Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 4 HAZİRAN 2001 PAZARTESİ
2 OLAYLAR VE GORUŞLER olay.gorus@cumhuriyet.com.tr
Hııkukçu
Yıllık Serüven...
\ 26 Mayıs2001 Cumartesi günüTürkiye'nindört
br yanından Ankara'ya gelen on binin üstünde ka-
nıu gorevlisi Kızılay Alanı'nda toplusözleşmeli ve
grevli sendikal hakları ıçın büyük bir gösteri yürü-
yjşü yaptılar. Ylne kamu görevlısı olan polisin co-
pj ile- karşı karşıya geldiler. Coplananlar, coplayan-
lann haklannı savundular. Yüzlerce gösterici gözal-
tına alındı. Memurların gösterdıkleri direnç karşı-
snda emniyet görevlileri geri alındı ve "Kızılay; sen-
dka, toplusözleşme, grev ftaWc/"s!oganlanylaçın-
ladı. Gösteri. daha büyük olaylar yaşanmadan so-
na erdı.
27 Mayıs'ın yıldönümünü yaşıyoruz. 41 yıl önce,
ordu içindekı yurtsever subaylar, aşağıdan yuka-
nya örgütlenerek, yürürlüktekı anayasayı ihlal eden
ve keyfi bir yönetımın yörüngesine gıren siyasal ik-
tidarı görevden uzaklaştırmış, yönetimi ele almış-
lardı. 27 Mayısçılar, bir "Kurucu Meclis" oluştura-
rak tarihimızın en demokratik, insan hak ve özgür-
lüklerine geniş oranda saygılı 1961 Anayasası'nı
yürürtüğe koymuşlar ve demokratıkleşme süre-
cınde yeni bir sayfa açmışlardı.
Bu anayasa birçok demokratik hak ve özgüriük-
ler arasında kamu görevlilerine, yanı memur sta-
tüsünde bulunanlara sendika kurma hakkını tanı-
mıştı. Anayasanın bu hakkı duzenleyen 46. mad-
desine dayantlarak siyasal iktidar tarafından 624
Sayılı Devlet Personeli Sendikalan Kanunu çıka-
rıldı. Bu yasanın kabul edıldiği 1965 yılından,
3.7.1968 gününe kadar üç yıl içinde Türkiye'de
453 kamu personeli sendikası kuruldu. Bu da hal-
kımızın bu konudaki beklentisinin bır göstergesiy-
di. Ancak çıkarılan yasa kamu görevlilerine sendi-
ka kurma hakkını tanımış, ama toplusözleşme ve
grev hakkını vermemiştı. O günden bu yana kamu
görevlileri yılmadan toplusözleşme ve grev hakkı
içın savaşım verdıler, ama bir sonuç alamadılar.
Evet, aradan kırk yıl geçtı: Siyasetçılerimız insan
hakları konusunda bir arpa boyu yol almadılar. IMF,
Dünya Bankası ve ABD isterse 15 günde 15 yasa
Meclis'ten geçirilebiliyor, ama memura bir toplu-
sözleşme ve grev hakkı kırk yıldır ele bıle alınmı-
yor.
Oysa Ingiltere, Fransa, Italya, ABD, Almanya, Is-
vıçre, Beiçıka, israıl, Isveç, Norveç, Danimarka,
Finlandıya, Hollanda, Lüksemburg, Kanada, Kıb-
ns, Japonya, Avusturya ve Avustralya'da memur-
•lara grev ve toplusözleşme hakkı öteden beri ta-
nınmıştır. Bu haklan emniyet görevlilerine tanıyan
ülkeler de vardır.
Ama hükümetler, büyük sermaye kesiminin çı-
karları söz konusu olunca zenginler kulübünü ör-
nek alırken işçi ve kamu emekçılerinin demokra-
tik haklan gündeme gelince hareketsiz kalıyorlar.
Yıllardan beri rafa kaldırılan, unutulmaya terk edi-
len demokratıkleşme programlarını kim ne zaman
ele alacaktır? Yoksa Sayın Kemal Derviş'ten izin
mi istenecektir?
RTUK!
Dr. BİIal KAKTAL Yargıtoy 4. Hukuk Dairesi Başka
G
örsel yayın, rad-
yo ve basından
öğrendiğimize
göre hükümet ta-
sansı olarak
TBMM'degörü-
şülmekte olan RTÜK yasasındaki
değişiklikler konusunda birkaç
noktaya değinmek istiyorum.
Bir defa bu yasa, yürürlüğe gir-
diği 1994 yılından bu yana, ama-
cı doğrultusunda bir olumluluk
sağlayamamıştır. Bundan dolayı
da, toplumdan gelen olumlu eleş-
tiriler, bütünü ile ele alınıp daha sağ-
duyulu bir sonuca gidilmesi içın ya-
pıcı ve yayın özgürlüğünü amaç-
layan bir yöntem izlenebilirdi. Bu
bağlamda. halen ülkede var olan iki
tür, hatta üç tür yayın grubunun
varlığı düşünülerek bir düzenle-
me öngörülebilınirdi. Bugün için
2954 sayılı yasa ile kurulmuş olan
ve Türkiye Radyo ve Televizyonu
(TRT) olarak adlandınlan Devlet
Televizyonu ve Radyolan ile 3984
sayılı yasa ile kurulan Radyo ve Te-
levizyonlann Kuruluş ve Yayınla-
n'na (RTÜK) ilişkin bulunan, özel
radyo ve televizyonlann kurulu-
şuna izin veren, yayınlannı denet-
leyen iki ayn kurulun dışında, bir
üçüncü yaynı grubu da, özellikle
parasal ve bunun bir sonucu ola-
rak, yayın alanı itibanyla daha za-
yıf olan yerel televizyonlar ve rad-
yolardır. Bu son grupta yer alan-
larda ulusal alandayaytn yapanku-
ruluşlarla aynı kurallara bağlı tu-
tulmuşlardır.
4. Madde
Bu yazıda, özellikle üzerinde
durmak istediğim konulardan bi-
ri, yasanın yürürlüğe girdigi gün-
den bu yana eleştirilen 4. madde-
sidir. Madde, "yayın ilkeleri" baş-
lığını taşımakta ve ilkeler abece'de-
ki (alfabedeki) harflerin sayısı ka-
dar bir sayıya (a)'dan (u)'ya kadar
yirmi bent halinde düzenlenmiştir.
Maddenin değişikliğini öngören
fasanda, bu sayı daha da arttınla-
rak yirmi üç bende çıkanlmıştır.
<nı
Bunun dışında bazı bentlerin içe-
riği de önemli ölçüde değiştiril-
miştir. Bentler tek tek okunduğun-
da, birinin öbürünün tekran oldu-
ğu ve aynca düzenleme altına alın-
mak istenen konunun ya da kav-
ramlann soyut bir düzenlemeyi
içerdiği görülecektir. ilkeler, so-
mut bir olguyu öngörmediği gibi,
sınırlannın belirlenmesindeki güç-
lükler ve hatta olanaksızlıklar ne-
deniyle de bugüne kadar var olan
tartışmayı daha da arttıracağı an-
laşılmaktadır. Somut olmayan, sı-
nırlan da bilinmeyen bu ilkelerin
uygulanması, Radyo ve Televiz-
yon Üst Kurulu'na bırakılmıştır.
tşte bu noktada kurulun, kuruluş
ve yapısı tarnşmalann odağını oluş-
turmuştur.
Görüşülmekte olan tasan ile ku-
rulun oluşumu değiştirilmiş gibi bir
izlenim yaratılmış ise de önceki
konumundan pek farklı olmadığı
görülmektedir. Yasada, iktidar par-
tisi ve muhalefet partilerinin bir
üye için gösterdiği iki adaydan bi-
ri TBMM'ce seçilmekte iken, ta-
sanda yine siyasal parti gruplann-
ca belirlenecek sayıdaki adaylar
arasmdan beş üyenin TBMM ta-
rafından, YÖK tarafından gösteri-
len dört aday arasından Bakanlar
Kurulu'nca seçilecek iki, Gazete-
ciler Cemiyeti ile Basın Konse-
yi'nin birlikte göstereceği iki aday-
dan yine Bakanlar Kurulu'nca se-
çilecek bir ve Milli Güvenlik Ku-
rulu'nca da belirlenecek iki aday-
dan biri olmak üzere dokuz üye-
den oluşacağı düzenleme altına
alınmıştır. Görüldüğü üzere deği-
şiklikten önceki durum ile şimdi-
ki arasında seçim yöntemi dışın-
da, önemli bir farklıhk bulunma-
maktadır. Kurul yine, siyasal ikti-
dann istenci (iradesi) doğrultusun-
da oluşmaktadır. TBMM ve Bakan-
lar Kurulu'nun birinci derecedeki
etkinliği devam etmektedir. Bu da
kurulun siyasal bir kurul olması ni-
teliğini güçlendirmekte ve karar-
lan da buna göre biçimlenmekte-
dir. Bu oluşum biçimi ve yasanın
Genel Yayın Yönetmenliğini Bedri Baykam'ın üstlendiği Skala'nın Haziran sayısı çıktı. Hayatın ve
sanatın içerikti, çarpıcı yüzü Skala'da toplumla buluşuyor. Sanat dünyası duvarlarını genişletmek
zorunda kalıyor.
4. maddesindeki ilkelerin soyut-
luğu, kurulun çalışmasına ve aldı-
ğı kararlara etken olmaktadır. Böy-
lece kurulun, ıktidann düşünce ve
yapısı doğrultusunda kararlar al-
dığı kanısı daha da güçlenmıştir.
Bu da kurulun siyasal bir yapı ta-
şıdığı, en azından, böyle bir olgu-
nun var olduğu kanısını yaygın-
laştıracaktır.
Kurulun oluşumu
Görsel yayının, kamuoyunu oluş-
turmadaki etkinliği gözetildiğinde
iktidann, kurulun oluşumunda et-
kili ohnayı, buradan elde edeceği
desteği bırakmak istemediği açık-
ça görülmektedir. Böylece kurulun
yeni oluşumu ile yapılacak yayın-
lann, siyasal iktidann düşünce ala-
nı dışında kaldığı söylenemez. O
halde kurul üyeleri, kimlerden oluş-
malı bıçimindeki soruya en belir-
gin yanıt, olabildiğince siyasal et-
kenden uzak, anayasal ve mesleki
kuruluşlann seçeceği üyelerden
oluşmasmın daha uygun olacağı
düşüncesindeyim.
Bundan önce şöyle bir yapılaş-
mayı da uygun görmekteyiz. Ku-
rulun görev ve yetki alanı içinde
biri teknik, öbürü de sosyal, kül-
türel, siyasal, ekonomik ve huku-
ki bir içerik taşıyan konular bu-
lunduğundan, buna koşut (para-
lel) olarak biri teknik, öbürü de
sosyal konularda yetkili ve görev-
li kılmacak biçimde, iki birim ha-
linde oluşmah; kararlar, konula-
nn bu özelliğine göre ilgili birim-
le ahndıktan sonra Birleşik Ku-
rul'da sonuca bağlanmasmm daha
yararlı olacağını düşünüyorum.
Önemli bir değışiklik de yasanın
28. maddesinde yapılmıştır. Mad-
denin 6. fıkrasında öngörüldüğü
biçimde, yayın yapmayan ya da
karara uygun şekilde yayın yapa-
mayan kuruluşun, yayınının üç aya
kadar durdurulması ve tekran du-
rumunda yayın izninin iptal edile-
ceği hükme bağlanmış iken, tasa-
ndaki değişiklik ile önceki yaptı-
nma ilave olarak, otuz milyar li-
radan doksan milyar liraya kadar
ağır para cezası da getirilmiş ve bu
cezanın kimlerden alınacağı da be-
lirtilmiştir. Bu değişiklikle haksız
yayının ağır para cezası yoluyla
önlenmesi ve gelir getirmesi amaç-
landığı düşünülse de, yayınlara
önemli ölçüde bir sınrrlama geti-
receği doğaldır.
Asıl önemli değişiklik, madde-
nin 8. fıkrasında yapılmıştır Bu
fıkrada, yayın yoluyla kişilerin ki-
şilik değerlerinin saldınya uğra-
dığı durumlarda, genel hükümle-
re göre dava açma haklan bulun-
duğu, sorumluluğun, yayın kuru-
luşuna ve şirketin yönetim kurulu
başkanına ait olduğu belirtilmiştir.
Saldın halinde on milyar liradan
az olmamak üzere tazminata hük-
medileceği, bu alt sınınn her yıl
Malıye Bakanlığı'nca ilanedilecek
"yeniden değerkme" oranına gö-
re arttınlacağı yer almaktadır. Ay-
nca yargıçtan uygunluk (tensip)
karan ile birlikte bilirkişi ataması
ve davayı altı ay içinde sonuçlan-
dırması da istenmektedir.
RTÜK Yasası'nın 28. maddesi-
nin 8. fıkrasındaki değişikliğe uy-
gun aynı değişiklik, 5680 sayılı
Basın Yasası'nın 17. maddesinde
de yapılmıştır. Böylece, her iki ya-
sada yapılan değişikliklerle, hü-
küm altına alınacak tazminatın
miktan yasa ile belirlenmiştir. Bu
düzenleme biçimine katılmak ola-
naksızdır. Çünkü kişinin kişilik
değerlerine saldınyla oluşacak za-
rar miktannın yasa ile belirlenme-
si, hukukun öngördüğü sorumlu-
luk ve sorumluluğun kapsamını
duzenleyen hukukun temel kural-
lanna aykındır. Manevi tazminat
miktannın tespiti, her somut ola-
ym özelliği ve istek de gözetilerek
yargıç tarafından takdir edilir. Her
yayında pek çok öğe (unsur) ve
olgu bulunmaktadır. Bazı yayınla-
nn gerçek olmasına karşm, kulla-
nılan sözler itibanyla sınır aşılmış
ve bu aşma, bir olayda aşın, bir di-
ğerinde çok az olabilir. Yine böy-
le bir yayına zarar görenin davra-
nışı da neden olabilir. Bu olgular,
istenecek ve hüküm altına alınacak
tazminat miktannın belirlenme-
sinde önemli etkenlerdir. Bubakım-
dan, hükmedilecek tazminann mik-
tannın bir yasa maddesi ile alt sı-
nınnın ve böylece miktannın be-
lirlenmesi doğru bir yaklaşım de-
ğildir.
Aynca olayın özelliğine göre
yargıç, tazminat yerine BK'nin 49.
maddesinde belirtilen olaya daha
uygun olan başka bir yaptınma ka-
rar verme yetkisine sahip iken, ge-
tirilen değişiklikle, artık böyle bir
takdir hakkını kullanamayacaktır.
Ilave bir yaptınmı öngörse bile pa-
ra olarak belirlenen yaptınma mut-
laka öncelik vermesi gerekecektir.
Önemli başka bir değişiklik de,
manevi tazminat miktannın her yıl
Maliye Bakanlığı'nca ilan edilecek
"yeniden değerieme" oranında art-
tınlmasıdır. Bir bakanhğın tasar-
rufu ile kişinin manevi zarar mik-
tannın belirlenmesi, hukuk düze-
ninin öngördüğü sorumluluk hu-
kukunun ilkeleri ile bağdaşmaz.
Her iki yasada yapılan bir baş-
ka değişiklik de yargıcın bilirkişi
incelemesine başvurmayı öngör-
mesidir. Bilindiği üzere teknik bir
konu da olsa, bilirkişinin düşünce-
si ve görüşü, yargıcı bağlamaz. Yi-
ne HUMK'nin 275. maddesinde
hâkimlik mesleğinin gerektirdiği
genel ve hukuksal bilgi ile çözüm-
lenmesi olanaklı bulunan konular-
da bilirkişi incelemesi yapılamaz.
Buna karşın tasanda getirilen de-
ğişiklikle bilirkişi incelemesi zo-
runlu kılınmıştır. Böylece yargıcın
kendi bilgisiyle çözümleyeceği
uyuşmazhk yasal bir zorunluluk
olarak bilirkişi incelemesine su-
nulmaktadır. Bu düzenleme biçi-
mi aynı zamanda yargılamanın en
az giderle sonuçlandınlması ilke-
sine de aykındır.
Sonuç olarak: fki yasada yapıl-
ması öngörülen bu düzenlemenin
istenen ve beklenen amacı gerçek-
leştirmeye yeterli bulunmadığı ve
pek çok hukuksal hataları da
beraberinde getirdiği anlaşılmak-
tadır. Böylece değişiklikle,
hukukun öngördüğü sorunların
çözümünün değil, düşünülen bazı
sonuçlann gerçekleşmesinin amaç-
landığı anlaşılmaktadır.
nın Haziran sayısı
Cumhuriyet'e Kanat Gerenler
Elhan GÜLÇURfelsefe Öğretmeni
C- ^ p " ^ ^ ağHnsızhk". "çağdaşhk". "enger-
I J çek yol göstericinin bilim olması"
^ ^ T gibi Cumhuriyetle gelen Aydın-
lanma Devnmi'nin ilke ve kav-
ramlan öncelikle (ne yazık ki bu-
gün göremediğımız) çok önemli bir düşünce yapı-
sına işaret etmektedir: Olgulan ıyi araştıran, sorgu-
layan, sorunlan gören; gerçeklere, doğru sonuçla-
ra ulaşmak isterken eleşririci, akılcı birdüşünme yön-
temi kullanan; analiz ve sentezlerle kavramlara ula-
şan bilinçli bir düşünme çabasının ürünleridir.
Bunlar, düşünmeye üşenen; düsünmekten korku-
tulmuş, her gördüğünü "doğru", "gerçek" ve "se-
çenekdz!" (alternatifsiz) diye kabul eden, doğru
bilgiye akıl ve bilim yolu ile ulaşılabileceği bilin-
cinden yoksun, sorun çözmeyi bilmeyen, mantık-
tan habersiz, gördüğunün dışında başka "gerçekler"
olduğunu düşünmeyen ya da Stanley Kubrick film-
lerinde derinliğine işlendiği gibi "ona göre gerçek
olanın sanal, gerçek olmayanınsa 'gerçek' (sahici)"
olabileceğıni düşünemeyen; gerçek üzerinde kafa
yormamış, hep hazır reçetelerle yetinenlerin çok
önemseyecegi fikirler değildir.
Böylesine bilinçli düşünme alışkanlığını ve eği-
timini almamış, her ne pahasına olursa olsun kısa
zamanda zengin olmayı bir ideoloji haline dönüş-
türmüş, çöküntü (decadence) içindeki bir toplum-
da, değerlerden ve ulusal gururdan söz edilemez.
Bütün değerler ve kavramlar içi boşalmış, anlamı-
nı yitırmiş, kulağa hoş gelen sesler durumuna dö-
nüşmüslerdir. En yetkili kişilerin, "Şimdiistifaeder-
sek bu, sorumluluk anlayışunızla bağdaşmaz" sözü
üzerine İlhan Selçuk gibi sözlüğe bakalım: Sorum-
luluk, bir kimsenin üstüne aldığı ya da yapmak zo-
runda bulunduğu bir iş için gerektiğinde hesap ver-
me durumudur. Eğer yankş yapanlar hesap vermi-
yoıiarsa, sorun demokraside değil, öncelilde top-
İumsal düşünce yapısındadır ki, insanlar böylesi-
ne büyük çalkantılara karşın "seçenek yok",
"adam yok ki!" diyebilmcktedirler. TürktopJumu
böylesine bir uyuşukluğu kendisine yakışürma-
mabdır.
Bu ülke, bundan çok daha zor durumdane adam,
ne adamlar çıkarmıştır. Aydınlanma Devrimi'nin
getirdiği anlayışla, bugün toplumumuzda "Adam
gibi adam" olan nıce aydınlanma filozoflanmız
var. Bunlar, uluslararası bılim adamı saygınlığını
kazanmış, bilime katkılan olan, sadece kendi alan-
lannda kalmayıp, bir aydın duyarlılığı ile insan ve
toplum mutluluğu için süreklı çaba gösteren değer-
lerimizdir.
Bilinçli düşünce ve bilimin önemini, kısa zaman
arahklanyla yaşanan doğal ve sosyal felaketler top-
lumumuza biraz olsun anımsatmıştır.
Bir doğal felaket, öncelen varlığından hiç mı hiç
haberdar olunmayan jeolojiyı ve uluslararası ün
yapmışProf. Dr. AykutBarka'yı, CelalŞengör'ütop-
luma tanıtmıştır. Bir sosyal felaket, ekonominın tü-
kenmiş hazır reçetelerle kurtulamayacağını göster-
miştir. Daha da önemlisi, bu sanal reçetelerin Tür-
kiye gerçekleriyle örtüşmediğini ünlü ekonomist-
lerin de göremeyişidir.
Halen İnsan Kerin, Cahit Arf, Aydın Sayın, Bedia
Akarsu, İoanna Kuçuradi, Türkan Saylan, Hüsnü
Göksel gibi nice Cumhuriyete Kanat Gerenler'i,
öğrencileri, hastalan ve Cumhuriyet okurlan dışın-
da Türkiye'de kaç kişi tanımaktadır? Tek Yol. ulus
genelinde, çağdaş insan yetiştirecek 'Eğjtim Devri-
mi'nden geçmektedir. Çünkü:
Egemenlik, ne siyasal, ne parasal erki elinde tu-
tanlann ne de "kendi alanında en iyi olup, bu bü-
yükiük duygusu (megalomani) içinde her alanda
yetkili (söz sahibi) olduğunu iddia edenlerin"dir.
Egemenlik, akılcı bir eğitimle yerişmiş, eleştiren,
sorgulayan; doğruya. gerçeğe yönelmiş, çağdaş sos-
yal değerlerini yerieştirmiş; insana, emeğe ve bilgi-
yesayguı;kendisihaksıziığa, acüara. adalctsiziiğe uğ-
ramadan önce de rüm yanlışlara. haksızhklara, acı-
lara, adaletsizliklere duyariı; böylesi durumlarda
hesap soran, bilinçli çağdaş bireylerden oluşan ay-
dın toplumundur.
Bugünkü toplumsal düşünce yapısının sağaltı-
mını sağlayacak yapılanma, iktidardaki siyasal par-
tilere göre değişmeyen, partiler-üstü, özerk, bilım-
sel, çağdaş bir eğitim dızgesiyle (sistemiyle) ger-
çekleşebilir.
Skala, Artist Yayın Endüstri Ltd. yayınıdır.
YILDIZ TEKNİK İMVERSİTESİ
REKTÖRLÜĞÜ'NDEN
Bazı Sağlık Personelırun De\ let Hızmetı Yükümlü-
lüğüne Daır Kanuna eklenen geçıcı 3. maddenin son
fıkrası uyannca, açıktan Sağlık Hızmetlen Sınıfı 5. de-
rece Tabıp kadrosuna Kulak Burun Boğaz Mütehassı-
sı alınacaktır 657 Sayılı Devlet Memurları Yasasına
göre bu kadroya atanabılme koşulunu taşıyan başvııra-
cak adaylann özgeçnuşlennı, 1 adet fotoğraflannı ve
dıploma örnekJennı dılekçelenne ekleyerek
duyurumuzun yayunı tanhınden ıtıbaren 15 gün için-
de Yıldız Tekıiık Ünıversıtesı Personel Daıresı Baş-
kanlığına şahsen müracaat etmelen gerekmektedır.
Not Başvuracak erkek adaylann askerlık bazmetını
yapmış olmalan gerekmektedır Basın 31978
nİSVİCRE HASTANESİ
OZEL
KÜLTÜR ETKtNLİKLERİ
I
KONSER
emin igüs / vokal-bağlama
mutlu ödemiş / keman
hakan oral / gitar
ahmet özbilen / vurmalı çalgılar
Tarih . 6 Haziran 2001 Çarşamba
Saat 2100
Yer BAR1ŞMANÇO KÜLTÜR MERKEZİ (KAD1K.ÖY)
TeJ 0216^18 16 46
Cumhuriyef
ARM
KADIKOY
BELEDİYESİ