Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 19 MART 2001 PAZARTESİ
DİZt
'Yoksulluğun
Küreselleşmesi'
kitabının
yazan Kanadalı
ekonomist
Chossudovsky,
yaşanan
hrizi ve /
Türkiye 'deki
gelişmeleri
Cumhuriyet
değerlendirdi:
UlusalPr.IJ-M
am
bir aldatmaeaNtLÜFERŞENSÖZ
Ünlü Kanadalı ekonomist ve yazar
Prof. Mkhel Chossudovsky, ekonomik
knzle bırlıkte Türkiye'de uygulanacağı
söylenen "Ulusal Program"ın aldatma-
cadan ıbaret olduğuna dikkat çekerek
"Bu, Uluslararası Para Fonu'nun (HVfF)
klasik jargonu. Ulusal Prognun bir ka-
muflaj. ÇeşıtK ülkelerde uygulanan bu
tar/ programlar, IMFnin işine getiyor,
çünkü program başansız oMuğunda Ib-
nu suçlayanuyorsunuz,Ancak arka plan-
da hep IMF var" diye konuştu.
Prof. Chossudovsky, Türkiye'de yaşa-
nan ekonomik krizi ve ülkenin karşı kar-
şıya kalacağı tehlikeleri Cumhuriyet'e
değerlendırerek IMF politikalannın kur-
banı olan Kore ve Brezilya'daki gelişme-
leri anlattı.
- Geçen kasun ayında ekonomisi salla-
nan Türkiye'ninlNIFgüdümlüekoDomi
programıçöktü. Son olarak IMFdcn ka-
smi ayında 15 mflyar doiar kredi ahnmış-
n. Bu kredi ckonominin düzehnesini sag-
layacakn, ancak 3 ay
sonra devalûasvon okiu.
Alınan krediler sizce ne-
reşe gidiyor?
- Türkiye'de yaşanan
para krizı, Güney Kore
ve Brezilya gibi ülkeler-
de de yaşandı. Esasında
IMF bu krızleri tetıklı-
yor. Şöyle bir düşünü-
nün, geçen kasım ayın-
da IMF, ülke ekonomisi-
nın düze çıkması için
7.5 mılyar dolar kredi
verdi. Ancak bu para,
ekonominin doğrultul-
ması yenne spekülatör-
lerin cebine gitti. Ulusal
para birimine yönelik
büyük ölçeklı operas-
yonlar ıçın vadelı ışlem-
lerpıyasası kullanılıyor.
Spekülatörler piyasaya,
büyük mıktarda sahip
olmadıklan Türk Lirası
satıyorlar. Merkez Bar-
kası paranın değerinı
korumaya çalışıyor. An-
cak spekülatörler çok
büyük nakıt kaynaklan
kontrol edıyorlar ve pa-
ra bınmlerinı ıstikrar-
sızlaştınyorlar. Türki-
ye'de de aynı şey yaşan-
dı. Emınım, George Soros da bu operas-
yondan mılyarlar kazandı.
- 'DVfFzede ülkderden olan Tûrid-
ye'nin arnk ulusal bir ekonomi progra-
mı mgulayacağı söyleniyor. Geçen gün-
lerde acil öniemler paketi açüdandı. Bu
önlemler çerçevesinde sizce Türkrye'nm
uygulayacağı 'Ulusal Program' nasıl
olur?
- Açıklanan öniemler, IMF program-
lannın devamı. Uygulanacağı söylenen
Ulusal Program ise bir aldatmacadan
ibaret. Bu, Uluslararası Para Fonu'nun
(IMF) klasik jargonu. Ulusal Program
bir kamuflaj. Çeşitlı ülkelerde uygula-
nan bu tarz programlar, IMF'nin işine
geliyor. çünkü program başansız oldu-
ğunda fonu suçlâyamıyorsunuz. Ancak
arka planda hep IMF var.
- Dünya BankasTnda başkan yardnn-
cısıolanKemalDcrviş^Tûrkiye'ıımeko-
nomiden sorumhı Devlet Bakanı olarak
/ Bankaeütk
Denetkme ve
Düzenleme Kurulu gibi
IMF güdümündeki
diğer ülkelerde de
oluşturulan bu
kuruUarda, bu ülkelerin
özel bankakn önce
kamulaşunlıyor, sonra
dayabanafinans
devlerine "yok
pahasına " satılıyor.
/ UlusalProgrcm
IMF'nin bir kamuflaju
Program başansız
olursafonu
suçlâyamıyorsunuz,
ancak arkaplanda IMF
hep var.
/ Türkiyegibi Kore ve
Brezilya'da da ülke
ekonomisiniyönetenler,
eskiIMFya da Dünya
BankasıyetkMeri
göreve başladı. Kemal Derviş'e 'kurtan-
a' gözüyie bakıfavor. Sizce Derviş, Tür-
ldye'nin knrtanası olabflir mi?
- Eğer Güney Kore ve Brezilya'da ya-
şananlara bakarsanız, Türkiye'deki ge-
lişmelerbunlannbirkopyası. Öncelikle
IMF programını uygulayan kişiler atanı-
yor. Bu başansız olduğunda ekonomide-
ki kilit noktalara eski IMF ve Dünya
Bankası yetkilileri yerleştiriliyor. Bu ki-
şılerin görüşme masasına oturduklann-
da ülke çıkarlannı savunduklan konu-
sunda şüphelerim var. Bu üpkı insanın
kendi kendisiyle müzakere etmesine
benzer. Brezilya'da daha da ilginci, ün-
lü para spekülatörü George Soros'un ça-
lışanı, ekonomi bakanı olarak göreve ge-
tirilmişti.
- Türk bankacıhk sisteminin yeniden
yapdandınlmasının, ekonominin topar-
lanmasında öncelikli ek alınması gere-
ken sorun olduğu belirtiliyor. IMF prog-
ranüan uygulayan diğer ülkeferdekiban-
kaahksektörûnü değerlendirir misiniz?
- Kore'de bankacılık sistemındekı ge-
lişmeler, Türkiye'de ya-
şananlara çok benziyor.
Sızdekı Bankacılık De-
netleme ve Düzenleme
Kurulu (BDDK) benze-
ri, Kore'de de bankalan
denetleyen bir komıte
var. Bukomiteye Merrill
Lynch, JP Morgan gibi
şirketler danışmanlık ya-
pıyorlar. Komite ülkede-
kı özel bankalan önce
kamulaştınyor, sonra da
bu bankalar 'roezat'a çı-
kanlıp yabancı finans
devlerine yok pahasına
satılıyor. Korea First
BankveSeulBank,Ko-
re'nm en büyük iki özel
bankasıydı. Artık sahip-
leri yabancılar. Benzer
gelişmeler Türkiye'de de
yaşanacak. Yabancılar,
Türk bankacılık sistemi-
m kontrol edecekler.
-Ohalde BDDK
vasrtasryla Türidye'deki
özel bankalar yabancüa-
nn eiine mi geçecek?
Böyie bir geuşme reel
sektörü nasıl etküer?
- Türkiye'de daha çok
özel banka batacak. ayn-
ca bunlann büyükleri
yabancılar tarafından alınacak. Bu ne-
denle bu kurulu kontrol edecek bir de-
mokratik yapı oluşturulmalı. Oluşturul-
madığı takdırde bankalar yabancılann
kontrolüne geçecek ve bu da sanayinizı,
üretiminizi direkt olarak etkileyecek.
IMF programlan, Türkiye'deki sermaye-
yi de tehdıt ediyor. Türk iş çevreleri de
IMF programına karşı olmalılar.
- Türkiye ekonomisidüzeçıkabflir mi?
- Türkiye gibi gelişmekte olan pek çok
ülke, Batı tarafindan yeniden koloni ha-
hne getırilmeye çalışüıyor. IMF'yi ülke-
nizden kovmazsanız ya AB'nin ya da
Wall Street'in sömürgesi olursunuz.
M F programlan ülkenizi mezata çıka-
nyor. Ülkede gerek işçi, gerekse serma-
ye kesimine zarar veriyor. Tüm kesim-
İer bu programlan reddedip IMF'yi ka-
pı dışan etmeli. IMF politikalan doğrul-
tusunda hareket eden politikacılan sor-
gulamalısınız.
Prof. Mlchel Chossudovsky
uluslararası arenadaözeffikk IMF veDünya Bankasınmüçön-
cü dünya ülketeriıredavattığıpoHtikalan gözler önüne seren ki-
taplanyla tanımyor. Özeffikle' YöksuOuğun KureseUeşmesi' ki-
tabıytodikluâeri üzerineçekenProf.OKissııdovsky,gerek eko-
nomist olarak gerekse eykmd kfanfiğiyle küresel kapitaKznıe
karşı mücadek ediyor.
K.üreselleşme
ashndaneyiT"X ünyanınen
/ 1 zenginülkesi
* S olanBirleşik
Devletler'de 60
milyondan fazla yoksul
var; önde gelen bir
ticaret gücü olan
Avnıpa Birliği'nde 50
milyondan fazla. Çoğu
yurttaş, gelecekle ilgüi
durmuş oturmuş bir
tasan, üstünde
uzlaşdmış bir toplum
vaadi bekliyor.
~T~\ aşlarken de belirttik,
f 4 küreselleşme, bugün-
JLJ kü içenğiyle "tekdü-
şünce" adı verilen bir ideolo-
jiye dayamyor. Onun söyle-
diği de kısaca şu: Mümkün
olan yegâne ekonomi politi-
kası, "yeni liberalizm" ve
"piyasa"dır; ölçütleri de re-
kabet, üretkenlik, serbest
mübadele ve verimliliktir;
yeryüzünde bir toplumun
ayakta kahnasının biricik ça-
resi arük budur. Medyanın,
yeni mitolojilerle de astarla-
dığı bu "tekboyuUu" ideolo-
ji, doğaya ve yaşama ilışkin
her şeyi metalaştınp pazar-
larken, belki daha da korkun-
cu, "ortaklaşaohnanuzgere-
ken"i yıkıyor, "kamusal^la
"sosyal"i de piyasanın emri-
ne veriyor.
Nasıl?
Küreselleşme
özünde nedlr?
Neredeyse her şey, Berlin
Duvan'mn yıkıhşı ile Sov-
yetler Bırhği'nm çöküşünün
arkasından, şaşkınlıkla poli-
tik sersemleşmenin bir arada
olduğu bir ortamda başladı.
Doğu Avrupa'da onlarca yıl
sürmüş bir devletçiliğin so-
nuçlan kafalan kanştırmıştı.
Özgürlüksüz ve piyasa eko-
noırusınden uzak bir sıstem,
adaletsizlıkleriyle beraber
trajik bir aptallık içınde gö-
rünüyordu. Bellı bir ölçüde,
sosyalist düşüncenm yam sı-
ra, geleceğı mutlak olarak
planlama ıddiasındaki bir
ilerleme örneği de göçüp git-
mişti.
Buna karşılık, komünist
sistemin iflası ile sosyaliz-
min çatlaması, asıl besini an-
tikomünizm olan geleneksel
sağ'ın ideolojik parçalanma-
sma yol açarken, "yeni Bbe-
ralizm"i. Doğu-Batı çatış-
masında zafer kazanmış tek
ideoloji olarak ilan edip tah-
ta oturttu. Dmamığı XX. yüz-
yılın başlanndan beri dizgin-
lenmış bu yeni görüş, başlıca
hasımlannın ortadan çekildi-
ği bir ortamda. daha da artmış
bir enerjiyle, dünya çapmda
açılıp serpilebilırdi artık.
Düşünde de şu vardı: Ken-
di ütopyası olan dünya görü-
şünü, tek bır fikir olarak bü-
tün bir yerküreye dayatmak!
Akıl hocalan
•
"Küreselleşme'', işte bu
dünyayı ele geçırme girişüni-
nin adıdır: Sermaye akışının
mutlak özgürlüğü, gümrük
engelleri ile kısıtlamalann or-
tadan kaldınlması, ticaret ve
serbest mübadelenin yoğun-
laştınlması yoluyla, bütün ül-
kelerin ekonomilerinin gitgi-
de daha sıkı bıçimde bırbirle-
rine bağlanmalannı öğütle-
mektedir ve akıl hocalan da
Dünya Bankası, Uluslararası
Para Fonu, îktisadı Işbirliği
ve Gelişme Örgütü ile Dünya
Ticaret Orgütü'dür.
Yeni liberalizmin böylesi-
ne boy atmasına, en gelişmiş
ülkelerde bile, parlamentolar-
dan başlayarak kamu yaşa-
mmda rol oynayanlann göze
çarpar gerileyişi eşlik etmek-
tedir; onlara, çevrenin yağ-
malanışmı, eşitsizliklerin ay-
yuka çıkışı ile kitlesel yoksul-
laşmanın ve işsizliğin gen ge-
lişini de katmalı. Bütün bun-
Yüzyılımızm
'Gündeminde
. Neler var?
Server Tanilli 2
bunlan yerine getirmek-
ten çekinmek de ne, sıradan
insanlann sefaletini hafiflet-
mek ve ulusal gelirin adil bi-
çımde dağılışım sağlamak
için, ıktısadî yaşama müda-
hale etmek zorundadır. Bunu,
devletten istemek halk için de
bir görevdir.
Böylece, demokrasinin
amacı, bir yerde toplumu de-
rinden derine değiştirmektir
de. Demokrasi günümüzde
evrensel bir değer haline gel-
mişse, toplumlan ve dünyayı
daha insanca kılmada uyan-
dırdığı umutlar yüzündendir
de. Yeni liberalizmin
a
daha
az devlet'' derken bir göreme-
diği de budur.
Devleti, "gece bekçisi'' ya
da "smnian konıyan" bir güç
durumuna ındırgeyıp, toplu-
mu, liberalizm adına "piyasa
güçkri"ne, yani ashnda tekel-
ci kapitalizmin yağmacı güç-
lenne teslım etmek, köylünün
-o pek bilinen- öyküsünde ol-
duğu gibi taşlan bağlayıp kö-
pekleri salıvermek demek ol-
maz mı? Kimi aymaz kalem-
lerin "piyasa demokrasisi"
dedikleri alanda at oynatacak
olanlar kimlerdir?
JU-t.
Ulus-devlet
i
lar, modern de\letı \e >Tart-
taşlığı da yadsıyan olumsuz-
luİdardır. Enformatik devrim,
çağdaş toplumu çatlatmıştır.
Rekabet mantıflı
Gelişmeler sadece bunlar-
dan ibaret de değıl: Rekabet
mantığı, toplumun doğal em-
redici kuralı sırasma çıkanl-
mıştır. Bu mantık, "buükte
yaşama^nın, nımetlerden
"ortaklaşa yararlanma
r
'nın
anlamını yok etmeye götürü-
yor, üretimden sağlanan ka-
zançlann dağılımı sermaye-
nin yaranna ve emeğın zara-
nna ışlerken, dayanışmanm
pahası takatın üstünde görü-
lerek sosyal devletin yapısı
çökertihniştir.Bütün bunlann
sonucu da şudur: Eşıtsizlik-
ler derinleşiyor.
Yoksulluk
Dünyanm en zengin ülkesi
olan Birleşik Devletler'de 60
milyondan fazla yoksul var,
önde gelen bir ticaret gücü
olan Avrupa Birliği'nde 50
milyondan fazla. Birleşik
Devletler'de nüfusun yüzde
biri, ülke zenginliğinin yüzde
39'una sahip. Ve dünya ça-
pında bir gerçektir, dolar mil-
yarderi en zengin 358 kişinin
serveti en yoksul insanlann
yüzde 45'inin yıllık gelirin-
den fazladır ki, o yoksullar da
2.6 milyarlık bir kitledir yer-
yüzünde...
Çoğu yurttaş, bpylesi bir
ortamda, geleceği nasıl dü-
şünmeleri gerektigini kendi-
lerine sorup duruyor ve ister
istemez, bir başka ütopya,
dünyayı yeniden aklîleştirme
ihtiyacuıı duyuyor; gelecekle
ilgili durmuş otunnuş bir ta-
san, üstünde uzlaşılmış bir
toplum \aadı bekh\or Daha-
sı, söz konusu insanlar, yeni
liberalizmin kudurganlığına
karşı bir kale olarak, dünya
çapmda bir karşı-tasan, bir
karşı-ideoloji, bugün egemen
modelin zıddı olabılecek bir
kavramsal yapı oluşturup onu
hayata geçırmenın hareketle-
nişi içindeler; Seattle'da,
Washington'da, Prag'da, son
olarak da Porto Alegre'de
duyduğumuz ayak sesleri bu-
dur.
Ne var ki, öyle kolay olma-
yacağa benzer bunlan yap-
mak...
"Kolay olmayacağa ben-
zer"; çünkü liberalizm, başta
medya obnak üzere, ulusla-
rarası iktisadî ve parasal bü-
yük kurumlan, hemen her ül-
kede üniversiteleri ve kuru-
luşlan, çoğu politikacıyı ve
gazeteciyi hizmetine amııştır;
onlar da, "tek düşünce"yi,
modern dogmatızm dıyebile-
ceğimiz fikirleri allayıp pul-
layarak yayıyorlar. Günümüz
demokrasilerinde yurttaşlar,
bu yapışkan doktrininin zıfti-
ne batmış haldeler; o doktrin,
direnen her fikri -belh etme-
den- kuşatıp sanyor, dizginli-
yor, kanştınyor, felce uğratıp
sonunda boğuyor.
Dünyanın yeni
sahlplerlnin
tasarıları
Şu olgu da önemlidir: Dün-
yamızm bu yeni sahipleri ta-
sanlannı genel oy'a asla sun-
muş değıller. Demokrasi on-
lar için yok; yığınla tartışma-
nın dışmda kaldıklan gibi, ka-
mu yaran, sosyal mutluluk,
özgürlük ya da eşitlik gibi
kavramlara da kayıtsızlar.
Onlara ayıracak zaman bu-
lamıyor ve küreselleşmiş
dunya pıyasasını elldrim kol-
lannı sallaya sallaya dolaşı-
yorlar. Siyasal iktıdar da olsa
olsa bir üçüncü güç gözlerin-
de; önce ekonomik ıktidar,
sonra da medyatik iktıdar var.
Bu ikisı de ellerinde olduğun-
da, -tıpkı Berlusconi'nin Ital-
ya'da yaptığı gıbı- siyasal ik-
tidan elde etmenin sıradan bir
ış olduğunu düşünüyorlar.
Demokrasi, işte bu ortam-
da yapacak ne yapacaksa, a-
ma açıktır ki işı zor onun...
Gerçekten, halkın siyaset
sahnesıne çıkmasıyla, özel-
likle XX. yüzyılda, devletin
rolü üstüne de köklü bır degi-
şiklik ohnuştur. Hatırlatmak
için söyleyelim: Daha önce,
egemen güçler, denetledikle-
ri ya da en azmdan kendi ya-
rarlanna işleyen ekonomik
alanda siyasal iktidann rolü-
nü en azda tutmayı isterken;
halk tersine, iktisadi yasalann
etkilenni ve doğurduklan
eşitsizlikleri düzeltecek bir
güç olarak bakmaya başlar
devlete.
Devletin bu yeni rolü de,
Birinci Dünya Savaşı, özel-
likle de Ücinci Dünya Sava-
şı'ndan sonra çıkanlan ana-
yasalarda ete-kemiğe bürü-
nür.
Bireye, devlet karşısmda
bir özerklık sağlayan gele-
neksel hak ve özgürlüklerin
yanı sıra, yeni anayasalar yep-
yeni haklar tanırlar: Eğitim
hakkı, hastalık ve sakatlıkla-
ra karşı sosyal sigorta hakla-
n, konut ve çalışma hakkıdır
bunlar. Içinde bulunduğumuz
aşamada bu liste daha da uzu-
yor.
Pevletln görevlerl
Bunlar, halkm devlete yük-
lediği yeni görevlerdır; dev-
Buradan kalkarak diyece-
ğiz ki, bütün küreselleşme
şarkılanna karşm, ulus-dev-
let gerçeği sona ermiş ohna-
dığı gibi, birey ve halk yara-
nna XX. yüzyıl boyunca ka-
zanılmış hak ve özgürlük
mevzilerine en iyi göz-kulak
olacak olan, yine de ulus-
devlettir. Derhokratik kura-
mın bir görevi, onu bir yana
atmak değıl, tersine gitgide
demokratikleştirmektir.
Aslmda, gerek ulusal gerek
uluslararası alanda olan da
budur. Gitgide demokratikle-
şen devlet, demokrasinin de-
rinleştirilmesinde daha olum-
lu bir rol oynayacaknr.
Yuıttaslar göreve!
Tekrarlamakta yarar var:
Bu büyük sonmlann varhğı,
günümüzün yurttaşı için de
çetin görevlere yol açıyor;
çünkü onun bilgisi kınntılar
halinde ve büyük bölümü de
kıtle kültürüyle temas saye-
sinde -yöntemsiz- kazamlnuş
durumda ya da bilımsel uz-
manlığm uçurumlanndan çe-
kip çıkanhnış.
Öyle de olsa, bunalımı an-
lamak, bugün başta gelen bir
fıkrî konudur. Bu ise, her
yurttaştan, daha iyi düşûn-
mek için büyük çaba istiyor.
özellikle şunun bilincinde ol-
malıdır yurttaşlar:
Kapitalizmin, yanı paranın
küresel hareketlenişıne karşı,
yine küresel bir örgütlenış ge-
rekiyor.
İnsanca bir dünya
Yerel ve ulusaldan başla-
yan, ama onlann daılığı içine
hapsohnayan böylesı bir ör-
gütleniş "daha insanca b i r
dünya''nın kuruluşuıa götû-
recek olan yolun taşLannı d ö -
şeyebilir.
Seattle'ın, VVashiıgton'ım,
Prag'ın arkasmdan Porto
Alegre'de, dünyanıı yurttaş-
lan konuyu bu bıluKİe ele a l -
mışlardır.
Dünyamızın zengıııleri i l e
yoksullan bır kez <±ha güon-
demdedir.
Yarın: Dünyamzın
zenginlerl ve
yoksullan