15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 MAYIS 2001 ÇARŞAMBA O L Â l L A R VE O O R U Ş L E R [email protected] G. Sanatlar Fakülteleri: Sorunlar, Sorumluluklar.l - PENCERE Prof. Dr. Olcay KlRIŞOĞlAJMustafaKemalÜniversitesiGüzel Sanatlar Fakültesi Dekanı G eçmışten gelen kültür birikimimize ve büyük öz\eri ile bu kültüre değerlerkatan sanatçı- lanmıza karşın, önüne geçemediğimiz bir kül- tür yozlaşması içindeyiz. Tektekbırey- lerin kültüre katkılan ya da olumsuz- luklara bireysel tepkileri, soruna bir umar oluşturmaktan giderek uzaklaş- maktadır. Milli Eğitim Bakanhğij Yüksek Öğ- retim Kurumu, TÜBİTAK ve TÜBA gibi kurumlar bilim, teknoloji, sanat üçgeninde ağırhklannı sürekli ilk iki- sinden yana koyarak toplum yaranna ku- rulması gereken dengeyi kültür aleyhi- ne bozmaktadır. Bu yaklaşımın üniver- sitelere yansıması da farklı görünme- mektedir. Üniversite bünyesinde kurulmuş olan güzel sanatlar fakülteleri, üstlendikle- ri kültür eğitimi misyonunu çoğu kez bir- birlerinden habersiz sürdürürler. Bunu yaparken yine her fakülte, üniversite içinde ve dışmda pek çok sorunla kaT- şı karşıya kalır. Sorunlar ayru olmakla birlikte yoğunluklan, bulunduklan ye- re ve kuruluşlarına göre aynlıklar gös- terir. Topluma, kültürel anlamda yön ver- me durumunda olan güzel sanatlar fa- kültelerinin dekanlan, ortak sorunlan- nı, sorumluluklannı, işlevlerini ve mis- yonlannı konuşmak ve taruşrnak için 19- 22 Nisan 2001 tarihleri arasında Mus- tafa Kemal Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nin çağnlısı olarak bir araya geldiler. îki başlık altında tartışılan konulann birincisi güzel sanatlar fakültelerinin sorunlan ile ilgiliydi. Bütün güzel sanatlar fakülteleri, ge- lişmiş ya da yeni kurulmuş olsun, üni- versiteyle uyumda kimi sorunlar yaşa- maktadırlar. Bu sorunlar, kadro tahsi- sinden ödenek aynlmasma, canlı mo- del sağlanmasına kadar hemen her ko- nuda kendini duyurmaktadır. Güzel sa- natlar fakülteleri üniversite bünyesinde bir vitrin olarak algılanmakta, ancak bilimle kıyaslamada önem sıralamasın- da sonlarda yeT almaktadır. Genelde so- runlann temelinde yatan da bu aynm- dır. Yeni açılan fakültelerin sorunlan, ge- lişmiş ve köklü olanlara göre elbette daha fazla idi. Bu fakültelerin; - Altyapı, kadro, mekân, araç-gereç ve donanımlannın tamamlanması, - Yine yeni kurulan ya da kurulacak olan fakültelerde resim ve heykel gibi olmazsa olmaz bölümlerin öncelikle açılması, - Fakültelerin ortak ilkeler ışığında standartlaşmayı aşmalan ve daha çağ- daş bir eğitimi yakalamalan, - Geleneksel el sanatlan ya da yöre- sel sanatlar gibi bölümlerin ya lisan- süstüne taşınmalan ya da ön lisans dü- zeyinde bırakılmalan, bu grupta tartı- şılan konular içinde yer aldı. Ortak sorunlara değinmek iki önem- li konuyu gündeme getirdi: 1) Güzel sanatlann bilim yanında varlığıru kabul ettirmesi 2) Sorunlara ortak çareler aran- ması. TÜBA gibi herhangi bir kuruluş içinde yer alınmaması tartışılırken ala- na yönelik TÜSA (Türkiye Sanatlar Akademisi) gibi bir kuruluşun yaşama geçirilmesi öneriler arasındaydı. Gelişmiş fakültelerle yeni açılan fa- külteler arasında işbirliği, öğrenci ve öğretim elemanı değişimi, tartışılan ko- nulann ikilı ilişkilerle çözüme ulaşabi- leceğinin en kolay yaşama geçirilebilir olanıydı. Toplantının en anlamlı konulan ikin- ci grup tartışma içinde irdelendi; sanat ortamının oluşmasında güzel sanatlar fa- kültelerinin rolü ve sonımluluğu. Fakülteler, amaçlannı, topluma kar- şı sorumluluklannı, vazgeçihnezlikle- rini, önemlerini önce kendileri kabul etmek, sonra bunu topluma kabul etrir- mek zorundaydılar. Çünkü sanat, salt güzeli yaratarak ve de sunarak kültürel düzeye katkıda bu- lunduğu için değil, bir toplumun dü- şünsel ve duygusal sağhğı için de ge- rekliydi Toplumumuzunherşeydenve her zamandan daha çok buna gereksi- nimi vardı. Güzel sanatlar fakülteleri- nin bunu, degerli yapıtlar üreterek, üret- tiklerini halka sunarak, sanata ve sa- natçıya sahip çıkarak yapması önemliy- di. Bu konuda fakülteler arası iletişim ağı kurulması, belirli birmerkezde ger- çekleştirilmek üzere ortak ulusal ve uluslararası projeler üretümesi, gezici açıklamalı sergiler düzenlenmesi, böy- lece halka yönelik etkinliklerin arttınl- ması kararlaştınldı. Fakülteler, seslerini daha geniş kitfc- lere ulaştırmak için ortak hareket dşt- mek zorundaydılar. Bu bağlamda; - TRT'de, güzel sanatlar fakülteleri kendi aralannda, aynca kimi sivil top- lum örgütleriyle birlikte kültür polirika- lanmızın tarüşılması, - Özellikle Milli Eğitim Bakanhğı'na, ilk ve ortaöğretimde sanat derslerinin arttınlmasuıa yönelik önen götürülme- si, - Bu konuda üniversitelerin Milli Eği- tim Bakanlığı ile işbirliğine gitmesi, güzel sanatlar fakülteleri dekanlar top- lantısının en anlamlı önerileri içinde yer aldı. Temel eğitimden başlayan ye- terli ve düzeyli bir sanat eğitimi, ülke- nin kültürel varlığı ve geleceği için ne kadar önemliyse güzel sanatlar fakül- telennin gelişmesi için de o kadar önem- lidir. Güzel sanatlar fakülteleri dekan- lar toplantısı bu yolda bir başlangıçtı. Sonuçta, somut ve tutarlı önerilerin or- taya çıkması bu başlangıcın olumlu bir ilk adım olduğunun işaretiydi. Öteki- lerin bunu izleyeceği inancındayız. Işçinin Sağhğı Kimin Umurunda... NllTİ D O Ğ A N KESK Enerji Yapı Yol Sen. H er yıl 4-10 tınlan işçileri içermediği- Mayıs tarih- ni, sigortalılardan daha çok leri arasında düzenlenen 'İşçiSağhğılş Güvenliği Haftası'nın açı- hşında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, önce iş kazalanyla ılgili 'bir yıl ön- ceye ait geçki istatisnkJeri' açıklar, iş kazalarındaki azalmaya dikkatleri çeke- rek bu olumlu gelişmeden kendilenne pay çıkanr, ça- lışmalannın daha etkin bir şekilde devam edeceğinı, denetimleri arttıracaklan- nı, mevzuatı geliştirecekle- rini ve gereklı yapısal düzen- lemeleri yapacaklannı be- lirtir... tsçi temsilcileri; açıklanan rakamlann yalnızca sigor- talı işçileri ıçerdiğini, ka- çak çalıştınlan işçi ve çı- raklan, özelleştirmelerle si- gortasız ve sendıkastz çalış- olan sigortasız işçilerin iş kazası ve meslek hastalığı- na daha sık maruz kaldığı, nı, ancak bu işçılere ait va- kalann bıldınlmediğıni, ger- çek rakamlann'açıklananın en az iki katı olduğunu; iş- verenlerin, çalışma koşulla- nnın ıyileştirilmesiyle ilgi- li masraflan gereksiz gör- düklerini, bu durumun iş kazasını ve meslek hasta- lıklannı arttırdığını belir- tirler.. tşveren temsilcileri ise iş kazası ve meslek hastalık- lan konusunda mevzuatın yetersiz ve dağınık olduğu- nu, bu hususlarda işveren- lerin tek sorumlu gibi görül- düğünü, oysa iş kazalannın yüzde 80 işçilerin hatala- nndan kaynaklandığını, ken- di üyeleri olan işverenlerin iş sağhğı kurallarınauydu- ğunu, bu hükümlere uyma- yan işverenlerin kendileri- nin dışında aranması gerek- tiğini belirtirler.. Oç kesim de söz biriiği etmişçesine, iş kazası ve meslek hasta- lıklannın ancak ve ancak etkilı iş güvenliği eğitimle- riyle önlenebileceğini tek- rarlarlar.. Evet, bakan ve resmi yet- kililer, iş kazalanndaki azal- manın altını çizip bundan kendi çalışmalanna pay çı- kanrlar.SSKYıllıklstatis- tikleri incelendiğinde; son 15 yıldan ben iş kazalann- da bir azalma görülüyor. Bu süre içerisinde yıllıİc iş ka- zalan sıklığı (kaza sayısı- nın işçi sayısına bölümü) yüzde 6'dan, yüzde 2.5-3 düzeyine iniyor. Oysa bu oran Avrupa ülkelerinde yüzde 3, bu sayılara göre Türkiye, Avrupa'dan daha olumlu bir.durumda görii- nüyor!.. Ancak, iş kazası sonucu ölümlere bakıldı- ğında, durum değişik! Av- rupa ülkelerinde 100 bin iş- çide 6 ölüm olurken bizde -bunun yaklaşık 8 katı faz- lası- 45 ölüm ohıyor. (Sadet- tin Baysal Baş İş Müfettişi Basında tş Kazalan, s. 95 YODÇEM Yay.) Sorunun dikkat çeken daha önemli bir başka boyutu da; yine bu yıllar içinde ölümlü iş ka- zalannda azalma olmayıp aksine arnş olduğugerçeği... Her bin vakadaki (bin iş ka- zası ve meslek hastalığının toplamındaki) ölüm sayı- sında (fatalite hızında) yük- selen bir grafık söz konusu. 1987'de binde 12 olan ölüm oranı, genel bir yükselme seyriyle 99'da 16.8'e çıkı- yor.. yani 2 katından daha fazla (2.33) artıyor. (Bakı- nız, SSK Istatistikleri ve Türkiye'de tş Sağhğı Ko- nusuna Tarihsel Bakış, Prof. Nazmj Büir-Dr A.N»Yıl- dız s.81,88 Hacattepe Halk Sağhğı Vakfi Yay.) tş kazalanyla ölümlü iş kazalan arasında bilimsel bir doğru vardır. Yani iş ka- zalan artarsa, ölümlü iş ka- zalannda da artış olur, aza- lırsa ölümlü iş kazalan da azalır. Galiba, iş kazalann- da azalma olduğu halde ölümlü kazalann artması bize özgü bir olgu!.. Eğer iş kazalan azahyor ve ölüm- lü iş kazalan artıyorsa bu- rada bir bit yeniği vardır. Gerçek şu ki, ülkemiz de iş kazalannın bir kısmı gizle- niyor, kayıtlara girmiyor, ama ölümlü kazalar -genel- Ükle!- gizlenemiyor ve ka- yıtlara giriyor. O yüzden, SKK tstatistiklerine göre son 15 yılda iş kazalannda azalma olurken, ölümlü iş kazalarnıda artış söz konu- su. tş sağhğı sorununa ya- kından bakıldığında, yetki- lflerin iş kazası ve meslek hastajıklannınazaldıgı şek- lindeki açıklamalannın ger- çekleri yansıtmadığı, sor- gulanması gerektiği ve ken- dilerine pay çıkarmalannın da içinin boş olduğu ortaya çıkıyor. tşverenlerin yakla- şımına gelince, iş kazalan- na yüzde 80 işçilerin neden olduğunu vurgularlar. Oy- sa, iş kazalan, iki ana nede- ne ilişkin etkenlerin bir ara- ya gelip birbirlerini etkile- meleriyle oluyor. Bunlann birincisi 'TehHkeliDurum- tar'öbürü de'TehKkdi Ha- reketter'. Tehükeli Durumlar lş- yerinin düzensiz, dağınık, makıne, tezgâh, âlet ve araç- lann koruyucusuz, eski, ba- kımsız, anzalı olması; yine iş ortamının, gaz, toz, du- man, hem, çok soğuk ve/ve- ya sıcak, gibi uygun olma- yan havalandırma ve aydın- latma koşullan ile iş güven- liği koruyuculannın kulla- nılmamasıdır. TehMkefi Ha- rekeder ise çalışanlann bıl- gısiz, beceriksiz, dikkatsız, sorumsuz, unutkan, işe uy- gun olmamalan gibi durum- lann doğuracağı olumsuz nedenlerdır TehükeHHare- keder, işe uygun eleman, eğitim ve denetimlerle en aza çekilebüecek insani ne- denlerdir.TehBkeBDunım- lar ise; bakım onanm, ye- nileme, düzenli ve sağlıklı iş ortamının oluşturulması ile ortadan kaldınlabikcek tdaı&necknlerdir. Yani, bü- tün koruyuculan tam olan bir pres veya tezgâhta çalı- şan bir işçi, hatah bir işlem ya da hareket yaparsa koru- yucular bunu görüp daha tehlikeli (örnegın eli tehü- keli kısma girmeden) maki- ne durur ve kaza olmaz. Ko- ruyuculan yetersiz olan tez- gâhta ise kaza kaçınılmaz- dır.. Ama koruyuculan nok- sansız olan makineler 'biraz pahah'!. İş Yasası'nın 73. Borçlar Yasası'nın332. ve İşçi Sağ- lığı İş Güvenliği Tüzü- ğü'nün maddeleriyle kısa- ca işverenlere, sağlıklı ve güvenli çalışma ortamını oluşturmalan ve bunu sür- dürmeleri için gereken bü- tün masraf ve önlemleri al- malan yükümlülüğü geti- riliyor. lşçilere de ış sağh- ğı kurallanna uymalan zo- runluluğu getiriliyor, aksi halde işverenler işçiyi işten atabilirler.. İşverenler, iş kazalannı biraz da kadere bağlayarak, 'önceden planlanmamış, betdenmedik,ohımsuzgeliş- meter' diye anlatırlar. İşve- renlerin, yasal yükümlülük- lere karşın, çalışma koşul- lannı düzeltmeden işçileri tehlikeli kosullann içinde çalıştırmalan, onlann ya- şamını hiçe sayıp, işçileri ölümün kucağına atmaktır, bir nevi iş cinayetidir. Hak- Iş Başkanı Safim Usiu, iş kazalan için, "Kaderdeğü, sosyal cinayettir" diyor. (ÇSGB, lşçiSağ. Dai. Bşk. tş Sağhğı ve İş Güvenliği Sempozyumu 4-10 Mayıs 1999, s. 20) İşverenlerin çoğu bunu hep yapıyor, daha az mas- rafla daha çok kâr elde et- mek için çocuk işçi, kaçak işçi çalıştınyor, sağlık ve güvenlik önlemlerini ahnı- yorlar.. Peki işverenler iş- çilerin hayatını hiçe sayar- ken deviet ne yapıyor? Sen- dikalar ne yapıyor? Devle- tin iş yerlerini denetleyıp iş sağlığını gerçekleştirmesi gerekiyor; sağlıksız ve gü- vensiz olan işyerlerinin ka- patılması bile söz konusu. Oysa, "devtet, işyerierinin ancak 512'sini denetieyebi- Hyor, deoetimlerle getirflen cezalarsa oldukça komik" (ÇSGB.. aynı yaym, Atflb ÖngeL DİSK Genel Başka- nı Vekili'nin konuşması, s. 24) bu yüzde 12'nin çoğu da kamu işyerleri ve büyük özel sektör işyerleri. Bura- larda iş güvenliği önlemle- ri belli ölçülerde sağlanı- yor... Ülkemizde "iş kaza- Un ve meslek hastahklan- nm yüzde 735'i 50 ve daha az işçi çahşüran küçük iş- letmeterdeveyüzde 43'ü lâ- demi 1 yıldan azolan işciler- deoluj'or" ve bu ışletmele- rin de hemen hemen tama- mı denetim dışında. Gelişmiş ülkelerde, bir- çok işletmede -işe uygun eleman, eğitim, denetim ya- nında- öncelikle çalışma ko- şullan düzeltilerek çalışan- lann hata yapmalan duru- munda dahi kaza olmama- sı sağlanmaya çalışılıyor ve çalışma dönemi *0 iş kaza- sı' ile kapatılıyor. Batılı uz- manlar. maden ocaklanmız için; "Köpekkrmıizibiebı- rakmayız bu ocaJdara" di- yorlar... Bizde ise sağlıksız ve güvensiz çalışma koşul- lan yüzünden günde en az 10 işçi sakat kalıp çalışa- maz duruma geliyor, en az 4 işçi de hayatını kaybedi- yor. Yine ÇSGB'nin yayı- nında (sayfa 20) S. Uslu, "Bu rakamtar en az 2 ile çarpdmaİMÜr" diyor, yani saatbaşı 1 işçiölüyor.Nâ- zım. "eziliyorsaıı horianı- yorsan/ kabahat senin/ de- meye diKm varnu>or ama/ kabahatinçoğu senin karde- şün!" diyor. Kabahatin bü- yüğü, seni ölümün kucağı- na atan işverenlerin, kaba- hatin büyüğü seni koruma- yan devletin, seninki hata, hata! Hatasız insan olmaz kardeşim, senden hatasız olman isteniyor.. Senin ha- tan görülüyor, sayılıyor, ama senin hatan olmasa da teh- lıke saçan. ölüm saçan teh- liketi çalışma ortamını yani isverenin seni içineatöğı soç ortamını gören, bilen yok... Deviet, işveren ve sendika- lar bir araya gelip seni (iş- çileri) eğiterek kazalan ön- leyeceklermiş.. Oysa kaza- lar esas olarak; tehlikeli ça- lışma ortammın ortadan kal- dınlması ile önlenir.. o da iş- verenlerin görevi.. işin bu yanıyla ilgilenen yok gibi... Sonuçta, genç yaşta ölen, sakat kalan; çoluğu çocu- ğu perişan olan sensin kar- deşim.. Bir tek çaren var, o da kendinsin.. Kendi hayatına sahip çıkmak, hatasız insan olmak! Ve örgütlü (sendika- lı) ohnaya çalışmak zorun- dasm.. Çoğu sendikalar da •^ğitim, eğitim diye- iş sağ- lığını devlete ve işverene havale etse de, yine de sen- dika aracılığıyla kendi ya- şamına sahip çıkman gere- kiyor.. başka dayanağın yok, yok... Ancak, örgütlü müca- dele ile daha sağlıklı ve gü- venli çalışma koşullan elde edilebilir.. Kavram KargaşasıL. Dryorlar ki: "- Ekonomiye politika kanştırmayın!.." Kimsöylüyorbunu?.. i % Politikacı!.. IMF politikalannı Türkiye'cle ekonomiye uygula- mak için dıştan içe görevii olanlann konuşmalan, olmayacak böreğin yufkasını açar gibi... Yiyenyer!.. Herkes biliyor ki etsiz kebap, yumurtasjz omlet, yoğurtsuz ayran, limonsuz limonata, zeytinyağsız zeytinyağlı dolma yapılamaz... Politikasız da ekonomi olmaz... Hayal bu ya, Biıieşmiş Mılletler'den yükselen se- se kulak verir de Türkiye bırikmiş borçlannı ertele- meye yönelerek alacaklılara posta koyarsa: - ödemiyonım! Oturumz masaya, taksitleriye- niden konuşunız!.. Bu bir politikadır. • IMF 15 milyardolar borç vermek için Türkiye'den bir değil, iki değil, beş değil, on değil, on beş ya- sa çıkarmasını şart koşarsa... Bu da bir politikadır. • Bütçe dengelerini sağlamak ya da borç taksit- lerini ödemek için 57'nci hükümet yoksul kesim- lere yeniden yükler bindirirse.. Bu bir politikadır. Ekonomik krizin ağır yükünü zengin ile fakir ara- sında hakçasına üleştirirse.. Bu da bir politikadır. • Sendikacılar hükümete dediler ki: - Zam istiyoruz.. - Olmaz!.. - Bıçak kemiğe dayandı!. - Zortarsanız, baskı rejimi geiiıi.. Bu bir politikadır Kâr eden KtT'leri üç kuruş otuz paraya özelleş- tirmek yalnız politika değildir.. Ideotojidir. Koalisyon ortaklarından her bir partinin bir ka- mu bankasını ele geçirmesi, kendini destekleyen- lere kasalardaki paralan peşkeş çekmesi, ne eko- nomidir.. Ne de politika.. Hortumlamadır. Koalisyon ortaklannın kendilerini destekleyen işadamlanna ve medya patronlanna banka ayar- lamalan da ne ekonomidir.. Nede politika.. Yağmanın, yolsuzluğun, yasadışı yöntemlerin adı ne zamandan beri politika oldu?.. • Tam bir kavram kargaşası yaşanıyor. *•A Medya bar bar bağınyor: j , -15 milyar 'destek' geliyor.. „, - 15 mityar 'yardım' geliyor. , ; % Yardım değil, destek değil: Borç.. Borç!.. Hem de adıyia, sanıyla, senediyle, sepetiyle ve siyasal yaptınmıyia borç... -İ3 TÜRKİYE SOSYAL EKONOMİK SİYASAL AFIAŞTIRMALAR VAKFİ MEDYA - SİYASET - EKONOMİ PANEL Dr. ŞaNn ALPAY f UmurTALU Prof. Dr. Aydm UÖUR Oturum Başkanı: Nebil İLSEVEN Yer Istanbul Dedeman Otelı, Pınar Salonu Tarfh: 10 Mayıs 2001, Perşembe Toplantı saati: 17.45 LCV: (0212) 251 18 35 Cumhuriyet k i t a p 1 a r ı M. Emin Değer BtR CUMHURİYET DÜŞMANININ PORTRESİ yada Fethullah Gülen Hocaefendinin Derin Misyonn Bu kitap şimdiye kadar açılmayan gözlen açacak bilgıleri ^eriyor; Fethullah olaymın yalnız Tüıkıye'dekı değil, dünyadakı har.tasını da çıziyor Şeriatçüık coğrafyasmı dünya ölçeğmde ögrenraeden irticayla başa çıkamayız. Elinizdeld kitap Fethullah Hoca'nm kımlik cûzdanı gihdır. İLHAN SELÇUK ÇağPazariama A.Ş.TûrkocağıCad. No39/41 (34334)Cağaloğlu-lstanbul Tei: (212)514 01 96 N O V I T A S Tuı izııı Doğu turlarımız devam ediyor~. ERZURUM'DAN VAN'A (25-30 Mayıs) Erzunun, f aı;, 4ı ; Doğ ııl eyc u. Ishakpaşa Sarayı, Van şehrı ve ku!es>, Akdama, .-.aasi, Hoşap, Çavuştepe KLASİK GAP (20-24 Haziran) Diyarbakır, Hasankeyf. Midyat, Mardin, Urfa, -Jarran, Atatıırk Barajı, Kâhta. S'emrut, Gazıantep, Zcugma Tel: (0212)251 2808-09 e-mail: novitas(®novitas.com.tr wel : vtAVAv.novitis.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle