Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 3 NİSAN 2001 SALI
14 kultur@cumhuriyet.com.tr
SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL
'Arzu Tramvayı'nın son durağıAmerikalı oyun yazan Tennessee
WilKams'ın çağdaş dünya klasikle-
ri arasında önemli bir yeri olan ''Ar-
zu TramvavT başlıklı oyunu, Anka-
ra Devlet Tıyatrosu'nun bu yılki
oyunlan arasında yer alıyor.
"Arzu Tramvayı"nı dünya düze-
yinde panltılı kılan, Vhian Leigh
ile Marlon Brando'nun karşılıkh
oynadıklan siyah-beyaz Elia Kazan
filmidir. Bu tüm zamanlann "Arzu
TramvayTndan sonra Jessica Lan-
ge'in Blanche"ı, Alec Bakhvin'ın
Stanley'i oynadığı yenı Hollywood
yapımının da yeterince vurucu ol-
madığı görülmektedir. "ArzuTram-
vayı" ancak doğru yönetmenın,
doğru tiyatro koşullannda. doğru
tasanmcı ve teknik ekiple buluştu-
ğunda ününü hak edecek bir yapıt.
Ankara Devlet Tıyatrosu'nun yapı-
mında tüm doğrulann buluşturula-
madığı görülüyor.
Tasanm ve atmosfer önemli
Her şeyden önce doğru tasanm
ve doğru atmosfer... Oyun Ameri-
ka Birleşik Devletleri'nin yazları
alabildığine sıcak güneydoğu böl-
gesınde New Orleans'ta geçıyor.
Bir zamanlar Fransız asılh beyaz
efendılerle zenci kölelerin insanhk
dışı bir sömürü düzeni içinde birlik-
te var olageldilderi, neden sonra
Amerikan Iç Savaşı'yla çehresini
değiştiren yörelerden biri. Oyunda
ise II. Dünya Savaşı sonrasındayız.
New Orleans'ı yüz yıldır artık köle
olmayan. ama yine de çoğunlukla
sefillik içinde yaşayan zencilerin
yanında, Amerikan düşü içinde
kendilerine de bir yer açmaya çaba-
layan yeni göçmen çocuklan dol-
durmuş. Kentin kenar mahallelerin-
den bırınde. yoksul. sıradan bir ya-
şamda buluşmuşlar. Yaşamı yaşa-
nır kılan en büyük değer. sıcakta
mayalanan, zenci müziğinin efsun-
ladığı cinsel rutku...
Yapımda bu armosferi yakalaya-
mamışsaruz, geriye yalnızca melod-
ramatık dönüşlerle merakınızı
ayakta tutan bir kurgu kalır. Anka-
ra Devlet Tiyatrosu yapımında, Şi-
nasi Sahnesı'ni neredeyse tümüyle
kaplayan aydmlık ev dekoru, New
Orleans'ın o kenar mahallesindeki
• Blanche'la Stanley arasındaki "uzlaşmaz çelişki"nin oluşturduğu kıyasıya çatışmayı
bir de oyunun tüm atmosferinde var olan erotik elektriklenmeyle sanp sarmalayın...
îkisinden hangisinin "incinebilirliğinin" dibe vurduğunu göreceğiniz son noktaya
doğru çıkın yolculuğunuza...
sefıl ama ganp biçimde büyülü çev-
re özelliklerinı, o çevreyi oluşturan
insanlann yaydığı elektnği yok et-
miştir. Evin üst pencerelerinden bi-
rinde baştan sona saksofon çalan ve
nedense oyunun son sahnesinde
pencereden sarkarak aşağıda olan
biteni izleyen müzisyenin varlığı da
yitirileni kazandırmaya yetmemek-
tedir.
Üst katta oturan komşu kadın Eu-
nice'i canlandıran Füsun Akay.
oyunun doğal çevresinden kopanl-
mışlığının bedelini en ağır ödeyen
sanatçı. Rolüne sıkı sıkı sanlan
Akay'm duyarlı yorumu. çevredeki
yaşamın doğal \e sıcak bir yansı-
ması olacağına ve başkişilenn iliş-
kilerine ışık tutacağma. oyunun üç
ayn noktasında oluşturulmuş üç ay-
n kompozisyona ındirgeniyor.
Köhneliği, pıslıği ve darmadağı-
nıklığı "söz" düzeyinde sık sık vur-
gulanan ev içi görüntüsünün, her şe-
yin yerli yerinde ve temiz göründü-
ğü dekorla çelişki içinde olması da
cabası. Blanche'ın oyun metninde-
ki dekorla tam bir çelişki yaratan
"prenses" giysileri de yapımdaki te-
miz yüzlü dekorun önünde bekle-
nen teatral etkiyi yapmıyor.
Eksende Blanche ve Stanley
Oyunun iki eksen kişisi Blanche
ve Stanley 'ın karşıt yanlan gibı or-
tak yanlan da önemli. Blanche, yö-
renin eski Fransız asılh efendileri-
nin son kalıntısını sımgeliyor. Ken-
di adı gibi Fransızca bir isim taşıyan
çiftliği, ailenin son büyüklerini de
gömerken elden çıkarmak zorunda
kahnış; atalannın düşleyemeyece-
ği bir düşüşün acı gerçeğini yaşa-
dıktan sonra özel yaşamındaki bir
bunalımdan dolayı yaptıklan nede-
niyle, yaşadığı kentteki insanlar ta-
rafından dışlanmış; Stanley'le ev-
lenip eski ortamından uzaklaşan kız
kardeşi Stella'ya sığınmak son
umudu. "Saray"ın elden gıttiğini
bile bile "sarayiı"lığın düşlenne sa-
nlmış bir "deü sarajh" deyın ister-
seniz. Blanche "farldT... "Farkh"
olanı yaşatmayan toplum karşısın-
da "güçsüz". Blanche "geçmiş"in
Amerikası'nın insanı. Blanche "in-
cinebilirliğin'' sıfır noktasında...
Stanley ise "farkh" olanın "güç-
süz* olacağını genç yaşında öğren-
diğı için "tam bir Amerikalı" olma
yolunda savaşım veren bir Polonya-
lı. Amerikan askeri olmuş, Ameri-
kalı bir kızla evlenmiş, Amerikalı
bir çocuğu olacak ve Amerika'ya
kök salacak. Stanley "geleceğüı"
Amenkahsı. Kaba. hoyrat, acıma-
sız. Ancak henüz yeterince güçlü
değil. Güçlü olduğunu erkeğin fi-
ziksel üstünlüğüne, içinde yaşadığı
kenar mahalle ortamındakı erkek
egemenliğine dayanarak kanıtlama-
ya çalışıyor. Ama kansı Stella'nın
onu reddetmesi, hele evlerine sığın-
maya niyetli baldızı Blanche'ın
"hanımefendi'' tavırlan içinde onu
aşağılaması, Stanley için olağanüs-
tü "tehdjt" unsurlan içeriyor. "Güç-
süz" olduğunu fark ettiği anda sal-
dmya geçmek zorunda. Kendisi ge-
leceğin Amerikalısı olacaksa, geç-
mişin Amerikalısını yok etmeli.
Yahıızca "gûçlü" kalabilenin yaşa-
yabileceği bir dünyadayız.
Blanche'la Stanley arasındaki
• Üç haftaya yayılan
avangard caz ve
elektronik altyapının
kullanıldığı, yeni caz
akımlarının
sergileneceği
festivale on bine
yakın izleyicinin
katılımı bekleniyor.
Festival bu sene beş
ülkeden 40 kadar
konuk sanatçı
ağırlayacak.
Dulcinea Sanat Yapım 'ın düzenlediği New Jazz Line Festival-2 başlıyor
Cazın avangard sesleriKültûr Servisi - Dul-
cinea Sanat Yapım'ın
düzenlediği NewJazz
Line Festival-2-. 3-21
Nisan tarihleri arasında
Garanti Bankası'nın
katkılanyla gerçekleşi-
yor.
Bu yıl artık bir festi-
val havasını taşıyacak
organizasyonda, hem
etkinliklere katılan me-
kân sayısında hem de
davet edilen projelerde
büyük artış hedefleni-
yor. Üç haftaya yayılan,
avangard caz ve elekt-
ronik altyapının kulla-
nıldığı yeni caz akım-
larının sergileneceği
festivale on bine yakın
izleyicinin katılımı
bekleniyor. Birçok
medya kuruluşunun da
desteklediği festival. bu
sene, yaklaşık beş ülke-
den 40 kadar konuk sa-
natçı ağırlayacak.
Festival , bugün saat
22.00'de Emek Sine-
ması'nda Rkhard Gal-
Kano Trio New Muset-
te'in konsenyle başla-
yacak. Swing ve tango-
dan Fransız bistroya,
"avangard" cazdan De-
bussy'ye ve özellikle
Ravel'e uzanan Fransız
geleneğini sentezleyen
GaDiano'nun en büyük
iki özelliği özgünlüğü
ve akordeonu kullanış
seçimi.
Festival. 4 Nisan'da
saat 22.30'da Baby-
lon'da kuzey Avrupa
cazına yakın tarzlanyla
dikkati çeken Alman
grup Der Rote Bere-
kb'in konsenyle süre-
cek. Birçok kulüp per-
formansı ve efsanevi
konserlerin ardmdan
ilk albümlerini çıkaran
grup, "Lovemetender''
isirnli son albümlerinin
ardından, Şubat
2001'de dördüncü al-
bümlerini çıkardı ve
yaratıcı "avangard"
tarzlan ile dinleyicile-
rini büyülemeye devam
etmekte kararh. 5 Ni-
san'da saat 22.30'da yi-
ne Babylon'da Avru-
pa'nın en önemli caz
müzisyenleri arasında
yer alan ve ECM Re-
cords'un değişmez sa-
natçılanndan Louis
Sdavis, dörtlüsüyle bir-
likte bir konser vere-
cek. 8 Nisan'da saat
18.00'deS\vitchoeRe-
hent Bölükbaşı, Mah-
mut Yalav, Sarp Maden
Triokonseri yer alacak.
11 ve 12 Nisan'da Roxy
Club'da 22.30'da Fre-
deric Galliano, gele-
neksel Afrika müziğini
caz, house, techno ve
dans müziğine uyarla-
yarak Orchestre Maqu-
isard International eşli-
ğinde "FRIKYIWA
LTVE" adh bir proje
sunacak. Proje, "gele-
nekseT ile
i4
modern"in
buluştuğu bir platform
özelliğini de taşıması
bakımrndan önemli. 13
ve 14 Nisan'da saat
23.00'te tDıan Erşahin
Türk geleneksel motif-
lerinden funk müziğine
uzanan ezgileriyle Dul-
cinea Cafe'de olacak.
Sanatçının önceden ha-
zırlamış olduğu örnek
çalışmalann üstüne do-
ğaçlama olarak yerleş-
tireceği saksofon tınıla-
n oldukça ilgi çekeceğe
benziyor. Festival
Switch'te 15 Nisan'da
saat 18.00'deki Sinan
Bökesoy'un "Environ-
mento-II* adlı modern
müzik dinletisiyle de-
vam edecek. Proje, ya-
şadığımız çevrenin
üzerimizde bıraktığı zi-
hinsel etkileri, bunlann
bilinçaltımızdaki yan-
sımalannı. "computer
music" ve elektro-
akustik performanslar
aracıhğıyla sunan bir
modern müzik dinleti-
si. 18 ve 19 Nisan'da sa-
at 23.00'te Milk'te Ar-
km AUen, Mercan Dede
live DJ Show yer ala-
cak. 20 Nisan'da saat
22.30'da Dulcinea Ca-
fe'de ise yine DJ Arkın
Allen tüm katıhmcılan
coşturacak. Jam Sessi-
on DJ Arkm Allen'm
ev sahibi olarak festi-
val'in konuk sanatçıla-
nnı ağırlayacağı gece-
de, Coldcut grubunun
üyeleri Matt Black ve
Jonathan More, Sway-
zak'tan David Brownve
diğer festival sanatçıla-
nnın katılımı ile Dulci-
nea'da bir kez daha
unutulmaz anlar yaşa-
nacak.
Festivalin kapanış
partisi ise 21 Nisan'da
saat 22.30'da Sanayi Si-
tesi Stüdyolan'ndager-
çekleştirilecek. Elekt-
ronik müziğin önde ge-
len isimleri Swayzak,
Rood Chakra ve Cold-
cut canh performans,
vokalleri ile geceyi
renklendirecek. David
Brmvn ve James Tay-
lor'dan oluşan Sway-
zak, "breakbeat" ve
"funk" müziği har-
manlıyor. Jonathan
More ve Matt
Black'ten oluşan Cold-
cut ise halen yeni yazı-
lrm sistemleri, müzik
ve sanat yerleştirmele-
ri üzerine çalışıyor. Ro-
od Chakra ise, teknolo-
jinin sevgiyle buluştu-
ğu bir "soul" ziyafeti
sunacak.
"uzlaşmaz çelişki''nin oluşturduğu
kıyasıya çatışmayı bir de oyunun
tüm atmosferinde var olan erotik
elektriklenmeyle sanp sarmalayın...
îkisinden hangisinin "incinebilirli-
ğinin'' dibe vurduğunu göreceğiniz
son noktaya doğru çıkın yolculuğu-
nuza...
Ama yapımda öyle olmuyor.
Stanley'i oynayan Yavuz Köken,
belki de gerekli oyun ortamının
oluşturulamaması nedemyle, can-
landırdığı karakteri kaba saba bir
işçi olarak çizmekle yetinmiş. Ba-
ğınyor, sövüyor, başkalannı itip ka-
kıyor, ama bütun bu eylemlenn ge-
risindeki "kendini konıma" güdü-
sü, "incinme korkusu", en kötüsü
de hem gerçekten sevdiği kansı
Stella hem de avlayıcı çekiciliğine
kayıtsız kalamadığı Blanche'la ara-
sında olması gereken erotik elekt-
riklenme, oyunculuğunun bir tek
anına bile yansımıyor. Sıkça yine-
lenen öpüşme sahnelerine karşm.
Yavuz Köken rolünü içselleştirme-
den oynuyor. Sanki yalnızca sözle-
n ezberlemiş, bir de sözlere uygun
düşecek hareketleri yapıyor.
Böylece oyunun ağır yükünü ta-
şıma işi, Blanche'ı canlandıran Tü-
lay Günal'a düşüyor. Günal tüm bu
beklenen etkileri tek başına yaratma
gayreti içinde. Tek destek Stella'yı
oynayan Mehem F^serol'dan geliyor.
iki kardeşin yalnız olduğu sahne-
lerde, dekorun engellemesine kar-
şın beklenen atmosfer ve duygusal
devinim içinde gelişiyor oyun. Ese-
rol, Stanley'le olan sahneleri de ero-
tık atmosferdeki eksikliğe karşın
"kabul edilebüir'' kılıyor.
Stanley'le Blanche'ın eşit yük
paylaşmasının gerektiğı sahnelerde
ise Tülay Günal oyunu sırtlıyor.
Tüm duygusal göstergeler doğrul-
tusunda dengelenmiş doğru tonla-
malarla "söz" doruklara tırmanıyor.
Kaçınılmaz olarak oyunun dengesi
Blanche'tan yana kayıyor. Tülay
Günal zor olanı kolay kılıp hiç yo-
rulmamışçasına oyunu sürükleyıp
götürürken oyunculuk keyfini de
iyiden iyiye çıkanyor. Ama karşı-
lıkh bir elektriklenme gerektiren
erotik armosferi tek başına yarat-
ması olanaksız. Bir de oyunu sırtla-
ma sorumluluğunu
Blanche karaktenne
yansırmadan edemiyor.
Bugüne dek izledikleri-
mize oranla daha kişi-
likli, daha sınirli, daha
sert hatlı bir Blanche var
karşımızda.
Oyuncu eksikliği
Blanche'ın tek kurtu-
luş umudu olan
Mitch'in ana kuzusu bir
orta yaşlı erkek olarak
gülünçleştirilmesinin
nedenini anlamak zor.
Mitch, New Orleans ke-
nar mahallesinin erkek
egemen dünyasının "in-
san" özelliği daha öne
çıkmış bir bireyi yalnız-
ca. Düşünceli, nazik, sa-
kıngan ve her şeye kar-
şın o dünyanın insanı.
Hüsevin Soysalan'ın,
oyunun ilk günlerinde
çok eleştirilen komik
yorumundan gitgide
uzaklaştığı anlaşılıyor.
Kenar mahalle erkek-
Ierinin -kadınlan tü-
müyle dışlayan- biralı,
şamatah poker partisi
gecelerinden birinin iş-
lendiği sahnenin, iki ki-
şinin kâğıt oynadığı, ne-
redeyse sessiz bir tablo-
ya dönüştürülüşüne is-
yan etmemek ise ola-
naksız.
Geçen tiyatro döne-
minde, Devlet Tiyatro-
lan'ndan maaş alan her
sanatçı ille de sahnede
görünsün diye yapım
enflasyonuna yönelip
sonra da iflasın eşiğine
gelen Devlet Tiyatrola-
n'nın bu yılki "Arzu
Tramvayı" yapımınm
atmosferini ve etkisini
perçinleyecek 7-8 oyun-
cuya bile kıyamamasını
nasıl açıklamalı?
Işin ilginç yanı, "Arzu
Tramvayı''nın Anka-
ra'da ilgi çeken yaprm-
lardan olması. Ne de ol-
sa bir Williams oyunu.
Yorumuna katılmasam
da yönetmen Ferdi Mer-
ter'in içtenlikle çalıştığı
bir oyun. Eksileri artı-
larla dengeleyen ise ka-
dın oyunculann çabası.
YAZI ODASI
SELİM tLERİ
Akile Hanım Sokağı
Halide Edib'in bu romanını, Hayat mecmu-
asında tefrika edilirken okumuştum. 1957 yılıy-
mış; '58'e de uzanıyor, demek sekiz dokuz yaş-
larındayım.
O zamanlar evimize her hafta Hayat mecmu-
asıgirerdi. Özellikle 'mecmua' diyorum: Biraztu-
tucu sayılabilecek Şevket Rado, 'dergi' sözcü-
ğüne uzak duruyor, başyazılarını yazdığı dergi de
böylece Hayat mecmuası oluyordu.
Hayat'ı her hafta edinmek, bir bakıma, kentsoy-
lulukla eşanlamlıydı. Ellili yıllann dünyasında NA-
TO, dost ABD, Paris modası... Hollyvvood, Ital-
yan sineması, Brigitte Bardot... Türk sineması-
na pek yer vermeyen Hayat'ta Refik Halid Ka-
ray, Halide Edib Adıvar, Yakup Kadri Karaos-
manoğlu gibi Türk yazarlarının yeni yapıtlan tef-
rika edilirdi zaman zaman.
Karlı Dağdaki Ateş'i orada okumuştum, Genç-
lik ve Edebiyat Hatıralan'nı da.
İlk okumalann derin izleri kalıyor. Akile Hanım
Sokağı'nın, dönemi için hayli cesur sayılabilecek
"Cıbıl Gız" bölümü benim için öyledir. Cinsellik-
le büsbütün tanışmamış olmama karşın, "Cıbıl
Gız" sayfalarını tuhaf bir istekle tekrar tekrar oku-
duğumu çok açık seçik hatırlryorum.
Romanı sonradan, romanlar, kitaplar oburlu-
ğum yıllannda ikinci kez okumuştum. Bu okuma-
dan belleğimde kalansa, o sıralar büyük kentler-
de hemen herkesin çılgıncasına benimsediği
'Amerikanlaşma' modasına Halide Edib'in mesa-
feli yaklaşımıydı.
1920'lerden 1950'lere, Halide Edib, Ameri-
ka'nın öteki ülkelerin başına ne işler açacağını ilk
sezenlerdendi belki de. Laleli'de bir sokağı anla-
tırken, Amerikanlaşmanın ulusal kültürümüzü na-
sıl silip süpüreceğini satır aralannda söylüyor-
du...
Derken Akile Hanım Sokağı'nı handiyse unut-
tum. Yalnız bir kez, Istanbul'un eğlence hayatını
yazmayaçalışırken, bu romandaki "Sallan ve Yu-
varlan" bölümü aklıma geldi. Kitabı yeniden sa-
tın aldım. Epey işime yaradı o bölüm. Fakat "Cı-
bıl G;z"ı bile yeniden okumadım.
Ozgür Yayınlan'nın Halide Edib Adıvar/Bütün
Eserleri dizisinde roman şimdilerde kimbilir kaçın-
cı kez okur karşısına çıkıyor.
Daha ilk sayfalannda şaşalayıp kaldım. Roman-
cı, son dönem romanlan arasında sayılabilecek
bu eserinde, kentsel dokunun ve tarihi mimarinin
büyük değişimlerini saptayarak yola koyuluyor.
Sinekli Bakkal'ın başlangıcını hatırlayanlar, ora-
da nefis bir eski Istanbul sokağı tasvirini de ha-
tırlayacaklardır. Bu kez, değişen Laleli karşımıza
çıkıyor. Alıntılamadan geçemeyeceğim:
"Buradaki evler bugünkü Türkıye'nin, mimari
bakımdan eski ve yeni birbirine benzemeyen üs-
luplannın bu hulasası gibidir. Çökmeye mahkûm
cumbalı, kafesli, yanlan teneke kaplı evcikler, bi-
raz daha içinde yaşanabilecek başka ahşap bi-
nalar ve bu eski biçim evlerin aralannda, mesela,
yüzleri iki metreyi geçmeyen, altı yedi katlı kâgir
veya beton Hilton karikatürieri de göze çarpar."
Mimariden ınsana, yaşama biçimine, 1950'le-
rin 'görece' huzurlu fstanbul'una, büyük kente
Anadolu'dan göçlere, kılık kıyafet Batılılaşması-
nın yanı başında kara çarşaf sorununa, ulusal
kültüre dönüş ve bağlanış temennisine, Akile Ha-
nım Sokağı gerçekten önemli bir roman.
Handan'ın hummasını, Kalb Ağnsı'nın inceliği-
ni, Sinekli Bakkal'ın masalını taşımıyor. Ne var ki,
böyle bir amacı da yok. Halide Edib yaşadığı gü-
nü, 1950'lerTürkiye'sini anlatmak istemiş. Usta-
ca anlatmış. Kendimi birden çocukluğumun La-
leli'sinde buldum. Bursalı Nezihe Hala'mız ora-
da otururdu. Içim cız etti...
Takvimde h Bırakan:
"Hiç balkonum olmadı benim/ ah bir balko-
num olsaydı benim/ geniş kapısından gecelehl
portakal limon ve yasemin kokuları girenl ve
bembeyaz hışırtılı yatak çarşaflanm/ hiç olmadı
benim... bir gün bile.../ ah neden bir balkonum
olmadı benim." Özdemir Ince, Bütün Şiirlerim,
"Bir Sürekli llkyaz", Adam Yayınları, 2001.
İFSAK fotoğpafçılanı gözüyle
• Kültür Servisi - İFSAK üyesi bir grup
fotoğrafçının çalışmalanndan oluşan
'Insan Haklan' konulu sergi. 3-11 Nisan
tarihleri arasında Zonguldak Sergi Odası'nda
açılıyor. Fehmi Içyer, Aclan Uraz,
Sevil Üzrek, Engin Kaban. Yusuf Danyerli,
Erdal Yazıcı, Tülin Dizdaroğlu.
Ibrahim Dizdaroğlu ve Emin Altan'ın
çalışmalanndan oluşan sergi, daha önce TÜYAP
Tepebaşı binasında yapılan
Insan Haklan Haftası içinde
Istanbul'da da açıhnıştı. Sergıde 40
siyah-beyaz ve renkli baskı yer alıyor.
Türkiye'yi en iyî çizen Avmıpah
• ANKARA (AA) - Türkiye adma ilk defa
Avrupa çapmda bir karikatür yanşması
yapılacak. Avrupa Karikatürcü Kuruluşlan
Federasyonu'nun (FECO) düzenlediği Avrupa
Karikatür Festivali ve Yanşması. bu yıl
'Deventer Ballı Çöreği ile Türk Kahvesi' adıyla
Türkiye teması üzerine gerçekleştirilecek.
Festival, Hollanda'da Türklerin en yoğun
bulunduğu kent olan Deventer'in ismini
taşıyacak. Deventer Belediye Başkanhğı'nın
desteğiyle düzenlenen organizasyon, bu kentte
yapılan ilk karikatür festivali. Yanşmaya
katılacak sanatçılardan eserlerinde. 'Türkiye'nin
Avrupa'ya entegrasyonuyla Türkiye ve Avrupa
nasıl değişecek' sorusuna yamt vermeleri
isteniyor. Konuyu en iyi işleyen karikatüriste
'2000 Euro' ödülü verilecek. Yanşmanın
ikincisini 1500, üçüncüsünü ise 750 Euro'luk
para ödülü bekliyor. Yanşmada, aynca başan
ödülü ve FECO ödülü de 500'er Euro olarak
belirlendi. Son katıhm tarihi 22 Haziran 2001
olan yanşmada dereceye girenler ödüllerini
festivalin açıhş günü olan 22 Aralık'ta alacak.
Yanşmanın Türk katılımcılan için başvuru
formlan, 'Karikatür Vakfi PK 364
Yenişehir/Ankara' adresinden edinilebilecek.
Karikatür Vakn Başkanı Nezıh Danyal,
FECO'nun Türkiye'ye yaptığı bu jestten dolayı
mutluluk duyduklannı söyledi.