16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 MAYIS 2001 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 nektronRc posta: defHzsom6cun4wriyetcom.tr T*l: 0.212.512 05 06 Faks: 0.212.512 44 9? - Ordu'daki havaalanı odun deposu olmuş... "Isparta'daki de Demirel Müzesi oldu!" Yakıt 1997 yılında 130 yataklı olan Inegöl Devtet Hastanesi'nde 325 ton kalorifer yakıtı tüketiliyor... Kullanılan yakıt, 1998 yılında 260 ton oluyor, 1999 yılında ise 190 tona düşüyor... 2000 yılına gelindiğinde hastanenin hem fiziki kapasitesi artmış hem de yatak sayısı 165'e çıkmış bulunuyor, ama yıl boyunca kullanılan kalorifer yakıtı 74 tonu geçmiyor... Bursa il Sağhk Müdürtüğü, Inegöl Devlet Hastanesi'nin kalorifer dairesindeki bilmeceyi çözmeye çalışıyor! Y üksek Öğretim Kurumu Başkanı Kemal Gürüz, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in yeğlediği üniversite rektörlerine karşı resmen "savaş" başlatmış durum- da... Diyarbakır'daki Dicle Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fikri Canoruç, Gürüz tarafından aynlıkçı terör örgütü destekçisi ilan edildi... Kemal Gürüz, Trab- zon'daki Karadeniz Teknik Üniversitesi'ne 1100 ye- ni kadro verirken Samsun'daki Ondokuz Mayıs Üni- versitesi'nin istediği 540 kadrodan ancak 180'ini onayladı. Izmir'deki 9 Eylül Üniversrtesi'nin kadro- lan da Gürüz'ün tırpanına uğradı. Gürüz, Çanka- ya'nın yeğlediği rektörlerin etini kolunu bağlamak için elinden geleni ardına koymuyor. Bir yandan da Sam- sun'da olduğu gibi yeraltına inen eski kadrolar, üret- tikleri dedikodularla Gürüz'ün arkasındayeralıyor... Kimliği bizde saklı kalsın, Dicle Üniversitesi'nden bir öğretim üyesi Cumhurbaşkanı Sezer'e yazıyor: "Prof. Dr. Fikri Canoruç'un Dicle Üniversitesi'ne •• Universitelerrektör olarak atanması üniversitemiz için yeni bir dönemin başlamasına neden olmuştur. Yeniden ya- pılanma döneminde üniversitemiz öğretim üyeteri bas- kı, şantaj, sindirme, korkutma, gözdağı verme gibi birolayla karşılaşmamıştır. Idarecilerin ikili veyaçok- lu ortamlarda bir öğretim üyesine yakışmayacak tu- tum ve davrantş içinde bulunmadıklan; adaba ay- kın bir konuşmatarzına sahip olmadıklan görülmüş- tür. Zaten çağdaş bir üniversiteye de yakışan bu- dur. Rektörümüzün etraftnda öğretim üyelerinden ve- ya koruma görevlilerinden olusan bir ordu ile gez- mediği, uygar bir insan ve öğretim üyesi gibi genel- likle yalnız, eşiyle ve az sayıdaki ilgili şahıslaria bir- likte olduğu görülmüştür. Üniversite içinde kırgınlık ve dargınlıklan ortadan kaldırmak için özel çaba harcamakta olduğu ve kimse ile husumet içinde ol- madığı açıkça ortadadır. Bunun en açık kanıtı bir ön- ceki rektörümüz Prof. Dr. Mehmet Özaydın'ın se- kiz aydan beri üniversitemiz konuk evinde kalması ve en ufak bir şekilde taciz edilmemiş olmasıdır. öğretim elemanlanna hak ettiği saygınlığı kazan- dırmaya çalışan Prof. Dr. Canoruç ve çalışma arka- daşlannın, şahsi menfaatleri için topluma karanlık bir gelecek hazırlamaktan çekinmeyecek olanlar ta- rafından karalanmalan son derece doğaldır. Bu ne- denlerden ötürü Sayın Rektörümüz şahsında üniver- sitemizin yıpratılması için yapılacaklara zatı âlinizin gerektiği takdirde engel olması, üniversitemize ay- lardır verilmeyen kadroların serbest bırakılması için katkıda bulunması ve üniversitemizde son derece haklı gerekçelerle alınan karariann YÖK'te bozula- rak prestij kaybına uğranmasının önlenmesi husu- sunu en derin saygılanmla arz ederim." Yazın, Cumhurbaşkanı'na yazın... Bakan 1958 yılında Demokrat Parti iktidannda çıkanlan bir yasayla hükümette bir gün bile görev alıp bakanlık yapan seçilmiş ya da seçilmemiş bir kişinin, emekli olduğunda görevdeki bakan düzeyinde emekli maaşı aldığını biliyor muydunuz? Yüksek Yerinm Hatb [email protected] SAM Amca'dan sonra şımdi de ZAM Amca Derviş hizmetinizde 1 Yaşar Okuyan'a yargman ders SSK Kartal Hastanesi Başhekimi Dr. Vesile Öngûr, gözünün üstünde kaşı olduğu için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan tarafından görevinden alınmış, yargı karanyla görevine döndükten sonra bu kez de yine aynı gerekçeyle Kadıköy Dispanseri'nde görevlendirilmiş ve tekrar yargıya başvuımuştu. Yargı, yürütfneyi durdurma karanyla birlikte Okuyan ve onun gibilere ders de verdi: "657 sayılı yasanın 21. maddesine göre tüm kamu personeli kendilerini ilgilendiren her konuda idarelerine dilekçe verme hakkına sahip olduklanndan hiçbir idare, dilekçecileri 'gereksiz ve sık sık' tanımlamalanyla suçlama hakkına sahip değildir. Öte yandan, davacının davranışlan ile diğer personele kötü örnek olduğu, çalışanları idareye karşı gelmeye teşvik ettiği hususlannın somut belge ve bilgiye dayalı olması gerekmekte olup dosyaya bu konuda herhangi bir belge sunulmamıştır. Bu durumda, görevlendirmenin dayanağı olan baştabiplik yasal dayanak oluşturamadığından ve hizmetin gereğinin ne olduğu da ortaya konulamadığından dava konusu işlem hukuka uygun değildir." Bilındiği gibi Dr. Ongür, Mattepe'de SSK'ye ait bir araziyi ANAP'lıların elinden alıp dispanser yapmak istediği için görevinden alınmıştı... ÇED KÖŞESİ OKTAY EKtNCt Şener Özler, Bizler ve 'Sizler'... Şener Özler'ı de yitirdik... Pazar günü. Mimarlar Oda- sı'ndaki törende, sonra cami av- lusunda, sonra yalnız başımı- zayken... Sadece üzgün değil, "ezik"tik... Onun kadar "özveriH" olama- mıştık... Onun kadar "dnygu- lu" belki de hiç olamamıştık... Sadece meslek odamıza değil, dahası, mesleğimize bile hiç onun kadar "bağlı" olamamış- tık... Bu nedenle eziktik... Asıl ya- şaması gereken, çok ama çok yaşaması gereken bir "büge" ar- kadaşımızın arkasından, o kö- rolası çaresizlıği boğazımıza düğümleyıp suskun bakarken, belki de "yaşıyor olmamızın" eziklıği ıçindeydik... Yaşamın, kimi zaman hiç bu kadar "nankör", hiç bu kadar "bencil" ve hiç bu kadar "ada- letsiz" olabileceğini, ciltler do- lusu kitap okusak öğrenebilir miydik?.. Bunu, aynı zamanda bizleri, "duygu ve hayal dünyamızla mesleki kimliğimizi bürünleş- tirmeye" yaşamı ve her şeyiy- le sürekli "davet eden" Şener lü tanıklanyla birlikte yaşarsa- nız "siz" olabilirdıniz... Yok- sa, ne siz kahrdınız geriye, ne kent, ne demokrasi, ne umutla- nnız ne de yıne şu Kızkulesi... ••• Hele ki o şıllık, serseri ruhlu ve "bakirelerin en orospusu" Kızkulesi... En dayanıknazola- nı da "vefasız" Kızkulesi... Isterse direnemez miydi?.. Nerede kaldı "efsanevi" erişil- mezliği?.. Bu kadar kolay mıy- dı teslim olmak?.. Size ait, sa- dece size ait "imgeleriııi'' ûç ku- ruşluk turistik lokanta masası- na "tarife" yapmak?.. Şener, belki de o "hazm" tes- limiyetin ve yine sizlerin bu da- yanılmaz teslimiyet karşısında- ki adeta "umursamaz suskun- luğunuzun" ardından karar ver- di çekıp gitmeye... "Alın, an- lamsız yaşamınızı başınıza ça- lın..." demeye... Biliyorum, bunu söylemek, hani o duygulanrruzı aklıntera- zisinden geçirip "gerçeği" ya- kalamamıza yol gösteren güzel felsefeye pekuygun düşmüyor... Varsın, uygun dûşmesin... Hep, her şeyjn gerçek nede- KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicakuı turk.net Bahkçılar bile "erişemezdi..." Şener'in "kryamadığT da baydn... Özler'den öğrendik... Bazılan- mız bu daveti kabul etti, yaşa- mını anlamlı ve onurlu kıldı... Bazılanmız da ya kabul etme- diler ya da zaten "anlamadı- lar", anlamadıklan için de hiç bir zaman "eziklik"duymadı- lar... Kızknlesi'nin hıçkınklan kar- şısında bile, hep "donuk"tu- lar... ••• Peki, Şener'i sadece biz mi yitirdik?.. Hayır, asıl "siz" yi- tirdiniz... Bir daha söyleyeyim; "asü" sizler yitirdinız!.. "Sizler", kimler misiniz?.. Bu ülkenin, bu kentin, hatta mahallenizin ve belki de evini- zin, tümûnden de öte "hepini- ze" ait olan Kızkulesi'nin... Her geçen gün nice değerleri- nin yok edilmesine aldırsanız da aldırmasanız da, sadece yi- ne sizin için, evet hep "sizler için" o değerleri savunma uğ- runa önce nefesini, sonra yüre- ğini, derken yaşamını tüketen Şener Özler'in, sevgili "insan" dostlansıruz... Çünkü, sizler ancak geçmiş- ten geleceğe akıp giden zama- nın duygu, emek ve anılarla yük- nini bilip, rahatladık da ne ol- du?.. Işte şimdi ya da geçen cumar- tesi sabahından bu yana, ve hat- ta sonsuza dek... Ne o herkese ait bir sevgili olan Kızkulesi var Salacak açıklannda ne de sınır- sız bir umutla bunun sizler için ne büyük bir kayıp olduğunu anlatmaya kendini adayan Şener var... "Gerçek", işte bu kadar açık değil mi?.. * • • ŞenerÖzler'i, bizlerve sizler, "hepimiz" yitirdik... Pazar günü, Mimarlar 0da- sı'ndaki törende, sonra cami av- lusunda, sonra yalnız başımı- zayken... Sadece üzgün değil "ezik"tik... Neden onun gibi olamamıştık?.. Bir ölümün ardından, böyle- si bir duygu, herhalde çok "en- der" yaşamr... Ve bana kalırsa, bir daha artık "hiç" yaşanmaz. Çünkü hiç kimse Kızkulesi'ni, "herkesin kalsın" diye onun kadar "uzaktan" ve dokunma- ya bile kıyamadan sevemez... [email protected] ÇİZGİLÎK KÂMtL MASARACI HARBİ SEMtHPOROY semihporoy(ayahoo.com TARtHTE BUGÜN MÜMTAZARIKA* 9 Mayıs Rumlar '//ı adedd y<M*nm bayrağt fc', »vi/nore/ere lar- k l GİRIT MECLIS/NfN YEMINI 4910'OA SUtSÜU,Gieir MECUSİ, YufiJAN BAĞUUK. YGMİUÎ errt.. I&&3'OA OSAMULI GSE_ Meuüit'ue G/eeıv Gf&r, MS&CEZI KANOfre KEMTİ OLMAIC Û2£&S Sıe. erAUET PUSUMU- NA SOUtLMUfTU. W3O'PA, YUUAUİSTKUUM C&MAUU D£VLETlhpSN AYKIUP BAĞrMSlZLIĞI- Mİ KAZANHJCA, SieİT BUML/)jei, ACrtNtN YU~ NAAlismU'A 8A6UVJMA& rÇıAJ BfeÇOK < f 2 ÎSYAM ÇJKARMIŞTI. 1910 'PA, GiB.iTMecü- SiNPe YUNAU KBAUMA SAĞUUK YŞMifJI eDiLMESİ, MÜSLÛMAAJ TEMSİLCİLe&M V£~BA- BlAü'NîN PeoTEST&SuuA KAeŞ/N;£C£Frç- /z/os VEHİZJ&JOS 'UW öue&siYLe MÛSLÜ- HAAMLAS. MeCU'S TOPLAKmLAfÜNA ALlNMlYA - CAHTUf.SİRJT, İ9(3'TE YUNANİSTAN'A BAGLAfJACMOl KARS 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 1998/123- Karar N<v 2000/241 Davacı Temir Şair vekili taranndan davalılar SSK Genel Müdürlüğü ve Mustafa Gûnay aleyhine açmış olduğu hizmet tespiti davasmın yapılan yargılaması sonunda, <ICar4 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1998/123 esas, 2000/241 karar sayılı dava dosyası karara çıkmış olup dahili davahlardan Son- gül Gûnay ve Sozan Günay'ın belirtilen adreslerine karar febliğ edilemediğinden, karann ilanen teblığine karar verilmiştir. Tebligat Ka- nunu'nun 28 ve devamı maddelen geregince karann ilanen tebliğine, ilan tarihinden itibaren 15 gün geçtikten sonra ilanen tebliğ edil- miş sayılacağı ilan olunur. Basın. 24138 PANO DENİZ KAVUKÇUOGLU Duymaya Doyamamak Fıkrayı herhalde siz de duymuşsunuzdur... Sa- yın Bülent Ecevit'in, 112 yaşına bastığı ve ani bir kararia politikayı bıraktığını açıkladığı hafta, bir ak- şamüzeri evlerinin telefonu çalar... Kendisi çıkar telefona... Karşıdaki erkeksesi, "Sayın Başbakan- la görüşmek istiyorvm..." deyince, Ecevit alışıl- mış zarafetiyle "Ben artık başbakan değilim..." de- yip telefonu kapatır... Bir süre geçtikten sonra te- lefon yeniden çalar... Karşıda yine aynı ses... "Sa- yın Başbakan'la görüşmek istiyonjm..." Ecevit yanıtını yineleyip kapatır telefonu... Ama telefo- nun zili birtürlü durmak bilmez... Karşıda da hep aynı ses... "Sayın Başbakan'la göriışmek istiyo- njm..." Sabn taşar Ecevit'in... "Anlamıyormusun be adam..." diye bağırmaya başlar, "anlamıyormu- sun? Ben başbakan değilim!.. Ben başbakan de- ğilim artık!.." Karşıdaki ses, "Hiç anlamaz olur muyum?" diye yanıt verir, "Ama bunu duymak o kadar hoş ki... Bir türiü doyamıyorum..." • • • Pazar akşamı oynanan Fenerbahçe-Galatasa- ray maçı sonrası benim durumum da pek farklı değildi fıkradaki başbakandan... Son düdükle birlikte telefonum çaîmaya başlamıştı... Arayan- lar Fenerbahçeli dostlanm, arkadaşlarımdı do- ğal olarak... Ne yanıt vereceğimi bile bile arala- nnda sözleşmişler gibi hep aynı soruyu soruyor- lardı: "N'aber?" Ben de, -o anda dudaklarımı ke- mirdiğimi belli etmemeye çalışarak-, "Ne olsun?" diye yanıtlıyordum, "Ait tarafı bir futbol karşılaş- ması işte... 2-1 yenildik... Kutlanm..." Nasıl da uzayıvermişti dilleri?.. Ama soğukkanlılığımı ko- ruyup, hiçbir şey olmamış gibi davranmaktan başka ne gelir ki elimden? Sonuçta, korktuğumuz başımıza gelmiş, Sara- coğlu Stadı'ndan çıkamamıştık... Maçın 12. da- kikasında Ali Güneş'le gelen gol, Fenerbahçeli futbolcuların özguvenlerıni tazelemiş, kırk bin yandaşlarının desteğini de arkalarına alarak, bir "başka" gelmeye başlamışlardı üzerimize... Ha- kem Orhan Erdemir'in. dördüncü hakemin iki dakikalık "uzatma uyansı"n\ dikkate almayarak bi- rinci yarıyı eksik oynatması bir yana, maçın ka- deri ikinci yannın ilk dakikalarında belli olmuştu aslında... İki Fenerbahçeli futbolcu tarafından makasa alınarak düşürülen Hagi, hakeme "Neden kart göstermiyorsun" diye sorunca sarı kart görmuş, gerginliktakımı bir süre için oyundan düşürünce, bir dakika sonra Yusuf takımına ikinci golü ka- zandırmıştı... Bunun hemen ardından Hasan Şaş sakatlanmış, beyin sarsıntısı geçiren futbolcu hastaneye götürülmüştü... Maç boyunca 41 'i ha- kemin düdüğüne neden olan tam 73 faul yapmış- tı Fenerbahçe takımı. Türk futbol tarihinin en "tek- me topuklu" karşılaşmalarından biriydi bu maç... Galatasaray Teknik Direktörü Lucescu, üzerine atılan su bombalan, piller, çakmaklar, madeni pa- ralar nedeniyle kulübesinden dışarı çıkamamış- tı... Ama bütün bunlar yenilgimizi haklı göstere- cek nedenler değildi... Daha hırslı oynayan, da- ha kararlı olan, olanakları daha iyi değerlendirefl taraf kazanmıştı sonuçta... ••• Ama bu, bir türiü sonu gelmek bilmeyen gece telefonlannı haklı çıkartır mıydı? Çıkartmalı mıy- dı? Her yeni zil sesi ile birlikte tepemın tası biraz daha atıyordu... Ne kadar çok fanatik" dostum varmış benim? Kimileri hızlannı alamıyorlar, bir da- ha, bir daha arıyoriardı... işin suyu çıkmıştı artık... Sonuncusunda patlamıştım: "Ulan biraz önce ko- nuşmamış mıydık seninle? Kutlamamış mıydım se- ni?..." Bir kahkaha atmış, "Senden duymak pek hoş oluyor..." demişti. O hırsla telefonun fişıni çe- kip, yatak odasına koşmuş, yorganımın altında bir köstebek gibi büzülüp kalmıştım... Ertesi gün bizim gazetenin bahçesinde yaşa- dıklanm çok farklı mıydı ki sanki... Ibrahim Yıl- dız'ın, ÜmrtZileli'nin, o hatlan kontrolden çıkmış beşuş yüzleri... O sürekli sırıtışlar... O laf atma- lar... Bir ara ben de Sayın Ecevit'i örnek alıp, elı- mi eteğimi çeksem mi şu futbol işinden, diye dü- şünmüştüm ciddi ciddi... Hesapladım... Daha 54 yıl vardı önümde... 54 uzun yıl... Hem vazgeçmek o kadar kolay mı Allahaşkına!.. (Faks:0212-723 84 97) (e-posta:dkavukcuoglu(â tuyap.com) BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1 2 3 4 1/ Genellikle tekke edebi- yatı ürünlerini derleyen anto- 3 loji. 2/ Sıkm- 4 tı verme, üz- me... Kapı ve pencereîerin 6 üst eşiği. 3/ 7 Beyaz etlı bir fi balık.. Ilkel benlık.4/Ola- 9 ğanı aşan büyüklüğü olan. 5/ Hollanda'mn plaka işareti... Eski 2 Yunan kentlerinde 3 pazaryeri. 6/Türkiye 4 ile Suriye arasında 5 birgümrük kapısı. II iki seçenek arasında yapılan seçime daya- lıbilgisayarbirimi... ğ "Oğuz—":Çizeri- miz. 8/ "Pekmez toprağı" da denilen kille ka- nşık kireçli toprak... Adın durum eklerinden bi- ri. 9/ Güzel öttüğü için kafeste beslenen küçük bir kuş... Yağı alınmış sütten ya da yoğurttan ya- pılan peynir. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Arpacık, yılancık, çıban gıbı yaralara venlen ad. 2/ Nazar değmesine karşı tütsü olarak kulla- nılan bir bitki. 3/ Bir resmi sulandırılmış renk- lerle boyama ya da gölgeleme biçimi... Peru'nun başkenti. 4/ Avı çok olan yer. 5/ Çile durumun- daki ipliği yumak yapmak için kullanılan aygıt... Eski Mısır'da güneş tannsı. 6/ Içine başka bir sı- vı kanştırılmamış içki... Tanrı. II Tunus'un pla- ka işareti... Pulculukta hatalı basılmış pullar için kullanılan sözcük. 8/ Eski bir Anadolu uygarlı- ğı... Serbest. 9/ Evin bölümü... Hisse, pay.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle