Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 11 AĞUSTOS2001 CUMARTESİ
DtZİ
ABD'de 2000yılında 210 şirketbattı, büyüme hızı 5.5'ten 1.7'yegeriledi
Dünya iflas mıediyor?
Avrupa tam bir küreselkşme bunalımı yaşıyor. Bu nedenle, küreseDeşme karşıü eylemler de hızla genişByor. Eyiemkr dünya kapitalizminin önemli bir bunalunla karşı karşıya olduğunu gösteriyor.
A merika'da temel sorunlar şunlar:
/l Fazla kapasite, şirket ve tüketici
- / l borçlan, carî açık. Tüketicinin
yanmda şirketler ve devlet de borçlanıyor.
Dışandan ucuz mal akımını yavaşlatmak
için, liberal ilkeleri çiğneyerek kotalar ve
diğer uygulamalar, fazla ithalatı
önleyemiyor. Tediye açığı büyüyor.
Üretimde biriken sermaye parasal alanlara
kayıyor. Üretim düşüyor, işsizlik artıyor.
2001 yılına dünya ekonomisi hakkın-
da kötü haberlerle girdik. Sadece
ABD'de 2000 yılında. 210 şirket iflas
etti. Yılbaşına Nasdaq tahvillerinin düş-
tüğü haberleriyle girildi. Nasdaq'a ayar-
lı şirketlenn 1/3'ü çöktü. Ticaret Ba-
kanlığı büyümenın ciddi oranda düştü-
ğünü açıkİadı. GSMH'nin büyüme hı-
zı yüzde 5.5'ten 1.7'ye geriledi ve da-
ha da gerileme işareti verdi. Bu, bütün
veriler Amerika'nın bir durgunluğa
doğru gıttığıni gösterdiği için, Merkez
Bankası Başkanı, A. Greenspan. birbı-
rini kovalayan faiz indinmleri yaptı. Bir
"tüketici güveni" sorunu bulunduğunu
belirttı. Zira, tüketici ve özel sektör
borçlan, rüketımin duraklamasının te-
mel nedenlennden biriydi. Neo-liberal
politikalarçerçevesinde, sermaye para-
sal alanlara, büyük sabit sermaye stok-
lanna kayarken işsizlik de hızla artma
meyli gösteriyordu.
Borçlanarak tüketlm
New York'ta çıkan "Monthly Revi-
ew" dergisi, ABD ekonomisinin son du-
rumunu şöyle anlatıyor: Liberal ekono-
mi az gelirlilerle, büyük servetler yığı-
nağı yapan zenginler arasında bir uçu-
rum doğurdu. Uretime değil, tüketime
dayanan bir sıstem kuruldu. Büyüme
tüketime dayandınlıyordu. Büyüme hı-
zı yüzde 5'e ulaşırken, yatınmlara ay-
nlan para, GSMH'nin yüzde 1.4'üne
düşmüştü.
Ucretler dondurulmuştu. Amerikan
ailelennın en aşağı düzeyındekı yüzde
5"i, mıllı gelirin yüzde 4'ünü alırken; en
tepedeki yüzde 5'i, yüzde 50'sini alı-
yordu. Halkın alım gücünün bu kadar
düşük olduğu bir sırada, tüketime daya-
nan bir büyüme nasıl sağlandı?
Ucretler dondurulduğu, toplumun
önemlibir kesiminin alım gücüdüşükol-
duğu bir sırada. tükerimin hızla artma-
su borçlanma yoluyla gerçekleşıyordu.
Çoğunluğu yıllık gelirlen 50 dolardan
düşük olan vatandaşlar evlerini, otomo-
billerini vb. rehine koyuyor, bankalar
ve tefeciler krediler açıyordu. Kredi
kartıyla alışveriş büyük açıklar verdi.
1998'e vanldığında ödenme\en borçla-
nn tutan34mihar dolara ulaşnuşü. Ev,
mal, mülk satışlan, borçlan kapatmaya
yetmiyordu. 1999'da Merkez Banka-
sı'nın faizleri yükseltmesi, taşınmaz
mallann değerini düşürdü. Iflaslann sa-
yısı 1.5 milyona ulaştı. Bankalar, tefe-
ciler tüketim kredilerini durdurdular, pi-
yasada durgunluk başladı, işsizlik arttı.
(Monthly Review Mayıs 2000).
Kapltalizmln bunalımı
Amerika'da temel sorunlar şunlar:
Fazla kapasite, şirket ve tüketici borç-
lan. carî açık. Tüketicinin yanında şir-
ketler ve devlet de borçlanıyor. Dışan-
dan ucuz mal akımını yavaşlatmak için,
liberal ilkeleri çiğneyerek kotalar ve di-
ğer uygulamalar, fazla ithalatı önleye-
miyor. Tediye açığı büyüyor. Üretimde
biriken sermaye parasal alanlara kayı-
yor. Üretim düşüyor, işsizlik artıyor.
Ücretlerin düşük tutulması ve tüketici
kredilerinın durdurulması bir iç pazar
bunalımı yaratmış bulunuyor. Uzman-
lar, başlamış olan durgunluğun, faiz
oyunlanyla giderilemeyeceği kamsm-
Bir alternatif
varmı?
Bunalım, direniş, çıkar yol
Doç Dr. Yıldız SERTEL
IMFden para almak zorunda kalmış ülkeierden Güney Kore, borçlanmayla geien ağır koşullann sıkuıbsuu çekrvor.
da. Bu nedenle, "recessioıı" yani eko-
nomik durgunluk ve gerilemenin sürek-
li bir sorun olacağı endişesi yaşamyor.
Dünyanın ikinci büyük ekonomisi Ja-
ponya da bir türlü ekonomik durgun-
luktan kurtulamıyor. Tokyo'da, Teikoku
Veri Bankası'nın raporuna göre, Japon-
ya'da mart ayında sona eren 2000 malî
yılında iflaslann sayısı bir önceki yıla
göre vüzde 12 arttı ve 18.926'ya yük-
seldi.'(Cumhuriyet, 14.4.2001).
Tüketici talebinde gerileme
Avrupa'da da Amerika'daki bunalım-
dan etkilenmesı yanında, içeride tüke-
tici talebinin gerilemekte olduğu, dur-
gunluk tehlikesinın belirdiği görülüyor.
Avrupa'da daha 1970Tİ yıllarda başla-
yan ekonomik bunalım, 199O'lı yıllar-
da hızlandı. AB'de işsizlik 2000 yılın-
da 50 milyonu aşıyordu. Bu da ekono-
mik durgunluğun derinleştiğinı gösteri-
yor. Küreselleşme süreci içinde uretime
yeterince yatınm yapılmazken sermaye
mali alanlara ve el emeğinin ucuz oldu-
ğu ülkelere kaydı. Bir "sanayisizlesme"
sürecine girildi.
Devlet ekonomik büyümeyi sağla-
mak için gerekli önlemleri almazken
amme hizmetlerine yapılan masraflar
bütçe açıklanna yol açıyor. Özelleştir-
meler işsizliği hızlandınyor, iç borçlar
artıyor. Eski sömürgelerin yavaş yavaş
ABD şırketlerinin eline geçmesiyle In-
giltere ve Fransa'nın buralardan sağla-
dığı gelirler de azalıyor. Avrupa tam bir
küreselleşme bunalımı yaşıyor. Bu ne-
denle, küreselleşme karşıtı eylemler de
hızla genişliyor.
Bütün bunlar 'dünya kapftalizmi'nin
önemli bir bunalımla karşı karşıya ol-
duğunu gösteriyor. Altmış ülkeyi kap-
sayan Birleşmiş Milletler raporuna gö-
re, dünya ekonomisinin büyüme hızı
2001 yılında, yüzde 4.00'ten yüzde
2.4'e düşecek. Ergin Ytkhzoğlu, bu kü-
reselleşen bunalımı şöyle dile getiriyor:
"Ekonomiyi vetoplumu denetiemesi ge-
reken serbest piyasa™ muazzam bir ka-
pasite fazlasmın ve spekülas\ona sıkış-
nuş mali serma\enin, hem tüketicivi,
hem özel sektörü hem de devleti kapsa-
yan devasa bir borç yükünün alünda
eziliyon" (Cumhunyet, 9.4.2001)
1997 yılında bunalıma girmiş olan
Uzakdoğu ülkelerinin bu gelişmelerden
etkilenmemesı olası değil. Malezya hâ-
lâ ekonomisini mali spekülasyonlardan
korumak için önlemlerahyor. Bankala-
rmı yabancı bankalara ve sermayeye ka-
patıyor. Ancak IMF'den borç almak zo-
runda kalmış ülkeler; Endonezya, Tay-
land, Güney Kore, borçlanmayla gelen
ağır koşullann sıkıntısını çekiyor.
Küresel ölçü
Aslında Asya bunalımı, küreselleş-
menin ve serbest piyasa ekonomisinin
Batı'ya getirdiği bunalımın bir yansı-
masından başka bir şey değildi. Çünkü,
ucuz el emeğinden faydalanmak için bu
ülkelere gelen Batı sermayesi yoğun-
laştı ve birtakım spekülasyonlara yö-
neldi. Batı'da pazann küçülmesi de As-
ya ülkelerinin ihracatını köstekledi.
Dünya ekonomisinde geniş kapsamlı
bu bunalımın bir yönü de küresel ölçü-
de doğurduğu dengesizliktir.
Birleşmiş MilletlerÖrgütü'nün 2000
yılı raporunda belirttiğine göre, en yok-
sul 43 ülke ve burada yaşayan 582 mil-
yon insan, 146 milyon dolan paylaşır-
ken en varlıkh 200insanın serveti 1 tril-
yon 135 milyar dolara ulaşmaktadır. Aç-
hk çeken 780 milyon insandan ancak 8
milyonu sanayileşmiş ülkelerde yaşıyor.
Alternatrfteoriler
Böyle olduğu için de dünya ölçüsün-
de yaşanan bunalımı inceleyen, çıkar
yollan arayan uzmanlann birçoğu
üçüncü dünya ekonomisi uzmanlan,
Samir Amin - A.G. Frank, K. Vergopu-
olos, L. Arrighi gibi.
Dünya kapitalizminin değişik aşama-
ünyanm ikinci büyük ekonomisi
Japonya da bir türlü ekonomik
durgunluktan kurtulamıyor. 2000
malî yılında iflaslann sayısı bir önceki
yıla göre yüzde 12 arttı ve 18.926'ya
yükseldi. Avrupa'da 1970'li yıllarda
başlayan bunalım, 1990'lı yıllarda
hızlandı. AB'de işsizlik 2000 yılında 50
milyonu aşıyordu. Bu da ekonomik
durgunluğun derinleştiğini gösteriyor.
da olduğunu belirtiyor. Küreselleşme
süreci içinde şirketler birleşirken sınaî
sermaye de malî sermaye ile bütünleşi-
yor. Bu "genelleşen maffleşme", küçük
ve orta ekonomik birimleri dışlıyor, yok
ediyor. Eski üretim sistemi yıkılırken
egemen sermaye, "dünyayı kendi paza-
nna" dönüştürmeye çalışıyor. Bunu
gerçekleştırmek için, yukanda saydığı-
mız özelleştirme, yüksek faiz, dalgalı
kur gibı önlemler, krizi önleme önlem-
len gibi sunuluyor.
Kutuplaşma
Bereket versin, toplumda ekonomi
egemen de olsa. politik. sosyal ve kül-
türel yaşamdan aynlamıyor. Değerler
yasası sadece ekonomıyi değil, bütün
diğer alanlan kapsamına alıyor. Bir var-
lığın egemenliği, bütün diğerlerini yok
etmek anlamına gelseydi; dünya çoktan
bir tek pazara dönüşmüştü. S. Amın'e
göre, yukanda sözünü ettiği 5 tekelin
karşısında. üçüncü dünyanın sanayileş-
mesi, zenginliklerin dağılımındaki ku-
tuplaşmayı hızlandırmaktan başka bir
işe yaramıyor. Bu 5 tekel kuşkusuz bir
güç, "ancak pou'tik, sosyal, külrürel ve
ideolojik bir güç, 'pazann gücü' değü."
Arrighi, çolculuslu şirketlenn devlet ya-
salannın dışında kaldıklannı belirtiyor
ve ekliyor:
önlemler
"Eğer bu düzen bazı kıtalan bütü-
nüyie dışbyorsa. insanlıgın çoğunluğunu
sefalete indiriyorsa burada kinı yersiz?
Halklar nu, yoksa kapitalizmin yasala-
nmı?"
Samir Amin'e göre, sermaye bıriki-
mi bunalımına bağlı olan bu malîleş-
me, kendı yarattığı bunalundan çıkma-
ya çalışmıyor, tam tersuıe, çelişkileri
derinleştiriyor. Liberalizm adma, deği-
şiklik istemeyen tekelleri konıyor. Böy-
lece kendi liberal ilkeleri ile çelişkiye
düşüyor. Bunalımdan kurtulmak için,
malî sistemin yeniden yapılanmasım
ileri sürüyor. Bunun için uygulamak is-
tediği parasal önlemler de kendi ilkele-
rine ters düşüyor ve bunalımdan çıkışı
sağlamıyor. (Bundan paranın dalgalan-
dınlmasım, malî sistemin, bankacılığın
yeniden örgütlenmesi gibi önlemleri
kast ediyor.) (S. Amin, "Les Defis de
La Mondialisation" - Küreselleşmeye
Meydan Okuma - L'Hamarttan, Paris
1996).
Kısacası, küresel bunalımdan ancak
küresel önlemlerle kurtulunabılir. Reel
ekononıiden.üretimden uzaklaşıp birta-
kım malî operasyonlann çemberi içine
düşmüş olan kapitaüzmi. ancakyeni bir
düzen bunalımdan kurtarabitir
Bu düzen özel mülkiyeti kutsal say-
mayan yeni bır küreselleşme düzeni ol-
malı; kutuplaşmayı, eşitsizlikleri orta-
dan kaldırmalıdır. Samir Amin gibi pek
çok biUm adamı böyle düşünüyor. Ma-
lîleşen kapitalizmin yarattığı bunalım-
lara, haksızlığa, sefalete, kâr ugruna do-
ğayı yok etme girişimlerine karşı, kü-
resel eytemler gelişiyor, alternatif teori-
ler ileri sürüyor. Bunlan gelecek yazı-
da ele alacağız.
Yarın: Küreselleşme
karşıtı eylemler
lannı inceleyen Samir Amin'e göre,
1945-1990 arasında sermaye yoğunlaş-
ması dönemi yaşandı. Ancak bu dönem
sona erdi. Çünkü bu yoğunlaşmanın üç
desteği yıkıldı.
Bugünkü krizin nedeni de bu yıkılış-
tır. Bugün küreselleşmekte olan üretim
sisteminın yeni niteliklen ve buradan
doğan çelişkiler üzerinde durmak gere-
kir. Sermaye birikimi küreselleşirken;
onun politikve sosyalaçıdanidaresi dev-
letin politik sınırlan içinde kaldı. Yıkı-
lan küreselleşme karşısında, ekonomi
politikalan, krizi idare etme politikala-
nna dönüşüyor. Uygulamaya konulan
reçeteler nelerdir? Sınırsız lıberalleş-
me, malî küreselleşme, dalgalanan kur-
lar, yüksek faiz, dış ticaret açığı
(ABD'de), dış borç (Güney ve Doğu ül-
kelerinde.), özelleştirmeler. Sözde kri-
zi önlemek için ileri sürülen bu reçete,
üretim sisteminde kendisine yatınm
alanı bulamayan sermayeyığmağma sı-
naî ve malî yatınm olanağı sağlıyor.
Tekeller ,
S. Amin'e göre, son dönemin yenili-
ği, sermayenin 'mafiieşmesi'dir. Buna-
lım, sermaye birikimi bunahmıdır. Dün-
yadaki kuruplaşmanın temelinde tekel-
leşme yatmaktadır: u
Küreselleşmeye
Meydan Okuma'" adını taşıyan yapıtın-
da, bu tekelleri şöyle sıralıyor:
Beş tekelleşme: 1. Malî tekelleşme,
2. Teknik tekelleşme, 3. Dünya kaynak-
lannın denetiminde tekelleşme, 4. Med-
yada tekelleşme, 5. Kitle imha silahla-
nnda tekelleşme.
Dünya çapında gerçekleştirilen bu te-
kellerle, ulusal üretim sistemleri yıkıb-
yor. Oysa, tarih boyunca kapitalizm, sa-
nayi üretimı sistemi üzerine kurulmuş-
tu. Ulusal üretim sistemleri yıkılırken
bunlann yerine uluslararası bir üretim
sistemi kurulmuyor. S. Amin gibi Kos-
tas Vergopoulas da, temel dayanağını
kaybetmiş olan bugünkü kapitalist dü-
zenin çok nazik ve tehlikeli bir durum-
ARADABİR
Dr. ESEN SUNGUN
Tarihçi, Gazetecilik veHalkla Ilişkiler Uzmam,
Marmara Üniversitesi Öğretim Ûyesi
İkinci Kuvayı
Milliye Gerekli
Son elli yılın seçim sonuçları Türkiye'nin yalnız si-
yasi çizgilerini belirlememiş; ekonomide, sosyaJ ya-
pılanmada, eğittm, bilim, teknolojide nasıl birdurum-
da olduğumuzu görmeye zortamıştır.
Bu görüntüden alacağımız en önemli ders ise çok
yönlü, geniş alanlı bir bölünme tehlikesi içinde bu-
lunmamızdır. Bu tehlike, afet boyutlanna ulaşmıştır
ki sanki tarih, bizim için 75-80 yıl geriye dönüş yap-
mıştır.
Neden bu duruma düştük?
1. Atatürk döneminin heyecanını aklıyla birlikte yi-
tirdik. Böylece özde çağdaşlaşmayı bir kenara itip fo-
tokopi uygarlığını benimsedik.
2. Ulusal kimliğimizi unutup bilim ve mantık dışı
kimlikleraramaya başladık. Hatta kimliğimizi oluştu-
ran özelliklerin karşıt gösterilmelerine de ses çıkara-
madık. Düşüncede, gizli veya açık alanlarda bu de-
ğerlerimizi çatıştırdık durduk.
3. Tam bağımsızlık, özgüriük ve demokrasiyi o ka-
dar sınırsız algıladık ki sonunda ellerimizle kendimi-
zi bağladık.
4. En iyi yönetim biçimi cumhuriyetin başlıca ya-
pıtaşlanndan milli egemenliğe seçmen ve seçilen
olarak ne denli sahip çıktık ki ulusal çıkarlan, kişisel
çıkarların ardında hem izledik hem gizledik.
5. Bu vatan, nasıl ele geçirildiği, korunduğu çok iyi
bilinmesi gereken bu topraklar, hepimize nasıl geniş
geldi ki mezralarından dağlarına teröristlerin silah
depolan olarak kullanıldı.
6. Islamiyetin de Atarürkçülüğün de hedef göster-
diği aydınlığın yolunu çizen ilmi ne şekilde tanımla-
dık ki daimi geleceğimiz gençlerimize, sadece geri
kalmış bilgileri yükleyip, onlara, bilgiyi kullanmayı öğ-
retemedik, teknoloji üretmenin zevkini tattıramadık.
7. Yeni Türkiye öncesi gelenekselliğine dönerek bir
yandan insan sayımızı, onu önemsemeden, ona ya-
tınm yapmadan çoğaltmaya kalktık da ekonomide,
endüstride üretimi planlara hapsettik.
8. Tanmda bir zamanlar dünyanın en verimli böl-
gelerinden Anadolumuzu, buğdaydan bile yoksun
bırakırken, köylümüzü bir türlü, cumhunyet yıllannın
seslenişiyle, efendileştiremedik.. onlann kentlerde
şaşkın, aciz, yabancı dolaşmalanna kayıtsız kaldık.
9. Fabrikalarda bantlanmız yıllarca yatay çalışırken,
Atatürk'ün bizlere vasiyeti, o görkemli inkılabı ger-
çekleştiremedik de.. hep emeksiz gelirieri yeğledik.
10. Türk devieti, ulusunun onuru, Türk Urası'naya-
pılan haksızlığa neden dur diyemedik de döviz bü-
felerinin en sadık dostu olduk?
11. Toplumsal değerterimizi anlar, savunur görü-
nürken, bu değerleri yaşantımızla özdeşleştirebildik
mi?
12. Kişisel çıkar kaynaklı, ikiyüzlülük ve yalanın es-
kiçağ köleliğinden, mistik hazırcılıktan kurtulabilmek
için ne kadar çaba sarf ettik ki?
13. Cumhuriyetimizin oluşumundaki silahlı ve si-
lahsız devrim evrelennde, eşine rastlanamaz biriik,
beraberlik ömekleri veren Türk halkı, şimdi nasıl ken-
disini yok etmeye çalışan her tür güç, cerahat karşı-
sında susmaya zorlanmakta, bu rezil hayata değer
görülmektedir?
Tüm bu ve benzeri yargı ile sorulara sadece tek
yanıt verebilmek durumundayız: Bu sorumluluk he-
pimizin.
Öyleyse!
A. Tehlike, yok olma sonucuna varacak kadar bü-
yüktür. Bu görüntüyü örtmek, gerçek dışı görüntü-
ler altında saklamak, değiştirmek, hafifletmek doğ-
rudan vatan hainliğidir.
B. Görevi, yaşı, işi ne olursa olsun herkesin ivedi-
likle ulusal banşa, uzlaşmaya evet demesi, ulusal ÇH
karlara sıkı sıkı sanlması, TBMM çatısı altında tek bir
sesi, gücü oluşturması "Milli hâkimiyet - Ulusal ege-
menlik" sloganını hayata geçirmesi tek çıkar yoldur.
Bu bağlamda, başta siyasi kuruluşlar; merkezi, ye-
rel, yerinden yönetimler; tüm resmi ve özel birimler
ulusal yönetim düzenine girmelidirier. Bunu tam an-
lamda oluşturabilirsek, ulusumuz kendine özgü gü-
venini yeniden kazanacak, kendi denetim mekaniz-
masını harekete geçirecek, karşı dönen tüm çarkla-
n durduracaktır.
C. Bundan sonra, bilimin rehberliğiyle her alanda
kökten, geniş bir geleceği kapsayan düzenlemeler,
reformlaryapılacaktır. Bu reformlar; sevgi, saygı, hoş-
görü narcının işleviyle ve Türk insanının potansiye-
liyle anıtlaşacaktır. Daha doğrusu yapılmalı, anıtlaş-
malıdır.
SONUÇ: Amaca ulaşabilmek için maziye bir kez
bakmak, tarihimizi bir kez okumak yeter. Türkiye
Cumhuriyeti'nin devamı, çağdaş mutluluğa, eşit ka-
tılım, paylaşıma kavuşması, tarihin bizim açımızdan
değişmez yargısının kalkması, ikinci bir "Kuvayı Mil-
//ye"yi gerektirmektedir.
iki yıldır tartışılıyor
Assos yolu için
hukuk mücadelesi
TURHANNARLER
ÇANAKKALE - Ça-
nakkale'de 2 yıldan bu
yana tartışması süren
Assos yolu mahkemelik
oldu. Izmir-Balıkesirve
Çanakkale bağlantılı
olarak yapılan yolun
Küçükkuyu-Ayvacık
arasındaki bölümünün
1. ve 2. derece doğal
SlT alanı kapsamındaki
Assos sahil bandından
geçirilme girişimi tartış-
malara neden olmuştu.
Edirne Kültür ve Ta-
biat Varhklarını Koru-
ma Kurulu, 6 Ekim
2000 tarihinde verdiği
kararda, bölgenin doğal
SlT alanı karakterini
bozacağı gerekçesiyle
Assos yolunun yapımı-
na karşı çıktı. Daha son-
ra Çanakkale'ye taşınan
Kültür ve Tabiat Varhk-
lannı Koruma Kurulu
15 Mayıs 2001 tarihinde
aldığı yeni bir karar ile
yolun yapımmda sakın-
ca olmadığını bildirdi.
Sivil toplum örgütleri
karara tepki gösterirken
mimarlar odası da Bur-
sa Bölge Idari Mahke-
mesi'nde dava açtı. Ça-
nakkale Mimarlar Oda-
sı Başkanı Ünal Ömer-
cioğlu, Çanakkale Kül-
tür ve Tabiat Varlıldannı
Koruma Kurulu'nun 15
Mayıs 2001 tarihinde al-
dığı karann tamamen
hukuka aykın olduğunu
belirtereİc u
Hukukun
Assos sahil yolunda tam
olarak işlemesini istiyo-
ruz. Alınan karar, gerek
iç hukukmevzuaüna ge-
rekse Türkiye'nin imza
koyduğu uluslararası
aniaşmalara aykmdır"
diye konuştu.