23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 HAZİRAN 2001 PAZARTESİ 2 OLAYLAR VE GORUŞLER olay.gorus@cumhuriyet.com.tr Hııkukçu Yıllık Serüven... \ 26 Mayıs2001 Cumartesi günüTürkiye'nindört br yanından Ankara'ya gelen on binin üstünde ka- nıu gorevlisi Kızılay Alanı'nda toplusözleşmeli ve grevli sendikal hakları ıçın büyük bir gösteri yürü- yjşü yaptılar. Ylne kamu görevlısı olan polisin co- pj ile- karşı karşıya geldiler. Coplananlar, coplayan- lann haklannı savundular. Yüzlerce gösterici gözal- tına alındı. Memurların gösterdıkleri direnç karşı- snda emniyet görevlileri geri alındı ve "Kızılay; sen- dka, toplusözleşme, grev ftaWc/"s!oganlanylaçın- ladı. Gösteri. daha büyük olaylar yaşanmadan so- na erdı. 27 Mayıs'ın yıldönümünü yaşıyoruz. 41 yıl önce, ordu içindekı yurtsever subaylar, aşağıdan yuka- nya örgütlenerek, yürürlüktekı anayasayı ihlal eden ve keyfi bir yönetımın yörüngesine gıren siyasal ik- tidarı görevden uzaklaştırmış, yönetimi ele almış- lardı. 27 Mayısçılar, bir "Kurucu Meclis" oluştura- rak tarihimızın en demokratik, insan hak ve özgür- lüklerine geniş oranda saygılı 1961 Anayasası'nı yürürtüğe koymuşlar ve demokratıkleşme süre- cınde yeni bir sayfa açmışlardı. Bu anayasa birçok demokratik hak ve özgüriük- ler arasında kamu görevlilerine, yanı memur sta- tüsünde bulunanlara sendika kurma hakkını tanı- mıştı. Anayasanın bu hakkı duzenleyen 46. mad- desine dayantlarak siyasal iktidar tarafından 624 Sayılı Devlet Personeli Sendikalan Kanunu çıka- rıldı. Bu yasanın kabul edıldiği 1965 yılından, 3.7.1968 gününe kadar üç yıl içinde Türkiye'de 453 kamu personeli sendikası kuruldu. Bu da hal- kımızın bu konudaki beklentisinin bır göstergesiy- di. Ancak çıkarılan yasa kamu görevlilerine sendi- ka kurma hakkını tanımış, ama toplusözleşme ve grev hakkını vermemiştı. O günden bu yana kamu görevlileri yılmadan toplusözleşme ve grev hakkı içın savaşım verdıler, ama bir sonuç alamadılar. Evet, aradan kırk yıl geçtı: Siyasetçılerimız insan hakları konusunda bir arpa boyu yol almadılar. IMF, Dünya Bankası ve ABD isterse 15 günde 15 yasa Meclis'ten geçirilebiliyor, ama memura bir toplu- sözleşme ve grev hakkı kırk yıldır ele bıle alınmı- yor. Oysa Ingiltere, Fransa, Italya, ABD, Almanya, Is- vıçre, Beiçıka, israıl, Isveç, Norveç, Danimarka, Finlandıya, Hollanda, Lüksemburg, Kanada, Kıb- ns, Japonya, Avusturya ve Avustralya'da memur- •lara grev ve toplusözleşme hakkı öteden beri ta- nınmıştır. Bu haklan emniyet görevlilerine tanıyan ülkeler de vardır. Ama hükümetler, büyük sermaye kesiminin çı- karları söz konusu olunca zenginler kulübünü ör- nek alırken işçi ve kamu emekçılerinin demokra- tik haklan gündeme gelince hareketsiz kalıyorlar. Yıllardan beri rafa kaldırılan, unutulmaya terk edi- len demokratıkleşme programlarını kim ne zaman ele alacaktır? Yoksa Sayın Kemal Derviş'ten izin mi istenecektir? RTUK! Dr. BİIal KAKTAL Yargıtoy 4. Hukuk Dairesi Başka G örsel yayın, rad- yo ve basından öğrendiğimize göre hükümet ta- sansı olarak TBMM'degörü- şülmekte olan RTÜK yasasındaki değişiklikler konusunda birkaç noktaya değinmek istiyorum. Bir defa bu yasa, yürürlüğe gir- diği 1994 yılından bu yana, ama- cı doğrultusunda bir olumluluk sağlayamamıştır. Bundan dolayı da, toplumdan gelen olumlu eleş- tiriler, bütünü ile ele alınıp daha sağ- duyulu bir sonuca gidilmesi içın ya- pıcı ve yayın özgürlüğünü amaç- layan bir yöntem izlenebilirdi. Bu bağlamda. halen ülkede var olan iki tür, hatta üç tür yayın grubunun varlığı düşünülerek bir düzenle- me öngörülebilınirdi. Bugün için 2954 sayılı yasa ile kurulmuş olan ve Türkiye Radyo ve Televizyonu (TRT) olarak adlandınlan Devlet Televizyonu ve Radyolan ile 3984 sayılı yasa ile kurulan Radyo ve Te- levizyonlann Kuruluş ve Yayınla- n'na (RTÜK) ilişkin bulunan, özel radyo ve televizyonlann kurulu- şuna izin veren, yayınlannı denet- leyen iki ayn kurulun dışında, bir üçüncü yaynı grubu da, özellikle parasal ve bunun bir sonucu ola- rak, yayın alanı itibanyla daha za- yıf olan yerel televizyonlar ve rad- yolardır. Bu son grupta yer alan- larda ulusal alandayaytn yapanku- ruluşlarla aynı kurallara bağlı tu- tulmuşlardır. 4. Madde Bu yazıda, özellikle üzerinde durmak istediğim konulardan bi- ri, yasanın yürürlüğe girdigi gün- den bu yana eleştirilen 4. madde- sidir. Madde, "yayın ilkeleri" baş- lığını taşımakta ve ilkeler abece'de- ki (alfabedeki) harflerin sayısı ka- dar bir sayıya (a)'dan (u)'ya kadar yirmi bent halinde düzenlenmiştir. Maddenin değişikliğini öngören fasanda, bu sayı daha da arttınla- rak yirmi üç bende çıkanlmıştır. <nı Bunun dışında bazı bentlerin içe- riği de önemli ölçüde değiştiril- miştir. Bentler tek tek okunduğun- da, birinin öbürünün tekran oldu- ğu ve aynca düzenleme altına alın- mak istenen konunun ya da kav- ramlann soyut bir düzenlemeyi içerdiği görülecektir. ilkeler, so- mut bir olguyu öngörmediği gibi, sınırlannın belirlenmesindeki güç- lükler ve hatta olanaksızlıklar ne- deniyle de bugüne kadar var olan tartışmayı daha da arttıracağı an- laşılmaktadır. Somut olmayan, sı- nırlan da bilinmeyen bu ilkelerin uygulanması, Radyo ve Televiz- yon Üst Kurulu'na bırakılmıştır. tşte bu noktada kurulun, kuruluş ve yapısı tarnşmalann odağını oluş- turmuştur. Görüşülmekte olan tasan ile ku- rulun oluşumu değiştirilmiş gibi bir izlenim yaratılmış ise de önceki konumundan pek farklı olmadığı görülmektedir. Yasada, iktidar par- tisi ve muhalefet partilerinin bir üye için gösterdiği iki adaydan bi- ri TBMM'ce seçilmekte iken, ta- sanda yine siyasal parti gruplann- ca belirlenecek sayıdaki adaylar arasmdan beş üyenin TBMM ta- rafından, YÖK tarafından gösteri- len dört aday arasından Bakanlar Kurulu'nca seçilecek iki, Gazete- ciler Cemiyeti ile Basın Konse- yi'nin birlikte göstereceği iki aday- dan yine Bakanlar Kurulu'nca se- çilecek bir ve Milli Güvenlik Ku- rulu'nca da belirlenecek iki aday- dan biri olmak üzere dokuz üye- den oluşacağı düzenleme altına alınmıştır. Görüldüğü üzere deği- şiklikten önceki durum ile şimdi- ki arasında seçim yöntemi dışın- da, önemli bir farklıhk bulunma- maktadır. Kurul yine, siyasal ikti- dann istenci (iradesi) doğrultusun- da oluşmaktadır. TBMM ve Bakan- lar Kurulu'nun birinci derecedeki etkinliği devam etmektedir. Bu da kurulun siyasal bir kurul olması ni- teliğini güçlendirmekte ve karar- lan da buna göre biçimlenmekte- dir. Bu oluşum biçimi ve yasanın Genel Yayın Yönetmenliğini Bedri Baykam'ın üstlendiği Skala'nın Haziran sayısı çıktı. Hayatın ve sanatın içerikti, çarpıcı yüzü Skala'da toplumla buluşuyor. Sanat dünyası duvarlarını genişletmek zorunda kalıyor. 4. maddesindeki ilkelerin soyut- luğu, kurulun çalışmasına ve aldı- ğı kararlara etken olmaktadır. Böy- lece kurulun, ıktidann düşünce ve yapısı doğrultusunda kararlar al- dığı kanısı daha da güçlenmıştir. Bu da kurulun siyasal bir yapı ta- şıdığı, en azından, böyle bir olgu- nun var olduğu kanısını yaygın- laştıracaktır. Kurulun oluşumu Görsel yayının, kamuoyunu oluş- turmadaki etkinliği gözetildiğinde iktidann, kurulun oluşumunda et- kili ohnayı, buradan elde edeceği desteği bırakmak istemediği açık- ça görülmektedir. Böylece kurulun yeni oluşumu ile yapılacak yayın- lann, siyasal iktidann düşünce ala- nı dışında kaldığı söylenemez. O halde kurul üyeleri, kimlerden oluş- malı bıçimindeki soruya en belir- gin yanıt, olabildiğince siyasal et- kenden uzak, anayasal ve mesleki kuruluşlann seçeceği üyelerden oluşmasmın daha uygun olacağı düşüncesindeyim. Bundan önce şöyle bir yapılaş- mayı da uygun görmekteyiz. Ku- rulun görev ve yetki alanı içinde biri teknik, öbürü de sosyal, kül- türel, siyasal, ekonomik ve huku- ki bir içerik taşıyan konular bu- lunduğundan, buna koşut (para- lel) olarak biri teknik, öbürü de sosyal konularda yetkili ve görev- li kılmacak biçimde, iki birim ha- linde oluşmah; kararlar, konula- nn bu özelliğine göre ilgili birim- le ahndıktan sonra Birleşik Ku- rul'da sonuca bağlanmasmm daha yararlı olacağını düşünüyorum. Önemli bir değışiklik de yasanın 28. maddesinde yapılmıştır. Mad- denin 6. fıkrasında öngörüldüğü biçimde, yayın yapmayan ya da karara uygun şekilde yayın yapa- mayan kuruluşun, yayınının üç aya kadar durdurulması ve tekran du- rumunda yayın izninin iptal edile- ceği hükme bağlanmış iken, tasa- ndaki değişiklik ile önceki yaptı- nma ilave olarak, otuz milyar li- radan doksan milyar liraya kadar ağır para cezası da getirilmiş ve bu cezanın kimlerden alınacağı da be- lirtilmiştir. Bu değişiklikle haksız yayının ağır para cezası yoluyla önlenmesi ve gelir getirmesi amaç- landığı düşünülse de, yayınlara önemli ölçüde bir sınrrlama geti- receği doğaldır. Asıl önemli değişiklik, madde- nin 8. fıkrasında yapılmıştır Bu fıkrada, yayın yoluyla kişilerin ki- şilik değerlerinin saldınya uğra- dığı durumlarda, genel hükümle- re göre dava açma haklan bulun- duğu, sorumluluğun, yayın kuru- luşuna ve şirketin yönetim kurulu başkanına ait olduğu belirtilmiştir. Saldın halinde on milyar liradan az olmamak üzere tazminata hük- medileceği, bu alt sınınn her yıl Malıye Bakanlığı'nca ilanedilecek "yeniden değerkme" oranına gö- re arttınlacağı yer almaktadır. Ay- nca yargıçtan uygunluk (tensip) karan ile birlikte bilirkişi ataması ve davayı altı ay içinde sonuçlan- dırması da istenmektedir. RTÜK Yasası'nın 28. maddesi- nin 8. fıkrasındaki değişikliğe uy- gun aynı değişiklik, 5680 sayılı Basın Yasası'nın 17. maddesinde de yapılmıştır. Böylece, her iki ya- sada yapılan değişikliklerle, hü- küm altına alınacak tazminatın miktan yasa ile belirlenmiştir. Bu düzenleme biçimine katılmak ola- naksızdır. Çünkü kişinin kişilik değerlerine saldınyla oluşacak za- rar miktannın yasa ile belirlenme- si, hukukun öngördüğü sorumlu- luk ve sorumluluğun kapsamını duzenleyen hukukun temel kural- lanna aykındır. Manevi tazminat miktannın tespiti, her somut ola- ym özelliği ve istek de gözetilerek yargıç tarafından takdir edilir. Her yayında pek çok öğe (unsur) ve olgu bulunmaktadır. Bazı yayınla- nn gerçek olmasına karşm, kulla- nılan sözler itibanyla sınır aşılmış ve bu aşma, bir olayda aşın, bir di- ğerinde çok az olabilir. Yine böy- le bir yayına zarar görenin davra- nışı da neden olabilir. Bu olgular, istenecek ve hüküm altına alınacak tazminat miktannın belirlenme- sinde önemli etkenlerdir. Bubakım- dan, hükmedilecek tazminann mik- tannın bir yasa maddesi ile alt sı- nınnın ve böylece miktannın be- lirlenmesi doğru bir yaklaşım de- ğildir. Aynca olayın özelliğine göre yargıç, tazminat yerine BK'nin 49. maddesinde belirtilen olaya daha uygun olan başka bir yaptınma ka- rar verme yetkisine sahip iken, ge- tirilen değişiklikle, artık böyle bir takdir hakkını kullanamayacaktır. Ilave bir yaptınmı öngörse bile pa- ra olarak belirlenen yaptınma mut- laka öncelik vermesi gerekecektir. Önemli başka bir değişiklik de, manevi tazminat miktannın her yıl Maliye Bakanlığı'nca ilan edilecek "yeniden değerieme" oranında art- tınlmasıdır. Bir bakanhğın tasar- rufu ile kişinin manevi zarar mik- tannın belirlenmesi, hukuk düze- ninin öngördüğü sorumluluk hu- kukunun ilkeleri ile bağdaşmaz. Her iki yasada yapılan bir baş- ka değişiklik de yargıcın bilirkişi incelemesine başvurmayı öngör- mesidir. Bilindiği üzere teknik bir konu da olsa, bilirkişinin düşünce- si ve görüşü, yargıcı bağlamaz. Yi- ne HUMK'nin 275. maddesinde hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuksal bilgi ile çözüm- lenmesi olanaklı bulunan konular- da bilirkişi incelemesi yapılamaz. Buna karşın tasanda getirilen de- ğişiklikle bilirkişi incelemesi zo- runlu kılınmıştır. Böylece yargıcın kendi bilgisiyle çözümleyeceği uyuşmazhk yasal bir zorunluluk olarak bilirkişi incelemesine su- nulmaktadır. Bu düzenleme biçi- mi aynı zamanda yargılamanın en az giderle sonuçlandınlması ilke- sine de aykındır. Sonuç olarak: fki yasada yapıl- ması öngörülen bu düzenlemenin istenen ve beklenen amacı gerçek- leştirmeye yeterli bulunmadığı ve pek çok hukuksal hataları da beraberinde getirdiği anlaşılmak- tadır. Böylece değişiklikle, hukukun öngördüğü sorunların çözümünün değil, düşünülen bazı sonuçlann gerçekleşmesinin amaç- landığı anlaşılmaktadır. nın Haziran sayısı Cumhuriyet'e Kanat Gerenler Elhan GÜLÇURfelsefe Öğretmeni C- ^ p " ^ ^ ağHnsızhk". "çağdaşhk". "enger- I J çek yol göstericinin bilim olması" ^ ^ T gibi Cumhuriyetle gelen Aydın- lanma Devnmi'nin ilke ve kav- ramlan öncelikle (ne yazık ki bu- gün göremediğımız) çok önemli bir düşünce yapı- sına işaret etmektedir: Olgulan ıyi araştıran, sorgu- layan, sorunlan gören; gerçeklere, doğru sonuçla- ra ulaşmak isterken eleşririci, akılcı birdüşünme yön- temi kullanan; analiz ve sentezlerle kavramlara ula- şan bilinçli bir düşünme çabasının ürünleridir. Bunlar, düşünmeye üşenen; düsünmekten korku- tulmuş, her gördüğünü "doğru", "gerçek" ve "se- çenekdz!" (alternatifsiz) diye kabul eden, doğru bilgiye akıl ve bilim yolu ile ulaşılabileceği bilin- cinden yoksun, sorun çözmeyi bilmeyen, mantık- tan habersiz, gördüğunün dışında başka "gerçekler" olduğunu düşünmeyen ya da Stanley Kubrick film- lerinde derinliğine işlendiği gibi "ona göre gerçek olanın sanal, gerçek olmayanınsa 'gerçek' (sahici)" olabileceğıni düşünemeyen; gerçek üzerinde kafa yormamış, hep hazır reçetelerle yetinenlerin çok önemseyecegi fikirler değildir. Böylesine bilinçli düşünme alışkanlığını ve eği- timini almamış, her ne pahasına olursa olsun kısa zamanda zengin olmayı bir ideoloji haline dönüş- türmüş, çöküntü (decadence) içindeki bir toplum- da, değerlerden ve ulusal gururdan söz edilemez. Bütün değerler ve kavramlar içi boşalmış, anlamı- nı yitırmiş, kulağa hoş gelen sesler durumuna dö- nüşmüslerdir. En yetkili kişilerin, "Şimdiistifaeder- sek bu, sorumluluk anlayışunızla bağdaşmaz" sözü üzerine İlhan Selçuk gibi sözlüğe bakalım: Sorum- luluk, bir kimsenin üstüne aldığı ya da yapmak zo- runda bulunduğu bir iş için gerektiğinde hesap ver- me durumudur. Eğer yankş yapanlar hesap vermi- yoıiarsa, sorun demokraside değil, öncelilde top- İumsal düşünce yapısındadır ki, insanlar böylesi- ne büyük çalkantılara karşın "seçenek yok", "adam yok ki!" diyebilmcktedirler. TürktopJumu böylesine bir uyuşukluğu kendisine yakışürma- mabdır. Bu ülke, bundan çok daha zor durumdane adam, ne adamlar çıkarmıştır. Aydınlanma Devrimi'nin getirdiği anlayışla, bugün toplumumuzda "Adam gibi adam" olan nıce aydınlanma filozoflanmız var. Bunlar, uluslararası bılim adamı saygınlığını kazanmış, bilime katkılan olan, sadece kendi alan- lannda kalmayıp, bir aydın duyarlılığı ile insan ve toplum mutluluğu için süreklı çaba gösteren değer- lerimizdir. Bilinçli düşünce ve bilimin önemini, kısa zaman arahklanyla yaşanan doğal ve sosyal felaketler top- lumumuza biraz olsun anımsatmıştır. Bir doğal felaket, öncelen varlığından hiç mı hiç haberdar olunmayan jeolojiyı ve uluslararası ün yapmışProf. Dr. AykutBarka'yı, CelalŞengör'ütop- luma tanıtmıştır. Bir sosyal felaket, ekonominın tü- kenmiş hazır reçetelerle kurtulamayacağını göster- miştir. Daha da önemlisi, bu sanal reçetelerin Tür- kiye gerçekleriyle örtüşmediğini ünlü ekonomist- lerin de göremeyişidir. Halen İnsan Kerin, Cahit Arf, Aydın Sayın, Bedia Akarsu, İoanna Kuçuradi, Türkan Saylan, Hüsnü Göksel gibi nice Cumhuriyete Kanat Gerenler'i, öğrencileri, hastalan ve Cumhuriyet okurlan dışın- da Türkiye'de kaç kişi tanımaktadır? Tek Yol. ulus genelinde, çağdaş insan yetiştirecek 'Eğjtim Devri- mi'nden geçmektedir. Çünkü: Egemenlik, ne siyasal, ne parasal erki elinde tu- tanlann ne de "kendi alanında en iyi olup, bu bü- yükiük duygusu (megalomani) içinde her alanda yetkili (söz sahibi) olduğunu iddia edenlerin"dir. Egemenlik, akılcı bir eğitimle yerişmiş, eleştiren, sorgulayan; doğruya. gerçeğe yönelmiş, çağdaş sos- yal değerlerini yerieştirmiş; insana, emeğe ve bilgi- yesayguı;kendisihaksıziığa, acüara. adalctsiziiğe uğ- ramadan önce de rüm yanlışlara. haksızhklara, acı- lara, adaletsizliklere duyariı; böylesi durumlarda hesap soran, bilinçli çağdaş bireylerden oluşan ay- dın toplumundur. Bugünkü toplumsal düşünce yapısının sağaltı- mını sağlayacak yapılanma, iktidardaki siyasal par- tilere göre değişmeyen, partiler-üstü, özerk, bilım- sel, çağdaş bir eğitim dızgesiyle (sistemiyle) ger- çekleşebilir. Skala, Artist Yayın Endüstri Ltd. yayınıdır. YILDIZ TEKNİK İMVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ'NDEN Bazı Sağlık Personelırun De\ let Hızmetı Yükümlü- lüğüne Daır Kanuna eklenen geçıcı 3. maddenin son fıkrası uyannca, açıktan Sağlık Hızmetlen Sınıfı 5. de- rece Tabıp kadrosuna Kulak Burun Boğaz Mütehassı- sı alınacaktır 657 Sayılı Devlet Memurları Yasasına göre bu kadroya atanabılme koşulunu taşıyan başvııra- cak adaylann özgeçnuşlennı, 1 adet fotoğraflannı ve dıploma örnekJennı dılekçelenne ekleyerek duyurumuzun yayunı tanhınden ıtıbaren 15 gün için- de Yıldız Tekıiık Ünıversıtesı Personel Daıresı Baş- kanlığına şahsen müracaat etmelen gerekmektedır. Not Başvuracak erkek adaylann askerlık bazmetını yapmış olmalan gerekmektedır Basın 31978 nİSVİCRE HASTANESİ OZEL KÜLTÜR ETKtNLİKLERİ I KONSER emin igüs / vokal-bağlama mutlu ödemiş / keman hakan oral / gitar ahmet özbilen / vurmalı çalgılar Tarih . 6 Haziran 2001 Çarşamba Saat 2100 Yer BAR1ŞMANÇO KÜLTÜR MERKEZİ (KAD1K.ÖY) TeJ 0216^18 16 46 Cumhuriyef ARM KADIKOY BELEDİYESİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle