23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
İAYFA CUMHURİYET 2MART2001CUMA 14 JVİJmjl. U K . kultur@cumhuriyet.com.tr Agnes Jaoui'nin ilk filmi, eleştirmenlerce yılın en iyi Fransız filmi olarak değerlendirildi 'BiLşkcıhınnuı Zev1d f Cesarim kaptı GÖNÜL DÖNMEZ-COLIN PARİS-Geçencumartesi gecesi Pa- ris'te Oscar'lan aratmayacak bir tö- renle Cesar ödülleri sahiplerini bul- du. Bir önceki yıl dağıtıma giren tüm filmlerin Fransız sinemasımn en önemli ödülü Cesar'a aday olabile- ceği buyanşma, buyıl nitehkli film- lerin azhğı nedeniyle sûrprizsiz geç- ti. Sonuç olarak iki fılm, Agnes Ja- oui'nin "Başkalannın ZevkP (Le Goût des autres) ıle DominikMoü'un "Harry, lyinğinizi Isteyen Bir Dost" (Harry, un ami qui vous veut du bi- en) filmi hemen tüm ödülleri kaptı. Senaryosuna imza attığı, Cedric Klapisch'in "Afle Havas" (Un Air de Famılle)ve AlainResnais'nin "Bu Şariayı Büiyoruz" (On Connait la Chanson)fılmlerindeki rolleriyle siv- rilen Agnes Jaoui'nm bu ilk filmi hoşgörü ûzerine, ama kadm bakışıyla erkeklere ders ver- mekten de kaçmmıyor. Ger- çek yaşamda eşi, aynı zaman- da fılmin senaryosunu da pay- laşan Cezayir kökenli Jean- Pierre Bacri'nin canlandırdı- ğı işadanu Castella, zevksiz burjuva kansının fino köpeği gibidir. Bir gün salt yeğeni ufak bir role çıkacak diye is- temeye istemeye gittiği tiyat- roda başoyuncu Clara Deva- ux'un (Anne Atvaro) çıkardı- ğı oyunun etkisi altında kalır. Piyes, Racine'in bir tragedya- sı, "Berenke''tir. Işadamını en çok şaşırtan ise Clara, bir za- manlarîngilizce ögretsin diye işe alıp sonra sahverdiği, ona göre burnuhavada "enteP ka- dından başkası değildir. Cas- tella'nınyaşamında önemli rol oynayacak o geceyi izleyen gûnler ve geceler, herkes birbirinden önemli yaşam dersleri öğrenir. Birbirinin tam tersi insanlar karşılaşır, sariki gözlük değiştirmiş gibibirbirine baş- ka açıdan bakmaya başlar. Yardımcırolti de üstlennüş "Başkalannın Zevld^ni Fransız eleştırmenler, Jean Renoir'm "La Regje du jeu" filmi ile karşılaştır- mışlardı. Ammsanacağı gibı Reno- ir, 1939 yılında gerçekleştirdiği o fıl- minde, cinsiyeti ve toplumdaki yeri ne olursa olsuntüm insanlan acıma- sızca eleştirir, ama aynı zamanda se- veceğimiz bir yanlannı göstermeyi unutmaz. Aydın bir tiyatro oyuncu- suna sınlsıklam âşık olanzevksiz ve dar görüşlübir işadammı anlatırken Agnes Jaoui de aynı yolu tutmuş. Bacri, 1980-90 Fransız sıneması- nm tanınan yüzlerinden. Örneğın CatherineDeneuve'le oynadığı "Pla- ceVendome", ınsan olan köpeğın sa- hibi rolünü canlandırdığı güldürü «DkBer", Cedric KJapisch'ın "Un Air de Famflle" filmi ve Luc Bes- son'un "Nikfta" ve "MetnT fılmle- ri en başanlı çahşmaları arasında. «Dkner" ve "AstoisveObeBs" fılm- lerinin yönetmeni, o da Cezayir kö- kenli AlainChabatve yönetmen Ag- nesJaoui'ninde yardımcı rollen pay- laştıklan filmin en önemli yardımcı rolünü canlandıran Anne Alvaro ıse Clara'nın idealleri ve duygulan ara- sındaki çelişimi yansıtırken gerçek- ten başanlı. En iyi fılm, en iyi senaryo (Agnes Jaoui ve Jean-Pierre Bacri), en iyi yardımcıkadm oyuncu (Anne Alva- ro) ve en iyi yardımcı erkek oyuncu (GerardLmvn) odüllermı alan *Baş- kalannın Zevki'', geçen Montreal Dünya Film Festivali'nde başödülü PaulCos'un "Masumiyet" (Innocen- ce) filmi ile paylasmış, 2000 Avru- pa Film Ödülleri'nde en iyi Avrupa senaryosu ödülü bu film ile Agnes Jaoui ve Jean-Pierre Bacri'ye gitmiş- gnes Jaoui'nin dört ödül alan 'Başkalannın Zevki' adlı yapıtı Montreal Dünya Film Festivali'nde baş ödülü paylaşmış, 2000 Avrupa Film Ödülleri'nde En îyi Avrupa Senaryosu Ödülü'nü almıştı. ti. Bırçok eleştirmen gerçekten yılın en iyi Fransız filmi olduğunda bir- leşiyor. En tyi Yabancı Fflm Ödülü Ödüller gecesinden mutlu dönen ikinci fılm, "Harry,un ami qui vous veut du bien" idi. Sergi Lopez. en iyi erkek oyuncu. Dominik Moll en iyi yenetmenve YannkkKergoat enryi kurgu ödüllerini aldılar. En iyi yabancı film ödüîünü alan HongKongyapunı"AşktçinHazır" (In the Mood for Love) ise bu yılm en iyi filmlerinden biri bence. Can- nes Film Festivali'nde TonyLeung' a en iyi oyuncu ödülünü getiren bu kösnül, gizem dolufilm. Wong Kar-Wai'ın imzasınıtaşıyor her anlamda. Ama Maggie Che- ung'un varlığı fılme olağanüs- tü bir öğe katmış. Hele o altmış- lı yıllan anımsatanmüzik, duy- gulann dokunulmazhğında her şeyin gerçek olduğu gibi hiç- bir şeyın de gerçek olmadığı bir yolculuğa çıkanyor ızleyi- ciyı. Fransa beyazperdelerin- den aylardır ınmeyen bu çok özel fılm, yakında 20. Ulusla- rarası Istanbul Film Festiva- li'nde de izleyici ıle buluşacak. Diğer Cesar ödüllenne ge- lince; dahaçok ufak rollerle ta- nınan, ama "Fransız Betty Da- vte" diye ün yapmış Dominique Blane, sessız sedasız gehp ge- çen "Stand-by" (RochStepha- nik) fılmiyle en iyi kadınoyun- cu ödülünü. "LesBlesurres as- sassines" filmindeki rolüyle SytvieTestudumut verici genç kadın oyuncu ödülünü. "Res- sourceshumaines" fılmindeki rolüyle Jalil Lespert umut ve- ncı genç erkek oyunGu ödülü- nü aldılar. En ıvı konulu ilk fılm ödülü, Laurent Cantet'in bir sendika olayını ırdeleyen "Res- sources humaines" filmine gitti. En iyi fılm müziği ödülünü ise "Ven- go" filmi için Tomatito, Sheikh Ah- mad Al Tuni, La Caita ve Tony Gat- lif aldı. PatriciaMazuy'un sekız dal- da aday filmi "Saint-Cyr* ancakkos- tümler içm bir Cesar alabildi. "Les Rivieres pourpres" filmi dört dalda aday gösterılen Mathieu Kas- sovitz, "Une affair degout" filmi se- kız dalda aday göstenlen Bernard Rapp ve dört dalda aday göstenlen "Destinees sentimentaks" filminin yönetmeni Oövier Assayas eli boş döndüler. Geçen Berlın Fihn Festivali'nden Altın Ayı ile dönen PatrieeCnereau, saygı bölümü konuğu Chariotte Rampnng'in kariyeri üzerinekonuş- tu. Yetmiş iki yaşında, enerji dolu filmlerle ızleyiciyi her zamanki gi- bi etkileyen Agnes Varda da bol bol aBaşlandı. Ama her şeyekarşın "Köp- rüdekiKız" fıUnmden anımsayaca- ğımız oyuncu Daniel Auteuil'in baş- kanlık ettıği, Fransız sinemasımn bu en önemli olayı, söyleyecek az şeyi olan birtakım ünlünün mikrofon önünde boy gösterdiği soğuk ve sı- kıcı bir olaydan öteye gıdemedi. Yeni karşılıklar arayan görsellik Altan Çelem,fotoğmfikimgeye ebedişekilde dönüşmüş olanı tekrur resmegeri döndürmeyi hedefliyor LEVENTÇAUKOĞLU Postmodern kültürde gündelik hayata, ruhsal deneyımlere, kültürel diletercüman olmada res- min, kavram sanatı karşısmda kendi kalesine gol attığım, daha doğrusu eksik donanımla sa- haya çıktığını, dolaşıma girmeye kalkıştığını söylemek mümkün. Bu noktaya, içi boşaltılan kavramlar ve görsel sanatlar ile yaşamın her anında kendı hızını bile yakalayamayan göster- ge- gönderge eksikliğiyîe ulaşıldı. Aslınabakı- lırsa duyarhhğını ınteraktif ortamlara, dijital göstergelere ve popüler kûltüre devredenbir dö- nemm hislerine tercüme obtnaya kalkışmak her alandatelafısı mümkün olmayan bir yetersizlık doğuruyor. Hatta çoğu durumda kavram sanatı bile kendibahçesini eşelemekten öteye gidemi- yor. Bunakarşılık, etkinliğini 9O'lıyıllarda sürdü- ren bir grup genç ressamın, resim sanatına ye- ni tekabüliyetler aradıklannı, bu arayışın da he- nüz net bir dökümûnün yapılmadığını daha ön- cekibirkaç yazımda belirtmiştim. Bu sanatçıla- rın çoğu, yerleşik imge ve akademik yapının belirlediği keskin dili dışlamakla işe başladılar. Kendisine aitbir göndenmi olantelevızyondan, önceki kuşağm ardında bıraktıklarından, res- min iç gerekliliklerinden, aşınpopüler imgeler- den, üretıhniş olanm karşıt uretiminden vb. et- kilendiler. Bu isimler, nesneyle, tuval uzamıyla rotasını yitiren göndergelerle gen dönüknez bir ilişki kurmuyor, gerçeklerinkavramlara sığabi- leceği inancıra ınceden ınceye eleştiriyorlar. Co- ğunlukla pratik, pastiche yönelen, gerektiğınde üslubu dışlayan bir tavır etrafında kümeleniyor- lar. Her şeyden önemhsi dehegemonik okna gi- bi bir gayretleri yok. Altan Çelem, bu genelle- melerin ucuna sıkı sıkıya tutunan birkaç res- samdan biri. Bugünlerde Teşvikiye Sanat Gale- risi'nde süren seTgisi, değındığimiz özellikleri bazen sıbştırarak bazen de açıklıkla ortaya ko- yuyor. Altan'ın,yaklaşıkdört yıl önceyine aynı me- kânda actığı sergide yer alan figürlerini, soğuk, ama neşeli bir animasyondan fırlayan tipleme- lere benzetmiştim. O sıralarda, bu fıgürlerdeki dunış ve mizacm, kıyafet ve diyalog biçimleri- nin bizde şablonlaşmış tipleme anlayışlanyla tam ters bir güzergâh takip ettiği konuşuluyor- du. Hatta kurgununbir ucundan kompozisyona eni sergisinde sokak aralanndaki arka bahçe çocuklannı, ringde rakibini nakavt etmiş boksörü, her an kostümünü değiştirmeye hazır, tıraş olan Süpermen'i, maç sonunda soyunma odasına yönelen futbolculan, sahilde kızgın güneşin altma tezgâhını kuran berberi görünür kıhyor Altan Çelem. dahil olan maket uçak, gemı, tank ve atlı şöval- yeîere bakarak onlan, çocuk dünyası resmi ola- rakniteleyenler bile çıkmıştı. Oysa bu dilbir öl- çüde üpkı kuşağın diğer ressarnlannda olduğu gibi kendisine yenitekabüliyetler arayanbir gör- selhkle kuralan üişkiden hız alıyordu. Üzerine şiirler veya gazeller değil, daha sıradan, matrak sözleTsöylenmesi gereken, eğlencelik,keyif ve- ren bir dıldı bu. Gösterttemeyeni gorsdieştiriyor îki yıl önce ise maceracılara, comics karak- terlere aıt olabilecek bu resimlerin tuhaf hikâ- yelerdenbeslendiğinden söz etmiştı HakanOzer. "Pembe Panter ya da Zidane formasırun güzeW üği, evlilik ve beslenme dengesi, ahlaki yargılar ya da otomatik püotia iniş yapabikn dev uçak- larmbüyüsü.r O sergide safariye çıkan Camel Ttophy'cilerivesualtındahareketedenfigürle- n resimlemişu Altan. Helikopterler. motorlar,je- epler, denıze ınip kalkabılen uçaklar, çekim ya- pan kameramanlar, resmme televizyon arkası bir kurgu ve belgesel bir tat katıyordu. Yeni sergisinde ise sokak aralanndaki arka bahçe çocuklannı, ringde rakibini nakavt etmiş boksörü, her an kostümünü değiştirmeye hazır, tıraş olan Süpermen'i, hafta sonuhalka açık ha- vuzlardaki absürd tipleri, maç sonunda soyun- ma odasınayönelen futbolculan, sahilde kızgın güneşin altına tezgâhını kuran berberi, tatıle çı- kan kafadarlann 'Aqualand' maceralannı görü- nür kıhyor Altan. Çoğunluklageleneksel olarak gösterilemezı, göstenhnemesi gerekeni, söz da- ğarcığıbakımından karşılık bulunamayacakola- nı görselleştirmeye çalışıyor. Fotoğrafik ımge- ye ebedı şekilde dönüşmüş olanı tekrar resme geri döndürmeyi hedefliyor. Örneğin ulusaşın, kıtalararası bir çizgi romankahramanı olan Sü- permen'i tıraş olurhaldebetımlemek, sadece tüm coğrafy alan kuşatmış bir kültürtransferini gös- termekle ilgilideğil. Sıradan olana gösterilenbu yakmlık aynı zamanda geçmiş dönemin otori- tesine yönelik birkarşı duruşa da sahip. Açıkbir şekilde söylememız gerekirse bu kahramanla- nn çoğu, beğeniyle ızlenen klasıkTürkresmin- de resim olmaya aday tıpler değil. Zaten yazı- lışlan veyabu: eleştin metni içerisindeki varlık- lan bile abes, ahşılmadık bırtonlama ve tını ya- ratıyor. Bu literatürü geleneksel bir dil üzerin- den çözmeye çalışmaksa tam anlamıyla aymaz- lık olur. Bir ölçüde dil, günlük kullanıma dev- rihneîi, hafıf yollu ironikve basit olmalı. Art ar- da sıralayacağınız yerleşikokutnayöntemleri ise, ne saydıklanmıza ne de bu resımlerdeki ımge- lere tekabül ediyor. Demek kı temelde yeni bır öneri modeli oluşturan bu tavır, ancak yeni bir okuma diline çevrilerek anlaşılır kılmabilir. YAZIODASI SELtM tLEBİ Bip Gecenin Ardından O zamanlar 'Türk sanat müziği' denmıyordu. Alaturka müzik, alaîranga müzik... Böyle dendi- ğini hatırlıyonjm, hatta ölmüşlerimizın yttik ses- lerinden tekrar işitir gibiyim. Nezihe Meriç'in eşsiz Bozbulanık'ındaki öy- külerden bırinin adı "Aiaturka Şarkılar". 1950'ler- den sesleniyor bize: "Adam utu ister iyi çalsın, isterkötü, fakat ben Râna Teyze'nin o içli sesini duyuyorum. 'Kimse- ye etmem şikâyet, ağlanm ben halime.' Bu eski alaturka şarkılarda çocukluğumuzdan, anneieri- mizin gençtiğinden kalma bir şeyler var ki insa- nı kuvvetle çekiyor." "Bu eski alaturka şarkılar"... Onlar bana hep uzun bir yaz gecesini geri ge- tirir. Cıhangir'deki kira evinde bütün pencereler açık, başöğretmenimRefi Bey'leeşiMüeyyetHa- nım alaturka şarkılar söylüyorlar, sağlık memuru Irfan Bey, mahalle terzimiz, çocuklann sinema perisi Melâhat Hanım, bizimkiler, annemle ba- bam... Ne vardı o gecede, geçip giden yıllara karşın bendeyaşayıp durdu. Sofra başındaydık. Şarkı- dan şarkıya geçiliyor, hep birtikte gülümseniyor, gözler yaşarıyor, sesler tizleşiyor, mendiller çıkı- yor, anılar koşuşup duruyordu. Alaturkaşarkılan öyte sevdimgaliba; Nezihe Me- riç'in dile getırdığini hep o geceyianarakduyum- sadım. Geçen gece Istanbul Yelken Kulübü'nde uzun yaz gecesini sanki yeniden yaşadım. Daha doğ- rusu, Nesrin ve Çetin Körükçü gibi iki usta yo- rumcu bize yeniden yaşattılar. Şubat ayı birçok bestekârımızı yitirdiğimiz ay- mış. Kimler yok ki: Selâhattin Pınar, Saadettin Kaynak, Muzaffer llkar, Şerrf içli, Artaki Can- dan, Muhlis Sabahattin... Bir zamanlar evimiz- de sık sık adlan geçen kişiler. Günümüzün po- püler şarkılanna hiç mi hiç benzemeyen içli bes- telerin yaratıctlan. IstanbulYelken Kulübü, ikiyıklır, şubatgeldi mi, büyük kadirbiliriikle o bestekârtan anmaya ayın- yor bir gecesini. Tabii bu gece belli bir ağırbaşlılığı beraberinde getiriyor. Nesrin ve Çetin Körükçü, geçmiş zama- nın güzel şarkılannı günümüzün yayık okuyuşla- nna asla gönül indirgemeyerek, sanatın gerek- sindiği incelikle okuyoriar. Aynı dikkat, dinleyen kişiler için de sözkonu- su. Müzık başladığında çatal bıcak şıkırtılan, ta- bak şangırtıları usul usul azalıyor. Dinleyenler bir süre sonra şarkılann zamana direnebilmış etki- lerine kapılıp gidiyoriar. Konuklar arasında Gönül Ülkû, Gazanfer Öz- can, Gül Gülgûn gibi bızım kuşağı yetîştirmiş ti- yatro sanatçılan vardı. Hayatını alaturka müziğe vermiş Ercüment Batanay vardı. En kural tanı- maz esprısinı bile kıvrak 2ekâsının süzgecinden geçiren Huysuz Vırjin... Galip Sokullu, Zeki Çetin, Güzkte Kasacı gecenin konuk yorumculanydılar. Yedi sekiz yıl önce, "Bir Hatıra Fotoğrafı" adlı bir televizyon programı yapardım. Hatıra fotoğ- raflanmdan biri de Güzide Kasacı'yla olandır. Le- vent'teki evine gitmiştik, akşam üzeriydi. Güzi- de Kasacı bize ev tşi tuzlular, nefts pasta ve çay ikram etmişti. Orada 'ev duygusu'nu hissetmiş- tim... Sonra gece bitti. Eve dönerken yolumu değiş- tiripŞişlı yerine Cihangır'e gitmekgeçti içimden. KumruluYokuş Sokağı'ndaki kira evimizyerli ye- rinde duruyor, şımdi başkalan otursa bile. Üç dört dakika Ümıt-Nüvit Apartmanı'nın önünde durmak! Bazan olur, geçmişe geri dönülebilir, el- bette düşlere kapılarak. Cihangir'e gitseydim, belki yaz gecesini, açık pencerelerimizi, Müey- yet Hanım'la Refi Bey'in şarkılannı dayerii yerin- de bulacaktım. Ama yapayalnız evime döndüm. Takvimde tz Bırakan: "Ah... derim, Hepsiihtiyarlıyorlarartık. Birerbi- rer ölecekler. Bu koca dünyada yapayalnız kala- cağız. Ah anneciğim, ah anneciğim ölmesek ne iyi... ve ağlaya ağlaya uyuyakalınm." Nezihe Me- riç, Bozbulanık, "Alaturka Şarkılar", Dost Yayın- lan, 1953. Yazar Artımo Uslar Pietri ölcfo • CARACAS (AA) - Yazar Arturo Uslar Pietri, Caracas'takı evmde kalp krizi sonucu 94 yaşında yaşama veda ettı. Başta Latuı Amerıka'nm tarihi olmak üzere çeşitli konularda romanlar ve denemelere imza atmış olan yazar, siyası kimlığıyle de ön plana çıkmayı başarmıştı. 1939'dan sonra çeşitli hükümetlerde eğitim, içişlen ve malıye bakanlıklan yapan Pıetn, gazetecilik de yapmış ve Î948'den ben 50 yıl boyunca haftalık yazılar yazmıştı. K Ü L T Ü R » ÇtZtK KÂMİL M A 8 A R İ C
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle