Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
AĞUSTOS2001 CUMAKTESİ CUMHURİYET SAYFA
17
GÖRÜŞ
EMİN GÜRSES
UlusalGüvenlikSiyaseti
Ulusal güvenlik, savunma ve savunma dışı konu-
lan içerir. Ulusal savunmanın güçlendirilmesi, ulusal
refahın arttınlmasıyla doğrudan ilişkilidir. Ulusal gü-
venlikte hayati çıkariar, ulusun-yaşanan coğrafyanın
güvenliği ekonomik refahın sağlanması ve hayati
önemdeki altyapının korunmasını içerir. Tehditler ise
devletlerden, iç-dış tşrör gruplarından, yabancı istih-
barat birimlerinin faaliyetlerinden, komşu ülkelerdeki
iç karışıklıklardan gelebilir.
Her ülkenin millı güvenlik öncelikleri vardır. llhan Sel-
çuk'un ifade ettiği gibi, zamana ve mekâna qöre de-
ğişebilen bu önceliklerde, Cumhurbaşkanı Ozal, ön-
celiği ABD-lngiltere-lsrail'in planlannın Irak'ta uygu-
lanmasına yerirken Genelkurmay Başkanı Torumtay
Paşa ise istifa ederek önceliği Türk gençlerinin ABD-
Ingiltere-lsrail'in menfaatlannı korumak uğruna ölü-
me gönderilmesini engellemeye vermişti. Mesut Yıl-
maz ise AB üyeliğine öncelik vermektedir.
Dr. Doğu Perinçek, Türkiye'nin milli güvenlik siya-
setine karşı bir savaş açıldığını ifade ediyor. PKK gi-
bi yapılanmalara destek veren Avrupa'daki bazı kişi
ve gruplar, amaçlannda başanlı olamayınca demok-
ratikleşme adı altmdaki çıkışlara destek vererek en-
gel olarak gördükleri TSK'nin moral direncini kırma-
ya çalışmaktadırlar. Yeni çıkışıyla Batı'dan ve Batı'nın
yerii uzantılanndan destek alacağını bilen Yılmaz, bir
kısım etnik ve dini oylan toplamaya ve Tayyip Erdo-
ğan gibilerin kendisine atternatif olamayacağını da gös-
teımeye çalışıyor.
Genelkurmay'ın müdafaa-i hukuk bildirisi halkın
çoğunluğunun düşüncelerini yansıtıyor, ekonomiyi if-
las noktasına getirenler hakkında bir işlem yapılma-
mış, milli ve ahlaki değerier aşındınlmış, soygun dü-
zeni adeta normal bir davranış haline gelmiş, global-
leşmenin arkasına takılıp teslimiyetçi bir tutum içeri-
sine girilmiş. Neresi yalan? 18 yıldır siyasette bulun-
duğunu söyleyen Yılmaz, Türkiye'nin "son on yıldan
beri patinajyaptığı"n\ belirtiyor. Böylece, bu dönem-
de önemli görevler almış olan kendisinin ve diğer ba-
zı vekillerin görevlerini yapmadıklarını da kabul etmiş
oluyor.
VasıfBey, Sıvas Kongresi görüşmeleri sırasında "On-
ce mandayı kabul edelim, koşullan üzerinde bilahare
görüşürüz" diyordu. Önce koşulları kabul ederek
AB'ye girelim, sonra ne yapacaklanna bakanz anla-
yışını Genelkurmay'ın kabul etmemesmden rahatsız
olanlar, varsın olsunlar. Yılmaz toplumun çoğunluğu-
nun AB'yi istediğini de ifade ediyor. Milleti çıkmaza
soktuktan sonra düşüncesini soranlar bu cevabı ala-
caklardır doğal olarak. Hz. Muhammed. Mekke'de-
ki çoğunluk tarafından öldürülmek istendıği için Me-
dine'ye göç etmişti. Çoğunluğun dediğine hak veril-
seydi Hz. Isa'nın düştüğü durumdan kurtulamazdı.
Mustafa Kemal milli siyasetten ne anlıyordu? Ga-
zi'ye göre milli siyaset, "milli sınıriar dahilinde, her
şeyden evvel kendi kuvvetimize dayanarak, variığımı-
zı muhafaza ederek millet ve memleketin hakikisaadet
ve bayındıhığına çalışmak... medeni dünyadan, me-
deni ve insani muameleyi ve karşılıklı dostluğu bekie-
mek". Günümüzde siyasi otoritenin "saadet ve bayın-
dırlık" yolunda başanlı olamadığı, Avrupa'dan ise in-
sani bir muamele görmediğimiz açıktır.
Hasan Yalçın'ın belirttiği gibi, bu 'bereketli toprak-
/ar'da halkı yoksulluğa terk eden başansız siyasile-
rin-bürokratlann, Aslan Başer Kafaoğlu'nun 'üfü-
rükçü muskası kadar bilimsel' dediği Fischer'in söy-
ledikterine destek veren Prof. Hurşrt Güneş gibi ikti-
satçılann, 16 Mart 1920'de yabancı devletlere işgal
nedeniyle gönderdiği protestosunda btlim, kültür ve
uygariığı temsil eden Âvrupa'yı ayırarak 'resmı Avru-
pa 'yı ve Amerika'yı kınayan Mustafa Kemal'in ifade-
sinden habersiz Avrupa yolunun Atatürk'ün yolu ol-
duğunu ifade eden Hasan Cemal gibi köşe yazaria-
nnın, AGSP ve KKTC gibi konularda teslimiyetçilıği
erdem sayan Büyükelçi Yalım Eralp gibilerin her za-
man var olduğu unutulmuş değildir.
Yine Gazi'ye kulak verelim; "Ulusumuzun kabaha-
ti, efendiler, merkezi hükümetin icraatıyla Avrvpa'nın
namusuna aşın güven gösrermış o/masıd/r. Işte bu
kabahatten dolayı kendi kıymetini, niteliğini, erdem-
lerini unutturmak derecesine düşmüştür". Ya AB ya
BAAS rejimi diyenler millete başka çıkar yol yok saf-
satasını dayatmaya çalışıyorlar. Aksaklıklan düzeltme
makamında yer almaya talip olan vekiller, görevlerini
yapmakla yükümlüdürier. Teslimiyetçilıği bir yöntem
olarak benimseyenlerin ise kendi hesaplannı Türkiye'nin
milli güvenlik siyaseti olarak dayatma haklan yoktur.
Not Geçen haftaki yazımızda Gürcistan'daki Türk
işadamlannın karşılaştıklan sooınlan yazmıştım. Konuy-
lailgilenenTC Tiflis Büyükelçiliğimize teşekkür ederim.
E-posta: emingurses(a yahoo.com
Fax: 0212 513 85 95
Köyü'ndeki umut
Ankara'dan çıkın, Çubuk'u
geçın, Şabanözü yolundan
aynlıp Âydos Yaylası'na
sapın. Ceviz, armut, elma
gölgelerinde dinlene
dinlene; efiatunun
okulundan mezun deve
dikenleri, koyun gözleri,
ballıbabalar ile halleşe
halleşe; dedeleri mor
tepelerde halis tiftik
yetiştirmiş aydın köylülerle
tanışa tanışa Özbek'e
varın.
Aydos eteklerinde Özbek
köyündendir Önder
Uyanık. Türkü müdür,
mani midir, deyiş midir
bilinmez, güzel sözler
söyler:
"Her geldiğimde
Hıdreliez'dedir köyüm.
Bazen sevinirim. lyi ki
Sanbayır'da altın madeni
yok diye.
lyi ki tütün ekmemiş
özbekli Ahmet dayım. lyi ki
âşık Kocabey dedemin
kalemi Ikitelli'de bir medya
plazada söz söylemez.
Umutluyum, umutlu...
Harmanımızdan çeç eksik
olmayacak, yartsı dan da
çıksa ürünün.
Erikli bazlama eder bizim
analanmız.
Bazlamalan yiyen herkes
bundan böyle ağa olacak
yine, ağa doğacak
bebelerimiz."
Aydos'un eteklerinde
özbek köyündendir önder
Uyanık. Umutlu mu,
umutlu...
ISIK KANSl
Medyamn yonlendirmesi
Anadolu Üniversitesi'nin geçen ilkbaharda
düzenlediği Uiuslararası lletişim Sempozyu-
mu'nda dile getirilen görüşlerin yayın haline
getirilmesi kutlanası bir girişim. lletişim ve
medyamn "yönlendirme gücü'nün tartışma-
lann odak noktası olduğu şempozyuma su-
nulan Çanakkale 18 Mart Üniversitesi öğre-
tim üyeleri Prof. Dr. Aydın Ibrahimov ile Yrd.
Doç. Dr. Selver Özözen'in "SSCB'nin Dağıl-
masında lletişim Faktörünün Yeri" başlıklı bil-
dirileri dikkatimizi çekti. Bildirinin küçük biröze-
tini paylaşalım istedik:
"SSCB'de ülkenin dağılmasının son asama-
sında simgeler savaşı açıkça görûlmekteydi.
ömeğin, SSCB'de 'demokrasi kavramı' Sov-
yetsistemine eşitti. Refahı ve hakeşipiğinikap-
samaktaydt. 0 dönemin iletişim sistemi, bu
kavramlan kullanarak mevcut rejimle müca-
deleye geçti. Özellikle hak eşitliği konusunda
'Komünistleri kovun, eşitlik gelecek. Piyasa
ekonomisine geçiniz, eşitlik ve refah gele-
cek. Gerçek demokrasiyi kurunuz, hak eşit-
liği ve temiz toplum gelecek' simgeleh kulla-
nıldı. Simgeyi kullanan medya kuruluşlan 'de-
mokrasi medyası', ona karşı çıkan kuruluşlar
ise 'muhafazakâriar' diyeisimlendirildi. Işin il-
ginç tarafı, her ikisi de komünist partıs/nın
ideoloji şubesi tarafından yönetiliyordu. Bu-
na kamuoyunda 'çok sesli bakışın oluşumu
siyaseti' denirdi. Ikinci ömek ise 'sol kavra-
mı' idi. Sol, SSCB'de dairna pozitif bir kav-
ramdı. Sol, işçi ve çiftçinin tarafında, müte-
vazı hayat ve dûrüstlük demekti. Perestroika
döneminde, herşey ters o/du. Öze//eştırme-
nin, serbest piyasanın mülkiyetçiliğini savu-
nanlarsolcu oldular. Komünistilkeleriçin mü-
cade/e edenler ise sağ kanatta yer aldılar.
özellikle Moskova ve Leningrad'da aydınlar
arasında 'sözde solculan' desteklemek mo-
da olmuştu. Yalnız prensipler üzerinde değil,
uluslar üzerinde de yoğunlaştılar. ömeğin,
Azerbaycan-Ermenistan ihtilafindayenidemok-
ratlar ve yeni so/cu/ar, Ermenı'stan 'ı destekle-
diler, anti-demokratlar ve muhafazakâhar ise
Azerbaycan'a destek verdiler. Bunun sebebi,
Ermenilere destek vermenin moda olmasıy-
dı. Burada Ermeniler hak ve özgüriüğü savu-
nurken, Azerilerise ülke bütünlüğü ve sınırde-
ğişmeme prensibini savunmuşlardt. Demok-
rat kesim için Ermenilerin yaklaşımı daha in-
sancıldı. Bu destekle ülkede gerginlikyüksel-
mişti. Azerbaycan'a destek olsaydı, tartışılan
konulann çoğuna son verilebilirdi. Bu da sol
kanadm isine gelmedi. Kısaca DağlıkKarabağ'ı
savunan demokrat, Azerbaycan'ı savunan ise
gerici-muhafazakârsayılırdı. Burada da beyin,
merkezi partı yönetimi ve onlar tarafından
oluşmuş medya kuruluşlanydı."
Iki öğretim üyesinin bildirisi şöyle bitiyor:
"Perestroika döneminde, Bolşeviklerin slo-
ganlan demokratikmedyada hüküm sürmüş-
tü: 'Tüm iktidar halk temsilcilerine, fabrikalar
işçilere, toprak çiftçilere.' Tıpkı 1917'de oldu-
ğu gibi. Halbuki ters bir iş yapılıyordu. Kuş-
kusuz, sıstem değişimi için yapılıyordu: Çok
görüşlü ülke, çok partili rejim, gevşek fede-
rasyon, serbestekonomi. Fakat üsluplanyan-
lıştı. 1980'li yıllann sonunda ülkede fiilen iki
parti ve bu iki partinin iki iletişim sistemi var-
dı ve bu iletişim sistemi mücade/esının sonu-
cunda SSCB dağıldı."
Bir an için bildirideki ülkenin adını, sistemi-
ni, etnik kimliklerin adlarını değiştirin. Çevre-
mizde yıllardır olup bitenlerie örtüşen yanlar
bulacaksınız.
Sorkun ve Gökçeayva köyterin-
de yaşamakta olan tlkel çömlek-
çilikten haberiniz var mıydı? Ya,
Şarhöyük kazılarında ele geçen
kaselerden? Eskişehir, Tepebaşı
Beledıyesı'nın eşgüdümünde 15
Ağustos'ta başlayacak olan "1.
Uluslararası Pışmiş Toprak Serp-
pozyumu "na hazırianıyor. Etkin-
!ik, elbette Eskişehir'in tanıtımını
yapmayı amaçlıyor ama, yüzyıl-
lardır Ânadolu'yu derinden etki-
leyep, gelmiş geçmiş uygartikia-
rın üretimini, sanattnt belirleyen
Toprağa can veren günlep
toprağın, sempozyumda başat
imge olarak kutlanılması önemli.
Hele hele, Eskişehir'in insanını
sinemayla, tiyatroyla buluştur-
muş, sanata iticigücü vermtş ola-
nın "toprak işleyen sektör" oldu-
ğu göz önüne aiınırsa, bu önem
dahadaartıyor. Sempozyum bo-
yuncaŞO'u aşktn bildirinin sunul-
mast btr yana, kentin ulusal ve
uluslararası sanatçılarm açık atöl-
yesi haline gelecek oiması da
önemi katmertendirtyor. ingilte-
re'den Andrevv Stonyer, Güney
Afrika'dan Stijdom Merwe, Ja-
ponya'dan Chartes Pilkey, Is-
veç'ten UUa Votti, ütvanya'dan
RotendasSmitas,Turkiye'dende
Ali Ismail Türemen, Devıim Er-
bH, HamJyeÇoiatoğiu, Gûngör
GOner ve BİIgehan Uzunerin
yöreyeözgü külterve pişmiş top-
raktan üretecekteri heykelterHa-
yalKahvesi karşstndaki açık ara-
zide sergilenerek kente armağan
editecek. Tepebaşı Beledrye Baş-
kanı Ahmet Ataç diyor ki: "£sto-
şehir'ingelenekselpişmiş toprak
üretiminde yüksek kapasitesi ve
bjrikimiotnasına karşın kenditom-
liğini beliriememiş, çevresindeki
üretimin ana merkezi olduğunun
afaçizMmemsvebundandanaçok
yararianmantn yollanaranmamş-
ö. Biz bunu yapıyoruz,"
Güzel de yapiyor.
ISSIZ ODA YAZILARI
VEDAT ÖZDEMÎROĞLU ""
Dokunuyop Bana...
Televizyonun zekâdan na-
sibini almayan programlaria
doldurulması yeni bir olgu
değil. Sadece bizim ülkemi-
zin kanallanna da özgü değil.
Ama bu izleyiciyi aptal yeri-
ne koyma alışkanlıgı, bu bil-
giden ve zekâdan kaçış ha-
zırcılığı, bu düzeysizliktutku-
su aynı hızla devam ederse
Türkiye berbat ötesi televiz-
yonculugun simge ülkesi ha-
line gelecek.
Dip noktasındaki son ör-
nek "Dokun Bana" adlı reza-
let. Ortada bir araba ve bu
arabaya saatlerce, günlerce
dokunan bir kalabalık. Yoru-
lan, bıkan, sıkılan, unutan
kaybedip çekiliyor ve dokun-
mayı son ana kadar sürdüren
yarışmacı, o arabanın sahibi
oluyor. Ve binlerce, yüz bin-
lerce, milyonlarca insan da
bu saçmalığı ekranlannda iz-
liyor!
Olayın tuhaf boyutlan o ka-
dar fazla ki hangi birine de-
ğinmeli? Buprogramıta sar-
layanlar iki gerçegi fark et-
mişler: Birincisi, televizyon
seyircisi izlediği program ne
kadar basit olursa, o kadar
zevk alıyor. Bu basitliği algı-
layabildiği için de kendisiyle
gurur duyuyor! Sonuçta da
onların deyişiyle "hoşça va-
kit geçirrniş" oluyor. Artık bu
nasıl bir hoşluksa? Dünya-
nın en işsiz adamının bile böy-
le bir vakit harcama lüksü
olabileceğine inanamıyorum.
Ayrıca zekâdan milyarda bir
nasibini alan bir izleyici için
bu prograrnı izlememek, ka-
nal değiştirmek değil, o sa-
atlerde evde bile olmamak
gerekiyor neredeyse! Ikinci
ve asıl önemli ve de iğrenç
olanı ise günümüz insanın-
da zirveye ulaşan "emek har-
camadan sah/p o/ma" arzu-
sunun keşfedilmesi.
Bir arabaya sahip olmak
için bu rezaletin ortasına gi-
rip kendini sergilemek, mal
hırsı için delirmek onur kırıcı
değil mi? Sonuç uğruna her
şey yapılabilir mi? Sürecin
hiç mi degeri ve önemi yok?
Bu kurnaz formatın yapım-
cıları iyi biliyorlar ki, insanlar
için "sahip olma" çılgınlığı
gün geçtikçe ivme alıyor. Na-
sıl sahip oldun, ne emek har-
cadın, niçin kendini zavallılar
panayirının ortasına attın gi-
bi sorulara hkjbir yanrt vermek
istemiyorlar. Aslolan, sonuç:
Bir araba sahibi olmak!
Böyle bir programı, değil
izlemek, oraya yarışmacı ola
rak çıkmayı isteyecek bir tek
insanın bile olmayacağı bir
ülkem olsun isterdim. Man-
tık ve onurun kesişme nok-
tası bu tavır. Ayılıp bayılarak,
uykusuz, yorgun, çılgınlığın
içinde mal için gözleri kanlan-
mış insan topluluğu beni iğ-
rendiriyor. Böyle bir sosyal
zaafiyet, ahlaksal çöküntü-
nün ipuçlarını veriyor. Sahip
olmak için her şeye katlanı-
lır, mal-mülk-para yolunda ne
yapsan mübahtır, kurnazlık
ve düzeysizlik de bu kapsa-
ma dahildir! Bir grup yozlaş-
mış insan bir eve doluşup
günlerce incir çekirdeğini dol-
durmayan, akla seza muhab-
betler edip insanların saatle-
rini alınca dip nokta bu diye
düşünmüştüm. Fakat garabet
bitmek bilmiyor. Biri Bizi Gö-
zetliyor, Dokun Bana ya da is-
mi ne olursa olsun bu prog-
ramlar Türk televizyon seyir-
cisini salak yerine koyuyor.
Hadi onlar bizi salak yeri-
ne koyuyor, bari biz salak-
laşmayalım; bu basit, bozuk,
zekâsız planlara dahil olma-
yalım.
Televizyon, iyi kullanıldığın-
da bu yoksul halk için çok
güzel bir eğlence aracı ola-
cağı gibi, genel zekâ ve es-
tetik düzeyine de faydalı ola-
bilir.
Az okuyan toplum, kanal-
ların düzeyi sayesinde daha
anlamlı, daha faydalı zaman-
lar geçirebilir.
Fakat yozlaşmış anlayış;
aptalca yanşmaları, krtkafa
dizileri, paparazzileri, televo-
leleri, incir çekirdeğini dol-
durmayan yaldızlı sözde 'talk
show' programları ile hepi-
mizi bir kültür bataklığına doğ-
ru sürüklüyor. Gerekirse bir
saniye bile izlememeye razı
olarak bu pis dayatmayı red-
dedelim!
Bilgiden, düzeyden, zekâ-
dan nefret eden kolektif an-
layışı saptayıp sömürmek ma-
rifet değil. Marifet; bilgiyi, dü-
zeyi, zekâyı çoğaltmaya ça-
lışmak.
Istisnalan saymazsak, tele-
vizyon kanallan şu haliyle tam
bir sömürge ülkesinin şablo-
nuna uygun. Kurnazlık övü-
lüyor, et teşhir ediliyor, tüm
tonlanyla aptallık pompalanı-
yor.
Bunlar rantın tadını almış-
lar, asla kendiliğinden değiş-
mez! Ancak biz 'hedef kitle'
bunlan değiştirebiliriz.
Biraksili!
Beşiktaş-Trabzonspor
maçmın başlamasına
daha saatler var, ben bu
yazıyı yazarken. Ama
peşinen söyleyeyim ki, bir
"aksi lig" olmazsa bu yıl
Beşiktaş şampiyon!
Çünkü ben BeşiktaşHyım
ve öyle isttyonım!
Geçen hafta sevgili
I' olmazsa!
Eşber YağmurdereU ve
oğtu Uğur'la Beşiktaş-
Milan maçına gittik. Eşber
Ağbi, sanırım defalarca
çıktığı mahkemelerde bile
bu kadar
heyecanlanmamıştır!
Şrfo Mehmet ve emeği
geçen herkese gecikmiş
teşekkürlerimizi sunanz...
Altındağ'da
yaz okulu
Altındağ
Kaymakamlığı, •
ÇYDD Ankara
Şubesi ve SHÇEK;
Altındağ Toplum
Merkezi'nde el ele
verdiler, bölgedeki
ilköğretim okulu
öğrencileri için yaz
okulu açtılar. 180
öğrenci okula kayıt
yaptırdı. ÇYDD'nin
gönüllü öğretmenleri
ve üniversite
öğrencileri, oyunlar,
beden eğitimi, el
becerileri eşliğinde
matematikten sosyal
bilgilere, temizlikten
bireyin hak ve
sorumluluklarına
değin geniş bir
yelpazede, ilgiye ve
yeteneklerinin
keşfedilmesine
susamış çocuklarla
birlikte oluyorlar.
Haftada bir MTA
Müzesi'ne, Kurtuluş
Savaşı Müzesi'ne,
Hayvanat Bahçesi'ne
geziler düzenleniyor.
Altındağ
Kaymakamlığı'nın
sağladığı olanakla,
kuşlukta,
akşamüstlerinde
güle oynaya kahvaltı
yapılıyor. ÇYDD
gönüllüsü Emel
Aykol'un bir
gözlemini aktaralım:
"Çocuklar,
duygulannı en çok
şiirie dile getiriyoriar."
KÎM KIME DUM DUMA ı?EHİÇ AK
V ^ ^ - r ^ . / / •"' '- '
m
BBLO
'fem
\
ı! -
behicakdı turk.net
^ - • • • •
ÇtZGİLİK KÂMtL MASARACI
HARBt SEMtH POROY semihporoy@yahoo.com
TARtHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAX 11 Ağustos
UÜSEYİN, ÜRDÜN TAHTtNA GEÇİYOR..
İ9S2'O£
Glubb Paşa -hxrafir\dan
loıro/<jrt Hecin BiHîkSeri..
SAYfC/f/, eASASrMtM f9S3'T£ öt-ÜMÜrC£ MÛMKÜM OLACAK.TI
TÖ SAl/AŞt SONUNOA OSMAHLf
fcuvtferuşRi ö&
t'CK
£T>CİS(NE SOIV
ÖLÜ e>£Nİz V/V
yirîe£e£K
:• :-. İLAN
T.C.
SARIYER SULH HUKUK
MAHKEMESt'NDEN
Sayı. 2001/606
Mahkememizin 1.8.2001 tarih, 2001/606
Esas, 2001/807 Karar sayılı dosyası ile mah-
cur Suşehri, Gökçekaş nüfusunda kayıtlı
Murat Can'a kardeşı Ömer Can'ın vasi atan-
dığına daır karar ilan olunur. Basın: 46423
KÜÇÜKÇEKMECE 1. ASLİYE
HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
2000/375 Esas
Davacı Münevver Demirpolat tarafından davah Hasan Demirpolat aleyhine ika-
me olunan boşanma davasınm verilen ara karan gereğince:
Davah Hasan Demirpolat Avcılar K.Paşa Mah. Ümit Sokak No: 80 D-
. 3 adresine
tebligat yapılamamış ve savcılık araştırmasında da adresi tespit edilemediğinden du-
ruşmanın yapılacağı 23.10.2001 günü saat 10'da bizzat mahkememizde hazır bulun-
ması veya kendini bir vekille temsil ettirip diyeceklerini ve delıllerini sunmasına,
bunlan yapmadıgı takdirde gıyabında karar vehleceği ilan olunur. 14.6.2001
Basın: 45555
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5 6 7SOLDANSAĞA:
1/ Bodrum'un
Turgutreis
beldesi açık-
lannda, çev- 3
resinderjirçok 4
batıkbulunan
ada. 2/ Halk
dilinde negatif 6
fotoğrafa ve- 7
rilen ad... Bir g
müzik sesini
belirtmeye ^
yarayanişaret. 3/Çir-
kin, kaba... Genellik-
le yakmakiçin kulla-
nılan iri saman. 4/
Dölyatağıboşluğuna
yerleştirilen gebeli-
ği önleme aygıtı... Bir
gösterme sıfatı. 5/
Hoşveincebir güzel- 1
liği olan. 6/ En kısa g
zaman süresi... Ad-
lan sıfat yapan bir yapım eki... Uluslararası Ti-
yatro Enstitüsü'nün simgesi. 7/ Gemilerinyükü-
nün boşaltıldığı ya da onanldığı. üstü örtülü ha-
vuz... Bir müzik parçasının son bölümü. 8/ Vü-
cut ısısı... Pirinç, buğday, mısır gibi bitkilerin to-
humu. 9/ Asur devletinin halkına verilen ad.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Marmara Denizi'nde, Demokrat Parti yönetici-
lerinin yargılandığı mahkemeyle ünlü ada. 2/ Atı,
saçı ve sabunu vardır... Bir devletin başka bir dev-
lete yaptığv bildiri. 3/ Türk müziğinde bir usul...
Bir türjimnastik ayakkabısı. 4/ Sarmal biçiminde
olan... SakaTürklerininbir destanı. 5/"—Demir-
ci": Çizerimiz. 6/ Tarla sının... Lityum elementi-
nin simgesi... ttici neden, güdü. II Ticaret malla-
nnı saklamak için nhtımda yapılan büyük depo...
Elemeli yanşmalarda sonucu belirten karşüaşma.
8/ "— kesilir geçse sabâ gülşenimizden" (Yavuz
Sultan Selim)... Adet. 9/Mardin ilinde yaşayan Hı-
ristiyan Nasturilcre verilen ad.