15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8MAYIS2001SAU 14 KULTUR [email protected] TİYATRO DÜNYASINDAN DİKMEN GÜRÜN Oyuncuhık bîr mucizedirGeride bırakmak üzere olduğıımuz tiyatro mevsiminde AliPoyrazoğhı ve tiyatrosu, "Ko- bay"la pek çok ödûl aldı. Sanatçı, oyundaki usta yorumuyla bir kez daha akıllara takıldı. Tiyatroyu, Poyrazoğlu, oyuncu ile seyirci ara- sında çakan parlak bir kıvılcım olarak tanım- lıyor... Ne hoş ki bu kıvılcun tiyatro sahnesi- ne adımını attığı 196O'lı yıllardan beri sürek- li çakıyor. Oyunculuk sanatı için, "Thespisten bu yana 2000 yıkbr sûren bir yanş" diyor. Bu, sanatçının önce kendisiyle, sonra meslektaş- lanyla girdiği zor bir yanş. "Oyunculuk bir mudzenin içine dûşmektir bence" diye ekli- yor Poyrazoğla "tnsan bu mudzenin içinde var olabilmek için mücadele etmek zorundadır. Bu mücadeleyi oyunculuğu gerçekten bir tnu- cize olarakgörebüenJer kazanır.Herakşam fark- h bir seyirciyle baş başa kalmak da mudzenin önemli bir parçasıdır. Bugûne kadar tiyatro- mın hemen her daiında dddiişleryaptnn. Ama, asıl mudzenin sahne üstûnde gerçekleştigine, er meydanuun sahne olduğuna inanıyorum. Çûnkü, sanatçının bürüneceğj karakteri dö- keceği heykeli her akşam yenidenyaratma mu- dzesi ancak tiyatro sahnesinde yaşanabilir." Sevgi ve duygu yüklü olduğu kadar gerçek ve yalınbirbakış... Ekonomik kriz ve tiyatro Ali Poyrazoğlu şu sıralarda çok heyecanh.. çûnkü Izmir Belediye Başkanı Ahmet Pirişti- na, Metin Deniz'in mimari katkılanyla Kül- tûr Park'ta yaptırdığı iki tiyatro binasından birini genç tiyatroculara tahsis etmiş. Poyra- zoğlu da bu olumlu girişimi ve gençleri des- teklemek amacıyla burada bir Gençlik Tiyat- rosu kurma karan alıyor. Proje hemen yaşa- ma geçiriliyor; sanatçı bir tiyatro okulu açı- yor ve bir ayağı Izmir'de bir ayağı Istanbul'da, sürdürülen yoğun atelye çalışmalan sonucun- da bu genç ve dinamik ekip Çehov'un eserle- rinden oluşturulan bir kolajla seyirciyle bulu- şuyor. Poyrazoğlu gençlerle çahşmaktan tat alan bir sanatçı. Onlara bir şeyler öğretırken onlar- dan bir şeyler öğrendığinı ve de kendisini bir 'Eleştiri demek, sevgi demektir. Eleştirinin temelinde sevgi yatmalıdır. Sevginin girmediği eleştirilerle karşı karşıya kalındığı dıırumlarda ise kesinlikle cevap verilmesi gerektiğini düşünüyorum.' laboratuvar çalışmasının içinde bulduğunu söylüyor ve ekliyor, "Üç haftadır ükhm ük- hmoynuvonız.ÇocııkIarmhicbiriyıklızoyun- cu değil, ama oyun doiuyor. Onûmûzdeki yüa çok gûzel projelerim var Gençlik Tiyatrosu idn." Bu noktada biraz da tiyatrolanmızın içinde bulunduğu ekonomik krize değiniyoruz. Ali Poyrazoğlu bu krizin tüm tiyatrolan kapsadı- ğı görüşünde değil. "Türkrye'nin yaşamakta olduğu kriz, ûlkenin kendini içine düşürdüğü açmazlardan doğmuş bir krizdir. Yapısal bir değişiklik olursa bu krizi aşacağmuzı düşünü- yoruz. Tiyatroda da aynı şey söz konusu. Her tiyatro hem kendi açısından hem genelde Tûrk tiyatrosu açısından şunu sorgulamah; tiyatro krizi bugünün ekonomik kriziyle mi ortaya çıkü, yoksa daha önce de kriz vardı da bu du- rum ekonomik krizle daha mı derinJeşti?" Ozal dönemıyle birlikte başlayan depoliti- zasyon sürecinin artık devrini kapatmış oldu- ğunu konuşuyoruz. "Seyirdmiz, gençlerimiz dünya meseleİeriyle, sanatia, sanattafarkh ba- laşlaria Ugüi hak geldiler. Görüyorsun, Tiyat- ro FestivalTne çağmhğm oyunlara yer bulun- muyor, bu oyunlan çaür çaür tarttşryor seyir- cL Daha fariasınt, daha farkhsmı görmek isti- yor_ Dünya kûçüldü arok. Birçok şeyi takip eden insanlar farkh sorular sormaya başladt- lar yaşamla Ugili, sanatla ilgfli. Bu sûreci anla- yamayan ve kaçıran tiyatrolann dünyaya, ül- keye ve sanata yeniden bakmalan gerekir di- ye düşünüyorum. Ben, bunuyapryorum ve çok iyi netice ahyorum." Eleştiri ve düzey Güzel şeylerden söz ediyoruz Ali Poyrazoğ- lu ile. Yıllar öncesine gidiyoruz, bugüne dö- nüyoruz. Bu akış içinde söz ödüllere, eleştiri- ye uzanıyor. "Dünyanm her yerindeödüBer,en parlak olanlar arasmda bir yanşür. Dünyanm her ülkesinde bu böyk sürüyorve sürecek Çok zor aşamalardan geçen bir ülkede ben ve mes- lektaşlanm büyük özveriyle bir sanat dahnı ayakta tutma savaşı veriyonız. Hepimizm çok iyi bildiği ohımsuz koşullara karşnı bu ülkede yıHanhr tiyatro yapmayı sürdüren, tiyatronun bir ucundan tutan herkes ve seyircimiz ashnda birer ödül hak ediyor. Hani poİitikacılann sık- ça kullandıklan bir 'talihsizbeyan' lafi vardn*. Son günlerde,Afrfe Tiyatro ÖdüDeri üstüne bir iki köşe yazaruun yazdüdannı da ben işte böy- le talihsiz beyanlar olarak değeriendiriyorum. Ödül alanlar için 'dandik' demenin veya jüri- yi karalamanın utanç verici olduğunu düşünü- yorum. Kaldı ki. kamuoyunun bizlere dandik gözüyle bakmadığuu çok iyi bitiyoruz. Bizlerin iki günde beurmiş medya starlan obnadığum- n da çok iyi bihnek gerekir. Eleştiriye açık bir meslek)-apıyt>ım.Yaptktanmıabeğenendeolur beğenmeyen de. Ödüller için de aynı şey söz ko- nusudur. Sonuçlara kaülan da ohır_ kanhnayan da. Ama, basmdaki baa insanlann çok aşağt- larda bir yerlerden bir taruşma başlatma çaba- lannı çok yanhş ve anlamstz buluyorum. Bu kadar aşağdardan başlayan hiçbir konunun üs- tündekoouşubmaz. Eleştiri demek,sevgi demek- tir. Eleştirinin temelinde sevgi yatmalıdır. Sev- ginin girmediği eleştirilerle karşı karşıya kalın- dığı durumlarda ise kesinlikle cevap verümesi gerektiğini düşünüyorum." Bu zevkli sohbet için teşekkürler Ali Poyra- zoğlu. Karşı Sanat Çalışmalan'ndaki sergi, bu coğrafyaya ait gerçeklikler üzerine kurulu erli Malı'ndan Yurttan Sesler'e• Sergi farklı açılardan okumaya müsait kavramsal bir altyapı banndınyor. Bu coğrafyaya ait pastiche kaçan, zaman ve bağlamı yitirilmiş, paradoksal görünüşler deyer alıyor. LEVENTÇALJKOĞLU ~ Karşı Sanat Çalışmala- n'nda bir grup sanatçının gerçekleştirdiği "Yurttan Sesfcr" adlı sergi, farklı açı- lardan okumaya müsait kav- ramsal bir altyapı banndı- nyor Örneğin lrfanÖnür- men" in bir mekân düzenle- mesine dönüşen çalışması, bizi Sosyal Sigortalar Ku- rumu veya tapu kadastro dairelerinde her şeyin iç içe girdiği Kafkaesk düzene, kaybolan evrakın yerini sa- dece evrakı dosyalayan me- murun bulabileceği Türk işi bir çahşma anlayışına götürüyor. Kamu dairelerinin bu- gün dahi devam eden dos- ya takip yöntemleri, geriye muatıfbekletilen arşiv mal- zemesinin bilinmezliğe doğ- ru yolculuğu. üzerinde "yangmda Uk kurtanlacak" ibaresi bulunan, ama kurtanlmama olasılığı yüksek çelik bir dolap, (zaten kimin umu- runda!) pek çok gereksiz malzeme- nin üzerinde gelişigüzel durduğu DMO yapımı bir masa ve hemen al- tmda kışın memurun üşüyen ayak- lannı ısıtan bir elektrikli sobanın yer aldığı düzenleme tam anlamıyla yur- dumun devlet dairelerindeki tuhaf, şekilsiz işleyişi hatırlatıyor. Dosyalama sistemiyle beraber da- irenin duvarlarını süsleyen linç ve çe- vik kuvvetin copladığı vatandaşlara ait resimler ise fişlenen bireyin bü- rokratik çarkın içerisinde nasıl kay- bolabileceğini, sesini duyurmak için dosyalara başvursa büe belki de hiç- bir zaman bu dosyalara ulaşamaya- cağını ima ediyor. Zaten sırtında nu- marası yazılı ve fıhristte bu numara- lara karşılık gelen dosyalan bulmak Neriman Fblat 'Sanşınlar' (Üstte), Irfan Önürmen 'Gecenin Şarlası' (Üstte sağda), Gül çin Aksoy 'Süaşık' (Ahta sağda) mümkün değil. 198/01 500 ya da 98/32 501 gibi gelişigüzel (memu- rumuzun matematiksel dehası) sayı- larla künyelenen bu dosyalar, sergi es- nasında da izleyicinin rahatlıkla bu- lamayacağı, hatta ararken sinirlene- bileceği kadar doğal(!) yerleştirilmiş. Dosyalann içinde gazete parçala- n, boya, kumaş, karton vb. malze- meyle gerçekleştirilen kolajlar da tam anlamıyla 1980 sonrasında Tür- kiye'nin geçirdiği kültürel evrimi özetliyor. Ozal sermayeciliği, çete- ler, Papatyalar, renkli gece yaşamı, Şamdan, Galaxy türündeki eklerin sosyete sayfalan, gazetelerin pro- mosyon amacıyla verdikleri, çocuk- lan aptallaştırmaya yönelik kâğıt- tan oyunlar, yasaklanan, tabu sayı- lan erotik dergiler. açıkçası kendi- sine ait bir işleyişi olan yurdumun rüm hengâmesi, karmakanşıklığı, değer yargılan bir araya getiriliyor, Irfan'ın bu düzenlenişinde. Buna karşılık alfabemizdeki sesli harflerden hareketle Türklerin kahra- manlıklannı okuyan u Extramücade- le"nin grafik işleri, yurdumun "ülkü- selleştirilen" seslerini Cumhuriyet idealizmine yönelterek tarihsel ola- rak izleyiciyi biraz daha geçmişe ve şimdiye çekiyor. Güneş dil teorisin- den Türkçülüğün esaslanna, sanayi, ekonomi ve askeri alanlardaki göğüs kabartıcı ve göz yaşartıcı faaliyetle- rimizden fiyaskoyla sonuçlanan giri- şimlere kadar bir Cumhuriyet eleşti- risini görünür kılıyor bu işler. 21 Şu- bat 1923 'te lzmir'de Kâzun Karabe- kir Paşa'nm başkanlığı altında topla- nan "MilH tktisat Kongresi''nde, Pa- şa'nın "Latin Harflerini Kabul Ede- meyiz'' başlığı altındakı konuşması, yere çakılan "Türk Uçağı'', Türklük üzerine kopanlan efsaneler, Bizans- lılann ruhuna korku salan Tarkan... Kısacası bize ait karakteristik pek çok imge özenle kitsch çerçeveler içerisinde sergileniyor. Bu iki ironik ve meseleyi karşrt açı- lardan okuyan bakışın yanında An- tonio Cosentino'nun, "Bütün Müs- hlm Sevenlere'' armağan ettiği tam kadro futbol takımı "hatıra^jortre'' çalışması ise yurdumun seslerine daha içeriden, sıcak, sevecen ve nos- taljik bir iyimserükle yaklaşıyor. En- telektüel ve aydınlann burun kıvı- rarak baktıklan, yozlaşan değerlerin suçlusu olarak itham ettıkleri arabesk müziğin taçsız kralı, Cosentino'nun boya çahşmasında bir futbol takı- mının kaptanı pozisyonunda. Bu- nunla beraber, Antonio'nun içi boş iki naylon torbaya ait resimleri ise onun tuvali tek başına kaplayan "Ay- gaz" çalışmalanndaki yerel imge tercihinin bir devamı olarak görüle- bilir. Öte yandan, Istanbul sokakla- nnda gerçek sanşm bayan avına çı- kan Neriman Polat'ın fotoğraflan ise sonradan boyama bir sahtecüiğe, görünüşün ardındakine, ger- çek olana ılişkın sokak ara- sı bir tespitte bulunmakla kalmıyor, karayağız Türk erkeğinin sanşm kadınlara olan zaafmı da ortaya seri- yor. (Neriman'm kendisi- nin de esmer olduğu düşü- nüldüğünde bu avın sınır- lan daha da genişleyebiür!) Sergide bu coğrafyaya ait pastiche kaçan, zaman ve bağlamı yitirilmiş, para- doksal görünüşler de yer alıyor. Gül Dgaz'ın Kilyos sahilinde çektiği, kilomet- relerce devam eden plajın bir kenanna iliştirilmiş can- kurtaran gözetleme kulesi- nin üzerine asıh "Butik" ta- belası, yurdum insanının he- deflerini, kapitalci mantığı- nı, dengesizliğini, insam al- lak bullak eden ölçü ve ta- nımlannı akla getiriyor. Aynca bu sahil şeridini bir kondisyonlu kürekle aşma fıkriyle butiğe doğ- ru kürek çeken bir adarrun yer aldığı video çahşma da sıraladığımız fıkirleri bir kez daha doğruluyor. Benzer şe- kilde Gülçin Aksoy'un sa- nat camiasında adı geçen (buna kendi sergi arkadaşla- n da dahil) sanatçılan aynı anda konuşturduğu ve dola- yısıyla hiçbirisinin sesini net olarak işitmediğimiz video çekimi ise yine bu toprak- lara ait vizyon kesişmeleri- ni, benmerkezciliği, vurdumduy- mazlığı, çok bilmişliği hatırlatıyor Nur Koçak'ın, resimlerindeki hiper- gerçeklik meselesini sorunsallaştı- ran köylü çocuklanna ait fotoğraf- lar, Nancy Atakan'ın tstanbul tak- sicilerinin günlük yaşantısmı yansı- tan fotoğraflan, Maria Sezer'in gö- çerliliği hatırlatan, çeşitli nedenler- le (mübadele vb.) yolları aynlan dostlann isimlerini yazdığı düzen- lemesi ve Raziye Kubat'm boya ça- lışmalan farklı açılardan bu mem- leketin çoksesliliğine işaret ediyor. Sergideki pek çok işin galeri içe- risinde uygun noktayı bulamadığı- m, bazı yapıtlann konsepti neredey- se ıskaladığını, yapıtlar arası geçiş- lerde herhangi konseptüel bir bü- tünlük kurulamadığmı ve hatta ge- çen yılki Yerli Malı sergisi ile kı- yasladığımızda Yurttan Sesler'in enerjisini doğru noktaya yönlendi- remediğini söylemek mümkün. Y4ZIODASI SELİM İLERİ AlayveAcıd) Gecede yayımlandığında Hallaç'ı okumamış- tım. Leyla Erbil'i tanımıyordum. Hallaç 1960ta ya- yımlanmış. Leyla Erbil, Gecede için sekiz yıl ge- reksinmiş. Çevremdeki kişiler 'azyayımlayan' yazariann ti- tizlikleri üzerinde pek durmazlardı. Yazann değe- ri, bazan da çok sayıdaki eseriyle ölçülürdü. Gecede beni büyüledi. Özellikle, kitaba ad ve- ren öyküyü birçok kez okudum. Hele o yıllarda ki- mi satırlannı ezbere bilirdim. Leyla Erbil'in öyle ez- bere bildiğim, belleğimde yıllarca koruduğum tüm- celeri, söz dizimleri vardır. İşin aslı aranırsa "Gecede" öyküsünü tam çö- zemiyordum. Kişiler vardı; kişilerin var olduklan za- man ve mekân tek miydi, birlik gösteriyor muydu, kestiremiyordum. Fakat öykünün atmosferi için- de dolanıp dururdum. öyküye derin anlam katan bulanıklık, yansıtıl- mtş bohem çevrenin birdenbire 'sahicilik' kazan- masını sağlıyordu. Bunu o zaman düşünmüş ola- mam. O zaman söze dökemeksizin hissetmiştim. Leyla Erbil'in öykülediği çevrelere girip çıkıyor- dum, o pas rengini, pas tadını "Gecede*Vi oku- duktan sonra birdenbire ayırt ettim. Leyla Erbil, ge- riye kalanı, 'tortu'yu yazabilmişti. Tortuyu yazmak sanıldığınca kolay degildir. Baş- tan sona düzen içinde anlatmanın, yazmanın yol- lan ve yöntemleri vardır. Ama tortu hem sonsuz duyuş ve izlenimi gereksinir hem de yazıya geçer- ken, bunlann belli bir teknik içinde kullanılmasını kesinlikle reddeder. Leyla Erbil'in her öyküsünde tek ve biricik, bir daha kullanılamayacak bir teknik söz konusudur. Öte yandan, bu öyküler arasında, şaşırtıcı ya- kınlıklar, akrabalıklarsöz konusudur. Edebiyatımı- zın benzersiz başkaldın öyküsü diyebileceğim "Va- pur" dışta tutulursa, Erbil'in bütün öykülerinde ki- şiler birer çifte ahlak temsilcisidir. Yalnız öykü kah- ramanı 'vapur' bildiği yolda gider. ötekiler, her an, çifte ahlakın buyurganlığında sayısız kişilik değiş- mesine uğrarlar. Kimileri bilincindedir bu soysuz- laşmanın, acı çekerier; kimileri de, soysuzlaşma- lannı, düzenle uyuşmalannın bir gereği sayariar. Gecede'den sonra Leyla Erbil'le dost olduk. Us- ta bir yazann genç bir yazar adayına armağanıy- dı bu dostluk. Hallaç'taki çok sevdiğim "Incik Bon- cuk" hikâyesinde olduğu gibi, çat kapı giderdim Leyla Hanım'a. Levent'te bir evdi. O akşamüzer- leri bana harikulade gelirdi. Şimdi yanlış hatırtamryorsam, Leyla Erbil o sı- ralar Tennessee VVilliams'tan bir oyun çeviriyor- du, Yeryûzü Cenneti. Tuhaf Bir Kadın'm kaleme getirilmesi de o günlere rastlar. Tuhaf Bir Kadın'ı çok merak ediyordum. Leyla Hanım bir akşam bana kitapta Mustafa Suphi'yi de yazdığını söyledi, kaynaklanndan söz açtı. Eve döner dönmez "Mustafa Suphi" adlı bir öykü çır- pıştırdım; yayımlandı yayımlanacak Pastırma Ya- z/'nın başına koydum. Gençlik heyecanıydı; çok çirkin bir şey yaptığımın bilincinde değildim. Böylece Leyla Erbil'in dostluğunu uzun yrilaryi- tirdim. Tuhaf Bir Kadın yayımlandığında artık çjö- rüşmüyorduk. Yayınevi kaprisleriyle boğuşarak okura sunulabilmiş Tuhaf Bir Kadın'ı göz kamaş- tınci bulmuştum. Amaduygulanmı söyleyebilmek için geç kalmıştım, o güzel, ince akşamüzerteri ge- ride kalmıştı... Bu roman Leyla Erbil'in keskin alaycılığını büs- bütün billuriaştınr. Kadın mıdır tuhaf olan, yaşam, düzen, dünya rmdır yoksa? Ülkülerimiz, bilgi ve bi- rikimlerimiz, tasaıiadığımız yeni dünya, ikide bir- de içinde debelendiğimiz korkunç burjuva ahla- kına toslar, her defasında sadece bir umut olarak kalır. Leyla Erbil hem 'tuhafkadın 'ı yerden yere ça- Iryor hem de hepimizi 'tuhaf kılan her şeye alay- la, sövgüyle bakıyordu. Elbette kaskatı bir acının eşliğinde. Takvimde tz Bırakan: "O düğün gecesi, ablasının ilk kez biryabancı adamın koynuna gireceğini ilan etmesi demek olan o toplantı, çocukluğunda sıksık utanarak dü- şündüğû bir şeydi. Onlar ayıp bir şey yapacakla- n o akşam, bu yûzden herkesten kaçmalan, sak- lanmalan gerekirken, biryığın insan toplamışlar, üstelik anne ve babalannın gözleri önünde gülüp eğleniyorlardı." Leyla Erbil, Hallaç CBaySuret"), CanYay., 1988. Morristen fetanbul ProjesT • Kültür Servisi - tstanbul Bilgi Üniversitesi Müzik Bölümü bünyesinde oluşturulan 'Butch Morris/lstanbul Projesi', bugün Babylon'da bir konser verecek. 'Butch Morris/lstanbul Projesi', Istanbul Bilgi Üniversitesi Müzik Bölümü öğrencilerinin 2000-2001 ders yılı boyunca sürdürdükleri bir çahşma. Proje, beş konser ve bir CD hazırlığıru kapsıyor. Butch Morris, caz, new music, doğaçlama ve modern müziğin önde gelen yenilikçilerinden biri. 1970'lerin ortalannda New York'ta her gece 'Enerji Orkestrası'yla sahneye çıkması, conduction teorisi için ilham kaynağı oldu. Conduction, bir müzik topluluğunun doğaçlama yoluyla müziği yaratması olarak adlandınlıyor. Bugün, saat 21.30'da Babylon'da yapılacak konserde, Kompozisyon Bölümü öğrencilerinin bestelerini, tstanbul Bilgi Üniversitesi Müzik Bölümü'nün öğrencileri, Butch Morris'in conduction tekniğiyle yorumlayacaklar. Mayıs sonunda stüdyo kaydına başlanacak olan aynı çalışmanın CD'si, haziran ayı sonlarma doğru Bilgi Üniversitesi Yayınlan'ndan çıkacak. Yer,9ök,deniz • Kümır Servisi - National Geographic Society, Türkiye'de yayın hayatına başlamasuu kutlamak amacıyla 16 Mayıs'a dek Yıldız Istabl-ı Amire Manej Binası'nda sürecek olan bir sergiye ev sahipliği yapıyor. "National Geographic Büyük Keşifler" adını taşıyan sergide, National Geograpic Society'nin fon sağladığı keşif ve araştırmalardan örnekler bulunuyor. 1890'dan günümüze macera ve keşif ruhunu yansıtan fotoğraflar ve birbirinden ilginç keşif öyküleriyle kurgulanan sergi, okyanusun derinliklerinden farklı toplumlara, dinozor fosillerinden ilk renkli hava fotoğraflanna dek uzanan geniş yelpazeli bir yapı sunuyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle