Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
9 MAYIS 2001 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
17
nektronRc posta: defHzsom6cun4wriyetcom.tr T*l: 0.212.512 05 06 Faks: 0.212.512 44 9?
- Ordu'daki havaalanı
odun deposu olmuş...
"Isparta'daki de
Demirel Müzesi oldu!"
Yakıt
1997 yılında 130
yataklı olan Inegöl
Devtet
Hastanesi'nde
325 ton
kalorifer yakıtı
tüketiliyor...
Kullanılan yakıt, 1998
yılında 260 ton oluyor,
1999 yılında ise 190
tona düşüyor... 2000
yılına gelindiğinde
hastanenin hem fiziki
kapasitesi artmış hem
de yatak sayısı 165'e
çıkmış bulunuyor, ama
yıl boyunca kullanılan
kalorifer yakıtı 74 tonu
geçmiyor... Bursa il
Sağhk Müdürtüğü,
Inegöl Devlet
Hastanesi'nin
kalorifer dairesindeki
bilmeceyi çözmeye
çalışıyor!
Y
üksek Öğretim Kurumu Başkanı Kemal
Gürüz, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet
Sezer'in yeğlediği üniversite rektörlerine
karşı resmen "savaş" başlatmış durum-
da... Diyarbakır'daki Dicle Üniversitesi Rektörü Prof.
Dr. Fikri Canoruç, Gürüz tarafından aynlıkçı terör
örgütü destekçisi ilan edildi... Kemal Gürüz, Trab-
zon'daki Karadeniz Teknik Üniversitesi'ne 1100 ye-
ni kadro verirken Samsun'daki Ondokuz Mayıs Üni-
versitesi'nin istediği 540 kadrodan ancak 180'ini
onayladı. Izmir'deki 9 Eylül Üniversrtesi'nin kadro-
lan da Gürüz'ün tırpanına uğradı. Gürüz, Çanka-
ya'nın yeğlediği rektörlerin etini kolunu bağlamak için
elinden geleni ardına koymuyor. Bir yandan da Sam-
sun'da olduğu gibi yeraltına inen eski kadrolar, üret-
tikleri dedikodularla Gürüz'ün arkasındayeralıyor...
Kimliği bizde saklı kalsın, Dicle Üniversitesi'nden
bir öğretim üyesi Cumhurbaşkanı Sezer'e yazıyor:
"Prof. Dr. Fikri Canoruç'un Dicle Üniversitesi'ne
••
Universitelerrektör olarak atanması üniversitemiz için yeni bir
dönemin başlamasına neden olmuştur. Yeniden ya-
pılanma döneminde üniversitemiz öğretim üyeteri bas-
kı, şantaj, sindirme, korkutma, gözdağı verme gibi
birolayla karşılaşmamıştır. Idarecilerin ikili veyaçok-
lu ortamlarda bir öğretim üyesine yakışmayacak tu-
tum ve davrantş içinde bulunmadıklan; adaba ay-
kın bir konuşmatarzına sahip olmadıklan görülmüş-
tür. Zaten çağdaş bir üniversiteye de yakışan bu-
dur. Rektörümüzün etraftnda öğretim üyelerinden ve-
ya koruma görevlilerinden olusan bir ordu ile gez-
mediği, uygar bir insan ve öğretim üyesi gibi genel-
likle yalnız, eşiyle ve az sayıdaki ilgili şahıslaria bir-
likte olduğu görülmüştür. Üniversite içinde kırgınlık
ve dargınlıklan ortadan kaldırmak için özel çaba
harcamakta olduğu ve kimse ile husumet içinde ol-
madığı açıkça ortadadır. Bunun en açık kanıtı bir ön-
ceki rektörümüz Prof. Dr. Mehmet Özaydın'ın se-
kiz aydan beri üniversitemiz konuk evinde kalması
ve en ufak bir şekilde taciz edilmemiş olmasıdır.
öğretim elemanlanna hak ettiği saygınlığı kazan-
dırmaya çalışan Prof. Dr. Canoruç ve çalışma arka-
daşlannın, şahsi menfaatleri için topluma karanlık
bir gelecek hazırlamaktan çekinmeyecek olanlar ta-
rafından karalanmalan son derece doğaldır. Bu ne-
denlerden ötürü Sayın Rektörümüz şahsında üniver-
sitemizin yıpratılması için yapılacaklara zatı âlinizin
gerektiği takdirde engel olması, üniversitemize ay-
lardır verilmeyen kadroların serbest bırakılması için
katkıda bulunması ve üniversitemizde son derece
haklı gerekçelerle alınan karariann YÖK'te bozula-
rak prestij kaybına uğranmasının önlenmesi husu-
sunu en derin saygılanmla arz ederim."
Yazın, Cumhurbaşkanı'na yazın...
Bakan
1958 yılında Demokrat
Parti iktidannda
çıkanlan bir
yasayla
hükümette bir
gün bile görev alıp
bakanlık yapan
seçilmiş ya da
seçilmemiş bir kişinin,
emekli olduğunda
görevdeki bakan
düzeyinde emekli
maaşı aldığını biliyor
muydunuz?
Yüksek Yerinm Hatb
erdincutku@yahoo.com
SAM Amca'dan sonra şımdi de
ZAM Amca Derviş hizmetinizde
1
Yaşar Okuyan'a yargman ders
SSK Kartal Hastanesi Başhekimi
Dr. Vesile Öngûr, gözünün üstünde
kaşı olduğu için Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan
tarafından görevinden alınmış, yargı
karanyla görevine döndükten sonra
bu kez de yine aynı gerekçeyle
Kadıköy Dispanseri'nde
görevlendirilmiş ve tekrar yargıya
başvuımuştu. Yargı, yürütfneyi
durdurma karanyla birlikte Okuyan
ve onun gibilere ders de verdi:
"657 sayılı yasanın 21. maddesine
göre tüm kamu personeli kendilerini
ilgilendiren her konuda idarelerine
dilekçe verme hakkına sahip
olduklanndan hiçbir idare,
dilekçecileri 'gereksiz ve sık sık'
tanımlamalanyla suçlama hakkına
sahip değildir. Öte yandan,
davacının davranışlan ile
diğer personele kötü örnek olduğu,
çalışanları idareye karşı gelmeye
teşvik ettiği hususlannın somut
belge ve bilgiye dayalı olması
gerekmekte olup dosyaya bu
konuda herhangi bir belge
sunulmamıştır. Bu durumda,
görevlendirmenin dayanağı olan
baştabiplik yasal dayanak
oluşturamadığından ve hizmetin
gereğinin ne olduğu da ortaya
konulamadığından dava konusu
işlem hukuka uygun değildir."
Bilındiği gibi Dr. Ongür, Mattepe'de
SSK'ye ait bir araziyi ANAP'lıların
elinden alıp dispanser yapmak
istediği için görevinden alınmıştı...
ÇED KÖŞESİ
OKTAY EKtNCt
Şener Özler, Bizler ve 'Sizler'...
Şener Özler'ı de yitirdik...
Pazar günü. Mimarlar Oda-
sı'ndaki törende, sonra cami av-
lusunda, sonra yalnız başımı-
zayken... Sadece üzgün değil,
"ezik"tik...
Onun kadar "özveriH" olama-
mıştık... Onun kadar "dnygu-
lu" belki de hiç olamamıştık...
Sadece meslek odamıza değil,
dahası, mesleğimize bile hiç
onun kadar "bağlı" olamamış-
tık...
Bu nedenle eziktik... Asıl ya-
şaması gereken, çok ama çok
yaşaması gereken bir "büge" ar-
kadaşımızın arkasından, o kö-
rolası çaresizlıği boğazımıza
düğümleyıp suskun bakarken,
belki de "yaşıyor olmamızın"
eziklıği ıçindeydik...
Yaşamın, kimi zaman hiç bu
kadar "nankör", hiç bu kadar
"bencil" ve hiç bu kadar "ada-
letsiz" olabileceğini, ciltler do-
lusu kitap okusak öğrenebilir
miydik?..
Bunu, aynı zamanda bizleri,
"duygu ve hayal dünyamızla
mesleki kimliğimizi bürünleş-
tirmeye" yaşamı ve her şeyiy-
le sürekli "davet eden" Şener
lü tanıklanyla birlikte yaşarsa-
nız "siz" olabilirdıniz... Yok-
sa, ne siz kahrdınız geriye, ne
kent, ne demokrasi, ne umutla-
nnız ne de yıne şu Kızkulesi...
•••
Hele ki o şıllık, serseri ruhlu
ve "bakirelerin en orospusu"
Kızkulesi... En dayanıknazola-
nı da "vefasız" Kızkulesi...
Isterse direnemez miydi?..
Nerede kaldı "efsanevi" erişil-
mezliği?.. Bu kadar kolay mıy-
dı teslim olmak?.. Size ait, sa-
dece size ait "imgeleriııi'' ûç ku-
ruşluk turistik lokanta masası-
na "tarife" yapmak?..
Şener, belki de o "hazm" tes-
limiyetin ve yine sizlerin bu da-
yanılmaz teslimiyet karşısında-
ki adeta "umursamaz suskun-
luğunuzun" ardından karar ver-
di çekıp gitmeye... "Alın, an-
lamsız yaşamınızı başınıza ça-
lın..." demeye...
Biliyorum, bunu söylemek,
hani o duygulanrruzı aklıntera-
zisinden geçirip "gerçeği" ya-
kalamamıza yol gösteren güzel
felsefeye pekuygun düşmüyor...
Varsın, uygun dûşmesin...
Hep, her şeyjn gerçek nede-
KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicakuı turk.net
Bahkçılar bile "erişemezdi..." Şener'in "kryamadığT da baydn...
Özler'den öğrendik... Bazılan-
mız bu daveti kabul etti, yaşa-
mını anlamlı ve onurlu kıldı...
Bazılanmız da ya kabul etme-
diler ya da zaten "anlamadı-
lar", anlamadıklan için de hiç
bir zaman "eziklik"duymadı-
lar...
Kızknlesi'nin hıçkınklan kar-
şısında bile, hep "donuk"tu-
lar...
•••
Peki, Şener'i sadece biz mi
yitirdik?.. Hayır, asıl "siz" yi-
tirdiniz... Bir daha söyleyeyim;
"asü" sizler yitirdinız!..
"Sizler", kimler misiniz?..
Bu ülkenin, bu kentin, hatta
mahallenizin ve belki de evini-
zin, tümûnden de öte "hepini-
ze" ait olan Kızkulesi'nin...
Her geçen gün nice değerleri-
nin yok edilmesine aldırsanız
da aldırmasanız da, sadece yi-
ne sizin için, evet hep "sizler
için" o değerleri savunma uğ-
runa önce nefesini, sonra yüre-
ğini, derken yaşamını tüketen
Şener Özler'in, sevgili "insan"
dostlansıruz...
Çünkü, sizler ancak geçmiş-
ten geleceğe akıp giden zama-
nın duygu, emek ve anılarla yük-
nini bilip, rahatladık da ne ol-
du?..
Işte şimdi ya da geçen cumar-
tesi sabahından bu yana, ve hat-
ta sonsuza dek... Ne o herkese
ait bir sevgili olan Kızkulesi var
Salacak açıklannda ne de sınır-
sız bir umutla bunun sizler için
ne büyük bir kayıp olduğunu
anlatmaya kendini adayan Şener
var...
"Gerçek", işte bu kadar açık
değil mi?..
* • •
ŞenerÖzler'i, bizlerve sizler,
"hepimiz" yitirdik...
Pazar günü, Mimarlar 0da-
sı'ndaki törende, sonra cami av-
lusunda, sonra yalnız başımı-
zayken... Sadece üzgün değil
"ezik"tik... Neden onun gibi
olamamıştık?..
Bir ölümün ardından, böyle-
si bir duygu, herhalde çok "en-
der" yaşamr... Ve bana kalırsa,
bir daha artık "hiç" yaşanmaz.
Çünkü hiç kimse Kızkulesi'ni,
"herkesin kalsın" diye onun
kadar "uzaktan" ve dokunma-
ya bile kıyamadan sevemez...
oekinci@cumhuriyetcom.tr
ÇİZGİLÎK KÂMtL MASARACI
HARBİ SEMtHPOROY semihporoy(ayahoo.com
TARtHTE BUGÜN MÜMTAZARIKA* 9 Mayıs
Rumlar '//ı adedd y<M*nm bayrağt
fc', »vi/nore/ere lar-
k l
GİRIT MECLIS/NfN YEMINI
4910'OA SUtSÜU,Gieir MECUSİ, YufiJAN
BAĞUUK. YGMİUÎ errt.. I&&3'OA OSAMULI GSE_
Meuüit'ue G/eeıv Gf&r, MS&CEZI KANOfre
KEMTİ OLMAIC Û2£&S Sıe. erAUET PUSUMU-
NA SOUtLMUfTU. W3O'PA, YUUAUİSTKUUM
C&MAUU D£VLETlhpSN AYKIUP BAĞrMSlZLIĞI-
Mİ KAZANHJCA, SieİT BUML/)jei, ACrtNtN YU~
NAAlismU'A 8A6UVJMA& rÇıAJ BfeÇOK < f 2
ÎSYAM ÇJKARMIŞTI. 1910 'PA, GiB.iTMecü-
SiNPe YUNAU KBAUMA SAĞUUK YŞMifJI
eDiLMESİ, MÜSLÛMAAJ TEMSİLCİLe&M V£~BA-
BlAü'NîN PeoTEST&SuuA KAeŞ/N;£C£Frç-
/z/os VEHİZJ&JOS 'UW öue&siYLe MÛSLÜ-
HAAMLAS. MeCU'S TOPLAKmLAfÜNA ALlNMlYA -
CAHTUf.SİRJT, İ9(3'TE YUNANİSTAN'A BAGLAfJACMOl
KARS 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 1998/123- Karar N<v 2000/241
Davacı Temir Şair vekili taranndan davalılar SSK Genel Müdürlüğü ve Mustafa Gûnay aleyhine açmış olduğu hizmet tespiti davasmın
yapılan yargılaması sonunda,
<ICar4 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1998/123 esas, 2000/241 karar sayılı dava dosyası karara çıkmış olup dahili davahlardan Son-
gül Gûnay ve Sozan Günay'ın belirtilen adreslerine karar febliğ edilemediğinden, karann ilanen teblığine karar verilmiştir. Tebligat Ka-
nunu'nun 28 ve devamı maddelen geregince karann ilanen tebliğine, ilan tarihinden itibaren 15 gün geçtikten sonra ilanen tebliğ edil-
miş sayılacağı ilan olunur. Basın. 24138
PANO
DENİZ KAVUKÇUOGLU
Duymaya Doyamamak
Fıkrayı herhalde siz de duymuşsunuzdur... Sa-
yın Bülent Ecevit'in, 112 yaşına bastığı ve ani bir
kararia politikayı bıraktığını açıkladığı hafta, bir ak-
şamüzeri evlerinin telefonu çalar... Kendisi çıkar
telefona... Karşıdaki erkeksesi, "Sayın Başbakan-
la görüşmek istiyorvm..." deyince, Ecevit alışıl-
mış zarafetiyle "Ben artık başbakan değilim..." de-
yip telefonu kapatır... Bir süre geçtikten sonra te-
lefon yeniden çalar... Karşıda yine aynı ses... "Sa-
yın Başbakan'la görüşmek istiyonjm..." Ecevit
yanıtını yineleyip kapatır telefonu... Ama telefo-
nun zili birtürlü durmak bilmez... Karşıda da hep
aynı ses... "Sayın Başbakan'la göriışmek istiyo-
njm..." Sabn taşar Ecevit'in... "Anlamıyormusun
be adam..." diye bağırmaya başlar, "anlamıyormu-
sun? Ben başbakan değilim!.. Ben başbakan de-
ğilim artık!.." Karşıdaki ses, "Hiç anlamaz olur
muyum?" diye yanıt verir, "Ama bunu duymak o
kadar hoş ki... Bir türiü doyamıyorum..."
• • •
Pazar akşamı oynanan Fenerbahçe-Galatasa-
ray maçı sonrası benim durumum da pek farklı
değildi fıkradaki başbakandan... Son düdükle
birlikte telefonum çaîmaya başlamıştı... Arayan-
lar Fenerbahçeli dostlanm, arkadaşlarımdı do-
ğal olarak... Ne yanıt vereceğimi bile bile arala-
nnda sözleşmişler gibi hep aynı soruyu soruyor-
lardı: "N'aber?" Ben de, -o anda dudaklarımı ke-
mirdiğimi belli etmemeye çalışarak-, "Ne olsun?"
diye yanıtlıyordum, "Ait tarafı bir futbol karşılaş-
ması işte... 2-1 yenildik... Kutlanm..." Nasıl da
uzayıvermişti dilleri?.. Ama soğukkanlılığımı ko-
ruyup, hiçbir şey olmamış gibi davranmaktan
başka ne gelir ki elimden?
Sonuçta, korktuğumuz başımıza gelmiş, Sara-
coğlu Stadı'ndan çıkamamıştık... Maçın 12. da-
kikasında Ali Güneş'le gelen gol, Fenerbahçeli
futbolcuların özguvenlerıni tazelemiş, kırk bin
yandaşlarının desteğini de arkalarına alarak, bir
"başka" gelmeye başlamışlardı üzerimize... Ha-
kem Orhan Erdemir'in. dördüncü hakemin iki
dakikalık "uzatma uyansı"n\ dikkate almayarak bi-
rinci yarıyı eksik oynatması bir yana, maçın ka-
deri ikinci yannın ilk dakikalarında belli olmuştu
aslında...
İki Fenerbahçeli futbolcu tarafından makasa
alınarak düşürülen Hagi, hakeme "Neden kart
göstermiyorsun" diye sorunca sarı kart görmuş,
gerginliktakımı bir süre için oyundan düşürünce,
bir dakika sonra Yusuf takımına ikinci golü ka-
zandırmıştı... Bunun hemen ardından Hasan Şaş
sakatlanmış, beyin sarsıntısı geçiren futbolcu
hastaneye götürülmüştü... Maç boyunca 41 'i ha-
kemin düdüğüne neden olan tam 73 faul yapmış-
tı Fenerbahçe takımı. Türk futbol tarihinin en "tek-
me topuklu" karşılaşmalarından biriydi bu maç...
Galatasaray Teknik Direktörü Lucescu, üzerine
atılan su bombalan, piller, çakmaklar, madeni pa-
ralar nedeniyle kulübesinden dışarı çıkamamış-
tı... Ama bütün bunlar yenilgimizi haklı göstere-
cek nedenler değildi... Daha hırslı oynayan, da-
ha kararlı olan, olanakları daha iyi değerlendirefl
taraf kazanmıştı sonuçta...
•••
Ama bu, bir türiü sonu gelmek bilmeyen gece
telefonlannı haklı çıkartır mıydı? Çıkartmalı mıy-
dı? Her yeni zil sesi ile birlikte tepemın tası biraz
daha atıyordu... Ne kadar çok fanatik" dostum
varmış benim? Kimileri hızlannı alamıyorlar, bir da-
ha, bir daha arıyoriardı... işin suyu çıkmıştı artık...
Sonuncusunda patlamıştım: "Ulan biraz önce ko-
nuşmamış mıydık seninle? Kutlamamış mıydım se-
ni?..." Bir kahkaha atmış, "Senden duymak pek
hoş oluyor..." demişti. O hırsla telefonun fişıni çe-
kip, yatak odasına koşmuş, yorganımın altında bir
köstebek gibi büzülüp kalmıştım...
Ertesi gün bizim gazetenin bahçesinde yaşa-
dıklanm çok farklı mıydı ki sanki... Ibrahim Yıl-
dız'ın, ÜmrtZileli'nin, o hatlan kontrolden çıkmış
beşuş yüzleri... O sürekli sırıtışlar... O laf atma-
lar... Bir ara ben de Sayın Ecevit'i örnek alıp, elı-
mi eteğimi çeksem mi şu futbol işinden, diye dü-
şünmüştüm ciddi ciddi... Hesapladım... Daha 54
yıl vardı önümde... 54 uzun yıl... Hem vazgeçmek
o kadar kolay mı Allahaşkına!..
(Faks:0212-723 84 97)
(e-posta:dkavukcuoglu(â tuyap.com)
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDANSAĞA: 1 2 3 4
1/ Genellikle
tekke edebi-
yatı ürünlerini
derleyen anto- 3
loji. 2/ Sıkm- 4
tı verme, üz-
me... Kapı ve
pencereîerin 6
üst eşiği. 3/ 7
Beyaz etlı bir fi
balık.. Ilkel
benlık.4/Ola-
9
ğanı aşan büyüklüğü
olan. 5/ Hollanda'mn
plaka işareti... Eski 2
Yunan kentlerinde 3
pazaryeri. 6/Türkiye 4
ile Suriye arasında 5
birgümrük kapısı. II
iki seçenek arasında
yapılan seçime daya-
lıbilgisayarbirimi... ğ
"Oğuz—":Çizeri-
miz. 8/ "Pekmez toprağı" da denilen kille ka-
nşık kireçli toprak... Adın durum eklerinden bi-
ri. 9/ Güzel öttüğü için kafeste beslenen küçük
bir kuş... Yağı alınmış sütten ya da yoğurttan ya-
pılan peynir.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Arpacık, yılancık, çıban gıbı yaralara venlen
ad. 2/ Nazar değmesine karşı tütsü olarak kulla-
nılan bir bitki. 3/ Bir resmi sulandırılmış renk-
lerle boyama ya da gölgeleme biçimi... Peru'nun
başkenti. 4/ Avı çok olan yer. 5/ Çile durumun-
daki ipliği yumak yapmak için kullanılan aygıt...
Eski Mısır'da güneş tannsı. 6/ Içine başka bir sı-
vı kanştırılmamış içki... Tanrı. II Tunus'un pla-
ka işareti... Pulculukta hatalı basılmış pullar için
kullanılan sözcük. 8/ Eski bir Anadolu uygarlı-
ğı... Serbest. 9/ Evin bölümü... Hisse, pay.