Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8HAZİRAN 2OO1 CUMA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR kurturfr» cumhuriyet.com.tr 15
^^^İ Usta yönetmen, 'Sıcak Çikolata' ile artık olgunluk döneminin keyfini çıkanyor
L'habroPden atışa devamEskigözağnsı ünlü piyanistle (Jac-
ques Dutronc) yıllar sonra yeniden
evlenen, görünürde melek gibı, her-
kesin ıyiliğıni isteyen, hep veren. oy-
sa benmerkezli dünyasında içten ıçe
kaynayan, sapkın, hasta bir kışiliğe
sahıp bır çikolata patroniçesinın, Is-
viçre'nın namlı çikolata markasını
çağnştıran adıyla Mika'nın (Marie-
Gaire Muller'in) dramını anlatıyor.
ChabroTün festivalden sonra sınema-
larda gösterilmeye başlayaıı son fil-
mi "Sıcak Çikolata". Mika rolünde-
ki yorumuyla 2O00 Montreal Festı-
vah'nde en ıyı kadın oyuncu seçilen
IsabeUe Huppert, yeni bir sorunlu-ta-
kmtılı hasta kompozısyonu çiziyor.
yıllardır artık uzmanlaştığı söylene-
bilecek bir rolde. Zaten bu gözde
oyuncusuyla beşinci kez çalışan
Chabrol de sırf Huppert içın yaznıış.
çekmiş "Sıcak Çikolata'"yı.
Amerikalı Chariotte Armstrong'un
"TheChocolatCobweb"adlı polısıye
romanından serbestçe uyarladığı fil-
me alışılmış bir "doğumhanede be-
beklerin kanşması1
" entrikası ekleyen
Chabrol, konuyu tutucu Fransa taşra-
sı yerine bu kez malum "tarafsızüğıy-
Ia" adı çıkrnış, temiz, mürefFeh saat-
çikolata ülkesı tsviçre'ye taşıyor.
Kansını şaibeli bir araba kazasın-
da yitirmiş, oğlunu (Rodolphe Pauly)
bir başına büyütmüş ünlü piyanistle
zengin kızı Mika'nın (Huppert) şata-
fatlı evlenme töreniyle açılan film,
Azteklergibi tarçınlı, zencefıllı, zer-
deçallı çikolata yapıp sevdıklerine ik-
ram etmeyi ahşkanlık haline getırmiş.
anaç ve sevecen Mika'nın çevresın-
de gelişiyor. Derken günün bırinde
piyanistin ölen kansına benzeyen. pi-
yano öğrencisi. genç, güzel bır kızın
(Anna Mouglalis) çıkagelmesıyle ai-
lede durumlar, dengeler değişiyor, es-
ki hesaplarortaya çıkıyor. Ünlü pıya-
ahşdmış, ama yin§de
filmi sürükkyen
Anna Mouglalis w Jacques Dutronc
nist, vaktıyle hastanede kanştınlmış,
gerçek çocuğu olabileceğini ileri sü-
ren genç kıza, kan çektığinden midir
nedır, ılgısiz kalamıyor.
Klinik bir vaka çeşiüemesi
Kendı de evlat edinilmiş bir çocuk-
ken büyük bir çikolata imparatorluğu
mırasına konan. onca dünya malına
karşın aslında bir hiç olduğunun far-
kındakı Mika'yla piyanistin delikan-
lı oğlunun da huzurlan kaçıyor. Dış-
landığı ızlenimine kapılan ve ayağı
kazayla (!) üvey annesince haşlanan
oğul, müşfik Mika'nın getirdiğı, Je-
an Renoir ve Fritz Lang'ın kenarda
köşede unutulmuş filmlerini seyredi-
yor. Mika'ysa, özene bezene, törenle
hazırladığı sıcak çıkolatalanna za-
man zaman uyuşturucu ılaç kanştır-
nıadan duramıyor. Ailenin çözülüşü-
ne seyirci kalamıyor Mika. Aslında o-
nun bir hastadan çok, klinik bir vaka
olduğunun, filmin yansında iyice be-
lirginleşmesiyle bitiveriyor hikâye.
Entrika, sürpriz fılan pek bir şey kal-
mıyor ortada. Meraklısı için sonrası.
Chabrol'ün bu sapkın burjuva dramı
çeşitlemesmi nasıl bir sona bağlaya-
cağını tahmin etmekle geçiyor. Final
görüntüleri, kanepede, cenin pozis-
yonunda kıvnlan, süngüsü düşmüş,
perişan bır Mika. (Bu Mika bize,
Chabrol'ün ilk dönem filmlerinden
"A DouMe Tour-Tehlikeli Rabıta-
lar"ın klasik müzik tutkunu. suçlu.
hasta karakteri Mario David'i anım-
sattı.)
Yetmişini aşmasına karşın hâlâ üre-
ten, Yeni Dalga'nın öncüsü Chab-
rol'ün, artık olgunluk döneminin key-
fini çıkararak dalgasını geçtıği yeni
bir "tûr ahşnrmasr sayılabilir "Sı-
cak Çikolata" 5 yıl kadar önce "Se-
remoni" başyapıtını alkışladığımız,
yarım yüzyılhk meslek yaşamına
5O'yi aşkın film sığdırmış ustanm
çok başanlı işlerinden değil. Kimi ba-
şanlı bölümlerine karşın Chabrol'ün
fılmografisinde yeni bir başandan
çok, kendini tekrarniteliğindeki film.
yönetmenin onca birikimini, her za-
manki sinik, hınzır bakışını içeriyor
yine de.
Meraklısını, bildik bir psikolojik
gerilimin içine çekerek ağır ağır sey-
reden "SKakÇikotota", Chabrol sine-
masının albenisine kapılanlann ilgiy-
le seyredip unutuverecekleri, aksi-
yon-özel efekt tiryakılennınse sıkıla-
caklan bır film sonuçta. Isabelle Hup-
pert'ın alışılmış ama yıne de filmı sü-
rükleyen performansına dikkat.
Sıcak Çikolata - Merci
pour le Chocolat /
Yönetmen: Claude
Chabrol / Senaryo:
Caroline Eliacheff, C.
Chabrol / Kamera: Renato
Berta / Müzik: Mathieu
Chabrol / Oyuncular:
Isabelle Huppert,
Jacques Dutronc, Anna
Mouglalis, Rodolphe
Pauly, Brigitte Catillon,
Michel Robin, Mathieu
Simonet Lydia Andrei /
Fransa 2000 (Belge Film)
Bombalann yağdığı bir 'Titanic'...150 milyon dolan aşkın bütçesiyle bu ya-
zın en büyük Hollyvvood bombardımanlann-
dan biri olacağa benzeyen "Pearl Harbor"
bugün bizde de gösterime ginyor.
1997'nin gışesi parlak, olay-filmi "Tita-
nic"in başansından yüreklenip esinlenerek
aynı reçeteyle, dünyanın parasına kotanlmış,
3 saati aşkın bu yeni büyük stüdyo yapımı, tı-
pik Amerikan gözlükleriy-
le 60 yıl öncesınin tarihsel
gerçeklerine bakarak en ya-
van melodram klişe ve çiz-
gi roman karakterleriyle ha-
muru yoğrulmuş, bitmek
bilmeyen bir üstünyapım,
beylik deyışle tam bir ya-
malı bohça. Hem aşktan
hem savaştan dem \ uran se-
naryo, herhalde Barbara
Cartland'ın kaleminden
çıkma!
ABD filosunun Havva-
ii'de Pearl Harbor Lıma-
nı'nda miskın miskin uyuk-
larken 7 Aralık 1941 saba-
hında Japon uçaklannca
bombalanmasını, araya ay-
nı kadına (hemşire rolünde-
ki Kate Beckinsale, Tita-
nic 'in Kate Winslet'inden
daha güzel) âşık olan, çocukluk arkadaşı iki
Amerikalı pılotun (Ben Affleck, Josh Hart-
nctt) öyküsünü de kanştmp kaynaştırarak an-
latıyor "Pearl Harbor". Bomba yağdıran
uçaklann savaş akrobasisini olanca dehşetiy-
le veren, özel efekt becerisiyle destekli görün-
Yönetmen: Michael Bay
/ Senaryo: VVilliam
Randall / Kamera: John
Schvvartzman / Müzik:
Hans Zimmer /
Oyuncular: Ben Affleck,
Josh Hartnett, Kate
Beckinsale, Jon Voight,
Cuba Gooding Jr., Alec
Baldvvin, Dan Aykroyd,
Tom Sizemore /
ABD 2001 (UIP)
tüler gitgide etkileyicilığini yıtinyor ve dakı-
kalar ilerledikçe, başlarda görsel bakımdan
göz dolduran film, giderek iç baydırıcı bır
vatanseverlik edebiyatı paralayıp mendil ıs-
latan bir romantizm destanına dönüşüyor, ha-
fif üniforma-mılıtarizm övgüsüyle kanşık.
İlk yarısı beylik bir aşk hikâyesi halinde
geçen filmin ikınci yansı bütünüyle savaşa
hasredilmiş. Hans Zim-
mer'in dur durak tanımayan,
Titanic'vari müzıkleri eşli-
ğinde, oldukça uzun tutul-
muş bu kamikaze-bomba-
savaş görüntüleri, seyirciye
koltuğunda yer yer sıkıntıh
bir cehennem kargaşası ya-
şatırken kahraman Ameri-
kan pilotlannın, benzini ye-
tersiz(!) uçaklarla Tokyo'yu
bombalamaya yollandıklan
finaldeki intikam seferi ve
ölenin-kalanın belli olduğu,
beklenen mutlu son iyice
çocuksu ve hafif kaçmış.
KJip ve reklam filmlenn-
den sonra "The Rock-Ka-
ya" (1996), "Armageddon"
(1998) gibi yüksek bütçeli,
uzun, gösterişli aksiyon fil-
mi türünde ısrar eden 36 ya-
şmdaki iddialı yönetmen Michael Bay, Pasi-
fik Savaşı gıbi bir yakın tarih malzemesine
ve savaşın içine çektiği bır aşk üçgenine da-
yandırdığı yeni filmi "Peari Harbor"da yi-
ne aksiyonu ihmal etmiyor.
İç baydırıcı bir vatanseverlik edebiyatı pa-
ralayıp mendil ıslatan bir romantizm
destanı düzdügü bu son filminde
"İnsanlar Yaşadıkça" ya da "Casab-
lanca" gibi türün klasiklerinden de bol
bol esinlenıp yararlanmış baştan sona.
Doğrusu "Ince Kırmızı Hat" gibi
bir başyapıt beklemiyorduk
Michael Bay'den, ama bu ka-
dar Titanic taklitçiliği de ol-
maz kı.
Filmden geriye kalan,
göz boyayıcı anlatım,
karton karakterler, arka-
daşımın aşkısın durum-
lan, hamasi edebiyat
ve 'Idtsch'. Richard
Fleischer'ın 30 yıl ön-
ce burun kıvırdığımız
"Tora! Tora! To-
ra!"sı bile çok daha
gerçekçi ve spekta-
külerdi.
Sonuçta Ameri-
kan sınemasına öz-
gü teknik-efekt cila-
sı çekilmiş, gösteriş-
li, ama akıl yaşı ol-
dukça düşük, uzun,
daldan dala atlayan bir
savaş-felaket filmi-ağ-
dalı melodram havasında
seyreden bu "Pearl Har-
bor"a katlanmak zor, biz-
den söylemesi. Mizah
dergilerine iyi malzeme
olacak bu 'epik\
Filmden geriye, göz boyayıcı
bir anlatım, karton
karakterler ve 'Idtsch'
kalıyor.
İZLEYİCİ CÖZÜYLE ERDAL ATABEK
Medyaya ve sisteme eleştiri
FHmde, televizyonıın insanı nasıl yönJendirdiğini bir kez daha görüyonız.
'15Daldka'da Doğu A\rupalı iki ki-
şinın Amerika'ya kuşkulu girişlerinde
arkasının farklı bir serüveni getirece-
ği duygusu hemen alınıyor. Sinemaya
ilgi duyan izleyıci kısa bir süre sonra
yanılmadığını anlıyor. Emıl ve Oleg,
paralannı alıp kaçan arkadaşlannı ara-
mak üzere Nevv York'a gelıyorlar ve
aradıklannı buluyorlar. Emil, Çek ve
paranın ortağı. Oleg, Rus, yaşananla-
n filme almayı istiyor, bunun için bir
kamera çalıyor ve her şeyi filme alı-
yor. New York polisi, işlenen iki cina-
yetin peşine düşüyor, ünlü dedektif
Eddie Fleming operasyonıı yürütüyor.
Cinayetlerle bırlikte yangın da çıkmış
olduğu içın genç 'kundakçıhk müfet-
tişi* Jordy Warsaw da dedektıfe ortak-
lık edıyor. Filmin örgüsü ustalıkla iş-
lenerek dedektif Flemıng'in başan sır-
lanna değinilıyor. Dedektif, medyayı
başanyla kullanarak ününü genişletı-
yor ama Jordy bundan hoşlanmıyor.
Polis dedektifi Fleming (Robert deNi-
ro) kendine güvenen. işini bilen. sert
tavırlı biri. Ama sevgilisi, haberci Ni-
colette karşısmda acemilik çekiyor.
Nicolette (Metina Kanakaredes). de-
dektife hayran ama bir türlü bekledi-
ği teklifi alamıyor (artık evlenseler ıyi
olacak).
Olaylar beklenmedik derecede hız-
la gelişiyor. Emil. sanıldığından daha
kurnaz ve acımasız. Oleg de umuldu-
ğundan daha hızlı. Polisle katıller ara-
sındaki kovalamaca her sürprize açık
Tam bır aksiyon filmi havasına giril-
mişken gözü kara katil Emil'ın daha
kapsamlı bır plan yaptığı anlaşılıyor.
Bu kurnaz Çek, Emil, Amenka'daki
sistemin püf noktalannı çözmüş gibı.
"Hangj cinayeti işlersen işle, televizvo-
na çıkarsan gündeme oturursun; deli
olduğunu söykr, adaleti durdurursun"*
diyen Emıl, gerçekten de kendinden
emm davranışlarla söylediğini kanıt-
lamak istiyor. Oleg'in çektiği cinayet
filmlerinin pazarlığını yapan katiller,
medyada haber kovalayan Robert
Havvkins'le pazarhğa oturuyorlar. Te-
levizyonun kamuoyunu nasıl yönlen-
dirdiğini bir kez daha görüyoruz. Böy-
lece aksiyon filmi olarak başlayan '15
Dakika". medyayı. adalet sistemini
eleştiren bir yola giriyor ve izleyiciyi
bu konularda gerçekten de düşi&ıdü-
rüyor. Yönetmen John Herzfeld, bu
sürprizli akışı çok iyi yönetmiş. Oyun-
cular da Emil'de Karel Roden (ger-
çekten çok iyi bir Çek oyuncu), O-
leg'de (Rus Oleg Taktarov) çok iyiler.
Robert de Niro deneyımli oyununu oy-
nuyor. Jordy de Edvvards Burns'ün
kompozisyonu başanlı.
tzlenmesi zevkli, mesajlan düşün-
dürücü bir film. Zevkle izlenir.
KEDtGOZU
VECDİ SAYAR
Varsın, Sanata Değer
Vermesinler
Diyarbakır'dan gelıyorum. Dolu dolu yaşanan do-
kuz günün ardından, duygularımı ıfade edecek söz-
cükleri bulmakta güçlük çekiyorum dersem inanır
mısınız? Belki iki sözcükle anlatabılirim duygularımı:
Coşku ve umut. Ancak, geçen yıl gerçekleştirdığimiz
"Istanbul-Hakkâri Sanat Köprüsü"nün coşkusu ile
kıyaslayabilirim yaşadıklarımızı. Kuşkusuz ölçek ola-
rak Hakkârı ile kıyaslanamayacak boyutlarda idi, Di-
yarbakır'da bizı kucaklayan kitleler.
Inanılmaz bir potansıyele sahip Dıyarbakır. Sanat-
sal etkınlıklere büyük bır ilgi gösteren, etkınliklere ak-
tif bıçımde katılan, sorgulayan, düşünen bır gençlik
var bu kentte. On beş yıl süren çatışmanın hıncını alır-
casına kültürel etkinliklerden yararlanmaya, ufukla-
nnı genişletmeye çalışıyor Dıyarbakır gençliği.
1. Diyarbakır Kültür ve Sanat Festıvali'nin yuzü aş-
kın etkinliği, yüz elli bine yakın bir izleyici ile buluştu.
Bu ılgide, önlerine konan programın kültürel çoğul-
culuğu yansıtan ıçeriğı de etkılı oldu kuşkusuz.
Doğu'ya ciddi bir yönelış var şu gunlerde. Ama,
farklı girişimlerin farklı nıyetleri ya da yaklaşımları ol-
duğu da bır gerçek. Devlet kaynaklı girişimlerin bir
bölümü, 'resmi sanat ç/zg/s/'nın dar kalıplarından
henüz sıyrılamamış.
Birbaşka olgu da, bazı aydınlarımızın 'oryantalist'
yaklaşımlardan henuz kendilerini kurtaramamış ol-
maları. (Diyarbakır Havaalanı'nda rastladığımız, 'sa-
fan' giysili aydınlarımız gözümün önünden gitmiyor).
'Mısyoner' tavrı ile Doğu'ya kültür götürmek, olma-
yacak duaya amin demektir. Ancak, halkın kültürel
değerlennı yadsımayan, tüketımden çok üretıme dö-
nük bir yaklaşımla bölgeye yararlı olmak mümkün gi-
bi gelıyor bize. Güneydoğu'nun aydın gençliği, bu
yaklaşım farkını hemen kavrıyor ve inanılmaz bir des-
tek veriyor.
Dıyarbakır'da Büyükşehir Belediye Başkanı Feri-
dun Çelik ve tüm belediye kadrosu, inanılmaz bir e-
mek harcadılar festival boyunca. Gelecek yıl, dene-
yımli bir ekiple çok daha büyük bir başarıya imza ata-
caklarına hiç kuşkum yok. Bu yılın en önemli eksik-
liği, devlete ait mekânların yeterince değerlendirile-
memesi oldu. Gelecek yıl, bunun da aşılacağına, fes-
tivalin devlet, yerel yönetım ve sıvıl toplum uçlüsü-
nün ortaklaşa çabası ile gerçekleşecegıne ınanıyo-
rum. Bölgede yaşamın normalleşmesi, banş ve kar-
deşlık duygularının güçlenmesı için bundan daha
buyük bir olanak olabilir mı?
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi ile birlikte ger-
çekleştirdığimiz bu etkınlikte en büyük desteği kedi-
lerden aldık, her zaman olduğu gibi. Çeşitli sanat
dallanndan dostlar, karşılık beklemeksizin katıldılar
festivale. Ama aldıklan karşılık, parayla ölçülmeye-
cek bir değerde. Yüz binlerce Dıyarbakırlının sevgi-
sını kazandılar. Bir de, eminim çok şey öğrenerek ay-
nldılar oradan. Müzik (Mazlum Çimen), plastik sa-
natlar (Mehmet Güleryüz, Nesrin Nergiz Kara), kı-
sa film senaryosu flşıl Özgentürk), film (Reis Çe-
lik), öykü (Aslı Erdoğan, Suzan Samancı), şıir (Or-
han Alkaya), fotoğraf (Isa Çelik), tıyatro (Celil Tok-
söz) atölyelerine katılan iki yüzün üzerinde sanatçı
adayı, festivalin bitiminde bu ilişkinin sürekli olması-
nı diliyordu. Öğretmenlerin duygulan da farklı değıl-
di. Hepsi de yaşamlarının en önemli deneyimlerin-
den birini gerçekleştirdiler Dıyarbakır'da.
Ülkemizin onde gelen şaırleri (kimı büyük kentler-
den, kimi Diyarbakır'dan, kımı Türkçe, kımi Kürtçe),
binlerce kışınin ızlediğı şıır dinletıleri sundu. Müzis-
yenlenmiztürküleriyle moral aşıladılargençlere. Türk-
çe, Kürtçe yan yana, kardeşçe bir bütunlük oluştur-
du. Yuz ellıye yakın yazar, tiyatrocu, sinemacıyı ay-
nı coşkuda buluşturan festivalin kapanış konseri
muhteşemdı. Yüz bine yakın insanın toplandığı Ben
u Sen Burcu'nun önündekı alanda yaşanan heyecan
gorulmeye değerdi.
Ama, görulmedi, görülemedi. Bir manken kızımı-
zın Istanbul'un ünlü bir gece kulübüne alınmaması
doğru muydu, yanlış mıydı konusuna sayfalar-
ca yer ayıran basınımız (Cumhunyet, Radıkal,
Yeni Evrensel, Mılliyet Sanat'ı bu genelle-
menin dışında tuttuğumu söylememe ge-
rek var mı?) Diyarbakır'da olanlan birtur-
lü göremedi. Kendileri içın üzgünum.
1859-1916 yılları arasında yaşa-
mış büyük Kürt ozanı Adab Mis-
bah, "^d-D;Van"ındayeralan "Bıl-
gelik Defterı" adlı şiirinde bakın ne
demiş:
"Bilgelik ve yetenek defteri rafa kal-
dırılmıştır bu zamanda
Cahil, bilge olmuştur bir iki pulu varsa
Ey Adab! Varsın sanata değer vermesin bu çağ
Senin malın gün gelir alıcı bulur nasıl o/sa."
(Ataol Behramoğlu'nun "Kardeş Türküler" kita-
bından)
vecdisayar" yahoo.com
George Lucas'a BAFTA'dan ödül
• Kültür Senisi - Amerikalı yönetmen George
Lucas, sinemadaki başanlı çalışmalarından
dolayı Los Angeles'taki Ingilız Film ve
Televizyon Sanatları Akademisı (BAFTA-Los
Angeles) tarafından 'Stanley Kubrick Bmiik
Britanya Ödülü'yle onurlandırıldı. Ödül.
Lucas'a, 10 Kasım'da düzenlenecek olan
'11. Geleneksel Büyük Britanya Ödülleri'nde
venlecek. Lucas'ın çalışmalan bugüne kadar
17 Oscar ödülü \e 66 Oscar adaylığı. 12 Emmy
Ödülü. 26 Emmy adaylığı. 6 BAFTA Ödülü \e
17 BAFTA adaylığı elde ettı. Geçen yılki ödül.
yönetmen Steven Spielberg'e \erilmişti.
BUGÜN
• RUMELİHİSARInda saat 21.00 de İzmit
Büyükşehir Belediyesi Şehir Tîyatrosu'nun
sahnelediği 'Don Juan' isimli oyun izlenebılir.
(293 98 82)
• İTALYAN KÜLTÜR MERKEZİ nde saat
18.00'de Rana Bahşaüyeva Oğrencileri'nin
piyano resitalı izlenebılir. (293 98 48)
• BABYLON'da saat 23.00 te Dj Yakuza -
Murat Uncuoğlu'nun programı izlenebılir.
(292 73 68)
• NÂZIM KÜLTÜREN'İ-nde saat 15*00"te M.
Antonioni'nin yönettiğı 'Çığhk' isimli film
göstenlecek. (245 04 81)
• BURSA KÜLTÜRPARKInda Bursa
Büvükşchir Belcdivesi Konservatuvarı
öğrencilennin konseri var. (224 234 49 38)