17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2T1 TEMMUZ 2001 CUMA CUMHURİYET SAYFA KÜLTUR kultur© cumhuriyet.com.tr 15 Hafıza kaybmı ele alan filmlerin çarpıcı yeni bir örneği 'Memento'bugan gösterimde Soıulaıı başa sardan bir fîbııAnsızın yakın mesafeden ağzına a t e ş edilen birinin (Teddy'nin) kan revan içinde görüntüsünü aktaran bir fotoğraf, karta basılmadan önceki halini ahp polaroid kameraya geri dörıer. Ağızdan geri çekilen tabanca ateşlenmeden önceki durumuna ge- çer, mermi kovana girer ve vurulan canlanarak konuşur... Daha açılış sahnesinde ürkûnç bir şiddet eyle- mini geriye sararak seyirciyi geçici bir şoka sokan "Memento-Akıl Def- teri" günümüz Los Ajıgeles'ında ge- çen hikâyesini başkahramanı olan birinci tekil şahsın (Leonard Shel- by'nin) bakış açısından ve sonundan başına doğru anlatan bir "puzzle fibn". Alışılmış hikâyeleme kalıplannı zorlayan, farkJı bir yapıda kurulmuş, sûrekli şaşırtmacalara, aldatmacala- ra gebe, yenilikçi, sıradışı bir kara film denemesi. Latîncede hatırla- mak anlamına gelen "Memento" adının cuk oturduğu filmde tecavü- ze uğrayarak öldürülen kansının ka- tilini bulup cezalandırmak isteyen, intikam hırsıyla gözû dönmüş sigor- tadedektifı Leonard Shelby'yi (Guy Pearce) polis ciddiye almayınca biz- zat harekete geçer kahramanımız. Ne var ki Korsakof sendromu denen hafıza kaybından mustarip Leonard. Yaşadığını 15 dakika öncesine (ya da sonrasına) kadar hatırlayabiliyor ancak. Sonra unutuyor, her şey sili- niyor. Hafızanın yerini tutan düştü- ğü notlar, çektiği polaroid fotoğraf- lar, bedenine yaptırdığı dövmelerle yaşamını sürdüren Leonard'm inti- kam öyküsü sondan başa doğru ge- liştikçe her şey değişiyor filmde ve seyirci algıladığından, kavradığını zannettiğinden çok daha az şey bil- diğini fark ediyor giderek. Le- onard'ın intikam peşinde iz sürer- ken karşılaştığı esmer güzeli Natalie MementO / Yönetmen: Christopher Nolan / Senaryo: Jonathan Nolan'ın kısa öyküsünden C. Nolan / Kamera: VVally Pfister / Müzik: David Julyan / Oyuncular: Guy Pearce, Carrie-Anne Moss, Joe Pantoliano, Mark Boone Jr., Stephen Topolovvsky, Larry Holden / ABD 2000 (Umut Sanat) (Carrie-Anne Moss) onun safında mı yer alıyor, yoksa ondan yararlanma- ya mı bakıyor mesela? Ya da arka- daşı geçinen, kurnaz. kuşku uyandı- ran Teddy (Joe Pantoliano) gerçek- ten görevli gizli bir polis mi. değil mi? Belleği kısa devre yapmış Le- onard'dakı kafa kanşıklığının. adeta dıken üstûnde bu zorlu ve karmaşık hafıza dramına dahil olmaya çalışan seyirciye geçtiği "Memento"yu ye- terince çözümleyip açımlayabilmek için en az 2 kez görmek gerekir sa- nınz. I998"de küçük bütçeli ilk filmi u FoDoHİng"le Ingiliz eleştirmenle- rinin övgülerini toplayan. lngiliz ba- badan olma, Amerikalı anneden (197 l'de) doğma Christopher Nolan çocuk yaşta almış kamerayı eline; 8 mm., 16 mm. derken kendine özgü çekim tekniklerini geliştirmiş yıllar yılı. ABD'de, Los Angeles'ta yaptı- ğı ikinci filmi "Memento" bu genç ve yetenekli yönetmenin bundan böyle dikkatle izlenmesini gerektire- cek ilginçlikte. karmakanşık ve bul- maca gıbi, yaman bir film. Yönet- meninin sözcükleriyle "Tersiııecev- rilmiş bir kara fibn Memento; seyir- ci) i neye inanacağına, neye inanma- yacağına ilişkin sürekli sorgulayan bir durumda tutan. İntikam ve kim- lik kavramlanm da ele alan, seyirci- yi hafiza kaybuıa uğranuş kahrama- nının zihnine sokmak amacıvla son- dan başa doğru, gerisingeriye anlaül- nuş bir kara film." Bağımsız sinemanın kalesi sayı- lan Sundance'ta en iyi senaryo ödü- lünü kazanmış, son Istanbul festiva- linde de gösterilmiş bu yaratıcı ya- zar-yönetmen filmi, yaklaşık 2 saat- liğine meraklısmın ayaklannı yer- den kesebiiir. Siyah-beyaz ve renkli görüntülerinden müziğine kadar çiz- gi dışı bir yaklaşımla tasarlanıp ku- rularak anlatılmış "Memento"da Avustralyalı Guy Pearce'la Joe Pan- toliano oyuncu kadrosunda sivrili- yor. Kara film türünü yenilemeye so- yunan yönetmen Nolan'ın aynı sah- neleri tekrar tekrar çeken araştıncı tarzı, kimilerine uzun ve sıkıcı gele- bilir, karmaşık anlatımını herkes bel- ki hazmedemeyebilir. Belli ölçüde yoruma açık bırakılmış bu bulma- camsı filmde, tüm parçalar sonuçta bir araya getirildiğinde hikâye çok inandıncı bir bütünlüğe ilk görüşte pek kavuşamasa da "Memento"nun heyecan verici, görmeye değeroldu- ğu muhakkak, farklı bir öyküleme- ye yelken açan tarzıyla. Son derece özgün bir denemeyle karşı karşıya- yız. ancak bizim için de bir seyrediş- te yeterince tatmin edici olamadı film, tam anlamıyla. Allahtan bugün sinemalarda gösterime giriyor "Me- mento-AlalDefteri". Aklımızdabu- lunsun! Gr izemli psişik güç öğesiyle ve bildik polisiye- mahkeme numaralanyla harmanlanmış, kanşık bir suç entrikasının bir araya getirilip üst üste yığıldığı filmde sonuç yönetmen Sam Raimi adına' çok parlak değilse de Cate Blanchett 'The Gift'i çekilir ve çekici kılıyor, meraklısı için. Önsezilerle çözülen gizemli bir cinayetBvgün "Üçüncü Göz" adıyla gösterime giren "TheGift", Amerika'nın tncil'e. şeytana oldu- ğu kıdar yaygın hayalet hikâyelerine, açıklana- mayın birtakım doğaüstü güçlere ve olaylara da inardan, "kendine özgii" güneyinde, kûçük bir Georgia kentinde yaşayan, iyi kalpli, yardımse- ver dul Annie Wilson'ın hikâyesini anlatıyor. Kocisını bir yıl önce bir patlamada kaybermiş, 3 kü;ük oğluyla bir başına kalmış bahtsız Annie (Cae Blanchett), kederini başkalanna yardım ederek içim atan, kehanet sahibi, önseileri doğuştan çok güçü bir kadın. Evinde fal açank, özel kartlara bakıp geleeği okuyarak geçimini sağlyor, hizmeti karşıhğın- da vnilen bağışlarla çocuk- lann yetiştiriyor. Kşilik ya da kan-koca so- runlınna ilişkin psikolog gi- bi cğütler veren Annie 'ye kim müşterisi bir "cankur- taraı simidi gibi" sanlırken kim de yakılması gereken bir üdı muamelesi yapıyor. Sıka dövdüğû kansının (Hiirj Swank) Annie'yle gönşmesini yasaklayıp teh- ditk savuran, zorba, maço koca Donnie Barks- dah(Keanu Reeves) gibi. Babasıyla sorunlu, denesiz, intihar takıntılı, genç araba tamircisi Budy Cole (Giovanni Ribisi) aslında gizliden gizl/e tutkun güzel dula. Annie'yse, babasının ölüııünü bir rürlü kabullenemeyen büyük oğlu- nuı»kuldaki sorunlan nedeniyle tanıştığı ve ko- casıa benzettiği Müdür Wayne Gorlins'e (Greg Kinear)yakınlıkduyuyor. Wayne'in, şuh, şıma- rık_,>eksi, "zengin kızı" nişanlısı Jessica King The Cİft / Yönetmen: Sam Raimi / Senaryo: Billy Bob Thornton, Tom Epperson / Kamera: Jamie Anderson / Müzik: Christopher Young / Oyuncular: Cate Blanchett, Keanu Reeves, Greg Kinnear, Hilary Svvank, Katie Holmes, Giovanni Ribisi, Gary Cole, Rosemary Harris / ABD 2000 (Özen Film) (KatieHobnes)tarafından boynuzlandığına tanık oluyor. Derken seks düşkünü Jessica ortadan kayboluyor. Küçük kentin altını üstüne getirip bir sonuca ulaşamayan polis, son çare olarak, sürek- li hayaller, kâbuslar gören, Tann armağanı psi- şik güçlere sahip, dul falcıya başvuruyor ve An- nie "hokus pokîıs yetenekkriyle" çözümleyece- ği esrarengiz bir cinayet soruşturmasının göbe- ğinde buluyor kendini... "The Gift", tekniği sağ- lam anlatımıyla rahatça iz- lenen, Sam Raimi'nin iyi zanaatkârhğını örnekleyen, vasat bir psikolojik-psişik, polisiye gerilim çeşitlemesi sayılabilir. Genelde filmle- rinde seyirciyi avucunun içine alıveren, \ıcık vıcık, ama gözalıcı bir hava tuttu- ran Raimi "The Gift"te de ağır, karanlık ve tedirgin edici bir atmosfer kurmayı başanyor: Olacaldan his- setmesine karşın kocasının ölümüne engel olamadığı için suçluluk duyan, ye- rel zihniyete direnerek çevresindeki uçuk ka- ' çık tiplere kol kanat geren ve önsezileriyle esrarengiz bir cına- yeti çözmesi beklenen Annie'nin öyküsü giderek "Jessica"yı künöldürdü" sorusu- na yoğunlaşıyor. Film, son dönemin yükselen genç Holly- wood yıldızlanndan oluşan kadrosuyla da ilgi çekiyor. Ancak ilk Amerikan filmin- de oynayan Avustralyalı Cate Blanchett solgun, hüzünlü ve gizemli Annie rolün- de tek başına filmi sürüklüyor. İZLEYİCİ GÖZÜYLE ERDAL ATABEK Erkekler çabuk mu bıkar? "Bazılan Çabuk Bıkar" adıyla göste- rime giren film, kadın- erkek ilişkileri üzerine kurulmuş bir komedi. Kadın- er- kek ilişkisinde çabuk bıkan taraf, erkek midir? Kadın nasıl davranırsa davran- sın, erkek yeni bir kadın mı arar? Jane Goodale, televizyonda başanlı yapımla- ra imza atan bir talk-show programcısı. Yeni gelen yöneticisi Ray Brown ile ara- larındaki elektriği hemen fark ediyor. Ray, üç yıldır birlikte olduğu bir kadın arkadaşı olduğu halde romantik bir iliş- kiye girmekte gecikmiyor. Aralannda konuşan kadınlann en büyük sorunlan- nın da "erkekkrle ilişkUeri" olduğu an- laşılıyor. Televizyon çalışanlanndan Ed- di ise kadın-erkek ilişkilerini romantiz- min dışmda günlük seks ilişkileri olarak gören birisi. Jane'i romantik ilişkisi ko- nusunda uyanyor ama genç kadın artık gerçek aşkı bulduğu konusunda kuşku duymuyor. Jane ve Ray, yeni bir eve ta- şınmak ve birlikte yaşamak konusunda anlaşıyorlar. Tam her şeyin yoluna gir- diği sırada Ray geri adım atıyor ve bu- nu yapamayacağını söylüyor. Büyük bir düş kınklığı yaşayan Jane, konuyu araş- tırmaya başlıyor ve soruyor: "Erkekler neden böyle davTanryor?" Doğadaki hayvan ilişkilerini araştınrken boğala- nn bir inekle bir kez çiftleştiğini, yeni- den çiftleşmek için yeni bir inek aradı- ğını öğrenivor. Erkekler de boğalar gibi, eşlerinden çabuk bıkarak yeni bir eş mi anyorlar? "Esld inek kuramı''na göre, her kadın ne yaparsa yapsın erkekler ta- rafmdan K eski inek" sayılıp terk edi- lecektir. Erkeklerin kadınlara gös- terdiği ilginin nedeni de kendile- rinin ilgi görme isteklerine daya- h bir aldatmacadır. Jane, takma bir adla bun- lan yazıyor ve Dr. titrini de kullandığı yazılar, kadınlar tarafından büyük bir il- giylekarşılanıyor. Erkeklerin vefasızol- duğu, kadınlann değerini bilmedikleri, kadınlann da bu yüzden acılar çektiği sa- vı dalga dalga yayılarak bilinmeyen ya- zara büyük bir ün kazandınyor. Kadın-erkek ilişkileri elbette bitme- yen bir konu olarak daha pek çok film- de ele alınacaktır. Bu film, olaya yeni bir bakış açısı ya da değişik bir yorum ge- tirmiyor ama oyunculann sempatik oyunlan ile seyirlik bir film özelliği ka- zanıyor. Izlerken kimi zaman gülüp ki- mi zaman da duygulanacağınız ama ge- riye pek bir şey kalmayacak filmlerden. Yapacak daha iyi bir ışinız yoksa göre- bilirsiniz. Bitirmeden, bir boğa fıkrası anlatahm. Benzer bir konuyu işleyecek yapımcılar olursa bu fıkrayı da unutmasınlar efen- dim. Bir çiftliğin gözde boğası, yaşlan- mış mı usanmış mı pek bilinmiyor, inek- lere ilgisini yitirmiş, yan gözle bile bak- maz olmuş. Çiftliğin veterinerleri de kı- demli boğayı emekli etmişler. Bölme- sinde yiyip içip yatıyormuş. Derken iki genç boğa gelip ağıla konmuş ki görme- lere değer damızlıklar. Eşiniyor. ortalı- ğı birbirine katıyorlar, bir yandan da "tnekler nerde? Inekier geç kalmasın" diye bunınlarından soluyorlarmış. Vete- riner ağıla girdiği zaman bakmış ki emekli boğa da eşinip bağınyormuş: "Nerde kaldı inekler? Hani bana inek?" Veteriner şaşırmış, "Sen emekli oldun, hani hiçbir ineğe bakmıyor- dun" demiş. Emekli bo- ğa, iki yanına bakıp ha- fif bir sesle veterinere dönmüş: "İneklerlegene işim yok da bu iki azgın beni de inek sanmasınlar dije bağınyonım." KEDİ GÖZÜ VECDİ SAYAR Başıımzda Kavak Yelleri... Caz festivalı bitti bitmesine ama, bizim "Açıkha- va" geceleri bitmedi. Şu sıralar MOST PrcxJüksi- yon'un düzenlediği Açıkhava Konserleri'nde yerli kediler ağırlıkta. Çoğu, bizim kuşağın ustaları... Başanlı organizatör Mustafa Oğuz'a ve Açıkha- va Konserleri'nin sponsoru Renault'ya borçluyuz bu güzel etkinliği. Şu ana dek gidebildiğim üç kon- serin üçünden de müthiş keyif aldım. On iki yıldır süren Açıkhava Konserleri", temmuz sıcaklannın tek tesellisi oluyor... Çarşamba gecesi "başımızda kavak yelleri", Açıkhava'dan aynlırken, Mustafa Oğuz'un Leman Sam'la Grup Gündoğarken'i buluşturmakla ne ka- dar isabetli bir iş yaptığını düşünüyordum. (Uma- rım bu beraberlik uzun ömürlü olur.) Leman Sam'ın, Verdi'den Yunan şarkılanna, oradan Ana- dolu ve Azeri türkülerine uzanan çok renkli reper- tuvarı ve etkileyici sahne performansı Açıkhava'yı dolduran gençleri hayran bırakmıştı. Biranda müt- hiş bir koro oluşmuştu. "Aynlık"\ söylerken, Leman Sam'ı yalnız bırakmayan gençler, llhan Şeşen'le birlikte "Penceremin perdesıni dalgalandıran rüz- gâr" diye dalgalanıyor, hep birlikte "Nâzım Hik- met, memleket" diye haykırıyorlardı. Bir önceki gece de Anadolu'nun ezgileri yükse- liyordu Açıkhava'da. Yavuz Bingöl'ün güçlü se- sinden Anadolu türkülerini dinlemek başlıbaşına bir mutluluk kaynağıydı. Bingöl, bu kez sesi ve sa- zı ile yetinmemiş, arkasına güçlü bir orkestra des- teği almıştı. Kimi türkülere minik dans gösterileri eşlik ediyordu. Belli ki, konsere çok iyi hazırlanmış- tı Bingöl. "San Gelin"\ ondan daha iyi kimsenin söyleyemeyeceğine bir kez daha karar verdim o gece. Ve, "Kardeş Türküler1 '... Iki yıldır, nerede bir konser verseler kaçırmamaya çalıştığım, Boğazi- çi Gösteri Sanatlan Toplulugu. Her seferinde aynı heyecanla dinlediğim bu grubun önünde parlak bir gelecek var. Daha şimdiden konserlerine bilet bu- lunmayan bu grubun en önemli meziyeti, işlerine olağanüstü bir sevgi ile sarılmaları, müziğe bilim- sel bir tutku ile yaklaşmalan. Bu kez on altı müzis- yen, bir anlatıcı ve on bir dansçıdan oluşan bir for- masyonla sundular müziklerini. Ne bir fazlalık var- dı yaptıkları müzikte (bizim müzisyenlerimiz yerli yersiz enstrüman kullanmaya bayılırlar) ne de bir eksiklik. Içlerinde vokal ağjrlık birkaçının (özellikle Vedat Yıldınm ve Feryal Öney'in) üzerinde olma- sına karşın, hiçbıri diğerlerinın önüne çıkmaya ça- balamıyor, gerçek bir "ensemble" olduklannı ka- nıtlıyorlardı. "Star" havalarına giren bir tek ele- manları yoktu (umarım böyle devam eder). Ve en önemlisi, niçin müzik yaptıklannı çok iyi biiiyorlar- dı. Sanatın, toplumu dönüştürmede ne denli etkin olabileceğini biliyoriardı. O gece, Açıkhava görkemli bir düğüne dönüş- müştü. (O gazete sayfalanndan izlediğiniz, hava- da dolarların uçuştuğu, tabancalann sıkıldığı dü- ğünlerden çok farklı bir düğün elbette.) Sevgi ve barıştı Açıkhava'ya egemen olan. Sahnedeki mü- zisyenler ve Açıkhava'yı dolduran beş bini aşkın genç, kültürlerin kardeşliğini vurguluyordu. Hep birlikte söylenen türküler, hep birlikte çekilen ha- laylarla... Anadolu'nun kültürel zengınliği, melodi- leriyle, rıtimleriyle, danslarıyla karşımızdaydı. İlk bölümün ağırlığını, Doğu'nun farklı renkleri oluş- turmuştu. Şivan Perwer'den geleneksel bir iş şar- kısı, Van'dan bir Ermeni şarkısı, Urfa'dan bir Nev- ruz türküsü, sonra Âşık Mahsuni'den türküler... Kurmanci, Zazaki, Sorani, Türkçe, Arapça, Erme- nice... İlk bölümü görkemli bir Hakkâri dansı ile ka- padılar: "Berçelan Yaylası"... Hakkâri'nin o vahşi doğası, yiğit insanları ancak böyle anlatılabilirdi... "Kardeş Türküler"in konseri, Anadolu'nun kül- tür mozayiğinı yansıtan bir çeşitlilikte sürdü: Rum, Çingene, Makedon halk şarkılanna beş bin kişi dans ederek eşlik etti. Final, tabii ki: "Kara Üzüm Habbesi" ile oldu (dinleyicileri böylesine coşturan bir parçanın klibi nedense hiçbir-kanalımızda gös- terilmiyor-gösterilemiyor hâlâ). Bir ülkenin gerçek zenginliğini oluşturan halk kültürlerinden korkan- lara görkemli bir yanıt veriyordu gençler. Vedat Yıl- dırım'ın dediği gibi "Nasıl bir ülkede yaşamak is- fed/Wenn/"gösteriyorlardı. Coşkulanyla, danslany- la, türküleriyle... "Açıkhava Konserleri" sürecek. Sırada Mazhar- Fuat-Özkan, Neşet Ertaş, Timur Selçuk gibi farklı türlerin ustalan var. Sonra söylemedi deme- yin: Hiçbirini kaçırmamaya çalışın, gücünüz yetti- ği kadar elbette. Hele hele, 1 Ağustos'taki Erkan Oğur-Djivan Gasparyan konserini... Kendi göz- lerinizle görün, kulaklarınızla duyun, halklann ve kültürlerin kardeşliğini... vecdisayarf" yahoo.com Lee, Cfriumbia Pictures ile anlaştı • LOS ANGELES (AFP)- Kaplan ve Ejderha adh epik savaş sanatlan dramasıyla ödül üstüne ödül kazanan yönetmen Ang Lee, Sony'ye bağlı olan Columbia Pictures Yapım Şirketi'nin Asya koluyla iki yıllığına anlaşma imzaladı. Anlaşmaya göre Lee, bu süre boyunca Çin dilinde yapılmış filmlerden yeni yetenekler keşfedecek ve yapımlan değerlendirecek. Şarkıcı Bonnie Raitt tutuklandı • ILLINOIS (REUTERS) - 25 Temmuz Çarşamba günü polis, Chicago banliyölerinden Itasca'daki kâğıt üretımi yapan kâğıt ve imalat devi Boise Cascade Anonim Şirketi'nin önünde, daha çok kâğıt üretmek için ağaçlan bilinçsizce kestikleri gerekçesiyle oturma eylemi yapan 20 protestocuyu tutukladı. Tutuklananlar arasmda ünlü folk şarkıcısı Bonnie Raitt, Doors'un eski davulcusu John Densmore ve yazar Julia Hill de yer aldı. Protestocularla üç kez görüşen şirket yetkilileri henüz bir uzlaşmaya varamadıklannı açıkladılar. BUGÜN • BEYOĞLU SİNEMASFnda saat 11.30, 14.00, 16.30. 19.00ve21.30'daOnatKutlar anısına gösterilecek olan Lars Von Trier'in 'Karanlıkta Dans' isimli filmi izlenebilir. (25112 40) • İŞ SANAT'ta saat 13.00, 16.15, 19.30'da Avrupa Sinemasında Kadına Bakış' başlığı altında Andre Techine'nin 'Sevdiğim Mevsim' adh filmi gösterilecek. (316 00 00)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle