Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 21 TEMMUZ 2001 CUMARTE!
O L A Y L A R V E G O R L J Ş L E R olay.gorus@cumhuriyet.com.tr
Anayasa Mahkemesi'nin Karan: Elveda 1991!
Prof. Dr. Erdener YURTCAN
4
616 sayıh "23 Nisan 1999
tarihine kadar işlenen
suçlardan dolayı şartla
sahvermeye, dava ve ce-
zalann ertdenmcsine da-
ir K a n u n " 22 Aralık
2000 tarihinde yürürlüğe girdi ve
uygulanmaya başlandı.
Başlığından da anlaşılacağı üze-
re, bu Yasa üç kavram içermektedir.
Bir yandan şartla salıverme konusun-
da bazı iyileştirmeler içermektedir.
Bunlar, bu Yasa'nın kapsamındaki
suçlan işlemiş olup cezalannı çek-
mekte olan kişilerin daha kısa süre-
lerde tahliye edilmelerini öngörmek-
tedir.
Öte yandan Yasa'da yargılaması
süren olaylarla ilgili olarak yargıla-
malann ertelenmesi düzenlenmek-
tedir. Aynca haklannda hüküm ke-
sinleşmiş, fakat infazlan yapılmamış
mahkûmlar için de infaz erteleme-
si getirilmiştir.
Yasa'nın bu yapılanması içinde
ön plana çıkan bir husus şudur: 4616
sayıh Yasa suçlan iki bölümde ele
almaktadır. Birinci bölümdeki suç-
lar için yukarıda sıralanan sonuçlar
yasada düzenlenmiştir. Ancak önem-
li olan, bu Yasa birçok suçu istisna
etmiş, bu suçlar için Yasa'daki hu-
kuki sonuçlann uygulanmaması ter-
cihi yapılmıştır.
Yasa yürürlüğe girdikten sonra.
istisna edilen suçlarla ilgili düzen-
lemelerin anayasanm kanun önün-
de eşitlik ve hukuk devleti ilkeleri-
ne aykırı olduğu düşünülmüş, Türk
anayasal yargı sistemi içinde, mah-
kemelere yapılan itirazlarla, Ana-
yasa Mahkemesi'nin (AYM) konu-
yu değerlendirmesi için, mahkeme-
ler dosyalannı AYM'ye göndermiş-
lerdir.
AYM 18 Temmuz günü karannı
açıklamıştır. Bu karar ilk bakışta,
belirli bazı suçlann 4616 sayıh Ya-
sa kapsamına alınması sonucunu
içermektedir. Bir başka anlatımla,
AYM, bu suçlann Yasa'dan istisna
edilmesini anayasaya aykın saymış-
tır ve bu hükümleri iptal etmiştir.
Bunun yanı sıra AYM, bazı hü-
kümlerle ilgili olarak da iptal kara-
n vermiş ve kararın, Resmi Gazete'de
yayımlandıktan 6 ay sonra uygulan-
masını belirtmiştir.
AYM'nin karan ele alındığında, ba-
zı noktalar üzerinde durmakta fay-
da vardır: Ilkin, AYM tehdit, me-
murluk görevini kötüye kullanma, ce-
zaevlerinden fırar; tedbirsizlikle yan-
gına, deniz kazasına ya da genel bir
tehlikeye neden olma suçlan için
4616 sayıh Yasa'nın uygulanması
olanağını yaratmıştır. Her ne kadar
AYM henüz gerekçeli karannı açık-
lamış olmasa dahi, bu hükümler için
anayasaya aykınhğı kabul etmiş ol-
makla. yasakoyucunun anayasaya
aykın davrandığı sonucunu belirtmiş-
tir. AYM bunu yaparken, çok büyük
say ıda istisna edilmiş suç grubu için
aynı sonucu kabul etmemiştir. Bu
sonuç bence hukuka uygun değildir.
Belirtmem gerekir ki. gerekçesi açık-
lanmamış olsa da AYM bazı suçla-
n kapsama alırken, yasakoyucunun
anayasanm eşitlik ve hukuk devleti
ilkelerine aykınhk temeline daya-
narak bu sonuca varmıştır.
Bu durumda sorulacak soru şu-
dur: AYM öbür suçlar için aynı so-
nucu neden kabul etmemiştir?
AYM'nin bu soruya gerekçesinde
cevap verirken zorlanacağı kanısını
taşıdığımı ifade etmeliyim. Bu ko-
nuda dikkate ahnacak noktalar şun-
lardır:
AYM, 1991 yıhnda 3713 sayıh
Yasa için söz konusu olan aynı tar-
tışmada, temel ve radikal birçözüm
öngörmüştür. AYM'nin söylediği il-
ke şuydu: Suçlar ve cezalar arasın-
da farklar olabilir, fakat infaz söz
konusu olunca, böyle bir aynm ya-
pılamaz.
AYM, yeni karan ile bu temeli
reddetmiştir. Oysa, 4616 sayıh Ya-
sa'da çok ağır suçlar için iyileştiri-
ler kabul edilmişken, çok daha ha-
fif suçlar için bunlar saf dışı edilmiş-
tir. Bunun hukuk ilkelerine dayanan
bir açıklaması yoktur.
Örneklemek gerekirse, tek kişi ka-
çakçıhk yaparsa, Yasa'dan faydala-
mr; iki kişi yaparsa yararlanamaz,
Emniyeti suiistimal, kişinin, birbaş-
kasmın mahna ya da parasına iha-
netidir. Bunun basit anlatımı, bu.
emanete ihanettir. Bu ıhaneti sıradan
kişi yaparsa, Yasa'dan yararlanır; bir
memur yaparsa, bunun adı zimmet
olur ve yararlanabilmesi söz konu-
su olmaz. Bu düşünceme kimse kar-
şı çıkıp da bu suçlann TCK'nin de-
ğişik yerlerinde düzenlendiğini söy-
lemesin. Bu konuda önemli olan, iş-
lenen fiilin niteliğidir. Aynca AYM,
emniyeti suiistimali bağışlarken,
onun komşusu dolandıncıhğı neden
saf dışı bırakmıştır, bu nasıl açıkla-
nabilir? Bence açıklanamaz. Bu ör-
nekleri kolaylıkla çoğaltmak müm-
kündür. Ancak söylenmesi gereken
şudur: AYM karan ile anayasanm
eşitlik ve hukuk devleti ilkeleri ze-
delenmiştir. En azından belirtmek
gerekir ki, 4616 sayıh Yasa'da çok
ağır suçlar, örneğin kasten adam öl-
dürme ve gasp vb. kapsama alınır-
ken, çok daha hafif suçlar dışta tu-
tulmuştur. Bu çelişkiyi AYM gide-
rebilirdi, fakat kararla bu sonuç el-
de edilemedi.
AYM karannda, yürürlüğü ertele-
nen iptal hükümleri üzerinde de kı-
saca durmakta fayda vardır:
Yasada, ilke olarak on yıldan çok
hürriyeti bağlayıcı cezayı gerekti-
ren suçlar için on yıllık indirim ön-
görülmüştür. AYM, Yasa'nın bu hük-
münü iptal etmiştir, fakat uygula-
masını 6 ay ertelemiştir. Bu durum-
da ne olacaktır? Yasakoyucu bu sü-
re içinde yeni bir düzenleme yapa-
cak, herhalde bu süreyi yukan çeke-
cektir. Aksine bir düzenleme yapı-
lamaz.. çünkü Yasa uygulanmış, ki-
şiler on yıllık indirimden faydalan-
mışlardır. Kötü bir ihtimal de, yeni
düzenleme yapılmazsa, bu durum-
da on yıllık indirim maddesi iptal edil-
diğine göre, kişiler on yıldan uzun
süreli yargılama ve infazlarda, tüm
süre için 4616 sayıh Yasa'dan ya-
rarlanacaklardır. Çünkü AYM diğer
suçlarla ilgili olarak verdiği iptal ka-
rarlannda tüm süreyle yararlanma so-
nucunu yaratmıştır.
AYM, Yasa'nın bir başka madde-
sini de iptal etmiştir. Kamuoyunda
çok tartışılan bu hüküm, daha önce
şartla sahverme ya da aftan yararla-
nan kişilerin 4616 sayıh Yasa'dan
yararlanmasını engellemekteydi. lp-
tal edilen ve uygulanması ertelenen
bu hüküm, yasakoyucu tarafından
yeniden düzenlenmelidir. Bu düzen-
leme yapıhrken, birden fazla Yargı-
tay karanna konu olan bu soruna da
açıklık getirmek gerekecektir. Bu
yapılmazsa, engel kalkmış olacak-
tır. Bir başka nokta şudur: Türk ce-
za infaz sisteminde, şartla sahverme
süresi hesaplanırken. mahkûmiyet
süresinin yansı hesaplanmakta, ka-
lan süre için de her ay 6 günlük bir
indirim daha uygulanmaktadır. 4616
sayıh Yasa'da bu 6 günlük indirimin
uygulanması yasaklanmıştı. AYM
bu hükmü iptal etmiştir. Ye™ dü-
zenleme bu noktayı da aydınlatma-
hdır.
Sonuç olarak, AYM adil olmayan,
eşitlik ilkesini zedeleyen hükümler
içeren 4616 sayıh Yasa'nın bu hü-
kümlerini iptal etmemiş. bu Yasa'nın
yarattığı hukuk karmaşasını ortadan
kaldınnamıştır.
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Siyaseti Bilmek mi?
Mesut Yılmaz, Kemal Derviş için
"Siyaseti bilmiyor" demiş.
Siyaset bilmek?
Size sorsam nedir diye, bir tanım
yapabilir misiniz?
Ben herzaman sözlüklere bakarım:
Siyaset, yani siyasa neymiş, ne değil-
miş?
"Yurt ve devlet işlerini düzenlemek,
yürûtmek için tutulan ölçülü yol, her-
hangi bir işte tutulan yol, uygulanan
ilke, yöntem."
Kemal Derviş devlet ve yurt sorun-
lannda tutulacak ölçülü yolu bilmiyor
mu? Bunca yıl öğrenim görmüş bir ki-
şi de siyaset nedir bilmezse, acaba
kim bilir?
Bir de, halkın bildiği, tanıdığı siyaset
ve siyasetçi var, adı üstünde politika-
cı! Halkın oyunu, şu ya da bu yoldan
ele geçirerek işbaşına gelip halka, halk
çıkanna karşı ne yapmak gerekiyorsa
onu gerçekleştiren kişi!..
Bir arkadaşıma "siyasi" adını tak-
mışlardı okulda! Zekiydi, bilgiliydi, her
şeyi becerlcek, kısa sürede ün kaza-
nacak bir insan olacağı sanılırdı. Bir-
çok tşe girdi çıkn, gazetecilikten bilmem
neye kadar? Hiç de umulduğu gibi ba-
şarılı olamadı. Ne politikada ne de iş
alanında...
Derviş'i "siyaseti bilmemekle" suç-
layan Mesut Yılmaz, acaba gerçek an-
lamda siyasetin ne olduğunu bilmek-
te midir? Daha doğrusu öğrenmiş mi-
dir? Bakmayın Siyasal çıkışlı olduğu-
na, o ayn bir şey. Ama sözlüğün tanı-
mına uygun bir siyaset adamı sayabi-
lir misiniz onu? Son on yılda işbaşına
gelenleri, hatta daha öncekileri!..
Cumhuriyetimizin kurucu kadrosun-
da yer alanlar siyaseti biliyorlar mıydı?
Şimdikiler gibi üstün öğrenimlerden
geçmemişlerdi. Çoğunlukla asker kö-
kenli idiler. Ama onlar yurtsevertik ne-
dir, halka yararlı olmak nedir, biliyortar-
dı. En iyi anlamda "siyasetçi" idiler,
"siyasetçi" olmaya kalkmadan, buna
gerek görmeden!..
Geçenlerde bir arkadaş tek parti dö-
neminin başbakan ve bakanlarından
sözederken "Onlar" dedi, "kendiev-
lehni, ailelehni nasılyönetiyoriarsa üi-
ke sorunlannı da öyle çözümlüyoriar-
dı". Nice savaşlardan yoksullaşarak
çıkan bir ülkeyi çok daha başanyla yö-
netiyorlardı.
Mesut Bey'in belirtmek istediği an-
lamda siyasetçi değildiler, ama yurtse-
verdiler, halkseverdiler.
Derviş Bey, siyaset bilmiyormuş! Hiç
de öyle değil! O, hepsinden daha üs-
tün bir siyaset adamı! Para gücünü
elinde tutma başansını, para kaynak-
lanna sırtını dayamasını bilen bir insan
siyasetin en incesini bilir, ama belli et-
mez! Bilmez görünüp her şeyi kendi is-
teğine göre çözümler...
Çok konuşmakla siyasetçi olunmaz,
ancak aldatmacı, kandırmacı birdema-
gog olunur. Konfüçyüs bakın ne de-
miş: "Üstün insan konuşmadan önce
eyleme geçer, sonra eylemine göre
konuşur." Bizimkiler hep konuşuriar, hep
söylev çekerler, ama eylem, yararlı ça-
ba, yok öyle şey!
Kötü siyasetçiliğin kaçınılmaz koşu-
lubu!
Yaşanan Bımalım, îç ve Dış Dinamikler...
Dr. Vakur KAYADOR
• • lkemiz, 2001
U
Şubatı'nda or-
taya çıkan bu-
nalım nede-
niyle büyük
sıkıntılar yaşarken bütün
ekonomik, siyasal ve sos-
yal dengeler altüst oldu;
şu anda da olası yeni bu-
nalımlann yaşanması teh-
likesi bir karabasan gibi
üzerimizde dolaşıyor. Bu
bunalımın nedeni 10-15
milyar dolarlık döviz re-
zervinin dışan kaçmasıy-
dı. Ashnda bu miktarda
dövizin elden çıkması du-
nımunda her şeyin allak
bullak olması, bunalımın
kendisi kadar kaygı verici
değil miydi?.. Çünkü bu
bunalım, ülke içi dengeler
dışında, dış politikada da
yaşamsal sorunlarla kar-
şılaşabileceğimizi göste-
riyor. Yunanistan, Avrupa
Birliği üyeliginden güç ala-
rak Kıbns'ta ülkemizi sı-
kıştırmaya çahşırken Ku-
zey Irak'ta -ABD'nin des-
teğiyle- çekirdek Kürt dev-
letinin kuruluşu neredey-
se tamamlanıyor. Bu ara-
da yurtiçinde, dış kaynak-
lı çeşitli senaryolar hazır-
lanabiliyor. Türkiye, Re-
cep Tayyip Erdoğan'la
ılımh lslamın merkez sa-
ğa yerleştirilmesi çabala-
nna tanık oluyor. Merkez
sol ise sol düşünceyle hiç-
bir ilgisi olmayan Kemal
Derviş'e razı edihneye ça-
TEŞEKKUR EDIYORUM...
Hayat; öyle sanıldığı gibi uzun uzun yazılan bir posta
adresi değil.
tam aksine posta kutusu numarasından ıbaret bir
kısalıkta...
Hastanedeki protokol numaram 459728.
Adım B-4 sen isindeki 4524. Daha da kısası. kısaca 24...
"Hasta solunum veya kalp durması varsa 8888'i hemen
arayınız".
Bu mavi kod. 24'e uygulanmadan hastaneden çıktım.
Şımdi çok iyiyim. Inadına daha iyi olacağım.
Çünkû dostlanmın sesini hastalandığımda tek tek
duydum.
Sesleriniz unutulmaz güzellikteki şiir gibiydi.
Bana gönderdiğiniz yazılannızla, mesajlan sevinçle.ve
tek tek okudum.
Zarifçe ellerinizi uzattınız. Sevgilerinizle uzaklıkları
kısalttınız...
Çiçekleriniz geldi. Koklayamadım ama gözlerımle
dokundum.
Dostlanm yanı başımda durdular...
Onlara tek tek baktım ve bakışlanndaki dostluklanna
hayran kaldım.
Sabahlan beni sevinçle ve gülümseyerek uyandırdılar.
Akşamlan uğradılar ve hayala dair ne varsa benimle
paylaştılar.
Nefesim yeniden canlandı Canıma can kattılar ve ben
de kalktım...
Seslerinize, yazılannıza, mesajlannıza, bakışlannıza,
gülümsemenize,
cümlelerinize, çiçeklerinize, kahkahalannıza.
esprilerinize. ellerinize,
yüreğinize, akluuza. sevginize, dostluğunuza.
gücünüze.
kısaca hayata dair güzelliklerinizin hepsine teşekkür
ediyorum...
Hepinize yürek dolusu sevgilerimi, dostluğumu ve
saygılarımı sunuyorum...
FİKRET İLKİZ
TEŞEKKUR
Acil müdahaleyi büyük bir incelik ve beceriyle
gerçekleştirerek insan sevgisi ile yoğrulmuş hekimlik
bilgileriyle beni yaşama döndüren yüreği ve
gülümsemesi güzel insan,
Dr. AYŞE FİDAN AYKUT'a
en içten sevgi ve şükranlanmı sunuyorum.
B-4 Servisi'nin
Başhemşiresi HAVVA AYDOĞAN ile
Hemşire KEZBAN KALYONCU, Hemşire NURİYE
ÇtFTÇİ, Hemşire ZÜBEYDE ŞtMŞİR, Hemşire
SEMA TANBERK'in nefesime yaşam veren ilgi ve
yakınlıklannı, dostlukla sunduklan mesleki becerilerini,
birkaç söz, birkaç cümleden ibaret de olsa seslerini ve
bakışlanm unutmayacağım.
Amerikan Hastanesi ve Acil Servisi ile B-4
Servisi'yle tüm çalışanlanna, aynca hastalığım
sırasında yakın ilgilerini esirgemeyen başta
Kardiyolog Dr. SİNAN ÖZBAYRAKÇI
olmak üzere
Uzman Dr. NADİYE KAHRA>IAN,
Uzman Dr. FÜSUN DEĞİRMENCİOĞLU,
Radyolog Dr. CENGİZ BAYBEK,
Radyolog Dr. İRFAN ÇELEBİ,
Radyolog Dr. ÇETİN ÖNER
ve hastabakıcılar ÖZCAN GÜNEŞ, ŞABAN CtVAN,
ŞABAN KORUCU'ya içten teşekkürlerimi sunanm.
Ani rahatsızlığım sırasında ilk teşhisi koyan
Dr. MEHMET ALİ KUTSAL
Radyolog Dr. DENİZ CEZAYİRLİ
ile Med Amerikan Poliklinigi ve Kardiyoloji Bölümü
çalışanlannın tümüne aynca teşekkür ediyorum.
Saygılanmla
Av. FİKRET İLKİZ
lışılıyor. Kemal Derviş'in
yurtdışından kredi bulabi-
lecek, uluslararası fınans
kuruluşlanna söz geçire-
bilecek tek insan olduğu
iletileri kamuoyuna doğ-
rudan ya da dolaylı, sürek-
li aktanhyor.
Bütün bu yaşananlar iç
ve dış dinamiklerin çok
sert çatışmasından başka
bir şey değil ashnda. İç di-
namikler denildiğinde -en
genel biçimiyle- ülkenin
asker ve sivil bürokrasisi-
ni anlamak gerekiyor. Dış
dinamikler ise ABD gibi
dünya devi ile AB gibi çok
iyi bildiğimiz siyasal bir-
liklerle IMF, Dünya Ban-
kası gibi finans kuruluş-
larından ve buna benzer
pek çok yapıdan oluşuyor.
İç ve dış dinamikler kav-
ramlannın ayn birbaşlık al-
tında aynca incelenmesin-
de yarar var. İşte bu dış di-
namikler, 12 Eylül
1980'den bu yana ekono-
mik ve siyasal taleplerini
Türkiye'ye büyük ölçüde
kabul ettirebilmişlerdi.
Hatta ülkemiz, dış dina-
miklerin belirleyiciliğin-
de 12 Eylül 1980'egelir-
ken, iç dinamiklerin buna
direnç göstermediği, da-
hası, bunu onayladığı an-
laşılıyordu. Yoksa 11 Ey-
lül 1980 günü kan deni-
zinde boğulan bir ülkede
ertesi sabah bir düğmeye
basılmış gibi güvenliğin
sağlanması nasıl açıklana-
bilirdı?..
12 Eylül askeri yöneti-
minde ve onun sivil süre-
ği olan Ozal hükümetleri
döneminde hayata geçiri-
len 24 Ocak kararlan; Tür-
kiye'nin serbest pazar eko-
nomisine geçişinin ifade-
siydi. Ancak bu geçiş es-
nasında Türkiye üretim sü-
reçlerini ve kanallannı tı-
kıyor, ithalatı ikame teme-
line dayalı sanayileşme po-
litikalanna son veriyor, en
önemlisi yüksek teknolo-
ji üretiminden kesinlikle
uzak duruyordu. Siyasal
alanda ülke Türk-lslam
sentezi politikalanna tes-
lim edilirken sol hareke-
tin tasfiyesi için elden ge-
len her şey yapılıyordu.
Bunun doğal sonucu ola-
rak siyasal lslamın iktida-
ra yürüyeceği ortam hazır-
lanıyordu. Aynı zaman di-
liminde PKK aynlıkçı ha-
reketiyle yurdumuzun par-
çalanması mücadelesi yü-
rütülüyordu.
1990'lannbaşındaDo-
ğu Avrupa ülkelerinde re-
el sosyalizmin çökmesiy-
le birlikte projelerini daha
rahat uygulayacaklarını dü-
şünen yeni dünya düzeni
egemenleri; çevre ülkele-
ri ucuz hammadde deposu
ve pazar konumunda tut-
maya yönelik her zaman-
ki ekonomik beklentileri-
ne Türkiye iç dinamikleri-
nin kanşmadığını gördüler.
Ancak ülkenin siyasal Is-
lama teslim edilmesi ve
aynlıkçı örgüt tarafından
bölünmesi talepleri karşı-
sında hiç ummadıklan bir
tepkiyle karşılaştılar. Tür-
kiye'nin çok özel bir yapı-
sı olduğunu bir türlü anla-
yamayan Baülılar, 1990'la-
nn sonunda bu iki hareke-
tin de ciddi biçimde geri-
lediğine tanık oldular. Iç
dinamiklerin özellikle as-
keri kanadı 12 Eylül
1980'deki çizgisinden çok
uzaklardaydı ve bu konu-
larda en ufak bir ödün ver-
mek niyetinde değildi.
Aslında Batılılann eko-
nomik alandaki en önem-
li istekleri de tam olarak
karşılanmamıştı. 1999 se-
çimlerine kadar, başta Tur-
gut Ö2al olmak üzere, mer-
kez sağın hiçbir lideri, en
can yabcı politikalan, on
binlerce insanı işinden ede-
cek stratejik özelleştirme-
Ieri bir türlü yapamamış-
h. Bu politikalan uygula-
manın ne tür bir bedeli ol-
duğu Latin Amerika ülke-
lerinde açıkça görülmüş,
bu ülke yönetimlerinin tü-
münün siyasal yaşamlan
sona eraıişti. Türkiye'de
de böylesi bir ateşten göm-
leği giyebihnek, ancak si-
yasal geleceği olmayan
kadrolarla mümkündü. Gö-
rüldüğü kadanyla sistemin
egemenleri, DSP ve
ANAP'ı bir dönemlik ik-
tidar karşıhğı siyasal gele-
ceklerini feda edebilecek
en uygun partiler olarak
değerlendiraıişlerdi. Oca-
lan'ın baygın halde Türk
güvenlik birimlerine tes-
lim edilmesi, bu iktidann
gerçekleşme sürecinin baş-
langıcı kabul edilebilirdi.
Dış dinamiklerin bu arnıa-
ğanı -belki de- Türkiye'ye
bugünkü iktidar modelini
getirmiştı.
Nisan 1999 seçimleri
sonrası, başta IMF olmak
üzere dış dinamikler, yeni
hükümete dileklerini sıra-
lamaya, hatta dayatmaya
başlamışlardı. Özellikle
yaşanan bunalımın ardın-
dan hazırlanan program
çok radikal değişiklikler
içermekteydi. Gelinen nok-
ta itibanyla IMF ve Dün-
ya Bankası'nın beklenti-
leri, teknokrat bakışıyla ve
güncel düzeyde ele alın-
dığında, zorunlu ve man-
tıklı görünmekteydi. Ay-
nca Türkiye bütçesinin to-
parlanması, özellikle ban-
kacılık sektöründeki soy-
gun düzeninin önlenmesi,
enflasyonun düşürülmesi
konusunda içtendiler. Çün-
kü dışa bağımlı çarpık ül-
ke ekonomisi her yıl 5-6
milyar dolar arasında açık
verdiğinden, borçlann tah-
sil edilebilmesi için bu dü-
zenlemelergerekliydi. Ger-
çi aynı politikalann uygu-
landığı Latin Amerika ül-
kelerinde dış borçlar ola-
ğanüstü boyutlarda artmış,
yoksulluk ve gelir dağılı-
mı dengesizliği çok yüksek
boyutlara ulaşmıştı, ama
bu durum dış dinamiklerin
isteklerini ve politikalan-
nı değiştinniyordu.
Konuya daha makro dü-
zeyde ve siyasal açıdan ba-
kıldığında, bu kuruluşla-
nn yaklaşımlanmn hiç de
iyi niyetli olmadığı ve eko-
nomik kalkınmanın en te-
mel gerçekleriyle bağdaş-
madığı anlaşılıyordu. Tü-
ketim toplumu olmaktan
uzaklaşıp üretimi arttırma-
ya, teknoloji geliştirmeye
yönelik uyanlarda bulun-
muyorlardı. Ülkenin altın
değerindeki bormadenle-
rinin işletilmesini, altın ve
petrol arama çahşmalannın
-bedeli ne kadar yüksek
olursa olsun- en yüksek
teknolojiyle hızlandınlma-
sını istemiyorlardı. Tam
tersine, merkez ülkelerin
çevre ülkeleri çevre konu-
munda tutmak için belirle-
dikleri klasik politikalan
uyguluyor; başta elektrik
işletmesi, telekomünikas-
yon kurumlan ve en önem-
İi madenlerinden başlaya-
rak temel üretim tesisleri-
ni önce özelleştirip sonra
denetim altına alma çaba-
lannı sürdürüyorlardı... Ül-
ke sanayiini bitirmek, ka-
ba saba maliyet hesabıyla
-hatta parmak hesabıyla-
sosyal faturasının ne ola-
cağını göz önüne almadan
tanmı yok etme politikala-
nnı dayatıyorlardı.
Uygulanan bu baskılar,
yakın gelecekte iç dina-
miklerin en değer verdik-
leri konularda da büyük
sorunlar yaratacağa ben-
ziyor. Ortadoğu-Balkan-
lar-K.afkaslar üçgeninin
merkezinde olan bir ülke-
de yaşamanın bedeli ağu--
dır. Ülke ekonomisinin or-
ta ve uzun vadede -IMF ve
Dünya Bankası reçeteleri-
nin dışında yöntemlerle-
düzeltilmesi zorunluluğu-
nu, Türkiye iç dinamikle-
ri artık görmelidir. Bu
olumsuz koşullann yanı
sıra, sağlıksız ekonomik
yapının değiştirilmesinin
olanaksızhğı, dış dinamik-
lerin ülke içi yandaşlan ta-
rafindan sürekli vurgulanı-
yor. Oysa Türkiye iç dina-
mikleri; insandan, emekten
ve Türkiye'den yana güç-
lerle dayanışma içinde bu-
nu pekâlâ başarabilir.
Türkiye, kendine özgü
potansiyeli olan ve çok şey-
ler yapabilecek bir ülkedir...
Gücünü büyük ölçüde ken-
di iç dinamiklerinden alan
bu potansiyeli aynca tarüş-
mak gerekir...
PENCERE
Türkiye Cumhuriyeti
Kendine Gelecek.
Benliğimde uç veren bir ikilem var; geçen gü
bir tanıdık sordu:
- Nedir bu ülkenin rezilliği?..
Dayanamayıp dedim ki:
- Yıllardan beri yazmadık mı?.. Şimdi yazdıkk
nmız bir bir doğrulanıyor.
Sonra utandım, çünkü benim yetiştigim Babıâli'c
övünmek ayıptı; medyada kendini satmak doğ.
sayılıyor.
Ne var ki içimdeki ikilem de beni düşündürüyc
kırk yıldan beri yazdıklanmıza karşın bugün Türk
ye düze çıksaydı, biz yalancı çıkmış olacaktık.
Yalancı çıkmayı isterdim.
•
Ancak tüm toplumu saran derin umutsuzluk
karamsarlığın, çok uzun sayılmayacak birsüre<
aşılacağına da inanıyorum.
Geçmiş bu inancıma destek veren kanıtlarla c
lu; bir kez 1923 Devrimi'nin insanlık tarihinde önerr
li biryeri olduğunu düşünüyorum. Hıristiyanlık dür
yasından sonra "Aydınlanma Devrimi" ilk kez fc
Islam ütkesinde gerçekleşti, Anadolu'da laik b
Cumhuriyet kuruldu.
Türkiye bu işi başardı; hem de Birinci Dünya &
vaşı cehenneminde Osmanlı Imparatorluğu yıkılı
ken antiemperyalist Kurtuluş Savaşı'yla yepyeni b
devletin temellerini atarak...
O yıllarda dünya sömürge imparatorluklann
elindeydi. Birinci Dünya Savaşı'nda bu harita yı
tıldı; 1917'de Sovyetler'in kurulması tarihin en ça
pıcı olaylanndan birisini oluşturur.
•
Ikinci Dünya Savaşı, dünya tarihinde yine büyü
bir dönemeçtir.
Türkiye Cumhuriyeti'ni Birinci Dünya Savaşı si
recinde Mustafa Kemal Atatürk kurmuştu; Ikir
ci Dünya Savaşı'nda ülkenin başında Ismet Paş
vardı; savaşa girmeden bu kaniı dönemeci aşabi
dik; dünyada büyük bir saygınlık kazandık; am<
çok partili rejimle birlikte karşıdevrim sürecine d
kapılar açılmış oldu.
Yine de bütün -gelgitlerine karşın- Türkiye S<
ğuk Savaş döneminde variığını korumasını bildi.
1991 'de Sovyetleryıkıldı, 'SoğukSavaş'noktı
landı, 'TekKutuplu Dünya' kuruldu, teknolojik de\
rim kapitalizmin gücünü pekiştirdi, Sovyetler'in y
kılmasıyla Batı'da solun gerilemesi süreci başlac
dincilik ve etnikçilik ortalığı sardı, sanayileşemem
Islam âleminde irticanın yükselmesi kaçınılmazc
Türkiye Ortadoğu'da bu anaforun ortasına düştü.
Hazırlıksızdık...
•
Etnikçilik..
Dincilik..
199O'lı yıllara damgasını vuran bu iki etken 2000
yıllarda gerileme sürecine girmiştir. Güneydoğu'd
etnikçi savaşı körükleyen dış güçler, Türk'ıye'd
'Ordu 'nun ne demek olduğunu anladılar; Başbî
kanlık koltuğuna dek yükselen 'irtica' askerte bi
likte püskürtüldü, şimdi bölünüyor...
Etnikçilik ve dincilik savaşımi, demokrasi deği
dir; Batı bu ikisine karşı savaşımla demokratik de\
letini kurmuştur.
Türkiye'de demokrasi, tarihin tersine yürüye
bir savaşımla mı kurulacaktır?..
•
Bizde yanm yüzyıllık çok partili rejimle karşıdev
rim yaşandı.
Demokrasi bu yüzden gerçekleşemedi.
Bugünkü dünyada insanlık ortak bir hukuk ve o
tak bir ekonomi arayışı içindedir; Türkiye artılan^
la ve eksileriyle bu sürece hazırdır.
Türkiye'nin yazgısı IMF programının başansı y
da başansızlığıyla özdeş değil; bugünkü rezil ve s<
fıl görüntü kimseyi aldatmasın!.. Atatürk'ün kuı
duğu Türkiye Cumhuriyeti sağlam temeller üstür
de duruyor; Kemalizm, Türkiye Cumhuriyeti'ni
var oluşunu sürdürecek yapının harcını karmışt
Ikinci Dünya Savaşı'nı ve Soğuk Savaş'ı aşan Tüı
kiye Cumhuriyeti küreselleşme sürecini göğüslt
yebilecek ve koşullanna ayak uydurabilecek bi
tün güçleri yapısında banndırıyor.
Genç bir toplumuz; bizi aşağılamak, sömürme
ve yok etmek isteyenlere karşı duracak birikimk
rimiz yok edilemedi.
Yeter ki Aydınlık güçler birieşsinler!..
Alınterinin onuru,
DİSK'in ve
T. Maden-iş'in unutulma
Genel Başkanı
KEMAL TÜRKLER
katlediltşinin 21. yılınds
saygıyla anıyoaız.
TÜRKİYE DEVRİMCİ İŞÇİ
SENDİKALARI KONFEDERASYONI
BİRLEŞİK METAL-İŞ SENDİKASI
KEMAL TÜRKLER EĞİTİM VE
KÜLTÜR VAKR
Not: 22 Temmuz 2001 Pazar güni
saat 11.00'de Topkapı'daki mezaı
baştnda anma töreni ve saat 13.00'd
Petrol-iş İstanbul Şubesi'nde söyle;
yapılacaktır.
DİSK VE MADEN-İŞ
CENEL BAŞKANI
KEMAL
TÜRKLER'İ
katledilişinin 21. yıldönümünde
saygı ve sevgi ile anıyoruz.
AİLESİ
22 Temmuz Pazar günü saat 11.00'de
mezan baştnda anılacaktır.