18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 ŞUBAT 2001 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER İstçnbuVun başkanlarma tören düzenleten dubalar şimdi başa dert; bu devirde dııba mıyapüın dubalı Fikret Otyam yaayon Köprûdeyim. Vapurlann ışıklan vardı sis içinde. Galata Köprüsfi khnsesizdi. Bisikletii börekçi geldl Yağ, acı bir \ağ kokusu sardı her vanı. Sis yağlandL Duba üstündeydik. Birköprü;adsızvekimsesizGalata Köprüsü 'nün adı Karaköy'le Eminönü arasında sakat doğanında kaldu.. Galata'nın eski köprüsü Ayvansaray'la Hasköy arasında kimsesiz ve adsız kaldu.. Adının olması içinyaşaması gerek.. Yaşamayan köprüye ad ne gerek! M art'ın 12'sinde sa- atlerin ayan bozul- muştu ve daha son- ra zembereğin bo- şalmasıyla bütün yelkovanlar akrepleri Eylül'ün 12'si- ne doğruhızla iteliyordu. Yıldız'dan yola çıkan öfkeli gençler, Gülha- ne'deki morgda yatan arkadaşlarını, bir tabutun içinde omuzlara almak içın yüriiyordu. Gençler, polisin gö- zetiminde Karaköy'e gelmiş ve du- balar üstünde hafiften sallanarak uzanan Galata Köprüsü'nden geçi- yorlardı. Öndekı pçlıslçrie arkadakı ğençlerin arasında ve köprünün or- tasmdaydım... Polisin panzeri, Emi- nönü'ndeki Yeni Cami'yi perdeledi; panzer, caminin kubbesi oldu; koca kara tekerlekli, kirli mavi metal ku- tunun yanından minareler yükseli- verdi; panzerin tepesinden uzanmış namlu alemin yerini aldı. Manzaranın fotoflrafı Manzara. fotoğrafa davetiye çı- karttı. Deklanşöre bastım ve objek- tifın ardına yenı bir film karesi sür- meye çalışırken iki koluma giren po- lislerin arasında ayaklanm yerden kesildi. Galata Köprüsü'nün üstûnde, gö- zaltına alınmıştım... Suçum, yasadışı sol örgütler için gazeteci kılığında, polislerin fotoğ- rafını çekmekti... Galata Köprü- sü'nün üstündeki panzerin kubbe, namlunun alem olmasına inanmadı- lar; filmi çekip aldılar ve tüm kare- len acımasızca yaktılar. Daha sonra ne halt ettiklerini anladılar araa.. o tek kareyi asla geri getiremediler... Dubalann üstündeki köprüde ve sonra ayaklannın üstünde duran köp- rüde Karaköy'den Eminönü'ne doğ- ru yürürken o yanık kare düşer aklı- ma... Geçen gün, sakat doğmuş yeni köprüden geçerken eskisinin özlemi sanverdi yüreğimi... Ayvansaray'la Hasköy'ün arasına uzatılmıştı, gidip hatınnı sormak istedim. Kim bilir kimlerin ne anılan var- dır bu köprüye ait... Kimisi yazılmış, kimisi yazılmadığı için an- latıldığı ile kalmış... FikretOtyam, saatin zembereği 27 Mayıs'a doğru kurulurken yazmış... Eski köprünün yeni mekânında hatınnı sor- maya gıderken, Fikret Baba'nın "Gide Gi- de"lerden l'inde yazdıklannı da yanıma al- dım: "Sis basünnıştL Detice, insanı geberten bir sis. Nefes ahnayızehreden birsis.Köprûdeyim. Vapurlann ışıklan vardı sis içinde. Soluk, is- teksiz bir motör baca kmp geçti köprü alün- dan. Deniz sallandı. ışıklar sallandı. Şilebin bi- ri düdük çaldı. Biraz sonra her şey eski silikli- ğine, sessizhğine gömüldü. Donuk tşıkk. her gece en azından beş tanesi bozukköprü neon- lan can sıkınüsının tuzu biberiydL Galata Köprüsü kbnsesizdL Poüs noktasuunyanına i- ki adam dikilmiştLBtsiklettibörekçi gekli Yağ, acı bir yağ kokusu sardı her yanı. Sis yağlan- dL Duba üstündeydik. Duba sallanryordu~r Fikret Baba'nın huyudur; sözcüklerin de- rinlığinde vurgun yemişe çevirir insanı... Alt tarafı bir köprünün üstünde, sisin içinden bir börekçi çıkıyor.. fakat sonra iki sözcüklü tek bir tümce aklınızı başınızdan alıp başka bir dünyaya sürüklüyor: Sis yağlandı... Haydi bakalım, kolaysa çıkın yağlı sısın içinden... Neyse ki şimdı tepede güneş var ve güneş, çevresindeki bulut yumaklanyla sak- lambaç oynuyor. Galata'nın eski köprüsü Ayvansaray'da Ha- liç'e doğru uzanıyor ve fakat dubalannın üs- tünde kıvnlıp yine Ayvansaray'a dönüyor... Hasköy'de de aynı uzantı ve dönüşle köprü i- ki yana açılmış duruyor... Açık köprü traflfle kapalı Haliç'in Eyüp'ten, Kâğıthane'den, Alibey- köy'den gelen pisliği Marrnara'ya akarken du- balar engel olmasın diye köprü yaklaşık bir yıldır açık tutuluyor.... Köprü.açılınca, trafi- ğe kapanmış oluyor... Köprü kimsesizliği yaşıyor.. ama parktaki kulübede oturmakta olan görevli, belediye adına sahip çıkıyor: - Yasak! Köprüye giremezsiniz... Girişin, pash birkaç demir çubuklakesilme- sinden ve "Köprü çahşmasıvar" tabelasından yolun trafiğe kapatıldığı belli ama.. üzerine herhangi bir yayanm çıkışı için "Atöh/e* tel- sizinin öteki ucundaki amirden izin alınması gerekiyor... Amir, "tzin kâğıdıvar mı" diye so- ruyor, memur bozuntuya \ermeden amirine izin verme yetkisini hatırlatıyor ve köprü üze- eni yerindeki eski köprünün girişini kapatan "Köprü çalışması var" tabelası bir kandırmaca... Dubalarını ayınp köprüyü ortasından açmışlar, öylece bırakmışlar; amaç, Haliç 'ten gelen pisliğin Marmara 'ya akması... Eski köprünün eskilerden kalan altıgen parmakhklan ve elektrik direkleri kırık lambalarıyla köprünün üstünde... Ali Alakuş 'un 1978 de çektiği fotoğrafda arşivde duruyor... rinde reklam filmi ya da televizyon dizısı çe- kimi gibi bir ticari faaliyet olmadığı anlaşılm- ca amir müdürüne danışmadan "Çıksın" di- yor... Çıkıyorum... Köprünün, altıgen üzerine çapraz çizgiler- le bezenerek demirden dökülmüş ve üzenn- den oltalann sallandınldığı parmaklıklan ve bir zamanlar reklam panolannın sallandığı i- ki kollu, üstleri ay-yıldızlı lamba direkleri ay- nen duruyor... Fakat parmaklıklann üstünde- ki uçuk yeşil boyaların döküldüğü kısımlarda demir, havayla ölümcül bir aşk yaşıyor... Bu aşkı, martılann artlannda bıraktığı beyaz le- keler de destekliyor... Asfalt, bir ırgatın elle- ri gibi yer yer çatlamış... iki duba arasındaki dört parmak boşluktan aşağıda denız görülü- yor... Buradabirkapakolmalıydı... Pastankır- mızıya dönmüş demır kapak bir sonraki du- ba arasında... Otomobiller üzerinden geçerken birritimtuttururdu bu kapaklar; tıkır tıkır di- ye... Köprüyü enlemesine kesen elektrik tel- lerinin ortasındaki tozdan siyaha dönmüş ne- onlar biraz rüzgânn, biraz da denizin çalkan- tısmdan sahnıp duruyor. Yenisini yapınca bu köprüyü kaldınp ata- caklardı da Istanbullular sahiplendiği için ge- tirip buraya koymuşlardı. Bu haliyle göriilü- yor ki bir ucunu Ayvansaray'a, öteki ucunu Hasköy'e kaldınp atmışlar! Ayvansaray'da kulak kabartınca, köprünün Haliç'te, Boğaz'da ya da Marmara kıyısında başka bir yere gö- türülmek istendiği duyuluyor... Hatta, dubalannı bir nhtıma yaslayıp kıyıda boylu boyunca uzanan "nostalji yolu" haline getirilmesi söz konusu oluyor... Dubalar... Bir zamanlar Istanburun belediye başkanlarma tören düzenleme nedeni olan dubalar... Eskisiyle değiştirilmek üzere yenisi yapıldığında duba tören- le denize ındirilir, nutuklar atılırdı... Şimdi, dubalar belediyenin başına dert... Bu devirde duba mı yapılır, du- balı köprüye mi bakılır! Köprünün köprüaltı! Galata ile Eminönü'nün bir köprü ıle birbirine kavuşması 19. yüzyılda oluyor; suyun üstünden birçok köprü geçiyor; bugün kaldınlıp atılmış ola- nı 1912 yılında 350 bın liraya Alman- larayaptınlıyor... 1930yılınadek köp- rüden parayla geçiliyor... Tarih, Bo- ğaz'daki köprülerin de saltanatının sonsuz oünadığını gösteriyor... Ama bu eski köprünün saltanatını geri getirmek olası... Çünkü, köprü- nün altında balıkçılar ve meyhaneler vardı... En güzel kadehler "köprüat- tı"nda kaldınlırdı. Kaldınn köprünün üstünden duba- lara inen merdivenlerdeki tel örgüle- ri; temizleyin bir güzel altını; orada burada çarçur ettiklerinizden bsıp bi- raz da para harcayın onanmına; verin kiraya eski köprünün eski dükkânla- nnı... Bir ucu Ayvansaray'da öteki ucu Hasköy'de meyhaneler açılsın, yeni- den kadehler kaldınlsın köprüaltın- da... Içki içmek günah mı? Size ne! Günahı varsa içenin boynu- na... Tarihın içinden gelen köprüye günah değil mi? Yerinden kaldınldığından beri adı bile yok köprünün... Osmanlf ya özlem duyanlar "Va- Bde Sıütan" dediler; hangi valide olduğuna "Bezmiâtem" dediler; halk ağzında tuttura- madılar... Bir adla yaşaması İçin... Galata Köprüsü'nün adı, Karaköy'le Emi- nönü arasında sakat doğanında kaldı... Galata'nın eski köprüsü Ayvansaray'la Has- köy arasında kimsesiz ve adsız kaldı... Adının olması için yaşaması gerek... Yaşa- mayan köprüye ad ne gerek! Bu köprünün adı, olsa olsa, köprünün altının yeniden hayat bulmasıyla "Köprüalü" olur... Yaşama döndükten sonra isteyen köprünün altında rakı içer, istemeyen üstünde salep... u Sis yağlandL Duba üstündeydik. Duba sal- lamyordu. Dolmuşa baktnn. Dolmuşlar uyku- ya dahnıştı. Salepçi geldi. Nokta yanındaki adamlan süzdü. Sonra bana doğru: - Salebim sıcaaak, dedL Sormamışömona! İnadma akbnşetmedim! Adamın birisi okkah bir küfür savurdu sise. VaDahi hakhydL Yerini buldu. Berbat ediyor- du adamı bu sis." GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHANERİNÇ Gözümüz Aydın, Kpizin Suçlulan Bulundu! Cuma günü, Halis Kurtça Kültür Merkezi'nde, Merdivenköy Gönüllüleri'nin dü2enlediği etkinlik- te oğrenci, öğretmen ve velileri izleme olanağını buldum. Dr. Erdal Atabek'in konuşmasını dinle- mek için salonu neredeyse tıka basa doldurmuş- lardı. Kuşaklar arasındaki büyük değişmenin ayırdına, yıllar önce büyük kızımın okuluna beslenme saati için poğaça-meyve suyu götürdüğümde varmış- tım. Bizim dönemimizde ilkokul öğretmenlerinin dedikleri neredeyse Tann sözü sayılırdı. Sınıfın ka- pısındazılın çalmasını beklerken, öğretmenlerinin yanlış söylediğini avaz avaz dile getiren çocukla- n duyunca birden paniğe kapılmıştım. Bu kez paniğe kapılmadım. Aklı başında genç- lerin, sorunlan konusundaki içtenlikli yaklaşımlan gelecekle ilgili umutlanmı güçlendirdi. Sadece gençler değil, öğretmenleri ve anneleri de kendi yanlışlannı açıkçasöylemekten kaçınmı- yoriardı. Demek ki kimi büyüklerimizin direnmelerine kar- şın insanımızda eskiden ayıp bile sayılan özeleş- tiri alışkanlığı boy vermeye başlamıştı. Başkalannı suçlayarak kendisini başanlı gös- terme alışkanlığından sıynlabilmenin ilk adımı sa- yılabilecek özeleştiri anlayışının yaygınlaştığı ölçü- de temiz ve demokratik toplum özlemi de özlem olmaktan çıkıp gerçekleşecekti. • • • Ama politik yaşamda ne yazık ki böyle bir çaba yoktu. Koalisyon liderieri, kapalı kapılar ardındaki gö- rüşmelerinde, ülkeyi kaplamış olan güvensizliği daha da katmerleştirmek için bir araya gelmiş gi- biydiler. Olumsuzluklann suçlusu olarak bürokrat- lan gösterip halkın yerine kendilerini rahatlatmayı yeğlediler. Ikide bir kendilerini savunmak için anayasanın cumhurbaşkanına verdiği görevler arasındaki "Devlet organlannın düzenli ve uyumlu çalışma- sını gözetir" ibaresini dile getirmeyi sevenler, ken- dilerine de yüklenmiş görevler olduğunu anımsa- yamadılar. Oysa anayasanın 112'nci maddesindeki şu bö- lüm, sorumluluklannı belirliyordu. "Her bakan, başbakana karşı sorumlu olup, aynca kendi yetkisi içindeki işlerden ve emri arandakilerin eylem ve işlemlerinden de so- rumludur. Başbakan, bakanlann görevlerinin anayasa ve kanunlara uygun olarak yerine getirilmesi- ni gözetmek ve düzera'ci önJemleri almakla yü- kümlûdür." Bunlan unutup, ülkenin içinde bulunduğu kaos- tan kurtulması için halkın desteğini almak yerine Başkan Oğul Bush'unkini yeğlediler. ABD Başkanı'nın, gudulediği UPF'nin dışlan- masını engellemek için böyle bir mesaja gereksi- nim duymuş olabileceğini ise akıllannın köşesin- den bile geçirmediler. ••• Bugün, kara çarşamba sonrasındaki haftanın ilk günü. Bütün kesimler hem korku, hem beklen- ti içinde. En büyük korkuyu da çalışanlar yaşıyor. Devletin kayrtlanna göre "istıkrar paketi"n\n açıl- dığı günden bu yana 420 bın kişi işsiz kalmış. Ga- zeteciler, teknisyenler, idare görevlileri gibi ayn bö- lümlerdeki 2 bin dolayındaki basın çalışanının bu sayının içinde olup olmadığı bilinemiyor. Çünkü çoğu, yasalara aykın yöntemlerle çalış- tınlmışlar. Bu sayılann daha da artmasından endi- şe ediliyor. Zira har vurup harman savurma anla- yışını gizlemenin en etkili sılahını hükümet, yöne- ticilerin ellerine verdi: Kriz var! ••• Dr. Atabek, kendisine yöneltilen sorulan yanıt- larken insanlann kendilerine rahatlıkla söylediği üç yalanı da sıraladı: 1. Daha zamanım var. 2. Benim başıma gelmez. 3. Nastlsa bir çaresini bulurum. Sanınm pek çoğumuzun hayır diyemeyeceği yerinde bir saptama. [email protected]. Odenek yetmiyor Yeşükarihlar 10 müyonugeçd ANKARA (AA) - Ödeme gücü obnayan vatandaşlann tedavi giderlerinın devlet ta- rafindan karşılanması amacıylabaşlatılanye- şil kart uygulamasının 9. yılında karttan ya- rarlananlann sayısının 10 milyonu geçtiği, bütçede yeterli ödenek aynlmadığı için siste- min açık verdiği bildi- rildi. SağlıkBakanlığı Te- davi Hizmetleri Genel Müdürlüğü yetkilile- rinden alınan bilgiye göre, Türkiye'de yeşil kart alanlann sayısı 10 miryon 11 bin 172'ye ulaştı. Bu da, ortalama 6-7 kişiden birinin ye- şil karta sahip olduğu- nu jgösteriyor. Odeme gücü bulun- mayan vatandaşlann tedavi giderlerinin ye- şil kart verilerek devlet tarafından karşılanma- sınailişkinkanunun 18 Haziranl992'dekabul edilmesi ve ilgili yö- netmeliğin de aynı yıl 13 Ağustos'ta yürürlü- ğe girmesinden bu ya- na, toplam 10 milyon 11 bin 172 kişiye yeşil kart verildi. Devlet ve üniversite hastanelerinde yatarak tedavi gören yeşil kart sahiplerinin trilyonlar rutan tedavi masrafını devlet üstlendi. Sağhk Bakanı Os- man Durmuş. Türki- ye'de 10 milyonu aşkın yeşil kartlı olmasının gerçekle bağdaşmadı- ğını ifade ederek "Do- layısryla sağhk alanın- da birçokkişi çiftbelge- ye sahip. Hem SSK kartı, hem yeşil karû olan uısan dünyanın hiçbir yerinde yok. Bunlarla ilgili çahşma- lanmızdevam edecek" dedi. <None>
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle