23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 MART 2001 CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 Elektronik kütüphane Kütüphaneler Haftaşı'nı, Istanbul Bilgi Üniversitesi Kütüphane Müdürü Serdar Katipoğlu'nun mesajı ile kapatıyoruz: "Bilgi çağında, bilgiye erişim en temel insan hakkıdır. Bu anlayışla, Istanbul Bilgi Üniversitesi Kütüphanesi dtşandan gelen kullanıcılara da hizmet veriyor. Diğer üniversrte mensubu akademisyenler, öğrenciler, araştırmacılar ve meraklılar tüm kaynaklan kütüphane içinde kullanabiliyor. Kullanıcılar 3000'den fazla tam metinli elektronik dergiye bir tuşla erişiyor ve isterierse seçtikleri makaleleri elektronik mektup ile ev veya ofislerine gönderebiliyor. 1200 yılından bu yana Ingiliz dilinde yazılmış gelmiş geçmiş bütün edebi metinlerin ilk baskılan, aynca yazarlann özgeçmişleri ve tüm yapıtlannın bibliyografyası elektronik olarak kullanımda bulunuyor." llgilenenler için: http://www.bilgi.edu. tr/Iife/library.htm, elektronik posta: kütüphane^ bilgi.edu.tr Elektronik posta: denizsomecumtHjriyet.com.tr Tel: 0.212J12 05 95 Faks: 0.212.512 44 97 - Kemal Denriş'in morali bozulmuş... "Türkiye'ye alısmava başladı!" B ir yazının içinde birkaç satırla ekonomik kriz- den kurtuluşun zamlarla değil üretimi artır- makla olacağından söz ederken Petrol-lş Sendikası'nın bir araştırmasından alıntı ya- parak TÜPRAŞ örneğini vermiş; petrol rafinerilerimi- zin özelleştirme kapsamından çıkanlarak verimliliğinin arttınlmasıyla sanayinin temel girdilerinden akaryakı- tın zam görmeden piyasaya sunulabileceğini anımsat- mıştık... TÜPRAŞ'tan beş sayfa açıklama geldi! Özelleştir- me Idaresi Başkanı Uğur Bayar, bizim birkaç satırlık yazımızla TÜPRAŞ'ın piyasa fiyatının düşeceği tela- şına kapılıp açıklama göndermesi için Genel Müdür Hüsametfn Danış'a talimat vermiş olamaz herhalde... Özetle diyorlar ki: TÜPRAŞ, özelleştirme süreci ile başlayan dönemde verim ve kaliteyi arttıncı yatınm- lanna aralıksız devam etmektedir. Kısa vadeli 800 mil- yon dolar tutanndaki yatınmlann çoğu tamamlanmak üzere veya ihale aşamasındadır; uzun vadeli yatınm- TÜPRAŞ lann tutan ise 2 milyar dolann üzerinde olacaktır. Bu nedenle TÜPRAŞ'ın özelleştirme sürecinden çıkanla- rak yenileme ve genişleme yatınmlannın yapılması önerisine katılmak akılcı değildir." Akıl akıldan üstündürdemişler... Dönüp Petrol-lş'e sorduk: TÜPRAŞ'ın gerekli yatınmlannı yapmadığına ilişkin saptamalanmız TÜPRAŞ, DPT ve Enerji Bakanlığı ve- rilerine dayanmaktadır. Bu verilere göre, yatınm hac- minin en önemli göstergesi olan sabit sermaye vartık- ları TÜPRAŞ'ta aşınma eğilimindedir. TÜPRAŞ'ın sa- bit sermaye variıklannın parasal değeri sabit rakam- larla 2000 yılında 1996'ya göre yüzde 16.2 oranında azalmıştır." TÜPRAŞ'ın bir plan dahilinde bazı yatnmlannı plan- ladığı, tamamladığı doğrudur. Ancak yatınmlaryalnız- ca, işletme içindekı bir ünitenin veya prosesin yeni- lenmesi anlamına gelmez. Bir sanayi işletmesinin ya- tınm gereksiniminı belirieyen esas olarak iki paramet- re vardır. Birincisi ekonominin bütünündeki sermaye biriktirme hızıdır. Ikincisi işletmenin ürünlerine olan tü- ketimin büyüme hızıdır." "1987-1999 arası 400 büyük özel sanayi işletmesi- ntn toplam varlıklan yüzde 6.7 oranında artarken TÜP- RAŞ'ın toplam varlık artış hızı yüzde 3.9 olmuştur. TÜPRAŞ, özel kesim firmalan karşısında sermaye gü- cü bakımından göreceli olarak zayıflamıştır. Aynı dö- nemde petrol ürünleri tüketimi yüzde 3.1 oranında ar- tarken TÜPRAŞ'ın üretimi yüzde 1.9 oranında artmış- tır. Bu egilimin devam etmesi halinde, TÜPRAŞ'ın pi- yasadaki payı azalacak, satış hacmi ve verimlilik da- ha da düşecektir." O halde TÜPRAŞ özelleştirmesinin adını koyalım: Cilala sat devri! SESSİZSEDASIZ(!) NVRtKVRTCEBM , DenbciHk Müsteşarlığı'nın yönergesi Denizcilik Müsteşarlığı'ndan müs- teşar adına Deniz Ulaştırması Genel Müdürü Kadir Durmuş'un imzasıy- la ay ortasında bir yönerge yayım- lanıyor... Yönergeye göre, Denizcilik eğitimi veren dershanelerden alınacak ser- tifikalara Milli Eğitirn Müdürlüklerinin de imza atması öngörülüyor... Fakat, Denizcilik Müsteşarlığı'nın yönergesinden Milli Eğitim Bakanlı- ğı'nın haberi yok... örneğin Istanbul'da, denizcilik kurs- larını bitirenlerin sertifikaları imza için Istanbul LJman Baş- kanlığı'na ve Denizcilik Müs- teşarlığı Istanbul Bölge Mü- düriüğü'ne gittiğinde geri çevriliyor, yönerge gereği "Milli Eğrtim"in imza- sı isteniyor... Milli Eğitim Müdüriüklerinde ise "Bi- zim görevimiz kursları denetlemek, eğitmenlerin yeteriiliğini izlemek. Bi- ze sertifikaları imzalamamız için Mil- li Eğitim Bakanlığı'ndan verilen bir ta- limat olmadığı gibi Bakanlıkla Deniz- cilik Müsteşariığı arasında imzalan- mış bir protokolden de haberimiz yok" deniyor ve ilgililer haklı olarak üst- lerine vazife olmadığı için sertifikala- ra imza atma işine karışmıyor. Sertifikalar, LJman Başkanlığına ge- ri geldiğinde tekrar Denizcilik Müste- şarlığı'nın yönergesi yürürlüğe giri- yor ve "Milli Eğitim Müdürlüklerinin im- zası olmadan sertifikaları imzalama- yız" deniliyor... Sonuçta ne oluyor biliyor musu- nuz? Denizcilik kurslarını başarıyla bitir- dikleri halde sertifikalannı alamadık- ları için lıman cüzdanı çıkaramayan yüzlerce kişi gemilerde iş bulsalar bi- le çalışamıyor... BlR BAKIMA SERVER TANtLLİ Bir İstanbul Var İdi... Geçen haftaki yazım, çoğu okurumun da fark ettiği gibi, düşsel biryazıydı. Nevruz'un bahar dolu coşkusuyla, bir elli yıldır göremediğim Diyar- bakır'a gittim, döndüm. Her düşte bir yolculuk, her yol- culukta da bir düş var ya, be- nimki de öyle oldu. Işin hayal yanını fark edemeyenler de görüldü ki, bu notu onlar için düşüyorum. Dilerim, bir gün Diyarbakır yolculuğu gerçek- leşir, düşlere de yer kalmaz. Şimdi Istanbul yolculuğu- nun arifesindeyim; oradan da TÜYAP Kitap Fuan için Iz- mir'e. Eskiden, Istanbul'u her görme olasılığı beni heyecan- landınrdı, bugün acılara bo- ğup kıvrandırıyor. Niçin? diyeceksiniz... • Çözemediklerimiz adıyla so- runlarımızı ve çözüm öneri- lerini topluca sergileyen bir güzelim çalışmanın yazan olan Hüner Tuncer, ona, 19. Yüz- yılda Osmanlı - Avnıpa llişki- /eri adıyla, yararlı biryeni eser de eklemiş. Ümit Yayıncılıktan çıkan ilk kitabın bir yerinde (s. 79), yazar, 1721 'de Iran'a geçici elçi olarak gönderilen Ahmet Dürrî Efendi'nin Şah'la bir görüşmesini nak- lediyor. Dürrî Efendi Sefaret- namesi'nde şöyle anlatıyor: "Şah, 'Hünkâr Hazretleri nasıldır? Hep Istanbul'da mı otururiar? Başka kentlere git- mezler mi' diye sorunca, ben, bu sorvnun ne anlama geldi- ğini anlayamadığımı söyle- dim. Şah bu kez, 'Bazı kent- lerin suyu, bazılarının meyva- sı ve havası ve bazılarının da gezinti yerleri ünlüdür. Hünkâr acaba bunlardan hangisini yeğliyor' deyince ben 'Hün- kâr bunlann hiçbirini yapmaz çünkü Istanbul, dünyanın bir cennetidir ve her güzelliğe sahiptir. Başka bir yere git- meye ne gerek vardır ki! Al- lah tarafından dünyaya ihsan edilmiş suyu, havası ve gezin- ti yerleriyle ünlü bir cenneti bırakıp da, başka yere gitmek için, insanın hayvan olması gerekir' dedim." Dürrî Efendi'nin Şah'a ya- nrtı gerçekten belirttiği ağıriık- ta mıdır? Orası ayrı. Ancak gerekçesi, Istanbul söz ko- nusu oldukta akla yatkın. Ama hayır, Istanbul, öyle 300 yıl önce değil, bir yanm yüzyıl öncesine değin, elçimizin an- lattığı gibiydi. önce bir du- raklama, sonra bir çözülüş ve 80'li yıllardan beri de tam bir yok oluşu yaşadı bu kent. Şimdi düşlerimizde eski gü- zelliklerle yaşıyoruz. Diyebilirim ki, hiçbir kitap, bu acı gerçeği Burhan Ar- pad'ın -Doğan Kitapçılık'ta çıkan- Bir Istanbul Var İdi ad- lı eseri kadar açık ve çarpıcı anlatmamıştır. Burhan Arpad (1910-1994), benim kuşağımın daha da ya- kından tanryıp sevdiği birya- zardr. öyküleri, Türk tiyatro yaşamını yansıtan yazılan, ge- zi izlenimleri ve dünya edebi- yatından yaptığı çevirileriy- le... Gazetemizln de yazarları arasındaydı. Bir çarpıcı özelliği de, Is- tanbul'u yakından tanımasıy- dı: Yaşamının tümünü Istan- bul'da geçinmişti; kentin sos- yal değişimine, giderek yoz- laşmasına tanık olmuş, so- runlarını da yakalamıştı. Şu son kitapta, içine kendi yaşa- mının da katıldığı, Istanbul'dan değişik görünümler yer alı- yor: Direklerarası ve tulûat, tiyatrolar, operetler, aktörler, Istanbul'da insanlar, Boğazi- çi, sinemalar, Türk filmleri, Babıâli ve kitapçılar. Ve göçüp gitmekte olan bir dünyanın arkasından yazıl- mış acılı satırlar... Kitaptaki Uzaklardan adlı, 1988'de yazılmış bir son ya- zı, kentin, doğa ve kültür ola- rak vaktiyle yaşadığı ve yaza- rımızın da görüp tattığı zen- ginlikleri sıraladıktan sonra, şu esef dolu satıriarla insanı kahrediyor: "Sonralan hepsi yok oldu. 1950'den günümüze iki katlı, yoksul görünüşlü tahta evle- rin bahçeciklerini de yutuve- ren beton yığınlan, Istanbul'u sildi süpürdü. Istanbul büyü- dü, büyüdü. Amerikan sine- macılann azman yaratğı King- kong benzeri bir canavar ol- du." Bu sonuca güzel diyebilir misiniz? Istanbul'a, kadri bilinmese de çok güzel şeyler yapmış olan Çelik Gülersoy, kitaba yazdığı bir tanıtma yazısının bir yerinde, Burhan Arpad'la ilgili olarak şunları yazıyor: "Ozellikle çokpartili dönemin, sevgili şehri Istanbul'a getir- diğibiryağma tahribatinı adım adım yaşamanın bütün ıstıra- bını ömrü boyunca içinde ta- şıdı" dedikten sonra, bir yer- deekliyor: "Herşeyerağmen Istanbul hâlâ güzel! aldatma- casına hiç düşmedi. Istanbul yeryeryine çok güzeldi. Fa- kat kaybettikleri ile koruyabil- dikleri oranlanınca, insana bir teselli kalmıyordu. Onun bu görüşûnü ben de paylaşıyor- dum." Okuyunuz Burhan Arpad'ın kitabını, okumalısınız da! İçin- de yaşadığınız kentin vaktiy- le ne olduğunu ve neye dö- nüştüğünü değerlendirebil- meniz için, onun gözlemleri- ni bilmenizde yarar var. Sade- ce, "Her şeye rağmen Istan- bul hâlâ güzel!" aldatmacası- na kapılmamanız için değil, onu barbarlığın elinden kur- tarmanız için de. Istanbul, barbar işgalindedir, unutmayınız!.. HAYVANLAR İSMAIL GÜLGEÇ igulgec@yahoo.com KİM KtME DUM DUMA BEHİÇAK * behicak@turk.n9t ÇtZGİLlK KÂMtL MASARACI TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 30Mart LE0N BLUM'UN NALK CEPHSSL HSO'M tUGÜN, ÜNLÛ HtAMSlZ DfvLBrA&A*" 8UM4 tg VAÇrAJDA ÖU>U O. yÛZYfL FRAUSA'YI SAÜSAN bHGYPUS DAi/ASf 'NOAN ÇOK ETKILENEN SLUM, O SHtALAJt SOSYALİZME İLSİ OUYMuÇTU- MHA SOHİIA AKTİF OLAKAK SİYASETe GİRMİÇ, ÜNLÜ JSAH JAU&İS İLE ÇAUÇMlÇrr.1819 YILINOA MİLLETVeKİLt SEÇİLCKSK PAKLAMBNTVY* KArtLAU LBON SLUM, 1$30'LAKI>A,AimuPA'OA YÜKS£L£N FAŞİ2ME KA&Şl *HAIK C£PH£Sİ" HAB£. ıcenAft KURMU$TILİA$ABIV HAUCCeftlSSİ ÇAltÇMA- LAKt ONU 1336 'DA SAÇgAKANLlİA &ETİRMİÇ, FSANSA'NIN İLK YAHUPİ ASlUI UÛKİİM&T 8AŞKA- Nt SfÇİLM/fTİ. KISA İKTİPAB.INPAN SONKA VICHY YÖ- NETİMİNCS YARGILAH4N BtMM^.DÜNl* SAVAÇ1SO- HUNA fiiiiN SİR ALMAU KAMPfAtA /tMfATILMIÇTt.. BALA SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Bala Sulh Hııkuk Mahkemesi'nin 1999/45 esas sayılı dosyası davacı Talip Topal vekili Av. Mehmet Akdeniz tarafından davahlar Sa- nıye Şahın ve 8 arkadaşı aleyhine açılan izalei şüyu davası nedeniyle verilen ara karan uyannca; Zabıtaca yapılan araştınnada adresleri tespit edilemeyen davalılara ilanen tebligat yapılmasına karar verihniş olup, davacı Hasan Şa- hın ile davahlar Ayseman Şahın, Arife Şahın, Hüseyin Şahin, Melek Şahin, Nuriye Şahin, Hatice Şahın, Fatma Şahin'in duruşmasının bırakıldığı 24.04.2001 günü saat 09.30'da mahkememizde bizzat hazır bulunmalan veya kendilerinı bir vekille temsil ettirmeleri, bu hu- susu yerine getirmemeleri halinde yokluklannda duruşmalara devam edileceği ve karar verileceği, meşruatlı davetiye ve dava dilekçesi- nin tebliği yerine geçerli olmak ûzere ilanen teblığ olunur. 23.03.2001 Basın- 16222 ANKARA...ANKA MÜŞERREF HEKİMOĞLU Iyi Yolculuklar Tiyatro önemli birolayyaşamımda. Istanbul'da başladı, başkentte boyutlandı. En güzel yazılan- mı, izlediğim oyunlar nedeniyle yazdım yıllarca. Devlet sahnelerinde alkışladığım oyunlar, oyun- cular için. Kimi yerli, kimi yabancı, kimi antik, ki- mi klasik, kimi çağdaş oyunlar. Hepsinin belli dü- zeyi, uyarısı, duyansı var. Bir okul, bir öğretmen gibi. Güzel söylemler, eylemler, zartf çizgilerleöğ- retiyor, eğitiyor. Izlerken insanı doğasına, yaratı- cı gücüne yönlendiriyor, düşünceye genişlik, du- yariığa derinlik katıyor. Dahası, çağdaş düzeyimi- zi, Batı dünyasındaki yerimizi de saptıyor. En azın- dan belli bir dönemin gerçeği bu. Paris'te, Londra'da sahnelenen biroyun eşza- manda oynanırdı devlet sahnelerinde. Kral Oidi- pus'un yanında Cadı Kazanı, Andoralılar, Gerge- danlaröa yer alıyor. Devlet sahnelerinde altın yıl- lar yaşanıyor 1960'larda ve 70'lerde. Tiyatronun gizemini hissederek mutlanıyor, kutlanıyor baş- kentliler. Ne güzel anılanm var o yıllardan. Tiyatronun, balenin, operanın kalbi de Ankara'da atıyor. O kalp atışıyla yaşama sevinci de yeşeriyor. Tıyatroya önem vererek izlemeyi onurlu bir görev diye his- sediyor her çevreden başkentliler. • • • Çarpıntı yavaşladı giderek. Sanat yaşamında ge- rileme başladı. Coşku soldu, düzey yitirdi; izleyi- cisini de, ilgisini de sürdüremedi devlet sahnele- ri, Üzüntüsünü çok içten hissettim. Arada bir iyi bir oyun yakalarsam mutlu oldum neredeyse. Ama çoğu oyundan düş kınklığıyla aynldım tiyat- rodan. Yalnız değilim, başkalan da paylaşıyor üzüntümü, kırıklığımı. Dahası var, giderek Istan- bullu oyunculann yolu bekleniyor başkentte. Ter- sine bir oluşum bu. Daha önce Istanbullu tiyat- roseverler beklerdi devlet oyunculannın yolunu. Sonra Istanbullulara özlem başlıyor. Yıldız'ları, Genco'lan, Müşfik'leri, Şensoy'ları, Dormen'le- ri ve başka topluluklan özlemle kucaklıyor. Ancak onların da yolu kapanıyor giderek. Ekonomik krizden en çok sanat ve kültür dalı etkileniyor ülkemizde. Üretkenliği desteklenemi- yor. Desteklemek yolu açılmıyor, yöntem oluşmu- yor. Bu durumda tiyatro yazarlığı da gelişemiyor, genç yazarlann önü kapanıyor, yapıtları raflarda bekliyor! özel tiyatrolar da yaşama gücünü yitiriyor ne- redeyse. Devlet bütçesinin binde ikisiyle kültür ve sanat yaşamı gelişebilir, durağanlık aşılabilir, ge- rekli destekler verilebilir mi? Oysa kültür ve sa- nat yaşamında yeni atılımlar gerekiyor. Toplum- daki beklentileri yanıtlayan eylemlerie yeni per- deler açmak, yeni bir solukla, taze bir coşkuyla halkımızla yeniden buluşmak zorunluluğu var. Ye- niden buluşmak da bir kamu görevi olmalı ülke- mizde. Karanlığı delmek için en etkili yöntem bu. Tiyatroyu bir eğlence değil okul gibi düşünmek, bu düşünceyi yaşama geçiren bir ücret politika- sı uygulayarak ilgi alanını genişletmek de büyük önem taşıyor. Bugünkü koşullarda tiyatro da lüks bir tüketim sayılıyor, dar geliriiler ekranlara sap- lanıyor, tiyatro geleneği olmayan gruplar da dü- zeysiz gösteriler, dahası cinsellik pazariayan dans- lar, göbek havalarıyla vakit öldürüyor. Tiyatronun altın yıllarında başka bir bakış açı- sı var sanat ve kültür yaşamında. Halkevleri var, Köy Enstitüleri var. Sonra da imam hatip okulla- n, türbanlı genç kızlar! Anayasal yeminlerini unu- tarak Çankaya'dan türbana izin isteyenler! ••• Acı, ama gerçek; yaşamı olumsuz koşullar bi- çimlendiriyor şimdi. Soygun, vurgun, kirlenme eylemleri, ikiyüzlü oyunlar. Ama ne zamana kadar? Umutsuzluğu içime sindiremiyorum. Nitekim çalkantı başladı, kirlenme çoktan dibe vurdu. Sonrası belli artık. Yol da göründü; iyiye, doğruya, güzele yöne- lerek ilerleyeceğiz. Başkent sahnelerinde de yeni ışıklar yanacak hiç kuşkusuz. Yeni oyunlar, yeni dalgalar, yeni al- kışlarla mutlanacak sanatçılar. İyiye, doğruya, güzele yol alarak belleklere yeni izler bırakacak. Iyi yolculuklar! 1 2 3 B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 1/ Mobilyacı- -• hkta dış yüzey- lerin kaplan- 2 masındakulla- 3 nılan, dış et- . kenlere daya- nıklıplastikbir 5 malzeme. II 6 Şöhret... Bü- ., yük piüç. 3/ Bağlama,cura 8 gibi telli çalgı- 9 lan çalmada kullanılan, genellikle kiraz ağacı kabuğun- 1 danyapılmışmızrap... 2 Dolma yapmak için 3 hazırlanan kanşım. 4/ 4 Bayındırhk... Hizmet 5 hayvanlannın ayağı- Q na çakılan demir. 5/ j Uğur, iyi talih... Me- g melilerde asalak ola- „ rak yaşayan ufak bir böcek. 6/ Maden ya da kâğıt para üzerindeki kafa resmi... En küçük izci kuruluşu. 7/ özgün. 8/ Av- rupa Birliği'nin kısa yazılışı... Üzeri toprak ya da otla örtülmüş saman yığını. 9/ Fransa ile lspanya arasındaki dağ sırası. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Yaylı çalgılann yapım ve onanmıyla uğraşan kimse... Yabancı bir haber ajansının simgesi. 2/ Rüzgâr korkusu. 3/ Dilbilgisindeki sözcük türlerin- den biri. 4/ Avrupa'da büyük bır yanmada... Kadın- lann bluz ya da gömlek üzerine giydikleri yelek. 5/ Arap abecesinde bir harf... Motorlu taşıtlann teker- leklerini tutturmakta kullanılan somun. 6/ Herke- sin gözü önünde yapılan... Düşünce. II Uzaklık işa- reti... Ton ve makam temeline bağlı kalmadan oluş- turulan beste. 8/Gönül... Baıyum elementinin sim- gesi. 9/ Osmanhlarda gümrük vergisi... Bankacılık- ta faizin başlangıç tarihi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle