25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 ŞUBAT 2001 PAZARTESİ O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R [email protected] ARADAftİR GÖR ÖZDEN ii denetlemelidir. ödevler ve sorumlulukla- nn dençjNçndiğirti; çoğulcu, katılımcı, kurallar ve kurumlar düzeni olan demokrasinin belirgin ni- teliklerinden biri, öğesi sayılacak özelliği dene- timle saydamlığın ve uygunluğun sağlanmasıdır. Yürütme erkinin ilgili her alanda yönetim işlevi ola- rak karşımıza çıkan işlem ve eylemleri, geniş an- lamda ülke sorunlannı çözme yükümlülüğü, "s/- yasa" dediğimiz yol, yöntem kurumunda topla- nır. Demokrasilerde siyasal partilerin seçimlerie giriştikleri yanş, birtür beceri ustalığıdır. Bunu sa- nat türünde algılayarak kotaımaya çaltşanlar, du- yarlık, özen ve özveriyle başarıya koşariar. Kişi- sel ya da partizan amaçla davrananlar sonunda aldandıklannı, bağışlanmadıklannı, kınandıklan- nı görürier. Demokrasi, birahlak disiplinidir, terbiyedir, öğ- retidir. Baştboşluk, sınırsızlık ve ölçüsüzlük de- ğildir. Herkesin aklına estiği gibi konuşup yazma- sı sanılarak hak ve özgüriükleri kötüye kullanma ortamı bilinmemelidir. Halkın yaranna haJk yöne- timi her kurumun ve her göreviinin görev ve yet- kilerini gereğince kullanıp kullanmadığını denet- lemekle gerçekleşir. Demokrasi eğitimi ve bilin- ci, biryaşam biçimi olan insanca yaşam ortamı- nın korunmasını ve güçlendirilmesini gefektirir. Bu- nu sağlamanın hukuksal yolu da denetimdir. De- netim, demokrasinin güvencesidir. Ülkemizde değişik denetim organları vardır. Nerdeyse her yasal birimin denetimle görevli ki- şi ve kurullan bulunmaktadır. Müfettişler, denet- çiler, teftiş kurullan, denetleme kurullan. Yerelve genel yönetimin bu olanaklannın üst düzeyini, ba- kanlıklann teftiş kurullan ile Başbakanlık Teftiş Ku- rulu, belli görevleri olan Başbakanlık Yüksek De- netleme Kurulu, daha sonra da Devlet Denetle- me Kurulu oluşturur. Askerlerin, polislerin, yar- gıç ve cumhuriyet savcılarının denetimi de ge- nel düzen içerisindedir. Bankalaıia ilgili denetim de özel kurulunca yerine getirilmektedir. Yasala- nn verdiği görevi asker, sivil kim yerine getirirse getirsin, alınmadan, gocunmadan, hepsinin dev- let (ülke ve ulus) adtna yapıldığı bilinerek yarar- lanmak, kolaylık sağlayıp yardım ederek.katkı- da bulunmak gerekir. TBMM'nin özgün denetim yollan ayndır, mahkemeler ve Yüce Divan yargı- sı'sondur. Denetim, halka hesap vermedir, öbür dünyaya bırakmak değil. Eğitimi Yücelten Bakan: Hasan Âli Yücel MllStafa G A Z A L C I Eğit-Der Genel Başkanı CHP PM Üyesi 1 938-1946 yıllan arasında Milli Eğitim Bakanlığı ya- pan, bu dönemde eğitim- de, özekinde (kûltürde) ge- tirdiği atılımlarla Türk ulu- suna bir aydınlanma yaşa- tan Hasan Âli Yücel, aramızdan ay- nlalı 40 yıl oldu. Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kûltür Örgütü (UNESCO), bu bü- yük aydınlanmacının doğumunun 100. yıb nedeniyle 1997 yılını Hasan Âli Yücel Yılı olarak duyurmuştu. Bu nedenle daha önceki yıllarda yal- nız öğretmen kuruluşlan Yücel'i anar- ken o yıl kimi üniversiteler ve Milli Eğitim Bakanlığı da anmalara katıl- dı. Kültür Bakanlığı, TBMM, Yü- cel'in konuşmalannı kitaplaştırdı. Bu yıl da çeşitli etkinlikler yapılı- yor. Bildiğimiz kadanyla Köy Ensti- tüsü ve Çağdaş Eğitim Vakfi yöneti- cileri, Yücel'in memleketi Giresun'da Milli Eğitim Müdürlüğü ile işbirliği içinde üç yerde toplantı yaptı. Ayn- ca Ankara'da MEB ve ODTÜ birer toplantı yapıyor. Yine aynca bugün, Yücel mezan başında anıhyor. Devlet içinde çetelerin kuruldu- ğunun mahkeme karanyla saptan- dığı, tarikatlann cirit attığı, eğiti- min ticarete döndüğü günümüzde ya- zar, düşünür, devlet adamı Yücel, da- ha geniş kesimlere, genç kuşaklara anlatılmahdır. Balkan Savaşı acısı. Çanakkale, Ulusal Kıırtuluş Savaşı utkusu, laik Cumhunyetin kuruluşu, Atatürk'ün önderliğinde çağdaş bir ülke olmak için yapılan devrimler, Hasan Âli Yücel'in çocukluğunda, gençliğin- de, öğretmenlik ve yöneticilik döne- mınde geçen büyük toplumsal olay- lardır. Aslında onun yaşamöyküsü Osmanlı'dan Cumhuriyete geçişin öyküsüdür. Milli Eğitim Bakanlığı dönemindeki unutulmaz atılımlar da Atatürk'ten sonra Cumhunyetin en parlak dönemidir. Onun, bakan- lıktan aynlmasıyla başlayan laiklik- ten ve ögretim birlığinden verilen ödünler, Köy Enstitülerinin kapanı- şı, ırkçı ve dinci saldınlar ise bir kar- şıdevrimin öyküsüdür. Yaşamından kesitier: 17 Arahk 1897 doğum, 1901 ne okuduğunu anlamadan Arapça metinlerin ezber- letildiği Yolgeçen Mahalle Mektebi. 1906 Mekteb-i Osmaniye (Şimdiki il- köğretim okulu). 1912 Vefa Idadisi (lise, ortaöğretim) tarihleri. Aynı yıl- lar Balkan Savaşı, Çanakkale Sava- şı. Lise sondayken çıkan Birinci Dün- ya Savaşı ve üç buçuk yıl askerlik ve öğrenime ara verme. 1918 önce hu- kuk fakühesi öğrenciliği, orada bir öğ- retim üyesiyle tartışmadan sonra ede- biyat fakültesınin felsefe bölümü öğ- renciliği (Darülmuallimin-i Âliye. Üniversite) Yahya Kemal, Ahmet Hamdi Tanpınar gibi dönemin ünlü sanatçılanyla dostluk... 23 Aralık 1919 Sultanahmet Mitingi'ne katıl- ma. 16 Mart 1920 Istanbul'un ışgal edilmesi. 1922 Refıka (Hannn) ile evlilik. Aym yıl Izmir Erkek Mual- lim Mektebi'nde Türkçe ve edebi- yat öğretmenliği. 3 Şubat 1923 îz- mir'de Gazi Mustafa Kemal'le ilk karşılaşma. Ona eğitimde ikilik, med- reseler ne olacak diye sorması, 1924- 27 çeşitli okullarda edebiyat ve fel- sefe öğretmenliği. 1923 Felsefe Elif- bası kitabının yazılması. 3 Mart 1924 Öğretim Birliği Yasası'nın çıkanl- ması, 1926-29 Hasan Âli'nin çok sevdığı Mustafa Necati'nin Milli Eği- tim Bakanlığı. 1927 müfettişliğe yük- selme. 1930 Mustafa Kemal'le bir- likte ülke gezisi. Mustafa Kemal'in Hasan Âli'yi görür görmez bana lz- mir'de medreseleri soran eğitimci de- ğil misin diye sorması. 1932 Türk Dili Tetkik Cemiyeti Etimoloji Ko- lu Başkanlığı. Aynı yılın sonuna doğ- ru Gazi Eğitim Enstitüsü Müdürlü- ğü'ne, 1933 Ortaöğretim Genel Mü- dürlüğü'neatanma. 1 Mart 1935 CHP lzmir Milletvekilliği. 28 Aralık 1938'de 7 yıl, 7 ay, 7 gün sürecek Milli Eğitim Bakanlığı 'na başlaması. 1939 On Yılhk Yayrnı Ser- gisi, Birinci Milli Eğitim Şûrası, Bi- rinci Devlet Resim ve Heykel Sergi- si. 1940 NuruDah Ataç, Sabahattin Eyuboğlu, Vedat GünyoL, Sabahattin Ali, Enver Ziya Karal gibi ünlülerin çalıştığı 496 dünya başyapıtını Türk- çeye kazandıran Tercüme Bürosu'nun çalışmalara başlaması. 1941 ansik- lopedi ve dergi çıkarma seferberliği. 17 Nisan 1940 Köy Enstitüleri Yasa- sı'nın TBMM'den çıkanbnası. Bü- yük eğitimci, tlköğretim Genel Mü- dürü lsmail Hakkı Tonguç'la birlikte 1946'ya kadar 16 bin 400 öğretmen, 7 bin 300 sağlık memuru, 87 bin 756 eğitmen yetiştiren dünyaya örnek Köy Enstitüleri uygulaması. Yine 1949 Ankara Devlet Konservatuvan'nın kurulması. 1941 Birinci Coğrafya Kongresi'nitoplama,Mesleki ve Tek- nik Öğretim Müsteşarhğı'nın kurul- ması. Dilde özleştirme çalışmalan. 1944 Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nün kurulması. 1945 Londra'da yapılan UNESCO toplan- nsında Türİriye'yi temsü etmesi. 1946 Beden Eğitimi ve Spor Şûrası'nın toplanması. Yine aynı yıl Üniversite- ler Yasası'nın çıkanlması. 5 Ağustos 1946 Milli Eğitim Bakanlığı'ndan aynlması... 1946-50 Ulus'ta, 1952 Cumhuri- yet'teyazarhğı, 1947KenanÖner'le davalaşma. Irkçılann dava nedeniy- le Yücel'e saldınlan. Birkaç kişi dı-" şında yalnız bırakılma, çekilen mad- di ve manevi acılar, 1949'da davayı kazanma. Yeni yapıtlann yayımı. 1956 Iş Bankası yaym işleri yöneti- ciliği. 27 Mayıs 1960 devrimiyle ye- şeren umut. 27 Mayıs Devrimi'nden bir ay sonra çok sevdiği arkadaşı Tonguç'un ölümü... Kurucu Meclis listesinde adının çıkmaması, 25 Şu- bat 1961 UNESCO Yönetim Kuru- lu toplantısına katıhnası. Rönesans ve Hümanizma konulu bir toplantı için hazırhk yapmaktayken 26 Şu- bat 1961 'de gelen ölüm (1). Sonuç: Büyük eğitimci, M. Rauf İnan, 1995'te Eğit-Der Yayınla- n'ndan çıkardığı Hasan Âli Yücel'le ilgili kitabın adını "Atatürkçü Des- tansal Milli Eğitim Bakaru" koy- muştu. Gerçekten de yukanda yap- tığı işlerin yahıızca bir bölümünün başlıklannı yazdığmıız bu büyük in- san. destansal işler yapmıştır. Elbette bu işleri yalnız başına yap- mamıştır. Siyasal ortam ve siyasal destek (Ismet Inönü) kendinden ön- ce yapılanlar, arkadaşlan, kurduğu kadrolar, öğretmenler, yöneticiler, bi- lim ve yazın adamlan büyük başan- daki etmenlerdir. Zaten onun büyük- lüğü de orada değil mi? Işi yapan ki- şileri, gerçek ustalan bulması, onlar- la çalışması. Kendinden önce yapılan iyi işlere sahip çıkması, iyi kişileri görevde tutması. îlköğretim Genel Müdüriüğü'nde lsmail Hakkı Tonguç'u, Teknik Öğ- retim Müsteşarhğı'nda RüştüUzeTi, Talim Terbıye Kurulu'nda seçkın egı- timcileri, Tercüme Bürosu'nda ünlü yazarlan bulup onlarla çahşması, onun büyüklüğü değil mi? Kültür Bakanı Sayın tstemihan Taby'ın girişmi ile NâznnHikmet'ın yurttaşlıktan çıkanlmasına ilişkin 1951 tarihli Bakanlar Kurulu kara- nnm geri alınmasına ilişkin hazır- lanan kararnameyi MHP'li bakan- lar imzalamadı. tki bakan kamu- oyuna Nâzım'ı, sanatını kötüleyen açıklamalaryaptılar. Bunlar yaşanır- ken Hasan Âli Yücel'in Nâzım Hik- met'le ve işin ustasmı bulmakla il- gili iki davranışını düşündüm. Birini Yücel'in sevgili kızı Canaı Yücel Eronat anlattı: Tosca'nın ope- rası çevrilecektir. Bu işi cezaevinde yatan Nâzun Hikmet'in yapabilece- ğini söylerler. En iyinin peşinde olan Yücel, Ferit Alnar'ı da araya soka- rak Nâzım'a bu çeviriyi yaptınr. tkınci olaya arkadaşım KemalAn*- dol'un babası Zihni Anadol tanık ol- muştur: Yıl 1944. Tobtoy'un Savaş ve Banş adlı romam Ruscadan çevrile- cektir. Çeviri Ankara Soğukkuyu As- keri Cezaevi'nde yatan Zdd Başti- mar'a verilir. Zihni Anadol, hücre ar- kadaşı olarak düzeltmelere yardıma olur. Ancak romanın daha iyi çevril- mesi için Nâzım Hikmet'in de gör- mesinin iyi olacağı söylenir. Hasan ÂK Yücel'in araya girmesiyle Zeki Baş- tımar'a üç günlük özel izin alınır. Bur- sa'da yatan Nâzım Hikmet'in yanına gönderilir. Orada romanın çevirisi üzerine birlikte çahşırlar (2). Hasan Âli Yücel, bakanlık yaptığı dönemde kadrosuyla birlikte eğitim, özekin hizmetlerini ikiye katladı. Eği- timin niteliğini yüceltti. 0,18 Ağus- tos 1944 tarihli 'Ülkümüzün Yolca- luğu' adlı yazıda şöyle demişti: tt Ne için yaşadığmnzı bilmek. Ne aManmak, ne aldatmak. Gözû pek, yüreğiyıımıışak olmak. Doğruyu ku- şun ötmesi gibi sıkmüsız söytey^bfl- mek. tnanmayardan inandnmak. Her zaman içimden hecdediğiın bu gerçek kurallan yinelemek" (3). Evet, 'doğruyu kuşun ötmesi gibi sıkınüsız söyleyebilen, gözü pek, yö- reğiyumuşak' devlet adamı, sanat- çı, düşünür Hasan Âli Yücel'i ölü- münün 40. yılında saygıyla anıyoruz. Onu ve onun gibileri anyoruz. (1) Mustafa Çıkar, Hasan Âli Yücel ve Türk Kültür Reformu, TİB Kültür Yayın- lan. (2) Zihni Anadol, Tnıva AUnda Ilk Ak- şam, Milliyet Yayınlan. (3) Köy Enstıtüleri Dergisı, Cilt 1, Sa- yı l.Sayfa 11. Yurttaş Olmanın Acısı TaüpAPAYDIN G eçenlerde gazeteci EminÇö- laşan köşe yazısının başlığı- nı "Ne Biçim Çalıyoriar Ama" koymuş. Âdamlann böylesine gözü kara cesaretine, arsız- lığına nerdeyse bravo çekecek. Kerhen alkışlayacak. Gerçekten günlerdir üst üste okuduğumuz Fırtina, Kasırga. Sis, Paraşüt, Baüna, Ahtapot, Kartal, Ser- hat, Hasat, Beyaz Enerji, KirM Perde™ (Daha çok var, nerdeyse sözlükler ya- nlandı) operasyonlannı gördükçe insa- nın ağzı açık kalıyor. Ulaşılan rakam- lar dört katrilyonu aşmış. Yani dört bin tane trilyon... Üstelik bu suyun yüzü- ne çıkan aysbergin görünen bölümü imiş. Ulaşılamayan. bilinmeyen kim bilir daha ne rakamlar varmış! Türki- ye böylesine insafsızca soyuluyormuş. Şu ülkenın yurttaşı olmak nasıl bir duy- gu veriyor insana? Aynaya bakarken, ne düşüneceğiz? Doğnısu ben çok in- ciniyorum. Derin bir acı duyuyorum. Hakaret ediliyor, küçük düşürülü- yorum. Ulusal gelirden bana düşenin azlığı bir yana, göz göre göre enayi ye- rine konuyorum. Yanlış doğruyu te- peliyor. Namussuz dürüstü yeniyor. Üste çıkıyor. Içimdeki tartı buna isyan ediyor. Türkiye hâlâ yoksul bir ülke. Bunca çabalara karşın halkın yanya yakmı sefalet çizgisinde yaşıyor. Yannmlar durdu. Işsizlik çığ gibi büyüyor. Dev- let sağlığa, eğitime doğnı dürüst para ayıramıyor. Işçisı memuru profesörü yan aç yan tok. Durum bu iken bir de üstelik insafsızca soyuhıyor. Gün geç- miyor ki yolsuzluk hırsızhk, hayali ih- racat haberleri duymayalım. Hem "ne biçim" çalıyorlar? Trilyonlar, katril- yonlar. Yurttaş olarak kahrolmazsınız da ne yaparsınız? "Biz bana laytk nn- yn* diye bagırmadandurabilır misınız? Seçilip gelmiş, yetki yerlerine otur- muş politikacılar ve yüksek bürokrat- lar... Elbet onlar da nice eleklerden geç- miş, tercih edilmiş kişiler. Nasıl bu pis- liklere bulaşıyorlar? Nasıl bir düşünce yanıltıyor onlan. Namuslu olmak. dürüst kalmak erde- mini nasıl gözden yitiriyorlar? Ne gü- zel gelmişsiniz oralara, şunu doğru dü- rüst değerlendirsenize? Topluma, ge- lecek kuşaklara iyi adla anılmayı, ne- den istemiyorsunuz? Bunca hırsızlıklara, yolsuzluklara bulaşan adamlar nasıl yetiştiler, hangi okullarda ne okudular? Eski bir öğret- men olarak çok tedirginim. Bir köylü- nün dediği gibi "Hepsideyükseköğre- nimden geçmiş, üniversiteler bitinniş adamlar, bu hünerterini okullarda mı öğreniyortar?" Eğer öyfe ise, nasıl bir eğitim bu? Üstelik bilindiği gibi 1950'den sonra okullara din ve ahlak dersi kondu. Din ve ahlak dersi de oku- du bunlar. Ne oldu şımdi? Onca nutuk- lar, onca sözler nereye gitti? Biliyorum, bozuk düzenin sonucu bunlar! tnsanı bozan bu yabanıl (vah- şi) kapitalizm tüm değerlerimizi altüst etti. Kişilik yapısı zayıf insanlan eğip büktü. Yukanlardan başlayan bozul- ma tüm tsplumu etkiledi. Armıp te- mizlenmek de kolay olmayacak. Yıl- lar sürecek etkin bir eğitimle başanla- bilecek. Ufukta öyle bir şey de görün- müyor. Bizi kendimize getirecek bir silkınme gerekli. Bakalun ne zaman? Açlıkla Tokluk Arasında... K ırk yıl önce bıröğretmeni Hakkâri'den sürmüşler, ya- na yakıla dolaşıyormuş: "Ne yapanm ben şimdi Çoluk cocuk perişan ola- cağız. Oldûm, bitnm._" Deneyimli bir arkada- şı dayanamamış, "Ulan senisördülerse tran'a sür- mediler > a... Ne mtarda- nıp duruyorsun? Mutia- ka daha iyi bir yere gi- dersm" demiş. Hakkâri'deki öğretme- nin ya birkaç kovanı ya da üç-beş tavuğu vxır. Bel- ki oranın yerlisi. toprak- fiyâtna r varan| .nakit ımkanı. ıskontosu tan da yararlanıyor; çalı- şıp dıdinerek bir yandao_ geçimini sağlarken bir yandan da htfflana, yur- duna karşı görevini yeri- ne getirmeye çalışıyor. Tıpkı şimdi tstanbul'da işinden artakalan zaman- larda pazarcılık yapan öğretmen gibi... Beklen- medik bir yer değiştir- menin onun düzenini yı- kacağım; yeniden bir dü- zen kurmanm güçlükle- rini kim yadsıyabilir? Ya- kınması bundandır. Elli yıldır -görece- so- luk alabildiği kısa dö- nemler olsa da öğretmen açlıkla tokluk arasmdaki sınırda tutuluyor. Devlet, öğretmenini açlıkla 'ter- biye' ediyor. Böylelikle bir yandan sindirilmiş, uysal, kendi çıkarlannı savunamayan bir öğretmen tipi; bir yan- dan da dogrulannı esen yele göre değiştiren, tü- ketime kilitlenmiş, kişi- liksiz insan tipi yetiştiri- liyor. "Yeninesflöğretmenle- rin eseri olacak" ya; işte böyle olmalı ki yeni ku- şaklar sermayenin çıkar- lannı canla başla savu- nabilsinler, yobazlığa alet olsunlar, sınıf atlama düş- leriyle ömürlerini rüket- sinler... Böyle olmalı ki bütçemizi CottarelH'ye yaptıranlar, eğitime büt- çeden pay ayırmayanlar yaptıklanndan utanç du- yacaklanna, dışandan üç kuruş borç bulabildikle- rinde se\Tnç çığlıklan ata- bilsinler. 23 Ocak tarihli Cum- huriyet gazetesinde Eb- ru Toktar'ın sorulannı yanıtlayan Sayın Bostan- cıoğlu şöyle konuşüyor. "Yetki yasası kapsanun- da öğretmenlerin maaş- lannda i>ileşürme yap- mayı pJanbyoruz. Bu kap- samda_ ekders ücretieri- ve eğirim ödeneklerinin arttmlması için önerileri- mizvar." Öncelikle Saym Bakan doğru söylemıyor. Çün- kü sözünü ettiği iyileş- tirme maaşlarda değil, yan ödemeterde! Ikinci- si, kurnazlık yapıyor. Çünkü yan ödemelerde- ki artış emekliye yansı- mıyor. lyileştirme maaş- larda yapılmış olsaydı bundan emekliler de ya- rarlanacaktı. Doğrusunu isterseniz bu yaklaşım şaşırticı de- ğil. Neden derseniz, Ca- vH Çağlar'lardan, Setim Edes'lerden, Engin Ci- van'lardan Yanya Demi- rel'lerden, Hayyam'lar- dan ve daha nicelerinden kalmıyor ki bize de ver- sinler. Kaldı ki küreselleşen dünyada emekli ögret- meni 'besleme'nin de bir mantığı yoktur. En yük- sek dereceden emekli ol- muş bir öğretmen olarak, benim geçen ay aldığun emekli aylığı 220 milyon lira dolayuıdadır. Acaba Saym Bakan, (bakanlan- mız, milletvekillerimiz) ne kadar emekli aylığı alacaklar? Sekiz kat mı, on sekiz kat mı? Ben on- lann yerinde olsam hiz- metlerimi daha pahalıya satardım!.. sevgiyle. 1 M 4 * Mana (0322 457 38 00 Ariaa (0312) 353 94 50-351 60 60 Mafci (0242) 340 47 64-340 47 55 B*esr (02ea 249 71 44 Bab Kaaderiz (0212) M6 79 78 fttsa (0224) 211 37 70 360 15 07 Denri (0258) 265 77 44 D*aba*r (0412) 236 91 24 E r a m (0442) 233 37 49 Esfcşdr (0222) 231 71 37 HatıJ (0213482 11 25- 551 08 11 558 61 53 bkereteun (0326) 344 13 15 bnw (0232) 462 70 44462 70 45 Konya (0332) 233 46 02 Mafctya (0422) 321 36 34 Sanaıı (0362)266 78 71 TrabzDfi (0462) 223 45 82 Az«rtwycmBak) (009941129881 82 MCICLritoşe (0392 228 4017) mirajdat.com.tr w n * [email protected]* Bu Kampanya TC Sanayı ve Tcaret Bakanhgı'nın 25 Mayıs 1994 tartı ve 21940 sayılı tebtıg hukumlenne uygun olarak yapılmalctadır Pıyatlara KDV dafukJır Verj oranlannda olabılecek de9ış*iıM« fıyatlara aynen yansıtılacaktır Bu kampanyada yer alan <ıyatlar tavaye edHen fıyaliardır Fıyatlarımız TL'dtr Bu kampanya 1501 2001-31 03 2001 lanhler arasmda aevam edecek o4up, uretnn ve slok ımkanlan ile sınıriıdır Bu kampanyadakı üretıcı larafından ongörûlen tıyatiar. Turkrye sınıriarı dahılnde geçerMır Lıslelerde bebrtılen rakamlaıa (+000 ) ılave edilecektır Idaş gerekh gorûlnıesi hlmde urunlet uzennde degeşıklık yapma hakkını saklı lutat ılan karsılasılabriecsk npogral* halalardan Idaş sorumhj tuiulamaz Modûler mobHya monlaı hızmeb He ıtgılı detaytı bıkjlen IDAŞ Yetkilr Satıcıtarrndan alabılırsrız Mimar Sinan Üniversitesi Fotoğraf Bölümü 2001 Kültür Sanat Etkinlikleri Konferans ve İmza Günü "Küreselleşme ve Türkiye" Prof. Dr. EMRE KONGAR 27 Şubat 2001 Saat 14.00 MSÜ Oditoryumu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle