Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
11 HAZİRAN 2001 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
JVİJJ^J. U-K. kultur(g cumhuriyet.com.tr 15
" ^ ^ ^ Florence Gruere'nin dekorsuz, yahn ve zamansız çalışmalannda duygu ön planda
JTotoğraf hissetmektir• "Kadın bedeninin
yoğurt ya da başka
bir ürünü satmak için
reklamlarda araç olarak
satılması beni isyan ettirdi.
Öte yandan da
Afganistan'da kadın
bedeninin gösterilmesinin
yasaklanmasına da aynı
şekilde isyan ettim."
NENAÇAIİDİS
Bir kadın ve bir şehrin yürekler-
de bıraktığı izler aynı. Ikisi de terk
edilemez, ikisi de isyankâr. En ya-
lın, en çirkin ve birbirlerine en ya-
kın halleriyle birbirlerini tamamlı-
yorlar. Hele ki bu şehir Paris ise o
zaman yaşam, yalınlık ve roman-
tizm bir başka anlam kazanıyor. Flo-
rence Gruere, Pamukbank Sanat
Galerisi'nde açtığı 'Paris Bir Ka-
dındı' sergisinde bir şehrin. bir ka-
dınla nasıl bütünleşebileceğinin
anatomisini çiziyor. Sergi 30 Hazi-
ran tarihıne kadar gezilebilecek.
- 'Paris Bir Kadındı" isimli sergi-
nizin oluşumundan söz eder misi-
niz?
FLORENCE GRUERE - Bu pro-
jenin ilk temelleri 1993 yılında atıl-
mıştı. Kadın gerçeğini iki farklı bo-
yurtan gördüm. Paris sokaklannda-
ki kadın. yağmur altmda gizlenen
kadın. Kadının gerçeğini, erkin iç-
sel, mahrem olan boyutunu gösteri-
yor. Öte yandan bunun karşıtı gibi
görünen soyunan, çıplak olan gü-
zelliğini sergileyen kadın da yine
aynı mahrem gerçeğin bir başka bo-
yutunu yansıtıyor. Her iki açı, Pa-
ris'in kadınlarını gösteriyor.
- Paris ve kadın arasında nasıl bir
bağvar?
'Bir kentte fotoğraf çekmek için aslında o kentte yaşıyor olmak lazun." (Fotoğraf: UGUR DEMlR)
GRUERE - Bir kadınım ve Pans
doğumluyum. Bu birinci neden. Pa-
ris'te çektiğim fotoğraflara baktı-
ğımda şunu fark etmiştim: Fotoğ-
raflann hemen hemen hepsinde yal-
nız bir kadın yer alıyor. Belki de o
kadın benını. Belki de tüm yağmur
altında dolaşan kadınlar arasında
ben kendi yansımamı buluyorum.
'Kadın bedeni sömüriilmemeu"'
- Çıplaklığın kadının hangi yönü-
nü vurguladığını düşünüyorsunuz?
GRUERE - Kadın bedenine bir
portreye yaklaşır gibi yaklaşıyorum.
Yani ya çok yakın plandan bakıyo-
rum ya da geniş açılı bir bütünselse
uzakian çekiyorum. Bunu yapma-
mın sebebi. her alanda sömürülen
bedenlerinbeni isyan ettirmesı. Ka-
dın bedeninin yoğurt satmak için ya
da başka bir ürünü satmak için rek-
lamlarda araç olarak satılması benı
isyan ettirdi. Öte yandan da Afga-
nistan'da kadın bedeninin gösteril-
mesinin yasaklanmasına da aynı şe-
kilde isyan ettim. Dolayısıyla bu şe-
kilde yaklaşarak kadın bedeninin
aslında güzel bir şey olduğunu. mo-
da ötesı, yüzyıllar önce var olduğu-
nu, o içsel güzelliğinin estetiğini
göstermek istedim. Ve kadın bede-
ninin hiçbir yönden sömürülmeme-
si gerektiğını ıfade etmek istedim.
- Çakşmalannızda suluboya ile fo-
toğran birleştiren bir teknik kullanı-
yorsunuz...
GRUERE - Bu 150 yıllık bir tek-
nik. Bildiğim şu var, Ulusal Kütüp-
hane'de depo olarak kalacak fotoğ-
raflarım 150 yıl sonra da hâlâ bura-
da olacak. Modern baskı teknikle-
rinden kurtulmak istedim. Çünkü
kalıcı olmayan çahşmalar söz ko-
nusu. Oysa tüm bunlardan kurtulup
tamamen A'dan Z'ye sorumluluğu-
nu kendim taşıdığım fotoğraflar
yapmak istedim. Bir diğer özellik
de bu fotoğraflar diğerleri gibi ta-
mamen yassı olmadığı. tam tersine
dokunulabilir olduğu için tekniği
sayesinde bir anlamda fotoğraftan
çıkıp nesneye dönüşebiliyor.
- Agırüklı olarak siyah beyaz çab-
şıyorsunuz. Bunun özel bir nedeni
varmı?
GRUERE - İlk sergilenmde daha
çok renkli fotoğraflar üzerine çalış-
mıştım. Daha çok kolaj şeklindey-
di ve birtakım montajlar yapıyor-
dum. Çok şiddetli fotograflardı bun-
lar. Parçalanan kafatasları, yanan
kentlergibi. Bir anlamda isyamnda
ifadesiydi. Fakat profesyoneller. bu
fotoğraflara küçümseyerek baktılar.
Beğenmediler.
Bunun üzerine ben bir evrim ge-
çirdim, siyah beyaz üzerine çalış-
maya başladım. Işin özünü yakala-
mak istedim. Çünkü siyah beyaz,
bir anlamda bir filtredir. Artık ser-
gilerde renkJi fotoğraflar da gözüme
ilişiyor ve çok beğeniliyor. Eskisi
gibi aşağılanmıyor. Benim için de-
korsuz, yahn \ e zamansız fotoğraf-
lar önemli.
'Fotoğraf beni duygulandırmah'
- Çağdaş fotoğrafi nasıl değerlen-
diriyorsunuz?
GRUERE - Hem fotoğrafta hem
de sanatın diğer dallannda insanlar-
da benim ilgimi çeken şey, duygu-
lar. Eğer bir işte duygular yoksa o
zaman sıkılınm. O yüzden bir fo-
toğraf sergisini gezdiğimde de eğer
bir fotoğraf beni duygjulandırıyorsa
o zaman ilgilenirim. Önemli olan o
duyguyu yakalamak.
- Fotoğrafçıgözüyle tstanbuTu na-
sıl bıüuyorsunuz?
GRUERE - Paris te Düşsel Fo-
toğrar başlıkh bir sergi olmuştu ve
Türkiye için bir şeyler hazırlamamı
istemişlerdi. O zaman Türkiye ve
Istanbul'la ilgili fotoğraflar çekmiş-
tim. Çeşitli görünrüleri harmanla-
yarak izlenimlerimi aktarmıştım.
Istanbul'da fotoğraf çekmek çok
kolay değil. Neden derseniz, çok sa-
yıda klişe var, tuzağa düşebilirsiniz.
Bence bir kentte fotoğraf çekmek
için aslında o kentte yaşıyor olmak
lazım. Istanbul'da fotoğraf çekme-
yi isterim ama. bunu yapmak için
kışın buraya gelmem lazım. Kenti
yağmur altında normal günlük ha-
liyle görmek isterim.
Kordanın ünlü fotoğrafı. imge üretlminln çağımıza yansıyan iki yüzünde de anlam bulmuş en llglnç örneklenden blrl
'Bizim de dağlarımız vardır Che Guevara...'
AYŞE EMEL MESÇt
MS 550'ler... Bizans lmparatorluğu'ndatas-
virlerin. ikonalann hızla değer kazandığı bir
çağ. Kayseri'nin kuzeybatısındaki Kamuliane
kasabasında bir kadın, bir havuzun içınde bul-
duğu kumaş parçasının üstünde İsa'nm tasvi-
rinin olduğunu görür ve daha sonra bu kumaş
sayesinde çeşitli mucizeler gerçekleştiği söy-
lentisi yayılır. Kumaş. kutsal kahntı (rölik) ni-
teliğine bürünür ve 554 ile 560 arasında bü-
yük kalabalıklardan oluşan ayin alaylan bu
değerli tasviri kentten kente ancak imparator
portreleri için düzenlenen saygı gösterileriyle
taşır. O dönemin tarihçileri bunu lsa'nın yeni-
den zuhur edişini haber veren bir olay diye yo-
rumlar (1). Halk Mesih'i, yani kurtancısını
beklemektedir. bu işin toplumsal yanıdır; halk
o "kurtarıcı"nın kendisi gelmese bile kutsal
kalmtılannın, tasvirlerinin en azmdan bazı
dertlerine derman olabileceğine inanmakta-
dır. Bu, tek tannlı dinle ağaçlara çaput bağla-
yan paganizmin -mucizeler- asgan müştere-
ğinde buluştuğu dini inanç zeminidir; o tasvi-
rin arkasında kentten kente dolaşan, tahta çı-
kan imparator için yapılanlara benzeyen tören-
lerin katılımcısı olarak yürüyen halk, en azın-
dan o yürüyüş süresi içinde herhalde kendini
daha özgür, eşit ve hiyerarşisi bir nebze de ol-
sa kınlmış bir dünyanın parçası olarak hisset-
mektedir. Bence bu da işin düş gücü ve "alün-
çağ özlemi" yanıdır.
• • •
Aydınlanma'yla birlikte gelen akıl çağı. in-
sanın zihnini ve duygulannı özgürleştirir. Bi-
lim "doğaüstü güçlerin" ve dokunulmaz kut-
sallıklara dayalı "dünya iktidarlannın" ege-
menlik alanını hızla daraltırken ımgeler gide-
rek "büyülü güçler"inden anndılar. ama düş-
lerle birleşen "aşkın" niteliklerini korumayı
surdürdüler. Bu düşler tüketim ekonomisinin
"anasanayidaUarTndan biri haline gelen rek-
lam sektörünün hammaddesini oluşturdu.
tt
MMer çağı düşüncesi"nin resmedilenle re-
sim arasına suıır koymayan insan imgelemi-
nin yerini, kent sokaklannm "billboard"larıy-
la, evlerin tartışmasız hükümdan "beyaz-
cam"dan salvo atışlarla yağan karelerin ara-
sına sıkışmış "göriintü kaosu çağı"nın insan
gözüalmıştı. Ama insanlık ölçeğinde en temel
düşün. egemen hiyerarşinin ortadan kaldınl-
dığı. daha özgür ve eşit bir dünyada yaşama
düşünün, o "arançağözlemi"nin farklı biçim-
lerle öne çıktığı dönemlerde, bunu yansıtan
görüntüler. resımler, toplumsal bellekte ken-
di ifadelerini "aşkın" bir yer edinmeyi başar-
dılaı
25 Mayıs'ta Paris'te ölen Kübalı fotoğraf
sanatçısı Alberto Korda'nın 1960'ta Küba"da
çektği "Che" fotoğrafi, "imge üretimi"nin
çağımıza yansıyan bu iki yüzünde de anlam
buLmuş en ilginç örneklerden birini oluşturu-
yor kanımca.
irminci yüzyıl
sonunda Che,
yenmek için
ölümüne savaştığı
bir düzenin
anlamı boşaltılmış
imgelerinden
birine
dönüştürülmek
istense de
insanoğlunun
"altınçağ özlemi"
yaşadıkça, bu
fotoğrafın, Metin
Demirtaş'ın
dizesiyle
"Bizim de
dağlanmız vardır
Che Guevara"
dedirteceği
"karnaval
tutkunlan" hep
çıkacaktır.
Yıl 1977, 1 Mayıs. O zamanki adıyla Dol-
mabahçe Stadı'nın yanından Gümüşsuyu'na
yöneliyoruz. Ne önümüzdeki yürüyüş kolu-
nun başını ne de Dolmabahçe Sarayı'ndan Be-
şiktaş'a doğru uzanan ağaçlıklı yoldaki sonu-
nu görmek mümkün. En fazla üç dört saat son-
ra Intercontinental Oteli'nden (bugünkü
"The" Marmara) ve Sular İdaresi'nden üze-
rine yağacakkurşunlardan, polis panzerlerinin
altında çiğnenecek kadınlardan, Kazancı Yo-
kuşu'nun başında üst üste yığılıp dehşet tab-
lolan oluşturacak ölülerden habersız coşkulu
kalabalık Taksim'e doğru çıkıyor. Claude Le-
\i Strauss'un ilginç bir saptaması var: "Bir si-
yasal düzenin muhalifleri var olan düzeni gö-
nüllü olarak kabul crmezier: onu toptan mah-
kûm edip sanki yaşanan dönem koskoca bir
araynuş da bunun sonundayaşam yeniden baş-
layacaknıış gibi, tarihin dışına atarİar" (2). tde-
olojik tavırdan çok bir "nıh hali"ni yansıtan
bu var oluş biçimi, yüzyıllardır. hatta bm yıl-
lardır insanın toplumsal doğasında içkinleş-
miş "altmçağözJemi^ni ifade ediyor kanımca.
0,1 Mayıs'ta da insanların yüzüne mevcut dü-
zenin dışında alternatif bir alan açmanın coş-
kusu, "Ben de vanm" diyebilmenin sevinci
yansıyor. Sonra Taksim... Bütün meydanı dol-
duran bir kalabalık ve inanılmaz bir "tasvir"
ormanı. Diğer resimlerin yani sıra Corda'nın
çektiği fotoğraftan üretilmiş sayısız "Che"
portresi gördüğümü hatırhyorum. Cadılann
"Kimse Viacbcth'in hakkından gelemez / Ko-
ca Birnanı ormanı kalkıp üstüne gehnedikçe /
Dunsinane tepelerine kadar yürümedikçe" ke-
hanetlenndekı "'Birnam ormanı" gibi dalgala-
nıyor insan yüzleri ve ellerindeki resimler or-
manı...
Yıl 1992. Marsilya'da Uluslararası Akdeniz
Tiyatro Enstitüsü"nün toplantısında Heiner
Müller konuşuyor. Konu. çağımızda trajedı
yazımı. Heiner Müller, ikide bir dudaklannm
kenanna sıkıştırdığı Havana purosunu elinde-
ki çakmakla yakıyor. Bir ara konuşmayı kesi-
yor. çakmağa bir bakıyor. başını kaldırıyor,
"Elimizde bir bu kaldu durmadan ruruşruru-
yorum ki, sönmesin" diyor. sonra devam edi-
yor: "Aslında çağımız rrajediler çağı. Ama bu
trajedileri \ azan çıknıadığı için dönüp dönüp
eski trajedileri günümüze taşıma gereksinimi-
ni duyuyoruz."
Yıl 2Ö00. Parıs'teyım. Caddede yürüyorum,
kafamı kaldınyorum bir ara. Che tam karşım-
daki dev bılboard'dan bana bakıyor. Bir an ka-
lakalıyorum olduğum yerde. bir votka rekla-
mı. Herhalde SmimorT, tam hatırlayamıyonım.
Altında da "O da bunu içerdT gibi bir reklam
spotu. Öfkeyle hüzün, düğüm düğüm gırtlağı-
ma çöküyor. tt
Demek bunu da yapacaktuuz
ha!" diyebiliyorum kendi kendime. Daha faz-
la bakamadan, yüreğimde inanılmaz bir ye-
niklik duygusu, kaçar gibi uzaklaşıyorum ora-
dan.
•••
Mikhail Barktine, "François Rabelais'nin
Eserleri ve Ortaçağ ile Rönesans Dönemi'nde
HalkKüJtürü" adlı kıtabmda. "resmibayTam-
laruı aksine karna>^lın; egemen gerçeklikten ve
mevcut rejimden bir tür geçid kurtuluşun, bü-
tün hiyerarşikilişkilerin, imtiyazlann. kuralla-
nn ve tabulann geçici olarak yürüıiükten kal-
dınlmasının zaferi" olduğunu yazar. Karna-
val. "geçici olarak ütopik e\TenseUik, özgür-
lük, eşirlikve bolluk kraUığuıa giren halkuı ikin-
ci yaşamının büründüğü biçim"dir.
E\et doğrudur. biz mevcut düzeni "toptan
mahkûm edip sanki yaşanan dönem koskoca
bir araynuş da bunun sonunda yaşam yeniden
başlayacakmış gibi, tarihin dışına" atmıştık.
Sonra "karnaval zamam" sona erdi, "resmi
zaman
n
a döndük, geride 20. yüzyılın başından
beri yaşanan ve özellilde ikinci yansının ilk
çeyreğinde doruk noktasına tırmanan bu kay-
naşmayla gençleşmiş bir dünya kaldı. Boliv-
ya'ya giderken babasına yazdığı veda mektu-
bunda. "Bir kez daha topuklanmın arasında
Rossinante'nin sağnsını hissediyorum, kolum-
da kalkanım, yine yola koyuluyorum" diyen
Che, bir yanıyla bu
a
gençleşme"nin en önem-
li simgelerinden biri olduğu için evrenselleş-
ti. Diğer bir özelliği ise "trajedi kahramanı"
niteliklerine uyan kimliğiydi. Che Guevara,
"altuıçağ özlenıi'"ni hayatlannda somutlaştı-
ran. devrim dalgasuu hep en üst noktasında ya-
şamak isteyen. sadece emperyalizme karşı de-
ğil, koskoca bir sistemi sonunda çöküşe götü-
ren "takım elbiseli, gri forr şapkah, siyah pal-
tohı" zihniyete karşı da dünya ölçeğinde dire-
nen yapının ürettiği en yetkin trajik kahraman
ve bu nedenle devrimin estetiğiydi.
Ortaçağda kilise. önceleri şiddetle karşı çık-
tığı karnaval gülmecesı unsurlannı giderek
kendi "resmi" ayinleri içine katmış, "rekla-
muu" yapmak için onların halk nezdindekı ile-
tişim gücünden yararlanmıştı. 20. yüzyıl so-
nunda da Che, yenmek için ölümüne savaştı-
ğı bir düzenin anlamı boşaltılmış imgelerinden
birine dönüştürülmek istense de, insanoğlu-
nun "arançağ özlemi" yaşadıkça, bu fotoğra-
fın. Metin Demirtaş'ın dizesiyle "Bizim de
dağlanmız vardır Che Guevara" dedirteceği
"karnaval tutkunlan" hep çıkacaktır.
(1) Stefanos Yemsimos, Istanbul tmpara-
torluklar Başkenti, Tarih Vakfi Yurt Yay., Is-
tanbul. 2000, s. 80.
(2) Claude Levi Strauss, Irk ve Tarih, Metis
Yavmlan, tstanbul. 1985, s. 54.
Doğanın fazla
vakti kalmadı
İstanbul Haber Ser-
visi - 5. Uluslararası
Çevre Filmleri Festiva-
li önceki gece Italyan
Yönetmen Poak> Lipa-
ri'nin 'Kilosu İki Dola-
ra' ve Iranlı yönetmen
Fahrad Mehranfar'ın
'Hayat Ağacı"
1
filmleri-
nin gösterimiyle başla-
dı. Türkiye Sinema ve
Audiovisuel Kültür
Vakfı'nca (TÜRSAK)
düzenlenen festivalin
Lütfi Kırdar Uluslara-
rası Kongre Sara-
yı'ndaki açılışında ko-
nuşan Çevre Bakanı
Fevzi Aytekin. sivil top-
lum kuruluşlarından
çe\Te konusundaki du-
yarlılıklannı sürdürme-
lerini istedi. TÜRSAK
Vakfı Başkanı Engin
Yiğitgil de 4 yıl boyun-
ca Bodrum'da düzenle-
nen festivalin. doğanm
fazla vakti kalmadığı'
düşüncesiyle bu yıl Is-
tanbul'da gerçekleşti-
rilmesine karar verdik-
lerini ifade etti. Konuş-
malann ardından Yiğit-
gil, Çevre Bakanı Ay-
tekin'e ve festivale kat-
kı sağlayan kurum ve
kuruluşlann temsilcile-
rine teşekkür plaketî
verdi. Festival kapsa-
mında Devlet Opera ve
Balesi Modarn Dans
Topluluğu da 'Fırtına-
dan Sonra' başlıklı bir
gösteri sundu.
'Meksika Film Günleri'
• ANKARA (AA) - Meksıka Sinema Estitüsü,
Meksika Büyükelçiliği ve Türk - lngiliz Kültür ,
Derneğf nin katkılarıyla Ankara'da ilk kez ;
12-14 Haziran tarihleri arasında gerçekleşecek
Meksika Film Günleri'nde. 5 kısa metrajh film
gösterilecek. Film günlerinde yönetmen Luis
Carlos Carreras'ın 1994 yılında Cançes'da
Altın Palmiye kazanan filmi 'Kahraman'
(E\ Heroe), Fernando Leon'un 'Evli Bir Çiftin ;
Öğleden Sonrası' (La Tarde de Un Matrimonio
de Clase Media), Jorge Ramirez Suarez'in
'Dertlerimız Yakında Bitecek' (Pronto }
Saldremos Del Problema), Rene Castıllo'nun \
'Desteksiz' (Sin Sosten) ve Carlos Salces'in .
'Gökyüzünün Aynasında' (En El Espejo Del
Cielo) adlı filmleri yer alacak.
Latife Tekin Yunanistan'a gidiyon
• Kültür Servisi -
Mayıs ayının
sonunda, 'Sevgili
Arsız Ölüm' adlı
kitabının Ingilizce
yayımı dolayısıyla
okuma ve imza
turnesine çıkan
Latife Tekin. şimdi
de 25 Haziran'da
Yunanistan
turnesine çıkıyor.
Yazar, Yunanistan'da
Exandas Yayınevi
tarafından
yayımlanan 'Berci
Kristin Çöp Masallan'nın tanıtımı için imza ve J
söyleşilerden oluşacak bir programa katılacak. !
Tekin, ağustos ayında da Almanya'da 'Sevgili ı
Arsız Ölüm' ve 'Berci Knstin Çöp Masallan' ile ,
ilgili okumalara katılacak. ]
MSÜ'nün yılsonu etkinlikleri
• Kültür Servisi - Mimar Sinan Ünıversitesi
Devlet Konsenatuvan Tiyatro Anasanat Dalı ,
öğrencileri 2000-2001 öğretım yılı tiyatro
şenliğiyle kapatıyor. Yann başlayacak olan
şenlikte beş oyun sahnelenecek. 20 Haziran'a dek
sürecek olan etkinlik, 12-13 Haziran günü saat
18.00 ve 21.00'de Taksim Sahnesı'nde
Euripides'ın 'Bakkhalar" oyunu ile başlayacak.
Aynı sahnede 15-16 Haziran'da saat 18.00 ve
21 .OO'de 'Adam Adamdır' isimli oyun
sahnelenecek. 17-18 Haziran tarihleri arasında
saat 18.00 ve 21.00'de Nâzım Hıkmet'ın 'Sevdalı
Bulut' isimli oyunu yer alacak. 18 Haziran saat
21 .OO'de ve 20 Haziran saat 18.00'de Mimar
Sınan Üniversıtesi Oditoryumu'nda Jan de
Hartog'un 'Bir Yastıkta' isimli oyunu
sahnelenecek. Şenlik. Oruç Aruoba'nın yazdığı
'Kişi' isimli oyunla son bulacak.
"Cahil Periler' lestivallerde
• ROMA (AA) - Ferzan Özpetek'in son filmi |
'Cahil Periler', Italyan sinema festivallerinde
büyük ilgi topluyor. Gösterimde 14. haftasma
f;iren ve büyük başan sağlayan 'Cahil Periler',
talyan sinema yazarlan tarafından verilen
'Gümüş Kurdele' ödülüne 8, Roma'daki
Yabancı Basın Derneği'nin geleneksel olarak ,
düzenlediği 'Altın Küre' ödülüne de 4 dalda ;
aday gösterildi. Ülkede yaz sezonuyla birlikte
başîayan yerel festivallerde de ilgi çeken 'Cahil \
Periler', Pesaro Film Festivali'nde 5 ödül aldı. '
Roma'daki 'Kiraz Festivali'nde de Özpetek'e ı
'En lyi Yönetmen' ödülü verildi.
(