görmezden gelemez.
Ne var ki, tek parti yönetiminin çok partili-
liğe dönüşmesindeki başarıyı, çok partili re-
jim gerçek çoğulcu ve katılımcı sahici bir de-
mokrasiye dönüşerek yineleyememiş, tam
tersine çok partili sistem, yalnız bu niteliğine
saplanıp kalmış, gerçek bir demokrasi ola-
mamıştır.
•••
Doğrusu şu ki, çelişki yalnız bundan ibaret
de değil. Türkiye'nin sivil politikacısı, rejimin
demokratikleşme konusundaki başarısızlığı-
nı, 1950-60 döneminin de dışına taşımıştır.
27 Mayısçılann önayak olduklan 1961 Ana-
yasası, Türkiye'de demokrasinin önünü aça-
bilecek bir temel metindi.
Ona ilk büyük karşı koyuşlar, ülkenin kade-
rinde otuz beş yıldan fazla söz sahibi olan Sü-
leyman Demirel'den başkası değildi. Kim-
se 12 Mart değişikliklerine ve 12 Eylül Ana-
yasası'na bakarak yanılgıya düşmesin, onla-
n yaşama geçirenler evet askerierdi, ama fi-
kir babalan Süleyman Demirel'di.
Sivilliğin ve liberalizmin şampiyonu olarak
takdim edilen Özal'ın, 12 Eylül Anayasası'nın
öngördüğü siyaset yasağını kaldırma konu-
sunda nasıl kıvırttığını da unutmayalım.
Evet, Cumhuriyeti korumayı başardık. Kim-
se bunun onurunun yalnızca askere ait oldu-
ğunu sanmasın.
Cumhuriyeti çağdaş demokrasiye çevire-
medik, bunun da sorumluluğunu kimse tek
başına askerin sırtına yüklemesin!
Gerçekten bu alanda başan kazanmak is-
tiyorsak, önyargılann, art niyetlerin ve slo-
ganların ötesinde konuyu yansız ve soğuk-
kanlı biçimde tartışmalıyız.
Derviş akademisyenlerle görüştü
Hükümet elinden
geleni yapıyor
İ
yİstanbulHaberServi-
a-Ekonomiden sorum-
lu Devlet Bakanı Ke-
tnalDerviş, döviz kuru-
nun yüksek olmasının
güven faktörüyle ya-
kından ilgili olduğunu
belirterek yüksek döviz
kuru ve reel faizlerin
düşmesi için ellerinden
geleni yaptıklannı söy-
ledi.
Kemal Derviş, eski
Dünya Bankası Başe-
konomisti Joseph Stig-
Ktz'le birlikte, Bilgi
Üniversitesi'ne giderek
aralannda Prof. Dr.
Burfaan Şenatalar,
Prof. Dr. Taner Berk-
soy, Prof. Dr. Asaf Sa-
vaşAkat,Prof.Dr.Gül-
ten Kazgan, Prof. Dr.
HurşitGüneş, Prof. Dr.
Erdoğan Alkin gibi
isimlerin de bulunduğu
20'ye yakın akademis-
yen ve uzmanla görüş-
tü. Kemal Derviş'in,
uygulanmakta olan
ekonomik programa
ilişkin özet açıklama-
sından sonra, bilim a-
damlannın da soru ve
yorumlannı sıraladık-
lan öğrenildi.
IMF'nin politikala-
nnı eleştiren bir maka-
le yazan Stiglitz'in de,
Türkiye'nin uyguladığı
program ve benzeri
programlar hakkındaki
görüşlerini açıkladığı
vurgulandı.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, görüşme isteminin kendisinden gelmediğini söyledi:
Inönü'ye öneıi yapmadımANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile
solda yeni pluşumun liderlığıni ya-
pan Erdal İnönünün görüşmesinin
yankılan sürüyor. Görüşme isteminin
kendisinden gelmediğini, "bazıiyini-
yetüçevrelerin'' girişimiyle görüşme-
nin gerçekleştiğini belirten Baykal.
tnönü'ye bir öneri götürmediğini kay-
detti. Baykal, Inönü'ye, kurulabile-
cek bir partinin başında olmasının
kendileri için üzüntü verici olacağını
söylediğini bildirdi.
Inönü ile Baykal'ın, eski CHP Ge-
nel Sekreteri Eşref Erdem'in evinde
yaptıklan görüşmeyle ilgili çeşitli yo-
rumlar yapıhrken, Inönü önceki gün
yazılı bir açıklama yaparak duruma
açıklık getirdi. Inönü, CHP'nin birin-
ci parti olacağını söyleyen Baykal'ı
"parlak başanlarından dolayı kutia-
dığmı" vurgulayarak "Anlatüğı başa-
• Erdal İnönü ile yaptıklan görüşmenin 'bazı iyi niyetli çevrelerin' girişimiyle gerçekleştiğini
belirten Deniz Baykal. İnönü'ye, kurulabilecek bir partinin başında olmasının kendileri için
üzüntü verici olacağını söylediğini bildirdi.
nlar için kcndisini kunadığınu, bende-
ki bilgikr tam tersi bir durum göster-
mekle birlikte, gelişmeler söy lcdiği gi-
bryse devamını düediğimi, bu partak
gidiş karşısında benim davranışlan-
mın herhangi bir etkisi olamayacağı-
m, benden yardım bekkmemesi ge-
rektiğini, yeni bir parti arayışında oi-
duğumu söyledinı" dedi.
'İyi niyetfi bir girişim*
Baykal. dün katıldığı televizyon
programlannda, görüşmenin Türki-
ye'de sosyal demokrat bütünleşme
arayanlann iyi niyetli girişimleriyle
gerçekleştiğini söyledi. Görüşme is-
teminde bulunmadığını, ama bunu is-
teyenlerin düşüncelerine saygı gös-
terdiğini anlatan Baykal, "Ben bir
öneri yapmak için çağnda bulunma-
dım. Bu görüşmede bir öneri söz ko-
nusu değildir. iki siyasetçinin bir ara-
ya geldiğinde konuşacağı konular ko-
nuşulmuştur" dedi.
İnönü'ye, CHP'nin gelecek seçim-
lerde çok iddialı biçimde iktidara yü-
rüdüğüne inandığını aktardığını belir-
ten Baykal, şöyle konuştu: "Kurula-
bilecek herhangi bir partinin bizim
için telaş kay nağı olmay acağuu, ken-
disinin bu işin başında bulunmasının
bizim için üzüntü verici olacağını,
CHP'nin bulunduğu durumun bir ik-
tidar iddiası sergilemeye çok elverişli
olduğunu ve kendisinin katkı yapma-
sı halinde işlerin çok rahatiayacağuiL,
bir tespit olarak söyledim. Bir teklif
olarak yapmadun, böyle bir teklifı
yapmanın hiçbirşarû olmadığuu biU-
yonım."
Baykal, soldaki yeni oluşumlann
CHP'nin önünde engel oluşturacağı-
nı düşünüp düşünmediğine ilişkin so-
ruyu şöyle yanıtladı: "Yararlı olaca-
ğını söyiemek mümkün değil, arka-
daşlanmız CHP'yi aşan, Türkiye'yi
çıkmazdan alıp götürecek büyük bir
güç ortayakoyacakolsalar tabiikisay-
gı duv'anm, gerekfiher türlüdesteği de
veririz ama böyle bir durum yok."
Yeni parti kurma hazırhğında olan-
lann yeni bir ağırlık merkezi oluştu-
ramadıklarını savunan Baykal,
"CHP'de kişisel kaygüarla etkinliğüıi
kaybetmiş insanların, küskünlerin,
tatmin olamamış insanlann kaynaş-
ürdığı bir hareket olmanın ötesine ge-
çemediler. Yeni, taze, genç, dinamik,
aydınve seçkin insanlan toplama tab-
losu da ortaya çıkmadı" dedi.
CHP MYK üyesi Mesut Değer de
yaptığı açıklamada, Inönü'nün Bay-
kal'ın yaptığı diyalog girişimini
"farklı cephelere çekip alaycı bir üs-
hıp takınnıasını" kınadıklannı kay-
detti.
CHP'den istifalar
Bu arada, CHP'den istifalar da sü-
rüyor. CHP'den aynlan Çankaya Be-
lediyesi meclis üyelerinin isimleri
şöyle: tsmail Bulut, Aytürk Altaş, T\-
mur Erkman, Banş Cömert, Osnıan
Yördem, Sedat Atantop. Murat Ag-
taş, Erdal Çiftçi, Ali Hünneydan ve
Hüseyin Nergiz.
DYPIi Erek
Ecevit'e
i
şaşktn
y
suçhmıası
• Doğru Yol Partisi
Genel Sekreteri Ali
Şevki Erek, Başbakan
Ecevit'i 'şaşkınlık'la,
ANAP lideri Yılmaz'ı
da dolaylı yoldan 'deli'
olmakla suçladı.
ANKARA (ANKA) -
DYP Genel Sekreteri Ali
Şevki Erek, ulusal güvenlik
tartışmalanndaki tutumu
nedeniyle Başbakan Bülent
Ecevit'i u
şaşkmlık"la suçla-
dı. Erek, ANAP lideri Me-
sut Ydmaz'a yönelik olarak
da "Bir taş attuı.. bu taş ÇH
karılamrj'or'' dedi.
Erek, DYP Genel Merke-
zi'nde düzenlediği basm top-
lantısında, koalisyonun Tür-
kiye'yi yaşanamaz bir hale
getirdiğini savundu. Erek,
koalisyon partilerinin baş-
kanlanna yönelik olarak "Siz
ülkeyi yönettiğinizi mi düşü-
nüyorsunuz" şeklinde bir so-
ru sorup, "Sayın Başbakan,
ortağuuzla ters düşmüş du-
rumdasuuz. Bir güzide ku-
rum konusunda hemfikir de-
ğilsiniz. Genelkurmay'ın
açıklaması konusunda şaş-
kınlık içinde olduğunuzu be-
Brti\orsunuz. Siz Başbakansı-
nız ve şaşkmsuuz" diye ko-
nuştu.
Erek, Türkiye'de siyasi ve
ekonomik istikrann sağlan-
ması için, sorunlan içinden
çıkılamayacak hale getirdiği-
ni ileri sürdüğü hükümetin
bir an önce çekilmesi gerek-
tiğini söyledi. Yılmaz'ı da
ulusal güvenlik konusundaki
tutumu nedeniyle sert bir şe-
kilde eleştiren Erek, "O söz-
lerden sonra ya gerekeni yap
ya da istifa et Bir taş atnn» bu
taş çıkanlanmor. Sayuı Yıl-
maz, Türkiye için kendinizi
feda etmenize gerek yok. Bu
noktadan sonra size istifa et-
mek düşüyor" diye konuştu.
İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN
Sema Pişkinsüt:
Hükümet
halktan>
kopuk• Genelkurmay'ın 7 Ağustos tarihli
açıkJamasının mevcut siyasi boşluğun açık
kanıtı olduğunu vurgulayan DSP Aydın
Milletvekili Sema Pişkinsüt, "Hiçbir
gelişmiş demokraside böyle bir açıklama
yapılmaz, ama o demokrasilerde bu
açıklamalara neden olacak siyasi boşluklar
da bırakılmaz" diye konuştu.
ANKARA (Cumhuri- süt, böyle bir aşamada
UMUT DAVASFNDA 14 TUTUKLU SANIK KALDI
Adnan Yükdağ tahüye III II
ANKARA (Cumhurh«t Bü-
rosu) - Gazetemizin katledilen
yazarlan UğurMumcu ile Prof.
Dr. Ahmct Taner Kışlaü su-
ikastlannın da yer aldığı
22 olayı içeren 24 sanıklı [
UMUT davasında. tutuk-
lu sanıklardan Adnan
Yükdağ tahliye edildi.
Ankara 2 No'lu
DGM'de görülen UMUT
davasının dünkü oturu-
muna, 15 tutuklu sanık ve
avukatlan ile müdahil
avukatlan katıldı. Mahkeme
başkanı Hüseyin Eken, tçişleri
Bakanlığı adına Hazine a\oıka-
tı Sema Tîryakinin müdahillik
isteminde bulunduğunu ve iste-
min kabul edildiğini bildirdi.
Tutuklu sanık Adnan Yük-
dağ, savunmasında, aile dostu
olduğunu ileri sürdüğü Salih
Banş'm İstanbul'daki evinde,
• Uğur Mumcu ile Prof. Dr.
Ahmet Taner Kışlalı suikastlarının
da yer aldığı 22 olayı içeren 24
sanıkJı UMUT davası dosyası, esas
hakkındaki görüşünü hazırlaması
için savcı Hamza Keleş'e verildi.
kendisini "CemaT* olarak tanı-
tan Rüştü Aytufan ile tanıştığı-
nı ve bu kişinin arandığını bil-
mediğini söyledi. Adapaza-
n'ndaki evine, arkadaşı Banş
ile gelen Aytufan'm bir saat ka-
dar kaldıktan sonra aynldığmı
savunan Yükdağ. "Evime gelen
misafire yemek ikram etmemin
başıma böyle bir bela açacağuıı
bilemezdim"1
dedi.
Oturuma verilen kısa
aradan sonra başkan
Eken, sanık Yükdağ'm,
savcının istemi doğrultu-
sundatahliyesine karar ve-
rildiğini söyledi. Esas hak-
kındaki mütalaasını hazır-
laması için dosyanın cum-
huriyet savcısına verilme-
sine karar verildiğini belirten
Eken. müdahil ve avukatlanna
iddialannı, sanıklar ve avukat-
lanna da savunmalannı hazırla-
malan için gelecek oturuma ka-
dar süre verildiğini kaydetti.
yet Bürosu) - DSP Aydın
Milletvekili Sema Pişkin-
süt, Genelkurmay'ın
"ekonominin iflas nokta-
sında" olduğu yönünde
açıklama yapmasını
"şaşkınlıkla karşılayan"
Başbakan BülentEcevit'i
halktan kopuk olmakla
suçladı. AB'ye üyelikle
bağlantılı olarak "ulusal
güvenlik" tartışmasını
başlatan ANAP Genel
Başkanı ve Başbakan
Yardımcısı Mesut Yıl-
maz'ın nedenler değil,
sadece sonuçlar üzerinde
durduğuna işaret eden
Pişkinsüt, "Genelkur-
may Başkanhğı'mn açık-
laması mevcut siyasi boş-
luğun açık bir kanıüdır"
görüşüne yer verdi.
Pişkinsüt, dün parla-
mentoda düzenlediği ba-
sın toplantısında, Yıl-
maz'ın başlattığı "ulusal
güvenlik" tartışmasına
Genelkurmay Başkanlı-
ğı'nın yazılı açıklamayla
verdiği yanıtı değerlen-
dirdi. Türkiye'nin art ar-
da yaşadığı iki ekonomik
kriz sonrasında, Milli
Güvenlik Kurulu'nda
"sosyal patlama olup ol-
mayacağuun" tartışıldı-
ğmı vurgulayan Pişkin-
Yılmaz'uı ulusal güven-
lik tartLşması başlattığına
dikkat çekti.
Yılmaz'ın sadece so-
nuçlarüzerinde değerlen-
dirme yapıp. nedenler
üzerinde durmamasmı
"eksildik'' olarak değer-
lendiren Pişkinsüt,u
Ya-
ni, 20 yıldu' iktidar olan-
lann yanlış uygulamala-
nnın mı ulusal gü\enliği-
mizin tehdit nedenlerini
oluşturduğu,yoksa ulusal
güvenlik sendromunun
mu Türkiye'yi başansız
sonuçlara mahkûm etti-
ğini açıklamalıydı" dedi.
Ulusal güvenlikle bir-
likte değerlendirilmesi
gereken bir başka kavra-
mın "siyasi istikrar" ol-
duğunu vurgulayan Piş-
kinsüt, hükümetin siya-
sette boşluk yarattığı gö-
rüşünü savundu. Pişkin-
süt. Genelkurmay'ın 7
Ağustos tarihli açıklama-
sınm. mevcut siyasi boş-
luğun açık kanıtı olduğu-
nu vurgulayan Pişkinsüt,
"Hiçbir gelişmiş demok-
raside böyle bir açıklama
yapılmaz, ama o demok-
rasilerde bu açıkiamala-
ra neden olacak siyasi
boşluklar da bırakılmaz"
diye konuştu.
SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@yahoo.com
Ekim 2.5 yaşında. Bu 2.5 sene-
nin önemli bir bölümü cezaevinde
geçmiş. Hem annesi hem babası
cezaevinde olduğu için o da bu ya-
şamı paylaşmak zorunda kalmış.
Ekim'in annesi şimdi dışarıda, ba-
bası ise içeride. Babasını ziyarete
gidiyor. Bildiğimiz uygulamalarla
karşılaşıyor.
Ekim'in annesinin yolladığı mek-
tup, bu dramı anlatıyor. Özetleyerek
aktarıyorum:
Ekim 5 aylıkken benimle birlikte
cezaevine girdi. Kürkçüler-Nevşe-
hir derken babasıyla aynı cezaevi-
ne gidebilmek için yazdığım sevk
dilekçelerinin, suç duyurulannın ar-
dından (Nevşehir-Gebze arası için
bugün bile o kadar tutmayacak bir
sevk parası ödedikten sonra) Geb-
ze'ye sevk edildim.
Ekim 1.5 yaşında üçüncü ceza-
evindeydi. Cezaevleri hep soğuk-
tur, ama babasıyla bir araya gelme-
nin sıcaklığı vardı Gebze'de. Ekim
anne-babasının nikâhına alkış tuttu.
Kimliğini orada çıkarttık. Sağlık
problemi yüzünden sünnetini orada
yaptık. Kafasında aile kavramı hiç
yoktu. Sevdiği insanlar ve karşısın-
Cezaevleri ve 2.5 Yaşındaki Çocuk
dakiler vardı.
Devleti orada tanıdı. Ilkaskerara-
masında içeriye girdiklerinde çok
korkmuştu. "Parmaklıkların arka-
sındakiadamlann" ne işi vardı içe-
ride. Silahlı ve ürkütücülerdi... Do-
ğum gününü kutlamak için kantin
listesi hazırladığım sırada milenyum
(19 Aralık) operasyonundan nasibi-
ni aldı. Göz yaşartıcı bombalar, bi-
ber gazlarıyla kutladı ikinci yaşını.
Operasyonda PKK'lilerin koğuşuna
geçmemize rağmen koğuşların du-
rumunu görünce "Asker gelmiş,
dövmüş, kırmış"dedi. "Gözümacı-
yor anne, canım yanıyor" diye ağ-
layışını da hayatım boyunca unuta-
cağımı sanmıyorum.
• • •
Operasyondan 3-4 gün sonra çı-
karılan Cezaların Ertelenmesi Yasa-
sı'ndan yararlanarak Ekim'le birlik-
te tahliye olduk. 8 aydır birlikte dı-
şandayız. Okulumu bitirebilmek için
fstanbul dışına çıktığım zamanlar dı-
şında babasını görmesi için hep ce-
vi önünde olduk. Şimdi de Bolu
F Tipi Cezaevi'nin kapısındayız.
Görüş 1 saat 15 dakika. Vaktin-
den önce almaya başlariar diye dü-
şünmenin çok iyimser bir yaklaşım
olduğu belliydi. Ekim, ben, amcası,
halalan dışında 10 kişi vardı ceza-
evi kapısında. Tam görüş saati baş-
ladığında tek tek içeri almaya baş-
ladılar. Girişte askerler eşya arama-
sı yaptılar. İlk binada eşya araması,
üst araması ve kayıt yapıldı. Arama
faciadan başka birşey değildi. Sut-
yen içi ve apış araması yapıldı. Da-
ha kötüsü Ekim'i soymamızı istedi-
ler. Ekim soyunmak istemedi. Kar-
deşini görmek için her şeyi göze
alan amcası, Ekim'i sakinleştirmek
istedi: "Amcalar görmek istiyorlar-
mış oğlum" deyince Ekim, "Ben
bugün göstermek istemiyorum " di-
ye cevap verdi. Çocuğun karşı çık-
masına rağmeh soyduk.
Sonra bilgisayar kayıtları ve par-
mak izi alındı. Bu işlem öylesine ya-
vaş yürüyordu ki görüşün sonuna
bile yetişemeyeceğimizi sandık.
Çocuğun parmak izini de büyükle-
rin el boyutuyla almaya çalıştılar.
Mümkün olmadı. Zaman yitip gidi-
yordu. Telefon trafiğinin ardından
çocuğun öyle geçmesine karar ver-
diler.
Nihayet cezaevinin asıl kapısına
bir jandarma eşliğinde geldik. Yeni-
den X-Ray'den geçtik, kıyafet ve
eşya araması yapıldı. llkinden de
beter bir tacizle yapılan üst arama-
sı da bitince son kapıya geldik. Eş-
ya ve kitapları kendilerinin verecek-
lerini söyleyerek aldılar. Görüş ka-
binlerine girdiğimizde 25 dakika kal-
mıştı. Eşimin kardeşlerini, surat ifa-
delerinin gergin ve bozuk olmama-
sı için uyardım. Bunca işlem ve ta-
cizden sonra nasıl olacaksa!
Gebze'de iken sesimizi duyur-
mak için biraz bağırırdık. Burada
ahizeyi kaldırmadan ses duyulmu-
yor. Telefonun dinlenmesi yetmiyor-
muş gibi, her kabinin dışında bek-
leyen ve dinleyen gardiyanların eş-
liğinde 5'er dakikalık görüşler yap-
tık.
Eşim, bir hafta hücrede tek başı-
na bekletildikten sonra bir önceki
akşam iki kişilik bir hücreye kondu-
ğunu söyledi. Bulunduğu yeri "rahat
ama insansız" diye tarif etti. Getir-
diklerimizi saydık çabucak: "Iç ça-
maşırı, eşofman, çoraplar ve kitap-
lar." Bunları almalarına şaşırdığımı
söyledim. O da şaşırdı. Kantinde
her şeyin fahiş fiyatlarla satıldığını
belirtti. Birden ışıklarkapandı, "Gö-
rüş bitti, çıkın" diye bağırdılar.
Çıkarken, getirdiğimiz bütün eş-
yaları geri almamızı istediler. Yeter-
li derecede eşyaları varmış! Kitap
ise almıyorlarmış. "Kızıla Boyalı
Saçlar" Cumhurbaşkanlığı Köş-
kü'ne giriyor da cezaevine neden
girmiyor? Fono'nun Ingilizce gra-
meri, Ingilizce hikâye kitabı ne-
den?.. Tartışmanın alevlendiği bir
anda, herfırsatta, "Bana kitap oku"
diye, Bogs Bony, Arsız Dofy, Hain
Çakal'ı neredeyse ezberleyen oğ-
lum, aniden "Bu kitaplar alınacak"
diye bağırdı, iki yumruğunu birden
sıkarak.
Alın size bir Türkiye öyküsü...