22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
AĞUSTOS2001 CUMAKTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 GÖRÜŞ EMİN GÜRSES UlusalGüvenlikSiyaseti Ulusal güvenlik, savunma ve savunma dışı konu- lan içerir. Ulusal savunmanın güçlendirilmesi, ulusal refahın arttınlmasıyla doğrudan ilişkilidir. Ulusal gü- venlikte hayati çıkariar, ulusun-yaşanan coğrafyanın güvenliği ekonomik refahın sağlanması ve hayati önemdeki altyapının korunmasını içerir. Tehditler ise devletlerden, iç-dış tşrör gruplarından, yabancı istih- barat birimlerinin faaliyetlerinden, komşu ülkelerdeki iç karışıklıklardan gelebilir. Her ülkenin millı güvenlik öncelikleri vardır. llhan Sel- çuk'un ifade ettiği gibi, zamana ve mekâna qöre de- ğişebilen bu önceliklerde, Cumhurbaşkanı Ozal, ön- celiği ABD-lngiltere-lsrail'in planlannın Irak'ta uygu- lanmasına yerirken Genelkurmay Başkanı Torumtay Paşa ise istifa ederek önceliği Türk gençlerinin ABD- Ingiltere-lsrail'in menfaatlannı korumak uğruna ölü- me gönderilmesini engellemeye vermişti. Mesut Yıl- maz ise AB üyeliğine öncelik vermektedir. Dr. Doğu Perinçek, Türkiye'nin milli güvenlik siya- setine karşı bir savaş açıldığını ifade ediyor. PKK gi- bi yapılanmalara destek veren Avrupa'daki bazı kişi ve gruplar, amaçlannda başanlı olamayınca demok- ratikleşme adı altmdaki çıkışlara destek vererek en- gel olarak gördükleri TSK'nin moral direncini kırma- ya çalışmaktadırlar. Yeni çıkışıyla Batı'dan ve Batı'nın yerii uzantılanndan destek alacağını bilen Yılmaz, bir kısım etnik ve dini oylan toplamaya ve Tayyip Erdo- ğan gibilerin kendisine atternatif olamayacağını da gös- teımeye çalışıyor. Genelkurmay'ın müdafaa-i hukuk bildirisi halkın çoğunluğunun düşüncelerini yansıtıyor, ekonomiyi if- las noktasına getirenler hakkında bir işlem yapılma- mış, milli ve ahlaki değerier aşındınlmış, soygun dü- zeni adeta normal bir davranış haline gelmiş, global- leşmenin arkasına takılıp teslimiyetçi bir tutum içeri- sine girilmiş. Neresi yalan? 18 yıldır siyasette bulun- duğunu söyleyen Yılmaz, Türkiye'nin "son on yıldan beri patinajyaptığı"n\ belirtiyor. Böylece, bu dönem- de önemli görevler almış olan kendisinin ve diğer ba- zı vekillerin görevlerini yapmadıklarını da kabul etmiş oluyor. VasıfBey, Sıvas Kongresi görüşmeleri sırasında "On- ce mandayı kabul edelim, koşullan üzerinde bilahare görüşürüz" diyordu. Önce koşulları kabul ederek AB'ye girelim, sonra ne yapacaklanna bakanz anla- yışını Genelkurmay'ın kabul etmemesmden rahatsız olanlar, varsın olsunlar. Yılmaz toplumun çoğunluğu- nun AB'yi istediğini de ifade ediyor. Milleti çıkmaza soktuktan sonra düşüncesini soranlar bu cevabı ala- caklardır doğal olarak. Hz. Muhammed. Mekke'de- ki çoğunluk tarafından öldürülmek istendıği için Me- dine'ye göç etmişti. Çoğunluğun dediğine hak veril- seydi Hz. Isa'nın düştüğü durumdan kurtulamazdı. Mustafa Kemal milli siyasetten ne anlıyordu? Ga- zi'ye göre milli siyaset, "milli sınıriar dahilinde, her şeyden evvel kendi kuvvetimize dayanarak, variığımı- zı muhafaza ederek millet ve memleketin hakikisaadet ve bayındıhığına çalışmak... medeni dünyadan, me- deni ve insani muameleyi ve karşılıklı dostluğu bekie- mek". Günümüzde siyasi otoritenin "saadet ve bayın- dırlık" yolunda başanlı olamadığı, Avrupa'dan ise in- sani bir muamele görmediğimiz açıktır. Hasan Yalçın'ın belirttiği gibi, bu 'bereketli toprak- /ar'da halkı yoksulluğa terk eden başansız siyasile- rin-bürokratlann, Aslan Başer Kafaoğlu'nun 'üfü- rükçü muskası kadar bilimsel' dediği Fischer'in söy- ledikterine destek veren Prof. Hurşrt Güneş gibi ikti- satçılann, 16 Mart 1920'de yabancı devletlere işgal nedeniyle gönderdiği protestosunda btlim, kültür ve uygariığı temsil eden Âvrupa'yı ayırarak 'resmı Avru- pa 'yı ve Amerika'yı kınayan Mustafa Kemal'in ifade- sinden habersiz Avrupa yolunun Atatürk'ün yolu ol- duğunu ifade eden Hasan Cemal gibi köşe yazaria- nnın, AGSP ve KKTC gibi konularda teslimiyetçilıği erdem sayan Büyükelçi Yalım Eralp gibilerin her za- man var olduğu unutulmuş değildir. Yine Gazi'ye kulak verelim; "Ulusumuzun kabaha- ti, efendiler, merkezi hükümetin icraatıyla Avrvpa'nın namusuna aşın güven gösrermış o/masıd/r. Işte bu kabahatten dolayı kendi kıymetini, niteliğini, erdem- lerini unutturmak derecesine düşmüştür". Ya AB ya BAAS rejimi diyenler millete başka çıkar yol yok saf- satasını dayatmaya çalışıyorlar. Aksaklıklan düzeltme makamında yer almaya talip olan vekiller, görevlerini yapmakla yükümlüdürier. Teslimiyetçilıği bir yöntem olarak benimseyenlerin ise kendi hesaplannı Türkiye'nin milli güvenlik siyaseti olarak dayatma haklan yoktur. Not Geçen haftaki yazımızda Gürcistan'daki Türk işadamlannın karşılaştıklan sooınlan yazmıştım. Konuy- lailgilenenTC Tiflis Büyükelçiliğimize teşekkür ederim. E-posta: emingurses(a yahoo.com Fax: 0212 513 85 95 Köyü'ndeki umut Ankara'dan çıkın, Çubuk'u geçın, Şabanözü yolundan aynlıp Âydos Yaylası'na sapın. Ceviz, armut, elma gölgelerinde dinlene dinlene; efiatunun okulundan mezun deve dikenleri, koyun gözleri, ballıbabalar ile halleşe halleşe; dedeleri mor tepelerde halis tiftik yetiştirmiş aydın köylülerle tanışa tanışa Özbek'e varın. Aydos eteklerinde Özbek köyündendir Önder Uyanık. Türkü müdür, mani midir, deyiş midir bilinmez, güzel sözler söyler: "Her geldiğimde Hıdreliez'dedir köyüm. Bazen sevinirim. lyi ki Sanbayır'da altın madeni yok diye. lyi ki tütün ekmemiş özbekli Ahmet dayım. lyi ki âşık Kocabey dedemin kalemi Ikitelli'de bir medya plazada söz söylemez. Umutluyum, umutlu... Harmanımızdan çeç eksik olmayacak, yartsı dan da çıksa ürünün. Erikli bazlama eder bizim analanmız. Bazlamalan yiyen herkes bundan böyle ağa olacak yine, ağa doğacak bebelerimiz." Aydos'un eteklerinde özbek köyündendir önder Uyanık. Umutlu mu, umutlu... ISIK KANSl Medyamn yonlendirmesi Anadolu Üniversitesi'nin geçen ilkbaharda düzenlediği Uiuslararası lletişim Sempozyu- mu'nda dile getirilen görüşlerin yayın haline getirilmesi kutlanası bir girişim. lletişim ve medyamn "yönlendirme gücü'nün tartışma- lann odak noktası olduğu şempozyuma su- nulan Çanakkale 18 Mart Üniversitesi öğre- tim üyeleri Prof. Dr. Aydın Ibrahimov ile Yrd. Doç. Dr. Selver Özözen'in "SSCB'nin Dağıl- masında lletişim Faktörünün Yeri" başlıklı bil- dirileri dikkatimizi çekti. Bildirinin küçük biröze- tini paylaşalım istedik: "SSCB'de ülkenin dağılmasının son asama- sında simgeler savaşı açıkça görûlmekteydi. ömeğin, SSCB'de 'demokrasi kavramı' Sov- yetsistemine eşitti. Refahı ve hakeşipiğinikap- samaktaydt. 0 dönemin iletişim sistemi, bu kavramlan kullanarak mevcut rejimle müca- deleye geçti. Özellikle hak eşitliği konusunda 'Komünistleri kovun, eşitlik gelecek. Piyasa ekonomisine geçiniz, eşitlik ve refah gele- cek. Gerçek demokrasiyi kurunuz, hak eşit- liği ve temiz toplum gelecek' simgeleh kulla- nıldı. Simgeyi kullanan medya kuruluşlan 'de- mokrasi medyası', ona karşı çıkan kuruluşlar ise 'muhafazakâriar' diyeisimlendirildi. Işin il- ginç tarafı, her ikisi de komünist partıs/nın ideoloji şubesi tarafından yönetiliyordu. Bu- na kamuoyunda 'çok sesli bakışın oluşumu siyaseti' denirdi. Ikinci ömek ise 'sol kavra- mı' idi. Sol, SSCB'de dairna pozitif bir kav- ramdı. Sol, işçi ve çiftçinin tarafında, müte- vazı hayat ve dûrüstlük demekti. Perestroika döneminde, herşey ters o/du. Öze//eştırme- nin, serbest piyasanın mülkiyetçiliğini savu- nanlarsolcu oldular. Komünistilkeleriçin mü- cade/e edenler ise sağ kanatta yer aldılar. özellikle Moskova ve Leningrad'da aydınlar arasında 'sözde solculan' desteklemek mo- da olmuştu. Yalnız prensipler üzerinde değil, uluslar üzerinde de yoğunlaştılar. ömeğin, Azerbaycan-Ermenistan ihtilafindayenidemok- ratlar ve yeni so/cu/ar, Ermenı'stan 'ı destekle- diler, anti-demokratlar ve muhafazakâhar ise Azerbaycan'a destek verdiler. Bunun sebebi, Ermenilere destek vermenin moda olmasıy- dı. Burada Ermeniler hak ve özgüriüğü savu- nurken, Azerilerise ülke bütünlüğü ve sınırde- ğişmeme prensibini savunmuşlardt. Demok- rat kesim için Ermenilerin yaklaşımı daha in- sancıldı. Bu destekle ülkede gerginlikyüksel- mişti. Azerbaycan'a destek olsaydı, tartışılan konulann çoğuna son verilebilirdi. Bu da sol kanadm isine gelmedi. Kısaca DağlıkKarabağ'ı savunan demokrat, Azerbaycan'ı savunan ise gerici-muhafazakârsayılırdı. Burada da beyin, merkezi partı yönetimi ve onlar tarafından oluşmuş medya kuruluşlanydı." Iki öğretim üyesinin bildirisi şöyle bitiyor: "Perestroika döneminde, Bolşeviklerin slo- ganlan demokratikmedyada hüküm sürmüş- tü: 'Tüm iktidar halk temsilcilerine, fabrikalar işçilere, toprak çiftçilere.' Tıpkı 1917'de oldu- ğu gibi. Halbuki ters bir iş yapılıyordu. Kuş- kusuz, sıstem değişimi için yapılıyordu: Çok görüşlü ülke, çok partili rejim, gevşek fede- rasyon, serbestekonomi. Fakat üsluplanyan- lıştı. 1980'li yıllann sonunda ülkede fiilen iki parti ve bu iki partinin iki iletişim sistemi var- dı ve bu iletişim sistemi mücade/esının sonu- cunda SSCB dağıldı." Bir an için bildirideki ülkenin adını, sistemi- ni, etnik kimliklerin adlarını değiştirin. Çevre- mizde yıllardır olup bitenlerie örtüşen yanlar bulacaksınız. Sorkun ve Gökçeayva köyterin- de yaşamakta olan tlkel çömlek- çilikten haberiniz var mıydı? Ya, Şarhöyük kazılarında ele geçen kaselerden? Eskişehir, Tepebaşı Beledıyesı'nın eşgüdümünde 15 Ağustos'ta başlayacak olan "1. Uluslararası Pışmiş Toprak Serp- pozyumu "na hazırianıyor. Etkin- !ik, elbette Eskişehir'in tanıtımını yapmayı amaçlıyor ama, yüzyıl- lardır Ânadolu'yu derinden etki- leyep, gelmiş geçmiş uygartikia- rın üretimini, sanattnt belirleyen Toprağa can veren günlep toprağın, sempozyumda başat imge olarak kutlanılması önemli. Hele hele, Eskişehir'in insanını sinemayla, tiyatroyla buluştur- muş, sanata iticigücü vermtş ola- nın "toprak işleyen sektör" oldu- ğu göz önüne aiınırsa, bu önem dahadaartıyor. Sempozyum bo- yuncaŞO'u aşktn bildirinin sunul- mast btr yana, kentin ulusal ve uluslararası sanatçılarm açık atöl- yesi haline gelecek oiması da önemi katmertendirtyor. ingilte- re'den Andrevv Stonyer, Güney Afrika'dan Stijdom Merwe, Ja- ponya'dan Chartes Pilkey, Is- veç'ten UUa Votti, ütvanya'dan RotendasSmitas,Turkiye'dende Ali Ismail Türemen, Devıim Er- bH, HamJyeÇoiatoğiu, Gûngör GOner ve BİIgehan Uzunerin yöreyeözgü külterve pişmiş top- raktan üretecekteri heykelterHa- yalKahvesi karşstndaki açık ara- zide sergilenerek kente armağan editecek. Tepebaşı Beledrye Baş- kanı Ahmet Ataç diyor ki: "£sto- şehir'ingelenekselpişmiş toprak üretiminde yüksek kapasitesi ve bjrikimiotnasına karşın kenditom- liğini beliriememiş, çevresindeki üretimin ana merkezi olduğunun afaçizMmemsvebundandanaçok yararianmantn yollanaranmamş- ö. Biz bunu yapıyoruz," Güzel de yapiyor. ISSIZ ODA YAZILARI VEDAT ÖZDEMÎROĞLU "" Dokunuyop Bana... Televizyonun zekâdan na- sibini almayan programlaria doldurulması yeni bir olgu değil. Sadece bizim ülkemi- zin kanallanna da özgü değil. Ama bu izleyiciyi aptal yeri- ne koyma alışkanlıgı, bu bil- giden ve zekâdan kaçış ha- zırcılığı, bu düzeysizliktutku- su aynı hızla devam ederse Türkiye berbat ötesi televiz- yonculugun simge ülkesi ha- line gelecek. Dip noktasındaki son ör- nek "Dokun Bana" adlı reza- let. Ortada bir araba ve bu arabaya saatlerce, günlerce dokunan bir kalabalık. Yoru- lan, bıkan, sıkılan, unutan kaybedip çekiliyor ve dokun- mayı son ana kadar sürdüren yarışmacı, o arabanın sahibi oluyor. Ve binlerce, yüz bin- lerce, milyonlarca insan da bu saçmalığı ekranlannda iz- liyor! Olayın tuhaf boyutlan o ka- dar fazla ki hangi birine de- ğinmeli? Buprogramıta sar- layanlar iki gerçegi fark et- mişler: Birincisi, televizyon seyircisi izlediği program ne kadar basit olursa, o kadar zevk alıyor. Bu basitliği algı- layabildiği için de kendisiyle gurur duyuyor! Sonuçta da onların deyişiyle "hoşça va- kit geçirrniş" oluyor. Artık bu nasıl bir hoşluksa? Dünya- nın en işsiz adamının bile böy- le bir vakit harcama lüksü olabileceğine inanamıyorum. Ayrıca zekâdan milyarda bir nasibini alan bir izleyici için bu prograrnı izlememek, ka- nal değiştirmek değil, o sa- atlerde evde bile olmamak gerekiyor neredeyse! Ikinci ve asıl önemli ve de iğrenç olanı ise günümüz insanın- da zirveye ulaşan "emek har- camadan sah/p o/ma" arzu- sunun keşfedilmesi. Bir arabaya sahip olmak için bu rezaletin ortasına gi- rip kendini sergilemek, mal hırsı için delirmek onur kırıcı değil mi? Sonuç uğruna her şey yapılabilir mi? Sürecin hiç mi degeri ve önemi yok? Bu kurnaz formatın yapım- cıları iyi biliyorlar ki, insanlar için "sahip olma" çılgınlığı gün geçtikçe ivme alıyor. Na- sıl sahip oldun, ne emek har- cadın, niçin kendini zavallılar panayirının ortasına attın gi- bi sorulara hkjbir yanrt vermek istemiyorlar. Aslolan, sonuç: Bir araba sahibi olmak! Böyle bir programı, değil izlemek, oraya yarışmacı ola rak çıkmayı isteyecek bir tek insanın bile olmayacağı bir ülkem olsun isterdim. Man- tık ve onurun kesişme nok- tası bu tavır. Ayılıp bayılarak, uykusuz, yorgun, çılgınlığın içinde mal için gözleri kanlan- mış insan topluluğu beni iğ- rendiriyor. Böyle bir sosyal zaafiyet, ahlaksal çöküntü- nün ipuçlarını veriyor. Sahip olmak için her şeye katlanı- lır, mal-mülk-para yolunda ne yapsan mübahtır, kurnazlık ve düzeysizlik de bu kapsa- ma dahildir! Bir grup yozlaş- mış insan bir eve doluşup günlerce incir çekirdeğini dol- durmayan, akla seza muhab- betler edip insanların saatle- rini alınca dip nokta bu diye düşünmüştüm. Fakat garabet bitmek bilmiyor. Biri Bizi Gö- zetliyor, Dokun Bana ya da is- mi ne olursa olsun bu prog- ramlar Türk televizyon seyir- cisini salak yerine koyuyor. Hadi onlar bizi salak yeri- ne koyuyor, bari biz salak- laşmayalım; bu basit, bozuk, zekâsız planlara dahil olma- yalım. Televizyon, iyi kullanıldığın- da bu yoksul halk için çok güzel bir eğlence aracı ola- cağı gibi, genel zekâ ve es- tetik düzeyine de faydalı ola- bilir. Az okuyan toplum, kanal- ların düzeyi sayesinde daha anlamlı, daha faydalı zaman- lar geçirebilir. Fakat yozlaşmış anlayış; aptalca yanşmaları, krtkafa dizileri, paparazzileri, televo- leleri, incir çekirdeğini dol- durmayan yaldızlı sözde 'talk show' programları ile hepi- mizi bir kültür bataklığına doğ- ru sürüklüyor. Gerekirse bir saniye bile izlememeye razı olarak bu pis dayatmayı red- dedelim! Bilgiden, düzeyden, zekâ- dan nefret eden kolektif an- layışı saptayıp sömürmek ma- rifet değil. Marifet; bilgiyi, dü- zeyi, zekâyı çoğaltmaya ça- lışmak. Istisnalan saymazsak, tele- vizyon kanallan şu haliyle tam bir sömürge ülkesinin şablo- nuna uygun. Kurnazlık övü- lüyor, et teşhir ediliyor, tüm tonlanyla aptallık pompalanı- yor. Bunlar rantın tadını almış- lar, asla kendiliğinden değiş- mez! Ancak biz 'hedef kitle' bunlan değiştirebiliriz. Biraksili! Beşiktaş-Trabzonspor maçmın başlamasına daha saatler var, ben bu yazıyı yazarken. Ama peşinen söyleyeyim ki, bir "aksi lig" olmazsa bu yıl Beşiktaş şampiyon! Çünkü ben BeşiktaşHyım ve öyle isttyonım! Geçen hafta sevgili I' olmazsa! Eşber YağmurdereU ve oğtu Uğur'la Beşiktaş- Milan maçına gittik. Eşber Ağbi, sanırım defalarca çıktığı mahkemelerde bile bu kadar heyecanlanmamıştır! Şrfo Mehmet ve emeği geçen herkese gecikmiş teşekkürlerimizi sunanz... Altındağ'da yaz okulu Altındağ Kaymakamlığı, • ÇYDD Ankara Şubesi ve SHÇEK; Altındağ Toplum Merkezi'nde el ele verdiler, bölgedeki ilköğretim okulu öğrencileri için yaz okulu açtılar. 180 öğrenci okula kayıt yaptırdı. ÇYDD'nin gönüllü öğretmenleri ve üniversite öğrencileri, oyunlar, beden eğitimi, el becerileri eşliğinde matematikten sosyal bilgilere, temizlikten bireyin hak ve sorumluluklarına değin geniş bir yelpazede, ilgiye ve yeteneklerinin keşfedilmesine susamış çocuklarla birlikte oluyorlar. Haftada bir MTA Müzesi'ne, Kurtuluş Savaşı Müzesi'ne, Hayvanat Bahçesi'ne geziler düzenleniyor. Altındağ Kaymakamlığı'nın sağladığı olanakla, kuşlukta, akşamüstlerinde güle oynaya kahvaltı yapılıyor. ÇYDD gönüllüsü Emel Aykol'un bir gözlemini aktaralım: "Çocuklar, duygulannı en çok şiirie dile getiriyoriar." KÎM KIME DUM DUMA ı?EHİÇ AK V ^ ^ - r ^ . / / •"' '- ' m BBLO 'fem \ ı! - behicakdı turk.net ^ - • • • • ÇtZGİLİK KÂMtL MASARACI HARBt SEMtH POROY semihporoy@yahoo.com TARtHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAX 11 Ağustos UÜSEYİN, ÜRDÜN TAHTtNA GEÇİYOR.. İ9S2'O£ Glubb Paşa -hxrafir\dan loıro/<jrt Hecin BiHîkSeri.. SAYfC/f/, eASASrMtM f9S3'T£ öt-ÜMÜrC£ MÛMKÜM OLACAK.TI TÖ SAl/AŞt SONUNOA OSMAHLf fcuvtferuşRi ö& t'CK £T>CİS(NE SOIV ÖLÜ e>£Nİz V/V yirîe£e£K :• :-. İLAN T.C. SARIYER SULH HUKUK MAHKEMESt'NDEN Sayı. 2001/606 Mahkememizin 1.8.2001 tarih, 2001/606 Esas, 2001/807 Karar sayılı dosyası ile mah- cur Suşehri, Gökçekaş nüfusunda kayıtlı Murat Can'a kardeşı Ömer Can'ın vasi atan- dığına daır karar ilan olunur. Basın: 46423 KÜÇÜKÇEKMECE 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 2000/375 Esas Davacı Münevver Demirpolat tarafından davah Hasan Demirpolat aleyhine ika- me olunan boşanma davasınm verilen ara karan gereğince: Davah Hasan Demirpolat Avcılar K.Paşa Mah. Ümit Sokak No: 80 D- . 3 adresine tebligat yapılamamış ve savcılık araştırmasında da adresi tespit edilemediğinden du- ruşmanın yapılacağı 23.10.2001 günü saat 10'da bizzat mahkememizde hazır bulun- ması veya kendini bir vekille temsil ettirip diyeceklerini ve delıllerini sunmasına, bunlan yapmadıgı takdirde gıyabında karar vehleceği ilan olunur. 14.6.2001 Basın: 45555 BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7SOLDANSAĞA: 1/ Bodrum'un Turgutreis beldesi açık- lannda, çev- 3 resinderjirçok 4 batıkbulunan ada. 2/ Halk dilinde negatif 6 fotoğrafa ve- 7 rilen ad... Bir g müzik sesini belirtmeye ^ yarayanişaret. 3/Çir- kin, kaba... Genellik- le yakmakiçin kulla- nılan iri saman. 4/ Dölyatağıboşluğuna yerleştirilen gebeli- ği önleme aygıtı... Bir gösterme sıfatı. 5/ Hoşveincebir güzel- 1 liği olan. 6/ En kısa g zaman süresi... Ad- lan sıfat yapan bir yapım eki... Uluslararası Ti- yatro Enstitüsü'nün simgesi. 7/ Gemilerinyükü- nün boşaltıldığı ya da onanldığı. üstü örtülü ha- vuz... Bir müzik parçasının son bölümü. 8/ Vü- cut ısısı... Pirinç, buğday, mısır gibi bitkilerin to- humu. 9/ Asur devletinin halkına verilen ad. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Marmara Denizi'nde, Demokrat Parti yönetici- lerinin yargılandığı mahkemeyle ünlü ada. 2/ Atı, saçı ve sabunu vardır... Bir devletin başka bir dev- lete yaptığv bildiri. 3/ Türk müziğinde bir usul... Bir türjimnastik ayakkabısı. 4/ Sarmal biçiminde olan... SakaTürklerininbir destanı. 5/"—Demir- ci": Çizerimiz. 6/ Tarla sının... Lityum elementi- nin simgesi... ttici neden, güdü. II Ticaret malla- nnı saklamak için nhtımda yapılan büyük depo... Elemeli yanşmalarda sonucu belirten karşüaşma. 8/ "— kesilir geçse sabâ gülşenimizden" (Yavuz Sultan Selim)... Adet. 9/Mardin ilinde yaşayan Hı- ristiyan Nasturilcre verilen ad.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle