17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 TEMMUZ 2001 PAZAR CUMHURİYET SAYFA ROPORTAJ ROBOTEK TURHAN SELÇUK EURÜST Kl I TABUTLI>4 İSTANBUL EFENDİSİ ABDÜLCANBA2 IN HARİKULÂDE MACERALAEI KISIM 'LEKMİLİ BİRDEN Sahne ve beyazperdenin 1960 lı yıllardaki ünlü ismi Özcan Tekgiil Ortaköy 'deyaşıyor Unutulmaz dansöz siroz olduHÜSEVtS KTVANÇ 1950'li ve 196O'lı yıllar, eğlence dünyası ve Türlc sineması açısından en verimli dönemıni yaşadı. Yılda 500'e yakın film çevriliyordu. En çok film çeviren ülkeler sıralamasında Türkiye, dünya üçüncüsü ıdı. Gerçi Türk sineması bugün bile sa- nayileşememiş. Hâlâ babadan kalma usullerle film üretilıyor. Tabii düşün- ce özgürlüğünün bir sistem olarak Türkiye'de yokluğu, ülkenin modern anlamda sanayileşememesinın önün- deki en büyük engel. Işte 50'li, 60'h ve 70'li yıllarda hem sahnede hem de sinemada zirv ede ka- lan bır ad vardı belleklerde: Ozcan Tekgiil. Bu ad, bugün yaşı 40'ın üze- rinde; kadın olsun, erkek olsun tüm Türkiye vatandaşlannm belleklerinde yer etmıştır. Gerek sahnede estirdıği fırtına. gerekse sinemanın siyah-be- yaz olduğu dönemlerde çizdiğı kom- pozisyonlaria beyinlere kazınmıştır. Özcan Tekgül, sahne ve sinema yaşa- mına başladığı 1958 yılından, sahne ve sinema yaşamını bıraktığı 1989 yılına dek hep zirvede kaldı. Ama hıçbir za- man çirkin dedıkodulann ve skandal- lann kadını olmadı... Hep işiyle uğraş- tı, dans etti, filmlerde oynadı... Sahneden ve sinemadan uzak birya- şam sürdürmesıne karşın Özcan Tek- gül bugün; tüm canlılığı, yaşama bağ- lılığı ve yaşam coşkusuyla yaşamını; Ortaköy'de. kendine ait küçük bahçe- li bir evde sürdürmektedır. Özcan Tekgül, Istanbul doğumlu. Babası Mümtaz Tekgiil Eyüplü. An- nesi Feriha Tekgül Kısıkh'dan. Baba- smın kültürle, sanatla fazla bir ilgisi yok ama, annesi Feriha Tekgül, Türk sanat musikisi söyleyen bir şarkıcıy- mış. Ilk sanatla tanışıklığı da annesi aracıhğıyla olmuş. 1958de başlayan sanat ya$amı - Ozcan Tekgiil'ün sanat yaşamı na- sdbaşladı? - Yıl 1958. Bırgün Beyoğlu Istiklal Caddesi'nde yürüyordum. Alımlı bir kızdım. Boyum uzundu, zayıftım. Uzun san saçlanm vardı. Yürürken, sinema ve tiyatro oyuncusu Zeki Al- pan gördü beni. Yanıma yaklaştı. "Filmlerde ve tivatroda oynar mısuı" dedı. Ben de bu önenyı kabul ettım. Zekı Alpan, önce bır film şırketine gö- türdü beni; çok beğendiler. Daha son- ra Ses Tiyatrosu'na gittik Zeki Al- pan'la. Hemen tıyatro\ a aldılar. Tiyat- roda ilk rolüm, bikinili bir şekilde sah- nenin bir ucundan, dığer ucuna kadar yürümekti. Dansözlük - Dansö/Jüğü neden tercih ettiniz? Sizi etkflejen etkenler nelerdi? - Bende teşhircilik hastalığı vardı. Tiyatroda çalışırken kulıste aynanın karşısına geçer. oryantal dansöz figür- leri yapardım kendi kendime. Gören- lerde çok beğenirdi. Kaldı ki çocuk- luk yıllanmda annemin desteğiyle özel bale ve şan eğitimi almıştım. Bir gün tiyatroda yine dansöz figürleri ya- parken patronum Muammer Karaca gördü beni. "Kız sen dansöz mü ola- caksuı" dedi bana. Ben de 1958 yılın- da dansöz oldum ve böylece sahne ya- şamım başladı. Ilk kez Taksim Kristal Gazinosu'nda sahneye çıktım. Basın beni çok tuttu. Şöhretim kısa sürede tüm ülkeye yayıldı. -Bu mesk-ğin hem güzel hem de risk- ü \anlan nelerdir? - Halka mal olmak, halkın sevgisi- ni kazanmak, halkın size olan saygın- lığını sürdürmesi; tüm bunlar çok gü- zel duygular. Ama halkın sevgısini, Özcan Tekgül den. Halka mal olmak, halkın sevgisini kazanmak, halkın size olan saygınlığını sürdürmesi; tüm bunlar çok güzel duygular. Ama halkın sevgisini, saygısını yitirmemek için yaşantınızda fren yapmanız gerekir. Halkın size olan sevgisini korumak zorundasınız. 1958 yıluıda sanat hayatına atılan Özcan Tekgül, dansözlüğün bir sanat olduğunu söylüyor. Özcan Tekgül, şimdiki sanatçılann şanslı olduğunu belirtiyor. saygısını yitirmemek için yaşantınız- da fren yapmanız gerekir. Ister dansöz olsun, ister okuyucu olsun, ister film artisti olsun, bu gerekir. Halkın size olan sevgisini korumak zorundasınız. Örneğın ben içkiyı çok severdim. A- ma dışanda hiçbir zaman ikı bardak- tan fazla içmemişimdir. Zom olup da halkın bizi o şekilde görmesi doğru değildır ve yakışık almaz. O yüzden ben hep evimde içmişimdir. - Bu mesleği keşke hic seçmesey dim dediğiniz zamanlar oldu mu? - Hiç olmadı... Eğer bir daha dünya- ya gelseydim, yine Özcan Tekgül olur- dum, dansöz olurdum... Sinema günleri -Sinemaylanasdtanışüıuz? İlk filmi- niri hanrhyor musunuz? - Ilk filmim, kaybolan GençHk, ad- lı filmdır. Alanya'da çekilmişti. Irili ufaklı 40-50 filmde oynadım. Birçok filmde başroldeydim. Ayşecik(Zeynep Değirmencioglu), Fatma Girik, Orhan Günşiray. Kadir İnanır, ilk fılmlerin- de benımle oynadılar... - Dansözlük, bir sanat mıdır? - Dansözlük bir sanattır. Ama bununla ilgili eğitim kurumlan olabi- lir mi bunu hiç düşünmedim. Dansöz- lük önce insanın içinden gelen bir şey olmalıdır. O içten gelen duygu olma- yınca, tüm hücrelerinizi o duygu kap- lamadıktan sonra eğitim olmuş, olma- mış önemli değil... - Sanaünızdan dolayı hukuken başı- nızuı derde girdiği oldu mu? - 60 'lı yıllarda, Anadolu turnelerine çıkardık. Her ilde, her ilçede polis ge- lıp beni alıyordu. Karakola gidiyor- duk. zabıt tutuluyordu; beni mahke- meye çıkanyorlar, sonuç tabii beraat. Ertesi gün başka il veya ilçeye gidiyor- duk. Yine aynı işlem yapılıyordu. Po- lis, karakol, zabıt. mahkeme. beraat. Bir defasmda polise karşı gelmıştım. Beni hemen sahneden alıp götürmek TekgüPün ilghıç anıları - Bugüne değin sanat yaşamınızda ilginç anılannız vardır sanınm? - Yurtdışı turnelerimin birinde Yunanistan'a gitmıştım. Atina caddelerinde yürürken arkadan gelen genç birisi laf attı bana: "'Yavnım sen Ozcan Tekgül müsün anam?_T Ama bu vatandaş benim Özcan Tekgül olduğumu bilmiyordu. Ben de ona döndüm. Türkçe olarak "Sen Türk müsün. nasıl insansm?'' deyince çocuk, kıpkırmızı oldu. Aldım onu, bir kafeye oturduk. "Sen Özcan Tekgül'ü tanryor musun" dedım. Çocuk da "Hayir, tamımyonıın'' dedi. Ama Türkiye'de Özcan Tekgül adını duymuş ve beni Yunan kızı sanarak Özcan Tekgül'e olan hayranlığını dile getirmis. Ben cebimden pasaportumu çıkanp da Özcan Tekgül olduğumu gösterince çocuk neredeyse düşüp bayıhyordu... Birde Ordün'de ilginçlik yaşadım. Orada Ölüdeniz var. Ölüdeniz'e gidip yüzüyorduk. Ölüdeniz'de fazla canlı yaşamaz, tentürdiyotu çoktur. Deniz seviyesinden 800 metre çukurdadır. Acayip, taşlan bembeyazdır. Biz oradayken 1967 Ortadoğu Savaşı çıktı. Bir gün önce Türkiye Konsolosu bizi çağırdı: Savaş çıkacak, Türkiye'ye dönün. dedi. Ben de daha Türkiye'ye dönmek istemediğimi, îtalya'ya geçeceğimi söyledim. Bir müddet Italya'da çalışınm, oradan Almanya'ya geçerim diye düşündüm ve bunu ifade etrim. Havaalanı da bombalanınca biz mecburen orada kaldık. Ürdün'de yaşayan Yedikuleli bir hanım vardı. Ö, bizi konuk etti. Bir hafta yerin altında yaşadık. Bir gün dışarı çıktım. Beni sokakta görenler, Yahudi sandılar: "Yahudiya, fsraiiiya" diyorlardı bana. Neredeyse beni linç edeceklerdi. Bu korkuyu unutamam. Orada bayılmışım... istediler. Ben de "Burası sanatçının evidir. Eğer bir suç unsuru varsa bek- lersiniz, beni sonra götürürsünüz" de- dim. Tabii böylesi durumlar benim için büyük reklam oluyordu. O yöre- ye bir dahaki gidişimde kapılar, pen- cereler kınlıyordu... Farklar - Sizin döneminizk şimdiki dönem arasında ne fark var? -Eski sanatçılanmız şimdikiler ka- dar bilgilı değillerdi. Eskiden, sokak- tan geçen kamyon şoförü biraz yakı- şıklıysa, alıp filmlerde oynatırlardı. Şimdi öyle değil. Bu işin eğitimi var, bilgisi var. kültürü var. O zamanlarda bir oyuncu 30 yaşına geldi mi film çe- viremezdi, ekarte olurdu. Şimdi öyle mi? Her yaşa göre rol veriyorlar. Ye- ter ki mesleki bilgin, görgün olsun. Şimdilerde her şey daha kolay. En azmdan sesli filmler çekiliyor. Bizim zamanırmzda öyle şeyler yoktu. Tek- nik olanaklar, şimdi daha avantajlı. - Politikacılar hakkında ne düşünü- yorsunuz? - Şu anda gördüğüm kadanyla poli- tikacılar, dansözlerden daha iyi kıvın- yorlar. - Son olarak söylemek istedikleriniz nelerdir? - Şu anda sağlığım bozuk... Siro- zum. Dört hastaneden raporum var. Çok güzel günler de yaşadım. çok acı- lı günler de yaşadım. Zaten güzellik- lerle acılarbirbirinin arkadaşıdır. Ken- dimi ölüme iyice alıştırdım. Artık ölümden de korkmuyorum. Herkes gi- bı günü geldiğinde ben de öleceğim. Ama ben sahnede veya bir film setin- de ölmek isterdim. Tüm beni sevenlere, beni hatırlayan- lara selamlar, sevgiler... PAZAR ORHAN BURSALI ANAP'ın Tutsakları: DSP - MHP Tantan'ın görevden alınmasından sonra, Türki- ye'yi ekonomik olarak bugünlere getiren 20 yıllık geçmişin başrol oyuncusu ANAP, "ortalığı derteyip toparlama" girişimlerinde bulunuyor. Yani temiz siyaset, temiz toplum ve temiz devlet projesine karşı-ataklar utanmazca sürüyor... Ve hem MHP hem de DSP alet edilerek... Bürokratlara neredeyse tam bir soruşturulamama özgürlüğu getiren ve adaleti saf dışı bırakan yasa, bu karşı-ataklardan en önemlisidir.:. ANAP'lıların gündeme getirdikleri ikinci bir "kar- şı-atak projesi" de Cumhurbaşkanhğı'nın yetkisin- de olan Devlet Denetleme Kurulu'nu kaldırma gi- rişimidir.. Siyasetin ahlaksız takımı yeniden tam gaz işbaşı- na geçmek için hareketlenmiştir... • • • Önce büyük basının işbirtiği ile veya büyük basın alet gibi kullanılarak bir kamuoyu yaratıldı: Bürokratlar imza atmaktan çekiniyomnuş... Işler durmuşmuş... Devlet tıkanmışmış... Bu haberierle tezgâhın kokusu hemen çıkmıştı zaten... Namuslu bürokratlar ışlerini tıkırtıkır yapıyor ve im- zalannı atıyor... Nerede düzgün süren işlere imza atılmıyorsa, ora- lann kirli işlerin döndüğü yerler olduğunu görmemek için eşek olmak gerekir... "Devlette ışler durdu!" haberlerinin ve söylentile- rinin (ne yazık ki Ecevit bile buna inandınldı!), Be- yaz Enerji operasyonlanndan hemen sonra gaze- telerin manşetlerinetaşınması, sizce raslantı mıdır?! Siyasilerie işbirliği ıçınde Türkiye'nin soyulması- na hizmet eden bürokrat kesimi, Enerji Bakanlı- ğı'nda verdikleri "kurbanların" ve "kayıplann" bır daha ve başka bakanlıklarda yinelenmesınin önünü kesmek istediler... İşbirliği yaptıklan ve emırlerinde çalıştıklan siyasi- lerin, yine Beyaz Enerji'de görüldüğü gibi, bıçak ke- miğe dayandığında, kendilerine sahip çıkmayabile- ceklerini gördüler... Ahlaksız siyasetçi de yine Beyaz Enerji'den ders çıkardı: Istediğini yaptırdığı ve kirli işlerine alet etti- ği bürokratına sahip çıkmazsa, bürokratlar savcılık- ta ve mahkemede "ötebilir" ve kendilerini yakabilir! O halde, hem siyasetçiyi hem işbirlikçisi bürokra- tı keyfi ve yasal olmayan veya yasal kıiıfa uydurul- muş, her iki tarafa da büyük rantlar kazandıracak iş- lerde "sorumsuz kılacak" ve birbirlerini koruyacak ve kollayacak önlemler alınması gerekmekteydi! Önce "Imzalar durdu!" propagandası yaptılar ve yaptırdılar, arkasından da yasayı hazırladılar... Işte "Memuriarve DiğerKamu Görevlilerinin Yar- gılanması (daha doğrusu yargılanamaması) Hakkın- dakiKanun", kısmi birtemizlikgirişiminden, devlet- teki ahlaksız takımının çıkardığı derslerin bir ürünü- dür... Savcının kapısına dayandığı Halk Bankası Mü- dürü'nün soruşturulmasına bır türiü izin vermeyen Kemal Derviş'in de "Devlet Düzen/"ne çabuk uyum sağladığı görulmektedir! • • • Aslında, geçmişin epey kirini üzerinde taşıyan ANAP'ı özellikle Beyaz Enerji ile tamamen bitirmek için diğer iki iktidar ortağının eline büyük bir fırsat geçmişti. Özellikle MHP'nin.. Beyaz Enerji'yi fırsat bilip ANAP'ı hükümet dışı- na, adaletin kollarına bırakabilirlerdi.. Bundan da büyük itibar kazanırlardı. Şu derin ekonomik knze rağmen, seçmen deste- ği de arkalanndan hiç eksik olmazdı... Ve gerekirse hükümete üçüncü ortak olarak DYP'yi alabılirlerdi... Bu siyaset-iktdar satrancını oynayamadılar... Veya, oynama cesaretlen hiçbir zaman olmadı.. Oynayabilselerdi, bu başandan hem kendileri hem de Türkiye kazançlı çıkacaktı.. Yazık! Hem kendileri hem Türkiye önemli bir fırsatı ka- çırdı... Bunun sonucu olarak, DSP ve MHP ne yazık ki ANAP'ın tutsağı durumuna düştü... Ve iş seçimlere kaldı; ancak ne temiz siyaset var ne toplumun ekonomik bir kazancı... Seçimlerde kendilerinin detoplayabilecekleri hiç- bir artı puan kalmadı. Olağanüstü durumlarda, ancak önemli ve doğru siyasetler büyük başanlar getirebilir... Ama Türkiye'nin her yönüyle ortalamalar ve orta- lama-altı bir ülke olduğunu unutuyoruz... obursali(a bilimmerkezi.org.tr 1 milyar tazminat ödeyecek THY'yefazla rezervasyon cezosı SİBEL KIZILIŞIK Türk Hava Yolla- n'nın (THY) yoğun se- zonlarda uçak kapasi- tesinden fazla bilet sat- ması nedeniyle yolcu- lar planladıklan saatte uçuş yapamıyor. THY bunu mağduriyet ola- rak değerlendirmezken Aras Şirketler Grubu Başkanı Celal Aras, THY aleyhine açtığı tazminat davasını ka- zandı. THY, biletleri olduğu halde uçağa al- madığı Aras ve aynı durumdakı dört kişiye "kişilik haklarnu zara- ra uğrattığıT< gerekçe- siyle toplam l milyar TL ta20Binat ödemeye mahkûm oldu. Aras Şirketler Gru- bu Yönetim Kurulu Başkanı Celal Aras, 31 Ekim 1999 tarihinde, iş randevusu için Istan- bul'a uçmak üzere bi- letini alıp kalkış sa- atinden 45 dakika ön- ce havaalamna gitti- ğinde, THY görevlile- ri kendisine fazladan bilet satıldığı için uçakta yer olrnadığım bildirdıler. Öğretim üyesi Doç. Dr. Emine Gülden Yümazer, Coşkun Doğan ve Hü- se>in Karabulut da ay- nı gerekçeyle uçağa binemediler. Bunun üzerine Aras, bu kişi- ler adına da tstanbul 9. Ticaret Mahkeme- si'nde THY Genel Müdürlüğü aleyhine manevi tazminat dava- sı açtı. Mahkeme, bi- lirkişi raporu doğrul- tusunda THY'yi her bir davacı için 200 mil- yon lira olmak üzere toplam l milyar lira tazminat ve davacıla- nn gideri olan 125 mil- yon lira ödemeye mah- kûmettı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle