Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
İAYFA CUMHURİYET 2MART2001CUMA
14 JVİJmjl. U K . kultur@cumhuriyet.com.tr
Agnes Jaoui'nin ilk filmi, eleştirmenlerce yılın en iyi Fransız filmi olarak değerlendirildi
'BiLşkcıhınnuı Zev1d
f
Cesarim kaptı
GÖNÜL DÖNMEZ-COLIN
PARİS-Geçencumartesi gecesi Pa-
ris'te Oscar'lan aratmayacak bir tö-
renle Cesar ödülleri sahiplerini bul-
du. Bir önceki yıl dağıtıma giren tüm
filmlerin Fransız sinemasımn en
önemli ödülü Cesar'a aday olabile-
ceği buyanşma, buyıl nitehkli film-
lerin azhğı nedeniyle sûrprizsiz geç-
ti. Sonuç olarak iki fılm, Agnes Ja-
oui'nin "Başkalannın ZevkP (Le
Goût des autres) ıle DominikMoü'un
"Harry, lyinğinizi Isteyen Bir Dost"
(Harry, un ami qui vous veut du bi-
en) filmi hemen tüm ödülleri kaptı.
Senaryosuna imza attığı, Cedric
Klapisch'in "Afle Havas" (Un Air
de Famılle)ve AlainResnais'nin "Bu
Şariayı Büiyoruz" (On Connait la
Chanson)fılmlerindeki rolleriyle siv-
rilen Agnes Jaoui'nm bu ilk filmi
hoşgörü ûzerine, ama kadm
bakışıyla erkeklere ders ver-
mekten de kaçmmıyor. Ger-
çek yaşamda eşi, aynı zaman-
da fılmin senaryosunu da pay-
laşan Cezayir kökenli Jean-
Pierre Bacri'nin canlandırdı-
ğı işadanu Castella, zevksiz
burjuva kansının fino köpeği
gibidir. Bir gün salt yeğeni
ufak bir role çıkacak diye is-
temeye istemeye gittiği tiyat-
roda başoyuncu Clara Deva-
ux'un (Anne Atvaro) çıkardı-
ğı oyunun etkisi altında kalır.
Piyes, Racine'in bir tragedya-
sı, "Berenke''tir. Işadamını en
çok şaşırtan ise Clara, bir za-
manlarîngilizce ögretsin diye
işe alıp sonra sahverdiği, ona
göre burnuhavada "enteP ka-
dından başkası değildir. Cas-
tella'nınyaşamında önemli rol
oynayacak o geceyi izleyen gûnler ve
geceler, herkes birbirinden önemli
yaşam dersleri öğrenir. Birbirinin
tam tersi insanlar karşılaşır, sariki
gözlük değiştirmiş gibibirbirine baş-
ka açıdan bakmaya başlar.
Yardımcırolti de üstlennüş
"Başkalannın Zevld^ni Fransız
eleştırmenler, Jean Renoir'm "La
Regje du jeu" filmi ile karşılaştır-
mışlardı. Ammsanacağı gibı Reno-
ir, 1939 yılında gerçekleştirdiği o fıl-
minde, cinsiyeti ve toplumdaki yeri
ne olursa olsuntüm insanlan acıma-
sızca eleştirir, ama aynı zamanda se-
veceğimiz bir yanlannı göstermeyi
unutmaz. Aydın bir tiyatro oyuncu-
suna sınlsıklam âşık olanzevksiz ve
dar görüşlübir işadammı anlatırken
Agnes Jaoui de aynı yolu tutmuş.
Bacri, 1980-90 Fransız sıneması-
nm tanınan yüzlerinden. Örneğın
CatherineDeneuve'le oynadığı "Pla-
ceVendome", ınsan olan köpeğın sa-
hibi rolünü canlandırdığı güldürü
«DkBer", Cedric KJapisch'ın "Un
Air de Famflle" filmi ve Luc Bes-
son'un "Nikfta" ve "MetnT fılmle-
ri en başanlı çahşmaları arasında.
«Dkner" ve "AstoisveObeBs" fılm-
lerinin yönetmeni, o da Cezayir kö-
kenli AlainChabatve yönetmen Ag-
nesJaoui'ninde yardımcı rollen pay-
laştıklan filmin en önemli yardımcı
rolünü canlandıran Anne Alvaro ıse
Clara'nın idealleri ve duygulan ara-
sındaki çelişimi yansıtırken gerçek-
ten başanlı.
En iyi fılm, en iyi senaryo (Agnes
Jaoui ve Jean-Pierre Bacri), en iyi
yardımcıkadm oyuncu (Anne Alva-
ro) ve en iyi yardımcı erkek oyuncu
(GerardLmvn) odüllermı alan *Baş-
kalannın Zevki'', geçen Montreal
Dünya Film Festivali'nde başödülü
PaulCos'un "Masumiyet" (Innocen-
ce) filmi ile paylasmış, 2000 Avru-
pa Film Ödülleri'nde en iyi Avrupa
senaryosu ödülü bu film ile Agnes
Jaoui ve Jean-Pierre Bacri'ye gitmiş-
gnes Jaoui'nin dört
ödül alan 'Başkalannın
Zevki' adlı yapıtı Montreal
Dünya Film Festivali'nde
baş ödülü paylaşmış, 2000
Avrupa Film Ödülleri'nde
En îyi Avrupa Senaryosu
Ödülü'nü almıştı.
ti. Bırçok eleştirmen gerçekten yılın
en iyi Fransız filmi olduğunda bir-
leşiyor.
En tyi Yabancı Fflm Ödülü
Ödüller gecesinden mutlu dönen
ikinci fılm, "Harry,un ami qui vous
veut du bien" idi. Sergi Lopez. en iyi
erkek oyuncu. Dominik Moll en iyi
yenetmenve YannkkKergoat enryi
kurgu ödüllerini aldılar.
En iyi yabancı film ödüîünü alan
HongKongyapunı"AşktçinHazır"
(In the Mood for Love) ise bu yılm
en iyi filmlerinden biri bence. Can-
nes Film Festivali'nde TonyLeung' a
en iyi oyuncu ödülünü getiren bu
kösnül, gizem dolufilm. Wong
Kar-Wai'ın imzasınıtaşıyor her
anlamda. Ama Maggie Che-
ung'un varlığı fılme olağanüs-
tü bir öğe katmış. Hele o altmış-
lı yıllan anımsatanmüzik, duy-
gulann dokunulmazhğında her
şeyin gerçek olduğu gibi hiç-
bir şeyın de gerçek olmadığı
bir yolculuğa çıkanyor ızleyi-
ciyı. Fransa beyazperdelerin-
den aylardır ınmeyen bu çok
özel fılm, yakında 20. Ulusla-
rarası Istanbul Film Festiva-
li'nde de izleyici ıle buluşacak.
Diğer Cesar ödüllenne ge-
lince; dahaçok ufak rollerle ta-
nınan, ama "Fransız Betty Da-
vte" diye ün yapmış Dominique
Blane, sessız sedasız gehp ge-
çen "Stand-by" (RochStepha-
nik) fılmiyle en iyi kadınoyun-
cu ödülünü. "LesBlesurres as-
sassines" filmindeki rolüyle
SytvieTestudumut verici genç
kadın oyuncu ödülünü. "Res-
sourceshumaines" fılmindeki
rolüyle Jalil Lespert umut ve-
ncı genç erkek oyunGu ödülü-
nü aldılar. En ıvı konulu ilk
fılm ödülü, Laurent Cantet'in
bir sendika olayını ırdeleyen "Res-
sources humaines" filmine gitti. En
iyi fılm müziği ödülünü ise "Ven-
go" filmi için Tomatito, Sheikh Ah-
mad Al Tuni, La Caita ve Tony Gat-
lif aldı. PatriciaMazuy'un sekız dal-
da aday filmi "Saint-Cyr* ancakkos-
tümler içm bir Cesar alabildi.
"Les Rivieres pourpres" filmi dört
dalda aday gösterılen Mathieu Kas-
sovitz, "Une affair degout" filmi se-
kız dalda aday göstenlen Bernard
Rapp ve dört dalda aday göstenlen
"Destinees sentimentaks" filminin
yönetmeni Oövier Assayas eli boş
döndüler.
Geçen Berlın Fihn Festivali'nden
Altın Ayı ile dönen PatrieeCnereau,
saygı bölümü konuğu Chariotte
Rampnng'in kariyeri üzerinekonuş-
tu. Yetmiş iki yaşında, enerji dolu
filmlerle ızleyiciyi her zamanki gi-
bi etkileyen Agnes Varda da bol bol
aBaşlandı. Ama her şeyekarşın "Köp-
rüdekiKız" fıUnmden anımsayaca-
ğımız oyuncu Daniel Auteuil'in baş-
kanlık ettıği, Fransız sinemasımn bu
en önemli olayı, söyleyecek az şeyi
olan birtakım ünlünün mikrofon
önünde boy gösterdiği soğuk ve sı-
kıcı bir olaydan öteye gıdemedi.
Yeni karşılıklar arayan görsellik
Altan Çelem,fotoğmfikimgeye ebedişekilde dönüşmüş olanı tekrur resmegeri döndürmeyi hedefliyor
LEVENTÇAUKOĞLU
Postmodern kültürde gündelik hayata, ruhsal
deneyımlere, kültürel diletercüman olmada res-
min, kavram sanatı karşısmda kendi kalesine
gol attığım, daha doğrusu eksik donanımla sa-
haya çıktığını, dolaşıma girmeye kalkıştığını
söylemek mümkün. Bu noktaya, içi boşaltılan
kavramlar ve görsel sanatlar ile yaşamın her
anında kendı hızını bile yakalayamayan göster-
ge- gönderge eksikliğiyîe ulaşıldı. Aslınabakı-
lırsa duyarhhğını ınteraktif ortamlara, dijital
göstergelere ve popüler kûltüre devredenbir dö-
nemm hislerine tercüme obtnaya kalkışmak her
alandatelafısı mümkün olmayan bir yetersizlık
doğuruyor. Hatta çoğu durumda kavram sanatı
bile kendibahçesini eşelemekten öteye gidemi-
yor.
Bunakarşılık, etkinliğini 9O'lıyıllarda sürdü-
ren bir grup genç ressamın, resim sanatına ye-
ni tekabüliyetler aradıklannı, bu arayışın da he-
nüz net bir dökümûnün yapılmadığını daha ön-
cekibirkaç yazımda belirtmiştim. Bu sanatçıla-
rın çoğu, yerleşik imge ve akademik yapının
belirlediği keskin dili dışlamakla işe başladılar.
Kendisine aitbir göndenmi olantelevızyondan,
önceki kuşağm ardında bıraktıklarından, res-
min iç gerekliliklerinden, aşınpopüler imgeler-
den, üretıhniş olanm karşıt uretiminden vb. et-
kilendiler. Bu isimler, nesneyle, tuval uzamıyla
rotasını yitiren göndergelerle gen dönüknez bir
ilişki kurmuyor, gerçeklerinkavramlara sığabi-
leceği inancıra ınceden ınceye eleştiriyorlar. Co-
ğunlukla pratik, pastiche yönelen, gerektiğınde
üslubu dışlayan bir tavır etrafında kümeleniyor-
lar. Her şeyden önemhsi dehegemonik okna gi-
bi bir gayretleri yok. Altan Çelem, bu genelle-
melerin ucuna sıkı sıkıya tutunan birkaç res-
samdan biri. Bugünlerde Teşvikiye Sanat Gale-
risi'nde süren seTgisi, değındığimiz özellikleri
bazen sıbştırarak bazen de açıklıkla ortaya ko-
yuyor.
Altan'ın,yaklaşıkdört yıl önceyine aynı me-
kânda actığı sergide yer alan figürlerini, soğuk,
ama neşeli bir animasyondan fırlayan tipleme-
lere benzetmiştim. O sıralarda, bu fıgürlerdeki
dunış ve mizacm, kıyafet ve diyalog biçimleri-
nin bizde şablonlaşmış tipleme anlayışlanyla
tam ters bir güzergâh takip ettiği konuşuluyor-
du. Hatta kurgununbir ucundan kompozisyona
eni sergisinde sokak aralanndaki arka bahçe
çocuklannı, ringde rakibini nakavt etmiş boksörü,
her an kostümünü değiştirmeye hazır, tıraş olan
Süpermen'i, maç sonunda soyunma odasına yönelen
futbolculan, sahilde kızgın güneşin altma tezgâhını
kuran berberi görünür kıhyor Altan Çelem.
dahil olan maket uçak, gemı, tank ve atlı şöval-
yeîere bakarak onlan, çocuk dünyası resmi ola-
rakniteleyenler bile çıkmıştı. Oysa bu dilbir öl-
çüde üpkı kuşağın diğer ressarnlannda olduğu
gibi kendisine yenitekabüliyetler arayanbir gör-
selhkle kuralan üişkiden hız alıyordu. Üzerine
şiirler veya gazeller değil, daha sıradan, matrak
sözleTsöylenmesi gereken, eğlencelik,keyif ve-
ren bir dıldı bu.
Gösterttemeyeni gorsdieştiriyor
îki yıl önce ise maceracılara, comics karak-
terlere aıt olabilecek bu resimlerin tuhaf hikâ-
yelerdenbeslendiğinden söz etmiştı HakanOzer.
"Pembe Panter ya da Zidane formasırun güzeW
üği, evlilik ve beslenme dengesi, ahlaki yargılar
ya da otomatik püotia iniş yapabikn dev uçak-
larmbüyüsü.r O sergide safariye çıkan Camel
Ttophy'cilerivesualtındahareketedenfigürle-
n resimlemişu Altan. Helikopterler. motorlar,je-
epler, denıze ınip kalkabılen uçaklar, çekim ya-
pan kameramanlar, resmme televizyon arkası
bir kurgu ve belgesel bir tat katıyordu.
Yeni sergisinde ise sokak aralanndaki arka
bahçe çocuklannı, ringde rakibini nakavt etmiş
boksörü, her an kostümünü değiştirmeye hazır,
tıraş olan Süpermen'i, hafta sonuhalka açık ha-
vuzlardaki absürd tipleri, maç sonunda soyun-
ma odasınayönelen futbolculan, sahilde kızgın
güneşin altına tezgâhını kuran berberi, tatıle çı-
kan kafadarlann 'Aqualand' maceralannı görü-
nür kıhyor Altan. Çoğunluklageleneksel olarak
gösterilemezı, göstenhnemesi gerekeni, söz da-
ğarcığıbakımından karşılık bulunamayacakola-
nı görselleştirmeye çalışıyor. Fotoğrafik ımge-
ye ebedı şekilde dönüşmüş olanı tekrar resme
geri döndürmeyi hedefliyor. Örneğin ulusaşın,
kıtalararası bir çizgi romankahramanı olan Sü-
permen'i tıraş olurhaldebetımlemek, sadece tüm
coğrafy alan kuşatmış bir kültürtransferini gös-
termekle ilgilideğil. Sıradan olana gösterilenbu
yakmlık aynı zamanda geçmiş dönemin otori-
tesine yönelik birkarşı duruşa da sahip. Açıkbir
şekilde söylememız gerekirse bu kahramanla-
nn çoğu, beğeniyle ızlenen klasıkTürkresmin-
de resim olmaya aday tıpler değil. Zaten yazı-
lışlan veyabu: eleştin metni içerisindeki varlık-
lan bile abes, ahşılmadık bırtonlama ve tını ya-
ratıyor. Bu literatürü geleneksel bir dil üzerin-
den çözmeye çalışmaksa tam anlamıyla aymaz-
lık olur. Bir ölçüde dil, günlük kullanıma dev-
rihneîi, hafıf yollu ironikve basit olmalı. Art ar-
da sıralayacağınız yerleşikokutnayöntemleri ise,
ne saydıklanmıza ne de bu resımlerdeki ımge-
lere tekabül ediyor. Demek kı temelde yeni bır
öneri modeli oluşturan bu tavır, ancak yeni bir
okuma diline çevrilerek anlaşılır kılmabilir.
YAZIODASI
SELtM tLEBİ
Bip Gecenin Ardından
O zamanlar 'Türk sanat müziği' denmıyordu.
Alaturka müzik, alaîranga müzik... Böyle dendi-
ğini hatırlıyonjm, hatta ölmüşlerimizın yttik ses-
lerinden tekrar işitir gibiyim.
Nezihe Meriç'in eşsiz Bozbulanık'ındaki öy-
külerden bırinin adı "Aiaturka Şarkılar". 1950'ler-
den sesleniyor bize:
"Adam utu ister iyi çalsın, isterkötü, fakat ben
Râna Teyze'nin o içli sesini duyuyorum. 'Kimse-
ye etmem şikâyet, ağlanm ben halime.' Bu eski
alaturka şarkılarda çocukluğumuzdan, anneieri-
mizin gençtiğinden kalma bir şeyler var ki insa-
nı kuvvetle çekiyor."
"Bu eski alaturka şarkılar"...
Onlar bana hep uzun bir yaz gecesini geri ge-
tirir. Cıhangir'deki kira evinde bütün pencereler
açık, başöğretmenimRefi Bey'leeşiMüeyyetHa-
nım alaturka şarkılar söylüyorlar, sağlık memuru
Irfan Bey, mahalle terzimiz, çocuklann sinema
perisi Melâhat Hanım, bizimkiler, annemle ba-
bam...
Ne vardı o gecede, geçip giden yıllara karşın
bendeyaşayıp durdu. Sofra başındaydık. Şarkı-
dan şarkıya geçiliyor, hep birtikte gülümseniyor,
gözler yaşarıyor, sesler tizleşiyor, mendiller çıkı-
yor, anılar koşuşup duruyordu.
Alaturkaşarkılan öyte sevdimgaliba; Nezihe Me-
riç'in dile getırdığini hep o geceyianarakduyum-
sadım.
Geçen gece Istanbul Yelken Kulübü'nde uzun
yaz gecesini sanki yeniden yaşadım. Daha doğ-
rusu, Nesrin ve Çetin Körükçü gibi iki usta yo-
rumcu bize yeniden yaşattılar.
Şubat ayı birçok bestekârımızı yitirdiğimiz ay-
mış. Kimler yok ki: Selâhattin Pınar, Saadettin
Kaynak, Muzaffer llkar, Şerrf içli, Artaki Can-
dan, Muhlis Sabahattin... Bir zamanlar evimiz-
de sık sık adlan geçen kişiler. Günümüzün po-
püler şarkılanna hiç mi hiç benzemeyen içli bes-
telerin yaratıctlan.
IstanbulYelken Kulübü, ikiyıklır, şubatgeldi mi,
büyük kadirbiliriikle o bestekârtan anmaya ayın-
yor bir gecesini.
Tabii bu gece belli bir ağırbaşlılığı beraberinde
getiriyor. Nesrin ve Çetin Körükçü, geçmiş zama-
nın güzel şarkılannı günümüzün yayık okuyuşla-
nna asla gönül indirgemeyerek, sanatın gerek-
sindiği incelikle okuyoriar.
Aynı dikkat, dinleyen kişiler için de sözkonu-
su. Müzık başladığında çatal bıcak şıkırtılan, ta-
bak şangırtıları usul usul azalıyor. Dinleyenler bir
süre sonra şarkılann zamana direnebilmış etki-
lerine kapılıp gidiyoriar.
Konuklar arasında Gönül Ülkû, Gazanfer Öz-
can, Gül Gülgûn gibi bızım kuşağı yetîştirmiş ti-
yatro sanatçılan vardı. Hayatını alaturka müziğe
vermiş Ercüment Batanay vardı. En kural tanı-
maz esprısinı bile kıvrak 2ekâsının süzgecinden
geçiren Huysuz Vırjin...
Galip Sokullu, Zeki Çetin, Güzkte Kasacı
gecenin konuk yorumculanydılar.
Yedi sekiz yıl önce, "Bir Hatıra Fotoğrafı" adlı
bir televizyon programı yapardım. Hatıra fotoğ-
raflanmdan biri de Güzide Kasacı'yla olandır. Le-
vent'teki evine gitmiştik, akşam üzeriydi. Güzi-
de Kasacı bize ev tşi tuzlular, nefts pasta ve çay
ikram etmişti. Orada 'ev duygusu'nu hissetmiş-
tim...
Sonra gece bitti. Eve dönerken yolumu değiş-
tiripŞişlı yerine Cihangır'e gitmekgeçti içimden.
KumruluYokuş Sokağı'ndaki kira evimizyerli ye-
rinde duruyor, şımdi başkalan otursa bile. Üç
dört dakika Ümıt-Nüvit Apartmanı'nın önünde
durmak! Bazan olur, geçmişe geri dönülebilir, el-
bette düşlere kapılarak. Cihangir'e gitseydim,
belki yaz gecesini, açık pencerelerimizi, Müey-
yet Hanım'la Refi Bey'in şarkılannı dayerii yerin-
de bulacaktım.
Ama yapayalnız evime döndüm.
Takvimde tz Bırakan:
"Ah... derim, Hepsiihtiyarlıyorlarartık. Birerbi-
rer ölecekler. Bu koca dünyada yapayalnız kala-
cağız. Ah anneciğim, ah anneciğim ölmesek ne
iyi... ve ağlaya ağlaya uyuyakalınm." Nezihe Me-
riç, Bozbulanık, "Alaturka Şarkılar", Dost Yayın-
lan, 1953.
Yazar Artımo Uslar Pietri ölcfo
• CARACAS (AA) - Yazar Arturo Uslar Pietri,
Caracas'takı evmde kalp krizi sonucu 94
yaşında yaşama veda ettı. Başta Latuı
Amerıka'nm tarihi olmak üzere çeşitli
konularda romanlar ve denemelere imza
atmış olan yazar, siyası kimlığıyle de ön plana
çıkmayı başarmıştı. 1939'dan sonra çeşitli
hükümetlerde eğitim, içişlen ve malıye
bakanlıklan yapan Pıetn, gazetecilik de
yapmış ve Î948'den ben 50 yıl boyunca
haftalık yazılar yazmıştı.
K Ü L T Ü R » ÇtZtK
KÂMİL M A 8 A R İ C