19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET + 13ARALIK 2001 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER olay.gorus(W cumhuriyet.com.tr 'Harbîye', 'Mülkiye', 'Tıbbiye' Prof. Dr. Sıma KÎLt Boğaz, içi Üniversitesi lkemizin geçmişinde Harbiye, Mülkiye ve Tıbbiye'nin çok önemli ve yapıcı işlevleri olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Bu üç kurumun mezunlan bağımsızlaşma ve çağdaşlaşma çabalanmızın itici gücünü oluştunnuştur. Her üç kurum da ''devletin'', ulusun yanında olmuş; devleün sürckliliği ve çağdaşlaşmasL, ulusun kalıcılığı (bekası) birincil görevlerini oluştunnuştur. Bilim evrenseldir. Ancak bir ülkenin kendine özgü toplumsal, tarihsel ve ekonomik gerçekleri vardır. Bu üç önemli kurumu kendi gerçeklerimiz açısından değerlendirmek zorundayız. Osmanlı Devleti yeniden doğuşu (Rönesansı) yaşanıamış ve sanayi devriminin dışında kalmıijtı. 19. yüzyıla gelindiğinde de ulusal ekonomisi yoktu ve Batrnın ekonomik sömürüsünü yaşıyordu. Ulusal ekonomi, sanayiİeşme olmayınca ulusal bir burjuva sınıfı ve işçi sınıf'ı da yoktu. Bu durumda yeniliklerc öncülük eden askeri ve mülki kesim ve tıbbiyeli oldu. Bunun çok açık bir nedeni vardı. Savaşlarda yenilgiler Osmanlı padişahlarını en azından kısmi bir düzeltime (ıslahala) itmiş ve askeri, idare ve tıp alanlannda yenilenme, modernleşme dogrultusunda atılımlar başlatılmıştı. Once modernleştirmeye ve yeni bir eğitinı sistemiyle yetiştirilmeye çalışılan Harbiyeli, Mülkiyeli ve Tıbbiyeli, bir süre sonra modernleşme atılımlannın itici gücünü oluştunnuştur. G 9 I •"•'..' U ği modernleşmeyi, çağdaşlaşmayı bir bütün olarak görememesiydi. Ve devrini tamamlamış bir sıyasal yapıyı, kısacası, Osmanlı Devleti'niayak tatutmak için bu girişimleri yapmasıydı.. Oysa ulusdevlet sürecini başlatamadığuıdan Osmanlı düzeltım çabalan birçok başka nedenin yanı sıra bu nedenle de başarıh olamadı. Bu düzeltim çabalan Osmanlı Devleti'ni çöküşten kurtaramadı. Ancak bu düzeltim çabalannın çok önemli bir sonucu oldu. Bu da ülke sorunlarına kendini adamış ve gittikçe artan bir oranda "çağdaşlaşmanın bütüncür bir kavram ve gerek olduğunu anlayan ulusal ve ulusçu kadrolann oluşmasına olanak verdi. Hiç kuşkusuz Harbiyeli, Mülkiyeli ve Tıbbiyeli bu ulusçu kadrolann itici gücünü oluşturmaktaydı. Bu gerçegin bugün için de geçerli bir gözlem olduğu kanısını taşıyorum. Harbiyeli, Tıbbiyeli, Mülkiyeli 19. yüzyılın başından beri Harbiyelinin modernleşme atılımlarında çok önemli bir rolü olmuştur. Osmanlı düzeltim çabalan başladığında modern bir ordu kurma amacı ön plana alınmış ve II. Mahmut'un (18081839) girişimleri sonucu Yeniçeri Ocağı kaldınlmış ve modern bir ordu kurmaya yönelinmiştir. Yeniçeri Ocağı'nın kaldınlmasıyla tutucu, dinci, dini siyasal amaçla kullanmaya hevesli güçler "maddi destekten" yoksun kalmıştır. Günümüzde laik, çağdaş düzen karşıtlarının orduya "sızma" girişimlerini, kendi görüşlerini dcstekleyen bir vurucu güç oluşturma amacında aramalıyız. Günümüzde her türlü art niyete, çeşitli "çatiak" seslere ve gerçek dışı eleştirilere "Harbiye" aldırmamış, ülke gerçekleri ve gereksinmeleri doğrulrusunda gelişmesini sürdürmüştür. Içine "sızmalara" olanak vermemiştir. Aldığı yüksek düzeyde eğitimi ile Aslında Batı 13. yüzyılda ulusdevlet süreci girişimlerine başlarken modernleşme konusunda ilk el attığı kurumlar ordu ve bürokrasi olmuştur. Çünkü feodaliteden uzaklaşıp ulusdevlet sürecine girerken yeni ve ulusal bir ordu ve bürokrasiye gereksinim vardı. Osmanlı bu alanlarda yeniliklere başvurdu ama en önemli eksikli Harbiyeli "JJniformalı Aydınlar" olma özelliğini sürdürmüştür, sürdürmektedir. Bu "Üııifornıalı Aydınlar'1 önceleri Osmanlı Devleti'ni ayakla tutmaya yönelik düzeltim çabalan içinde yer almış, Kurruluş Savaşı ve Atatürk Devrimi ile ulusal devletin kurulmasını ve çağdaşlaşmasını tüm gücüyle desteklemiştir. Harbiyeli, bazı yanlışları kendi iç dinamigi içinde düzeltmiş, ulusçu, ilerici ve çağdaş kimlığini sürdürmeyi başarmıştır. Mülkiye ise "yara" almıştır. Çünkü Sayın Cüneyt Akalın'ın bu sütunlarda 3 Aralık 2001 tarihinde çıkan "Mülkiyeve Küreselleşme " yazısında belirttıği gıbi kabahati "devletçi" olmasaydı, devlete iyi bürokrat yetıştirmeseydi, devleti güçlendirme amacıydı; etkin, iyi yetişmiş bir bürokrasi olmadan devlet cihazının işlemeyeceğinin bilinciydi. "Her şeyin küreselleştiği bir dünyada devleti sahiplenme düşüncesi eskinıişti. Öyleyse terk edflmenydL" Bu anlayışla mülkiye kadrolarına "cumhuriyet" değerlerine inanmayan kişilergirdi; ülkenin gelişmesindekı Mülkiye etkinliği gün geçtikçe törpülendi; Mülkiye "kızağaçekildi". Ve Sayın Akalın, 5 yıl içinde vakıf ünivcrsitelcrinden mezun olan ve "cumhuriyet değerlerini taşımayan" ve bazı "ikincicumhuriyetçi" kaymakamlarla, savcılarla karşı karşıya geleceğiz" diyor ve "Yakendimizitoparlayacağı/ ya da olaylann arkasından sürüklenipyokolup(jideceğiz"uyansında bulunuyor. Ancak "Mülkiye" gcleneğını yozlaştırmaya çalışan yalnızca küreselleşme yandaşları ve ikinci cumhuriyetçiler değildir. Bazı tarikat mensuplannın da Mülkiye'ye sızdıklan yadsınamaz bir gerçektir. Ve Tıbbiye... Tıbbiyeli doktorluk mesleğinin yanı sıra ressanı, müzisyen, şair vc yazar olarak da kültürel yaşamımıza damgasını vurmuştur ve vurmaktadır. Tıbbiye 1827 tarihinde kurulmuş, Tıbbiyeli ve Tıbbiye mezun lan hem Osmanlı düzeltim çabalannda, Kurtuluş Savaşı'nda ve Cumhuriyet Devrinı sürecinde etkilerini, katkılannı sürdürmüştür. Tıbbiye gelencğindc de devletin, ulusun bekası, çağdaşlaşması ön planda tutulmuştur. Batı ülkelennde, örneğın ABD'de doktorluk meslegiııi sürdürenler genelde "muhafazakâr" egilimli olmalarına karşın Türkiye'dc Tıbbiyeli, genelde, ilerici, ulusçu kimlığini sürdürmüştür. Tıbbiye hakkında üç önemli olayı anınısayalım: 1819Mayıs 1915 tarihinde Tıp Fakültesi'nin 1. sınıf öğrencileri gönüllü olarak topluca Çanakkale Savaşı'na katılmışlar ve hepsi bir gecede "şehit" olmuştur. lstanbul Üniversitesi bu önemli ve hazin olayı anımsamuk ve anımsatnıak amacıyla 1819 Mayıs 2000 tarihinde Çanakkale'de bir Granit Anıt diktirmiş ve 2001 yılında aynı gün ve aynı saatte 1200 öğrencı ve öğretım elemanı ile birlikte "bu Granit Anıt'ta maddcleşen, manevi varlıklan öniinde saygı dunışunda" bulunmuştur. Bir başka olay da şudur: Tıbbiye, tıp öğrencilerini temsilen "Hikmet"ı (llikmet Savaştepe: 19011945) Sıvas Kongresi'negöndermiştir. Hikmct hcnüz 18 yaşındadır. Ancak bilinçlıdır, onurludur. Sıvas Kongresi'nde "manda" fiknnı büyük birheyecanla yadsıyan "Asla mandavı kabuledemenı" diyen Tıbbiyelidir. Üçüncü önemli olay da kendisi de bir Tıbbiyeli olan Rektör Sayın Prof. Dr. Kemal Alemdaroglu ve lstanbul Üniversitesi yönetımının, "demokrasiyi" kullanarak "Cumhuriyefin laik otoritesini ortadan kaldırmayı planlayan siyasal amaçlı dinin simgcsi haline gclen "türban" konusunda Cumhuriyetçı değerlere ve Cumhuriyet yasalanna sahip çıkmaları ve karşıdevrimcilerin bu oyununu cngellcmelcridir. Harbiyeli, Mülkiyeli vc Tıbbiyeli ulusdevleti yok etme girişimlennın farkındadır ve bunun karşısındadır. Kü reselleşmeYeni Dünya Düzeni politikalarının temel amacı devletin "serbest piyasa" konusundaki denetim otoritesini ortadan kaldırmaktır. Ve en önemlisi ulusdevleti yıpratmak ve sonra da yok etmektir. Küreselleşme siyasaları aşırı bireyci, aşırı rekabetçi bir pazar anlayışı ile "iyi yurttaşlık" olgusunu geçersiz kılmakladır. Küreselleşme siyasalanna koşut beninısenen sosyopolitik anlayış sonucu elde edilen zenginlik hakla dağıtılmamaktadır. Budurunıdan insanlığın büyük çogunluğu zarar görmektedir. Hiç unutulmaması gereken bir gerçek de vardır. O da şudur: Güçlü bir kamusektörününü varlığı hamçiğ kapitalizmin dengelenmesı için şarttır. Ve belleklerden çıkarılmaması gereken bir kaşka gerçek de vardır. O da şudur: Güçlü devletin, güçlü kamu sektörünün modası geçmiş değildir. Öyle gösterilmesi için çaba gösterilmektedir. Unutmayalım ki devleti küçülterekbir ülkc büyüycmez. Üstelik istatistiklcr göstermektedir ki bazı Avrupa ülkerinde bürokrasinin boyutu Türkiye'den çok daha geniştir. Küreselleşme yandaşlan, cumhuriyetımızi "numaralamaya" çalışanlar, "dini siyasallaştırmak" isteyen dinci kesimlerbu "üçgen"çeşitli nedenlerle "ulusdevlete" karşıdırlar. Oysa, Atatürkçülük özde ulusdevleti benimser. Ulusdcvletin çağdaşlaşmasını öngörür. Atatürkçülük, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünden, cumhunyet otoritesinin laik temelinden ve çağdaşlaşma kararlılığından ödün vermeden yeniliğe, ilericiliğe açıktır. Kanımız odur ki "Harbiye", 'Tıbbiye" ve aldığı yaralar sonucu eski devingenliğini bir ölçüde yitirmiş olan "Mülkiye", ulusçu, ilerici, çağdaşlık doğrultusundaki çizgilerini sürdürecektir. Çağdaşlaşma çabalanmızın bu üç önemli önderkurumunu Harbiye, Mülkiye ve Tıbbiye'yi saygıyla selamlıyorum. PENCERE Değişim... Kitap 'Skira 'yayınlarından çıkmış. Pierodella Francesca'nın yaşamöyküsü ve yapıtları. Zamanına göre harika bir renkli baskı. Cilt kapağını açıyorum, kitabı bana armağan eden, mavi mürekkeple ve okunaklı harflerle yazmış: "Daha çok arayacaksın, Imkânsız mutluluğunu..." Altında bir tarıh: 1 Ocak1959. Kaç yıl geçmiş?.. 2002'ye iki hafta mı kaldı?.. Kitabın sayfalarını çeviriyorum... Piero della Francesca Rönesans ressamı, baştan sona Hıristiyanlık kesiyor, kilise kokuyor, istavroz çıkarıyor, Isa'nın çarmıha gerilmesi, öldükten sonra dirilmesi, kutsal ruh, papazlar, müritler, Isevî kadınlar, zangoç erkekler, itikâf erbabı, tütsülenmiş kişiler... "Benı çeken ne var bu kitapta" diye kırk yıl önce uzun uzun düşünmüştüm; sonra bir tek sözcükte sorunun yanıtını buldum: SanatL Piero'nun erişilmez sanatı olmasa, kitap, kaba bir Hıristiyanlık propagandasından ötede anlam taşıyamazdı. • Sanat, Allahsız kitapsız bir cehennemliği Selimiye Camisi'nin önüne mıhlar... Adam Sinan'a saygı duruşuna geçer... Bach Ailesi'nin elli üyesi kilisede orgcu ya da şarkıcıydı; en büyükleri olan Johann Sebastian Bach'ı da papazlar yetiştirdi; "Dinsel Kantatlar"\ dinleyen Müslüman haç mı çıkaracak?.. Sanat; dinleri, ideolojileri, fikirlerı aşkın kanatlar takmıştır. Ya komünist sanatçılar?.. Asalım mı hepsini, yapıtlarını birmeydanayığıp yakalım mı?.. Çoğu kişiye göre Türkiye çok partili dönemle demokrasiye geçti; ama yarım yüzyıla yaklaşık bir süre Nâzım Hikmet'i yasaklayan rejim inadı demokrasi olur mu?.. 20'nci yüzyılın yarısını nasıl yaşadık?.. Franz Kafka'nın "Değişim" adU kitabındaki roman kahramanı Gregor Samsa bir sabah uyanır, hamamböceği olduğunu görür.. Yatağında sırtüstü yatmaktadır.. Yüzüstüne nasıl dönecektir. Uğraşır, çabalar. Çırpınır, debelenir. Nafiledir.. Kırk yıl demokrasiye kavuşmak için çabaladık, uğraştık, çırpındık... Nereye geldik?.. • Hapishanelerimizde yazar, çizer, romancı, sanatçı var mı?.. Biliyorum, Sovyetler gümbürdemeseydi bu duruma bile gelemezdik... Yine de şükür!.. Son günlerin en büyük gürültüsünü çıkaran roman ve filmin adı: ., "Salkım Hanım 'ın Taneleri.." Yazarı Yılmaz Karakoyunlu devletin bakanı.. Filmin yönetmeni Tomris Giritlioğlu devletin televizyonunda görevli.. Filmi gösteren devletin televizyonu.. Ancak "Derin Devlet" bu tartışmanın içine girmiyor, karışmıyor... Demokrasi yaşamında bir yerlere geldiğimizi görüyoruz; bir filmin sanat mı propaganda mı olduğunu belirleyecek en yetkili yargıç eleştirmendir. EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Varlık Vergisi konusunda tartışmalar sürerken arkadaşımız Necati Ooğru, gitti araştırdı, unutulan gerçekleri ortaya çıkardı. Bu iş için doğrusu fazla uğraşmaya gelmez! 194O'lı yılların telefon rehberlerine bir göz atmak yeterlidir. Necati Doğru, hem bunu yapmış hem de o dönemin birtakım belgelerini incelemiş... Dünya savaşının en ateşli yıllarında, Türkiye'de bir milyon asker sınırları beklerken, Türk halkı binbir sıkıntı içinde çırpınırken, işyerleri, mağazalar, dükkânlar, oteller vb. yerler kimlerin elindeymiş? Doğru, bir bir saymış Beyoğlu'ndan Sirkeci'ye kadar yerleri. Beyoğlu'nun ünlü mağazaları Sabuncakis'ler, Zaharyadis'ler, Franguli'ler, Peçikakis'ler, Lazaro Franko'lar... Markiz'ler, Lebon'lar, Pera Palas'lar, Tokatlayan'lar, neredeyse tüm önemli bankalar, Oroz di Bank'lar daha neler neler!.. Ya lzmir?OrdakilerdeazınlıksayılanRum, Yahudi, Ermeni yurttaşların elinde!.. Devlet kimden vergi alacak? Kimde para varsa, kimde köşk, villa varsa, kim yıllardır sermaye biriktirmişse, kim daha çok dış ülkelere gidip keyif çatıyorsa, kim Adalar'da, Moda'lardayaşıyorsa, onlardan alacak! Vesika ekmeğiyle aç açına yaşamını sürdüren yoksul halktan değil!.. Askere giden Türk, yol parası ödeyen, veremezse yollarda amelelik yapan Türk... Oysa azınlık yurttaşlar her türlü nimete konmuş. Sermaye üstüne sermaye edinmiş... Savaş zorlukları içindeki hükümet de bir kereliğine Varlık'lardan, Varlıklı'lardan yardım yasayla yardım istemiş... Bu arada yanlış işler, çirkin işler de olmuş... Birtakım insanlar birkaç ayiığına Aşkale'ye gönderilmiş... Ama bir süre sonra bu vergiden vazgeçilmiş... O zaman devlet yüklemiş tüm ağırlığı, yoksul halkın sırtına... Birroman, derkenbirfilmortalığıaltüstetti... "Tarihimizleyüzleşelim"tutkusu içindeki bazı arkadaşlar işi büyüttükçe büyüttüler... Sanki Varlık Vergisi'nden başka bize utanç veren, bizi küçük düşüren hiçbir olay yaşanmamış! Yüzleşelim, ama tam olarak, gerçekleri tam bilerek, öğrenerek... önce, tarihsel olayları altüst edip okurun kafasını karıştırmak diye bir şey olamaz... Roman gerçegi başka, yaşam gerçeği başkadırelbet, ama romancı, örneğin Kemal Tahir'in yaptığı gibi, anılarını da yazmış gerçek bir kişiyi, diyelim bir Halil Paşa'yı Şu Ingilizlerin adamı sarıpaşa mı?" diye konuşturamaz! Ya da tarihsel bir olayı, hem de bilmem kaç kez yazılmış, belgeselleşmiş 31 Mart kalkışmasını, Atatürk döneminin olaylarını, Izmir suikastını vb. kendi kafasına, niyetine, hatta düşmanca duygularına araç edemez... Işık Kansu da geçen gün yazıyordu; "Yüzleşeceğimiz daha ne olaylar var?" Kahramanmaraş kıyımı, 4 Aralık olayı, Sıvas'ta aydınların yakılması, 12 Martve 12 Eylül'deyaşanan işkence sahneleri, 17 yaşındaki gençlerin haksızca idam edilmesi, birtek cana kıymamış Deniz ve arkadaşlarının göz göre göre asılması... Tarihimizle değil, günümüzle yüzleşsek biraz da!.. Bakın, hortumcuların davaları DGM'lerden alınıp normal mahkemelere verilecek. Cumhurbaşkanı reddetse de TBMM üyeleri bir kez daha bu hortumcuları kurtarma anlamına gelen değişikliği ille de yapacaklar! Işte can alıcı bir konu, kendimizle, günümüzle yüzleşme!.. Varlık Vergisi... Necat USTUJN ? | nlü yazar rahmetli Şevket I I Sürayya Aydemir ile lzV/ mir Musevileri cismani Uderi ve galiba lstanbul Musevilerinin cismani heyetinin de başkanı Baba Gomel arasmdaki söyleşi: Gomel: Siz koyunun postunu kırkacağınıza, koyunun kendisini kesiyorsunuz! Ş. S. Aydemir: Biz yüzyıllarca savaşmaktan sermaye yapmaya, sanayi kurmaya fırsat bulamadık. Biz sizi savaşlardan koruduk. Siz orduya asker vermediniz. Hatta birtakım yollarla vergide vermediniz. Ticareti, sanayii, ihracatı, parayı ve sermayeyi elinizde topladınız. Bu işler, bizim asırlarca döktüğümüz kanlar pahasına ve hele tanzimattan sonra münhasıran siz azınlıklann ellerinde toplanan imkânları koruınak için oldu. Tanzimat Fermanı bile, bizleri bu savaştan kurtarmak için değil, sizlerin "mal, can emniyetinfcd" korumak gerekçesi ile ilan olundu. Bu bizim asırlardır dökülen kanımızla, sizin bir sefer vereceğiniz bir iki yüz milyon kâğıt liralık Varlık Vergisi'ni karşılaştırırsak kim haklı çıkar. Eğersiz haklı çıkarsanız vcrgilcriniz silinsin. Ne dersiniz?.. Gomel: Asla böyle bir hesaplaşmaya gidemeyiz! Çünkü o zaman yalnız bütün malımızı, mülkümüzü değil, cemaatlerimizin bütün fertlerinin canlarını da teraziye koyarsak, biz sizin kan ve askerlık haklarınızı ödeyemeyiz. Aldığınız vergiler heİal olsun. Bu vergi senin dediğin işler teraziye dökülünce, bizim ödememiz lazım gelenin, bir zerresi bile değildir. Günümüzde, töhmeti hâlâ tnönü'nün omuzlarına yüklenen, Varlık Vergisi'nin galiba en doğru değerlendirmesi bu olsa gerek. Gerçeklerle Yüzleşmek! Diçjer 55 ekranlarla fiyat farkı yok r\ \ jüstünlükleriçok! 5>Hem VCD'B.^Hem TeleteKt'li.^riem stereo. ^Hem peşinf fiyajtınai 10 t^ksft/^He(n;deMriwn tc|sl|rp 1 AZİZNESİN86YAŞINDA Vaktımı/ın kıırııcusu, barıijin, dustluğun vc dayanışmanın sımgcsı canımı/ dedemi7 Azi7 Nesın'ın 86 yaş güniinü sevgiyle kutlııyurıı/ Yaş günii ıçın 22 Aralık 2001 Cumarlesi giinii 19.30 23.00 saatlerıııdc Bcyoglu Ögretmen 1 .vı'ndc (Mc^rutıyet C'ad. 112 TüPF.BAŞI) dü/enledigiıııi/ yeınckli toplunlıda lünı scvenleri ve dostları ılc bırlıkteolmak İstiyorıi7 Ncsin \akfı Çucuklan l/leoce: JulıdeKlıKAI CemKARACA llkınLRKAl. Ncvzat SbNOl Sema • Sumıaı Sarkılaı . Sıırlcr Sıırlcr Sarkılaı Dau'lhc sa^İHiıması: Nılden IUNCT.l. AvlenlARdAN Ruhı Su Kullur ve Sanııl Vaktı Mchpuıc(.'AI AK : 0 212 245 40 32 0212 2914981 : 05327075717 02126780881 EsKlşnıılR TEPEBAŞI BELEDİYESI Nâzım Hiknıet'in 100. Doğum Yıldönümünde ŞİİRÖDÜLÜ KOŞULLAR 1. seçenek PEŞİN FİYATINA TAKSİTLE Poşın hyai Pnşınaitfltiiksit loplaın f'eşınuti li* laksil TELEFUNKEN 21 C0MBİ VCD'li TX 55 Gümüş 677.000.000 67.700.000 677.000.000 56.300.000 731.900.000 TELEFUNKEM Danışma Morkezi Ayrıntılı bilgi için iicrotsiz tclefonıımu;: 08002114029 B®NUS CARD Bonus C*rd IOQO.SU yördü£|unuz tooı Boach yctkİH sutıctlannd» bonuslu alışveri^ler Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin yayınladığı günlük Bizim Gazete Fıvatlnnmı/a KÖV dühildır. Kt)V vt' tlıOt'f trtr.;ıtlwıirtkı dffl^iklıMer vnv» yeı» KOMiıincıjtt vnrgıııı tıyuttıffa yHtı^nlrii:uttlıı Kumpimyamı/ 3112 2()01 tAi*hınv kudar (jnçerlıdir. hyatlartmız Türk tirası ü/finndfin oltıp, UvsıyB ı)ı1<lt:n )ıyatl;ıutif, K^fnp^ty.ıdüKı ufuiıuınn/ lıomun tıislnn kosuluyU sardn<akUdM'. Kamprtnyıi djhılımJukı uıunuıııO^ içın, pt'tiikiinüi' itil'S lıyalındün pL'^ihal üüşu!dükUn iunr^ 1. se^fneklt V0; 2 Sev'Ont'Mo %I 4, oraııırıti.i aylık tı«>ıt fnt; uyıjnUıınuşiır Vüdı? Knkı. tıyflt yıtvarlumdsı m.'dnıııyte »05 ntnnmda ılnjjtşebitu Btı kiitıi|inny;ı lî.SM Pny Sîtn. A.Ş ICarnat Sahir Sukak 26/28 Mecİdiyehüy lsi;iı!)h:' ;,M,ifnul,ip dü.'(>nlnnıp^tu Ofünlofimi/ Basch Yttfcili Saltcılnn toraltnd^n toslım »diUcckttr S.ınayı vo Tn.,ırnt D^ltanİfiJt'ncA 25.5 1994 tanh \nı 21940 uyılı R»smi Ga/»îo üo iUn Adihm U'Idıut' ııvçundur İtrotici firma, ÜröiÜn toknık ö/flHıkttfifide (it'Cfişiklik yaprna bflkktno sahiptir, Oiztıtdflii k;*vnflktnnnn hdtalardan firnıamı? sorıımlu dngildlr Uriirılerİmi? siok rntViörlanvla sw»»r!tdır Dt§er iîrünti)rımi/te ılgıtı kütnpanya şartlan vo ilrtm iı/clltkluıı lı^kkındtı dcıh» dıit^ylı tntgıy yutkılı siitıcılüt(iiıı;dtjn ya tt;t ticfol:<ız tnlçı hjıttniıtidan iilatııttrsınt/. Ülke sorunlarına ilişkin raporlarıyla, araştırmalarıyla, köşe yazılanyla, tarafsız haberieriyle sivil toplumların gazetesi. Düzenli okumak için abone olun. Tel: 0.212.51108 75 TELEFUNKEN • üdüle 2001 yılı içinde basıını yapılan kiLaplar kiitılabilecektir. • Odiile 7 adet kitap gönderilecek. Şairin fotoğrafı ile özgeçmişi eklenecektir. • Son katılım tarihi 15 Aralık 2001'dır. • Eserler, Tepebaşi Beledıyesi Köpriibaşı Caddesi No: 4 ESKİŞEHİR adresme iletılecektir. • Ödiil bir dcfaya mahsus vc tek bir kitaba verilecektir. • Seçici Kurul aday önerchilecektir. • Ödiil tutan 2 milyar TL'dır. • Tüm katılımcılara aynca bir teşekkür belgesi verilecektir. • Ödiil 15 ücak 2002 tarihinde açıklanacak, ödiil töreni 19 Ocak 2002'de Kski^elıir'de gerçekle^tirilecektir. SEÇİCt KURUL Fethi Naci, Cevat Çapan, Doğan Hızlan, Naci Güçhan, Turgay Fişekçi, Rahmi F.mcç.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle