Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
*29 NİSAN 2001 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
 U MX kultur@cumhuriyetcom.tr 15
5
Marziyeh Meshkini, sansürün, yerli filmlerin gelişmesini sağladığım belirtiyor
Sinema bir pencere ve ayna
j BURCUGtNÜŞEN
I 20. Uluslararası Istanbul Film Fes-
tivali'nde bu yıl Iranlı yönetmen
Marziyeta Meshldni'nin "Kadm Oi-
duğum Gün" adlı filmi "Dünya Si-
nemasının Genç Yıldıztan" bölü-
münde gösterildi. 30 yaşındaki
Meshkini, Iran'da bir sınema okul-
lan (Makhmalbaf Film Evi) da olan
Makhmalbaf ailesinin bir üyesi.
Iranlı yönetmen Muhsin Makhmal-
| baf ın eşi olan Marzıyeh Meshkini,
ilk uzunmetrajh filmi "KadınOldu-
i- ğumGûn"de, ıstekleri toplumun de-
ğer yargılanyla çatışan üç kadının
öyküsünü alegorik bir dille anlatı-
yor.
- - FUminizde, bisiklete büunek için
eşinin kendisini boşamasmı ve aitesi
tarafindan reddedilmeyi göze alan
1
bir kadm görüyoruz. Siz bir kadın
yönetmenolarakengeUemeleriekar-
şılaşıyor musunuz?
MARZIYEHMESHKİNİ- Tüm
dünyada kadın olmak zorbir ış. Ör-
neğin Türkiye'de, Fransa'da,
•
n
Iran'da... Örneğin eğer iyi bir anne
olmak isteseydim, iyi biryönetmen
r
olamazdım. Ikisinden birini seç-
mek zorundasmız. Kadın olmak,
eski inançlar yüzünden değil, top-
lum ve kadını insan olarak görme-
yen, onu cinsel obje olarak gören
anlayıştan dolayı zor. örneğin, ben
fihni çekerken tüm ekip erkekler-
den oluşuyordu ve hiçbiri bana
inanmıyordu. Her sabah önce oto-
rite kurrnak zorunda kalıyor, sonra
çalışrnaya başhyordum. Bu çok zor.
Tüm dünyada önemli ve büyük iş-
ler erkeklere ait.
tranh sinemacı şair gibidir
- Filminizin sürrealist bir vanı var.
r
Neden böyle bir tarzı yeğtediniz?
MESHMNI - Filmim üç bölüm-
den oluşuyor. Ilk bölüm çocukluk-
la, ikincisi gençlikle ve üçüncüsü de
yaşlılıkla ilgili. Ilk bölümde bizi öz-
c
gürlüğümüzden alıkoyan, ilk sınırla-
malanmızı getiren kurallan göster-
meye çahştım. Ilk bölümdekı karak-
terin adı Havva'ydı. Bir şey denedi-
ği için cennetten atılan kadın. Bu,
şu anlama geliyor: Eğer bir şey seç-
mek istiyorsanız, bir şey yapmaya
karar verdiyseniz o cenneti terk et-
r
melisiniz. Ikinci karakter ise Ahu'y-
du. Tüm yasaklardan kaçan güzel
birhayvan. YasakJardan kaçıyor, öz-
gürlüğe ulaşmak istiyor, sınırlarla
savaşıyor. Üçüncü bölümdeki, yaşlı
kadın. Özgürlüğünü çocukluğunda,
seçımlerini ise gençliğınde yıtırmiş.
inema bizim diğer ülkelere, diğer kültûrlere açılmamızı sağlayan bir penceredir. Pencereyi
açtığımızda herkes bizim kültürümüzü, inançlanmızı, geleneklerimizi, isteklerimizi ve düşlerimizi
tanır. Bir ayna olarak da sinemayı, ülkemin insanlannın karşısına koyduğumda onlar kendilerini
değiştirebilirler, güzelliklerini arttırabilirler ve yüzlerini temizleyebilirler. Sinema birbiriyle
konuşmak gibidir. Bu bazen benimle ulusum arasında olur, bazen de Iranlılarla diğer uluslar arasında.
Adı Hura. Hura, güzel gözleri olan,
sadece güzellıge sahip ama cinselli-
ği olmayan yaşlı kadın anlamına ge-
liyor. Şunu anlatmak istıyorum; öz-
gürlüğünüz, seçim yapma şansınız
olmadığında ancak belirlı nesneler
seçebilirsiniz. Filmde bunu sürre-
alist bir ortamda yansıttım. Tüm is-
tediği nesneleri aldıktan sonra par-
maklannda bir ip kalmıştı ve bunun
ne olduğunu unutmuştu. Bu her şey
olabilir.
Film, Avrupa ülkelerinde gösteril-
diğinde onlar bunun özgürlük gibi
bir şey olduğunu söylediler. Ama
belki çocukluğu, gençliği ya da ge-
çip gitmiş tüm bir yaşamı olabilir.
Bir şey anyor ama bulamıyor. Ken-
disi de ne aradığını bihniyor, her şe-
yi birbirine kanştınyor. Bazen ken-
disine âşık olan bir adamdan, bazen
de tavuklanndan söz ediyor. Bazen
geç kaldığını söylüyor. Çünkü her
şeye ulaşmak için çok geç kalmış.
- tran'da sansür nedeniyie aşk ve
einseüiği yansıtan fîlmler çekmek
mümkün değiL Bu duygulan ifade
edebibnek için başka yollar buluyor
olmalısııuz...
MESHKİNİ- Sansür altında do- MESHKİNİ - Hayatımız işimiz-
laylı ve artistik bir yol bularak düş le iç içe geçmiş durumda. Bazen ye-
gücünüzle birçok şey söyleyebilir- mek yerken sinemadan söz ediyo-
siniz. Şiirdeki gibi. Iranlı sinema- ruz. Ama bu, evde sadece sinema-
cı, politik bir şey söylemek istedi- dan bahsedildiği anlamına gelmiyor.
ğinde de bunu başka bır şey söyle- Sinema bizim ortak aşkırmz ve bu
yerek yapar. sayede birbirimizi daha iyi tanıma
—-* a
*-*= - Pekıhiçbaşka btrulkevegidip da-
-IronikolaraksansürünIransine- ha özgür bir ortamda film çekmeyi
masuun geüşmesinde bir katkısı ol- düşûndünüz mü?
duğunusöylevebihrmiyiz? MESHKİNİ- Dünyanın her ye-
MESHKBNI - Sansürün sinema- rindekı yönetmenlerin kendi kültür-
mızda bir rolü olmuştur. Devrim sı- lerine daha yakın olduğunu düşünü-
rasındasinemalardahertürlüyaban- yorum. Onlann ülkelerinde onlar
cı filmin gösterimi yasaklandı. Bu kadar iyi film çekebileceğime inan-
da yerli filmlerin gelişmesini sagla- mıyorum.
dı. Şu anda yılda 70 film yapılıyor 7^ -r-î z~s
lran'da.Budayüksekbir^ı.Bu 'Sanat sonsuza dek yaşaür'
açıdan sansürün olumlu bir yanı da - Sinema anlayışnuz nedir? Kendi
oldu tabi. Ama sizi baskı altında tu- kühürûnüzü, ülkenizi yansıtmak
tuyor. Bugün kendilerini satmak zo-' mı?
runda kalan kadmlarla ilgili bir fihn MESHKİNİ- Elbette. Sinemanm
izledim. Eğer onlar kadar özgür ol- iki rolü olduğunu düşünüyorum. Bi-
saydım, belki bu kötü durumla ilgi- rincisi bir "pencere" olarak sinema,
li çok gerçekçi bir film çekerdim. ikincisi ise "ayna" olarak sinema.
- Ailenizde neredeyse herkes sine- Sinema bizim diğer ülkelere, diğer
macL Evde sürekli sinema mı konu- kültûrlere açıhnamızı sağlayan bir
şuhıyor? penceredir. Pencereyi açtığımızda
herkes bizim kültürümüzü, inançla-
nmızı, geleneklerimizi, isteklerimi-
zi ve düşlerimizi tanır. Bir ayna ola-
rak da sinemayı, ülkemin insanlan-
nın karşısına koyduğumda onlar
kendilerini değiştirebilirler, güzel-
liklerini arttırabilirler ve yüzlerini
temizleyebilirler. Sinema birbiriyle
konuşmak gibidir. Bu bazen benim
ile ulusum arasında olur, bazen de
Iranlılarla diğer uluslar arasında.
- Sinemaya nasıl Ogi duydunuz?
MESHKİNİ- Birşeylersöyleme
gereksinimim vardı. Belki sinema-
da başanlı ohnayabilirdim ve o za-
man bir şeyler söyleyebilmek için
başka bir şey seçerdim. Halı doku-
yabilirdim, resim yapabHirdinif.':
Kendimden bir şeyler yaratmak is-
tiyordum. Ben burada yokken beni
filmimle hatırlayabilırsiniz, ne dü-
şündüğümü bilebilirsiniz. Ama eğer
hiçbir şey yapmazsam, sizin zihni-
nizde biryerim yoktur. Belki bu ben-
cilce bir şey ama bence insanlar son-
suza dek yaşamak isterler. Sanatın
da bizi insanlann yüreklerinde, zi-
hinlerinde ve düşlerinde sonsuza
dek yaşatacağına inanıyorum.
M'Piyanonun Einstein'ı' Dimitris Sgouros Ankara ve Istanbul'da konserler veriyor
üzik aıüatalamaz, yaşamak gerek
NENAÇALİDİS
Kimi müzik otoritelerinegöre 'piyanonun
dâhiçocuğu' Dimitris Sgouros. Rotrospovic'in
'doğanın mucizesi' olarak tanımladığı, Cladio
Abbado'nun 100 yüda bir dünyaya gelebile-
rceğini belirrtiğı Sgouros içın Arttaur Rubins-
tein. "ÖlmedenönceSgouros'u dinleyebihnem
için beni yaşatan Tann'ya teşekkür ediyorum.
Sgouros, kendim de dahil obnak üzere, dinle-
miş olduklannun en iyisi" diyor.
Dün başlayan 18. Uluslararası Ankara Mü-
zik Festivali'nin açılış konserinde yer alan sa-
natçı yann da bır resital sunacak. 2 ve 4 Ma-
yıs'ta da Istanbul'da konserler verecek.
1982 yılında henüz 12 yaşındayken Carne-
gie Hall'da Rahmaninof un en zor parçalann-
dan biri olan 3 No'lu konçertosunu çaldığın-
da New York Times,'Mr. Mozart, Mr. Iizst,
Mr. Sgouros'a merhabadeyin'başlığmı atmış-
ü.
Fazıl Say ile iyi dost olduğunu belirten Di-
mıtri Sgouros, Say ile birlikte bir projede yer
almayı çok istiyor. Sgouros'la Istanbul'un ta-
rihle bugünün iç içe olduğu Beyoğlu'nda, mü-
zik, Istanbul ve yaşamının en önemli parçası
,9Oİan annesinden söz ettik.
-Alü yaşındaki defaa bir çocukpiyanosunun
bışına geçtiğinde neler hisseder?
DİMrrRIS SGOUROS - Insan piyano çal-
nuya başlarken onu sadece bir enstrüman gi-
-bıgöriir. Zamanla inandığım ve müzik uğru-
"mönemli şeyleryaprıklannı düşündüğüm in-
sanların duygularuıı bu enstrümanla ifade et-
tKye başladım. 18.-19. yüzyılın büyük kom-
pczitörleri demek gerektiği halde ben onlara
cMa anlam katmak için, yazarlanna, müzik-
lcve bu enstrümanla hizmet ediyorum. Duy-
gılanmı bu yolla anlatıyorum.
•Sizi 13 yaşında gazete manşetierine taşıyan
Rıhmaninov'un vaşamınızdaki yeri nedir?
SGOUROS - Müzik yaşamım ve uluslara-
rw kariyerimde önemli bir rolü var. Brahms,
i»Bethoven veya birbaşka kompozitörün yaşa-
[•Trıında daha az rol oynadığını söyleyemem.
y^Zmanla başka müzisyenlerin eserlerini de
"çjldım. Berlın Filarmoni Orkestrası ile Lond-
ra ve Carnegie Hall'de bu konçertoyu çalmış-
tnn. Aynca 13 yaşındayken bu eserle ilk kaset
çalışmamı gerçekleştirdim.
- Eserlerinize nasıl bir yorum katryorsunuz?
SGOUROS - Bunun için ben bir şey söyle-
yemem. Herkesin kendine göre farklı yönleri
olduğunu düşünüyorum. Beni de farklı kılan
bir şeyler var. Bu işe başladığım ilk günden bu
yana hep daha iyisıni yapmak için çahştım.
Kendimi hiçbir zaman diğer insanlardan fark-
lı hıssetmedim. Müzik kelimelerle ifade edil-
mez, onu yaşamak gerek.
- Adınıza düzenlenen festhaller sia pek çok
sanatçıdan farklı kılıyor™
SGOUROS - Hamburg, Singapur ve Ljubl-
jana'da 1998 yılında adıma festivaller yapıl-
mıştı. Bu gurur verici, aynı zamanda yorucu
bir şeydi. Günlük repertuvarlar düzenlemem
gerekiyordu. Ljubljana'da bu- hafta boyunca 5
farklı konçerto çaldım. Hamburg'da 3 gece
içinde birbirinden tamamen farklı, Singa-
pur'da ise 12'şer romantik, klasik ve 20. yüz-
yıla aıt konçertoyu 6 gecede çaldım, bu zorbir
şey. Sadece repertuvar değil, çalışma tempo-
su ve yorgunluk da var. Çok duygusal ve gu-
rur verici bir şeydi. Bu çahşmalara Special
Gala da denilebilir. Singapur'da festival düzen-
leyen kişinin birtrafık kazasuıda öhnesi, Ham-
burg'da ekonomik, Ljubljana'da da savaş ne-
deniyie iptal edildi.
- Bn-piyanist olarak vannak istediğiniz nok-
ta nedir?
SGOUROS - Belki sıkıcı olacak ama, mü-
ziğe hiç durmadan hizmet etmek istiyorum.
Operaya karşı. özellikle Italyan, Fransız ve Al-
man operasına büyük bir tutkum var. Opera-
dan söz ederken Leyla Gencer'ı atlamak ol-
maz. Onun hayranıyım. Çok büyük ve felsefi
açıdan önemli bir insan, harika bir ses, onun-
la tanışmak istiyorum. Daha sonraki yıllarda
orkestra şefliği yapmayı düşünüyorum. Zaten
bir Prag konserimde de bunu gerçekleştirmiş-
tim.
- Her sanatçınm kariyerine yön veren ldşiler
vardır. Sizin yaşamınızda kimler yer aldı?
SGOUROS- Öncelıkle annem ve aılem. Ay-
'M u-
.xr.#üzığenıç
durmadan hizmet etmek
istiyorum. Operaya
büyük bir tutkum var.
Leyla Gencer'in
hayranıyım. Çok büyük
ve felsefi açıdan önemli
bir insan, harika bir ses,
onunla tanışmak
istiyorum. Cem Mansur
ve Fazıl Say ile çok iyi
dostluğumuz var. Daha
sonraki yıllarda orkestra
şefliği yapmayı
düşünüyorum.'
nı zamanda menajerliğimi de yapıyor. Bunun
yanı sıra öğretmenim Maria Peda\wrgu veAn-
kara Konservatuvan'nda 1950-1960 yıllan
arasında müdürlük yapmış olan Max Halle-
ger'in müziğe adım atmam ve doğru eğitim al-
mamda büyük katkılan oldu. Cem Mansur'la
çok iyi birdostluğumuz var, aynca Oxford Or-
kestrası'nda beraber Beethoven'm 4. ve 5.
konçertosunu çalmıştık.
- tstanbul'a dahaöncedegehnistiniz. Buşeh-
rin sizde bıraknğı izler neler?
SGOUROS- Muhteşem bir şehir. Ömrümün
geri kalan kısmını bu şehirde geçirebilirim.
Özellikle Güllüoğlu baklavasını ve Bebek'teki
dondurmacıyı çok seviyorum. Yaşamımın bü-
yük birbölümü otellerde geçiyor, konserler için
özel kryaferler giymem gerekıyor, açıkçası bü-
tün bunlardan sıkıldun. Bir arkadaşım beni Is-
tanbul'da Türk mutfağının yer aldığı yerlere
götürdü. Mesela dönerli pilav, kebaplan çok
seviyorum. Yunan mutfağını hatırlatıyor bana.
Her iki toplumun da birbirinden bir şeyler al-
dığını düşünüyorum.
KUŞBAKIŞI
MEMET BAYDUR
Her Şey Akar' Ama...
Lacan Sıdar DUPUP
Cumhuriyet gazetesinin en sevdiğim taraflann-
dan biri, belki birincisi karikatüristleridir. Şimdi bü-
yük usta Turhan'ın da katılmasıyla gazetemizde her
gün birkaç çizgi başeseri çıkar oldu. Tan Oral en-
festir, bir çizgi filozofudur bence. Ismail Gülgeç bir
başka âlemdir, Kamil Masaracı bır başka... Semih
Poroy kalemıni bir mikroskop gibi kullanır, olmadık
ayrıntıdan yola çıkıp bir dünyayı serer önünüze. Po-
litik karikatürtın olağanüstü ömeklennı Musa Kart
ile Zafer Temoçin'in usta kalemlerinde görürüz. Bu
ustalann her biri için ayn bir yazı yazmak, çizgileri
üstüne kendimce düşünmek isterim ama.. bu Kuş-
bakışı'nın niyeti başka!
Yukandakj listede bir eksik gördünüz mü? Hem
karikatürist hem de oyun yazan olarak yıllardır de-
rin bir hayranlıkla izlediğim Behiç Ak'ı sona sakla-
dım. Behiç'in çizdikleri bende hep, hemen oturup
"oyun yazmak" isteğı doğurur. Kışkırtıcı, sakin, us-
tura keskınliğinde, hedef aldıklannı sınirlendiren, a-
ma onlann çarkına kolunu kaptırmayan incecik bir
mizahtır onunki. Bu ustalığını olduğu gibi ödüllü
oyunlanna da taşır, unutulmaz işler kotanr.
Aylarca önce gazetemizde çıkan bir karikatürünü
kesip saklamışım yine. Beyaz bir boşlukta ellerinde
kadeh iki "tanıdık" adam konuşuyoriar. Hepsı bu.
Konuştuklanna geçmeden önce adamlara bakıyo-
rum. Biri şarap içiyor olabilir, dığen vıskı ya da rakı.
Şarap içenı kel ama ensesındekı saçlan uzatmış, bir
bukle görunuyor yalnızca, bır de ince bir bıyık. Vis-
ki ya da rakı içeni saçlı, favorili, bir de keçi sakalı var.
Bize mekânla ilgili hiçbir ipucu vermiyor Behiç Ak.
Karikatür insanlannın sohbeti ise şöyle:
- Biz Erzincanlı deprem görmüş DEKONSTRÜK-
TlVİST bir aileden geliyoruz.
- Ben ise Sıvas'ın bir köyünde dogdum. Babam
MlNlMAÜSTbirçobandı. . , . .
••• ' '"
Yeni yönetimiyle gerçekten postmodem bir pop-
moda dergisine dönüşen Milliyet Sanat'ın 15 Nisan
sayısını okurken aklıma geldi Behiç Ak'ın bu muh-
teşem karikatürü. Ayşegül Sönmez'in röportajını
okurken.^
Şener Özmen, Dıyarbakır'da resım ogretmeni ol-
duğu lisede oğrencılere çağdaş sanatı öğretiyor-
muş. Yazı da yazıyor anladığım kadanyla. "Plastik
Anlatı" diyor bunlara. Plastik anlatı ne demek, so-
rusunu şöyle yanrtlıyor: "Plastik anlatı, benim ken-
di çalışmalanmdan sonra ortaya çıkan bir anlatı tü-
rû." fyi. Say?n özmen, temel probleminın dil oldu-
ğunu fark etmiş.. çünkü çatal dilliymiş. Çatal dillilik
yoksunluk yaratmaz, zenginlık getırır dedikten son-
ra ekliyor, "Ama bilinci de yarar."
Diyarbakır karpuzu gibi ikiye yanlmış bir bilince
sahip olduğunu söylüyor resim öğretmenimiz. "Ben
Istanbul'da yaşayamam.. ölürüm. Bir foku ya da
pengueni yaşadığı doğal ortamdan alıp hayvanat
bahçesine kapatmak demek bu." Diyarbakır'da fok
ya da penguen var mıdır bilmiyorum ama.. pek ho-
şuma gitti bu yank bilincin anlatımı. Gerisini Istan-
bul Hayvanat Bahçesi'nin postmodern foklan, pen-
guenleri yanıtlasınlar. Sayın özmen Istanbul'u "mer-
kez", Diyarbakır'ı "perifen" olarak görüyor ve şu en-
fes gözlemi kotanyor "Herakleitos'un birsözü var;
'Her şey akar'. Şu an her şey merkeze akıyor."
Heraklit'in böyle bir sözü olduğunu bilmiyordum,
öğrendiğim iyi oldu ama, "Sanatta dürûstlük bek-
lerim ve isterim. Kendine ve başkalanna yalan söy-
lememelisin" diyenresimöğretmenımizin "Ama bu-
gün erdemlerdeğişti. Reel çağdaş sanat ortamının
içinde olmak sanatçı için yeterll olabiliyor" deyişini
yadırgadım. Hıristiyanlıktaki baba-oğul-kutsal ruh
üçlemesini; küratör, sanatçı ve sanat nesnesiyle öz-
deşleştirmesini ise son derece haklı buldum! Yaz-
dıklannda saydam yılanlar-bok böceklen gibi irnge-
ler varmış. "Bunlan Lacan'la, dolayısıyla dille ilişki-
lendirmeli. Benim işime Lacan daha fazla yarar" di-
yor Sayın özmen. Onümüzdeki Kuşbakışı'nda La-
can'dan söz açacağız ve ülkemizdeki yan etkilerin-
den.. ama bu yazıyı bu röportajdan bir iki alıntıyla
bitirelim. Resim derslerinde çocuklara ne öğretiyor-
sunuz sorusuna da enfes bir yanıt veriyor genç ho-
camız: "Çocuklar sanatçı olduğumu biliyor. Sanat-
çı olduğuma inanıyoriar. Dinliyorlar. Bu sadece bir
ders."
Işte bu noktada sevgili okur, Lacan sular duruyor,
ben de "reel çağdaş sanat ortamının içinde bulun-
mayı yeterli gören" bir yazar bozuntusu olarak ye-
rime dönüyorum. Haftaya Lacan'a bakanz.
BUGUN
• CEMAL REŞİT REY'de saat 20.00'de Rus
Ulusal Balesi & Bolşoy Solistkri'nin göstensi
yer alacak. (232 98 30)
M TÂRIK ZAFER TUNAYA KÜLTÜR '
MERKEZt'nde saat 19.00'da 'Duvariann
Arkasmda Beyoğhı' başlıklı dia göstensi ve
söyleşi izlenebilir. (293 12 70)
• MUAMMER KARACA TtYATROSU'nda
saat 20.00'de 'Dûnya Dans Günü' kapsanunda
dans gösterileri yer alacak. (513 85 95)
ISTANBUL FİLM FESTİVALİ NDE BUGUN
• BEYOĞLUEMEK'te saat 10.30'da Ay!, saat
13.30'da ve 19.00'da Ekmek ve LaJeier, saat
16.00'da Akıl Defteri, saat 21.30'da
Geceyansma Doğru adlı fihnler gösterilecek.
(293 84 39)
• BEYOGLU ATLAS'ta saat 10.30'da Denizin
SesiniYeğkrim,saat 13.30'da ve 19.00'da
Pereira Diyor Id, saat 16.00'da ve 21.30'da
Döğûn adlı fihnler izlenebilir. (252 85 76)
• BEYOĞLU SİNEPOP'ta saat 10.30'da
Usherler'inEvi, 13.30'da Temmuzda. 16.00'da
En İyi Türk Filmi, saat 19.00'da Mutlu Son,
saat 21.30'da ise ALTIN LALE'Yt KAZANAN
FtLM gösterilecek. (25111 76)
• BEYOĞLU BEYOĞLU'nda saat 10.30'da
175. Madde, saat 13.30 ve 19.00'da Prova, saat
16.00 ve 21.30'da Ölü ya da Diri adlı filmler
yer alacak. (251 32 40)
• KADIKÖY REXX'te saat 10.30'da Daha
İyi» Can Sağbğı, saat 13.30'da Himalaya. saat
16.00'da Paramparça 'Aşklar ve Köpekkr',
saat 19.00'da Kutla Bir Pazar, saat 21.30'da
Kadınlann Mekanizması adlı filmler
gösterilecek. (336 01 12)