Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 29 NİSAN 2001 PAZAR
O L A J L L A R V E G O R U Ş L E R olay.gorus@cumhuriyet.com.tr
'Bir IMF Klasiği'
AydınAYBAY
R
eklam kokulu bu baş-
lığı özellikle seçtim.
Çünkü, DB (Dünya
Bankası) çıkışlı
(mahreçli) Sayın
Devlet Bakanımızın
onca çaba ve çalışma ürünü olan
"programı", daha öncekiler gibi
IMF-DB kompozisyonunun yazanı
(müellifi) olduğu klasik ulusal (!)
programlara pek benzıyor. Bızim gi-
bi sıkıntıya düşmüş başka ülkeler-
de de sık sık uygulamaya konulan ve
genellikle işleri düzelteceğine büs-
bütün çıkmaza sokmak gibi bir ma-
rifeti olan bu tür programlara en çok
yakışan sıfat, herhalde bu olmalıdır.
Daha iki üç ay öncesine kadar "âlâ-
ymdâ* ile desteklenip yürütülen ön-
ceki "klasik ulusal program" da
IMF-DB kökenli idı. Uzun zaman uy-
gulamada kalan bu programın "çu-
vaüadığını". bunun yüzünden çok
sikıntılı bir dönem geçiren emek ke-
süni değil, programın başdestekçi-
lerinden olan ve sermaye çevreleri-
nin sözcülüğüne soyunmuş bir der-
neğin başyönetıcisi söyledi. Böyle-
ce çuvallayan programın yerine bir
yenisinin yapılması gündeme gel-
mişti. Yeni programın "ulusaT ola-
cağı söylenirken bu işle ilgilenmek
üzere DB'den üst düzeydeki bir gö-
revlinin hükümetçe davet edildıği
haberi çıktı. IMF-DB takımı bu da-
vete hemen yahıt vererek görevlisi-
ni Türkiye'ye göndermeye hazır ol-
duğunu bildiriyordu. Ama bu kez,
"çuvanamayı" önlemek için olacak,
bir ek tedbiri de şart koştu: tleride
halaskâr (kurtancı) rütbesi ile anı-
lacak bir zat, yapılacak ve uygula-
maya konulacak programın yöneti-
minde "hariçten gazel okuyan" bir
bürokrat olmayacak, bizzat sorum-
lu mevkide siyaset erki ile donanım-
lı birkişi olacaktı. Bunun çaresı, bu
zatın hükümette bakan rütbesi ile
çalışmasıydı. Ama, TC Anayasa-
sı'na göre bakanlaruı Türk yurttaşı
olması şarttı. Neyse ki IMF-DB'nin
elinde, yirmi küsur yıldır kendileri-
ne çalışan böyle güvenilir birkaç
Türk yurttaşı vardı. Görev onlardan
birine verildi. Bu yoldan atanan ye-
ni bakanımızın beklenen yeni prog-
ramıyla ilgili açıklamalarmı birkaç
gün önce dinledik. Basın emekçile-
ri de açıklamadaki uzun laflan özet-
leyerek programı kolay anlamamı-
za yardımcı oldular. Aynntıyı ve in-
ce ekonomik çözümlemeleri bir ya-
na bırakırsak bu açıklamalar dola-
yısıyla karşımıza şöyle bir sorun çık-
tı: Bütünbunlan yeni birprogram adı
altında toplayıp açıklamak için
DB 'den ariyet alınmış bir uzmana ni-
çin ihtiyaç duyulmuştu? Bunu yapa-
cak yerli ekonomistlerimize "kıran
mıgirmişti''? Ama, işin önünü ardı-
nı biraz kurcalayınca sorunun yanı-
tı anlaşılıyordu: IMF-DB ikilisi bu
programın gereksinimini karşılamak
üzere bir miktar para akıtmaya razı
olmak için iki şart koşuyordu: Birin-
cisi, paranın harcanmasında kendi-
sinden ariyet alınmış görevli baka-
nın buyruğu geçerli olacaktı. Ikin-
cisi, Türkiye'deki kamu işletmeleri-
nin bir an önce "armut piş, ağzıma
dflş" olgunluğuna erişmesi için özel-
leştirme işlerine hız verilecekti. Üst
tarafı onlan zaten doğrudan ilgilen-
dirmiyordu: Aylıklar arttmlmaya-
cakmış; vergilere zam yapılmaya-
cakmış; mevduata garanti verilecek-
miş vb. işlerle ilgili değildiler. Prog-
ram yine "çırvallarsa" (kı kesin ola-
rak böyle olacaktu-), onlar için en-
dişe edilecek bir şey yoktur. Bu tak-
dirde yeni bir program daha yapıla-
caktır.
Görkemli bir salonda, yanına di-
zilmiş yüksek bürokratlann ortasın-
da inandıncı olmaya çalışan bir üs-
lup ve ses tonuyla konuşan Sayın
Bakanı dinlerken bundan 7 yıl ön-
ce, DB'den alınan 100 milyon dolar-
lık "Özeueştirme lygulamasıTek-
nik Yardım ve Sosyal Güvenük AğT
ile ilgili "tkraz Anlaşması"m anım-
sadım. (Cumhuriyet'te, o tarihlerde
bununla ilgili aynntılı bir yazım da
çıkmıştı.) Anlaşma şöyle başlıyor-
du: "tşbu anlaşmava bağh 2 No'hı çi-
zelgede tanımlanan projenin yapüa-
bilirliğj ve önceliği konusunda tat-
min olan borçhı.bankadan. projenin
fûıansmanına yardımcı olması tale-
bindebulunmuştur." Burada borçlu
olarak amlan Türkiye Cumhuriyeti
idi. 2 numaralı çizelgede tanımlanan
(ballandıra ballandıra özelleştirme-
nin erdemlerini sıralayan) projenin
yapımcısı ise bizzat Dünya Banka-
sı'ydı. Niçin, kimin önerisiyle hazır-
landığı belli olmayan bu projeyi bi-
zim devletimiz (yani borçlu TC) sa-
dece incelemiş ve "tatmin olarak"
kabul etmişti. Yani bu süreçte bir
görüşme, bir müzakere filan yapıl-
mamıştı. Borç olarak verilecek pa-
ra ise Türk halkına, kendi alın teri-
nin ürünü olan kuruluşlan yok pa-
hasma elden çıkarmanın propagan-
dasını yapmak için birtakım cazgır-
lara dağıtılacak paraydı. Borçlu ta-
rafından son kuruşuna kadar faiziy-
le birlikte geri ödenecek ikrazdan
sağlanan bu paranın kimlere verile-
ceğine de borçlu TC değil, nihai ola-
rak DB karar veriyordu. Türkiye'ye,
buradaki birilerine (paranın çoğu dı-
şanda DB çevresinde çöreklenmiş
danışman adını taşıyan kuruluşlara
veriliyordu) ödenmek için gönderi-
lip bir Türk bankasının hesabına gi-
ren para üzerinde, üçüncü kişilerin
yapacağı haciz ve benzeri türden
yargısal işlemler geçerli olmayacak-
tı. Bunu, ikraz anlaşmasını imzala-
yan dışişleri görevlimız DB'ye kar-
şı aynca taahhüt ediyordu. (Halbu-
ki hacizden bagışık tutulan şeylerin
neler olduğu TC Icra ve Iflas Yasa-
sı'nda yazılıdır ve bunlar dışında
sözleşmeyle özel bağışıklık tanına-
maz.)
Bunlan ve öteki aynntılan anım-
sarken bu kez hazırlanan "ulusal" (!)
nitelikteki programa destek vermek
için DB'nin (veya onun talimatı ile
diğer finans kuruluşlannın) nasıl bir
ikraz anlaşması formatı kullanaca-
ğını merak ediyorum. DB yetkilile-
rinin mevzuat değişüdikleriyle ilgi-
li "15yasada" yapılacak değişiklik-
le ilgili siyasal şartm tamamını önem-
sediklerini hiç sanmıyorum. Bunla-
hn çoğu, bence, Türk Telekom ve
THY'nin özelleştirilmesi gibi işlem-
lerin bir an önce yapılmasmı temin
etmek için dayatılmış düzenleme-
lerdir. Ama, programa destek vermek
için yapılacak ikraz anlaşmalann-
da, asıl amaç olan ve ülkeyi ekono-
mik olarak esir almak için tezgâh-
lanan özelleştirmelerin yapümama-
sı halinde kullanılmak üzere bun-
larla ilgili örtülü kurallara mutlaka
yer verileceğine eminim. ikraz an-
laşmalan yayunlanırsa bu konuda
asılık eden borçluyu terbiyeye yara-
yacak "tnekanizmalar" için nasıl
formüller üretildiğıni de herhalde
göreceğiz. Öyleyse bekleyelim.
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
'Gaflet veBudatalık'mı?
"Mali dutvmumuz bağımsız yaşamaya elverişli
değildir."
Bunu yeni bir söz sanmayın! Bugünlerde de bi-
rl çıkıp bunu söyleyebilirdi. Haksız da sayılmazdı!
Dünya Bankası'ndan transfer Derviş Bey, kapı
kapı dolaşıp ne arıyor? Para!.. Neden? "Mali du-
rvmumuz kötü" de ondan! Dışandan dolarlar gel-
rtıezse devlet iflas edecek! Seksen yıldır bağımsız
yaşamış yetmiş milyonluk bir ulus, ABD'ye elini
uzatmış bekliyor!
Yıl 1918. Istanbul aydınlan -ki içlerinde birçok ün-
lü yazar, gazeteci, polrtikacı var- ABD Başkanı Wll-
«on'a bir mektup gönderirler... Istedikleri, Osman-
lı Devleti'nin ABD 'manda 'sına alınması, yani ülke
yönetiminin Amerikalılara teslim edilmesi...
Nedir ABD Başkanı'ndan istenenler:
: l 'MalfyOrJanm, Sanayi, Ttearet, BaymdtrhkveBğh-
tlm bakanlıklannın her birine uzman yardımcılar-
\a birlikte bir Amehkan başmüsteşan atanacak!
Bu müsteşariandan kurulu Amehkan komisyonu ye-
ni ilkeler çerçevesinde memleketin mutluluğunu
ve maddi gelışmesıni sağlayan reformlanyapacak..."
Yalnız bu kadar değil: Adalet işlerinln, jandarma
ve polisin başına ve her ilin yönetimine de Ameri-
kalı uzmanlar getirilecek...
Iş bu kadaria bitmez. Sıvas Kongresi'nde, ABD
güdümünde bir küçük devlet olarak yaşamak ko-
nusu en ünlü kişilerce desavunulmuştur. Örneğin,
Refet Paşa bakın ne demiş:
"Yirminci yüzyılda beş yüz milyon lira borcu olan
ytkık bir memleket, pek sevimli olmayan bir top-
rak ve ancak on-on beş milyon lira geliri olan bir
millet için dış destek olmaksızınyaşantısını sürdür-
me olanağı yoktur."
Daha kimler kimler! Halide Edip'ler, Ahmet
EmJn'ler, Velid Ebuzziya'lar, Necmettin Sadık'lar,
Celal Nuri'ler!.. Hepsi, ABD'nin güdümüne teslim
olmayıtekkurtuluşyolugörmüşler...Hiçbiri bağım-
sız bir Türkiye'yi hayal bile edememişL
IMF'ler, Dünya Bankalan, yabancı parakaynak-
lan bugün her işimize kanşıyorlar. Son önerileri,
"On beş yasayı kısa sürede çıkartın, size para ve-
mlim" değil mi? Biz de büyük bir hızla bu yasala-
n .Meclis'ten geçiriyoruz! Bunlar ülkeye, halka ne
denli yararlı diye fazla kafa yormadan, bu yasalar
yaşama geçince ne gibi tepkilerin doğacağını dü-
şünmeden!.. Umut, gelecek milyarlarca dolarda-
dır! Günü kurtarmak, işbaşındakilerin baş sorunu.
Umutsuzlar, teslimiyetçiler ne kadar ağır baskı
yapsalar da Mustafa Kemal. çızgisinden sapma-
mıştır. Bugünlerde şaşkınlık içindekı kadrolara Ata-
türk'ün 1919'daki seslenişini bir kez daha duyur-
makta yarar var:
"Ahmaklar, memleketi Amerikan mandasına, In-
giliz koruyuculuğuna bırakmakla kurtulacak sanı-
yoriar. Kendi rahatlannı sağlamak için bütün bir va-
tanı ve tarih boyunca devam eden Türk bağımsız-
llğını feda ediyorlar. Oh ne âlâ, mücadele yerine
mandayı kabul edeceğiz ve rahata kavuşacağız.
Bu ne gaflet, ne köriük, ne budalalıkl"
Bu 'gaflet ve budalalık' ne kadar güçlü şeymiş!
' Seksen yıl geçse de bazılanmızda sürüp gidiyor!..
TC
ANKARA GAYRIMENKUL SATIŞ
İCRA MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN
KIYMET TAKDtR RAPORUNUN
tLANENTEBLİĞl
DosyaNo:2001 10İ.Ş.
Ankara 1. Sulh Hukuk Mahkemesi'nın 13.6.2000
gün ve 1997/1350 esas, 2000/627 karar sayüı ilamı ile
satllmak suretiyle hıssedarlar arasındaki ortaklığın gi-
derilmesıne karar verilen Ankara, Etimesgut ilçesi, îs-
tasyon Mahallesi'nde kâın 46285 ada, 7. parsehni teş-
kil eden 536 m2 miktanndaki arsanın satışına ilişkin
olarak yapılan işbu takıpte gaynmenkulün satışa esas
kıymet takdiri yapılmış olup bilirkişi kurulunun
22.2.2001 tarihli raporu ile 26./ 800.000.000 -TL fay-
met takdir edılmış ve hissedarlardan Abdullah Zafer
Balcı'nın adresı tespıt edilemedığınden adına ılanen
tebligat yapılmasına karar venlmıştır.
Karar gereğınce ışbu ilanın yayımı tarihınden itiba-
ren 7 günlük yasal süreye ilaveten 15 gün içinde hisse-
dar Abdullah Zafer Balcı'nın varsa itirazuıı ilgili mer-
ciye yapması, olmadığı takdırde bu süre sonunda kıy-
met takdir raporunun kesinleşmiş sayılacağı kıymet
takdir raporunun teblıği yerine kaim olmak üzere ilan
ohınur. 15. 3 2001
Basın: 23418
Soldaki Yeni Oluşum
YetkinARÖZ
I imdi artık CHP'yi eleştir-
l melerın, dövünmelere varan
k yakınmalan sürdürmelenn,
)olmayan umudun kıvılcım-
_ lannı bir kez daha olsun
ateşlemeye yönelmelerin, hem ken-
dini hem de başkalannı aldatmak
gibi bir akıntıya kürek çekmelerin
anlamı kalmadı Ne yazık.. bugü-
ne değın sürdürülen çabalar, boş
umutlara dönüştü. Şimdı artık sos-
yal demokrat solda yeniden parti-
leşmenin, bu partıleşme koşullan-
m tartışmalann ve bu tartışmalara
bir yerlerde nokta koyup sonuca
gitmelerin tam zamanı. Artık sorul-
ması gereken, nasıl bir sosyal de-
mokrat parti, nasıl bir tüzük. nasıl
birprogram ve ortaya çıkan bu olu-
şuma kimlerin öncülük edebıle-
ceklen.. zorun nasıl başanlabılece-
6»...
Bu oluşumun hem bize hem ken-
dine özgü sorunlan var kuşkusuz.
Bize özgü sonınlannın başmda;
az gelişmiş ya da gelişmekte olan
ülke insanlanna özgü örgütlenme
sorunlan yer alıyor. Aklını kullan-
mada, örgütlenmede ortaya çıkan
zorluklanmız...
Kısacası: Uzlaşma, ortak nokta-
lan büyütme kültüründen uzak du-
nışlanmız... İHe de birilerine bağ-
lı politika yapma alışkanlıkları-
nuz... llle de kendımıze maddi bir
yarar sağlamaya dönük beklenti-
lerimiz... Bir fîkri, bir programı sa-
vunmanın ötesine geçip kişilere
bağlanmaeğilimlerimiz... Giderek
içeriğini yitiren, bir bakıma kendi-
ne güvensizliğini yansıtan zaman
yitiricı tartışmalann sarmalına ta-
hlmalanmız.. hepsı de birbırinın ar-
dından geliyor.
Ona bağh olarak ortaya çıkan bir
başka sorun da "HderHk" sorunu
oluyor. Kulluktan yurttaşlığa, yurt-
taşlıktan birey ounaya geçiş süreç-
lerine iç içeyaşayan toplumumuz-
da liderlik, "e^der içinde birinci"
olmaktan çok; eşitler üstü bırkim-
liğe bürünüyor. Tartışılamayan, sor-
gulanamayan, sadece ınanılıp gü-
venilen, ardından gidilen bir yol
gostenci olup çıkıyor sonunda. Bu,
bugüne değin toplumsal yapuım
MACERA
1?
.»•5i-
~l"-£>'.
19 Mayıs'ta 2. kitap geliyor:
Harry Potter
ve
Sırlar Odası
Sırlar Odası'mn açılma^yla ortaya
çıkan karanlık bir güç,
Hogwartsî
takileri taşa çevirmeye
başlıyor. Harry Potter, hayatmı
telüikeye atarak* Oda'ııın elli yıllık.
ölümcül gizemini çözmeye çalışıyor
ve olanlar oluyorî
Maceraya katılın!
Harry Potter internette hediyeler dajpuyor: www.han7p0tterturkiye.com ve www.ghowtvnet.com/harrypotter
ürettiği bir olgu. Yurttaşlık bilinci-
nin kazamlmasına, bireyleşmeye
göreli olarak değişen bir süreç. Ki-
şilere bağh politika yapmalann bir
tür gerekçelennı oluşturuyor aynı
zamanda. Kendine özgü sorunlan-
nın başmda ise "sorda ohna, çız-
ginın doğru saptanması geliyor.
Solda olmak, çok açıktır ki var olan
düzeni yoksul sınıf ve katmanlan-
nın, dahası tüm yurttaşlannm ya-
ranna değiştirip dönüştürmeyi ön-
görür.
Her ülke kendi önceliklerini ken-
di somut koşullarından üretir. Bu
açıdan bakıldığında, hem kurulu
düzeni savunan hem de "soFda ol-
duğunu söyleyen partılerimizin
tt
sol''da ohnayı başaramadıklan bir
geTçek. Dünyaya ve toplumsal so-
runlara sotdan bakamıyor-
lar. Eleştirdiğimiz "popü-
Hzmi" bile içermeyen sanal
bir solculukla zaman öldü-
rüyorlar artık. Giderek es-
ki ahşkanlıklanndan, dog-
malanndan kurtulmayı; ak-
hn, bihmin aydınlığmda ye-
nilenmeyi göze alamıyor-
lar. Üye ve secmen taban-
lan hızla yitiyor bu yüzden.
Kısu-döngüleri içinde sıfir-
lıyorlar kendılerinı. Daha
da kötüsü bir rejım sonınu-
nu ortaya çıkarmanın ha-
zn-layıcısı oluyorlar düpe-
düz!
IMF'den, Dünya Banka-
sı'ndan, "sanal" Gümrük
Birliği'nden kurtulmayı, AB
toplulugu kapüanndayalvar
yakar dolaşmaktan vazge-
çipadamgibi onu hak etme-
yi öngören politikalan üre-
tip savunmaya yönelecekle-
ri yerde; teslimiyetçi poü-
tikalarla hiçbir soruna çö-
züm üretememenin batak-
lığına saplanıp kalıyorlar...
Küreselleşme olgusunu ye-
niden irdelemeyi, çıkış yol-
lannı bulmayı, sanayileş-
meyi, üretimi arttırmayı,
teknolojik gelişmeyı, dış-
sanmı-dışalımı ve gelir da-
ğıhmını dengelemeyi, bütün
bunlann özünde ete kemi-
ğe bürünmesi gereken de-
mokratikleşmeyı göze ala-
mayan bir solun, sol olama-
yacagmı görmemekte dire-
niyorlar.
Onun için yerine oturan
yeni bir sol bakışa, bu ba-
kışm getirdiği yeni bir so1
kültüre gereksinim var. Si-
yasal parti yapüarunn olum-
suzluîdanndan dolayı bu-
güne değin siyasetin dışm-
da kalan geniş kesimlerin
siyasete kaühna kanallan-
m açmak, sendikacılann,
meslek ve sivil toplum ör-
gütü yöneticilerinin, bilim-
düşün insanlanmn, özekin
(kültür) sanat insanlannm,
kadmlann ve gençlerin ey-
lemlibirbiçimdeyer alacak-
lan siyasal yapıyı kurmak,
onun örgüt modelini oluş-
turmak, ürettiği progTam ve
tasanmlarla Türkiye'yi
"çagdaş uygarhkdüzeyi"ne
taşunaya aday bir parti ol-
mak.. sosyal demokratlann
öncehği bu.
Bütün zorluklanna kar-
şın, hazırhklar bunun için
yelpazenin seslerini derle-
yip toparlayacak, çok seslı-
liği coşkulu bir toplumsal
yürüyüşe dönüştürecek or-
kestra şefuu arayışlan bu-
nun için.
PENCERE
Martı Mutsuz... ••.
Reşit Aşçıoğlu vaktiyle "Gözlüklü Martı"
adıyla küçük ve sevimli bir dergi çıkanrdı...
Peki, martı gözlük takar mı?..
Takar!..
Denizde balık bulamayan günümüzün martı-
sı gözlük takmasın da ne yapsın?..
Boğaz'ın martısı denizde balık bulamayınca
Istanbul'un çöplüklerinde yıyeceğinı aramaya
başladı, gözlüğü de bu yüzden taktı... ;
İnsan ne yaptı?..
Teknoloji geliştiğinden insan artık gözlüklert-
ni atıyor, yerine 'lens' kullanıyor... .
Peki, önünü görebiliyor mu?.. .* .
Atalanmız:
"- Horoz olmayan yerde" demişler, "sabah geç
olur..."
Horoz nerede var?..
Tanm toplumunda... ^i
Köyde...
Sanayi toplumunda, horoz değil, fabrika dü-
düğü öter...
Ne var ki ne horozun ötüşü köylüyü uyandı-
rabildi, ne de fabrika düdüğü işçiyi...
Sınırsız tüketimin çılgınlığına yakalanmış bir
dünyada doğayı yok etmek için birbirimizle ya-
nşıyonjz.
Sanki daha çok tüketen, daha uygar...
Kim buna 'dur' diyecek?..
Insanlık tarihinde ilk kez tüm gezegenimizi
kapsayan bir küreselleşme sürecinde yaşanıyor;
kim düşünebilir ki bütün insanlık aynı köfteyi yi-
yip aynı gazozu içecek?..
Peki, martı ne yapacak?..
Denizde balık bulamadığı için karaya vuracak,
çöplüklerde yiyeceğini arayacak...
Martı mutsuz...
•
Kim düşünebilirdi ki aslan, kaplan, gergedan,
fil, sırtlan, maymun ve daha niceleri, soyları tü-
kenmesin diye parklarda korumaya alınacaklar...
Afrika bitti..
Tükendi..
Konuşulmuyor bile... :
'Seyaz adam' koskoca bir kıtayı doğal yaşa-
mından kopanp yağmaladıktan sonra köküne
kibrit suyu ekerek yok etti...
Kimsenin kılı kıpırdamıyor; bizim için -ve dün-
yada yaşayan çoğu insan için- gezegenimizde
iki kıta var:
Birisi Avrupa.. . i
öteki Amerika..
Dünyanın bu iki kıtadan ötesi ha var..
HayokL
"Atalanmızdan mirasalmadığımız, ama torun-
lanmıza borçlu olduğumuz" şu güzelim dünya-
da yalnız insanlar mı mutsuz?..
Yalnız gözlüklü martı mı mutsuz?..
Aslan mutsuz.. j,^,
Fok mutsuz.. ,,.,... , ". - <rı?
Rl mutsuz.. -r-«J --i . - T
Ya panda?..
Pandanın soyu tükeniyor, nasıl mutlu olsun ki?..
Doğayı seven kimi insanlann elinde yaşatılma-
ya çalışılmasına karşın, doğadan koptuğu için
mutsuz!.. Bir laboratuvar kobayına döndü pan-
da...
Hüzünle bakıyor çevresine...
•
Dünya demir kafesli büyük bir hayvanat bah-
çesine döndü; insan tüketimle çılgınlaştı; deniz-
ler, göller, ırmaklar, nehirler kirleniyor; hava ze-
hirleniyor, iklimde hayatı tehlikeye sokacak bir
değişim seziliyor; yoksa güneş de bizden yüz
mü çevirecek?
Kıyamet günü mü yaklaşıyor?..
Hayır!..
Güneş, horoz öttüğü için doğmaz..
Horoz, güneş doğduğu için öter.
İnsan elbette gerçeği bir gün görüp anlaya-
cak, sınırsız tüketim toplumuna "dur' diyecek!..
Peki, ne zaman?..
Acılı Bir Coğrafyanıır,
B/Iitolojiden Siyasete:
Hüzünlü Öyküsü ,
5farran ve ^Fıraf \n T3in VJıffıR TDramı
Sanlıuıfa'nın, Harran'ın, GAPın
destanı...
Bu konularda her zaman .
basvuaılacak bir basucu kitabı,
göınuru dökûlmûs. ağulardan
sOzülmüş bu basucu kitabı..."
HKRETOTttM
OZAN YAYINCILIK
CcnaiNafa SLNo.9KaH CıpkgnfisLTd:llUjSll 9395Faib.yll2>51
ElmasBANK
Sanat Galerisi
Cemre Eylül
BULUNMAZ
Ayşe Flkriye
BULUNMAZ
-İZLENİMLER-
Yajhboya ftMİm
23 NI 13 M23 NIMUI -13 M«yM 2001
BASIN MÜZESI
İSTANBUL1.SULH
HUKUK
HÂKİMLİĞt'NDEN
Dos>aNo-2001/84 VasıT.
HastaUğı sebebıyle Mer-
yem Palavan mahkemenu-
an 2001/84 esas. 2001,163
karar sayılı ılamı de
19.4 2001 tanhındevesayet
altına alınmış olup. kendı-
sıne3 Levent, UğurMum-
cuCad.No.20Beşiktaş-ls-
tanbul adresınde ıkamet •
eden hzı Gülmar Gön-'
çer'ın \ası tayınıne karar'
venlmiştır. İlan olunur.
19 4 2001 Basın 23436 •