Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2T1
TEMMUZ 2001 CUMA CUMHURİYET SAYFA
KÜLTUR kultur© cumhuriyet.com.tr 15
Hafıza kaybmı ele alan filmlerin çarpıcı yeni bir örneği 'Memento'bugan gösterimde
Soıulaıı başa sardan bir fîbııAnsızın yakın mesafeden ağzına
a t e ş edilen birinin (Teddy'nin) kan
revan içinde görüntüsünü aktaran bir
fotoğraf, karta basılmadan önceki
halini ahp polaroid kameraya geri
dörıer. Ağızdan geri çekilen tabanca
ateşlenmeden önceki durumuna ge-
çer, mermi kovana girer ve vurulan
canlanarak konuşur... Daha açılış
sahnesinde ürkûnç bir şiddet eyle-
mini geriye sararak seyirciyi geçici
bir şoka sokan "Memento-Akıl Def-
teri" günümüz Los Ajıgeles'ında ge-
çen hikâyesini başkahramanı olan
birinci tekil şahsın (Leonard Shel-
by'nin) bakış açısından ve sonundan
başına doğru anlatan bir "puzzle
fibn".
Alışılmış hikâyeleme kalıplannı
zorlayan, farkJı bir yapıda kurulmuş,
sûrekli şaşırtmacalara, aldatmacala-
ra gebe, yenilikçi, sıradışı bir kara
film denemesi. Latîncede hatırla-
mak anlamına gelen "Memento"
adının cuk oturduğu filmde tecavü-
ze uğrayarak öldürülen kansının ka-
tilini bulup cezalandırmak isteyen,
intikam hırsıyla gözû dönmüş sigor-
tadedektifı Leonard Shelby'yi (Guy
Pearce) polis ciddiye almayınca biz-
zat harekete geçer kahramanımız.
Ne var ki Korsakof sendromu denen
hafıza kaybından mustarip Leonard.
Yaşadığını 15 dakika öncesine (ya
da sonrasına) kadar hatırlayabiliyor
ancak. Sonra unutuyor, her şey sili-
niyor. Hafızanın yerini tutan düştü-
ğü notlar, çektiği polaroid fotoğraf-
lar, bedenine yaptırdığı dövmelerle
yaşamını sürdüren Leonard'm inti-
kam öyküsü sondan başa doğru ge-
liştikçe her şey değişiyor filmde ve
seyirci algıladığından, kavradığını
zannettiğinden çok daha az şey bil-
diğini fark ediyor giderek. Le-
onard'ın intikam peşinde iz sürer-
ken karşılaştığı esmer güzeli Natalie
MementO / Yönetmen:
Christopher Nolan /
Senaryo: Jonathan
Nolan'ın kısa öyküsünden
C. Nolan / Kamera: VVally
Pfister / Müzik: David
Julyan / Oyuncular: Guy
Pearce, Carrie-Anne
Moss, Joe Pantoliano,
Mark Boone Jr., Stephen
Topolovvsky, Larry Holden
/ ABD 2000 (Umut Sanat)
(Carrie-Anne Moss) onun safında mı
yer alıyor, yoksa ondan yararlanma-
ya mı bakıyor mesela? Ya da arka-
daşı geçinen, kurnaz. kuşku uyandı-
ran Teddy (Joe Pantoliano) gerçek-
ten görevli gizli bir polis mi. değil
mi? Belleği kısa devre yapmış Le-
onard'dakı kafa kanşıklığının. adeta
dıken üstûnde bu zorlu ve karmaşık
hafıza dramına dahil olmaya çalışan
seyirciye geçtiği "Memento"yu ye-
terince çözümleyip açımlayabilmek
için en az 2 kez görmek gerekir sa-
nınz.
I998"de küçük bütçeli ilk filmi
u
FoDoHİng"le Ingiliz eleştirmenle-
rinin övgülerini toplayan. lngiliz ba-
badan olma, Amerikalı anneden
(197 l'de) doğma Christopher Nolan
çocuk yaşta almış kamerayı eline; 8
mm., 16 mm. derken kendine özgü
çekim tekniklerini geliştirmiş yıllar
yılı. ABD'de, Los Angeles'ta yaptı-
ğı ikinci filmi "Memento" bu genç
ve yetenekli yönetmenin bundan
böyle dikkatle izlenmesini gerektire-
cek ilginçlikte. karmakanşık ve bul-
maca gıbi, yaman bir film. Yönet-
meninin sözcükleriyle "Tersiııecev-
rilmiş bir kara fibn Memento; seyir-
ci) i neye inanacağına, neye inanma-
yacağına ilişkin sürekli sorgulayan
bir durumda tutan. İntikam ve kim-
lik kavramlanm da ele alan, seyirci-
yi hafiza kaybuıa uğranuş kahrama-
nının zihnine sokmak amacıvla son-
dan başa doğru, gerisingeriye anlaül-
nuş bir kara film."
Bağımsız sinemanın kalesi sayı-
lan Sundance'ta en iyi senaryo ödü-
lünü kazanmış, son Istanbul festiva-
linde de gösterilmiş bu yaratıcı ya-
zar-yönetmen filmi, yaklaşık 2 saat-
liğine meraklısmın ayaklannı yer-
den kesebiiir. Siyah-beyaz ve renkli
görüntülerinden müziğine kadar çiz-
gi dışı bir yaklaşımla tasarlanıp ku-
rularak anlatılmış "Memento"da
Avustralyalı Guy Pearce'la Joe Pan-
toliano oyuncu kadrosunda sivrili-
yor.
Kara film türünü yenilemeye so-
yunan yönetmen Nolan'ın aynı sah-
neleri tekrar tekrar çeken araştıncı
tarzı, kimilerine uzun ve sıkıcı gele-
bilir, karmaşık anlatımını herkes bel-
ki hazmedemeyebilir. Belli ölçüde
yoruma açık bırakılmış bu bulma-
camsı filmde, tüm parçalar sonuçta
bir araya getirildiğinde hikâye çok
inandıncı bir bütünlüğe ilk görüşte
pek kavuşamasa da "Memento"nun
heyecan verici, görmeye değeroldu-
ğu muhakkak, farklı bir öyküleme-
ye yelken açan tarzıyla. Son derece
özgün bir denemeyle karşı karşıya-
yız. ancak bizim için de bir seyrediş-
te yeterince tatmin edici olamadı
film, tam anlamıyla. Allahtan bugün
sinemalarda gösterime giriyor "Me-
mento-AlalDefteri". Aklımızdabu-
lunsun!
Gr
izemli psişik
güç öğesiyle ve
bildik polisiye-
mahkeme
numaralanyla
harmanlanmış,
kanşık bir suç
entrikasının bir
araya getirilip üst
üste yığıldığı filmde
sonuç yönetmen
Sam Raimi adına'
çok parlak değilse
de Cate Blanchett
'The Gift'i çekilir
ve çekici kılıyor,
meraklısı için.
Önsezilerle çözülen
gizemli bir cinayetBvgün "Üçüncü Göz" adıyla gösterime giren
"TheGift", Amerika'nın tncil'e. şeytana oldu-
ğu kıdar yaygın hayalet hikâyelerine, açıklana-
mayın birtakım doğaüstü güçlere ve olaylara da
inardan, "kendine özgii" güneyinde, kûçük bir
Georgia kentinde yaşayan, iyi kalpli, yardımse-
ver dul Annie Wilson'ın hikâyesini anlatıyor.
Kocisını bir yıl önce bir patlamada kaybermiş,
3 kü;ük oğluyla bir başına kalmış bahtsız Annie
(Cae Blanchett), kederini
başkalanna yardım ederek
içim atan, kehanet sahibi,
önseileri doğuştan çok
güçü bir kadın. Evinde fal
açank, özel kartlara bakıp
geleeği okuyarak geçimini
sağlyor, hizmeti karşıhğın-
da vnilen bağışlarla çocuk-
lann yetiştiriyor.
Kşilik ya da kan-koca so-
runlınna ilişkin psikolog gi-
bi cğütler veren Annie 'ye
kim müşterisi bir "cankur-
taraı simidi gibi" sanlırken
kim de yakılması gereken
bir üdı muamelesi yapıyor.
Sıka dövdüğû kansının
(Hiirj Swank) Annie'yle
gönşmesini yasaklayıp teh-
ditk savuran, zorba, maço koca Donnie Barks-
dah(Keanu Reeves) gibi. Babasıyla sorunlu,
denesiz, intihar takıntılı, genç araba tamircisi
Budy Cole (Giovanni Ribisi) aslında gizliden
gizl/e tutkun güzel dula. Annie'yse, babasının
ölüııünü bir rürlü kabullenemeyen büyük oğlu-
nuı»kuldaki sorunlan nedeniyle tanıştığı ve ko-
casıa benzettiği Müdür Wayne Gorlins'e (Greg
Kinear)yakınlıkduyuyor. Wayne'in, şuh, şıma-
rık_,>eksi, "zengin kızı" nişanlısı Jessica King
The Cİft / Yönetmen: Sam
Raimi / Senaryo: Billy Bob
Thornton, Tom Epperson /
Kamera: Jamie Anderson /
Müzik: Christopher Young /
Oyuncular: Cate Blanchett,
Keanu Reeves, Greg
Kinnear, Hilary Svvank, Katie
Holmes, Giovanni Ribisi,
Gary Cole, Rosemary Harris
/ ABD 2000 (Özen Film)
(KatieHobnes)tarafından boynuzlandığına tanık
oluyor. Derken seks düşkünü Jessica ortadan
kayboluyor. Küçük kentin altını üstüne getirip bir
sonuca ulaşamayan polis, son çare olarak, sürek-
li hayaller, kâbuslar gören, Tann armağanı psi-
şik güçlere sahip, dul falcıya başvuruyor ve An-
nie "hokus pokîıs yetenekkriyle" çözümleyece-
ği esrarengiz bir cinayet soruşturmasının göbe-
ğinde buluyor kendini...
"The Gift", tekniği sağ-
lam anlatımıyla rahatça iz-
lenen, Sam Raimi'nin iyi
zanaatkârhğını örnekleyen,
vasat bir psikolojik-psişik,
polisiye gerilim çeşitlemesi
sayılabilir. Genelde filmle-
rinde seyirciyi avucunun
içine alıveren, \ıcık vıcık,
ama gözalıcı bir hava tuttu-
ran Raimi "The Gift"te de
ağır, karanlık ve tedirgin
edici bir atmosfer kurmayı
başanyor: Olacaldan his-
setmesine karşın kocasının
ölümüne engel olamadığı
için suçluluk duyan, ye-
rel zihniyete direnerek
çevresindeki uçuk ka-
' çık tiplere kol kanat
geren ve önsezileriyle esrarengiz bir cına-
yeti çözmesi beklenen Annie'nin öyküsü
giderek "Jessica"yı künöldürdü" sorusu-
na yoğunlaşıyor.
Film, son dönemin yükselen genç Holly-
wood yıldızlanndan oluşan kadrosuyla da
ilgi çekiyor. Ancak ilk Amerikan filmin-
de oynayan Avustralyalı Cate Blanchett
solgun, hüzünlü ve gizemli Annie rolün-
de tek başına filmi sürüklüyor.
İZLEYİCİ GÖZÜYLE ERDAL ATABEK
Erkekler çabuk mu bıkar?
"Bazılan Çabuk Bıkar" adıyla göste-
rime giren film, kadın- erkek ilişkileri
üzerine kurulmuş bir komedi. Kadın- er-
kek ilişkisinde çabuk bıkan taraf, erkek
midir? Kadın nasıl davranırsa davran-
sın, erkek yeni bir kadın mı arar? Jane
Goodale, televizyonda başanlı yapımla-
ra imza atan bir talk-show programcısı.
Yeni gelen yöneticisi Ray Brown ile ara-
larındaki elektriği hemen fark ediyor.
Ray, üç yıldır birlikte olduğu bir kadın
arkadaşı olduğu halde romantik bir iliş-
kiye girmekte gecikmiyor. Aralannda
konuşan kadınlann en büyük sorunlan-
nın da "erkekkrle ilişkUeri" olduğu an-
laşılıyor. Televizyon çalışanlanndan Ed-
di ise kadın-erkek ilişkilerini romantiz-
min dışmda günlük seks ilişkileri olarak
gören birisi. Jane'i romantik ilişkisi ko-
nusunda uyanyor ama genç kadın artık
gerçek aşkı bulduğu konusunda kuşku
duymuyor. Jane ve Ray, yeni bir eve ta-
şınmak ve birlikte yaşamak konusunda
anlaşıyorlar. Tam her şeyin yoluna gir-
diği sırada Ray geri adım atıyor ve bu-
nu yapamayacağını söylüyor. Büyük bir
düş kınklığı yaşayan Jane, konuyu araş-
tırmaya başlıyor ve soruyor: "Erkekler
neden böyle davTanryor?" Doğadaki
hayvan ilişkilerini araştınrken boğala-
nn bir inekle bir kez çiftleştiğini, yeni-
den çiftleşmek için yeni bir inek aradı-
ğını öğrenivor. Erkekler de boğalar gibi,
eşlerinden çabuk bıkarak yeni bir eş mi
anyorlar? "Esld inek kuramı''na göre,
her kadın ne yaparsa yapsın erkekler ta-
rafmdan K
eski inek" sayılıp terk edi-
lecektir. Erkeklerin kadınlara gös-
terdiği ilginin nedeni de kendile-
rinin ilgi görme isteklerine daya-
h bir
aldatmacadır. Jane, takma bir adla bun-
lan yazıyor ve Dr. titrini de kullandığı
yazılar, kadınlar tarafından büyük bir il-
giylekarşılanıyor. Erkeklerin vefasızol-
duğu, kadınlann değerini bilmedikleri,
kadınlann da bu yüzden acılar çektiği sa-
vı dalga dalga yayılarak bilinmeyen ya-
zara büyük bir ün kazandınyor.
Kadın-erkek ilişkileri elbette bitme-
yen bir konu olarak daha pek çok film-
de ele alınacaktır. Bu film, olaya yeni bir
bakış açısı ya da değişik bir yorum ge-
tirmiyor ama oyunculann sempatik
oyunlan ile seyirlik bir film özelliği ka-
zanıyor. Izlerken kimi zaman gülüp ki-
mi zaman da duygulanacağınız ama ge-
riye pek bir şey kalmayacak filmlerden.
Yapacak daha iyi bir ışinız yoksa göre-
bilirsiniz.
Bitirmeden, bir boğa fıkrası anlatahm.
Benzer bir konuyu işleyecek yapımcılar
olursa bu fıkrayı da unutmasınlar efen-
dim. Bir çiftliğin gözde boğası, yaşlan-
mış mı usanmış mı pek bilinmiyor, inek-
lere ilgisini yitirmiş, yan gözle bile bak-
maz olmuş. Çiftliğin veterinerleri de kı-
demli boğayı emekli etmişler. Bölme-
sinde yiyip içip yatıyormuş. Derken iki
genç boğa gelip ağıla konmuş ki görme-
lere değer damızlıklar. Eşiniyor. ortalı-
ğı birbirine katıyorlar, bir yandan da
"tnekler nerde? Inekier geç kalmasın"
diye bunınlarından soluyorlarmış. Vete-
riner ağıla girdiği zaman bakmış ki
emekli boğa da eşinip bağınyormuş:
"Nerde kaldı inekler? Hani bana
inek?" Veteriner şaşırmış,
"Sen emekli oldun, hani
hiçbir ineğe bakmıyor-
dun" demiş. Emekli bo-
ğa, iki yanına bakıp ha-
fif bir sesle veterinere
dönmüş: "İneklerlegene
işim yok da bu iki azgın
beni de inek sanmasınlar
dije bağınyonım."
KEDİ GÖZÜ
VECDİ SAYAR
Başıımzda Kavak Yelleri...
Caz festivalı bitti bitmesine ama, bizim "Açıkha-
va" geceleri bitmedi. Şu sıralar MOST PrcxJüksi-
yon'un düzenlediği Açıkhava Konserleri'nde yerli
kediler ağırlıkta. Çoğu, bizim kuşağın ustaları...
Başanlı organizatör Mustafa Oğuz'a ve Açıkha-
va Konserleri'nin sponsoru Renault'ya borçluyuz
bu güzel etkinliği. Şu ana dek gidebildiğim üç kon-
serin üçünden de müthiş keyif aldım. On iki yıldır
süren Açıkhava Konserleri", temmuz sıcaklannın
tek tesellisi oluyor...
Çarşamba gecesi "başımızda kavak yelleri",
Açıkhava'dan aynlırken, Mustafa Oğuz'un Leman
Sam'la Grup Gündoğarken'i buluşturmakla ne ka-
dar isabetli bir iş yaptığını düşünüyordum. (Uma-
rım bu beraberlik uzun ömürlü olur.) Leman
Sam'ın, Verdi'den Yunan şarkılanna, oradan Ana-
dolu ve Azeri türkülerine uzanan çok renkli reper-
tuvarı ve etkileyici sahne performansı Açıkhava'yı
dolduran gençleri hayran bırakmıştı. Biranda müt-
hiş bir koro oluşmuştu. "Aynlık"\ söylerken, Leman
Sam'ı yalnız bırakmayan gençler, llhan Şeşen'le
birlikte "Penceremin perdesıni dalgalandıran rüz-
gâr" diye dalgalanıyor, hep birlikte "Nâzım Hik-
met, memleket" diye haykırıyorlardı.
Bir önceki gece de Anadolu'nun ezgileri yükse-
liyordu Açıkhava'da. Yavuz Bingöl'ün güçlü se-
sinden Anadolu türkülerini dinlemek başlıbaşına
bir mutluluk kaynağıydı. Bingöl, bu kez sesi ve sa-
zı ile yetinmemiş, arkasına güçlü bir orkestra des-
teği almıştı. Kimi türkülere minik dans gösterileri
eşlik ediyordu. Belli ki, konsere çok iyi hazırlanmış-
tı Bingöl. "San Gelin"\ ondan daha iyi kimsenin
söyleyemeyeceğine bir kez daha karar verdim o
gece.
Ve, "Kardeş Türküler1
'... Iki yıldır, nerede bir
konser verseler kaçırmamaya çalıştığım, Boğazi-
çi Gösteri Sanatlan Toplulugu. Her seferinde aynı
heyecanla dinlediğim bu grubun önünde parlak bir
gelecek var. Daha şimdiden konserlerine bilet bu-
lunmayan bu grubun en önemli meziyeti, işlerine
olağanüstü bir sevgi ile sarılmaları, müziğe bilim-
sel bir tutku ile yaklaşmalan. Bu kez on altı müzis-
yen, bir anlatıcı ve on bir dansçıdan oluşan bir for-
masyonla sundular müziklerini. Ne bir fazlalık var-
dı yaptıkları müzikte (bizim müzisyenlerimiz yerli
yersiz enstrüman kullanmaya bayılırlar) ne de bir
eksiklik. Içlerinde vokal ağjrlık birkaçının (özellikle
Vedat Yıldınm ve Feryal Öney'in) üzerinde olma-
sına karşın, hiçbıri diğerlerinın önüne çıkmaya ça-
balamıyor, gerçek bir "ensemble" olduklannı ka-
nıtlıyorlardı. "Star" havalarına giren bir tek ele-
manları yoktu (umarım böyle devam eder). Ve en
önemlisi, niçin müzik yaptıklannı çok iyi biiiyorlar-
dı. Sanatın, toplumu dönüştürmede ne denli etkin
olabileceğini biliyoriardı.
O gece, Açıkhava görkemli bir düğüne dönüş-
müştü. (O gazete sayfalanndan izlediğiniz, hava-
da dolarların uçuştuğu, tabancalann sıkıldığı dü-
ğünlerden çok farklı bir düğün elbette.) Sevgi ve
barıştı Açıkhava'ya egemen olan. Sahnedeki mü-
zisyenler ve Açıkhava'yı dolduran beş bini aşkın
genç, kültürlerin kardeşliğini vurguluyordu. Hep
birlikte söylenen türküler, hep birlikte çekilen ha-
laylarla... Anadolu'nun kültürel zengınliği, melodi-
leriyle, rıtimleriyle, danslarıyla karşımızdaydı. İlk
bölümün ağırlığını, Doğu'nun farklı renkleri oluş-
turmuştu. Şivan Perwer'den geleneksel bir iş şar-
kısı, Van'dan bir Ermeni şarkısı, Urfa'dan bir Nev-
ruz türküsü, sonra Âşık Mahsuni'den türküler...
Kurmanci, Zazaki, Sorani, Türkçe, Arapça, Erme-
nice... İlk bölümü görkemli bir Hakkâri dansı ile ka-
padılar: "Berçelan Yaylası"... Hakkâri'nin o vahşi
doğası, yiğit insanları ancak böyle anlatılabilirdi...
"Kardeş Türküler"in konseri, Anadolu'nun kül-
tür mozayiğinı yansıtan bir çeşitlilikte sürdü: Rum,
Çingene, Makedon halk şarkılanna beş bin kişi
dans ederek eşlik etti. Final, tabii ki: "Kara Üzüm
Habbesi" ile oldu (dinleyicileri böylesine coşturan
bir parçanın klibi nedense hiçbir-kanalımızda gös-
terilmiyor-gösterilemiyor hâlâ). Bir ülkenin gerçek
zenginliğini oluşturan halk kültürlerinden korkan-
lara görkemli bir yanıt veriyordu gençler. Vedat Yıl-
dırım'ın dediği gibi "Nasıl bir ülkede yaşamak is-
fed/Wenn/"gösteriyorlardı. Coşkulanyla, danslany-
la, türküleriyle...
"Açıkhava Konserleri" sürecek. Sırada Mazhar-
Fuat-Özkan, Neşet Ertaş, Timur Selçuk gibi
farklı türlerin ustalan var. Sonra söylemedi deme-
yin: Hiçbirini kaçırmamaya çalışın, gücünüz yetti-
ği kadar elbette. Hele hele, 1 Ağustos'taki Erkan
Oğur-Djivan Gasparyan konserini... Kendi göz-
lerinizle görün, kulaklarınızla duyun, halklann ve
kültürlerin kardeşliğini...
vecdisayarf" yahoo.com
Lee, Cfriumbia Pictures ile anlaştı
• LOS ANGELES (AFP)- Kaplan ve Ejderha
adh epik savaş sanatlan dramasıyla ödül üstüne
ödül kazanan yönetmen Ang Lee, Sony'ye
bağlı olan Columbia Pictures Yapım Şirketi'nin
Asya koluyla iki yıllığına anlaşma imzaladı.
Anlaşmaya göre Lee, bu süre boyunca Çin
dilinde yapılmış filmlerden yeni yetenekler
keşfedecek ve yapımlan değerlendirecek.
Şarkıcı Bonnie Raitt tutuklandı
• ILLINOIS (REUTERS) - 25 Temmuz
Çarşamba günü polis, Chicago banliyölerinden
Itasca'daki kâğıt üretımi yapan kâğıt ve imalat
devi Boise Cascade Anonim Şirketi'nin önünde,
daha çok kâğıt üretmek için ağaçlan bilinçsizce
kestikleri gerekçesiyle oturma eylemi yapan 20
protestocuyu tutukladı. Tutuklananlar arasmda
ünlü folk şarkıcısı Bonnie Raitt, Doors'un eski
davulcusu John Densmore ve yazar
Julia Hill de yer aldı. Protestocularla üç kez
görüşen şirket yetkilileri henüz bir uzlaşmaya
varamadıklannı açıkladılar.
BUGÜN
• BEYOĞLU SİNEMASFnda saat 11.30,
14.00, 16.30. 19.00ve21.30'daOnatKutlar
anısına gösterilecek olan Lars Von Trier'in
'Karanlıkta Dans' isimli filmi izlenebilir.
(25112 40)
• İŞ SANAT'ta saat 13.00, 16.15, 19.30'da
Avrupa Sinemasında Kadına Bakış' başlığı
altında Andre Techine'nin 'Sevdiğim Mevsim'
adh filmi gösterilecek. (316 00 00)