Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
30 MART 2001 CUMA CUMHURİYET SAYFA
17
Elektronik
kütüphane
Kütüphaneler
Haftaşı'nı, Istanbul
Bilgi Üniversitesi
Kütüphane Müdürü
Serdar Katipoğlu'nun
mesajı ile kapatıyoruz:
"Bilgi çağında, bilgiye
erişim en temel insan
hakkıdır. Bu anlayışla,
Istanbul Bilgi
Üniversitesi
Kütüphanesi dtşandan
gelen kullanıcılara da
hizmet veriyor.
Diğer üniversrte
mensubu
akademisyenler,
öğrenciler,
araştırmacılar ve
meraklılar tüm
kaynaklan kütüphane
içinde kullanabiliyor.
Kullanıcılar 3000'den
fazla tam metinli
elektronik dergiye bir
tuşla erişiyor ve
isterierse seçtikleri
makaleleri elektronik
mektup ile ev veya
ofislerine
gönderebiliyor. 1200
yılından bu yana Ingiliz
dilinde yazılmış gelmiş
geçmiş bütün edebi
metinlerin ilk baskılan,
aynca yazarlann
özgeçmişleri ve tüm
yapıtlannın
bibliyografyası
elektronik olarak
kullanımda
bulunuyor."
llgilenenler için:
http://www.bilgi.edu.
tr/Iife/library.htm,
elektronik posta:
kütüphane^ bilgi.edu.tr
Elektronik posta: denizsomecumtHjriyet.com.tr Tel: 0.212J12 05 95 Faks: 0.212.512 44 97
- Kemal Denriş'in
morali bozulmuş...
"Türkiye'ye
alısmava başladı!"
B
ir yazının içinde birkaç satırla ekonomik kriz-
den kurtuluşun zamlarla değil üretimi artır-
makla olacağından söz ederken Petrol-lş
Sendikası'nın bir araştırmasından alıntı ya-
parak TÜPRAŞ örneğini vermiş; petrol rafinerilerimi-
zin özelleştirme kapsamından çıkanlarak verimliliğinin
arttınlmasıyla sanayinin temel girdilerinden akaryakı-
tın zam görmeden piyasaya sunulabileceğini anımsat-
mıştık...
TÜPRAŞ'tan beş sayfa açıklama geldi! Özelleştir-
me Idaresi Başkanı Uğur Bayar, bizim birkaç satırlık
yazımızla TÜPRAŞ'ın piyasa fiyatının düşeceği tela-
şına kapılıp açıklama göndermesi için Genel Müdür
Hüsametfn Danış'a talimat vermiş olamaz herhalde...
Özetle diyorlar ki: TÜPRAŞ, özelleştirme süreci ile
başlayan dönemde verim ve kaliteyi arttıncı yatınm-
lanna aralıksız devam etmektedir. Kısa vadeli 800 mil-
yon dolar tutanndaki yatınmlann çoğu tamamlanmak
üzere veya ihale aşamasındadır; uzun vadeli yatınm-
TÜPRAŞ
lann tutan ise 2 milyar dolann üzerinde olacaktır. Bu
nedenle TÜPRAŞ'ın özelleştirme sürecinden çıkanla-
rak yenileme ve genişleme yatınmlannın yapılması
önerisine katılmak akılcı değildir."
Akıl akıldan üstündürdemişler...
Dönüp Petrol-lş'e sorduk:
TÜPRAŞ'ın gerekli yatınmlannı yapmadığına ilişkin
saptamalanmız TÜPRAŞ, DPT ve Enerji Bakanlığı ve-
rilerine dayanmaktadır. Bu verilere göre, yatınm hac-
minin en önemli göstergesi olan sabit sermaye vartık-
ları TÜPRAŞ'ta aşınma eğilimindedir. TÜPRAŞ'ın sa-
bit sermaye variıklannın parasal değeri sabit rakam-
larla 2000 yılında 1996'ya göre yüzde 16.2 oranında
azalmıştır."
TÜPRAŞ'ın bir plan dahilinde bazı yatnmlannı plan-
ladığı, tamamladığı doğrudur. Ancak yatınmlaryalnız-
ca, işletme içindekı bir ünitenin veya prosesin yeni-
lenmesi anlamına gelmez. Bir sanayi işletmesinin ya-
tınm gereksiniminı belirieyen esas olarak iki paramet-
re vardır. Birincisi ekonominin bütünündeki sermaye
biriktirme hızıdır. Ikincisi işletmenin ürünlerine olan tü-
ketimin büyüme hızıdır."
"1987-1999 arası 400 büyük özel sanayi işletmesi-
ntn toplam varlıklan yüzde 6.7 oranında artarken TÜP-
RAŞ'ın toplam varlık artış hızı yüzde 3.9 olmuştur.
TÜPRAŞ, özel kesim firmalan karşısında sermaye gü-
cü bakımından göreceli olarak zayıflamıştır. Aynı dö-
nemde petrol ürünleri tüketimi yüzde 3.1 oranında ar-
tarken TÜPRAŞ'ın üretimi yüzde 1.9 oranında artmış-
tır. Bu egilimin devam etmesi halinde, TÜPRAŞ'ın pi-
yasadaki payı azalacak, satış hacmi ve verimlilik da-
ha da düşecektir."
O halde TÜPRAŞ özelleştirmesinin adını koyalım:
Cilala sat devri!
SESSİZSEDASIZ(!) NVRtKVRTCEBM , DenbciHk Müsteşarlığı'nın yönergesi
Denizcilik Müsteşarlığı'ndan müs-
teşar adına Deniz Ulaştırması Genel
Müdürü Kadir Durmuş'un imzasıy-
la ay ortasında bir yönerge yayım-
lanıyor...
Yönergeye göre, Denizcilik eğitimi
veren dershanelerden alınacak ser-
tifikalara Milli Eğitirn Müdürlüklerinin
de imza atması öngörülüyor...
Fakat, Denizcilik Müsteşarlığı'nın
yönergesinden Milli Eğitim Bakanlı-
ğı'nın haberi yok...
örneğin Istanbul'da, denizcilik kurs-
larını bitirenlerin sertifikaları
imza için Istanbul LJman Baş-
kanlığı'na ve Denizcilik Müs-
teşarlığı Istanbul Bölge Mü-
düriüğü'ne gittiğinde geri çevriliyor,
yönerge gereği "Milli Eğrtim"in imza-
sı isteniyor...
Milli Eğitim Müdüriüklerinde ise "Bi-
zim görevimiz kursları denetlemek,
eğitmenlerin yeteriiliğini izlemek. Bi-
ze sertifikaları imzalamamız için Mil-
li Eğitim Bakanlığı'ndan verilen bir ta-
limat olmadığı gibi Bakanlıkla Deniz-
cilik Müsteşariığı arasında imzalan-
mış bir protokolden de haberimiz
yok" deniyor ve ilgililer haklı olarak üst-
lerine vazife olmadığı için sertifikala-
ra imza atma işine karışmıyor.
Sertifikalar, LJman Başkanlığına ge-
ri geldiğinde tekrar Denizcilik Müste-
şarlığı'nın yönergesi yürürlüğe giri-
yor ve "Milli Eğitim Müdürlüklerinin im-
zası olmadan sertifikaları imzalama-
yız" deniliyor...
Sonuçta ne oluyor biliyor musu-
nuz?
Denizcilik kurslarını başarıyla bitir-
dikleri halde sertifikalannı alamadık-
ları için lıman cüzdanı çıkaramayan
yüzlerce kişi gemilerde iş bulsalar bi-
le çalışamıyor...
BlR BAKIMA
SERVER TANtLLİ
Bir İstanbul Var İdi...
Geçen haftaki yazım, çoğu
okurumun da fark ettiği gibi,
düşsel biryazıydı. Nevruz'un
bahar dolu coşkusuyla, bir
elli yıldır göremediğim Diyar-
bakır'a gittim, döndüm. Her
düşte bir yolculuk, her yol-
culukta da bir düş var ya, be-
nimki de öyle oldu. Işin hayal
yanını fark edemeyenler de
görüldü ki, bu notu onlar için
düşüyorum. Dilerim, bir gün
Diyarbakır yolculuğu gerçek-
leşir, düşlere de yer kalmaz.
Şimdi Istanbul yolculuğu-
nun arifesindeyim; oradan da
TÜYAP Kitap Fuan için Iz-
mir'e. Eskiden, Istanbul'u her
görme olasılığı beni heyecan-
landınrdı, bugün acılara bo-
ğup kıvrandırıyor.
Niçin? diyeceksiniz...
•
Çözemediklerimiz adıyla so-
runlarımızı ve çözüm öneri-
lerini topluca sergileyen bir
güzelim çalışmanın yazan olan
Hüner Tuncer, ona, 19. Yüz-
yılda Osmanlı - Avnıpa llişki-
/eri adıyla, yararlı biryeni eser
de eklemiş. Ümit Yayıncılıktan
çıkan ilk kitabın bir yerinde
(s. 79), yazar, 1721 'de Iran'a
geçici elçi olarak gönderilen
Ahmet Dürrî Efendi'nin
Şah'la bir görüşmesini nak-
lediyor. Dürrî Efendi Sefaret-
namesi'nde şöyle anlatıyor:
"Şah, 'Hünkâr Hazretleri
nasıldır? Hep Istanbul'da mı
otururiar? Başka kentlere git-
mezler mi' diye sorunca, ben,
bu sorvnun ne anlama geldi-
ğini anlayamadığımı söyle-
dim. Şah bu kez, 'Bazı kent-
lerin suyu, bazılarının meyva-
sı ve havası ve bazılarının da
gezinti yerleri ünlüdür. Hünkâr
acaba bunlardan hangisini
yeğliyor' deyince ben 'Hün-
kâr bunlann hiçbirini yapmaz
çünkü Istanbul, dünyanın bir
cennetidir ve her güzelliğe
sahiptir. Başka bir yere git-
meye ne gerek vardır ki! Al-
lah tarafından dünyaya ihsan
edilmiş suyu, havası ve gezin-
ti yerleriyle ünlü bir cenneti
bırakıp da, başka yere gitmek
için, insanın hayvan olması
gerekir' dedim."
Dürrî Efendi'nin Şah'a ya-
nrtı gerçekten belirttiği ağıriık-
ta mıdır? Orası ayrı. Ancak
gerekçesi, Istanbul söz ko-
nusu oldukta akla yatkın. Ama
hayır, Istanbul, öyle 300 yıl
önce değil, bir yanm yüzyıl
öncesine değin, elçimizin an-
lattığı gibiydi. önce bir du-
raklama, sonra bir çözülüş ve
80'li yıllardan beri de tam bir
yok oluşu yaşadı bu kent.
Şimdi düşlerimizde eski gü-
zelliklerle yaşıyoruz.
Diyebilirim ki, hiçbir kitap,
bu acı gerçeği Burhan Ar-
pad'ın -Doğan Kitapçılık'ta
çıkan- Bir Istanbul Var İdi ad-
lı eseri kadar açık ve çarpıcı
anlatmamıştır.
Burhan Arpad (1910-1994),
benim kuşağımın daha da ya-
kından tanryıp sevdiği birya-
zardr. öyküleri, Türk tiyatro
yaşamını yansıtan yazılan, ge-
zi izlenimleri ve dünya edebi-
yatından yaptığı çevirileriy-
le...
Gazetemizln de yazarları
arasındaydı.
Bir çarpıcı özelliği de, Is-
tanbul'u yakından tanımasıy-
dı: Yaşamının tümünü Istan-
bul'da geçinmişti; kentin sos-
yal değişimine, giderek yoz-
laşmasına tanık olmuş, so-
runlarını da yakalamıştı. Şu
son kitapta, içine kendi yaşa-
mının da katıldığı, Istanbul'dan
değişik görünümler yer alı-
yor: Direklerarası ve tulûat,
tiyatrolar, operetler, aktörler,
Istanbul'da insanlar, Boğazi-
çi, sinemalar, Türk filmleri,
Babıâli ve kitapçılar.
Ve göçüp gitmekte olan bir
dünyanın arkasından yazıl-
mış acılı satırlar...
Kitaptaki Uzaklardan adlı,
1988'de yazılmış bir son ya-
zı, kentin, doğa ve kültür ola-
rak vaktiyle yaşadığı ve yaza-
rımızın da görüp tattığı zen-
ginlikleri sıraladıktan sonra,
şu esef dolu satıriarla insanı
kahrediyor:
"Sonralan hepsi yok oldu.
1950'den günümüze iki katlı,
yoksul görünüşlü tahta evle-
rin bahçeciklerini de yutuve-
ren beton yığınlan, Istanbul'u
sildi süpürdü. Istanbul büyü-
dü, büyüdü. Amerikan sine-
macılann azman yaratğı King-
kong benzeri bir canavar ol-
du."
Bu sonuca güzel diyebilir
misiniz?
Istanbul'a, kadri bilinmese
de çok güzel şeyler yapmış
olan Çelik Gülersoy, kitaba
yazdığı bir tanıtma yazısının
bir yerinde, Burhan Arpad'la
ilgili olarak şunları yazıyor:
"Ozellikle çokpartili dönemin,
sevgili şehri Istanbul'a getir-
diğibiryağma tahribatinı adım
adım yaşamanın bütün ıstıra-
bını ömrü boyunca içinde ta-
şıdı" dedikten sonra, bir yer-
deekliyor: "Herşeyerağmen
Istanbul hâlâ güzel! aldatma-
casına hiç düşmedi. Istanbul
yeryeryine çok güzeldi. Fa-
kat kaybettikleri ile koruyabil-
dikleri oranlanınca, insana bir
teselli kalmıyordu. Onun bu
görüşûnü ben de paylaşıyor-
dum."
Okuyunuz Burhan Arpad'ın
kitabını, okumalısınız da! İçin-
de yaşadığınız kentin vaktiy-
le ne olduğunu ve neye dö-
nüştüğünü değerlendirebil-
meniz için, onun gözlemleri-
ni bilmenizde yarar var. Sade-
ce, "Her şeye rağmen Istan-
bul hâlâ güzel!" aldatmacası-
na kapılmamanız için değil,
onu barbarlığın elinden kur-
tarmanız için de.
Istanbul, barbar işgalindedir,
unutmayınız!..
HAYVANLAR İSMAIL GÜLGEÇ igulgec@yahoo.com
KİM KtME DUM DUMA BEHİÇAK * behicak@turk.n9t
ÇtZGİLlK KÂMtL MASARACI
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 30Mart
LE0N BLUM'UN NALK CEPHSSL
HSO'M tUGÜN, ÜNLÛ HtAMSlZ DfvLBrA&A*"
8UM4 tg VAÇrAJDA ÖU>U O. yÛZYfL
FRAUSA'YI SAÜSAN bHGYPUS DAi/ASf 'NOAN ÇOK
ETKILENEN SLUM, O SHtALAJt SOSYALİZME İLSİ
OUYMuÇTU- MHA SOHİIA AKTİF OLAKAK SİYASETe
GİRMİÇ, ÜNLÜ JSAH JAU&İS İLE ÇAUÇMlÇrr.1819
YILINOA MİLLETVeKİLt SEÇİLCKSK PAKLAMBNTVY*
KArtLAU LBON SLUM, 1$30'LAKI>A,AimuPA'OA
YÜKS£L£N FAŞİ2ME KA&Şl *HAIK C£PH£Sİ" HAB£.
ıcenAft KURMU$TILİA$ABIV HAUCCeftlSSİ ÇAltÇMA-
LAKt ONU 1336 'DA SAÇgAKANLlİA &ETİRMİÇ,
FSANSA'NIN İLK YAHUPİ ASlUI UÛKİİM&T 8AŞKA-
Nt SfÇİLM/fTİ. KISA İKTİPAB.INPAN SONKA VICHY YÖ-
NETİMİNCS YARGILAH4N BtMM^.DÜNl* SAVAÇ1SO-
HUNA fiiiiN SİR ALMAU KAMPfAtA /tMfATILMIÇTt..
BALA SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
Bala Sulh Hııkuk Mahkemesi'nin 1999/45 esas sayılı dosyası davacı Talip Topal vekili Av. Mehmet Akdeniz tarafından davahlar Sa-
nıye Şahın ve 8 arkadaşı aleyhine açılan izalei şüyu davası nedeniyle verilen ara karan uyannca;
Zabıtaca yapılan araştınnada adresleri tespit edilemeyen davalılara ilanen tebligat yapılmasına karar verihniş olup, davacı Hasan Şa-
hın ile davahlar Ayseman Şahın, Arife Şahın, Hüseyin Şahin, Melek Şahin, Nuriye Şahin, Hatice Şahın, Fatma Şahin'in duruşmasının
bırakıldığı 24.04.2001 günü saat 09.30'da mahkememizde bizzat hazır bulunmalan veya kendilerinı bir vekille temsil ettirmeleri, bu hu-
susu yerine getirmemeleri halinde yokluklannda duruşmalara devam edileceği ve karar verileceği, meşruatlı davetiye ve dava dilekçesi-
nin tebliği yerine geçerli olmak ûzere ilanen teblığ olunur. 23.03.2001 Basın- 16222
ANKARA...ANKA
MÜŞERREF HEKİMOĞLU
Iyi Yolculuklar
Tiyatro önemli birolayyaşamımda. Istanbul'da
başladı, başkentte boyutlandı. En güzel yazılan-
mı, izlediğim oyunlar nedeniyle yazdım yıllarca.
Devlet sahnelerinde alkışladığım oyunlar, oyun-
cular için. Kimi yerli, kimi yabancı, kimi antik, ki-
mi klasik, kimi çağdaş oyunlar. Hepsinin belli dü-
zeyi, uyarısı, duyansı var. Bir okul, bir öğretmen
gibi. Güzel söylemler, eylemler, zartf çizgilerleöğ-
retiyor, eğitiyor. Izlerken insanı doğasına, yaratı-
cı gücüne yönlendiriyor, düşünceye genişlik, du-
yariığa derinlik katıyor. Dahası, çağdaş düzeyimi-
zi, Batı dünyasındaki yerimizi de saptıyor. En azın-
dan belli bir dönemin gerçeği bu.
Paris'te, Londra'da sahnelenen biroyun eşza-
manda oynanırdı devlet sahnelerinde. Kral Oidi-
pus'un yanında Cadı Kazanı, Andoralılar, Gerge-
danlaröa yer alıyor. Devlet sahnelerinde altın yıl-
lar yaşanıyor 1960'larda ve 70'lerde. Tiyatronun
gizemini hissederek mutlanıyor, kutlanıyor baş-
kentliler.
Ne güzel anılanm var o yıllardan. Tiyatronun,
balenin, operanın kalbi de Ankara'da atıyor. O kalp
atışıyla yaşama sevinci de yeşeriyor. Tıyatroya
önem vererek izlemeyi onurlu bir görev diye his-
sediyor her çevreden başkentliler.
• • •
Çarpıntı yavaşladı giderek. Sanat yaşamında ge-
rileme başladı. Coşku soldu, düzey yitirdi; izleyi-
cisini de, ilgisini de sürdüremedi devlet sahnele-
ri, Üzüntüsünü çok içten hissettim. Arada bir iyi
bir oyun yakalarsam mutlu oldum neredeyse.
Ama çoğu oyundan düş kınklığıyla aynldım tiyat-
rodan. Yalnız değilim, başkalan da paylaşıyor
üzüntümü, kırıklığımı. Dahası var, giderek Istan-
bullu oyunculann yolu bekleniyor başkentte. Ter-
sine bir oluşum bu. Daha önce Istanbullu tiyat-
roseverler beklerdi devlet oyunculannın yolunu.
Sonra Istanbullulara özlem başlıyor. Yıldız'ları,
Genco'lan, Müşfik'leri, Şensoy'ları, Dormen'le-
ri ve başka topluluklan özlemle kucaklıyor.
Ancak onların da yolu kapanıyor giderek.
Ekonomik krizden en çok sanat ve kültür dalı
etkileniyor ülkemizde. Üretkenliği desteklenemi-
yor. Desteklemek yolu açılmıyor, yöntem oluşmu-
yor. Bu durumda tiyatro yazarlığı da gelişemiyor,
genç yazarlann önü kapanıyor, yapıtları raflarda
bekliyor!
özel tiyatrolar da yaşama gücünü yitiriyor ne-
redeyse. Devlet bütçesinin binde ikisiyle kültür ve
sanat yaşamı gelişebilir, durağanlık aşılabilir, ge-
rekli destekler verilebilir mi? Oysa kültür ve sa-
nat yaşamında yeni atılımlar gerekiyor. Toplum-
daki beklentileri yanıtlayan eylemlerie yeni per-
deler açmak, yeni bir solukla, taze bir coşkuyla
halkımızla yeniden buluşmak zorunluluğu var. Ye-
niden buluşmak da bir kamu görevi olmalı ülke-
mizde. Karanlığı delmek için en etkili yöntem bu.
Tiyatroyu bir eğlence değil okul gibi düşünmek,
bu düşünceyi yaşama geçiren bir ücret politika-
sı uygulayarak ilgi alanını genişletmek de büyük
önem taşıyor. Bugünkü koşullarda tiyatro da lüks
bir tüketim sayılıyor, dar geliriiler ekranlara sap-
lanıyor, tiyatro geleneği olmayan gruplar da dü-
zeysiz gösteriler, dahası cinsellik pazariayan dans-
lar, göbek havalarıyla vakit öldürüyor.
Tiyatronun altın yıllarında başka bir bakış açı-
sı var sanat ve kültür yaşamında. Halkevleri var,
Köy Enstitüleri var. Sonra da imam hatip okulla-
n, türbanlı genç kızlar! Anayasal yeminlerini unu-
tarak Çankaya'dan türbana izin isteyenler!
•••
Acı, ama gerçek; yaşamı olumsuz koşullar bi-
çimlendiriyor şimdi. Soygun, vurgun, kirlenme
eylemleri, ikiyüzlü oyunlar.
Ama ne zamana kadar? Umutsuzluğu içime
sindiremiyorum.
Nitekim çalkantı başladı, kirlenme çoktan dibe
vurdu. Sonrası belli artık.
Yol da göründü; iyiye, doğruya, güzele yöne-
lerek ilerleyeceğiz.
Başkent sahnelerinde de yeni ışıklar yanacak
hiç kuşkusuz. Yeni oyunlar, yeni dalgalar, yeni al-
kışlarla mutlanacak sanatçılar. İyiye, doğruya,
güzele yol alarak belleklere yeni izler bırakacak.
Iyi yolculuklar!
1 2 3
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
SOLDANSAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8
1/ Mobilyacı- -•
hkta dış yüzey-
lerin kaplan- 2
masındakulla- 3
nılan, dış et- .
kenlere daya-
nıklıplastikbir 5
malzeme. II 6
Şöhret... Bü- .,
yük piüç. 3/
Bağlama,cura 8
gibi telli çalgı- 9
lan çalmada
kullanılan, genellikle
kiraz ağacı kabuğun- 1
danyapılmışmızrap... 2
Dolma yapmak için 3
hazırlanan kanşım. 4/ 4
Bayındırhk... Hizmet 5
hayvanlannın ayağı- Q
na çakılan demir. 5/ j
Uğur, iyi talih... Me- g
melilerde asalak ola- „
rak yaşayan ufak bir
böcek. 6/ Maden ya da kâğıt para üzerindeki kafa
resmi... En küçük izci kuruluşu. 7/ özgün. 8/ Av-
rupa Birliği'nin kısa yazılışı... Üzeri toprak ya da
otla örtülmüş saman yığını. 9/ Fransa ile lspanya
arasındaki dağ sırası.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Yaylı çalgılann yapım ve onanmıyla uğraşan
kimse... Yabancı bir haber ajansının simgesi. 2/
Rüzgâr korkusu. 3/ Dilbilgisindeki sözcük türlerin-
den biri. 4/ Avrupa'da büyük bır yanmada... Kadın-
lann bluz ya da gömlek üzerine giydikleri yelek. 5/
Arap abecesinde bir harf... Motorlu taşıtlann teker-
leklerini tutturmakta kullanılan somun. 6/ Herke-
sin gözü önünde yapılan... Düşünce. II Uzaklık işa-
reti... Ton ve makam temeline bağlı kalmadan oluş-
turulan beste. 8/Gönül... Baıyum elementinin sim-
gesi. 9/ Osmanhlarda gümrük vergisi... Bankacılık-
ta faizin başlangıç tarihi.