Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
«SAYFA CUMHURİYET 12 HAZİRAN 2001 SALI
.14 J V U 1 _ J J . U X \ kultur(« cumhuriyet.com.tr
SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL
Seyirci uzaldaşsa da tiyatro sürayor
Oyun eleştirileri genellik-
le haziran sonuna dek sü-
rer. Bu yıl ise seyirci tiyat-
ro mevsimini mayıs başın-
da kapattı. Turneler çoğun-
lukla parlak geçmedi. Yarı-
da kesildi, iptal edildi. Özel
topluluklarda çalışan sanat-
ç]Jann yüzü asık. Istanbu]
Uluslararası Tiyatro Festi-
vali'nin yapılmaması da tuz
biber ekti tatsızca noktala-
nan tiyatro mevsiminin üs-
tüne.
Bu durumda oyun eleşti-
risi yazmak "abesle iştigaT
olmuyor mu? Öyleyse niye
yazıyoruz? Öncelikle tiyat-
rolar ilgisizlige karşın var
olmakta direndiği için. Ti-
yafrosuz bir Türkiye düşü-
nülemeyeceği için. Tiyatro-
muzda yaşananı, kendi pen-
ceremizden bakarak eğri-
siyle doğrusuyla belgeleye-
bilmek için...
Sırada Ankara turnelerin-
de izledigim iki Istanbul
oyunu var.
Oruzvüsonra'AşkGibi'
Hadi Çaman-Yeditepe
Oyunculan 'nın bu yılki ya-
pımı "AşkGibi"yi, yeni iz-
İedim. Anneme oyunun ko-
nusunu kabaca özetlemem-
le. "Adı 'Aşk Gibi' degfl mi,
ben onu eskiden görmüş-
tüm" yanıtını almam bir ol-
du. Dormen Tiyatrosu yapı-
mı "Aşk Gibi"yi 1970 yı-
lında izlemiş anlaşılan.
Sidney Howard'ın *Gü-
müş, Bağ" adlı oyunuııdan esinleni-
lerek Göksel Kortay ve Hadi Çaman
tarafından yazılan "AşkGiW", melod-
ramla duygusal güldürü arasında gi-
dip gelen, biçemsel ya da içeriksel bir
yenilik sunmamakla birlikte drama-
tik etkileyiciliği olan bir sahne met-
ni... Seyirciyi iki saat boyuncapeşin-
den sürükleyebilen bir aile oyunu.
Müthiş Anne'yi 30 yıl önce Muaz-
zez Kurdoğlu oynamış; şimdi ise ro-
lü Sema Aybars üstleniyor. Ilginç. her
iki yapımda da oyunun ağır topu Dev-
let Tiyatrolan'ndan bir bayan konuk
oyuncu olmuş. Büyük oğlanı oyna-
yan Haldun Dormen'in yerini Cenk
Sözeri almış. Küçük oğlanı vaktiyle
Hadi Çaman oynamışken, şimdi Ser-
hatOnbulgeçmişyenne. Gelin Gök-
sel Kortay'mış, şimdi görev Eda
Özel'de. Küçük oğlanın sözlüsünü
Suna Kcskin oynamış; otuz yıl son-
ra aynı rolde Nurgûl Yeşilçay.
. Se\inediği eşinin erken ölümüyle
bütün yaşamını iki oğluna adamış bir
küçük burjuva hanımefendisinin,
oğullarını sevdikleri genç kadınlara
kaptırmamak için yaşadığı ve çevre-
• "Aşk Gibi" oyunculukta dramatik
yoğıınluk isteyen bir oyun. Usta sanatçı
Sema Aybars sahnede anında oluşrurduğu
ve oyun sonuna dek geçerli kıldığı çekim
alanıyla oyunun bel kemiğini kuruyor.
Müge Gürman'ın, Mustafa Avkıran'ın, Işıl
Kasapoğlu'nun hareket tasanmlan içinde
devinmeye alışmış soluklu bir oyuncu olan
Burak Sergen, doğal ki "Neyzen" için de
biçilmiş kaftandır...
sindekilere yaşattığı dram Batı kül-
türü için "olağanüstü" sayılabilir. Bi-
zim kültürümüzde ise Sidney Ho-
ward'ın kurmacası ve fantezisi her beş
aileden birinde yaşanan gerçekJerin
pek çok noktalanna can alıcı biçim-
de ulaşıyor. Dramatik gerilimi, kötü
ile iyinin. doğru ile yanlışın, haklıy-
la haksızın hesaplaşması değil, var
olan psikolojik düğümlerin çözüleme-
yecek oluşu belirliyor.
"Aşk Gibi" oyunculukta dramatik
yoğunluk isteyen bir oyun. / Drama-
tik bir oyuna ısınma sürecini sahne-
ye çıkmadan aşabilen / usta sanatçı-
lardan olan Sema Aybars. sahnede
anında oluşturduğu ve oyun sonuna
dek geçerli kıldığı çekim alanıyla
oyunun bel kemiğini kuruyor / ve
hepsi de "okullu" olan sevimli genç
sanatçıların bu çekim alanı içinde.
deneyimlennın elverdiğı düzeyde,
rahatça çalışabılmelerini sağlıyor.
Sahne ile salon arasındaki elektrik-
lenmeyi sağlamada hepsinin katkısı
var. Yine de yarattığı karakterin tu-
tarlılığını koruyan tek genç oyuncu
büyük oğul Cenk Sözeri. "SüperBa-
ba" ve "Kara Mdek" dizilerinden
tanıdığımız Eda Özel en başta soğuk
bir kadın izlenimi bırakarak seyirci-
yi yanılttıktan sonra, oyunun gerek-
tirdiği sevecen ama ilkeli kişiliğine bü-
rünüyor. Bu nedenle de "tküıci Ba-
har^da Hanım'm kızını, oyunda da
küçük oğulun sözlüsünü oynayan
Nurgül Yeşilçay'ın, ilk kez tanıştığı
bu genç kadına ısınıverişini anlamak
zorlaşıyor: Yeşilçay'ın oyunun ilk bö-
lümünde önsediği rahat, kaygısız genç
kız kişiliği, ikinci bölümde sergiledi-
ği duygusal kişilikle örtüşmüyor. ilk
kez bu oyunla profesyonel olan Ser-
hat OnbuL ilk bölümde yer yer an-
nesini tavlamaya çalışan kurnaz kü-
çük oğul izlenimi verirken oyunun or-
talanna doğru canlandırdığı kişınin
gerçek boyutlanna ulaşıyor
Oyunun tadını seyirciye doğallık
içinde iletmede önemli katkısı olan
yönetmen Hadi Çaman'ın ve tasa-
nmcı HikmetKaragöz'ün, yatak oda-
sı sahnesinde Anne nin odaya giriş çı-
kışlanna neden uzamsal bir çözüm ge-
tiremediklerini anlamak zor. Kadı-
nın odada birperde arkasında saklan-
dığı ve arada bir ortaya çıktığı duy-
gusu uyaruyor seyircide.
"Aşk Gibi"yi sıcak duygularla iz-
ledim.
'Neyzen' ve Burak Sergen
TC KühürBakanlığı'nın 1998-99 dö-
neminde açtığı oyun yarışmasında
mansiyon alan "Neyzen" Tuncer Cü-
cenoğlu'nun tek kişilik bir oyunu. İlk
kez Tiyatrokare tarafindan Işıl Kasa-
poğlu'nun rejisiyle sahnelendi ve Dev-
let Tiyatrolan sanatçısı Burak Sergen
tarafindan sunuldu.
Burak Sergen Devlet Tiyatrola-
n'nın maratoncu oyunculanndandır.
Her biçemdeki oyunculuğuna güve-
nildiği gibi, oyuncu kişi erdemleri
zor fiziksel koşullar içinde de sık sık
sınanmıştır. Ünlü "Sessizüğin SesT
oyununun sonradan konuşmayı öğ-
renmiş sağır-dilsiz delikanlısı, iki ki-
şilik "AşkMektuplan" oyununun er-
kek kişisi, VVoyzeck'in grotesk Dok-
tor'u. üç buçuk saatlik "Geyikler La-
ncder"in dişi geyiğe sevdalanan bey
oğlu, oynak yüksek zeminde hare-
ketlendirilmiş "Gılgamış''ın Gılga-
mış'ı, "IILRidıard''ın sakat
ve biraz da manyak Richard'ı
olarak nice fiziksel zorluk-
lardan geçerek sunmuştur
oyunculuğunu. / Müge Gür-
man'ın. Mustafa Avkıran'ın,
Işıl Kasapoğlu'nun hareket
tasanmlan içinde devinmeye
alışmış soluklu bir oyuncu
doğal ki "Nevzen" için de bi-
çilmiş kaftan olacaktır.
Tuncer Cücenoğlu. Neri
ve Eşreften sonra Türk ede-
biyatının en büyük yergi ve
taşlama ustası sayılan Ney-
zen Tevfik' in kendi ağzından
anlattığı zorlu ve sancılı ya-
şama serüvenini onun cena-
zesinde başlatıyor ve nokta-
lıyor. 1879'un Bodrum'un-
dan Izmir'e. Istanbul'a, Mı-
sır'a taşınan ve 1953'te Is-
tanbul'da sona eren bu uzun
öykünün nasıl sahnelenece-
ğini metnı okudu-
ğumdan bu yana me-
rak etmekteyim. Ba-
na göre metin epey-
ce kesilmeliydi ve
belgesel tiyatro biçe-
minde, yer ve zaman
belirleyen tablolara
bölünerek belirli bir
tartıma oturtulmalıy-
dı; slayt gösterimle-
riyle, müzikle destek-
lenerek, oyuncu, ez-
berlediği sayfalar do-
lusu sözle seyirci kar-
şısında saatler boyu
yapayalnız bırakılma-
malıydı. Tiyatroda
her türlü cefayı çek-
meye alışık Burak Sergen bile...
Işıl Kasapoğlu ise geleneksel ti-
yatromuzun özellikle meddah ve kuk-
la sanatlannı buluşturan bir biçem
denemiş. Böylece oyuncusuna, sırt-
ladığı metin yanında, durmadan ora-
dan oraya koşmasını gerektiren yeni
görevler de yüklemiş. Peki, bu oyun-
cu ne zaman soluk alacak da seyirci-
si üstünde egemenlik kuracak? Seyir-
ciyi sahneye bağlayacak elektriklen-
meyi nasıl yaratacak? Ne zaman so-
luk alacak da gerçek bir meddah gi-
bi anlattığı öykünün (öfke yüklü bir
öykü olsa bile) tadını çıkaracak?
Sonuç olarak, yer yer rejinin oyun-
culuğun önünü kestiği. yer yer de
oyuncunun ezberledıği metinle ya-
payalnız bırakıldığı hızlı ama tartım-
sız bir sahneleme çıkmış ortaya. Bu-
rak Sergen'in, ezberinin içıne -bir an
için soluk alabilmek. kendini "ıned-
dah" gibi hissedebılmek adına- sayı-
lamayacak çok kez yerleştirdiği "böy-
le" sözcüğüne sığınmasına neden
olan bir sahneleme...
Sergen yine de kutlanmaya değer
bir çaba koyuyor ortaya.
• Topluluk,
14 Mayıs'ta
Irlanda'nın
Dublin
kentinden
çıktığı
turnenin
Türkiye
ayağmda 12
Haziran'da
Istanbul, 14
Haziran'da
Izmir'de
birer konser
verecek.
'Irishtambur Türkiye'deUĞURHÜKÜM
PARİS-5 Fransız ve 1 Türk'ten olu-
şan "Irishtambul" topluluğu. iki kon-
ser için nihayet Türkiye'de.
Isviçre tirollerinden çıkıp Ameri-
ka'ya uzanan. en olgun ve tanınan form-
larını lrlanda'da bulan Keltik müziğin
Fransa'daki özgün temsilcilerinden olan
grup, 1994 yılında Normandiya'da ku-
ruldu. Fransız Keltlerı diyebileceğı-
miz Brötonlann folklorik öğeleriyle
Türk halk müziğinin motiflerini çoğu
zaman elektronik bir ortamda Nadine
Burri'nin enfes vokali \e zaman zaman
da Satılmış Karagöz'ün sesi ve sazıy-
labirleştiren topluluk, çıkardıklan "Ka-
rishik/Karışık*' adlı ilk albümle Fran-
sa"da derhal ilgi gördü. Grup, ülkenin
en güçlü kültür ve müzik dağıtım ve sa-
tışkuruluşuFNAC tarafindan 1999 yı-
lının "En l>i Genç Yetenekleri" arası-
na seçildi. Aynı yıl Paris'in tanınmjş mü-
zik kulüplerinden "Sentier des Hal-
les"de verdikleri 10 konser. "Düma
Müziği Alaşrnıı" sevenler nezdinde ger-
çek bir hayranlık yarattı.
"Irishtambul" 14 Mayıs'ta trlan-
da'nm Dublin kentinden çıktığı "Odys-
seia^sında büyük hülyasını gerçekleş-
tirmekte. Aralannda Fransa, Almanya,
Polonya, Macaristan, Makedonya, Bul-
garistan ve Yunanistan'ın da bulundu-
ğu 11 ülkede 20 konser veren, verecek
olan topluluk 12 Haziran'da Istanbul.
14 Haziran'da da tzmir'de olacak. Ar-
tık Türki>e'de de gayet iyi tanınan Lüb-
nan kökenli ünlü Fransız yazar Amin
Maalouf ve Fransız şarkı geleneğinin
en büyük isimlerinden Jacques Hige-
lin'in himayesinde ve Fransız Kültür
Merkezleri desteğiyle düzenlenen bu
konserlerin. turnenin amacı. "müziğin
evrenselliğini
1
" bir kez daha kanıtla-
mak. Topluluğun sözcüsü, müziklenn
düzenleyicisi ve flütçüsü YvıesGardef.
"tstanbul'da konser vermekolan rüya-
nıız bilegerçekleşeceğine göre, bundan
sonraki amacumz artık ortak müziği-
mizi daha geniş coğrafyalara yaymak,
ortak kültürümüzü çoğaltarak diğer-
leriyle paylaşmak" diyor.
Baş hami Amin Maalouf, toplulu-
ğun girişimi için diyor ki: "İrlanda ve
îstanbul'u usta bir inılayla bağlamak,
farklılığı yok sa\mak yerine, farklılık-
lan biıieşrirmekten güçlenen bir mü-
zik yaratmak. Kökler ile ufuklan bağ-
daştuma girişimimiz alkışlanmalıdır."
"lrishtambul"u merak ediyorsanız 12
Haziran saat 20.00"de ODTÜ Mezun-
ları Istanbul Şubesi'nin Baltalima-
nı'ndaki "Baraka" merkezinde hem
de 5 milyon TL gibi bir "CÜH" bir fi-
yata tanışabilirsiniz. Daha fazla bilgi,
ODTÜ Mezunları'nda.
Tel: 0212 - 252 64 99 veya
http:/'www.odtu-me:un- ist.org.tr'
Programda Vivaldi'nin yapıtları ağıriıkta
Venedik Barok
Orkestrası Aya îrini'de
Kültür Servisi -
Erken dönem Ital-
yan müziğinin gü-
nümüzdeki en
önemli yorumcu-
lanndan biri olan
klavsenci Andrea
Marcon ve keman-
cı Giuliano Car-
mignola. Venedik
Barok Orkestrası
ile birhkte 29. İs-
tanbul nuslarara-
sı Müzik Fesriva-
K'nde. Dünakşam
ilki gerçekleşen
konserin ikincisi
bu akşam saat
19.30'da. Andrea
Marcon yöneti-
minde. barok mü-
ziğinden örnekle-
rin sunulacağı kon-
ser Aya İrini Müzesi'nde.
Orkestra Vivaldi, Marcello,
Stefani ve Veracini'nin yapıtla-
nndan örnekler sunacak. Her
iki akşamın konser programın-
da ağırlık Vivaldi'nin yapıtla-
rına verilirken bu akşam beste-
cinin en popüler yapıtlanndan
Op. 8 Dört Mevsim seslendiri-
lecek.
Italyan barok müziğinin en
önemli yorumculan arasında
yer alan Venedik Barok Orkest-
rası. 1997'de Andrea Marcon
ve San Rocco Akademisi'nin
işbirliği ile San Rocco Büyük
Okulu'nun yerleşik orkestrası
olarak kuruldu. Orkesrranın re-
Orkestra, ttalyan barok müziğinin en
önemli yorumculan arasında yer alryor.
pertuvan ağırhklı olarak 1500
ile 1700'lü yıllara ait Italyan
bestecilerinin yapıtlanndan olu-
şuyor.
Italyan müziğinin doruk nok-
tada olduğu Rönesans ve barok
dönemlerinin müziklerini yeni
anlayışla yorumlayan toplulu-
ğun gerçekleştirdiği yenilikler
arasında Francesco CavalH'nin
LOrione adlı yapıtının modern
zamanlardaki ilk yorumu da yer
alıyor. Orkestra, yaptığı kayıt-
lar ve tanınmış solistlerle ver-
diği konserlerin yanı sıra, çalış-
malanru Italyan barok opera re-
pertuvanrun yeniden keşfi üze-
rine yoğunlaştınyor.
YAZIODASI
SELİMİLERÎ
Firs•••
Benim için, bekleyişim ve içimdeki acı için
yazılmış oyunlar diye okudum hep Ivanov'u,
Mart/'yı, Vanya Dayı'yı, Üç Kızkardeş'i, VışneBah-
çes/'ni. Çehov olağanüstüdür.
Gerçi Ibsen ve Strindberg de olağanüstü-
dür. Ne var ki onlardan biraz ürkerim. Hayata duy-
duklan nefreti duyarım da, duymazdan gelirim...
Çehov'un isyankâr boyun eğişi -başka türlü
dile getiremiyorum-, yakınmaz, hiçbir şey söy-
lemez görünerek daima çığlığın çevresinde ge-
zinmesi göz kamaştırıcıdır.
Bir başka çarpılıp kaldığım yazar, Katherine
Mansfıeld, güncesinde şöyle diyor:
"Ah, Çehov! Niçin ölüsünüz? Niçin akşamın
geç bir vaktinde, kocaman loş bir odada, dışa-
nda sallanan ağaçların yeşile döndürdüğü ışık-
ta oturup konuşamıyorum sizinle ? Bir dizi Cen-
net yazmak isterdim: biri, bu olurdu." (Şadan
Karadeniz'in çevirisi.)
Mansfield'i böylesine özlemle donatan yal-
nızca öyküleri miydi Çehov'un? Yoksa tiyatro-
suna da mı vurgundu, artık bilinemeyecek.
Yine olağanüstü bulduğum Tennessee Wil-
liams'da acı o kadar billûrtaşmışken, Çehov'da
boyuna içine kapanır, boyuna susar. Vanya Da-
yı'da Sonya'nın söyledikleri bir doruktur:
"Ne yapabiliriz? Yaşamak gerek. (Birsessiz-
lik.) Yaşayacağız Vanya Dayı. Çok uzun günler,
boğucu akşamlar geçireceğiz. Alınyazımızın
bütün sınavlanna sabıria katlanacağız." (Ataol
Behramoğlu'nun çevirisi.)
Cehennem Kraliçesi'ni yazıyordum, otuzu-
ma varmamıştım daha, başımda kavak yelleri
esiyordu. Gelgelelim Çehov'un oyunlarını okur,
burkulup kalırdım. Cehennem Kraliçesi'ndeki
Mehmet'eoyunlardan bölümlersöyletmiştim. Ez-
bere bilirdim o bölümleri.
Sonra unutur gibi oldum. Derin izleri kaldı;
yalnızca ezberimden göçtüler. Ya da öyle san-
mışım. Hepsi birden çıkageldi.
Bir öykü yazıyorum; öyküdeki anlatıcı -Ben-
den başkası değil!- ikide birde Vişne Bahçe-
si'ndeki uşağın adını hatırlamaya çalışıyor. Bu
yüzden yazı masamda Çehov oyunlan, hayatı-
mın en acı dostları, bütün yitirdiklerimi söyleyen
eserler.
Ivanov'la konuşup duruyorum. Sonya'yı din-
lemeye katlanamıyorum. Üç Kızkardeş'in son
sahnesindeyim...
Derken Firs, Vişne Bahçesi'nin uşağı. Birçok
büyük aktör, Vişne Bahçesi'nde ille Firs rolünü
oynamak istermiş.
Çehov demiş ki:
"Firs: Uşak, seksen yedi yaşında bir ihtiyar."
Seksen yedi yaşı ilk kez ayırt ediyorum. Niye
seksen yedi?
Gerçi Anya'yla Varya'nın yirmi dört yaşında ol-
duklan da vurgulanıyor, ama o seksen yedi tu-
haf, bir gizi var, belki belli bir tarihe gönderme.
Seksen yedi yaşındaki Firs hayatın geçip git-
tiğini söyler, hiç yaşamamışım gibi diye ekleye-
rek. Vişne bahçesindeki güzelim ağaçlara bal-
ta inmektedir tam o sıra. Oyun müthiş balta
sesleri arasında sona erer.
Aktör olabilseydim, Vişne Bahçesi'nin uşağı-
nı oynamak ister miydim? Sayfalar arasında sü-
rüklenip durdum. Boşlukta sözler. Daha doğru-
su, biz 'seyirciler'in boşlukta sandığımız, ama
hep kederden fışkıran sözler. Dünyaya niye gel-
diği, neden var olduğu çözülemez seksen yedi
yaşında bir ihtiyar.
Hayır, belli bir tarihe gönderme değil. Içimiz-
deki seksen yedi yaşa gönderme.
Bugün hava ne kadar boğucu!
Takvimde lz Bırakan:
"Dayanılmaz acılar çekiyorum kimizaman ve
uzakta bir ışıkçığım yok... Kendim için bir şey
beklediğim yok artık, insanlan da sevmiyorum...
Çoktandır sevmiyorum hiç kimseyi..." Anton
Çehov, Bütün Oyunları I, Ataol Behramoğlu'nun
çevirisi, Adam Yayınları, 1984.
Univensitelilere tarih yarışması
• Kültür Servisi - Toplumsal Tarıh dergısı,
geçen yıl üniversite öğrencileri arasında
düzenlediği tarih yanşmasını bu yıl da tekrar
ediyor. Üniversite öğrencileri arasında tarih
bilincini geliştirmeyi. araştırma ve yazma
ahşkanlığını kazandırmayı ve geleceğin
tarihçilerine ilk yazılannı yayımlama olanağı
sağlamayı amaçîayan yanşmaya öğrenciler,
seçecekleri bir konuda, özgün tarih
araştırmalanyla katılabilecekler.
Yanşmacılann, 2000-2001 öğretim yılında
herhangi bir yükseköğretim kurumunun ön
lisans ya da lisans programına kayıtlı olmalan
gerekiyor. Başvuru formlan ise dergi
merkezinden, Tarih Vakfı binalarından ve
www.tarihvakfi.org.tr adresinden temin
edilebilecek. Seçici kurulda Ayşen Anadol,
Hülya Balcı, Prof. Dr. Edhem Eldem, Dr.
Yavuz Selim Karakışla, Dr. Murat Koraltürk.
Necdet Sakaoğlu, Prof. Dr. Oğuz Tekin, Prof.
Dr. Zafer Toprak ve Prof. Dr. Mete Tunçay
bulunuyor. Yanşma için son başvuru tarihi 29
Haziran 2001, Araştırmalann son teslim tarihi
ise 19Ekim2001.
Küçüklerden piyano resitali
• Kültür Servisi - Rita Merter ve
ögrencilerinin piyano resitali pazar günü ITÜ
Taşkışla binasındaydı. 5-12 yaş grubu
öğrencilerden oluşan topluluğun verdiği
resitalde Burnam, Bach, Glover, Ketener,
Chopin, Beethoven'dan yapıtlar seslendirildi.