25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
—16 HAZİRAN 2001 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 IŞIK KANSU Ahmet Altan, çok satan "Isyan Gunlerınde Aşk" romanının piyasaya sürülmesinin ardından bir sav ortaya attı. Bu sava göre, 31 Mart ayak- lanması bir "askeri ayaklanma" olmasına karşın şimdiye değin topluma "irtica ayaklanması" ola- rak afgılatıimıştı ve resmi tarih, resmi tarihçiler ara- cılığıyla halka yıllardır "yalan" söyleniyordu! Ahmet Altan, Hürriyet gazetesinin 10 Haziran tarihli pazar ekinde "Böyle olmadığını söyleyen tarıhçi varsa çıksın" başlıklı söyleşıde Doğan Hızlan'ın sorularını yanıtlarken şunları söylüyor: "Bizim yakın tarihimiz ne yazık ki, karanlık bir tarih. Özellikle karanlık tutulmuş bir tarih. Tüm önemli noktaları saklanmış. Bütün devletlerde kan ve yalan vardır. Ama, bizim tarihimizde yalan oranının çok yüksek olduğunu düşünüyorum. Çünkü, bence bugünü biz geçmişteki biryalanın iizerine inşa ediyoruz. Türkiye'deki iktidaryapısı geçmişteki yalanlann üzerine inşa edildiği için bizde tarih çok ciddi bir tabudur. ... Resmi tarih, bir ülkede okullarda okutulan tarih demektir. Bütün devletlerin çocuklanna okut- tuklan tarihlerinde çarpıtmalar, kendileriniyiıcelt- meye yönelik yaklaşımlar vardır. ...Biz 31 Mart'ı bir irtica ayaklanması olarak bi- liyoruz. Bize öyle bir öğretildi ki, bir mürteci takı- mı silahlandı ve sokağa döküldü. Ama gerçek bu değil. 31 Mart biraskeriayaklanma. Evet, dinimo- tiflerle ayaklanmışlar, ama ayaklananlar asker. Ama tarih bunu bizden saklıyor." Içlerinde Ahmet Altan'ın da yer aldığı bir gru- bun "Resmiideoloji, resmi tarih yaratıldı" öiye ağız- larınasakızettikleriCumhuriyet'inilkyıllannadö- nelim. Açalım, Türk Tarih Tetkik Cemiyeti tara- fından yazılmış, 1933 'te basılarak okullarda oku- tulan "7ârih"kitabını. Kitapta, Mustafa Kemal'in o dönemde, Ittihat ve Terakki'ye yakın isimlerin kendisine yönelik eleştirilerine karşın "ordunun siyasete kanşmaması" gerektiğine ilişkın sözle- rine yer verildikten sonra, 31 Mart olayının bir "ge- rici asker ayaklanması" olduğu şöyle dile getiri- liyor: "Askerin siyasetten aynlmasmın gerçek lü- zumuna karşı olanlar, bunda isabetsizliklerinigör- mek içın çok beklemediler. Gerçekten, Istan- bul'da meşrutiyet muhafızı diye, meşrutiyet tim- Tarih saklandı da, siz mi buldunuz?sali Meclisi Mebusan etrafında bırakılan, hat- ta Rumelilikıtalar, hür- riyetperverleri Istan- bul'da boğazlamaya başladılar. Istanbul'da kanlı bir facia oldu. 31 Mart Olayı denilen bu kanlı olay üzerine Se- lanik'te bazı zabitler arasında bir duyariılık başladı." Daha yakın bir tari- he göz atalım. Ahmet Altan'ın lise yıllarında, yani 1960'lann ortala- nnda Use 3'lerde oku- tulan "Tarih" kitabının 169. sayfasında aynı olay şöyle işleniyor: "Meşrutiyetin ilanıhalk arasında çok iyi karşı- landı. Fakatbirmüddet sonra bazı mutaassıp kimselerin teşvikiyle Abdülhamid'e bağlı olan 'as- kerier' 37 Mart'ta (13 Nisan 1909) Istanbul'da büyük bir isyan çıkardılar." Neymiş? Okullarda yıllardır okutulan tarih ki- taplannda bile, 31 Mart'ın gerici bir "askeri ayak- lanma" olduğu zaten yazılıymış. Gelelim, araş- tırmacılar ve bilim insanlan tarafından hazırlan- mış "tarih" ve "anı" kitaplanna. Orneğin, daha önce Ulus'ta tefrika edilmiş, yıllar sonra Bilgi Yayınevi tarafından basılan ve Sabahattin Selek'in yayıma hazıriadığı "Ismet Inönü-Hatıralar" kitabının 50 ve 51. sayfalannı çe- virelim. Bölümün adı "31 Mart İrtica Olayı", alt başlık "Ordu Tekrar Politikaya Kanştırıldı". Inö- nü, 31 Mart'ı şöyle anlatıyor: "Edirne'debirgün, Istanbul'da pek feci bir 'askeri ayaklanmanın' başladığını işittik. Yeni rejimin emniyet kuvveti olarak3. Ordu'dan, yaniBatı Rumeli'nden Istan- bul'a getirilmiş olan avcı taburiannın çavuşlan, as- kerieriharekete geçirmiş- ler, Padişah ve şeriat için ayaklanma tertip etmiş- lerdi. 31 Mart irticaı diye tarihe geçmiş olan bu olay, 13 Nisan 1909'da cereyan ediyordu... Edir- ne'ye gelen parça parça havadislerde, ayaklanan askerler arasında şeriat istemek manası ile tahri- bat yapan birçok adam- lardan bahsolunuyor, sa- ray etrafında vaziyetin meçhul olduğu söyleni- yordu. " Bir başka kaynak... Do- ğan Avcıoğlu'nun "31 Mart'ta Yabancı Parmağı" adlı çalışmaa: "31 Martir- tica olayının düzenlenme- sinde Ingiltere'nin ön planda rol oynadığını göstermek için olayın yer- li tertipçilerinin kimliklerine göz atmak dahiyeter- lidir. Taşkışla'da başlayan 'askeri ayaklanmanın' lideri Hamdi Çavuş'fur Abdülhamit 7n hatıratın- dan öğrenmekteyiz ki, bu Hamdi Çavuş'u bulan ve besleyen Ingilizcı Kamil Paşa 'nın Ingilizcioğ- lu Kamil Paşazade Sart Paşa ile Ingılizlerin ada- mı Ismail Kemal'dir..." Prof. Dr. Sina Akşin, "Türkiye'nin Yakın Tari- hi" adlı kitabında, olayı şöyle değeriendirir: "O gün sabahında çok erken saatlerinde Tak- sim civannda bulunan Taşkışla'daki 4. Avcı Ta- buru Hamdi Çavuş ve diğer çavuş ve onbaşıla- nn komutasındaki erier, subaylannı tutukladıktan sonra, başka kışlalan da ayaklandırdılar... Ayak- lanma 'Şeriat isteriz!' sloganıyla yapılmıştı." Tevfik Çavdar, "Türkiye'nin Demokrasi Tarihi" (Imge Yayınları) adlı kitabında da 31 Mart'ı uzun uzun anlatırken, "37 Mart olayı, Istanbul'a geti- rilmiş olan Avcı taburiarındaki askerlerin ayak- lanmasıyla başladı" tumcesine yer verir. Enver Behnan Şapolyo da, 1971 baskısı Türk Gazeteciliği Tarihi" adlı kitabında olaya şöyle ba- kar: "Derviş Vahdeti adında birisi de 'Volkan' ga- zetesini neşrederek şeriatçılan tahrik ediyordu. Bu gazeteyihimaye eden Ingilizlerdi. Selanik'ten gel- miş olan 'Avcı taburları' isyan ettiler. Softalarda 'Şeriat isteriz!' diye ellerinde yeşil bayraklaria so- kağa döküldüler." Gazeteci Ecvet Güresin'in "37 Mart Isyanı" ad- lı kitabında ise 31 Mart'ın nasıl kışkırtıldığı, kim- lerin işin içinde olduğu, isyanın bazı asker ve su- baylann da desteği ile Anadolu'ya (örneğin, Er- zincan'a, Erzurum'a) nasıl yayılmak istendiği vb. irdeleniyor ve o gün şöyle betimleniyor: 'Rumitarihle 30 Mart'ı 31'ebağlayangece, meş- rutiyet bekçisiavcı taburlan ayaklandılar, subay- lann bir kısmını ağaçlara bağladıktan, bir kısmı- nı hapsettikten sonra fırladılar..." Neymiş? Birçok tarih araştırması ve anılarda 31 Mart'ın gerici bir "askeri ayaklanma" olduğu açık seçik dile getirilmiş! Bütün bu ömekleri çoğaltmak olası iken; 11 Ha- ziran tarihli Radikal gazetesinde "Sezgilerimizle de olsa, yakın tarihimizin birçok yalanı içinde ba- nndırdığını biliyoruz" ifadesiyle, gazeteciliği "sez- gilen"y\e yaptığını itiraf eden Neşe Düzelin "Siz- ce Altan'ın kitabının açtığı tartışmadan önce bu toplum 31 Mart Olayı'nı bütün ayrıntılânyla ay- dınlık bir şekilde biliyor muydu" sorusu üzerine "Bilmiyordu. Çünkü bunun ne anlama geldiği üzerine bir tartışma yapılmadı Türkiye 'de" yargı- sına varabilen, tarihçileri neredeyse tümüyje "ya- lancı"lıkla suçlama noktasına gelen ODTU Tarih Bölümü Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Aykut Kan- su'ya "Insaf!" demek gerekiyor. Tıpkı, "37 Mart'ın askeri ayaklanma olmadığı- nı söyleyen tarihçi varsa çıksın" gibi bir iddia ile ortaya atılan Ahmet Altan'a, Tarih kitaplan ve ta- rihçiler öyle yazıyor zaten. Siz yeni öğrendiyse- niz, bu ayıp hemalde suçlamaya kalkıştığınız ta- rihçilerin değil" deneceği gibi. ISSIZ ODA YAZILARI VEDAT ÖZDEMİROĞLU Yaşın küçiikse paran da küçülür! Yann ÖSS günü... Türkiye ça- pında milyonlarca insanın kalbi heyecanla atacakyann... Sına- va girenlerin içeride; çocukları- nı, kardeşlerini, öğrencilerini bek- leyenlerin dışarıda... Sınava ka- tılacak olan herkese başanlar dilerim.... Fakat kazananların azınlıkta olacağı bugünden bel- liyken, olumsuz sonuçlara da hazırolmakgerek... Kazanmak gibi kaybetmek de yepyeni bir başlangıç olabilir... Hayat pes edip küsenlerie, yıkılıp yılgınla- şanlarla değil; her zaman bu- lunduğu noktayı kavrayıp ileri- si için 'bugünden daha iyi' olma yollarını araştıranlarla dostluk kurar... Gençlerin, "Bu sınav dünyanın sonu değil" cümlesin- den hoşlanmadıklannı ve "yılla- nmız, sabahlara kadar bu sına- va çalışarak geçti, nasıl dünya- nın sonu değil" şeklinde tepki gösterdiklerini, iki yıldır katıldı- ğım Final Dershaneleri söyleşi- lerinden gayet iyi biliyorum... Ama ne diyelim?. "Kazanamaz- sanız dünyanın sonu gelir!" mi diyelim?.. Elbette dünyanın so- nu gelmeyecek... Herkesin ko- şullanna göre daha iyiye ulaş- ma çabası sürecek... Sonu gel- mesi gereken, umutsuzluk!.. Ben üniversite sınavına gire- li 15 yıl oluyor... O zaman iki ba- samaklıydı sınav... Ikinci basa- mağa, bir yaz günü Adana'da girmiştim... Havanın bunaltıcı ve sıcak olmasını beklerken, ak- sine serin, ince yağmurlu bir ha- vayla karşılaşmıştık sınav gü- nü... Aynı şekilde, dün başla- yan serin nava, şiddetli yağmur dışında, umanm yarın da de- vam eder, sonılarla birlikte birde aşın sıcakla boğuşmazsınız! Sınav sorularını komikleştire- rtk yazdığım VÖSYM serisi yü- zünden, bir sürü soru kalıbryla tekrar karşılaşıyorum yıllar son- ra... Havuz problemleri kadar yaygın değiller... Bunlardan bi- rini sizinle paylaşalım: Bazı prob- lemlerde "birbaba" yaş\an de- ğişik çocuklanna "yaşlan ile oran- tılı" harçlık ödüyor... Örneğin, 10 yaşındaki çocuğuna 5 milyon lira verirken 7 yaşındaki çocu- ğun harçlığı 3.5 milyon lirada kalıyor... Niye?.. 7 yaşındaki ço- cuğa meşrubat daha mı ucuz?.. Daha doğrusu, ne daha ucuz?.. Yaşla orantılı harçlık vermek ba- banın aklına nereden gelmiş?.. Çocuklar o parayı, hayattaki gün sayılarına bölüp, her gün o ka- dar zam isteseler haksızlar mı?.. Aynca, "hiçbiri" şıkkına da me- safeliyim... Hiçbiri, tamam.. Ama doğrusu ne?.. Diğer dört şıkkın yanlış olduğunu bilmek, bize ne kazandırır?.. Neyse, tekrar ba- şanlar!.. Üç kadının üç cümlesi! Gündem irili-ufakh, önemli- önerrsiz bir sürü konu başlığıy- la dokjp taşarken bazı demeç- ler dikkat çekiyor. Builardan birincisi, FP mil- letvekili Nazlı llıcak'ın. başba- kanlı^ı sırasında Mesut Yıl- rtıaz'a söylemiş olduğu "Sizin yağcnız olmak istiyorum!" cüm- lesi. lıcak bu cümleyi sarfeder- ken 'olayyerinde' başka gaze- teciler de var. Yani, bir iftira fa- lan değil. Bir gazeteci, gazete- cider de öte, eski bir patroni- çe, br başbakana niçin yağcı ol- mak ster? Başka bir ilişki biçi- mini teceremediğinden mi? Ni- çin? Bu cümleyi söyleyerek, kendvebenzeri 'yakın ilişki se- ver' jazetecilerle güya dalga geçrrek mi istemiştir? Kendin- ce bi espri mi yapmıştır? Bel- ki de bizim "Gerçekten yağcı ve ydaka olsa, böyle açıkça, herkesin içinde bu şekilde ko- nuşnazdı" diye düşünmenizi bekli'ordur. Ama llıcak'ın 'oto- rite' smgesi şahıslarta yıllar yı- lı kuduğu ilişki biçimleri, bu sözlein hiç de 'espri' olmadı- ğını çösteriyor. Nasıl ki, kadın dövnek onursuzluksa ve "Ben kadırdöverim arkadaş!" diyen hanzılar, 'açık o/ma'imajıyla bu suçtin kurtulamıyorlarsa, llı- cak'n sözleri de bir 'bilinçaltı .itirafı Bu, onuntarzı! Ikici demeç, manken Ayşe Hatti Önal'dan. Önal, "Savaş zamnında Almanya'yı Avru- pa "nt en büyük gücü haline ge- ir&niiüer'e hayranım, Hitler'in zekâına âşığım!" demiş. Bu sczlre tepki göstermek için Mustfi cemaatine art olmak ge- re^rr/or. Klişeleri kırmak, ta- bula yıkmak, 'sözde' alterna- tif gninmek moda. O yüzden, herkes ne diyorsa, tam tersini söyleyeceksin ki, ilginç biri ol! Belki o zaman sadece güzelli- ği yüzünden ilgi gören bir süs be- beği olmaktan kurtulursun! Hit- ler, yoketmekten başka hiçbir şey hedeflememiş bir faşist in- sanlık düşmanı mı örneğin, sen çıkıp "Ama aynızamanda çok da zekiydi" diye ortayafıria ki, "Vay be, güzel olduğu kadaralterna- tif düşünce üretebilecek zekâ- ya da sahipmiş" diyelim. Önal'ın çok zeki bulduğu Hitler'in lider- liği biraz daha sürseydi, Yahu- diler ve komünistterden sonra SJ- ra mankenlere bile gelebilirdi. Ne saçma değil mi sayın önal, mankenler niye katledilsin ki? Fakat diğerlerinin katledilme- sinde de bir saçmalık yok muy- du? O katliamlann teorisyeni ve başlıca sebebi, zekâsına hayran- lık duyduğunuz Adolf Hitler*dir. Size tavsiyem, güzelliğiniz geç- meden, yani gündemden düş- meden önce Marmaris'e, res- sam Evren'e bir uğrayın da, portrenizi çizip sizi ölümsüzleş- tirsin! Son cümle, şarkıcı Sertab Erener'den. "Entelektüelinsan- lar, uğraşı alanlan fazla olduğu için noımalden daha azseksya- pıyoriar" demiş Erener. Kuşku- suz bu konuyu bilimsel açıdan yorumlayacak çok uzman var- dır, ayrıca Sertab Erener gibi işi- ne yoğun emek veren bir sa- natçı laf olsun diye kanuşmaz, ama ben de bir soru sormak is- tiyorum: Bir Perulu dostum ol- sa ve bana sadece gökte dolu- nay olduğu zaman sevişmek is- tediğini söylese, benim "Peru- lularsadece dolunayda sevişmek isterier" diye genelleme yap- mam doğru olur mu?L HAYVANLAR İSMAİL CÜLGEÇ igulgecuı yahoo.com KtM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK behicak& turk.net ÇÎZGİLlK KÂMtL MASARÂCl HARBİ SEMİH POROY semUıporoy(â yahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 16 Haziran EZ4N E BU&ÜN, ATmilRK 2AMAN/AIDAH 6BÇİ (J932") TÜKKÇe OİOUNAN EZAN, YEAJİOEN AKAP- ÇA OLDU. Şİe AV ÖNCE YAPlLAN GEKIEL SEÇ'M- LE/ZLE ttTİ&AIZA G£LEN PEAAOKR4T PAtZTİ, HÜ- leÜMETJU KUKUU/ŞUAOJ HA2ieAN &4f/MM 7A- MAMLAMIŞT7. B*$BA**M AONAfJ MEMPEISES VE AH- kADAÇLARI E2ANIN AOAPÇA OKUNMASI t(ÛMU- SUNPA HfÇ ZAM4N KAYSE7MEMİŞLEIZ,S66S SAYI- U YASAYt MECLÎSTEfJ GEÇlt?tolŞl£IZC>İ. ATATli&t; ZAMAKIINM, CAMİ IÇİNDS OKUHAN OaAlAZIN DA İ İ İ Z IKTt'DAe.1, SERİYE DÖNÜŞ , HAUC/H, ANLAMADIĞI S/JS PİCLE /BAPETİ SÜeDÜ/SMES/M Y£eL£Mfçrf/S.. GORUS EMİN GÜRSES ABD-AB Hesaplaşması ABD'nin eski Dışişleri Bakanı Dr. H. Kissinger, Fransa'nın öncülüğünü yaptığı "Dış Politika Konusun- da Bağımsız BatıAvrupa Koordinasyonu"nun NATO'yu ve dolayısıyla ABD'yi dışlayan girişimini başarısız kıl- mak için 1973-74'te "Avrupa Yılı" önerisinı ortaya at- mıştı. Bu çıkışıyla ABD'yi bu oluşuma dahil etmeye çabalıyordu. Kissinger, ayrıca Avrupalı müttefikleri- ne askeri koruma karşılığı ABD'ye ekonomik işbirli- ği borçlu olduklarını da hatırlatmaktaydı. Avrupa'daki bazı müttefikleri, NATO aracılığıyla sağladığı güvenlik karşılığı VVashington'a verilen eşit- ler arasında birinci olma ayrıcalığının sürdürülmesi- ne artık gerek olmadığı karanna vardılar. Uzun süre- dir devam eden bu süreç AB'nin kendi askeri gücü- nü oluşturma karan almasıyla önemli bir aşamaya gel- di. Washington yönetimi uzun bir dönem ciddiye al- madığı Avrupa'daki eski müttefiklerini ABD'nin Av- rupa'dan dışlanmaması için ikna etmek amacıyla W. Bush'u Avrupa'ya gönderdi. Ekim 1998 tarihli "Yeni Yüzyılda UlusalGüvenlikStra- tejisi" adlı raporda Avrupa'nın güvenliğinin ABD'nin güvenliği açısından hayati önemde olduğu, NATO'nun ABD'nin Avrupa'daki variığının temeli olduğu, kriz- lere karşılık verebilmek ve bölgesel istikrara katkı sağlayabilmek için transatlantik ilişkinin sürdürülme- si ve ABD'nin NATO'daki liderliğinin korunması ge- rektiği ifade edilmekteydi. Nisan 1999'daki VVashing- ton Deklarasyonu'nda da ortak kolektif savunmanın NATO'nun esas amacı olduğu vurgulanmaktaydı. W. Bush, Avrupa'daki ilk durağı Madrid'de Ispan- ya Başbakanı Aznar'la yaptığı basın toplantısında "MA- TO'nun daha fazla zayıflatılmadığından emin olmalı- yız" diyordu. NATO'nun gerekliliği konusunda "be- lirsizlikten doğan tehditler"e gönderme yapan Bush (serseri devletler dediği Kuzey Kore, Irak gibi devlet- ler konusunda AB üyeleri aynı düşünmüyor), ittifakın güçlendirilmesi ve Rusya ve Ukrayna'nın genişleme sürecine dahil edilmesi gerektiğini belirtiyordu Brük- sel'deki NATO toplantısında. Dünyada 257 bin 800 askeri personeli bulunan ABD, 69 bin 200'ü Almanya'da olmak üzere Avrupa'da 117 bin 600 askeri personel bulunduruyor. 2000 yılı askeri bütçesi 268 milyar dolar olan ABD'nin askeri alana yüksek oranda kaynak ayırması dünya ticare- tinde rekabet etmesini zorlaştırıyor. Bu amaçla AB ul- kelerinin AGSP adı altında bir Avrupa ordusu kura- rak askeri harcamalarını arttırmalarına olumlu bakı- yor, fakat kontrolden çıkmamaları şartıyla. Avrupa, ABD'den askeri olarak bağımsız olmak istiyorsa her yıl 150 milyar dolar civannda fazladan bütçe ayırma- sı gerekiyor. Bu da VVashington açısından AB kay- naklarının ticaret dışı verimsiz alanlara aktarılması ve silah ticaretinin artması açısından yararlı. Alman- ya'nın ekonomik gücünü zamanla siyasi ve askeri ala- na kaydıracağı inancı ise devam ediyor Pentagon'da. Göteborg'daki basın toplantısında Avrupa Komis- yonu Başkanı Prodi'nin "Aramızda önemligönjş ay- nlıklan var" demesine karşın Bush, Avrupa'da içe ka- panma ve korumacılık yönünde bir gelişme olmasın- dan endişe ettiğini belirtirken, NATO'nun ve AB'nin genişlemesi dileğinde bulundu. Genişleyen bir NA- TO ve AB'de, ABD'yi Avrupa güvenlik sisteminden dışlayıcı karar alınmasının zoriaşacağı hesap ediliyor. Atlantik bölgesinde kollarsıvandı. ABD'yi ürkütme- mek ve halen NATO'yla bağlan bulunduğunu göster- mek isteyen AB'nin NATO imkântanndan yararfanma talebi 60 bin kişilik gücün ileride önemli bir Avrupa ordusuna dönüşeceği gerçeğini gizleyemiyor. Bu arada Almanya, tefeci emperyalizmin yerii-yabancı tahsilatçılarının Türkiye'de işlerini yapmakta pek zor- lanmadıklannı görünce Ankara'yı AGSP'nin önünü tı- kamaması konusunda uyarıyor. Bazı köşe yazarian ve akademisyenlerimizin batıdan tehdit gelmediği konusundadiretmelerine karşın Ismail Cem'in de be- lirttiği gibi AB ordusunun Kıbns ve Ege'deki duruma müdahale etmesini engellemek için gerekli koşullar sağlanmadan AGSP'ye evet denemez. Ankara'nın bu tutumu, anlaşmazlık ortamında AB'den taviz kopa- rılabilir düşüncesiyle ABD'nin de işine gelmektedir. Ingiliz Liberal Partisi'nin Lordlar Kamarası'ndaki savunma ile ilgili sözcüsü Prof. Wallace'nin belirtti- ği gibi AB, ABD'den değişen dünyada dengeli bir or- taklık ilişkisi kurmak istiyor. VVashington, bunun ge- leceğini kesin olarak göremediği için NATO'nun ye- niden yapılandırılması ya da Füze Kalkanı sistemiy- le müttefiklerini yanında tutmaya çalışıyor. Müttefik- lerinin Füze Kalkanı'na karşı çıkmasına rağmen bu- nu yaparsa dünyada silahlanma yanşı artacak ve Av- rupalı müttefikleri artan bu yanşta taraf belirlemek zo- runda kalabileceklerdir. Bu da ABD'nin hesaplarına uygundur. Emperyalist merkezler silahsız hesaplaş- mayı öğrenmeye çalışıyorlar. E-mail: emingurses(n yahoo.com Fax: 0212 513 85 95 BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4SOLDANSAĞA: 1/ Stres, iltihap ve alerji gibi durumlarda vü- cutta açığa çı- kan organik madde. 2/ Bir 4 topluluğu oluş- turan bireyler- den her biri... " İslam hukukun- 7 da evliliğin so- n na ermesi. 3/ Yüzgeçlerinde 9 zehirlı dikenler bulunan, etı lezzetlı bir balık... Bir bağlaç. 4/ Özümleme işini yapan 2 yapraklann üst yüzün- 3 deki dokunun adı. 5/ 4 Siirt'inbirüçesi... Yü- reğin gevşeyip kasıl- masından ileri gelen kı- mıldanışı. 6/Birpamuk cinsi...Parola. 7/lstenç yıtimi...Birsayı.8/Bir ^ nota... Bir kimsenin ya da topluluğun başkalannda bıraktığı izlenim. 9/ Yemişlerinyenilenbölümü... "Il- h a n — " : Şairimiz. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Islam hukukunda kocası tarafından kesin biçimde boşanan kadının, eski kocasıyla yeniden evlenmesini olanaklı kılmak için başka bir erkekle evlenip boşan- ması... Ingıltere'de çok sevilen bir cins bira. 2/ Isteni- len nitelikleri taşıyan... Fas'ın başkenti. 3/ Japonya'da harakiri sözcüğü bayağı sayıldığı için, bunun yerine kullanılan sözcük. 4/ Sibirya'nın doğu kıyısı açılda- nnda bir ada. 5/ Halka bıçımınde mercan kayahğı... "Misket limonu" da denilen küçük bir limon cinsi. 6/ Tasavvufta, Allah'tan özge olan her şey... Avrupa Bir- liği'nınkısayazılışı. 7/Vilayet... Kenarsüsü... Tırnak boyası. 8/ 20 Ekim 1827'de Osmanlı donanmasınınye- nilgısıyle sonuçlanan deniz savaşı. 9/ Sır saklayan, ağzı sıkı... îlave.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle