12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
H.AZİRAN 2001 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA / ekonomi(« cumhuriyet.com.tr 13 KLamu bankalan ortak yönetimi Devlet Personel Başkanlığı'nm görüşünü dinlemedi Emlakbank'ta usulsüz atamaBANUSALMAN ANKARA - Devlet Personel Baş- kanlığı'nın yazısına karşın Vural Akcşık başkanlığındaki kamu ban- kaları ortak yönetıminin, usulsüz atamalar gerçekleştirdiği öğrenildi. Devlet Personel Başkanlığı, yasa- ya göre Ziraat, Halk ve Emlak Ban- kası'ndaki çalışanlann mevcut kad- rolarından istekleri dışmda alınama- yacaklannı, ancakbankalann genel kurullannca oluşturulacak yeni kadrolara özel hukuk hükümlerine Kamu bankalannda yapılan atamalarda, FP'nin başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi'nin iptal istemini değerlendirmekte olduğu Ziraat. Halk ve Emlak bankalannın yeniden yapüandmlmalanna ilişkin yasaya bile uygun davranılmadığı öğrenildi. göre atama yapılabileceğini bıldir- di. Buna karşm mevcut statülerini korumalan gereken üst düzey gö- revliler kadrolanndan alınarak mü- şavirliğe atanırken özel hukuk hü- kümlerine tabi olmayan kişiler yeni görevlere getırildi. Kamu bankalannda, FP'nin baş- vurusu üzerine Anayasa Mahkeme- sı'nin iptal istemini değerlendir- mekte olduğu 4603 sayılı Ziraat. Halk \e Emlak Bankası'nın yeni- den yapılandınlmalanna ilişkin ya- saya bile uygun davTamlmadığı öğ- renildi. Devlet Personel Başkanhğf mn 22 Mayıs 2001 tarihlı görüş ileten yazısında, mevcut durumda 399 sa- yılı yasa gücünde kararnameye tabi sözleşmeli personelin bulunduklan kadro ve pozisyonlannın dondurul- duğu. böylece bu kişilerin aylık, öz- lük ve emeklilık haklannın korun- duğu anlatılarak bu kadrolann, an- cak boşalmalan durumunda iptal edilmiş olacağı vurgulandı. Yazıda mevcut personelin bulunduklan gö- Empeıyalizntin oyununagelmeyeceğiz ANKARA (CumhuriyetBü- rosu)- Emlak Bankası çalışan- ları, bankalannın kapatılma gi- rişimlerine karşı tepkilerini mi- ting düzenleyerek sürdürdüler. 2 bin 500 banka çahşanı, kapa- tılmakaranndan tamamen vaz- geçilene kadar eylemlerine de- vam edeceklerini söyledi. Mi- tingde, IMF'nin Türkiye'den gitmesi ve hükümetin de istifa- sı istendi. DlSK'ebağlı Bank-Sen, dün Emlak Bankası'nın kapatılma girişimine karşı Tandoğan Meydanf nda bir miting dü- zenledi. Kent dışmdan banka emekçilerinin de katıldığı mi- tingde, sık sık "Derviş-Akışık IMFyeyapışık'', "LMF eliııi ül- keden çek" 1 , "Kapatmak yok, devretmek yok, terk etmek yok" gibi sloganlar atıldı. Mitingde konuşan Emlak Bankası Toplu Konut Daire Başkanı Mehmet Başaran, kamu bankalannın tasfiye edilerek Arjantın'de, Brezil- ya'da ve Meksika'da olduğu gibi yabancı bankalara alan açılacağını belirtti. Tüm Banka-Sen Genel Baş- kanı Afi Rıza Camcı, 62 bin banka çalışanının 38 binınin iş- siz bırakılacağı "bankalan ye- niden yapılandırma" çalışma- lannın ılk hedefınin Emlak Bankası olduğunu vurgulaya- rak çalışanlann tepkisiyle şim- dilik Emlak Bankası'nın kapa- tılmasınm durdurulduğunu söyledi. KİT'lennpaylaşunsavaşı Camcı, "Kamu bankalann- da yapıimak istencnler, ulusla- rarası emperyalist sistemin dünya haiklanna ve czilen sı- nıflara dayattığı yeni dünya düzeni' denen yeni bir yöneli- min Türkiye''de yayguüaştınl- masından, yağmaya uygun ka- mu kurum \e kuruluşlan Ue KİT'lerin paylaşım savaşından başka bir şey değUdir*' dedı. DSP Istanbul Mılletvekih ve eski Emlak Bankası çahşanı AhmetCüzel, bankanın çıkar- lannı her zaman koruyacağını belirttiğı konuşması sırasında çalışanlar. "Hüküntet istifa" sloganı attılar. Çok sayıda bankacının ve sendikacının konuştuğu miting, aşın sıcak altında yakla- şık 2.5 saat sürdü. Mitingde bol bol "Hükümet istifa" sloganlan atıldı. Katnu bankalarına yeni zarar ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Kamu bankalanyla ilgili yapılan açıklamalann mev- duat çeldlişlerine neden olduğu öğrenildi. Tas- fiye edileceği açıklanan Emlak Bankasf ndan yapılan mevduat çekilişlerinin ise yaklaşık 500 triîyon lira düzeyinde olduğu belirtildi. IMF'nin koşullanndan olan Emlak Banka- sı'nın tasfiyesinin 4603 sayıh kamu bankala- nna ilişkin yasaya göre yapılamayacağının or~ taya çıkması üzerine yeni yasa hazırhklanna başlandığı öğrenildi. Bu durumda. FP'nin 4603 sayılı yasayla ilgili iptal başvurusu Ana- yasa Mahkemesi'nce kabul edilse bile. yeni yasa vürürlüğe sokulmuş olacak. DENETDE Başkanı Atalay Ergüven de, Emlak Bankası'yla ilgili Kamu Bankalan Or- • Özellikle Vural Akışık'ın tasfiye ve zarara ilişkin açıklamalan nedeniyle kamu bankalarmdan, özellikle Emlak Bankasrndan 500 trilyon liraya yakın mevduat çekilişleri olduğu belirtiliyor. tak Yönetim Kurulu Başkanı Vural Akşık'uı yaptığı açıklamalann Bankalar Yasası uyann- ca suç olduğuna dikkat çekti. Ergüven, bankalann ortak yönetim kurulu başkanmm kendi yönetimindekibankasını kö- tülemesinin, **Bir bankanın itibannı kırabik- cek ya da şöhreüne ya da servetine zarar vere- bilecek bir hususa kasten sebep olan ya da bu yoida asüsız habeıier yayanlar için 1 yıldan 2 yıla kadar hapis ve 1 nıilyar liradan 2 m'ılyar li- raya kadar ağır para cezası hiikmolunur* de- nilen 22. maddesine aykın olduğunu bildirdi. Kamubankalannda personel giderinin genel giderler içindeki payırun yüzde 6 olduğunu, devletin borç faizlerini bile ödeyemediği or- tamda yüzde 2-3 'lük tasarruf için 60 bin çah- şandan vazgeçilmesinin rasyonel olmadığını behrten Ergüven, Ziraat Bankası'nda görev zaran içinde çiftçilere verilen desteğin paymın yüzde 1 "in de altında olduğunu söyledi. Ergü- ven, "Görev zaraıiannın bizzat kendisi, Sayış- tay'ın Haâne'ye ilişkin rapoıiannda da belir- tildiği gibi, Haane kaynaklannın hortumlan- masıdır. Bunun ceremesi personelden çıkarn- mamak" diye konuştu. revlerden istekleri dışmda alınıp başka kadro ve pozisyonlara atana- mayacaklan, ancakbanka genel ku- rullannda oluşturulacak kadrolara özel hukuk hükümlerine göre yeni atamalar yapılabileceği şöyle orta- ya konuldu: "4603 sayılı yasanın yürürlüğe gir- diği tarihte kanunun kapsamında bulunan bankalann dolu kadro ve pozisyonlannda bulunan persone- lin,bu kadrovepozisyonlanndan is- tekleri dışında alınarak başka kad- ro vepozisyonlara atanamayacakla- n, ancak bu bankalann yeniden ya- pılandınlması çerçevesinde Bakan- lar Kurulu'nca özel hukuk hüküm- lerine göre istihdam edileceklere iliş- kin olarak belirlenecek usul ve esas- lar çerçevesinde bankalann genel kurullannca ihdas edikcek kadro- lara özel hukuk hükümlerine göre gerekli atamalann yapılabileceği mütalaa edilmektedirT Özel hukuk uygıdanmadı Bu yazıya karşın yapılan atamala- nn usulsüz olduğu kaydedildi. Alı- nan bilgıye göre, Genel Müdür Yar- dımcısı Aydan Ozkazanç ile Teftiş Kurulu Başkanı Akın Kaymak mü- şavirliğe. Personel Daıre Başkanı ŞükrüSansür Gayrettepe Şube Mü- dürlüğü'ne. Gayrettepe Şube Mü- dürü ErdalAksoy da Personel Daire Başkanhğı'na atandılar. Özel hukuk hükümlerine tabi olmamalanna kar- şın Menkul Kıymetler Daire Başka- nı Erkan Er, Dış Işlemler Daire Baş- kanı Lale Günday. Krediler Daire Başkanı İlker Genç genel müdür yardımcılığı kadrolanna, Koordi- nasyon Daire Başkanı Suat Kahya Başkent 1. Bölge Başmüdürlüğü'ne getirildi. Ziraat Bankası'nda da işçiliğe ge- çiş için personelin dilekçelerini 15 Haziran'a kadar vermeleri ısteniyor. Mevcut yasaya göre, personelin bankalardaki kamu payı yüzde 50'nin altına düşene kadar bulun- dukları statüde çalışma haklan bu- lunuyor. Kamu payı yüzde 50'nin altına düştükten sonra ise 4046 sa- yılı Özelleştirme Yasası çerçevesin- de başka kamu kurumlanna nakil haklan bulunuyor. Ancak kamu pa- yı düşmeden önce ya da düştükten sonra personelin işçiliğe geçmesi durumunda, kıdem ve ihbar tazrni- natlan açısından hak kayıplan ola- cağı belirtiliyor. Yasada düzenleme yapılmadığı için kıdem tazminatının yalnızca emeklilik sırasında kamuda memur statüsünde çalıştıkları dönemi de kapsayacağı, işten çıkarmada ise iş- çiliğe geçişten itibaren hesaplama ' olacağı kaydedildi. Yargıtay karan- na göre de işten atılma nedeniyle ödenen ihbar tazminatında da ka- muda çahşılan sürenin hesaba katıl- mayacağı belirtildi. D Ü N Y A E K O N O M İ S İ N E B A K I Ş / ERGİN YILDIZOĞLU LOA©/M •rgin.ylld!w>O [email protected] Araltk 2000'degeride bıraktığımız yılı değerlen- dirirken akıntıya karşı bir saptamayla küresel- leşme sürecinin geleceğinin karanlık oldu- ğunu, bundan sonra giderek yavaşlayacağı- nı, istikrannı kaybedeceğini ileri sürmüştüm. O günden bu yana ne Türkiye'de ne de uîusla- rarası alanda, bu yaklaşımı paylaşan bir başka yorumcu bulamamış olmanın getirdiği moral bo- zucu yalnızlığı yaşıyordum. Nihayet, geçen haf- ta benzer tespitleri yapan birine rastladım. Dün- yanın en büyük mali danışmanlık ve yatınm ku- ruluşlanndan Morgan Stanley Dean Witter'in başekonomisti Stephen Roach, hatta içindeki yorumlannda "ABD liderliğindeki dünya eko- nomisinin küreselleşme sürecinde bir devril- me noktasına yaklaşmakta olduğumuzdan şüpheleniyorum" (Global Forum, 29/05). "1990'lann ikinci yansında yepyeni ve kalıcı olarak görülen şeyler şimdi daha çok geçici ve kınlgan görülüyoriar" (Global Forum 30/05) diyordu. Degişimin diyalektiği Çoğu zaman, yaşadığımız kimi gelişmelerin, arkalanndaki dinarnikleri de pek fazla inceleme- den, ebedi ve kalıcı olduğuna, belkı işimize de geldiğinden, inanmayı seçeriz. Ancak, eninde sonunda hareketin diyalektiği bize, değişme- yen tek şeyin değişmenin bizzat kendisi ol- duğunu, acımasızca hatırlatır. Stephen Roach "Tipping Point" (Devrilme Noktası) yoaımunun birinci kısmına, Malcom Gladwell'in doğadave toplumlarda, hareketin ve degişimin özelliklerini irdeleyen çalışmasındaki tezlerden başlıyor: Çok sayıda küçük değişik- lik, uygun koşullar altında büyük bir değişik- liğe yol açabilir (bildiğıniz nıcelık ve nrtelik iliş- kisi). Devrilme noktasını (degişimin başladığı nok- tayı) hazırlayan sürecin üç ana bileşeni var, dıyor Gladvvell. Birincisi "Azlann Yasası": Küçük de- ğişiklikler giderek birikir ve büyük bir değışiklık yaratır. Yeni bir hareket, örnegin bir salgın has- talık önce birkaç noktada başlar, bu noktalar ta- şıdıklan mesajın özelliğınden ve bazı "bağlayı- cılar"ın varlığından dolayı hızlayayılırlar. Roach'a göre ABD ekonomisindeki ani yavaşlama, böy- te "az/aryasası" bağlamında işleyen birgelişme, ama küreselleşme, yeni teknolojiler gibi "bağla- yıctlar" yüzünden, etkisı hızla yaygınlaşıyor. Devrilme noktasına götüren sürecin ikinci bileşe- Devrilme Noktasıni "yapışkanlık faktörü": Kimi trendler giderek kalıcılık kazanır ve güçlenııier. ABD kaynaklı"Ye- ni Ekonomi"ri\n yarattığı sorunlar (örneğm tele- komünikasyon sektöründekiler gibi) işte böyle bir yapışkan trend oluşturuyor. Bu yapışkan- lık, dünyanın geri kalanının ABD önderiiğındeya- şanan küreselleşme biçimlenne bağımlılığını art- tınyor. Üçüncü bileşen de "bağlamın gücü". Bu, sürecin içindeki öznelerin duyartılığıyla ilgili bir bi- leşen. Bireyler, alışılagelen davranışlardan farklı davranışlargöstermeye başlıyortar. Roach'a gö- re küreselleşmenın gelir dağılımı üzerindeki olumsuzetkileri. bilgısayarteknolqisinın yayılma- sma paralel oluşan, ülkeler, bölgeler, sınıflar ara- sındaki "dijital uçurum", küreselleşmeye karşı tepkilerin doğmasına ve güçlenmesıne neden oldu. Ekonomik büyüme bu sorunlan gizlerken yavaşlama şimdi bunlan büyütüyor. Sonun başlangıcına doğru Roach, yazısının ikinci kısmına, "Küreselleş- menin, ABD öndeıiiğinde yaşanan türünün bir 'devrilme nokta- sına' yaklaşmakta olduğunu ve kendi yıkımının tohumlan- nı ekebileceğini ileri sürmüştüm" dıyerek başlıyor, "Aklıma üç olasılıkgeliyor" diye- rek devam edıyor. Birincisi, ekonomik yavaşlama, işsizliği arttırmaya devam ederse serbest tica- ret, yerini korumacılık eğilimlerine bırakabi- lir; siyasi iklim bu yön- de gelişıyor. Seatt- le'dan ûuebec'e pro- testolar bu eğilimi bi- linçlere çıkardı, güç- lendirdi. Ikincisi, ge- çen 10 yılda ekono- mik iktidann sarkacı sermayedenyanagıt- mişti, şimdi geri geli- yor, büyük bir olasılıkla emekten yana gidecek. Bu koşullarda, enflasyonist bir ortam da söz ko- nusu olmadığından, emek maliyetleri yükselince, doğrudan şirket kârlannı etkiler. Şirketlerin küçül- me refleksi, özellikle beyaz yakalılara yönelik, ikinci bir işsizlik dalgası yaratır. Üçüncüsü, do- lar cınsinden varlıklann getırilerine ilişkin beklen- tiler hızla değişmeye başlar, "rekor cari açık/a" bırleşince, dolann değerinde aşağı doğru bir trend bekientisi güçlenir. Roach'a göre bugün mali piyasalar böyle bir yön değiştırmenin etkı- Ierine hazııiıklı değiller. Roach yorumlannı, bu gelişmelerin, küreselleşme yolunun sanılan- dan çok daha zor olduğunu vurgulayarak bi- tiriyor. Kısa dönemin sorunlan Küreselleşmenin geleceğinin karanlık olduğu- nu savunduğum yazılanmda, kısa dönem geliş- melerin bu orta-uzun dönem eğilimini güçlendi- recek yönde gelıştiğine işaret etmiştim. Bu öz- gün konjonktür, Roach'un da gözünden kaçma- mış. Roach "Global Tılt" (küresel ekono- minın dengesi bozulu- yor) başlıklı yazısında (25/05/01), bırbiriyle çakışan üç gelişmeye işaret etti: Dünya eko- nomisi büyüme moto- runuyitirdi (Yavaşlama Avrupa'yı da etkileme- ye başladı, geçen haf- taki haberler; Stard- for'un Stagflasyon Av- rupa'yı şaşırttı analtzi; 25/05). Ikincisi, ABD yönetimi çok daha atak ve dayatmacı bir dış politıkayla askeri strateji izlemeye baş- ladı. Üçüncüsü, Sena- tor James Jeffords Cumhuriyetçı Par- ti'den istifa ederek parlamento içindeki dengeleri tersıne çe- virdi. Bunlardan Roach, şu sonucu çıkanyor: ABD yönetimi, tam da ekonomik ve siyasi te- melinin aşınmaya başladığı bir noktada kü- resel arenada çok daha atak bir tutum içine giriyor. "Bu aşınma ABD hegemonyasının za- yıfladığına işaretetnği ölçüde, mali piyasala- nn dolar cinsinden varlıklara güvenmeye de- vam etmeleri zor"; sonra tanhçı Paul Kend- dy'ye gönderme yaparak sonjyor: Bir hegemo- nik "Ulus sonunda, küresel yayılması, mali ve siyasi kapas'rtelerini aşınca üstünlüğünü kay- beder"... "Tarihin bu uzun kuyruğunda sıra şimdi ABD'ye mi geliyor?" Ve Türkiye Karl Polanyi'nin, 1994'teyazdığı ve 19. yüz- yıldaki 100 yıllık küresel banşın, liberal ekono- mik sistemin kriziyle birlikte nasıl bir küresel sa- vaşadönüştüğünü inceleyen Büyük Dönüşüm çalışmasını hatııiayarak, çok karamsar ama o kadar da gerçekçi düşüncelerle bitirmek istiyo- rum. Polanyi, 100 yıllık banşın arkasındaki en önemli etkenlerden birinin, sürekli yerel savaş- lan körüklemesine rağmen, büyük savaşlan, çı- karına uymadığı için engellemeye çalışan u Ha- ut Finance"ın (küresel serbest piyasa ilişkile- rine dayanarak işleyen mali sermaye - Rotsc- hild, J.P. Morgan etc.) devletler üstü etkisi ol- duğunu söyler. Polanyi'ye göre yüzyılın ilk ya- nsında, büyük güçler arasındaki, Osmanlı fm- paratorluğu'nun böluşülmesine ilişkin uzlaş- manın, ikinci yansında da bölüşülmesi politika- sının, Düyun-u Umumiye'nin arkasındahep bir "Haut Finance" vardır. Ancak, bir kez bu ma- li-ekonomik sistem, "dünya ekonomisi" iflas etmeye başlarsa hiçbir güçler dengesi ban- şı sürdürmeye yetmez! Türkiye, şu sıralarda, dünya ekonomisine bağ- lanma mekanizmalan aksamış; ulusal iradesi, yönetici sınrfmın özgüveni, ABD, IMF ve Dünya Bankası tarafından derin bir krize sürüklenerek kınlmış, ekonomik, siyasi ve savunma alanların- da (örneğin: Füze Savunma Kalkanı Projesi, NATO-Avrupa Savunma Inisiyatm' vetosu, Kıbns) tavızler verme noktasına itilmiş bir ülke. Küreselleşme süreci yukanda tanımlanan aşa- maya geldiyse, ulusal iradesinı, özgüvenini kay- betmeye başlayan diğer ülkeler gibi, Türkiye'nin de hegemonyacı güçler tarafından maceralara sürüklenme rıskleri giderek artıyor demektir. ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Bölünme Yerine Çok dalgalı sıyasal yapılar, aslında ekonomik az- gelişmişliğin göstergeleridir. Türkiye'nin siyasal ya- pısı da bu kurala tam olarak uyuyor; ekonomik az- gelişmişliğe koşut olarak siyasal yapı da çalkala- nıyor, giderek çatırdıyor. Siyasal yapıdaki çalkantının nedeni. siyasetin başansızlığıdır. TBMM'deki durumuyla siyaset, çözüm üretemiyor. En yaşamsal konuları, ya sü- rüncemede bırakıyor ya da başkalarına havale ediyor; kendisini gereksizleştiriyor Uluslararası sermayenin istediği de budur. Böyle olunca da toplumun gözünde küçüldükçe küçülüyor. Oysa siyaset, toplumun sorunlarına çözümün adıdır. Var olan siyasal çıkmaz iki sonuç doğuruyor. Bunlardan birincisi yeni partileşme girişimleri, ıkin- cisi de siyasetin yasal yapısal değişimine ilişkin önerileridir. Hemen her gün yeni siyasal oluşumlar ya da ola- sı oluşumlar gündeme geliyor. Bununla da kalın- mıyor; parti başkanları saptanıyor; başbakanlar atanıyor. Birtarafta, yani sağda, kamuoyuncabaşanlı bu- lunan Içişleri Bakanı ile partısi ANAP arasındaki ilış- kiler kopma noktasına geliyor. Özelleştirmenin aşı- rı militanı olan bakanlardan biri, onca teslimiyetçi imzayı attıktan sonra, sıra tütüne gelınce istifa edi- yor; özelleştirme öz evladını yiyor (!). Kapatılma- sı olasılığı bir yana, FP'nin ikiye ayrılmakta olduğu gözleniyor. Solda ise durum daha az karışık değil. CHP'den ayrılanların, aylardır sözü edilen oluşumu nasıl bir oluşuma dönüştürecekleri henüz belli değil. Bu sı- rada, Mümtaz Soysal, ulusalcılığı öne çıkaran. ekonominin bilimsel ve teknoloji ağırlıklı gelışme- sini vurgulayan, siyasal demokratikleşmeyi ve bi- limsel ve kültürel güçlenmeyi bu çerçevede bir bü- tünlük içinde ele alan görüşlerini açıkladı. Bu açık- lamanın bir manifesto'dan öte bir etkisınin olup olmayacağı ya da nasıl bir siyasal oluşuma yol açacağı gelecek gunlerde açıklık kazanacaktır. Tam bu sıradaTÜSİAD, yeni bir demokratikleş- me perspektifleri çalışması yayımlıyor. Çalışma- nın siyasal tarafı, Kopenhag ölçütlerini de esas alan bir tutumla düzenleniyor; ancak ekonomik ve sosyal haklar tarafı ise yok. Bu topallığın ya da eksikliğin nedeni açıktır; kimi iç ve özellikle de dış çevreler gibi, TÜSlAD da ülkenin asıl sorununu si- yasette görüyor. Çözümü de siyasetin yeniden ya- pılandırılması olarak algılıyor. • • • Bir ilke olarak, siyasetin yeniden yapılanması is- teği, doğrudur. Ancak yeniden yapılanmalar, var olan siyasal partilerin benzerlerini çoğaltmak- la sağlanabilir mi? Deneyımler, sağlanamadığını kanıtlıyor. Türkiye ile benzer siyasal ve ekonomik bunalım- ları yaşayan Latin Amerika ülkelerinde her gün ye- ni bir parti kurulması, yıllardır, bu ülkelerde siyasal istikran sağlamaya yetmiyor. Giderek bu ülkelerin tamamına yakınında uygulanan başkanlık ya da yarı başkanlık sistemlen de siyaseti düzlüğe çıka- ramıyor; tersine. iyice çökertiyor. Özetle, siyasal is- tikrar çok parçalı siyasal yapılarla sağlanamıyor. Özellikle ekonomik ve toplumsal yapılann hızla ev- rim geçirdiği bugünkü ortamda, görüşleri çok da farklı olmayanlann ayn siyasal parti kurmaları, is- tikrar yerine siyasal çalkantı ve çözümsüzlüklerin de kaynağı oluyor. Bunun yerine, başanlı siyasal partilerin, kendi iç evrimleri ve devıngenlikleriyle geliştikleri ve ka- lıcılık kazandıkları görülüyor. Partiler, yalnız prog- ramlartnı yenilemekle kalmıyor, örgütlerini de ye- niden yapılandınyor. Türkiye'nin siyasal partilerinin bu tür bir yapılanma sürecine girmeleri gerekiyor. Siyaset enerjisinin önemli bir bölümünün bu amaçla kullanımı gerekiyor. • • • Ömrünü solun birieşmesine adayan, beş yıl ön- ce yitirdiğimiz Mustafa Ekmekçi, bu bölünmelı günleri görseydi, sanırım - Yine mi? derdi. e-posta: yakup« metu.edu.tr Tanıtım sorunu çözüldü Kıbns'ta sular duruldu • Torpil suçlaması yapılan konkur sürecini inceleyen KKTC Sayıştay'ı, yanşmada herhangi bir usulsüzlük olmadığma karar verdi. Ekonomi Servisi - KKTC'nin Türkiye'ye yönelik yapacağı tu- nzm tanıtım kampan- yası konkurunu Ma\i Communication Club'ın(MCC)kazan- dığı, KKTC Sayıştay'ı tarafından onaylandı. Ocak ayının sonunda başlayan, 1 Mayıs'ta MCC'nin konkuru ka- zandığı bildirilen ve o tarihten itibaren "torpiT iddialan gündeme ge- lenyanşmaya, Sayıştay son noktayı koydu. KKTC'de turizmden sorumlu Devlet Bakan- lığı ve Başbakan Yar- dımcılığı'nın 30 Ocak 2001 tarihli daveti üze- rine Reklamcılar Der- neği'ne (RD) üye 13 ajans Kıbns tanıtım ya- nşmasına katılmış ve finale kalan beş reklam ajansının yaptığı ikinci sunumun ardmdan ba- kanhk, 1 Mayıs 2001 tarihli vazısı ile MC- C'nin yanşmayı kazan- dığını duyurmuştu. Konkurun sonuçlan- masının ardından Star gazetesi yazarlarından Halit Kakmç'ın kaleme aldığı yazılarda konkur. MCCveKKTCDe%let Bakanlığı hakkında tor- pil ve benzen ıddialar yer almış, bunun üzeri- ne Sayıştay, konkur sü- recini incelemeye al- mıştı. Yapılan mceleıneler sonunda. Sayıştay'ın, 18 Mayıs 2001 tarihli raporunu açıklayan Sa- yıştaş Başkanı Soner Vehbi, seçim sürecine dair herhangi bir usul- süzlüğe rastlanmadığı- nı açıkladı. MCC yetkilileri de Star gazetesi ve Halit Kakınç hakkında 48 milyar lıralık tazminat davası açtıklannı ve bu tazminatı Reklamcıhk Vakfı'na bağışlayacak- lannı dile getirdiler.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle