22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 MART 2001 PERŞEMBE OLAYLAR V E G O R U Ş L E R olay.gorus@cumhuriyetcom.tr CHP Nereye... •t. Ertuğrul GUNAY Esh CHP # 0 lkemızineneskivekök- U lü siyasal kurumu olan CHP,bugünlerde yine iç tartışmalanyla gündemi işgal ediyor. Geçmişyü- larda önemli görevler yüklenmiş siyaset adamlan -içlerinde soyadı CHP ile özdeşleşmiş olanlar da var- ağır eleştirilerle istifa ediyor, eleştirilerini parti içinde sürdürmek- te direnenler "kesin çıkarma" karan ile cezalandınlıyor. Parti, kongreler ve kurultay süreci- ne girmiş olmasına karşın birçok üye, bu süreçte, mücadele etmek yerine is- tifa etmeyi seçiyor. Basın, TV'ler, kö- şe yazarlan TBMM'de tıkanan ikti- dar ve muhalefet yapüan karşısında CHP'nin çözümleri, iddia ve önerile- ri yerine içindeki kavgayı konu etmek zorunda kalıyor. Türkiye 'nin bugünkü ekonomik ve toplumsal koşullan karşısında, CHP'nin yeni bir siyasal çıkış seçene- ği olarak yükselmesi beklenirken bu görûntû kuşkusuz bir talibsizliktir. Bu olumsuz görüntünûn ortaya çık- masında parti içi muhalefetin payının olduğu elbette savunulabilir. Genel merkezin -bizim de eleştirdiğimiz- birtakım uygulamalanna katlanama- yan ve partiden aynlmaya acele ile karar veren bazı üyelerin, geçmişte, özellikle SHP/ DYP ortaklığı dönem- Genel Sekreteri lerinde çok daha ağır birtakım oldu- bittilere katlandıklan ileri sûrülebilir. Ancak, bütûn bu "nvunma" nitelik- li eski tartışmalar, genel merkezin 30 Eylûl 2000Uen buyana sürdürdüğû tu- tumun gözardı edilmesini haklı kıla- maz. Çünkü bir siyasal partinin başa- nsı, parti içi muhalefetin tutumuna mal edilemeyeceği gibi, başansızlık ve çeşitli olumsuzluklar daesas olarak mu- halefete fatura edilemez. Bu açıdan, genel merkezin politika- lannın ya da politikasızlıklannın irde- lenmesi, değerlendirilmesi ve tarnşıl- ması gereksinımi ıhtiyacı ortadadır. CHP Genel Merkezi, 30 Eylûl'den bu yana yeni bir siyaset çizgisi oluş- turmaya çahşıyor. Bu çizgi özet ola- rak, sosyal demokrasinin bazı evren- sel duyarlüıklann köklerinin Anado- lu'dabulunabilecegine dikkat çeken ve bu dikkati sloganımsı söyleyişlerle sü- rekli kılmayı amaçlayan bir söyleme dayanıyor. Bu söylem, bir bakıma sosyal de- mokrasiyi yerlileştirmeye, içselleştir- meye çalışan bir girişim olarak kabul edilebüir. Ostelik bu girişim, Türkiye sosyal demokrasisini 70'li yıllann için- de yaşayanlar açısından oldukça "t»- nıdık" bir tutumdur. BulentEcevit, ge- nel başkan seçildiği 1972 Kurulta- yı'nda CHP'nin demokratik sol anla- yışının "yerfivetutarkMrinsanhkın- -• • :• * > v , tyş olduğunun altını çizmiştir. Parti, 70'lerin ilk yıllannda bu an- layışauygun bir siyaset dili kullanmış, bu dil 73 ve 77 seçimlerinde elde edi- lenbaşanya önemlikatkı yapmışür. Ne var ki, bu tutum, sol dûşünceyle 80'le- rin eşiginde tanışanlar ve siyasal olu- şumlara 80lerden sonrakaülanlar için bir ölçüde yabancıdır. 80'lerden son- ra Türkiye'de siyaset yeniden kuru- lurken, sol, yerli ve "Hzden" dayanak- lar aramak yerine, Baü sosyal demok- rasisinin kavramlanna göndermeler yapmayı tercih etmiştir. 90'h yülarda, dinsel akunlann sıyasallaşması karşı- sında sol, tepkici bir dil geliştirerekyer- li ve özgün kaynaklanna sut çevir- miş, hallgn günlük yaşamında anlam ifade eden değerlere bir ölçüde ya- bancılaşmıştır. îtiraf etmek gerekir ki, bu tavnn oluşmasında, bugün Anadolu kültür zenginliğıni 'kendisi keşfeüniş' gibi davrananlann, yakın geçmişte kullan- dıgı siyasettarzıve simgelerinin (sem- bollerinin) de olumsuz payı büyük- tûr. Onun için, bugün yeniden 70'li yıllann "halkçı siyaset düine dönme" gereksinimi duyanların, bu gereksi- nimi önce partinin tabanına, kurulla- nna, kadrolanna sabırla anlatmalan ge- rekir. Kendileri için bile köklü bir ta- vır değişikliği olarak görülen bu yeni söylemin, partinin klasik ahşkanhkla- n açısından şaşkınlıkla karşılanması, eleştirilmesi, giderek sağcılıklasuçlan- 'V 1 W ması doğaldır. genel merkez deyimi bir ölçüde hak- Bu tepkiler karşısında, parti yöne- sızhk sayılabüir. Birey birey görüşün- timinin anlatma-ikna etme yöntemle- ce merkez yöneticileri şaşkınlıklannı, ri yerine, hemen ceza yapünmlannı hatta tereddütlerini ifade ediyor, top- devreye sokması da, niyetmsorgolan- lu olarak ise bir 'Anadolu tevekkülû' masını kaçımlmaz kılıyor. Toplum içinde görünüyorlar). önünde 'boşgörü' sözcüğünü sıkça Oysa bu hayal, gerçekleşmesi ola- kullananlann, içeride en küçük eleş- naksız boş bir hayaldir. CHP gibi ku- tiriye tahammülsüz davranmalan, bu rumsal kimliği köklü bir siyasal yapı, yeniarayışlanndabundanöncekiçe- nekadaruğraşılırsauğraşılsınkişiege- şitli örnekleri gibi gelip geçici bir imaj men ve kişiye odaklı öteki partilere dö- değiştirme çabası olduğu iddialanna nüştürülemez. ciddiyetkazandınyor. Sosyal demok- CHP'nin tüzel varlığı, her zaman rasinin, yönetim, parti hatta siyaset yöneticilerinin kimlik ve kişiliğine dışına savrulmuş kadrolannj derleyip baskındır.. Hem de, DSP modeti par- topariamak bu alanda bir "söytem ve tDer (MHP'den başlayarak parlamen- eyfetn biıüği" gerçekleştirmek yeri- todaki bütün partiler bu kümeye da- ne, sağcılaşma eleştirilerini hakh çı- hil edilebüir), Türkiye'nin bugün ya- karmak istercesine sağapartilerin se- şadığı sorunlar karşısında tükenenya- çmkazazedeterimdanışmanyapmak pdanbcSiyaseteduyulangüvensizlik, gibi bir girişimi de anlamak ve anlat- çözümsüzlük, tıkanmışlık, kirlilik bü- mak olanaklı görünmüyor. yük ölçüde bu yapılardan kaynaklanı- Bu açıdan bakmca, genel merkezin yor. Bu açıdan CHP yönetimi, geçen arayışlannın, sadece yeni bir siyaset seçimlerde sağlanan özel koşullara dili oluşturmaya yönelik olduğunu bağhbaşanlaraaldanarakzamanıgeç- söylemek kolay değil. Genel merkez miş, eskimiş. modellerin ardına düşmek budiltartışmalannınperdearkasmda yerine, bütün bu yapılan karşısına partide bir tek seslilik yaratmaya, ör- alan, katdımcı, saydam, demokrat ve güüeti dilediği gibi biçimlendirmeye, hukuka bağlı yepyeni bir parti yapısı kongre eşiginde görevden ahnalar ve oluşturmaya çalışmahdır. üye yığmalarla CHP geleneğine aykı- Türkiye'nin beklediği eskinin ve es- n,amabaşkaömekleriyleyakındanta- kimişin tekran, son kullanma tarihi nıdığımız bir parti yapısmı oluştur- dolmuş siyaset adamlannıntaklidide- maya çalışıyor. ğil, yüzü gelecege, yeniye ve gerçek- Genel Merkez, CHP'den yeni bir ten yeniliğe dönük siyaset anlayış- DSP yaratmayı hayal ediyor (aslında landır. EYET/HAYIR OKTAY AKBAL Hep Aynı Kafa! Osmanlı olsun, Cumhuriyet dönemi olsun hep aynı kafayı taşıyan insanlanmız vardır. Onlara gö- re, ne yapıp edip kendimizı Batılılara beğendirme- miz gerekir! Onlar ne yapmışsa ne etmişse biz de o yolda olmalıyız! Prens Sabahattin'lerden Lûtfi Rkri'lere, daha nicelerine kadar hep aynı özlem, aynı amaç: Av- rupalılara benzemek, Avrupalılarca beğenilmek... Yakup Kadri Karaosmanoğlu, bir gün Lütfi Fikri'nin kendisine şöyle söyledtgini anlatır "Bizim ilk yapacağımız iş serbest bir seçim ila- nıyla Avrvpa 'dakiemsaline uygun bir Meclis-i Me- busan toplamak, tam manasıyla kanunı, meşrv bir rejimin teessüsünü temine çalışmak, ekaliyetlerin vatandaşlık hukukunu ivazsız, garazsız tanımak ve bu suretle Itilaf Devletleri'ne medeni bir millet olduğumuz kanaatini vermekti. Fakat korkanm ki bunun zamanı çoktan geçmiş oimalı." Birinci Dünya Savaşı'nın sonu. Istanbul; Ingiliz, Fransız, Italyan askerierinin işgali attında Lütfi Fık- ri gibi düşünenler çoğalmış... Millet nasıl kurtula- cak? Daha doğrusu saltanat nasıl kurtulacak? Sevr'de bize Orta Anadolu'nun dört beş ilini kap- sayan bir bölge aynlmış! Padişahlık sürecekl Bu küçük ülkenin başkenti yine Istanbul olacak. Ama Istanbul'da uluslararası bir statü uygulanacak... Osmanlı devlet adamlannın Batı'ya hoş görün- meçabalan boşa çıkıycwdu yine de... Aşağılandık- ça aşağılanıyoriardı. Yine de özel çıkariannı koru- mak için her türtü özveriden kaçınmıyortardı. Sevr Antlaşması'nı imzalayan kurul üyesi "fî/o- zof Rıza Tevfik'in şu anlattıklan ibret verici de- ğil midir: "Clemanceau (o zamanki Fransız Başbakanı) bizi bir iyi haşladı. Her tutar bir yerimizi bırakmadı. Yerden göge hakkı da var ya koca adamın! Fakat bizimkiler meram anlayacak takımından mı? Eli- mize verilen sulh muahedenamesini hemen ora- cıkta imza edip işin içinden çıkacağımız yerde bir şey yapmadan dönüyoruz. Neymiş? Bir defa Pa- dişaha arz etmek lazımmış! Yahut Heyeti Vükela'da müzakeresi icap edermiş! Bu da yetmiyormuş gi- bi Sadrazam Paşa Allah selamet versin, bir de Medts-i Ayan'ınreyinialmak mecburiyetJndeyiz de- mesin mi? Clemenceau'yu da, beni de hakafan- lar boğuyordu!" Yakup Kadri "Vafan Yolunda" adlı kitabında bu olayı anlattıktan sonra o günlerin acı görüntüsünü şöyle çizer "Galip devletler şimdi de Osmanlı saltanatjnın idam hükmünü vermek veyerine getirmekle meş- guldüler. Osmanlı saltanatı, onlarnazannda öbûr- lerinden daha ağır bir cezaya layık görülüyordu. Çünkü yüzyıllardan beri yan sömürge durumun- da geri bir Şarkmemleketi olduğunu unutup 'Dü- vel-i Muazzama ile boy ölçüşmeye kalkışmıştı. O büyük devletlerin siyasi ve iktisadi boyunduru- ğundan kurtulmak teşebbüsünde bulunmuştu. Çünkü Osmanlı sattanatının temel unsurunu teş- kileden Türfder, Müslümandriar. Ta ortaçağdan be- ri nice Haçlı akımlanna ön safta hep bu unsurkar- şı koymuştu. Şu halde herşeyden önce Türkmil- letini kökünden kazımak, yahut onu artık bir kere daha kımıldayamayacak kadar ezmek lazımdı." Ama bir Mustafa Kemal çıktı.. Ingiliz Başba- kanı Uoyd George'un dediği gibi "Buyüzyılın tek dehası Türklerden çıkmıştı." Türkler düşmanlan- nı yendiler, bağımsız bir devlet kurdular. Ama Ba- tı, hep aynı Batı'ydı! "Bütün istekierimizi geri çe- viriyorsunuz, ama biz onlan cebimizde sakiıyoruz, bir gün dize gelip bizden yardım isteyeceksiniz, o zaman hepsini size kabul ettireceğiz" diyoriar- dı. Dünden bugüne!.. Dönüp dolaşıp Sevr çizgisi- ne geldik mi, getirildik mi? Suç kimin? Çoğunluk- la bizim, bizim yöneticilerimizin!.. Şimdi ei açıp o Batı'dan, o kendilerine benzemek için yanıp tutuş- tuğumuz, saflannda yer almak için hertürlü özve- riye, daha doğrusu onursuzluğa katlandığımız Ba- tı, okjumbittim karşımızda... Kimi zaman silahla, kumazlıkla, kimi zaman parasal gücüyle... Okumalı, öğrenmeli, bilmeli!.. "Vatan Yolunda" gibi kitaplan... Daha nicelerini, nicelerini... Onur diye bir şey varsa, kalmışsa!.. Bu Dev Kent... FatihSULUNER T ürktipireform budurişte: Bıçak kemi- ğe dayanınca düşünmeye, kemiği de- lip geçince ise eyleme başlamak... E>evalüasyon, ülkede yaşayan herkesi bir kez daha, ama bu kez altından zor kalkılır bi- çimde vurunca, hükümet Kemal Derviş'i •hnnnt" olarak Türkiye'ye getirip geniş yetki- lerle donatnve ekonommm dümenini Saym Der- viş'e teslim etti. Bu arada da kendi siyasal kadrolan ve anlı-şanlı vekılleri arasında bu işi yüklenip sorunu çözecek nitelikte adamlan olmadığını da gizlice itiraf etmiş oldu. Dün- yanın sayılı metropollerinden biri olan tstan- bul için de aynı yaklaşımı görebüınz. Türkiye'de yaşayan her beş kişiden birini banndıran bu dev şehir; yıllardır arazi ve or- man talanlan, gecekondulaşma, bozuk-çar- pık-eksik altyapı sorunlan, trafik keşmekeşi gibi arnk her tstanbulluyu bezdiren sorunla- nnı adeta yeni keşfetmiş gibi... Spor tesıslen inşa ediliyor, hem de yıllardır özlemini çekti- ğimız büyük ve modern projeler. Şehirciük ve çevre planlaması adına pek çok yeni proje ta- sarlanıyor, gündeme getınliyor. Kısacası her şey olımpiyatlara endekslenmiş. Pekiya olim- piyat organizasyonu Istanbul'unrakipleri olan Paris, Osaka, Toronto ya da Pekin'e verilirse... O takdirde bu projeler ne olacak? Istanbul ve biz Istanbullular, aynı "«»"u paylaşmaya de- vam mı edeceğız? Bugüne kadarkı genel uy- gulamalan dikkate ahrsak, sarunm bu olım- piyat organizasyonu en çok biz tstanbullu'lar için büyük bir şans. Bunun, Türkiye ve Istan- bul'un tanıtımından, daha çok turistin gelme- sinden ve bu tür etkilerinden bile daha ön sı- rada yer aldığını düşünüyorum. Çünkü bizler, her şiddetli yağmurda ev ve işyerlerini su ba- san insanlann ellerinde kovalar, bellerine ka- dar suyun içinde yaptıklan mücadeleyi, bele- diye otobüslerindeki yığışımı (izdihamı), spor yapacak yer bulamayan gençleri, hepimizi ca- nından bezdiren trafik sorununu, adeta yeşil- siz-agaçsız bırakılmaya çalışılan bir Istanbul'u istemiyoruz. Tabela kirliliğinin, otopark so- rununun, kaçak yapılaşmanm ve yukanda be- hrttiğimiz pek çok sorunun çözümünün, an- cak oümpiyat oyunlannın Istanbul'a verilme- si durumunda çözüleceğini umuyor ve düşü- nüyoruz. Sayın IOC (Uluslararası Olimpiyat Komitesi) Değerlendirme Komisyonu üyele- ri, lütfen 2008 oyunlannı düzenlememiz için olimpiyatlan bize verin, çünkü artık İSKİ çukurlannda insan kaybetmek istemiyoruz! cJİ, dcJİJcJ CJ2İ c;cJs>J Kazı Konus Kartlarında* büyük indirim! Mayıs sonuna kadar. 1 9 . 0 0 0OOOTL lOOOTL rOOOTL OOOTL 37.OOOoOOTL '100 kontörlûk Kazı Konuş KarÜarı kampanyaya dahil olmayp, »ahş flyatlon 4.400.000 TLdlr Komif KaHı fkjaüanna öz*( k»tym V»rgW v* KDV daMdb-. Bu iarlf*t«rd« d^işltdlk S apma Kaidü TUTİUMU» alHlr MSft«H Htam«tl»rl 444 0 S35 www.tvluMU.eoffi.tr/kazirkari - V J PENCERE Kasap Çengeli Çocukken 'güneş'e kuşkuyla bakacağım hiç aklıma gelmezdi; kuşku doğadan o kadaruzaktay- dı ki okul defterinin beyaz kâğıdında küçücük bir soru işaretine kıvnlmış yatıyordu; zamanla büyü- yeCeğini, canavarlaşacağını, insanı pençesineala- cağını nasıl bilebilirdim?.. Nisanın eli kulağında... llkbahargüneşi geçen gün sırtımı ısrtırken sıcak- lığında birdeğişimi duyumsadım, döndüm baktım; bu güneş benim çocukluğumun güneşi miydi?.. Ha- vada bulırt yoktu; ama, kirli bir sisin yıvışık yoğun- luğu vardı sanki... Güneş ışınlan bulutsuz göğü özgürce delip ge- çemiyorsa, gezegenimizi ilgilendiren bir sorunla karşı karşıya olduğumuz kesindir. İnsan, insan ola- lı, yeni bir hesaplaşmanın eşiğindedir. Nasıl?.. • Celal Sılay'ın "Endişe" başlığryla 194O'lı yıllar- da yazdığı şiirinde olduğu gibi: Gelmek üzreyse, gelmek üzreyse.. Kopan yıldızlardan biri, üstümüze doğru Üfleyip gökyüzlerinin musikfsini.. Bir garip şarkılar getirmekteyse! Doğmak üzreyse, doğmak üzreyse.. Herhangi bir ananın kucağına bir çocuk, % Eti yenen hayvanlar, can acısile; "Bir vahşi daha" demekteyse! •- - - ölmek üzreyse, ölmek üzreyse.. Bu kadar insan ortasında bir kişi Sokak sokak dağıttığı selamlann hakkını Senden ve benden beklemekteyse! Bulmak üzreyse, bulmak üzreyse.. Arayan insanlardan biri, sımmızı Toplayıp yeryüzlerinin muammasını önümüze yığmak üzreyse! • Aradan bunca yıl geçti.. Dünya nereden nereye geldi?.. Şimdi nice gecelerin dostluk sofralannda, elin- de kadeh, benliğinde çatlayacak bir şiir tohumu- nun gerim gerim gerilimiyle konuşan Sılay'ın, fıtili ateşlenmiş bir dinamit gibi patlamaya hazır kimli- ğini daha çarpıcı biçimde duyumsuyorum; belki ta o günlerde bugünleri görüyordu; 1940'larda bir buçuk milyar olan insan nüfusunun, attı milyara yükseldiği 2000'lerde, mutluluğu yakalamak şöy- le dursun, güneşi karartıp doğayı tüketmek süre- cinde mahşerin dört atlısı gibi dörtnala dolu dizgin çılgınlığa sürüklendiğini görüyordu; şairin peygam- berleşme gücünde, geleceğin falı açılıyordu. İnsan geçmişinde puta tapıyordu, geleceğinde paraya mı tapacaktı?.. Her şeyi, para için, piyasa- nın tapınağına kurduğu sunaklarda kurban mı ede- cekti?.. Güneşi bile karartarak kendi kendisinin sonunu mu getirecekn'?.. Tüketimle sarmallaşan çıl- gınlıkta, kendi kendisini tükettiğinin bilincine vara- mayacak mıydı?.. • Sılay'dan söz açtık, yazıyı Sılay'la bitirmeli!.. Aşa- ğıdaki şiiri kim bilir kaç kez kendisinden dinledim ve sonra unuttum: Bu gökler boşluktan ibaretse, Bir gayesi yoksa yıldızlann, Gün vakitleri bizden habersizse, Gökyüzünde bir şey yoktur. Bu toprak sebepsiz cömertse, Yağmuru yapan bir kader yoksa, Tesadüfen ağaç oluyorsa, tohum, Yeryüzünde de bir şey yoktur! Bunca namaz boşuna kılınmışsa, Okunan ezanlar nafıleyse, Göğüste taşınan haçlar süsse, ötede bir şey yoktur. Sadece bir kelimeyse vicdan, Ruh, kalbin yarattığı vehimse, Ve kalb, kanayan bir uzviyetse.. Insanda dahi bir şey yoktur! • Okul defterinin beyaz kâğıdındaki küçük soru işaretinin çengeli büyüdü, büyüdü, büyüdü; can çe- kişen doğada kıvranan insanlığı bile askıya aldı. TC YÜKSEKÖĞRETİM KURULU ÖĞRENCİSEÇME VE YERLEŞTtRME MERKEZİ BAŞKANLIĞrNDAN DUYURU 2001 Yabancı Dil Smavuıa Başvnrmak tsteven Aday- lann Dikkaüne2001 Yabancı Dil Sınavı (YDS), 24 Ha- zıran 2001 tanhinde devlet üniversitesi rektörlüklerinin bulundugu 40 merkez ile Kuzey Kıbns Türk Cumhuri- yeti (KKTC) Lefkoşa'da yapılacaktır. 2001-YDS ücre- tinin Türkiye İş Bankası şubelerine yatınlmasının i l k günü 9 Nisan 2001, son günü 20 Nisan 2001 'dir. 2001 - YDS ücreti 15.000.000 TEdir. 2001-YDS'ye gırnıek is- teyen adaylann, YDS ücretını yatırabılmeleri için ban- kadaki görevlıye ÖSYM numaralarını vermeleri ve ya.- tudıklan ücretin karşüığında bir dekont almalan yeter- h olacaktır. 2001-YDS'ye girecek adaylara fotograflı sınava gjriş ve kimlik belgeleri 2001 Mayıs ayı içinde posta ile gönderilecektir. 2001-YDS sınav ücretini y a - tırmayan adaylann sınava gırmeleri mûmkün değildrr- 2001-YDS sonuçlan da adaylara 2001-ÖSS Sınarv Sonuç Belgesi ile duyurulacaktır. Basın: 15771 TURKCELL H E T t URIAKADASTRO MAHKEMESİ'NDEN E. 996/16/K. 999/3 lzmir, Urla ilçesi Gülbahçe köyii 49 parselın tespi«i- nin iptali ile adına tescilı için davacı Mehha Sengü t ^ - rafından davahlar Kenan Çetingöz vs aleyhine açılan davanın yapılan yargılamasında davanın kısmen kab««- lü ile tespitin iptaline, Gülbahçe köyü Meryem kilisersi mevkii 49 no.lu parselin karara eklı krokide B ile g»s- terilmış 29 m2'lik kısmın hyı kenar çizgisinde kal<ta- ğından tespit harici bırakılmasına, A ile gösterilen 9* 1 m2'lik bölümün Mehmet kızı Meliha Sengü adına ters- pıt ve tescıline karar verilmiş olup, adreslen tespit O)MM- namayan davahlar Mustafa Temel, Halit Bala MusUa- fa Ok, Mübeccel Çetingöz, Ayişe Esen, Mehmet FanoJc Özmeriş, Mustafa Çakır ve Nevzat Çelhkçi'ys mahka^- me karan yerine kaim olmak üzere, ilanın neşn tarihiCT- den itibaren 15 gün sonra tebliğ edilmış saydacağı i l ^ - nen teblığ olunur. Basın: 15701
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle