23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 TEMMUZ 2001 PAZAR KITAP Baba'sının kızıCüneytArcayürek, Büyüklere MasallarKüçüklere Gerçekler dizisinin 6. kitabı 'Baba sının Kızı 'nda DemireVin Çankaya Köşkü 'ndeki ilkyılına ışık tutuyor r ' 'BABA'SININ KIZI BABASINJN KIZI 'BABA'SININ KIZI KIZI A.NKARA (Cumhuriyet Büro- su)-Gazetemızyazan CüneytAr- cayürekın "Büyüklere Masallar, Küçüklere GerçeUer" dızısının 6. kitabı ""Baba'sının Kızı" Bilgı Yayıne\ı tarafından yayımlandı. Kıtaptan satırbaşı eelışmeler şöy- le- Demirel den itiraf - Belleğimde o gün. Demirerın sövledıklerı bütün çızgileriyle canlı. O pazartesi günü (3 Ocak 1994) laf nası! açıldı. şimdi anım- şamıyorum ama Cumhurbaşkanı Demirel -odada sadece ikimiz vardık- bırdenbire"1965'te mey- danacıkhk. J W e kadar fîilisiya- sette kaldık. Buraya(Çankaya'ya) gelmeseydim üçbeşyıldahagötü- riirdüm siyaseti. Hoş, şimdi sha- setten kopmuş, siyaseti bırakmış değilim. Vmafiili siyaseti sağljğım engelleyecektT dedi Asker değerlendlrmesi - ÇiHer'ın PKK teroru uzenne durmadan "Ya bitecek, ya bite- cek" \ e\ a "Ya biter, ya biter" gi- bı artık klışeleşen ıfade bıçımiy- le konuşmasına değindim. Oysa PKK'ye destek \eren dış kaynak- lardan anndırma ısteklenne değı- nirkcn "Ne bitecek ki~ Suriye işi de fîyasko" dcdım. Birden palla- dı: "Budala bu, budala" dedı. - Kınıı çe\relerın "askerlerin Güneydoğu'dan çekilmesini iste- diklerini" söyledım ve Demirel yınepatladı. u E>et,askerlerçekil- sin" dedı "Bir yıl sonra "Sız bu ıs.ı beceremiyorsunuz' dij'e reji- nıin başında patiasınlar." 'Özer Çiller karısından daha akıllı' - OzerÇiIJcr. eşı Tansu Çıller'le ilgılı şöyle bır görüş öne sürüyor: "Benim hayatım karunın kınp döktüklerini toplamakla geçiyor, geçti" dı>or Demirel bır kez da- ha bana (1 W3"te) Özer Çiller'ı övüyor "Buadamkansındanda- ha akılh" dıvor. Bir zaman sonra. Demirel değışecek. Özer Çıller'i de hemen hemen her açıdan eleş- tiriye tabı tutacak 'Bu hüfcümetin işi bfttl' Cumhurbaşkanı Demirel o gün Cüneyt Arcayürek kitabında, Demirerin Doğan Güreş'ten ıNecmettin Erbakan'a, Tansu ve Özer Çiller'e kadar düşüncelerini açıklıyor. (21 Ocak 1994) "aksaklıklan Tansu Çiller'in yüzüne söyieyece- ğüıi" belirttıkten sonra, biran dur- du. Yüzüme bir süre baktı: "Sana bir şey söyleyeceğim a- ma bu, tamanuyla ararmzda kala- cak" dedı. Sonra konuştu- "Bu hükümetin işi bitmistir" dedi. O (Demekkidemeçlerindesöyledik- lerini Demirel'e yineleyip yuttur- maya çalışıyor.) Ve şimdi sıra se- çımlerde' dedi. Fakat ben Çil- ler'e;'Seninle bu konulan tartış- maya vaktim yok' dedim. 'Söy- lediklerinın hiçbın ile mutabık de- ğilım' dedim. Bu kadın ucuyorha- deyım". (Gülüyor) Her şeyde ba- şanlı olduğunu söylüyor." 'Tansu yayar korfcusu' Cumartesı (5 Şubat 1994) gü- nü Demırel'le çeşitlı konulan ıçe- ren söyleşimizde aramızda şöyle • Cüneyt Arcayürek'in kitabında, PKK terörünün çok şiddetlendiği dönemde devletin zirvesinden yansıyanlara ilişkin gözlemler ve dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in Başbakan Tansu Çiller'le yaşadığı gerilimler, askeri kanadın yaklaşımlan Arcayürek'in usta kaleminden okurlara aktanlıyor. kadar kesin konuşuyordu: "Ben şu kadarhükümet yapüm. Bakar- dım. hükümetyürümüyor, bitmiş. Hemen seçimegider, kazanırgeBr- dim. Ancak~. (kısa bir duraksa- madan sonra) bu hükümetin al- ternatifi yok. Tansu Çiller'in de yok! DYP'siz bir hükümet olmu- yor. Tansu Çiller geçen de bana geldi.' Terörle mucadelede, dış po- lıtikada başanlıyız' dedi bana. valarda. Hükümet ettiğifalanyok. Darmadağınık. Sorunlan da bif- miyor. Memduh Yaşa. Tevfık Al- tınok ve başkalanyia konuştum. Bana 'Ekonomıde bır sakatlık yok, sorun sıyası' dediler. Finans kmnaklannı bulmak meselesi. Bulanmor. Zira hükümet yok. Son ĞİK toplantısında ne de- mişbiliyor musun? 'Dünyada 5 li- der sayılsa. ben bu 5 liderin ıçın- birkonuşmageçtı: C.A.: Çiller. Sedat'a bir gece önce telefon edıyor. 'Yann çok önemli bir haber olacak' diyor ve Zeli bombalanıyor. Şimdi de 'AB'den önemli bir haberçıkacak' demiş Adapazan'nda. S.D.: Adam sıkılarak (Genel- kurmay Başkanı'nı söylüyor) ya- nıma geldı MGK'deydik 'Sizin- le özel konuşmam lazun' dedı. Yandaki salona geçtık. Tam anlat- maya başlamıştı ki. kapı açıldı. Çiller gırdi. arkasından da Murat Karayalçın. Genelkurmay Başka- nı sustu. O zaman Doğan Paşa'} a 'Anlatın' dedim. O da Zelı kam- pıyla ilgili aynntıyı verdi. Genel- kurmay Başkanı habersızar. Tan- su Çiller \ ayar dıye olacak. susu- yor, susmayı yeğlıyor. Erbakan'ın mal varlığı Demirel: "BurayaCumhurbaş- kaıu seçilen bir Çeçen'i getirdiler. O zaman yapmayın dedim. (Ama Demirel de adamı Köşk'te kabul etti) Şimdi Rııslar bundan huyla- nıyor. Çeçenlerle ilgüenir misin, al sana Kürt meselesi." Lafı değiştırmek ıçın Erba- kan'ın bır tarihte vergi kaçırdığı söylentilennden sözettim. "Hari- ka" dedı. Demirel. Erbakan'ın zenginlığine değındı: "74-75- 79'da edindikieri ile bu > lUardaki mal varüğuu ah alta koysunlar, ba- sit bir araşürma yeter" diyor. BIR YOL HIKAYESİ TAYFUN TALİPOĞLU Gecekonduya Teslim Bir Yol Hikâyesi Su gibiydiler... Henüz bulamamışlardı yataklarını. Ve görmeden o kocaman suyu, "öylesine" yaşamaktaydılar. Farklı nedenlerte "gurbetçi"yâi\er. Ama özlemleri aynı: "Yeni bir hayat, daha özgür bir gelecek..." "Birkaç briket üst üste gelecek ve 'izin verilirse' gelecekleri burada şekillene- cek..." Sonra bir umut, "yer tutarsa ayaklan, Hazıne arazileri onlara mülk olacak..." "önce kalmak, sonra çözüm" is- teyecekler dağ gibi sorunlarına. "Yol, elektrik..." bu dağ başlarına. Ve birçoğumuz, kızacağız onlara: "Davet mi etiik sizi buralara?" "Rant sağlamaktır" diyeceğiz yaptıklarının adına. fki-üç kuşak kurban vereceğiz bu savaşta. Ta ki onlar oralı olana... Doğru elberte. Kimse kimseyi çağırmadı. Kimse kimseyi beslemenin değıl derdinde. Ama hıç mi suçumuz yok bu gelişte? Seyirci kalmadık mı o sıladan yolcu edilişlerine? Öyle, çaresizlikten, kaybedecekleri bir şey olmama- sından değil bu gelişler. Bir ekmekle huzur bulunuyorsa bu ülkede, soluk alıp vermek "yaşamak" sayılıyorsa bu süreçte, "Niye geldiniz" diye sorgulamak düşmez hiçbirimize. Uzaktır ama kent merkezine, en seyiriik yerıdir kentin "kondulan, gecenin. Yeni yeni isimler bulunur... Gelinen yeri anımsatırçoğunlukla. Çamlıbel, Esentepe, Erenköy, Göçerler yadaMazı Dağı... Bazen de sınır ötesidir adlan, ' Mesela "Kanal Altı". Mavi gök ufuk çizgisinde buluşur mavi suyla. Zor görür denızi, "Olsun ama, burası Antalya"... Onlar, henüz anlayamamış olsa "erken yaşamak" diye. Aldanacak şeyler tükenince, bir umut "bilinmeze" yol alınca hazır oluyor hayaller, yıkılmaya. Biz teşekkür edip biz özür dileyeceğiz. Bugüne kadar hep "görmezlikten" gelindiniz. Ama şimdi yanı başımıza, yaşadığımız kentin varoşlanna geldiniz. Nedenıni bilmeden bu göçün, anlamadan kızanlara size, aldırış etmeyinız. Isteseler de ıstemeseler de "artık birlıkteyiz "... Ve "hoş" geldiniz. Ama kolay değil... Yalnız olmaz. Art arda dizilmiş bu kadar engele karşı tek başına savaşılmaz. Dilinden anladığın, tanıdığın ve geçmişini bildiğin, güvenebileceğın bir hemşerin olmalı. Öbek öbek evler, gelinen yerin sanki bir modeli. Işte, biraz yukarda Kırşehirlilere rastlanmakta. inşaat mevsimi uzundur ya buralarda, işşizlik de diz boyu ya memlekette, sıcak bir umuttur Antalya. Aynı yoldan gıdilen benzer evlerde, yoksulluğun da boyutu farklı öykülerinde... Çat kapı gıriyoruz, hikâyenin bir sahnesine. Amelelik ve yoksulluktan öte bır engel daha var bu "ev" denılen yerde, çocukların önünde. Alışmıştık da Doğu ve Güneydoğu'nun köyle- rinde, şaşırdık: Nüfus kâğıtsız olur mu Antalya'nın göbeğınde? "Varsayımlar üstüne kurulan" biryarın... Dört çocuk, bir kadın. Çocukluklarıyla "var", Vatandaş olarak "yok"\w... Eğip bükemiyoruz günü ve gerçeği. da şimdilik "kaygılar" ön planda. Bu davetsiz konukların bir bölümü Antalyalı, bır bölümü Istanbullu, bir bölümü de Adanalı. Gündüzlen' azalır, geceleri çoğalırlar "/condu"larda bu insanlar... Bir yerinde bıraktıkları yaşamda son mermiyi harcarken bir kuşak, "yeni başlamadadır" en yenileri. Görmemış de olsalar doğdukları yeri. Gün erken, gece erken, iş erken, işşizlik erken... Yük "erken biniyor" yani. Evlenmeden, çoluk çocuğa kavuşmadan, daha çocukken yükleniyorsun, yorulmaya hakkın yok. Ben buna derim Aşağısında mahallenin, bir yoksulluk var ki karşımızda, sormayın gitsin. "Edebiyatını değil, aslını sorgulamaktan geçer bu fukaralığın" deyip girdiğimiz evde ne "görduklerimizi" yazabildik, ne "duyduğumuzu" anlatabile- cektik... Bir dizi filme değil tanıklığımız. Kaçakçısı da değiliz duygulann. Ama "yoksulluk, gerçek" bir kere. Çıktığımızda oradan, elimizde kalmıştı sankı yüreğımiz. Soramadım adını, neydi? Tabaktakı üç beş zeytin, ondan daha fazla gözyaşı... Aklımda hep kalacak olan... www.bamteli.tv ttalipoglu << ixir.com Partileri asirete teslim etmisler* Murat Karayalçın meseleleri anlamıyor Kars gezisinden önce "eski valT diye tanımladığı Srtkı Bey'i arattı. Telefonu kapattıktan sonra bize döndü: "Partileri, DYP üe SHP'yi 'aşirete' teslim etmisler" dedi. Demirerin daha sonraki sözlerinden anladığım kadanyla aşiret dediâi PKK'ydi. "ÖzellikleSHP.Bölge komutanlığı PKK'liye Apo'nun akrabalanna bırakjlmış" dıyordu. Ama daha sonraki konuşmaları çokılginçti:tt Kara Kuvvetleri Komutanı" diye başladı söze: "Geçenki MGK'de PKK'yebelediye baskanının 500 milyon lira verdiğini. PKK'nin ise 1^ milyar topladığını söyledi" dedı. Bu bilgiyi DemireJ iki kez yineledikten sonra •u Bunun üzerine Murat Karayalçın 'Bizim Fehmi mi* diye sordu komutana" dı>e sürdürdü, ama komutanın Karayalçm'a verdiği yarutı söylemedi. - Murat Karayalçm SHP grubuna hâkim değildi. Demirel bu noktaya geldiğimde konuştu: "Murat'la bir yere varmak mümkün değil Anlamıyor meseleleri'" dedi. Aşiret reisleri ve Ağar olayı Güneydogu'daki aşiretlerin reisleri Ankara'y^ geliyor. Reislerin başkente gelmelerini kim, hangi makam organize etti, belli değil. Mehmet Agar "Herhalde tel«ızyona çıkmak için geldiler" diye alaylı bir açıklama yapıyor. Bir pazartesi günü (29 Kasım 1993) bilmeceyi çözmek için Demirel'e aşiret reislerinin başkent gezisini kimin organize ettiğini sordum. Çok net bir sesle "Mehmet Ağar" dedi.Ağar ne zaman koltuğunu terk edecekti? Demirel kısa bir yaıut verdi: «Yakmdır!" GENELKURMAY BAŞKANI: Doğan Güreş Paşa'nm 8 ayı kaldı Demirel'le görüşmemizde bir ara ^Genelkurmay Başkanı ile ilgili 'bir şeyler' var w demiştim. "Neydi o Genelkurmay Başkanı meselesi" diye sordu. "Efendim, Doğan Paşa her yerde 'Güneydoğu sorununu ben çözerim' diye konuşuyormuş. Görevde kalmasmın nedeni de buymuş." Belki başka "bir şey söyleyeceğimı sanıyordu. Renk vermedi. Yüzünde tek çizgi değişmedi. "Peki ama" dedi: "Bugüne kadar Güneydogu'yu niye halletmemiş?*' Bu cümlenın ardmdan mınldanır gibi; "Şunun şurasında 8 ay kaldı" diye konuştu. Doğan Paşa'nm görev süresini anımsatıyordu. Bu kısa görüşmeden, Cumhurbaşkanı' ndan Genelkurmay Başkanı'nın fazla hazzetmediği izlenımini bir kere daha alarak aynlıyordum. 'Güreş cok konuşuyor...' C.A.: Siz sürekli bunlan söylüyorsunuz ama; ortalıkta darbe söylentilennden geçilmiyor. Bu sözlerini ciddi uyan diye alıyorlar. 'Yumruk' sözcüğünü de haklı olarak 'darbe ve asker' diye algılıyorlar. S.D.: (Durdu, hemen yanıt vermedi.) Cumhurbaşkanı darbe duyurur mu? C.A.: Genelkurmay Başkanı'nın yakın çevresi diye gazetelere geçen DEP'lılerle ilgılı sözlerini herhalde okudunuz. S.D.: Çok konuşuyor. Süresinın bitmesini iple çekiyorum. C.A.: Ağustosa kadar. S.D.: Bir de şu var. (Doğan Güreş için söylüyor) Etki altında kalıyor. dolduruşa geliyor. (Bir ara sustu. Düşündü ve) Askerlerde demokratik sabır yok dedi. Sönmez Köksal'ın yarası Süleyman Demirerin MlT'e bakışı MlT Müsteşan Sönmez Köksal, Cumhurbaşkanı'nm yanına girecek, içeride biri var. çıkmasını bekliyor. "Başbakan, edd MİT'çflerden Nuri Gündeş'i danışman almış" dedim. Yarasına dokundum sanınm. Örgütteki ikilikten yakmdı. Ikiliğin bir kanadının Hiram'Ia öteki kanadının da Nuri Gündeş'le temsil edildiğini söyledi. ÇiDer sürekli "MİTin devlete istihbarat yapamadığınr söylüyordu. bunu anımsattı. Belki Mehmet Ağar'ın belki de Nuri Gundeş'in telkinleriyle böyle konuşuyordu Başbakan. "Biz" dedi Sönmez Köksal, "polis gibi çahşamayız": "Lke ve benzeri terörist baskınlannı gerçekkşmeden önce Cumhurbaşkaıu'na, Başbakan'a, GeneJkumıay'a ve ilgili devlet birimlerine bildirdiklerini" söyledi. Istıhbaratsa işte istihbarat demek ıstiyordu. Köksal; "Bizde bu bfldirimierin kaydı var. Tarihiyle günüyle,'' Yani MlT ayağtnı sağlam basıyordu. Gündeş ve Demirel 17 Kasım Çarşamba günü, yanm saatlik görüşmemizde birinci önemde konu MÎT üzerine oldu. Nuri Gündeş, bugün Demirel'e geldi. Cumhurbaşkam "Gündeş bana Sönmez Köksal'ın ayağını kaydırmakla hiçbir ilgisinin olmadığını söyledi" dedi. Müsteşarla Başbakan arasında sular durulmuyordu. Sönmez Köksal'ı Demirel tutuyordu. Demirel, Köksal'ı desteklemesinin nedenini şöyle açıkladı: "Bu adamı oraya ben getirdim. Bagdat'ta büyükelçi iken çok güzel bir rapor verdL Saddam'ın Kuveyt'i işgaj edeceğini biidirdi." TSK^NİN BÜYÜK TEPKİSİ Dicle ile konuşma ve DEP sorunu TSK."DEP'inMecli$'i rencide ettiğuıi" düşünüyor. Güreş'in yakın çevresine "Bunlar hain değil de kim hain?" dediği yazılıyor, söyleniyor. ... DemireL DEP Başkanı Hatip Dicle ile görüşüyor. Cumhurbaşkanı görüşmeyı anlatıyor: "Dedim ki, 'Bu devlet sızın devletiniz değil mi? Eğer bir sıkıntınız varsa bunu burada halledeceksiniz. Ve elinizde zeminler yok mu? Burası konuşan Türkiye. Burada zeminler yok mu? İşte Meclis!" Cumhurbaşkanı'nı 'olumlu bulan" DEP Başkanı, "Sıkıntılarunızı ve karşı karşıya olduğumuz baskılan anlattık. Bize kendimizi güvencede hissetmemizi söyledi. Olumlu bir tavır sergUedi" diye konuşuyor. Oysa, Demirel'in DEP konusunda hükümetten ayn düşündüğünü söylemek abesle ıştigal! Fakat Dicle'nin daha sonra bütünüyle basına yansıyan 'malum sözleri' TSK'de -haklı olarak- büyük tepkinin doğmasma yol açacak nitelikteydi: Şöyle demişri Dicle: "Bunlar (Tuzla'daki askeri öğrenciler) askeri üniformabydüar ve askeri hedeftiler. Savaşta böyle masum insanlar da ölür." Güreş'in suçlaması Güreş'ın, yakın çevresine yaptığı söylenen değerlendirme elbette çok sert olacaktı.Güreş, "Eşkıvayı sadece Bekaa'da aramayın. Maalesef bunlann bir kısmı Vleclis'in çatısı altındadtr. Türkiye'nin kendilerine sağladığı imkânlan kullanıyoriar. Kullanmakla da kaJmayıp ihanet içinde bulunanlaruı istifadesine sunuyorlar. Bunlar Türk askerine, düşman askeri gözüy le bakıyorlar. Öyleyse bunlar hain değil de kimdir hain?"2aten (20 Şubat 1994) îçişleri Bakanı Nahit Menteşe, "Hatip Dicle'nin vatan haüıi oMuğunu" ilan etti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle