12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 KAZİRAN 2001 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER Ecevit Şırnak'ta smır ticaretinin yeniden başlamasını isteyen halka söz verdi: Irak'a üdııei kapı açJacakAMCARA/ŞIRNAK (Cumhuriyet) - Başbakan Bülent Ecevit, Irak'ın petrol ihracatına yeniden başlamasının iyi bir işaret olduğunu belirterek "Umanm ki bundan sonra da bir aksama olmaz* de- di. Ecevit, Habur Sınır Kapısı'nın dı- şında ikinci bir kapı açılacağuıı. bu yol- la ham petrol dışalımının da büyük öl- çüde artacağını belirtti. Başağaç Merkezköy Projesi'ni incele- mek. üzere dün Şımak'a giden Başbakan Ecevit. uçakta gazetecilerin sorulannı yanıtladı. Irak'ın petrol ihracatmı dur- durmasının Türkiye'yi nasıl etkileyece- ğinin sorulması üzerine, Ecevit şu açık- lamayı yaptı. "Eğer Güvenlik Konse- yi'nde, Irak'ı da bir ölciide tatmin edici bir çözüm bulunamazsa petrolün dışsa- Ecevit: Yalova hatasmı anladı ve istifa etti ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Yüksel Yalova'nın devlet bakanliğından istifasına neden olan Tütün Yasa Tasansı'nın bu hafta Bakanlar Kurulu'nda ele alınabileceği belirtildi. Yalova'nın yerine atama yapılması beklenirken Ydmaz Karakoyunlu, Nesrin Nas ve Işm Çekbi'nin . adları öne çıktı. Başbakan Bülent Ecevit, Yalova'nın açıklamalannın hûkümetin uyumu bakımından son derece sakıncah bir durum ortaya çıkardığıru, bu nedenle istifasuıın yadırganmaması gerektiğini söyledi. Ecevit, Yalova'nın yerine yapılacak atamayı birlikte bir sonuca ulaşüracaklaruu bildirdi. lncelernelerde bulımmak üzeri dün Şımak'a giden Başbakan Ecevit, uçakta gazetecilerin Yalova'nın istifasıyla ilgili sorulannı yanıtladı. Yalova"nın istifasıyla ilgili olarak "Bakan Bey konuştu diye istifaya mecbur bırakıldT biçimindeki yorumlann anımsatılması üzerine Ecevit, '•Hükümetin uyumu bakımından son derece de sakmcak bir durum ortaya çıknuşü. Onun için Sayın Yalova'nın görevinden aynbnası ashnda yadırganacak bir durum değiL Kendisi de bunu idrak etti ve görevini bırakn" dedi. Ecevit, 'Yerine kim getecek" sorusu üzerine de "Onu bUemem. Önce Sayın Mesut Yılmaz'm betirfcmesi haaa. Büükte bir sonuca vannz ama doğal olarak teklifîn Sayın Yümaz'dan gebnesi gerekir" diye konuştu. Revizyonun ANAP tarafinda yapıldığı yönünde izlenimlerin olduğunun anımsatılması üzerine Ecevit, "Başka parulerin içişlerine kanşmak istemiyorum" derken DSP'de bir değışiklik yapmayı düşünmediğini söyledi. Bakan sayısının indirilmesinin de söz konusu olmadığıru vurgulayan Ecevit, Yalova'nın istifasını isteyip isteroediğinin sorulrnası üzerine, "İkimiz de bunun gerekli olduğunu düşündük" dedi. • Irak'ın yeniden petrol ihracatına başlamasının sevindirici bir gelişme olduğunu belirten Başbakan Ecevit, "Kaldı ki Irak'ın ihracatı durdurması Türkiye'yi doğrudan etkilemeyecekti. Ancak dünya petrol fiyatlan artacağı için zarar görecektik" dedi. nmı duracağı için fıyatlannda da arüş, olabüir. Bu da tabii ekonomimizi olum- suzyönde etkfler. Irak ile en yakından U- gili olan ülke Türkiye. Onun için Irak ik ilgiliyaptınmlardaki değişikliklerin. Gü- venlik Konseyi'ne gelmeden önce, bizim- le görüşülmesinde yarar olabiür." Başbakan Ecevit. temaslannın ardın- dan akşam Ankara'ya dönerken uçakta gazetecilerin Irak'ın yeniden petrol ih- racatına başladığını anımsatmalan üze- rine, bunun iyi bir işaret olduğunu söy- ledi. Ecevit, "Umanm ki bundan sonra da bir aksama olrnaz. Kaldı ki Irak'ın petrol ihracını durdurmasuun Türki- ye'ye doğrudan bir etkisi olmayacakü. Ancak dünya petrol fiyatlan artabilece- ğj için bir zarar görecektik'" dedi. Ecevit, "Pazartesigünü Ankara'yage- lecek olan ABD Savunma Bakanı Rumsfeld'e yapönmlar konusunda ne diyeceksuıiz" sorusu üzerine, bunun tek- nik aynntılanna giremeyeceğini söyle- di. Bir gazetecinin "Rumsfeld ile Avru- pa Güvenlik ve Savunma Kimliği konu- su da herhalde görüşülecek. Bu konuda nereyegidiyonız" sorusu üzerine Ecevit, Budapeşte'deki görüşmelerde Türki- ye'nin beklentileri doğrultusunda, sınır- lı da olsa adımlann atıldığını, ancak tam olarak karşılanmadığını söyledi. Ecevit, "Çok olumlu bir gelişme var. ABD'nin Türkiye'ye yaklaşunı, AB'ye nazaran daha anlayışu" diye konuştu. Ecevit, Brüksel'deki NATO zırvesinde Türki- ye'nin ödün vermeyeceğini belirtti. 'Köylüler en yoksul kesim' Şırnak'ta halka hitap eden Ecevit, böl- geye ikinci bir sınır kapısı açılması için hazırhklann sürdürüldüğünü, bunu üçüncü bir kapının izleyebileceğini an- lattı. Ecevit, ülke nüfusunun en yoksul kesiminin köylüler olduğunu belirterek *Bu,Türkiye için bir yüz karasıdır. Kısa bir süre içinde şehirlerin bütün nimetlerini köylünün avağına ulaştıracağız*' dedi. Yurttaşlann Habur Sınır Kapısı ile ilgili is- teklerinı dile getirmeleri üzerine Ecevit. "Bu ko- nuda konuşmayacak ol- saydım, aranıza geune cesaretini gösteremez- dim" diye konuştu. Kürsüdüştü ÇocuklarEcevit7 çiçeklerle karşıladı Başbakan Bülent Ecevit'i Mardin Ha- vaalanf nda çocuklar çiçeklerle karşüa- dılar. Hakkâri'den Şırnak'a geçen Ece- vit, yurttaşlann Habur Sınır Kapısı ile ilgili isteklerini dile getirmeleri üzerine "Bu konuda konuşmayacak olsaydım aranıza gelme cesaretini gösteremez- dinT dedi. (Fotoğraf: AA) Bu arada, Ecevit'in basın müşaviri Cem Av- cı ile TRT ve Anadolu Ajansı muhabirlerinin bulunduğu valilığe aıt aracın üzerine, hareket halindeyken, Başba- kan'ın konuşma yaptığı parti otobüsündeki kürsü düştü. Kaza nedeniyle araçta maddi hasar mey- dana geldi. Meydanda yer alan "Tek Umut Ha- bur Smır Kapısı. Termik Santral İstiyoruz, Hasta- nemize Doktor îstiyo- ruz" pankartları dikkat çekti. Ecevit daha sonra Şırnak'ın Başağaç K.Ö- yü'ndeki merkezköy projesinde anahtar tesli- rai törenine katıldı. Te- maslannın ardından Mardin'e geçen Ecevit, "Ata" uçağı ile Anka- ra'ya döndü. CHP lideri çöküşün sorumlusunun siyaset olduğunu söyledi Baykal: Türkiye'yi Anadolu kurtarır EMtRDAĞ/AFYON (AN- KA) - CHP Genel Başkanı Deniz Baykal. Türkiye'nin 15 yıldır borçlanma ve yol- suzluklar nedeniyle bu nok- taya geldiğini ifade ederken çöküşün asıl sorumlusunun siyaset olduğunu öne sürdü. Baykal, "Türldye'yi buraya Ankara getirdi, buradan da Anadolu çıkaracakür" dedi. Denız Baykal, Afyon \ e il- çelerine düzenlediğı gezide ilk olarak Emirdağ Belediye- si'm ziyaret etti. Zıyaretin ar- dından parti otobüsünden halka seslenen Baykal, Tür- kiye'nin uzun bir süredenbe- ri kötü yönetildiğini kayde- derek bugün halkın çektiği sıkıntıların altında yatan ne- denin kötü yönetim olduğu- nu söyledi. Türkiye'nin 15 yıldır borçlanma ve yolsuz- luk nedeniyle bu noktaya geldiğini ıfade eden Baykal, ancak Türkiye'yi bu hale ge- tiren siyasetten hesap sorul- madığını belirtti. Baykal, Türkiye'deki çö- küşün asıl sorumlusunun si- yaset olduğunu yinelerken duğunu, CHP'nin hiçbirkat- kısının bulunmadığını söyle- di. Afyon'un CHP tl Başkan- lığı'nda. teşkilattan, seçimle- re hazırlanmasını isteyen Baykal. "Köklü bir değişim • Türkiye'nin 15 yüdır borçlanma ve yolsuzluk nedeniyle bu noktaya geldiğini ifade eden Deniz Baykal, ancak Türkiye'yi bu hale getiren siyasetten hesap sorulmadığını belirtti. "Türkiye'yi buraya Ankara getirdl buradan Anadolu ç> karacaknr. Osmanta Impara- torluğu'nu İstanbul bannn, Anadolu kurtardı" diye ko- nuştu. Baykal, Türkiye'yi bu noktaya getirenler arasında ANAP'ın. DYP'nın, FP'nin, MHP'nin ve DSP'nin bulun- geçiriyoruz,bir yandanda ka- buk değiştiriyonız. Biz seçim için acele etmiyoruz" dedi. Baykal. Devlet Bakanı Yüksel Yalova'nın istifasının da bir gerçeği ortaya koydu- ğunu ifade ederek şöyle ko- nuştu. "Hükümetin bakan- lan bile hükümete davaülan programlann halkın çıkaıia- rma uygun düşmediğini anla- yabilryorlar. Bu düşünceleri- ni ortaya koyduklan zaman isehemenoradan uzaldaşbn- hyorlar. Kimse çıkıp da 'Bu bakanın dediği dogrudur' de- miyor, 'Bu program dogru- dur' demiyor, ama 'Uygula- yacağız' diyor. Bu ibret veri- ci bir olay duT 'Kaptırmavacaktın' Daha sonra, CHP'ye katı- lımlar nedeniyle Uşak II Baş- kanhğı'nda düzenlenentöre- ne katılmak üzere Uşak'a ge- çen Baykal, konuşması sıra- sında bırpartilinin "Hortum- lanan paralanmızı geri alabi- lecek miyiz?" diyerek araya girmesi üzerine, "Önce kap- ürmayacaktm. SonraCHP'ye oy verip iktidara çıkaracak- nn" karşılığını verdi. IRMIKI AYDIN ENGİN aengirna doruk.net.tr Birinin ağzından şöyle bir cüm- le duysanız, sizi nasıl bir duygu kaplar - Beyrutbenim ilkişimdi. Sıcak ete ilk orada sıktım... Ya peki, yukarıdaki sözlerin sahibinin hefnen hemen aynı, bır başka "fcwn"nin ağzından çıkan şu cümleye ne dersiniz: -... Ben bu adamdan şüphe- lendim. Şüphelerimi arkadaşla- nma açtım, ama oralı bile olma- dılar. Onlara da kızdım. Bu vur- dumduymazlığın sonu nerelere varacaktı?.. Sonuçta neyaptım; bır gece çadınna girip uyandır- dım ve alnından vurdum. Ca- sus/ann sonu ölüm olmalıydı. Anlaşılmaztepkialdım... Bunca yıliıksubayım, kimin casus o/up olmayacağını bilmeyecek deği- lim herhalde!.. Yukandaki iki cümle aynı ki- taptan alıntılandı. Soner Yal- çın'ın "Teşkilatın İki Silahşoru" adlı kitabından. Kimın casus olduğu, kimin ol- madığını "kendi kendine" karar verip. kafasında yargılayıp mah- kûm ettiği kışiyi uyandınp alnın- Bir Gazeteci Kitabı dan vurarak cellatlığı da üstlenen adamın adı Yakup Cemil. Os- manlı'nın çöküşüne son noktayı koyan Ittihat Terakki Partisi'nin silahşoru Yakup Cemil. "Sıcak ete sıkan"m adı da Ya- kup Cemil. Ama o torun. Dede Yakup Cemil, geçen yüzyıhn başlanndayaşadı. Silaha tapan, anlamını kendinin de bil- mediği bir "vatan bekçiliği"r\\ meslek bellemiş bir fedai. Vatan ondan soruluyor ve onun gibı dü- şünmeyen herkes vatan haini. Vatan hainlerinin cezası da belli: Ölüm. Yakup Cemil, IttihatTerak- ki Partisi'nin gizli örgütü, hem yargıç hem cellat silahlı zorbalar- dan oluşan "Teşkilat-ı Mahsu- sa"nın (=Özel Örgüt) en ünlü si- lahşoru, fedaısı... Torun Yakup Cemil ise geçen yüzyılın sonunda marifet göster- di. Hâlâ sağ. 0 da dedesınin ku- ruculan arasında yer aldığı "Teş- kilat-ı Mahsusa"r\m günümüz- dekı uzantısının silahşoru, feda- isiydı. Soner Yalçın, dede ile torunu aynı kitapta buluşturdu. Ortaya koca bir kitap, ama bir kitaptan çok öte ürkütücü bir tarih dersi çıktı. Kımi kitaplar için "yutarcasına okudum" derier ya, ben de öy- le oldum. 0 kadar ki okumaya ara verip işe gitmek için araba- ya atladığımda, aklım bitireme- diğim bir bölümde kaldı. Araba- yı yolun kıyısına çektim, o bölü- mü okuyup bıtirdim, yeniden ga- za basıp işe gittım. Soner Yalçın, kitabın önsö- zünde "Bu kitap ne biröykü, ne birroman. Bir akademisyen ça- lışması hiç değil. Bu birgazete- ci kitabı" diyor. Doğru. Medyada çürümenin, emeksiz ürünlerin, sade suya ti- rrt metinlerın kol gezdıği günü- müzde, Soner Yalçın'ın kıtabını bir meslektaş kıvancı ve.. Ve evet bir meslektaş kıskançlığıy- la okudum. Az şey midir? Gizli örgütlenn karanlık labirentlerinde kanlı el- leriyle dolaşan bir dede ile bir to- runun yaşam öyküsünden kesit- ler aktararak "dünü bugüne bağ- layan" bir gazetecilik çalışması övülesi değıl mıdir? ••• Meşrutiyet döneminin Teşkilat-ı Mahsusa'sı sürekli ad değiştirdi a- ma hukuktanımayan ilkeleriyle, in- san doğasını sakatlayan kurallany- la bugüne dek süregeldı. Şımdi de sürüyor. Kurulduğu günierde adı Teşkilat-ı Mahsusa idi. Sonra "Se- ferberiik Tetkik Dairesı" oldu. Ona "Konf^enV/a'dadendi. "ÖzelHarp Da/res/" de "Özel Bilmem Ne Kuv- veOeri" de. Dede Yakup Cemil, örgütün vurucu kadrolannı, hapishaneler- den çıkardığı azılı katiller, kaçak- çılar, çete kurup cinayet ışleyen- lerden oluşturmuştu. örgüt günümüzde itirafçılar- dan, ülkücü katillerden, uyuştu- rucu kaçakçılanndan, mafyaçe- telerinden infaz timleri kurdu. Adapazarı-Düzce-Hendek üç- geninde "vatan düşmanlan"n\n ensesine kurşunlar sıktırdı; Gü- neydoğu'da kuşkulu kişileri on- lara sorgulattı, onlara yargılattı, onlann elıyle yok ettirdi. TorunYakup Cemil'i, Foça'da- ki komando kampında eğiterek onlan soru sormadan uygulayan birer "ölüm makinesi"ne dönüş- türenlerin öğüdü sanki devletin "derinlikleh"nöe üstlenmış ka- ranlık bir gücün özeti gibi: - Inandığınız değerter için ya- salann ve kurallann dışına çıka- bilirsiniz. Lafta değil, gerçekten sizin için bu böyle; önce vatan... ••• "Teşkilatın İki Silahşoru" bir "gazeteci kitabı". Bu ülkede sa- dece ihale takip eden, kirii çıkar- ları savunan, "tetevote"lerte, "e/(ovo/e'1erle halkı zehiıieyen gazetecilerin değil, mesleğin ak adını taçlandıran, halkın gerçek- leri bnlme hakkını ete kemiğe ka- vuşturan, kannca sabırlı gazete- cilerin de olduğunu kanıtlayan bir "gazeteci kitabı". Cavit Kavak nasıl tanındı? ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'm, "sırdaşı" olarak bilinen İstanbul Milletvekilı Cavit Kavak'ın telefonlarının jandarma tarafından dınlendiği malum. Kavak, bu olay basına yansıdıktan yaklaşık bir hafta sonra îstanbul'da Fenerbahçe-Bursaspor maçını izlemeye gitti. Koyu Fenerbahçelı olan Kavak, takımının her atağında heyecanlanıp ayağa fırlıyor, tezahürat yapıyordu. Kavak, bir süre sonra kısa boylu, pardösülü, şapkalı bır adamın maçın heyecanlı anlannda sürekli boynuna sarılıp sevincinı, heyecanını paylaştığını fark etti. Üstelik bu "şahıs" her sanlışında. Kavak'a ısmiyle hıtap edıyordu. Kavak'ın gözü bu adamı bır yerden ısırıyor, ama bir türiü çıkaramıyordu. Maçtan çıktıktan sonra uzun sure hafızasını yoklayan Kavak, sonunda anımsadı. Maç boyunca heyecanını paylaşan kişı, yıllar öncesınden tanıdığı üst düzey bır jandarma komutanıydı. Kavak, bu olayı yakın arkadaşı İstanbul Milletvekilı Sühan Özkan'a anlatırken "Yahu aradan o kadar zaman geçmiş, o kalabalıkta, kargaşada adam beni nasıl hemen tanıdı anlayamadım" diye sordu. Özkan'ın yanıtı kısa oldu: "Nasıl olacak Cavıtcığım, sesınden, sesınden..." Tepkisizliğin sınırı yokmuş. TBMM Genel Kurulu'nda RTUK Tasarısı'nın, medya patronlanna devlet ihalelerine girme ve borsada işlem yapma yolunu açan maddesi görüşülüyordu. Gazeteci kökenli DSP Ankara Milletvekili Uluç Gürkan, mevcut sistemin korunması, verdiğı onergeye iktidar milletvekiilerinin destegini sağlamak için kürsüye çıktı. Gürkan, medyanın gücü ile itgili ömekler verirken milletvekilleri bu düzenlemeyi aynen kabul ederse medya patronlanna bir çeşit "imtiyazlı müteahhitlik kamesıni" kendi elleriyle verecekleri uyarısında bulundu... Muhalefet sıralanndan hararetii alkışlar alan Gürkan'ı, başta DSP olmak üzere iktidar grupları, sessiz, sakin, tepkisiz dinledi. Işte o noktada Gürkan isyan etti ve başta kendi partisi olmak üzere, iktidar milletvekiilerinin durumuna çok uyan şu öyküyü anlattı: "Ünlü virtüöz, piyanonun başına oturmuş ve salonu hıncahınç dolduran seyirdlerin önünde konsehne başlamış. Ancak tuşlara basıp çahyor görünmesine rağmen, telleri önceden sökülmüş olan piyanodan hiçbirses çıkmıyormuş. Dinleyiciler birbirine göz ucuyla bakarak ne yapmalan gerektiğini araştınyor, fakat nedense tepki gösteremiyormuş. İki saat süren sess/z konserden sonra ünlü virtüöz oturduğu yerden kalkarak büyük bir ciddiyetle dinleyicıleri selamlamış. Salon, sürekli alkış sesleriyle çınlamış. Ingiltere'de yaşanan bu olaydan sonra piyanist, kendisiyle röportaj yapan televizyon spikerine, 'Insanlardaki tepkisizliğin nereye kadar varacağını öğrenmek istedim' demiş ve eklemiş: - Meğer sının yokmuş..." Bu konuşmadan sonra da iktidar sıralanndan bir tepki gelmedi ve Gürkan'ın önergesine sadece 8 DSPTı milletvekili destek verdi. Genel kuruldaki tepkisiz bazı milletvekilleri ise kulislerde "Nasılsa Cumhurbaşkanı veto eder" diyerek topu Çankaya'ya atıp kendilerini rahatlattı... Beyhan Aslan'ın bıyığı... ANAP Grup Başkanvekıli Beyhan Aslan bıyığını kesince, arkadaşlarının takılmalarına hedef oldu. DYP Tunceli Milletvekili Kamer Genç kürsüden Aslan'ın bıyığına laf attı. Aslan, bıyık kesme öyküsünü şöyle anlattr. "Oğlum, bıyığımın sarktığını söyleyince, kenanndan düzelttim. Fazla kaçırmışım, dengelensin diye öbür taraftan da bıraz aldım. Oldu Süleymancı bıyığı. Bunun üzerine düzelsin diye biraz daha aldım, kâtibım bıyığı oldu. Biraz daha derken, bu sefer Hıtler bıyığı oldu. Baktım, bu işı düzeltemiyorum, berbere gittim, kes kardeşim, dedim..." Komisyonda 'örgü' atışması... Hemşirelik eğitiminin sağlık meslek liselerine indirgenmesine karşı çıkan hemşireler soluğu Sağlık Komisyonu'nda aldı. Prof. Hülya Okumuş. komisyona verdiği brifınge, "Hemşire güvenilir olmalı, hekim de ona güvenmeli. Hemşirenin sorgulayıp neden-sonuç ilişkisi kurabilmesi ancak üniversiteye dayalı eğitimle olabilir" diye başladı. Taşrada açılacak 25 sağlık lisesinde öğretim aJtyapısının da yetersiz olacağını savunan Okumuş, bir örnekie tezini güçlendirmeye çalıştı: "Hemşirelik standardı çok katı olmalı. Öğrenciler küçük yerteşim yerterinde boş duran, örgü ören hemşireleri örnek alacaklardır." Bunun üzerine Sağlık Bakanltğı temsilcisi devreye girdi: "Hemşirelerimiz örgü örmüyor, dikiş dikmiyor. Hiçbirinm böyle bir fırsab olmuyor." Okumuş, tartışmayı "Genellemeyetim, ama gerçeği de göz ardı etmeyelin" diye sürdürünce komisyonun DSP'li başkanı Ertuğru! Kumcuoğlu araya girdi: "Beyefendı neredee! Kızlanmız artık örgü örmeyı beceremiyorlar ki... Öyle oturuyoriar. Hemşireler için söylemiyonım, lafyerini buluyor." Vergi toplama rekortmeni başbakan! Fıkrayı DYP Genel Başkanı Tansu Çiller, sivil toplum örgütleriyle toplantısında anlattı: "ABD Başkanı Bush, Rusya Devlet Başkanı Putin ve Başbakan Ecevit bir toplantıda bır araya gelmiş. Konu vergiye uzanmış: Bush: Biz, halktan kazancımn yansı kadar vergi aiıyoruz. Putin: Biz kazancımn tamamını aiıyoruz. Ama onun yaşama daır tüm gereksinmelerini karşılıyoruz. Sohbeti sessızce izleyen Ecevit'in dalgınlığını Bush bozmuş: - Sayın Başbakan bu konuda sizin politikanız nedir? - Biz, vatandaşın kazancımn yüzde 150'sıni vergi olarak aiıyoruz. - Nasıl başarıyorsunuz bunu? - Ben de onu duşünüyorum..." Türey Köse, Ayşe Sayın, Emine Kaplan. Bülent Sanoğlu. [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle