23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 HAZİRAN 2001 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA JVİJJ^J. U-K. kultur(g cumhuriyet.com.tr 15 " ^ ^ ^ Florence Gruere'nin dekorsuz, yahn ve zamansız çalışmalannda duygu ön planda JTotoğraf hissetmektir• "Kadın bedeninin yoğurt ya da başka bir ürünü satmak için reklamlarda araç olarak satılması beni isyan ettirdi. Öte yandan da Afganistan'da kadın bedeninin gösterilmesinin yasaklanmasına da aynı şekilde isyan ettim." NENAÇAIİDİS Bir kadın ve bir şehrin yürekler- de bıraktığı izler aynı. Ikisi de terk edilemez, ikisi de isyankâr. En ya- lın, en çirkin ve birbirlerine en ya- kın halleriyle birbirlerini tamamlı- yorlar. Hele ki bu şehir Paris ise o zaman yaşam, yalınlık ve roman- tizm bir başka anlam kazanıyor. Flo- rence Gruere, Pamukbank Sanat Galerisi'nde açtığı 'Paris Bir Ka- dındı' sergisinde bir şehrin. bir ka- dınla nasıl bütünleşebileceğinin anatomisini çiziyor. Sergi 30 Hazi- ran tarihıne kadar gezilebilecek. - 'Paris Bir Kadındı" isimli sergi- nizin oluşumundan söz eder misi- niz? FLORENCE GRUERE - Bu pro- jenin ilk temelleri 1993 yılında atıl- mıştı. Kadın gerçeğini iki farklı bo- yurtan gördüm. Paris sokaklannda- ki kadın. yağmur altmda gizlenen kadın. Kadının gerçeğini, erkin iç- sel, mahrem olan boyutunu gösteri- yor. Öte yandan bunun karşıtı gibi görünen soyunan, çıplak olan gü- zelliğini sergileyen kadın da yine aynı mahrem gerçeğin bir başka bo- yutunu yansıtıyor. Her iki açı, Pa- ris'in kadınlarını gösteriyor. - Paris ve kadın arasında nasıl bir bağvar? 'Bir kentte fotoğraf çekmek için aslında o kentte yaşıyor olmak lazun." (Fotoğraf: UGUR DEMlR) GRUERE - Bir kadınım ve Pans doğumluyum. Bu birinci neden. Pa- ris'te çektiğim fotoğraflara baktı- ğımda şunu fark etmiştim: Fotoğ- raflann hemen hemen hepsinde yal- nız bir kadın yer alıyor. Belki de o kadın benını. Belki de tüm yağmur altında dolaşan kadınlar arasında ben kendi yansımamı buluyorum. 'Kadın bedeni sömüriilmemeu"' - Çıplaklığın kadının hangi yönü- nü vurguladığını düşünüyorsunuz? GRUERE - Kadın bedenine bir portreye yaklaşır gibi yaklaşıyorum. Yani ya çok yakın plandan bakıyo- rum ya da geniş açılı bir bütünselse uzakian çekiyorum. Bunu yapma- mın sebebi. her alanda sömürülen bedenlerinbeni isyan ettirmesı. Ka- dın bedeninin yoğurt satmak için ya da başka bir ürünü satmak için rek- lamlarda araç olarak satılması benı isyan ettirdi. Öte yandan da Afga- nistan'da kadın bedeninin gösteril- mesinin yasaklanmasına da aynı şe- kilde isyan ettim. Dolayısıyla bu şe- kilde yaklaşarak kadın bedeninin aslında güzel bir şey olduğunu. mo- da ötesı, yüzyıllar önce var olduğu- nu, o içsel güzelliğinin estetiğini göstermek istedim. Ve kadın bede- ninin hiçbir yönden sömürülmeme- si gerektiğını ıfade etmek istedim. - Çakşmalannızda suluboya ile fo- toğran birleştiren bir teknik kullanı- yorsunuz... GRUERE - Bu 150 yıllık bir tek- nik. Bildiğim şu var, Ulusal Kütüp- hane'de depo olarak kalacak fotoğ- raflarım 150 yıl sonra da hâlâ bura- da olacak. Modern baskı teknikle- rinden kurtulmak istedim. Çünkü kalıcı olmayan çahşmalar söz ko- nusu. Oysa tüm bunlardan kurtulup tamamen A'dan Z'ye sorumluluğu- nu kendim taşıdığım fotoğraflar yapmak istedim. Bir diğer özellik de bu fotoğraflar diğerleri gibi ta- mamen yassı olmadığı. tam tersine dokunulabilir olduğu için tekniği sayesinde bir anlamda fotoğraftan çıkıp nesneye dönüşebiliyor. - Agırüklı olarak siyah beyaz çab- şıyorsunuz. Bunun özel bir nedeni varmı? GRUERE - İlk sergilenmde daha çok renkli fotoğraflar üzerine çalış- mıştım. Daha çok kolaj şeklindey- di ve birtakım montajlar yapıyor- dum. Çok şiddetli fotograflardı bun- lar. Parçalanan kafatasları, yanan kentlergibi. Bir anlamda isyamnda ifadesiydi. Fakat profesyoneller. bu fotoğraflara küçümseyerek baktılar. Beğenmediler. Bunun üzerine ben bir evrim ge- çirdim, siyah beyaz üzerine çalış- maya başladım. Işin özünü yakala- mak istedim. Çünkü siyah beyaz, bir anlamda bir filtredir. Artık ser- gilerde renkJi fotoğraflar da gözüme ilişiyor ve çok beğeniliyor. Eskisi gibi aşağılanmıyor. Benim için de- korsuz, yahn \ e zamansız fotoğraf- lar önemli. 'Fotoğraf beni duygulandırmah' - Çağdaş fotoğrafi nasıl değerlen- diriyorsunuz? GRUERE - Hem fotoğrafta hem de sanatın diğer dallannda insanlar- da benim ilgimi çeken şey, duygu- lar. Eğer bir işte duygular yoksa o zaman sıkılınm. O yüzden bir fo- toğraf sergisini gezdiğimde de eğer bir fotoğraf beni duygjulandırıyorsa o zaman ilgilenirim. Önemli olan o duyguyu yakalamak. - Fotoğrafçıgözüyle tstanbuTu na- sıl bıüuyorsunuz? GRUERE - Paris te Düşsel Fo- toğrar başlıkh bir sergi olmuştu ve Türkiye için bir şeyler hazırlamamı istemişlerdi. O zaman Türkiye ve Istanbul'la ilgili fotoğraflar çekmiş- tim. Çeşitli görünrüleri harmanla- yarak izlenimlerimi aktarmıştım. Istanbul'da fotoğraf çekmek çok kolay değil. Neden derseniz, çok sa- yıda klişe var, tuzağa düşebilirsiniz. Bence bir kentte fotoğraf çekmek için aslında o kentte yaşıyor olmak lazım. Istanbul'da fotoğraf çekme- yi isterim ama. bunu yapmak için kışın buraya gelmem lazım. Kenti yağmur altında normal günlük ha- liyle görmek isterim. Kordanın ünlü fotoğrafı. imge üretlminln çağımıza yansıyan iki yüzünde de anlam bulmuş en llglnç örneklenden blrl 'Bizim de dağlarımız vardır Che Guevara...' AYŞE EMEL MESÇt MS 550'ler... Bizans lmparatorluğu'ndatas- virlerin. ikonalann hızla değer kazandığı bir çağ. Kayseri'nin kuzeybatısındaki Kamuliane kasabasında bir kadın, bir havuzun içınde bul- duğu kumaş parçasının üstünde İsa'nm tasvi- rinin olduğunu görür ve daha sonra bu kumaş sayesinde çeşitli mucizeler gerçekleştiği söy- lentisi yayılır. Kumaş. kutsal kahntı (rölik) ni- teliğine bürünür ve 554 ile 560 arasında bü- yük kalabalıklardan oluşan ayin alaylan bu değerli tasviri kentten kente ancak imparator portreleri için düzenlenen saygı gösterileriyle taşır. O dönemin tarihçileri bunu lsa'nın yeni- den zuhur edişini haber veren bir olay diye yo- rumlar (1). Halk Mesih'i, yani kurtancısını beklemektedir. bu işin toplumsal yanıdır; halk o "kurtarıcı"nın kendisi gelmese bile kutsal kalmtılannın, tasvirlerinin en azmdan bazı dertlerine derman olabileceğine inanmakta- dır. Bu, tek tannlı dinle ağaçlara çaput bağla- yan paganizmin -mucizeler- asgan müştere- ğinde buluştuğu dini inanç zeminidir; o tasvi- rin arkasında kentten kente dolaşan, tahta çı- kan imparator için yapılanlara benzeyen tören- lerin katılımcısı olarak yürüyen halk, en azın- dan o yürüyüş süresi içinde herhalde kendini daha özgür, eşit ve hiyerarşisi bir nebze de ol- sa kınlmış bir dünyanın parçası olarak hisset- mektedir. Bence bu da işin düş gücü ve "alün- çağ özlemi" yanıdır. • • • Aydınlanma'yla birlikte gelen akıl çağı. in- sanın zihnini ve duygulannı özgürleştirir. Bi- lim "doğaüstü güçlerin" ve dokunulmaz kut- sallıklara dayalı "dünya iktidarlannın" ege- menlik alanını hızla daraltırken ımgeler gide- rek "büyülü güçler"inden anndılar. ama düş- lerle birleşen "aşkın" niteliklerini korumayı surdürdüler. Bu düşler tüketim ekonomisinin "anasanayidaUarTndan biri haline gelen rek- lam sektörünün hammaddesini oluşturdu. tt MMer çağı düşüncesi"nin resmedilenle re- sim arasına suıır koymayan insan imgelemi- nin yerini, kent sokaklannm "billboard"larıy- la, evlerin tartışmasız hükümdan "beyaz- cam"dan salvo atışlarla yağan karelerin ara- sına sıkışmış "göriintü kaosu çağı"nın insan gözüalmıştı. Ama insanlık ölçeğinde en temel düşün. egemen hiyerarşinin ortadan kaldınl- dığı. daha özgür ve eşit bir dünyada yaşama düşünün, o "arançağözlemi"nin farklı biçim- lerle öne çıktığı dönemlerde, bunu yansıtan görüntüler. resımler, toplumsal bellekte ken- di ifadelerini "aşkın" bir yer edinmeyi başar- dılaı 25 Mayıs'ta Paris'te ölen Kübalı fotoğraf sanatçısı Alberto Korda'nın 1960'ta Küba"da çektği "Che" fotoğrafi, "imge üretimi"nin çağımıza yansıyan bu iki yüzünde de anlam buLmuş en ilginç örneklerden birini oluşturu- yor kanımca. irminci yüzyıl sonunda Che, yenmek için ölümüne savaştığı bir düzenin anlamı boşaltılmış imgelerinden birine dönüştürülmek istense de insanoğlunun "altınçağ özlemi" yaşadıkça, bu fotoğrafın, Metin Demirtaş'ın dizesiyle "Bizim de dağlanmız vardır Che Guevara" dedirteceği "karnaval tutkunlan" hep çıkacaktır. Yıl 1977, 1 Mayıs. O zamanki adıyla Dol- mabahçe Stadı'nın yanından Gümüşsuyu'na yöneliyoruz. Ne önümüzdeki yürüyüş kolu- nun başını ne de Dolmabahçe Sarayı'ndan Be- şiktaş'a doğru uzanan ağaçlıklı yoldaki sonu- nu görmek mümkün. En fazla üç dört saat son- ra Intercontinental Oteli'nden (bugünkü "The" Marmara) ve Sular İdaresi'nden üze- rine yağacakkurşunlardan, polis panzerlerinin altında çiğnenecek kadınlardan, Kazancı Yo- kuşu'nun başında üst üste yığılıp dehşet tab- lolan oluşturacak ölülerden habersız coşkulu kalabalık Taksim'e doğru çıkıyor. Claude Le- \i Strauss'un ilginç bir saptaması var: "Bir si- yasal düzenin muhalifleri var olan düzeni gö- nüllü olarak kabul crmezier: onu toptan mah- kûm edip sanki yaşanan dönem koskoca bir araynuş da bunun sonundayaşam yeniden baş- layacaknıış gibi, tarihin dışına atarİar" (2). tde- olojik tavırdan çok bir "nıh hali"ni yansıtan bu var oluş biçimi, yüzyıllardır. hatta bm yıl- lardır insanın toplumsal doğasında içkinleş- miş "altmçağözJemi^ni ifade ediyor kanımca. 0,1 Mayıs'ta da insanların yüzüne mevcut dü- zenin dışında alternatif bir alan açmanın coş- kusu, "Ben de vanm" diyebilmenin sevinci yansıyor. Sonra Taksim... Bütün meydanı dol- duran bir kalabalık ve inanılmaz bir "tasvir" ormanı. Diğer resimlerin yani sıra Corda'nın çektiği fotoğraftan üretilmiş sayısız "Che" portresi gördüğümü hatırhyorum. Cadılann "Kimse Viacbcth'in hakkından gelemez / Ko- ca Birnanı ormanı kalkıp üstüne gehnedikçe / Dunsinane tepelerine kadar yürümedikçe" ke- hanetlenndekı "'Birnam ormanı" gibi dalgala- nıyor insan yüzleri ve ellerindeki resimler or- manı... Yıl 1992. Marsilya'da Uluslararası Akdeniz Tiyatro Enstitüsü"nün toplantısında Heiner Müller konuşuyor. Konu. çağımızda trajedı yazımı. Heiner Müller, ikide bir dudaklannm kenanna sıkıştırdığı Havana purosunu elinde- ki çakmakla yakıyor. Bir ara konuşmayı kesi- yor. çakmağa bir bakıyor. başını kaldırıyor, "Elimizde bir bu kaldu durmadan ruruşruru- yorum ki, sönmesin" diyor. sonra devam edi- yor: "Aslında çağımız rrajediler çağı. Ama bu trajedileri \ azan çıknıadığı için dönüp dönüp eski trajedileri günümüze taşıma gereksinimi- ni duyuyoruz." Yıl 2Ö00. Parıs'teyım. Caddede yürüyorum, kafamı kaldınyorum bir ara. Che tam karşım- daki dev bılboard'dan bana bakıyor. Bir an ka- lakalıyorum olduğum yerde. bir votka rekla- mı. Herhalde SmimorT, tam hatırlayamıyonım. Altında da "O da bunu içerdT gibi bir reklam spotu. Öfkeyle hüzün, düğüm düğüm gırtlağı- ma çöküyor. tt Demek bunu da yapacaktuuz ha!" diyebiliyorum kendi kendime. Daha faz- la bakamadan, yüreğimde inanılmaz bir ye- niklik duygusu, kaçar gibi uzaklaşıyorum ora- dan. ••• Mikhail Barktine, "François Rabelais'nin Eserleri ve Ortaçağ ile Rönesans Dönemi'nde HalkKüJtürü" adlı kıtabmda. "resmibayTam- laruı aksine karna>^lın; egemen gerçeklikten ve mevcut rejimden bir tür geçid kurtuluşun, bü- tün hiyerarşikilişkilerin, imtiyazlann. kuralla- nn ve tabulann geçici olarak yürüıiükten kal- dınlmasının zaferi" olduğunu yazar. Karna- val. "geçici olarak ütopik e\TenseUik, özgür- lük, eşirlikve bolluk kraUığuıa giren halkuı ikin- ci yaşamının büründüğü biçim"dir. E\et doğrudur. biz mevcut düzeni "toptan mahkûm edip sanki yaşanan dönem koskoca bir araynuş da bunun sonunda yaşam yeniden başlayacakmış gibi, tarihin dışına" atmıştık. Sonra "karnaval zamam" sona erdi, "resmi zaman n a döndük, geride 20. yüzyılın başından beri yaşanan ve özellilde ikinci yansının ilk çeyreğinde doruk noktasına tırmanan bu kay- naşmayla gençleşmiş bir dünya kaldı. Boliv- ya'ya giderken babasına yazdığı veda mektu- bunda. "Bir kez daha topuklanmın arasında Rossinante'nin sağnsını hissediyorum, kolum- da kalkanım, yine yola koyuluyorum" diyen Che, bir yanıyla bu a gençleşme"nin en önem- li simgelerinden biri olduğu için evrenselleş- ti. Diğer bir özelliği ise "trajedi kahramanı" niteliklerine uyan kimliğiydi. Che Guevara, "altuıçağ özlenıi'"ni hayatlannda somutlaştı- ran. devrim dalgasuu hep en üst noktasında ya- şamak isteyen. sadece emperyalizme karşı de- ğil, koskoca bir sistemi sonunda çöküşe götü- ren "takım elbiseli, gri forr şapkah, siyah pal- tohı" zihniyete karşı da dünya ölçeğinde dire- nen yapının ürettiği en yetkin trajik kahraman ve bu nedenle devrimin estetiğiydi. Ortaçağda kilise. önceleri şiddetle karşı çık- tığı karnaval gülmecesı unsurlannı giderek kendi "resmi" ayinleri içine katmış, "rekla- muu" yapmak için onların halk nezdindekı ile- tişim gücünden yararlanmıştı. 20. yüzyıl so- nunda da Che, yenmek için ölümüne savaştı- ğı bir düzenin anlamı boşaltılmış imgelerinden birine dönüştürülmek istense de, insanoğlu- nun "arançağ özlemi" yaşadıkça, bu fotoğra- fın. Metin Demirtaş'ın dizesiyle "Bizim de dağlanmız vardır Che Guevara" dedirteceği "karnaval tutkunlan" hep çıkacaktır. (1) Stefanos Yemsimos, Istanbul tmpara- torluklar Başkenti, Tarih Vakfi Yurt Yay., Is- tanbul. 2000, s. 80. (2) Claude Levi Strauss, Irk ve Tarih, Metis Yavmlan, tstanbul. 1985, s. 54. Doğanın fazla vakti kalmadı İstanbul Haber Ser- visi - 5. Uluslararası Çevre Filmleri Festiva- li önceki gece Italyan Yönetmen Poak> Lipa- ri'nin 'Kilosu İki Dola- ra' ve Iranlı yönetmen Fahrad Mehranfar'ın 'Hayat Ağacı" 1 filmleri- nin gösterimiyle başla- dı. Türkiye Sinema ve Audiovisuel Kültür Vakfı'nca (TÜRSAK) düzenlenen festivalin Lütfi Kırdar Uluslara- rası Kongre Sara- yı'ndaki açılışında ko- nuşan Çevre Bakanı Fevzi Aytekin. sivil top- lum kuruluşlarından çe\Te konusundaki du- yarlılıklannı sürdürme- lerini istedi. TÜRSAK Vakfı Başkanı Engin Yiğitgil de 4 yıl boyun- ca Bodrum'da düzenle- nen festivalin. doğanm fazla vakti kalmadığı' düşüncesiyle bu yıl Is- tanbul'da gerçekleşti- rilmesine karar verdik- lerini ifade etti. Konuş- malann ardından Yiğit- gil, Çevre Bakanı Ay- tekin'e ve festivale kat- kı sağlayan kurum ve kuruluşlann temsilcile- rine teşekkür plaketî verdi. Festival kapsa- mında Devlet Opera ve Balesi Modarn Dans Topluluğu da 'Fırtına- dan Sonra' başlıklı bir gösteri sundu. 'Meksika Film Günleri' • ANKARA (AA) - Meksıka Sinema Estitüsü, Meksika Büyükelçiliği ve Türk - lngiliz Kültür , Derneğf nin katkılarıyla Ankara'da ilk kez ; 12-14 Haziran tarihleri arasında gerçekleşecek Meksika Film Günleri'nde. 5 kısa metrajh film gösterilecek. Film günlerinde yönetmen Luis Carlos Carreras'ın 1994 yılında Cançes'da Altın Palmiye kazanan filmi 'Kahraman' (E\ Heroe), Fernando Leon'un 'Evli Bir Çiftin ; Öğleden Sonrası' (La Tarde de Un Matrimonio de Clase Media), Jorge Ramirez Suarez'in 'Dertlerimız Yakında Bitecek' (Pronto } Saldremos Del Problema), Rene Castıllo'nun \ 'Desteksiz' (Sin Sosten) ve Carlos Salces'in . 'Gökyüzünün Aynasında' (En El Espejo Del Cielo) adlı filmleri yer alacak. Latife Tekin Yunanistan'a gidiyon • Kültür Servisi - Mayıs ayının sonunda, 'Sevgili Arsız Ölüm' adlı kitabının Ingilizce yayımı dolayısıyla okuma ve imza turnesine çıkan Latife Tekin. şimdi de 25 Haziran'da Yunanistan turnesine çıkıyor. Yazar, Yunanistan'da Exandas Yayınevi tarafından yayımlanan 'Berci Kristin Çöp Masallan'nın tanıtımı için imza ve J söyleşilerden oluşacak bir programa katılacak. ! Tekin, ağustos ayında da Almanya'da 'Sevgili ı Arsız Ölüm' ve 'Berci Knstin Çöp Masallan' ile , ilgili okumalara katılacak. ] MSÜ'nün yılsonu etkinlikleri • Kültür Servisi - Mimar Sinan Ünıversitesi Devlet Konsenatuvan Tiyatro Anasanat Dalı , öğrencileri 2000-2001 öğretım yılı tiyatro şenliğiyle kapatıyor. Yann başlayacak olan şenlikte beş oyun sahnelenecek. 20 Haziran'a dek sürecek olan etkinlik, 12-13 Haziran günü saat 18.00 ve 21.00'de Taksim Sahnesı'nde Euripides'ın 'Bakkhalar" oyunu ile başlayacak. Aynı sahnede 15-16 Haziran'da saat 18.00 ve 21 .OO'de 'Adam Adamdır' isimli oyun sahnelenecek. 17-18 Haziran tarihleri arasında saat 18.00 ve 21.00'de Nâzım Hıkmet'ın 'Sevdalı Bulut' isimli oyunu yer alacak. 18 Haziran saat 21 .OO'de ve 20 Haziran saat 18.00'de Mimar Sınan Üniversıtesi Oditoryumu'nda Jan de Hartog'un 'Bir Yastıkta' isimli oyunu sahnelenecek. Şenlik. Oruç Aruoba'nın yazdığı 'Kişi' isimli oyunla son bulacak. "Cahil Periler' lestivallerde • ROMA (AA) - Ferzan Özpetek'in son filmi | 'Cahil Periler', Italyan sinema festivallerinde büyük ilgi topluyor. Gösterimde 14. haftasma f;iren ve büyük başan sağlayan 'Cahil Periler', talyan sinema yazarlan tarafından verilen 'Gümüş Kurdele' ödülüne 8, Roma'daki Yabancı Basın Derneği'nin geleneksel olarak , düzenlediği 'Altın Küre' ödülüne de 4 dalda ; aday gösterildi. Ülkede yaz sezonuyla birlikte başîayan yerel festivallerde de ilgi çeken 'Cahil \ Periler', Pesaro Film Festivali'nde 5 ödül aldı. ' Roma'daki 'Kiraz Festivali'nde de Özpetek'e ı 'En lyi Yönetmen' ödülü verildi. (
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle