19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 ARALIK 2001 CUMA DUNYADA BUGUN ALİ StRMEN Yukanı Tükürsen Bıyık... ABD'deki şahinler takımının yıllardır kafalarında olan konu, 11 Eylül'den sonra gündemin başmaddelerinden biri haline geldi. Irak'a karşı düzenlenecek operasyondan söz ettiğimi kolayca anlamışsınızdır. Afganistan'daki operasyon, şimdiki görüntüsüyle sanılandan daha kolay yürütülmüştür. Ama, bir kabileler topluluğu olan Afganistan'da gerçek bir istikrarı oluşturmanın son derecede güç olduğunu da gözden çıkarmamak gerekiyor. Her neyse, o bölgede yeni bir sorun çıkmadığı takdirde, Irak operasyonu artık gündeme gelmiş bulunmakta ve doğrudan Türkiye'yi ilgilendirmektedir. Irak operasyonu ABD için Afganistan kadar kolay olmayacak, birinci girişim kadar büyük destek bulmayacak gibi görünse de, Sam Amca'nın politikasında şahinlerin gittikçe artan güçleri, bu konudaki engellerin fazla dikkate alınmaması sonucunu doğurabilecektir. Evet, Almanya ile Fransa'nın böyle bir girişime sıcak bakmadıkları hatta VVashington'ın dümen suyundaki Londra'nın dahi Irak konusunda aynı dili kullanmadığı biliniyor, Şansölye Schroeder açıkça böyle bir müdahaleye karşı olduklarını belirtti. Ârdından BM Genel Sekreteri Kofi Annan da aynı doğrultuda görüş bildirdi. Ama, Bush iktidara geldiğinden bu yana, şahinlerin artan etkisiyle, VVashington'ın daha gözü kara ve emperyal bir politika izlediği de gözden uzak tutulmamalı. Içişleri Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen, Sıvas sanıklannın yerini tahmin ediyor; emniyet müdürlüğü 'Sanıklar Almanya'ya iltica etti' dedi. Almanya ise 'Bu sanıklara pasaportu Türkiye verdi, sorumlu sizsiniz' diyor AN KARA (Cumhuriyet Bürosu) Içişleri Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen, Sıvas katliamı davasında idama mahkum olan kişilerin Almanya'da olduğunu "tahmin" ettiklerini, bunun kesınleştırılmesı durumunda iadelerinin isteneceğini söylerken Sıvas Emniyet Müdürlüğü'nün 7 sanığın Almanya'ya iltica ettiğini savcılığa bildirdıği ortaya çıktı. Alman kaynaklan, söz konusu kişilerin iadesinde idam cezası nedeniyle zorluklann olduğuna işaret ederken "Bu kişiler samkken Türkiye'de nasıl serbestçe dolaşülar? Hem de bu dönemde emniyetten pasaport alnuşlar. Burada Türkiye'nin üzerine düşen hiçbir şey yokmuydu?" diyerek kişilerin 'belli çevrelerce korunduklan' kuşkusunu dıle getirdiler. Içişleri Bakanı Yücelen'in Almanya Içişleri Bakanı Otto Schily ile yaptığı görüşme gündeminin ılk sırasında Kaplancılar örgütünün lideri Metin Kaplan m iadesi yer aldı. Bu konuda taraflar olumlu adımlar atarken Yücelen'in, çeşitli suçlar işlcyen ve aralannda PKK ve ÜHKPC ile aşırı dinci terör örgütlerinin bulunduğu 155 kişinin de iadesini istediğı belirtildi. Yücelen, Alman Içişleri Bakanı ile yaptığı görüşme sonrasında, 2 Temmuz 1993'teki Sıvas katliamı davası mahkumlannın "Almanya'da oMuklannı tahmin ediyoruz. Bunu kendi istihbarat birimlerimizden de doğrulatüğımız takdirde, Almanya'dan bu Idşilerin de iadesini talep edecegi/71 dedi. Yücelen sanıklann Almanya'da olduğunu tahmin olarak dile getirirken Sıvas Emniyet Müdürlüğü'nün, Ankara 1 No'lu DGM tarafından ölüm cezasına çarptınlan HanınKavak,Mehmet Yıhnaz, Metin Ccylan,Sedat Yıldınm ile 7.5 yıl hapse mahkum olan Adem Agbektaş ve Serhat Özgentürk'ün Almanya'ya iltica ettiklenni savcılığa bildirmesi dikkat çekti. Içişleri Bakanı Yücelen ile emniyet arasındaki görüş f'arklılığı, geçmişte de olduğu gibi bakanın "kasıth olarak yanlış bilgilendirildigr ya da sanıklann kimi çevrelerce korunduğıı kuşkusunu gündeme getirdi. Almanya'ya iltica eden bu kişilere "sanık" olduklan Sıvas sanıklan çelişkisi dönemde Sıvas Emniyet Müdürlüğü'nden pasaport verildiği savlandı. Sanıklann ülkelerinde olduğunu yalanlamayan Alman kaynaklan, bu kişilerin iadesinin, Türk yasalanndaki idam cezası nedeniyle zor olduğuna işaret ettiler. Aynı kaynaklar, "Bu kişiler sanıkken Türkiye'de nasıl serbestçe dolaşölar? I leın de bu dönemde emniyettcn pasaport alnuşlar. Burada Türkiye'nin üzerine düşen hiçbir şey yok muydu?" diyerek kişilerin belli çevrelerce korunduklan kuşkusunu dile getirdiler HABERLER Metin Kaplan'ın iadesi İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇtN Kimi gözlemciler Rusya ile Çin faktörlerinden söz ediyorlarsa da, Putin'in Irak'a müdahaleye karşı çıkan açıklamalarına karşın yine de Moskova'nın Körfez savaşı sırasındaki pasif tutumunu ve Afganistan müdahalesinde ABD'ye verdiği son an desteğini gözden uzak tutmamak gerek. Üstelik Saddam Hüseyin de, silahlanma konusundaki BM gözlemcilerinin ülkeye gelmelerine izin vermeyerek Amerikan politikasına karşı çıkmak niyetinde olanlara hiç de yardımcı olmayan bir yol izlemektedir. Bütün bu olanlar Afganistan olayıyla kıyas edilemeyecek kadar büyük ölçüde Türkiye'yi ilgilendiriyor. Zaten ABD'de yönetim ve ona yakın olan çevreler de, Irak müdahalesinde Türkiye'nin kilit rol oynayacağını açık açık söylüyorlar. Hatta yönetime yakınlığıyla tanınan gazeteci VVilliam Saffire, Türkiye'ye Musul petrollerinden pay, daha da ileri giderek Musul ve Kerkük'ün denetiminin verilmesi gibi vaatlerde bulunarak ağzımıza bir parmak bal çalmaya da çalışıyor. Türkiye iki arada bir derede kalmış durumdadır. ABD ile ilişkileri, onun böylesine kararlı bir politika karşısında uzun süre direnerek Ortadoğu'da belki Kuveyt dışında hiçbir ülkenin destek vermeyeceği bir operasyona sonuna kadar karşı çıkabilmesini hayli güçleştirmekte. Ancak, pek yakında önümüze gelecek olan bu sorun konusunda bir karara varmadan önce, sanırım üç noktayı çok dikkatle göz önünde bulundurmakta sayısız yarar var. Bunlardan birincisi, Körfez Savaşı'nın Türkiye'ye nelere mal olduğu, yapılan vaatlerin ve hesapların nasıl boş çıktığıdır. Bugün koşullar biraz dahafarklı olsa da, evdeki hesabın çarşıya uymaması ihtimali çok güçlüdür. Musul ve Kerkük konusunda, TSK'nin böyle bir operasyona bugün dünden daha fazla sempatiyle bakmadığını da bilmek gerek. Şunu unutmayalım ki, Musul'dan çıkmanın Musul'a girmekten daha zor olduğunu bilmek için asker olmak da gerekmiyor. Kaldı ki, Türkiye'nin konumu ABD'den farklı, biz komşumuzla savaşmak ya da hiç değilse, böyle bir operasyona taraf olmak durumuyla karşı karşıyayız. Bu durumda, Saddam'ın elindeki kitle imha ve kimyasal silahlarla savaşın yıkımını Türkiye'ye de taşıyabileceğini düşünmek zor olmasa gerek. Ayrıca artık ABD'nin emperyal politikası sınırların değişmezliği ilkesini bir yana bırakmış, hatta sınırlarda önemli değişiklikleri öngörmeye başlamıştır. Türkiye tam bir "Yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal" açmazının içindedir. Pandora'nın kutusu bir kez açıldıktan sonra neler olabileceğini kestirmek ise o denli kolay değil. ••• Yücelen umuthı dönmedi • Içişleri Bakanı Yücelen'in Alman makamlanna sunduğu 155 kişilik iade listesinde Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu'nun öldürülmesinin ârdından yerine geçen Isa Altsoy, Metin Kaplan ve Dursun Karataş da bulunuyor. tstanbul Haber Servisi tçişlcri Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen, çeşitli terör örgütlerine üye olan ve aranan 155 kişinin ısimlenni bir kez daha Alman makamlanna verdiklerini belirterek Türkiye'de yalnızca ölüm cezası değil işkencenin de artık tarihe kanştığını söyledi. Yücelen, Kaplancılar grubunun lideri Metin Kaplan'ın iade işleminin tutukluluk süresi sonunda gündeme gelebileceğini, ancak tutukluluk hali devam ederken Türkiye'ye sınır dışı işleminin uygulanabileceğini ifade etti. Almanya Içişleri Bakanı Otto Schüy'nın resmi davetlisi olarak bu ülkeye yaptığı ziyareti tamamlayıp yurda dönen Yücelen, Atatürk Havalimanf nda basın toplantısı düzenledi. Yücelen, Schily'nin bahar aylannda Türkiye'ye geleceğini ve güvenlik işbırliği alanında yazılı bir anlaşma yapılmasının da kararlaştınldığını kaydetti. Yücelen, adlannı Alman makamlanna verdikleri 155 kişinin Türkiye'ye iadelerinin çok önemli olduğunu vurgulayarak, bu kişilerin iade dosyalarında ölüm cezası olmadığını söyledi. Içişleri Bakanı Yücelen'in Alman makamlanna sunduğu 155 kişilik listede yer alan bazı adlar şöyle: Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu'nun öldürülmesinin ârdından yerine geçen tsa Altsoy; Mustafa Saka (LBDAO; Şefik Polat, Vezir Baş (Islami Hareket); Metin Kaplan, Basri Gökbulut (Kaplancılar); Bülent Uslu (MLKP); Dursun Karataş, Aslan Tayftın Özkök, Faruk Erener, Zerrin San'nın da aralannda buluııduğu 11 DHKPC üyesi; M. SeKm Çürükkaya, Duraıı Kalkan'ın da bulunduğu 105 PKK üyesi; 22 TKP(ML) üyesi; Türkiye Komünist Emek Partisi, TKPBirlik ve Türkiye Ihtilalci Komünistler Birlıği üyesi toplam 8 kişi. Görüşmelerde Kaplan'ın iadesiyle ilgili görüşmelerin yapıldığını anlatan Yücelen, "Alman iç hukukuna göre, Türkiye'de idam cezası olduğu için yctkili bir kurum veya kimse tarafından 'idam cczasının uygulannıayacağr şeldinde bir ifade nlmadan, sınır dışı işleminin uy^ıılanamayacağını ifade ettiler. Ben de Başbakamma ve diğer hükümet üyelerine arz edeceğün" dıye konuştu. Sahte pasaport vermişti Şevki Yılmaz'ın doktoruna hapis • Yılmaz'a Atatürk'ü anma törenlerine katılmaması için sahte hasta raporu veren doktor Recep Avcı'nın hapis cezası onaylandı. ÖMERŞAN RİZEYargıtay6. Ceza Dairesi, kapatılan RP'nin kaçak millervekili Şevki Yılmaz'a Rıze Belediye Başkanhğı döneminde usulsüz sağlık raporu veren Dr. Recep Avcı'nın 2 yıl 6 aylık hapis cezasını onayladı. Belediye başkanhğı döneminde özellikle resmi bayram ve törenlere katılmamayı alışkanlık haline getirerek rapor alan Şevki Yılmaz, 1994'teki 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı törenlerine de katılmamış, daha sonra Rize Devlet Hastanesi'nden rapor almıştı. Yılmaz'ın törenlere rapor alarak katılmaması üzerine soruşturmalar açılmıştı. Yıhııaz için "evrakta sahtekârnk" yaptığı gerekçesiyle Rize Ağır Ceza Mahkemesi'nin Avcı'ya verdiği 2 yıl 6 aylık hapis cezasını Yargıtay 6. Ceza Dairesi oybirliğiyle onayladı. Avcı, Rize Devlet Hastanesi'nde göğüs hastalıklan uzmanı olarak görevini sürdürüyor. Şevki Yılmaz hakkında resmi bayram ve törenlere katılmamak için aldığı sahte raporlar da dahil olmak üzere, belediye başkanhğı ve milletvekilliği dönemlerinde açılmış 35 dava bulunuyor. ••• TOPARLANMAYA ÇALIŞAN ÖRGÜTE DARBE SENDİKACILARIN ÖLÜM YILDÖNÜMLERÎ Hizbullah üyesi 30 terörist yakalandı DİYARBAKJR (Cumhuriyet Bürosu) Yenidcn toparlanma hazırlıklan içerisinde olduğu belirtilen şeriatçı terör örgütü Hizbullah'ın cami sorumlulan olduğu belirlenen 30 kişi Diyarbakır'da yakalandı. Ana arşivin ele geçirilmesi ve örgüt lideri Hüseyin Velioğlu'nun öldürülmesinin ârdından büyük darbe alan Hizbullah'ın, toparlanma hazırlıklan içinde olduğu bclirlendi. Saldınlar düzenleyerek yeniden ses getirme çabası içine girdiği belirtilen örgütün, özellikle bazı camileri faaliyet alanı olarak seçtiği ortaya çıktı. Üç kişi tutuklandı Gözaltına alınan ve sorgusu tamamlandıktan sonra Diyarbakır DGM Başsavcılığı'na sevk edilen 30 kişiden üst düzey sorumlu olduğu belirlenen Murat Oruç, Şakir Kaçmaz ve Şeymus Tannkulu tutuklamrken 27 kişinin sorgusu ise sürüyor. Yetkililer, örgüt mensuplarının, 24 Ocak 2001'de Diyarbakır Şehitlik semti Sezai Karakoç Bulvan'nda 5 polis memuru ile birlikte şehit edilen eski Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan suikastına katıldığı belirlenen Servet Yoklaş, Şener Dünük ve Suat Çeün'in saklanmasına yardımcı olduklarını da söyledıler Bir süre önce Diyarbakır'da yakalanan Yoldaş, Dünük ve Çetin, çıkarıldıkları DGM'ce tutuklanmışlardı. Baştürk ve Kendirligil bugün anılıyor lstanbul Haber Servisi Devrimci Işçi Sendikalan Konfederasyonu (DlSK) Genel Başkanı AbduDah Baştürk ve DtSK üyesi AStS Genel Başkanı Rıfat Kendirligil mezarlan başında anılacaklar. Yaşamının büyük bölümü sendikal mücadeleyle geçen Abdullah Baştürk'ün 10. ölüm yıldönümü nedeniyle bugün saat 11 .OO'de Zincirlikuyu Mezarlığı'nda, Rıfat Kendirligil'in 4. ölüm yıldönümü nedeniyle de Feriköy Mezarlığı'nda saat 13.30'da anma törenleri düzenlenecek. 1929'da Yalova'da doğan Baştürk, ortaöğrenimini yanda keserek çocuk yaşta çahşmaya başladı. Bir süre değişik işlerde çahştıktan sonra tstanbul Belediyesi'ne sıhhi tesisatçı olarak girdi. Belediyenin Fen îşleri Sendikası'na 1962'de genel sekreter oldu. Sendika daha sonra Türkiye genelinde örgütlenerek GenelIşadını aldı. Baştürk, 1977'de DlSK Genel Başkanhğı'naseçildi. 12 Eylül darbesinden sonra idam istemiyle yargılanan Baştürk, 4 yıl 7 gün cezaevinde kaldı. 1967'de CHP'ye giren Baştürk, 1969'da Yozgat, 1973'tede Istanbul'dan milletvekili seçildi. 1987'de de SHP milletvekili olan Baştürk, ârdından HEP'e geçti. DlSK'in yeniden çalışmalanna başlamasıyla sendikaya geri döndü. Baştürk, 1991'de DlSK'i 8. genel kurula hazırlarken geçirdiği beyin kanaması sonucu yaşama veda etti. IR NOKTASI Çetin Altan'ın sıkça vurguladığı ve çok sevdiğim "Türk'ün Türk'epropagandası" sözü, yaşadığımız her kötü deneyden sonra aklıma gelip takılıyor. En son yaşadığımız kar felaketi, bir kere daha ne durumda olduğumuzu gözler önüne serdi. Geçen haftalarda Mersin ve Tarsus sel felaketine uğramıştı. Biraz geriye gidersek Körfez depreminde benzer bir deneyi yaşamıştık. Içişleri Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen'in bütçe görüşmelerinde verdiği faili meçhul cinayetlerin, gözaltında ölümlerin listesi, bu ülkenin bir felaket içinde yaşamaya devam ettiğini gözler önüne seriyordu. Büyük çoğunluk, işkence, yargısız infaz, gözaltında ölüm felaketinin bu yaşadığımız felaketlerle bir ilgisi olduğunu düşünmüyor. Yurttaşına işkence yapan bir devlet makinesi on yıllardır ara vermeksizin çalışıyor. Devlet, demokratik taleplere, emekçilerin örgütlenmesine karşı son derece hazırlıklı. Bu konu /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] 13 Aralık'ta Londrada ölmüştü Yağmur Yağınca Devlet Yok... da "Nereden gelirse gelsin " her türlü sürprize meydan okuyacak kadar deneyimi olduğunu kimse yadsıyamaz. Yurttaşına karşı bu kadar hazırlıklı olan devlet makinesi, ne hikmettir ki, Körfez depremine iki gün sonra bile zor ulaşmıştı. Aynı devlet makinesi, 10 santim karı görünce kilitleniverdi. Sonra hep birlikte, geri ve ilkel bir yönetim sistemine sahip olduğumuzu yeniden yeniden keşfettik. Soğuktan donarak ölen bebekler, gazete ve TV'lerde bir dram olarak anlatıldı. "Nerede bu devlet" diye baöırıp durduk. Halbuki devlet burada. Omeğin üniversitenin kapısında. O kapıda haklarını arayan gençlerin başına gelmedik kalmıyor. Devlet Güneydoğu'da, oralarda hâlâ Olağanüstü Hal'lergeçerii. Devlet RTÜK olarak son derece örgütlü, hemen her gün birkaç radyoyu, birkaç televizyon kanalını kapatarak onları susturacak kadar güçlü. Her il ve ilçede ulusal ve yerel TV ve radyoları izlemek için ne kadar çok görevli istihdam edildiğini doğrusu merak ediyorum. Buna ne kadar para harcanıyor? Şu gerçeği kabul edelim, bu ülkenin olanaklarının, insani kaynaklarının önemli bir kısmı "suç işleme potansiyeli yüksek" olan halkı izlemeye, gözlemeye, cezalandırmaya harcanıyor. • •• Devletçilik ve özelleştirme tartışmalannda dikkatten kaçan bir nokta var. Türkiye'de devletin olanakları toplumsal hizmete harcanmıyor. Paraiar bürokrasiye ve güvenliğe gidiyor. Başka ülkelerle karşılaştırmayı, devlet hizmetleri açısından yapmakta yarar var. Orneğin, herhangi bir Avrupa ülkesinde sigortalı işçiye verilen hizmetle Türkiye'dekini karşılaştırmak gerekir. O zaman devletin olanakları ve özelleştirme, devletleştırme tartışmalarının bir anlamı olur. Herhangi bir Avrupa ülkesındeörgütlenme özgürlüğü, dernek ve parti kurmaözgürlüğüyle Türkiye'yi karşılaştırmak gerekir. Yol hizmeti, sağlık hizmeti, eğitim hizmetine bakarak devletin etkinliğini ölçmek yararlı olur. Türkiye'de ne yazık ki devletçilik, bürokratik bir egemenlik aracı olarak kullanıhyor. Halbuki sosyal bir devlet olarak örgütlense her şey daha farklı görünecek. özelleştirmeyi savunanların en büyük gerekçeleri hantal devlet. Bu bir gerçek değil mi, bu devlet hizmetler alanında hantal değil mi? Aslında devletin küçülmesi tartışmasını, hizmetler alanında büyüme, bürokrasi alanında küçülme diye yapmak daha yararlı olur. Akseymen 'in külleri denize dökülecek tstanbul Haber Servisi Eski Türkiye Komünist Partisi'nin (TKP) önemli adlanndan Nihal Akseymen'in (Rıza Yürükoğlu) külleri, kendi isteği doğrultusunda pazar günü Heybeliada'da denize serpilecek. Ürün Dergisi Genel Yayın Yönetmeni, Avukat Rasinı ö z ve Merih Akseymen Kudsal'ın (Enıine Engin) verdiği bilgiye göre, 13 Aralık'ta Londra'da ölen, 16 Aralık'ta ise aynı kentte yakılan Akseymen'in külleri, 1920 TKP ruhunu taşıyan yoldaşlannca Heybeliada'dan denize savrulacak. Akseymen'in arkadaşlan pazar günü Heybeliada'ya gitmek için saat 12.45'te Bostancı'daki motor ıskelesinin yanında buluşacaklar. Kar, sel, deprem felaketlerinin hepsi gözler önüne serdi ki, bu devlet hizmetler alanında tam birfiyasko. Bunun nedenleri üzerinde düşünelim. Devletin bu kadar güçlü olduğu bir ülkede, devlet yurttaşın hizmetine neden yetişemiyor? Işin püf noktası burası. Bu devletin örgütlenme ve yönetme anlayışında bir bozukluk olduğunu kabul etmeliyiz. Yağmur yağdı böyle oldu değil, hep böyle oldu. Yıllardır değişen bir şey yok. Bu devletin örgütlenme, yönetme anlayışının baştan aşağı değiştirilmesi şart. Bu devletin en temel yasası olan anayasa, bir darbe sonrası yazıldı. Kimse de bu anayasayı kökten değiştirecek gücü kendinde bulamıyor. Batının zoruyla göstermelik olarak yapılan değişiklikler de içten olmadığı için sonuç vermiyor. "Türk'ün Türk'e propagandası"nda çok başarılıyız. Yağmur, kardeyince elimiz ayağımız birbirine dolaşıyor. Bu işte bir çarpıklık yok mu?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle